zor zamanlarını tek başına atlatan insan
zor zamanları etrafındakilere de zor görünüp, akabinde terk edilmekle sonuçlanan bir süreçtir. maalesef kimseyi tanıyamazsınız, en yakınınızdaki dahil. zor zamanlar bir şekilde tek başına ve kimsesiz geçer, geçer ama bıraktığı yara, yıkım hiç bir zaman geçmez.
devamını gör...
iz bırakan kitap cümleleri
insan önce evinde mutlu olmalı. ilk önce evinde kabul görmeli, çünkü öyle olmadığında hayatı boyunca hep kabul göreceği yerler arıyor. böyle yetişenler fazla iyi, fazla fedakar insanlara dönüşüyor. çok sevmelerinin nedeni de kabul görme ihtiyaçları yüzünden oluyor. ait olmak istediği yere ödediği kira misali, kendinden fazla fazla veriyor. çıkarımlarım size çok acımasız gelebilir ama belki de sırf bu gerçeklerden kaçtığımız için bu denli acı çekiyoruz. yoksa insan sevmekten neden yorulsun ki?*
devamını gör...
televizyon
vakti zamanında televizyonun icadıyla ilgili sanırım ya okan bayülgen'den ya da başka birinden bir kaç bir şey duymuş ve bu konu hakkında biraz araştırma yapmıştım.
öncelikle tanım olarak çokça kullanılan aptal kutusu tabiri üzerinden gitmekle işe başlayalım.
televizyonda gösterilenlerin insan zekasına adeta hakaret eden şeyler olduğu ya da insan üzerinde zekayı törpüleyici bir etkisi olduğu düşünüldüğünden olsa gerek böyle bir tanım yapılmış fakat her şeyden önce televizyonda gösterilen şeylerin insan üzerinde buyurucu, düşünmesini engelleyen (onun yerine düşünen) yani insanı edilgen kılan bir etkisi olduğundan dolayı böyle bir tanımının olması bana daha mantıklı geliyor.
bu aşamaya gelmesi adım adım olmuş. ilk olarak vakti zamanında amerika'da kapı kapı dolaşan pazarlamacıları düşünün, hani şu elektrik süpürgesi satanlardan. yaptıkları işe ve aldıkları ücretle televizyondaki reklamların yaptığı işi ve maliyetini kıyaslarsak aradaki fark daha belli olur.
pazarlamacılar kapı kapı dolaşır ve sadece bir ya da bir kaç ürünün tanıtımını yaparlar. oysa televizyonlarda reklam yoluyla çok daha fazla ürünün tanıtımı yapılır. vakit ve verim olarak avantajlıdır. ayrıca televizyonda satılabilir bir şey olduğundan reklamcılara kazanç sağlamasının yanında, pazarlamacılara gerek kalmamasına ve haliyle onlara verilecek ücretin cepte kalmasını sağlar.
biraz dağınık anlattım sanrım. onun için televizyonun ürün reklamı konusunda pazarlamacıların önüne geçmiş olma nedenlerini kısa kısa maddelerle tekrardan yazma gereği duyuyorum.
-daha kısa zamanda daha fazla ürün tanıtımı.
-daha az maliyet.
-ekstradan yeni bir ürünün satışı, yani televizyon.
haliyle sadece reklam yayını yapan bir televizyon sıkıcı olurdu. bunun içinde aralara insanların ilgisini televizyonun üzerinde tutabilmek için haber, dizi gibi yayınlar da yapıldı. normalde dizi ve haber gibi içeriklerin izlenmesi sonucunda şirketlerin bunu fırsat bilerek kendi ürünlerinin tanıtımını yapabilecekleri kısa reklamları aralara serpiştirdiğini düşünürüz, fakat işin aslı bunun tam tersi.
zaman içinde yayınlanan dizi ve benzeri içeriklerin de devletler tarafından bir reklam, daha doğrusu bir propaganda aracı olarak kullanılabileceğini keşfetmesi pek de zor bir şey değil.
