sakarlık
kimi zamanlarda da oldukça kötü olaylara neden olabilecek insan huyudur.
en iyisi her zaman dikkatli olmaktır.
en iyisi her zaman dikkatli olmaktır.
devamını gör...
kedilere selam vermek
kedilerin tatlı mı tatlı pozlar verdikleri fotoğraflarını çekip, telefon ekranını onlara gösterip beğenip beğenmediklerini sorduktan sonra ortamdan ayrılmak için yaptığım eylem.
devamını gör...
ecu
“beynim yandı”
bizim şaşmaz oto sanayinde ustaların en çok kullandığı cümledir. “abi, appla! aracın beyni yanmış”
bu aslında yanlış bir tabir değildir. ecu bir aracın beynidir. az ve biraz çok bu işlerin doğal memba suyundan gelen biri olarak şu beyine bir ameliyat yapalım.
ecu “electronic control unit” demektir ki bunu artık çevirmeyelim türkçeye “vaaaayt siiii” diye. görevlerini saymaktansa şöyle bir açıklama yapayım; aracın kontak anahtarını çevirdikten veya start düğü düğümesine dürtükledikten itibaren, aracın tüm elektronik sistemini komuta eden merkezdir. motorun hava yakıt düzenlemesi, subap ayarları, rölantisi, piston aşağısı*, batarya voltajı, turbo beslemesi, enjektör gibi gibi çok sayıda görevi yerine getirir. sadece sizin hangi radyo kanalını dinleyeceğinize karışmaz.

boyut olarak küçüktür ancak içerisinde bulunan microişlemci büyüktür. eskiden sert plastik malzeme ile üretilen işlemciler, artık çelik kasa ile üretilmektedir. nedeni ise olası su, ısınma ve darbeye karşı maksimum koruma sağlamaktır. su ve ecu, ozgur1ey ile scarlett johansson gibidir. ateşle barut ne ki? görselle anlatalım;

bir araç içerisinde birden fazla ecu olabilir. brake ecu (fren sistemi) power ecu (power işte) vs. yani ne kadar para, o kadar ecu lu araba. ancak benim burada anlattığım motor ecu dür. zamanında kendisine az lehim yapmamıştım.
peki bizim usta haklı mı? gitti mi ecu? aracınızla seyir halindeyken, arızalık bir durum olmasada şöyle bir ışık yanabilir;

telaş yok! aracınızın yakıt pompası sağlam. yani umarım. ecu bir aracın en sağlam parçalarından biridir. ancak hiçbir mekanik, elektronik parça ve araç sıvıları (hidrolikler, şanzıman yağları vs) ömürlük değildir. ecu, sensörler aracılığıyla kendisine iletilen arızaları, sizin gösterge panelinize yapıştırır. bunun iki anlamı vardır. sıklıkla görülen yanlış sensör bildirimidir. bu durumda yapılması gereken ecu yu bilgisayara bağlayıp, sorunu sildirmektir. sildirdik ama tekrar hata veriyor ancak aracınızda bir sorun yok. ecu, devrelerden oluşan bir yapıdır. olası su, ısınma, darbe sonrası veya zamanla oksitlenme bu küçük devreleri bozabilir. basit bir lehim işlemi ile bu sorun halledilir. ancak ecu ya lehimi, mahallenin televizyon tamircisine yaptırmayın. ecu tamirinden anlayan iyi ustalar vardır. ikinci olasılık ise, aracın bir parçasında meydana gelen arızadır ki, bunu zaten hissedersiniz. “gitti yakıt pompası” neylesin ecu?

