samsun’da sokak ortasında eşi tarafından şiddete uğrayan kadın
ya bu nasıl bir hayvanlıktır.
kadıncağıza ayrı dertlendim çocuğa ayrı içim parçalandı.
videoyla çekim yapana kadar insenize aşağıya en az iki kişisiniz evde.
kadıncağıza ayrı dertlendim çocuğa ayrı içim parçalandı.
videoyla çekim yapana kadar insenize aşağıya en az iki kişisiniz evde.
devamını gör...
uyumadan önce dua etmeyi bırakmak
herkesin duası aynı anda kabul olsaydı neler olabilirdi düşünmek bile istemiyorum. o yüzden her şeyin bir zamanı var düşüncesi içerisindeyim.
devamını gör...
değişen dünyada bir sanatçı
bir kazuo ishiguro romanıdır.
sanatçı olmak özel bir sorumluluk da getirir beraberinde, öğretmen olmak da öyle. hele bu ikisi bir bünyede bir araya gelmişse artan sorumluluk kişiyi bir açmaz içine bile sokabilir bazı olağanüstü durumlarda.
sanatçı-öğretmen dünyayı etkileyen büyük bunalım zamanlarında kendini nerede konumlandıracağına dair kesin bir karar vermelidir. çünkü nasıl olursa olsun taşıdığı ünvan dolayısıyla çevresindeki insanların gözleri onun üzerinde olacaktır.
türkiye bu durumla defalarca karşılaştı, en yakın örneklerden biri de gezi parkı direnişi esnasında oldu. bu protestoda benim tarafım zaten belli ama konumuz bu değil. elini megafon alıp hükümet istifa etsin diye bağıran saçma komedyen şafak sezer’in devrim olmadığını anlayınca cumhurbaşkanının masasına gidip siz çökerek özür dilediği anı hatırlarsınız bence.
dolayısıyla sanatçı ve öğretmen tarafını belli ederken etraflıca düşünmelidir. sonrada pişman olacağı kararlar vermemelidir. zira kendisi ile ilgili vereceği kararlar başkalarının tutumunu de etkileyecektir.
işte edebiyatın vicdanı kazuo ishiguro bu romanında bir sanatçı ve öğretmen olan masuji ono’nun ikinci dünya savaşından sonra geçmişiyle yüzleşmesini anlatıyor. ressamın verdiği kararların muhasebesini yaptığı roman büyüleyici olmaktan çok çok öte.
eğer yetenek sahibi olduğunuz kadar sorumluluk sahibi de değilseniz topluma yön vermeye neden olacak hesapsız kitapsız tepkilerinizi sadece kendinize saklamak doğru bir tercih olabilir.
sanatçı olmak özel bir sorumluluk da getirir beraberinde, öğretmen olmak da öyle. hele bu ikisi bir bünyede bir araya gelmişse artan sorumluluk kişiyi bir açmaz içine bile sokabilir bazı olağanüstü durumlarda.
sanatçı-öğretmen dünyayı etkileyen büyük bunalım zamanlarında kendini nerede konumlandıracağına dair kesin bir karar vermelidir. çünkü nasıl olursa olsun taşıdığı ünvan dolayısıyla çevresindeki insanların gözleri onun üzerinde olacaktır.
türkiye bu durumla defalarca karşılaştı, en yakın örneklerden biri de gezi parkı direnişi esnasında oldu. bu protestoda benim tarafım zaten belli ama konumuz bu değil. elini megafon alıp hükümet istifa etsin diye bağıran saçma komedyen şafak sezer’in devrim olmadığını anlayınca cumhurbaşkanının masasına gidip siz çökerek özür dilediği anı hatırlarsınız bence.
dolayısıyla sanatçı ve öğretmen tarafını belli ederken etraflıca düşünmelidir. sonrada pişman olacağı kararlar vermemelidir. zira kendisi ile ilgili vereceği kararlar başkalarının tutumunu de etkileyecektir.