sonuç olarak televizyon artık insanlara ürün, ideoloji, yaşam tarzı ve benzeri bir çok şey pazarlar oldu. pazarladıkları şeyler birbirini ama dolaylı ama doğrudan destekleyen şeyler tabii. bu kadar çok şeyin pazarlanır olması televizyonların insanlar üzerinde hipnotize edici pek çok taktikle dolu bir kutu haline getirdi. uzun lafın kısası aptal kutusu ya işte. daha fazla yazmak istemiyorum artık. gerisini siz getirin dostlar.
not: görselliğin olması insanı paralize ediyor yahu. ne bileyim, kanlı canlı biri yok elbette karşında ama konuşan biri var karşısında insanın ve o söylenenler sana karşı söylenmediğinden bir cevap vermiyorsun, haliyle pasifleşiyorsun.
öncelikle tanım olarak çokça kullanılan aptal kutusu tabiri üzerinden gitmekle işe başlayalım.
televizyonda gösterilenlerin insan zekasına adeta hakaret eden şeyler olduğu ya da insan üzerinde zekayı törpüleyici bir etkisi olduğu düşünüldüğünden olsa gerek böyle bir tanım yapılmış fakat her şeyden önce televizyonda gösterilen şeylerin insan üzerinde buyurucu, düşünmesini engelleyen (onun yerine düşünen) yani insanı edilgen kılan bir etkisi olduğundan dolayı böyle bir tanımının olması bana daha mantıklı geliyor.
bu aşamaya gelmesi adım adım olmuş. ilk olarak vakti zamanında amerika'da kapı kapı dolaşan pazarlamacıları düşünün, hani şu elektrik süpürgesi satanlardan. yaptıkları işe ve aldıkları ücretle televizyondaki reklamların yaptığı işi ve maliyetini kıyaslarsak aradaki fark daha belli olur.
pazarlamacılar kapı kapı dolaşır ve sadece bir ya da bir kaç ürünün tanıtımını yaparlar. oysa televizyonlarda reklam yoluyla çok daha fazla ürünün tanıtımı yapılır. vakit ve verim olarak avantajlıdır. ayrıca televizyonda satılabilir bir şey olduğundan reklamcılara kazanç sağlamasının yanında, pazarlamacılara gerek kalmamasına ve haliyle onlara verilecek ücretin cepte kalmasını sağlar.
biraz dağınık anlattım sanrım. onun için televizyonun ürün reklamı konusunda pazarlamacıların önüne geçmiş olma nedenlerini kısa kısa maddelerle tekrardan yazma gereği duyuyorum.
-daha kısa zamanda daha fazla ürün tanıtımı.
-daha az maliyet.
-ekstradan yeni bir ürünün satışı, yani televizyon.
haliyle sadece reklam yayını yapan bir televizyon sıkıcı olurdu. bunun içinde aralara insanların ilgisini televizyonun üzerinde tutabilmek için haber, dizi gibi yayınlar da yapıldı. normalde dizi ve haber gibi içeriklerin izlenmesi sonucunda şirketlerin bunu fırsat bilerek kendi ürünlerinin tanıtımını yapabilecekleri kısa reklamları aralara serpiştirdiğini düşünürüz, fakat işin aslı bunun tam tersi.
zaman içinde yayınlanan dizi ve benzeri içeriklerin de devletler tarafından bir reklam, daha doğrusu bir propaganda aracı olarak kullanılabileceğini keşfetmesi pek de zor bir şey değil.
sonuç olarak televizyon artık insanlara ürün, ideoloji, yaşam tarzı ve benzeri bir çok şey pazarlar oldu. pazarladıkları şeyler birbirini ama dolaylı ama doğrudan destekleyen şeyler tabii. bu kadar çok şeyin pazarlanır olması televizyonların insanlar üzerinde hipnotize edici pek çok taktikle dolu bir kutu haline getirdi. uzun lafın kısası aptal kutusu ya işte. daha fazla yazmak istemiyorum artık. gerisini siz getirin dostlar.
not: görselliğin olması insanı paralize ediyor yahu. ne bileyim, kanlı canlı biri yok elbette karşında ama konuşan biri var karşısında insanın ve o söylenenler sana karşı söylenmediğinden bir cevap vermiyorsun, haliyle pasifleşiyorsun.
devamını gör...
dinlemekten bıkmayacağınız şarkılar
eagles - otel kalifornia
devamını gör...
ligo
laser interferometer gravitational-wave observatory ya da lazer interferometre kütle çekim dalgası gözlemevi.