gelelim bu işlemciye yapılan yazılım güncellemesi ile motor performansını artırmaya. chip tuning denir ama bu tabir eskidir. çip mi kaldı ya? aşı oldu onlar. konu hakkında yazacağım efendim. kısa süre önce kullandığım aracın beynine bu müdehaleyi yaptım. ancak konuyu iyi anlatabilmek için önce ecu nedir bilmek gerekir. kısa bir bilgi olarak şunu söyleyeyim. bu işlem aracın motoruna bir zarar vermez. bakmayın siz “yaptırmayın mötörü bözöyör” diyenlere. bizim ülkemizin en büyük sorunu bu değil mi? bilmediği konu hakkında konuşmak.
bizim şaşmaz oto sanayinde ustaların en çok kullandığı cümledir. “abi, appla! aracın beyni yanmış”
bu aslında yanlış bir tabir değildir. ecu bir aracın beynidir. az ve biraz çok bu işlerin doğal memba suyundan gelen biri olarak şu beyine bir ameliyat yapalım.
ecu “electronic control unit” demektir ki bunu artık çevirmeyelim türkçeye “vaaaayt siiii” diye. görevlerini saymaktansa şöyle bir açıklama yapayım; aracın kontak anahtarını çevirdikten veya start düğü düğümesine dürtükledikten itibaren, aracın tüm elektronik sistemini komuta eden merkezdir. motorun hava yakıt düzenlemesi, subap ayarları, rölantisi, piston aşağısı*, batarya voltajı, turbo beslemesi, enjektör gibi gibi çok sayıda görevi yerine getirir. sadece sizin hangi radyo kanalını dinleyeceğinize karışmaz.

boyut olarak küçüktür ancak içerisinde bulunan microişlemci büyüktür. eskiden sert plastik malzeme ile üretilen işlemciler, artık çelik kasa ile üretilmektedir. nedeni ise olası su, ısınma ve darbeye karşı maksimum koruma sağlamaktır. su ve ecu, ozgur1ey ile scarlett johansson gibidir. ateşle barut ne ki? görselle anlatalım;

bir araç içerisinde birden fazla ecu olabilir. brake ecu (fren sistemi) power ecu (power işte) vs. yani ne kadar para, o kadar ecu lu araba. ancak benim burada anlattığım motor ecu dür. zamanında kendisine az lehim yapmamıştım.
peki bizim usta haklı mı? gitti mi ecu? aracınızla seyir halindeyken, arızalık bir durum olmasada şöyle bir ışık yanabilir;

telaş yok! aracınızın yakıt pompası sağlam. yani umarım. ecu bir aracın en sağlam parçalarından biridir. ancak hiçbir mekanik, elektronik parça ve araç sıvıları (hidrolikler, şanzıman yağları vs) ömürlük değildir. ecu, sensörler aracılığıyla kendisine iletilen arızaları, sizin gösterge panelinize yapıştırır. bunun iki anlamı vardır. sıklıkla görülen yanlış sensör bildirimidir. bu durumda yapılması gereken ecu yu bilgisayara bağlayıp, sorunu sildirmektir. sildirdik ama tekrar hata veriyor ancak aracınızda bir sorun yok. ecu, devrelerden oluşan bir yapıdır. olası su, ısınma, darbe sonrası veya zamanla oksitlenme bu küçük devreleri bozabilir. basit bir lehim işlemi ile bu sorun halledilir. ancak ecu ya lehimi, mahallenin televizyon tamircisine yaptırmayın. ecu tamirinden anlayan iyi ustalar vardır. ikinci olasılık ise, aracın bir parçasında meydana gelen arızadır ki, bunu zaten hissedersiniz. “gitti yakıt pompası” neylesin ecu?