işte edebiyatın vicdanı kazuo ishiguro bu romanında bir sanatçı ve öğretmen olan masuji ono’nun ikinci dünya savaşından sonra geçmişiyle yüzleşmesini anlatıyor. ressamın verdiği kararların muhasebesini yaptığı roman büyüleyici olmaktan çok çok öte.
eğer yetenek sahibi olduğunuz kadar sorumluluk sahibi de değilseniz topluma yön vermeye neden olacak hesapsız kitapsız tepkilerinizi sadece kendinize saklamak doğru bir tercih olabilir.
devamını gör...
agoranom
antik yunan, bizans şehir devletlerinde ticari yaşamda çok önemli yeri olan bir görevli.
satılan ürünlerin kalitesinin denetimi, kullanılan ölçü birimlerinin doğruluğunun tespiti, ticaret ve nakliye işleriyle bazı vergilerin tahsili gibi işleri yürüten memurlardır.
bugünkü manada belediye zabıtası, polis ve vergi müfettişi ve tahsildar birleşimi önemli bir görev yapmaktaydılar. esnaflar arasındaki, esnaflarla tüketiciler arasındaki tartışmaları çözmek te bunların görevleri arasındaydı.
agoranomlar kurayla atanırlar ve ellerinde kırbaç taşırlardı, bu kırbaç gerektiğinde hızlı ceza verme yetkisine sahip olduklarının göstergesiydi. agoranomlar helenistik dönemde ve tüm roma periyodu boyunca varlıklarını sürdürmüşlerdir.
agoranomların atanma yetkisi başrahiplerde iken daha sonraları krallara verildi.
kralların halkın sorunları ve ticaretle ilgili konularda bilgi almak için agoranomlarla toplantılar yapması bu görevlilerin ne kadar önemli görüldüğünü göstermekteydi. agoranomlar logisteias ( şehir muhasebecisi) adındaki memurlarla beraber çalışırlardı.
romada benzer görev yürüten memurlara aedile veya kuratör ünvanı veriliyordu.kudüs gibi aktif ticaret hayatı olan bazı şehirlerde bu ünvan ve memurluk sistemi farklı isimlerde uygulanmıştır.
zamanla agoranom bağış ve hayır yapanlara onursal bir ünvan olarak verilmeye başlandı.
modern yunanda manası değişsede bu ünvan hali hazırda hala kullanılmaktadır.
satılan ürünlerin kalitesinin denetimi, kullanılan ölçü birimlerinin doğruluğunun tespiti, ticaret ve nakliye işleriyle bazı vergilerin tahsili gibi işleri yürüten memurlardır.
bugünkü manada belediye zabıtası, polis ve vergi müfettişi ve tahsildar birleşimi önemli bir görev yapmaktaydılar. esnaflar arasındaki, esnaflarla tüketiciler arasındaki tartışmaları çözmek te bunların görevleri arasındaydı.
agoranomlar kurayla atanırlar ve ellerinde kırbaç taşırlardı, bu kırbaç gerektiğinde hızlı ceza verme yetkisine sahip olduklarının göstergesiydi. agoranomlar helenistik dönemde ve tüm roma periyodu boyunca varlıklarını sürdürmüşlerdir.
agoranomların atanma yetkisi başrahiplerde iken daha sonraları krallara verildi.
kralların halkın sorunları ve ticaretle ilgili konularda bilgi almak için agoranomlarla toplantılar yapması bu görevlilerin ne kadar önemli görüldüğünü göstermekteydi. agoranomlar logisteias ( şehir muhasebecisi) adındaki memurlarla beraber çalışırlardı.
romada benzer görev yürüten memurlara aedile veya kuratör ünvanı veriliyordu.kudüs gibi aktif ticaret hayatı olan bazı şehirlerde bu ünvan ve memurluk sistemi farklı isimlerde uygulanmıştır.
zamanla agoranom bağış ve hayır yapanlara onursal bir ünvan olarak verilmeye başlandı.
modern yunanda manası değişsede bu ünvan hali hazırda hala kullanılmaktadır.
devamını gör...
likit radyo yayını
şu an,küçük bir yelkenli ile çarşaf gibi deniz ve bu çalan müzikler mükemmel ötesindeyim.*
devamını gör...
yürümekten keyif alınan yollar
devamını gör...
aliterasyon
edebi bir sanat türü olup, aynı seslerin veya hecelerin ahenkle yinelenmesi yoluyla etki bırakma yöntemidir.
ilk kullanım yeri olarak dede korkut hikayeleri kabul edilir :
"karşı yatan karlı kara dağlar karayıptır, otu bitmez."
görüleceği üzere burada k sesi tekrarlanmış.