(görsel, ligo.caltech. edu'dan alıntıdır.)
gözlemevi, birbirinden uzağa konumlandırılmış, her biri 4'er km uzunlukta olan 2 büyük lazer interferometreden oluşur. bunların 2 tane olmasının nedeni, tek bir interferometre ile amaca ulaşılamamasıdır çünkü önemli olan, kütle çekim dalgalarının bu 2 alete hemen hemen eşzamanlı olarak ulaşıp ulaşmadığının görülmesidir. bu kadar uzun olmalarının nedeni ise ölçüm hassasiyetinin uzunlukla beraber artmasıdır.
her ne kadar öncelikli amacı, kütle çekim dalgalarını tespit etmek olsa da, genel olarak kozmoloji, parçacık fiziği gibi birçok alanda astronomiye ve fiziğe katkı sağlar.
her ne kadar ligo, literatürde bir gözlemevi olarak geçse de, bildiğimiz gözlemevlerine benzemez. örneğin diğer gözlemevlerinde çeşitli elektromanyetik dalgalar yakalanır teleskoplarla. oysa ligo'nun ölçüm aldığı kütle çekim dalgalarının elektromanyetik tayf ile doğrudan ilgisi yoktur. bu nedenle de ligo'nun, diğer teleskoplar gibi tek bir noktaya bakması gibi bir zorunluluğu da bulunmaz çünkü kütle çekim dalgaları uzayın herhangi bir noktasından gelebilir.
ligo, 2015 yılında kütle çekim dalgalarının varlığını ilk kez keşfettiğinde, albert einstein tarafından öngörülen bu dalgalar, izafiyet teorisinin yeni bir kanıtı olarak büyük ilgi görmüştü.
(görsel, ligo.caltech. edu'dan alıntıdır.)
gözlemevi, birbirinden uzağa konumlandırılmış, her biri 4'er km uzunlukta olan 2 büyük lazer interferometreden oluşur. bunların 2 tane olmasının nedeni, tek bir interferometre ile amaca ulaşılamamasıdır çünkü önemli olan, kütle çekim dalgalarının bu 2 alete hemen hemen eşzamanlı olarak ulaşıp ulaşmadığının görülmesidir. bu kadar uzun olmalarının nedeni ise ölçüm hassasiyetinin uzunlukla beraber artmasıdır.
her ne kadar öncelikli amacı, kütle çekim dalgalarını tespit etmek olsa da, genel olarak kozmoloji, parçacık fiziği gibi birçok alanda astronomiye ve fiziğe katkı sağlar.
her ne kadar ligo, literatürde bir gözlemevi olarak geçse de, bildiğimiz gözlemevlerine benzemez. örneğin diğer gözlemevlerinde çeşitli elektromanyetik dalgalar yakalanır teleskoplarla. oysa ligo'nun ölçüm aldığı kütle çekim dalgalarının elektromanyetik tayf ile doğrudan ilgisi yoktur. bu nedenle de ligo'nun, diğer teleskoplar gibi tek bir noktaya bakması gibi bir zorunluluğu da bulunmaz çünkü kütle çekim dalgaları uzayın herhangi bir noktasından gelebilir.
ligo, 2015 yılında kütle çekim dalgalarının varlığını ilk kez keşfettiğinde, albert einstein tarafından öngörülen bu dalgalar, izafiyet teorisinin yeni bir kanıtı olarak büyük ilgi görmüştü.
devamını gör...