gelelim bu işlemciye yapılan yazılım güncellemesi ile motor performansını artırmaya. chip tuning denir ama bu tabir eskidir. çip mi kaldı ya? aşı oldu onlar. konu hakkında yazacağım efendim. kısa süre önce kullandığım aracın beynine bu müdehaleyi yaptım. ancak konuyu iyi anlatabilmek için önce ecu nedir bilmek gerekir. kısa bir bilgi olarak şunu söyleyeyim. bu işlem aracın motoruna bir zarar vermez. bakmayın siz “yaptırmayın mötörü bözöyör” diyenlere. bizim ülkemizin en büyük sorunu bu değil mi? bilmediği konu hakkında konuşmak.
devamını gör...
yazarların en köylü özelliği
masada yemek yerken sandalyede bağdaş kuruyorum
devamını gör...
yoğurdu bir üst noktaya çıkaran detaylar
içine doğranan salatalık ve üzerine gezdirilen zeytinyağı.
devamını gör...
az tanım girmesine rağmen karma puanı yüksek olan yazarlar veri tabanı
az yazmış ama beğeni butonuna basmayı ve bastırmayı başarmış yazarlardır.
belki tenhada tehditle beğeni yaptırıyordur. *
belki tenhada tehditle beğeni yaptırıyordur. *
devamını gör...
ismail abi
(bkz: hooop)
o gemi bir gün gelecek güzel abim
o gemi bir gün gelecek güzel abim
devamını gör...
faydalı olan mı yoksa yasal olan mı sorunsalı
guzel soru...ben yasalciyim. cunku cok kez sahit oldum, illegal olarak yapilan her sey donup dolasip yapanin ayagina bir sekilde dolaniyor.sonrasin da kisi toparlamak icin daha cok debeleniyor,daha cok batiyor.kisi rezil olduguyla kaliyor. yasalara uydugu taktirde kaybetmis gorunse de kazaniyor aslinda .vicdan temiz oluyor mesela, yakalanma korkusuyla uykulari kacmiyor, yine ayni korkuyla birilerine minnet etmiyor...
devamını gör...
öğretmen öğrenci diyalogları
- komik bir şey varsa anlat biz de gülelim.
+ geçen otobüste giderken...
- tamam kes.
+ geçen otobüste giderken...
- tamam kes.
devamını gör...
başarısız yemek yapma anısı
bugün yine mutfakta eşsiz yeteneğimi konuşturduğum bir gün sevgili yazarlar.

evet yukarıda da görmüş olduğunuz üzere yine tüm marifetimi, dibini tutmuş tencereye döktürdüm.
efendim olay şöyle gelişti; ocağa mercimekleri koyup haşlanmak üzere kendi hallerine bırakarak bilgisayar başına geçtim. kısık ateşe koyduğum için sülalem rahat modunda takılıyorum tabi. sonra burnuma birtakım yanık kokuları gelmeye başladı. bu sırada çoktan ocakta bir şeyin pişmekte olduğunu unutan ben, komşularıma saydırmaya başladım "yahu ne biçim insanlar hiç mi havalandırma kullanmıyorlar yanan yemeğin kokusu benim eve doldu..... yanan? yemeğin? kokusu? benim? eve?" evet tam o sırada aydınlandım ve yanan yemeğin benim yemeğim yanık kokusu dolan evin benim evim olduğunu anladım.
anlatmaya gerek yok, görüyorsunuz.*

evet yukarıda da görmüş olduğunuz üzere yine tüm marifetimi, dibini tutmuş tencereye döktürdüm.
efendim olay şöyle gelişti; ocağa mercimekleri koyup haşlanmak üzere kendi hallerine bırakarak bilgisayar başına geçtim. kısık ateşe koyduğum için sülalem rahat modunda takılıyorum tabi. sonra burnuma birtakım yanık kokuları gelmeye başladı. bu sırada çoktan ocakta bir şeyin pişmekte olduğunu unutan ben, komşularıma saydırmaya başladım "yahu ne biçim insanlar hiç mi havalandırma kullanmıyorlar yanan yemeğin kokusu benim eve doldu..... yanan? yemeğin? kokusu? benim? eve?" evet tam o sırada aydınlandım ve yanan yemeğin benim yemeğim yanık kokusu dolan evin benim evim olduğunu anladım.
anlatmaya gerek yok, görüyorsunuz.*
devamını gör...
insan ilişkilerinin öğrettikleri
her ilişkinin bir veda zamanı var.
devamını gör...