"salkım salkım tan yelleri estiğinde sakallı bozaç turgay sayradıkta."
burda da s sesi.
modern zamanlardaki bir örneği için mesela reklamlardan bileceğiniz :
"çakar çakmaz çakan çakmak."
ilk kullanım yeri olarak dede korkut hikayeleri kabul edilir :
"karşı yatan karlı kara dağlar karayıptır, otu bitmez."
görüleceği üzere burada k sesi tekrarlanmış.
"salkım salkım tan yelleri estiğinde sakallı bozaç turgay sayradıkta."
burda da s sesi.
modern zamanlardaki bir örneği için mesela reklamlardan bileceğiniz :
"çakar çakmaz çakan çakmak."
devamını gör...
4 mart 2021 bitlis'te askeri helikopter kazası
bu cougar'lardan biri, 1997'de haliç'te düşmüş, 2 polis ve 1 teknisyen ölmüştü. olayın birebir şahidiyim. tuhaf şekilde alçalan helikopteri görür görmez bir tuhaflık olduğu anlaşılıyordu zaten. pilot muhtemelen uygun bir yere inmeye çalışıyordu ama ne şanssızlık ki eminönü gibi civcivli bir yerin üstündeydi.
www.hurriyet.com.tr/gundem/...
www.hurriyet.com.tr/gundem/...
devamını gör...
en yakındaki kitabın 17. sayfasının 3. cümlesi
"daha çok yaşayanlar bile, kendini yetiştirme işini ömürlerinin ilk döneminde bitirmiştir."
bir ömür nasıl yaşanır, ilber ortaylı
bir ömür nasıl yaşanır, ilber ortaylı
devamını gör...
şarkılarla geçtim aranızdan radyo yayını
müzikle ilgilenen bu coğrafyadaki herkes için yeri ayrıdır haluk levent'in. dinlemeyi sevmek bir yana söylemeyi de severiz bu muhteremi. gitar çalmayı öğrenirken haluk levent çalmamışımız var mı? asla inanmam. florida'da değiliz arkadaşım hadi...
sevgili imperactus bal gibi, lokum gibi konsept bulmakla kalmamış her hafta çok çok iyi hazırlanarak bize çok güzel yayınlar yapıyor sağ olsun. ben kendi yayınlarımdan sonra baya bildiğin parkede falan sürünecek kadar düşük enerjili oluyorum. o yüzden benim çarşambalarım için ayrı bir güzel oldu bu yayın. çok teşekkür ediyorum^^
sevgili imperactus bal gibi, lokum gibi konsept bulmakla kalmamış her hafta çok çok iyi hazırlanarak bize çok güzel yayınlar yapıyor sağ olsun. ben kendi yayınlarımdan sonra baya bildiğin parkede falan sürünecek kadar düşük enerjili oluyorum. o yüzden benim çarşambalarım için ayrı bir güzel oldu bu yayın. çok teşekkür ediyorum^^
devamını gör...
normal sözlük yazarlarının karalama defteri
iki gündür akrabalar ile beraberim.
benim jenerasyon ve üstü hariç buraları görüp, buralardaki işleri bilip, buraları sevene denk gelmedim.
teyzemin 20 yaşındaki torunu ben gençliğimi fındık toplayarak geçiremem diye istanbul’a kaçtı.