şehit ailesine 121 lira maaş bağlanması
diyanet'e de milyonlarca lira para aksın.
(bkz: işte adalet)
(bkz: işte adalet)
devamını gör...
insanı en çok perişan eden durum
arada kalmak
devamını gör...
domestic hıyar nickli yazarın şiir başlığını istilası
tepkini yerim sana bişi olmasın
az kenara kayarım sen de yazarsın
veririz el ele oluruz burada şair
sen bana yazarsın ben de okur
allah aşkına söyle ben napayım
hangi başlığa koşup konayım
ben bir garip hıyarım burada
az insaf et ölene kadar buradayım
az kenara kayarım sen de yazarsın
veririz el ele oluruz burada şair
sen bana yazarsın ben de okur
allah aşkına söyle ben napayım
hangi başlığa koşup konayım
ben bir garip hıyarım burada
az insaf et ölene kadar buradayım
devamını gör...
hükümetin yanlışını söylemek dini açıdan sakıncalıdır
kırk yıllık müslümanım böyle bir din duymadım.
devamını gör...
arandığı zaman bulunmayan şeyler
huzur.
devamını gör...
kafa sözlük
mırın kırın eden elitimsilerin memnun kalmadığı şeyi düzeltme amaçlı bir adım atmaya üşenenleri barındıran sözlük.
elinde fırça var, boyanı da vermişler düzelt beğenmediğin yerleri ne tatava yapıyosun? yok illa burun kıvırıcak bücür cadıdan hallice.
elinde fırça var, boyanı da vermişler düzelt beğenmediğin yerleri ne tatava yapıyosun? yok illa burun kıvırıcak bücür cadıdan hallice.
devamını gör...
rus kadınların türk erkekleri için ölüp bitmesi
bu videodaki kızların niyetini bilemeyiz, belkide makara yapıyorlar ve genelleme yapamayız ama bir arkadaşım rusyada yaşıyor ve rus tatarı bir kızla evli. onun dediğine göre rus erkekleri ergenlikten itibaren çok güzel rus kızlarıyla takıldıkları için, bir yaştan sonra kızlara değer vermiyor ve votkadan başka birşey düşünmüyor. o yüzden rus kadınları aile kurmak isteyen erkekleri değerli buluyor, tipe fazla bakmıyormuş.
devamını gör...
normal sözlük'ün adeta chp'nin arka bahçesi olması
(bkz: cenk'in arka bahçesi) de olabilir. chp yi direkt cenk diye okudum.evet geç oldu yatmalıyım. (bkz: swh)
devamını gör...
düşeyazmak
az kalsın düşmek, düşecek gibi olmak anlamını içerir. yaklaşma fiili olan -e yazmak; fiile az kalsın, neredeyse anlamı katar.
o kuşku ve kararsızlık anlarında kaç kez umutsuzluğa düşeyazdım! eğer bugün bir ayı bu durumda geçirseydim bu benim sonum olurdu. - jean-jacques rousseau
o kuşku ve kararsızlık anlarında kaç kez umutsuzluğa düşeyazdım! eğer bugün bir ayı bu durumda geçirseydim bu benim sonum olurdu. - jean-jacques rousseau
devamını gör...
aile evi
bir yaştan sonra kendini evinde değilmiş gibi hissettiren yerdir.
devamını gör...
kimsenin sevmediği ama sizin sevdiğiniz şey
(bkz: kendim)
devamını gör...
sedat peker'in internet sitesine erişimin engellenmesi
hahahaha peki ya youtube?
komiksiniz be sahiden komik.*
komiksiniz be sahiden komik.*
devamını gör...
toplumdan izole edilmesi gereken insanlar
doğaya ve hayvanlara zararı dokunan asalak tipler.
devamını gör...
çocuklarla girilen komik diyaloglar
+ sana bir şey getirdim
- ye getiydin ?
+ kendimi
- haniğ yeyde ??
- ye getiydin ?
+ kendimi
- haniğ yeyde ??
devamını gör...