5 bin tl sevilen iş vs 20 bin tl sevilmeyen iş
açken hiçbir işi sevemezsin. bir dayı vardı onun ihtiyaçlar piramidi mantığı. ve 5000 liraya temel ihtiyaçlarını bu hayat pahalığında devamlı john nash gibi orada burada hesap yapmaktan işi sevmeye vaktin falan kalmaz. yani. 20 bin tele ağzını burnunu kırar bu versusta. bu çağda para en iyi dayanma gücü ve motivasyon kaynağıdır.
devamını gör...
izmir
yaşayanların artistlik olsun diye salladığı, yaşayamayanların kıskançlıktan salladığı,
yaşayanların ayrılmak istemediği,
yaşamayanların mutlaka gitmek istediği,
kısaca kimsenin beğenmediği , abartılıyor dediği ama herkesin de emekli olunca yerleşcem dediği yerdir. ne çektin be izmir'im.
yaşayanların ayrılmak istemediği,
yaşamayanların mutlaka gitmek istediği,
kısaca kimsenin beğenmediği , abartılıyor dediği ama herkesin de emekli olunca yerleşcem dediği yerdir. ne çektin be izmir'im.
devamını gör...
yaşlanmanın bilincinde olmak
şakaklarıma kar mı yağdı ne var?
benim mi allahım bu çizgili yüz?
ya gözler altındaki mor halkalar?
neden böyle düşman görünürsünüz,
yıllar yılı dost bildiğim aynalar?
dizelerini cahit sıtkı'ya yazdıran da bu bilince varma durumu olsa gerek.
benim mi allahım bu çizgili yüz?
ya gözler altındaki mor halkalar?
neden böyle düşman görünürsünüz,
yıllar yılı dost bildiğim aynalar?
dizelerini cahit sıtkı'ya yazdıran da bu bilince varma durumu olsa gerek.
devamını gör...
68 65 78 61 64 65 63 69 6d 61 6c
birazdan bakire kız da kurban eder bunlar. sözlük değil gizli tarikat mübarek.
devamını gör...
unutulmaz baba sözleri
"sen bu rahatlıkla gün gelir, okyanusun ortasında susuz kalırsın" derdi hep ne olduğunu hiç anlayamadım. birgün kalırsam artık kısmet anlayabilirim belki.
devamını gör...
kontrnuar
büyükbaş hayvanların butlarından elde edilen bir ettir. sert ve kaslı bir yapıda olması ve aynı zamanda yağ oranının düşük olmasından dolayı haşlaması tercih edilir. pek aman aman bir lezzeti de olduğu söylenemez. kısa sürede piştiği de bilinir. sucuk yapımında çoğunlukla tercih edilir.
devamını gör...
mucize bir olasılık mıdır sorunsalı
olasılıksa bile bende olmayan olasılıktır.
devamını gör...
sultan ibrahim'in idamı
döneminde bozulan devlet yönetimi, mantıksız kararları neticesinde 7 ağustos 1648 yılında tahttan ulema'nın fetvası ile indirilen sultan ibrahim, topkapı sarayında bir odaya hapsedilmişti ve kapı kilidine bizzat annesi kösem sultan elleriyle kurşun dökmüştü. sultan ibrahim, hislerini ve fikirlerini kesinlikle saklamıyor, sürekli bağırıp isyan ediyor, yeni rejimin ileri gelenlerine sövüp sayıyor ve dehşetli tehditlerde bulunuyordu. söyledikleri odasının önünden geçenler tarafından duyuluyor ve tüm istanbul'a yayılıyordu. istanbul halkı, yeniden kurulan zorba idaresine diş biliyor ve sultan ibrahim'i haklı buluyordu.