şundan yazıyorum, buralı olmayıp, buraları sadece tereyağlı ballı ekmek sananlar, burda üst üste iki yaz geçirseniz, iki sene burdaki büyükler ile fındık toplasanız burdan, buralıların tabiri ile ikrah edersiniz.
burda, ailenin en büyük kadını ne derse o olur.
her büyük kadın, ondan önceki büyük kadın sağ iken, ondan gördüğü gibi bir büyük kadın olur.
burda fındık, geçimlik fındık olmaz. ama dalda da kalamaz. o büyük kadınlara göre, dalda kalan fındık yüzünden ya da fındıklığa geç gitmek yüzünden konu komşu sövmek için bekliyor olabilir.
şu an, evin büyük kadını olan anacım, sultanımız. arada dediğini yapıyorum arada psikolojim/midem iyi değil moduna geçip kafama göre takılıyorum.
anacım ayıdan, yılandan ve ıssızlıktan korkuyor.

yanımıza kazma alıp gidiyoruz fındıklığa. yılan görürse vuracakmış kazma ile başına. iki gündür bir yılana denk gelmedik. kazmamız yılanı caydırmış olabilir.
beyaz olanın yöresel adı oğluk , daldan toplanan fındıkları oraya dolduruyoruz. ordam da sepete aktarıyoruz.
eskiden fındık dallarından sepetlerimiz olurdu. rahmetli babaannemin sanatı idi, sepet örmek. fabrikasyon hayat sonrası, teneke sepet, çuval sepet icat oldu. kapitalizm bizim burda çalışana da satacak bir şeyler buluyor resmen. yeni şeyler kullanıyorlar diye kendilerini çalışmıyor sanıyorlar. anacım tüm bu hayattan zevk aldığını düşünüyor. bende öyle olacak mıyım diye korkuyorum bazen.
canım çıkıyorken ben bundan keyif alıyorum diyecek miyim acaba?
zihnim bir yandan bunları muhasebe edip bir yandan fındıklıktan firar planı yaparken hava yardımıma yetişiyor.
yeşilimizin müsebbibi yağmur sayesinde mecburi mola veriyoruz.
yağmur buraları çürük ayı haline döndürse de ben halimden memnun bir şekilde vınlıyorum.
çürük ayında, yağmur öncesi nemden, yağmur sonrası yağmurdan dolayı çamaşırlar dahil her şey ıslak olur. güneş görmeyen yerler yosun bile bağlar.
zümrüt yeşili aslında çürük ayı eseridir.
a birde şu arkadaş var. her fındıkla beraber bir süre bizimle takılıyor.
kendisinin, yöresel adı silakotra ilmi adı kulağakaçan.
neyse bu akşamlık bu kadar yeter.
hala buralara heves eden varsa ilk fırsatta onları da ikna edecek yazılar yazabilirim
benim jenerasyon ve üstü hariç buraları görüp, buralardaki işleri bilip, buraları sevene denk gelmedim.
teyzemin 20 yaşındaki torunu ben gençliğimi fındık toplayarak geçiremem diye istanbul’a kaçtı.
şundan yazıyorum, buralı olmayıp, buraları sadece tereyağlı ballı ekmek sananlar, burda üst üste iki yaz geçirseniz, iki sene burdaki büyükler ile fındık toplasanız burdan, buralıların tabiri ile ikrah edersiniz.
burda, ailenin en büyük kadını ne derse o olur.
her büyük kadın, ondan önceki büyük kadın sağ iken, ondan gördüğü gibi bir büyük kadın olur.
burda fındık, geçimlik fındık olmaz. ama dalda da kalamaz. o büyük kadınlara göre, dalda kalan fındık yüzünden ya da fındıklığa geç gitmek yüzünden konu komşu sövmek için bekliyor olabilir.
şu an, evin büyük kadını olan anacım, sultanımız. arada dediğini yapıyorum arada psikolojim/midem iyi değil moduna geçip kafama göre takılıyorum.
anacım ayıdan, yılandan ve ıssızlıktan korkuyor.