yeniçeri ocağı dışında kalan askeri sınıflar da padişahın tahttan indirilmesinden ve yerin henüz 6 yaşında bir çocuğun çıkmasından son derece rahatsızlardı. bilhassa sipahiler memnuniyetsizliklerini açıktan açığa söylüyor, sultan ibrahimin tahttan indirilmesi için bir sebep olmadığını, 7 yaşına dahi gelmemiş bir çocuğun padişah ve halife olamayacağını savunuyorlardı. sultan ibrahim'in tekrar tahta geçtiği haberleri bilinmeyen bir kaynaktan şehre yayılıyor ve halk tarafından sevinçle karşılanıyordu.
istanbul'un zenginlerini, armatörleri, tacirleri hatta esnafı haraca kesmeye başlayan yeniçeriler'in zorbalığından kurtulmak için halk, bütün ümitlerini hapisteki padişahın tekrar tahta geçmesine bağlamışlardı. öyle bir an geldi ki, kösem sultan, sultan ibrahim öldürülmediği takdirde halkın onu zorla hapisten çıkarıp tahta oturtacağını şeyhülislam ve sadrazam'a bildirdi. kösem sultan da, ihtilalciler de böyle bir durumda hayatta kalamayacaklarını biliyorlardı. şimdiye kadar osmanlı tarihinde hiçbir anne oğluna kösem'in yaptığı gibi ihanet etmemiştir.
ihtilalciler, kösem'den memnun değillerdi, onun ihtirasından ve entrikalarından çekiniyorlardı. ancak onu ortadan kaldırmanın bir çaresi de yoktu. o zaman saray partisini kaybeder, halkın nefretiyle başbaşa kalırlardı. sultan ibrahim'i tahtından eden ihtilal, ulemanın yeniçerilere katılması ile gerçekleşmişti. sultan ibrahim, saraydan ve bizzat annesi tarafından ihanete uğramış olsa da, ulemayı tutmayı bilseydi, diğer kapıkulu ocakları tarafından desteklenmeyen yeniçerilerin böyle bir ihtilali yapmaya güçleri yetmezdi. şimdi bile sultan ibrahim'in hayatta olduğu her dakika tehlikede oldukları anlaşılmıştı. işte bunun üzerine, sultan 2.osman'ın öldürülmesinin üzerinden tam olarak 26 yıl sonra, osmanlı tahtı, yeniden bir hükümdarın öldürülmesi ile kana boyanıyordu.
saray askeri ile sipahilerin, sultan ibrahim'in yeniden tahta çıkarılması konusunda anlaştıkları kösem sultan tarafından ihtilalcilere bildirildi. kösem sultan gönderdiği pusulada acele edilmesini söylüyordu. bunun üzerine yeniçeri ağaları, sadrazam mehmet paşa ile şeyhülislam abdürrahim efendi'yi harekete geçirdiler. devletin en kıdemli iki memuru yanlarına 4.murad'ın meşhur cellatbaşısı kara ali'yi alarak sultan ibrahim'in kaldığı odanın önüne geldiler. sultan ibrahim o sırada 32 yaşındaydı ve bu heyeti karşısında görünce küfürler savurmaya ve sadrazam'la şeyhülislam'ın aşağılık adamlar olduğunu haykırmaya başladı.
padişahın bu bağırmalarından ve heybetinden korkan cellat kara ali, gözyaşı dökerek yapmak istemediğini söyledi ve kaçmaya kalktı. fakat sadrazam elindeki asa ile kara ali'ye vurarak işini yapmasını söyledi. bu hengame içinde sultan ibrahim boğularak idam edildi ve akabinde ayasofya'da amcası sultan mustafa'nın yanına defnedildi.
o zaman 6 yaşlarında bir çocuk olan padişah 4.mehmet, babasının öldürülmesinde parmağı olan 70 kişinin isimleri bir deftere kaydettirdi ve yıllar içinde eceliyle ölmeyen kim varsa tek tek ortadan kaldırdı.