yanımıza kazma alıp gidiyoruz fındıklığa. yılan görürse vuracakmış kazma ile başına. iki gündür bir yılana denk gelmedik. kazmamız yılanı caydırmış olabilir.
beyaz olanın yöresel adı oğluk , daldan toplanan fındıkları oraya dolduruyoruz. ordam da sepete aktarıyoruz.
eskiden fındık dallarından sepetlerimiz olurdu. rahmetli babaannemin sanatı idi, sepet örmek. fabrikasyon hayat sonrası, teneke sepet, çuval sepet icat oldu. kapitalizm bizim burda çalışana da satacak bir şeyler buluyor resmen. yeni şeyler kullanıyorlar diye kendilerini çalışmıyor sanıyorlar. anacım tüm bu hayattan zevk aldığını düşünüyor. bende öyle olacak mıyım diye korkuyorum bazen.
canım çıkıyorken ben bundan keyif alıyorum diyecek miyim acaba?
zihnim bir yandan bunları muhasebe edip bir yandan fındıklıktan firar planı yaparken hava yardımıma yetişiyor.
yeşilimizin müsebbibi yağmur sayesinde mecburi mola veriyoruz.
yağmur buraları çürük ayı haline döndürse de ben halimden memnun bir şekilde vınlıyorum.
çürük ayında, yağmur öncesi nemden, yağmur sonrası yağmurdan dolayı çamaşırlar dahil her şey ıslak olur. güneş görmeyen yerler yosun bile bağlar.
zümrüt yeşili aslında çürük ayı eseridir.
a birde şu arkadaş var. her fındıkla beraber bir süre bizimle takılıyor.
kendisinin, yöresel adı silakotra ilmi adı kulağakaçan.

neyse bu akşamlık bu kadar yeter.
hala buralara heves eden varsa ilk fırsatta onları da ikna edecek yazılar yazabilirim
devamını gör...
üniversitede yaşanmış en büyük pişmanlık
yapmadığım için pişman olduğum tek şey sanırım hoşlandığım çocuğa açılmamak oldu. sonra geldi kızın biri kaptı, yetmedi çocukceğizi üzdü, ve yüz üstü bıraktı. sonra da çocuk gitti evlendi. fırsat mı bıraktılar. **
devamını gör...
acı patlıcan kırağı çalmaz
zorluk gören kişiler her şeyin üstesinden gelir. önceden zorluk gördüğü için yine bir zorlukla karşılaşsa da hemen pes etmez ve mücadele verir anlamında bir atasözüdür.
devamını gör...
mutsuzken ders çalışmak
işkence gibi gelse de sınavınız varsa mecburen yapmanız gereken bir şeydir.
devamını gör...
ankara'da deniz olmaması
yine yüzüme tokat gibi vuran bir gerçektir. sigara içmediğim için üzüldüğüm zaman kıyısında dolaşacağım bir denizin olmaması beni üzüyor.
deniz istiyoruz mansur başkan.
deniz istiyoruz mansur başkan.
devamını gör...
hakaret edip engellemek
sözlük yazarlarımızın vazgeçilmez zevklerinden.
geri zekâlı olduğunu belli etme şekli.
geri zekâlı olduğunu belli etme şekli.
devamını gör...
ayın en çalışkan 10 yazarı hakkında ne dediler
ben kaydırma yapmışım sanırım girememişim ilk 200 e
devamını gör...
mini etekli hakime güvenilir mi sorunsalı
kadınsa güveniriz denmiş. bu cinsiyetçi yaklaşımı kınıyorum. erkekse de güvenirim.
devamını gör...
normal sözlük yazarlarının şu an ihtiyacı olan şey
kıpırdamak.
oruç melülü olan kızım kanepede üzerime uzandı. bir saattir uyuyor. uyandırmaya ne kadar daha kıyamayacağım merak ediyorum.
oruç melülü olan kızım kanepede üzerime uzandı. bir saattir uyuyor. uyandırmaya ne kadar daha kıyamayacağım merak ediyorum.
devamını gör...
çiğ köfteciye yapılan ikinci saldırı
şahısın yakınlarının dükkana saldırması ile zorbalık devam ediyor. ekmek parası derdine düşülmüşken bir de bu kalıpsızlarla uğraşılıyor. yazık.
buradan
buradan
devamını gör...