yeniçeri ocağı dışında kalan askeri sınıflar da padişahın tahttan indirilmesinden ve yerin henüz 6 yaşında bir çocuğun çıkmasından son derece rahatsızlardı. bilhassa sipahiler memnuniyetsizliklerini açıktan açığa söylüyor, sultan ibrahimin tahttan indirilmesi için bir sebep olmadığını, 7 yaşına dahi gelmemiş bir çocuğun padişah ve halife olamayacağını savunuyorlardı. sultan ibrahim'in tekrar tahta geçtiği haberleri bilinmeyen bir kaynaktan şehre yayılıyor ve halk tarafından sevinçle karşılanıyordu.
istanbul'un zenginlerini, armatörleri, tacirleri hatta esnafı haraca kesmeye başlayan yeniçeriler'in zorbalığından kurtulmak için halk, bütün ümitlerini hapisteki padişahın tekrar tahta geçmesine bağlamışlardı. öyle bir an geldi ki, kösem sultan, sultan ibrahim öldürülmediği takdirde halkın onu zorla hapisten çıkarıp tahta oturtacağını şeyhülislam ve sadrazam'a bildirdi. kösem sultan da, ihtilalciler de böyle bir durumda hayatta kalamayacaklarını biliyorlardı. şimdiye kadar osmanlı tarihinde hiçbir anne oğluna kösem'in yaptığı gibi ihanet etmemiştir.
ihtilalciler, kösem'den memnun değillerdi, onun ihtirasından ve entrikalarından çekiniyorlardı. ancak onu ortadan kaldırmanın bir çaresi de yoktu. o zaman saray partisini kaybeder, halkın nefretiyle başbaşa kalırlardı. sultan ibrahim'i tahtından eden ihtilal, ulemanın yeniçerilere katılması ile gerçekleşmişti. sultan ibrahim, saraydan ve bizzat annesi tarafından ihanete uğramış olsa da, ulemayı tutmayı bilseydi, diğer kapıkulu ocakları tarafından desteklenmeyen yeniçerilerin böyle bir ihtilali yapmaya güçleri yetmezdi. şimdi bile sultan ibrahim'in hayatta olduğu her dakika tehlikede oldukları anlaşılmıştı. işte bunun üzerine, sultan 2.osman'ın öldürülmesinin üzerinden tam olarak 26 yıl sonra, osmanlı tahtı, yeniden bir hükümdarın öldürülmesi ile kana boyanıyordu.
saray askeri ile sipahilerin, sultan ibrahim'in yeniden tahta çıkarılması konusunda anlaştıkları kösem sultan tarafından ihtilalcilere bildirildi. kösem sultan gönderdiği pusulada acele edilmesini söylüyordu. bunun üzerine yeniçeri ağaları, sadrazam mehmet paşa ile şeyhülislam abdürrahim efendi'yi harekete geçirdiler. devletin en kıdemli iki memuru yanlarına 4.murad'ın meşhur cellatbaşısı kara ali'yi alarak sultan ibrahim'in kaldığı odanın önüne geldiler. sultan ibrahim o sırada 32 yaşındaydı ve bu heyeti karşısında görünce küfürler savurmaya ve sadrazam'la şeyhülislam'ın aşağılık adamlar olduğunu haykırmaya başladı.
padişahın bu bağırmalarından ve heybetinden korkan cellat kara ali, gözyaşı dökerek yapmak istemediğini söyledi ve kaçmaya kalktı. fakat sadrazam elindeki asa ile kara ali'ye vurarak işini yapmasını söyledi. bu hengame içinde sultan ibrahim boğularak idam edildi ve akabinde ayasofya'da amcası sultan mustafa'nın yanına defnedildi.
o zaman 6 yaşlarında bir çocuk olan padişah 4.mehmet, babasının öldürülmesinde parmağı olan 70 kişinin isimleri bir deftere kaydettirdi ve yıllar içinde eceliyle ölmeyen kim varsa tek tek ortadan kaldırdı.
devamını gör...