kalabalık evde, anası tüm sütü sütlaç yapınca, aldığı kutu sütü korumaya çalışan, amacı uzamak olan bir ergen yazısı.
iyi ki sümerler yazıyı icat etmiş. *
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

planli yapilabilecek bir sey degil ki evlilik." su yasta evlenmeliyim" denilemez ki. 35 yasina kadar saglikli bir iliski kuramayan da var. 20 yaslarinda iliskisini evlilik yoluna goturen de var. dogru insani buldugunuza emin oldugunuz an, en guzel zaman. yas degil, insan onemli kisaca...
devamını gör...

gönül kimi severse güzel odur. aşk güzelliği doğurur. dünyanın en yakışıklı erkeği benim gözümde sevgi olmayınca sıradanlaşır. benim yarim en güzelidir.
devamını gör...

bir daha içemeyecektik karşılıklı, bilememişim...

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

"-hâlâ bekliyor musun?
+beklemek, şimdi hiç duymayan birine dünyanın en güzel şarkısını söylemek kadar anlamsız"
cem adrian & aylin aslım - herkes gider mi? -->
devamını gör...

ekşi sözlüğü aktif kullanan bir yazar olarak, aynı nicki almayı bile düşünüp son anda farklı bir nickle dahil olduğum grup.
devamını gör...

biraz önce yazar oldunuz mesajı ile günümü güzelleştiren platform. mutluluktan ölebilirim.*
devamını gör...

musevilik ve hristiyanlığa göre adem'in ilk eşi. belli mecralara göre ilk feminist, bazılarına göre ise kadın iblis.

efsanelere göre:

lilith adem'e eş olarak adem ile denk yaratılan yani kilden yaratılmış bir kadın. durum böyle olunca adem lilith ile eşit olmayı gururuna yediremiyor ve lilith'ten sevgisini esirgiyor. lilith de bir sinirle adem ve cenneti terk edip yeryüzüne iblisin yanına gidiyor ve iblisle ilişkiye girip her gün 100'er çocuk doğuruyor. lilith'in terk edişiyle birlikte yalnız kalan adem'e tanrı bu sefer başka bir kadın yaratıyor ama bu sefer aynı hatayı yapmıyor ve adem'in kaburgalarından türetiyor bu kadını. ve işte karşınızda havva.

havva ile adem'in mutlu olduğunu gören lilith yeryüzünde cinnet geçiriyor ve bir gün iblisin kılığına girerek cennete gidiyor. adem ile havva'nın aklını çelerek elma'yı yemelerini sağlıyor. adem ile havva cennetten atılınca lilith de intikam almanın vermiş olduğu hafiflikle yeryüzüne dönüyor.

ama yeryüzünde de adem ile havva'yı rahat bırakmıyor lilith, çocuklarını adem ve havva'nın çocuklarını öldürmeleri için görevlendiriyor. ama tanrı bu duruma müdahale etmek istiyor ve yeryüzüne 3 melek gönderiyor lilith'e de diyor ki "eğer onları rahat bırakmazsan bu melekler de her gün senin bir çocuğunu öldürecek."

lilith kabul etmiyor tabii ve kendisi de çocukları öldürmeye başlıyor bu sefer. erkek çocukları 8, kız çocukları 20 günde öldürüyor.
ve bazı geceler erkeklerin rüyasına girerek onların boşalmasını sağlıyor ve spermlerini çalıp onlardan çocuk doğuruyor.

istiklal marşı ve kapanış
devamını gör...

az önce başıma gelmiş olaydır. bir tuhaf oldum, bana bir ürkme geldi sözlük. bilmiyorum ilişkimiz nasıl bu evreye geldi.

kız arkadaşım hasta olduğu için refakatçi olarak iki haftadır onunla kalıyorum. her şey güzel gidiyordu fakat bir iki gündür bana agresif hareketler sergiliyor. evet akla ilk pms dönemi geliyor fakat değil. çünkü hesapladım bundan bir hafta önce bitti dönemi. yani bunda bir başka gariplik var, sanki ilişkimiz benim zorlamamla ilerliyor gibi. aslında çok fazla fedakarlık gösterdiğimi düşünüyorum. onun hoşuna gidecek güzellikler yapıyorum fakat yine de o güzel yüzüne asla ve kat'a yakıştıramadığım asabi ve mutsuz suratı yok edemiyorum.

her zamanki gibi diğer koltuğa oturmuşum laptop'tan amerikan güreşi seyrediyor ve bir yandan da online kupon dolduruyorum. o da diğer koltukta ayaklarını uzatmış üstünde battaniyeyi çekmiş survivor'u izliyor. oldum olası hiç izlememişimdir şu programı ne muhabbetler dönüyor bilmem. sonra gidip çay koyayım dedim. koydum çayı tam yerime oturacağım bana dönerek:

"kemal sen benimle hiç vakit geçirmiyorsun!" dedi, şımarık bir kız gibiydi ses tonu. hani böyle istediği vakko kazak alınmamış ergen sesi gibi.
"hayatım aynı evde yaşıyoruz ve günlerdir yan yanayız daha nasıl vakit ayırayım. hahah bedenlerimizi değiştirelim istersen" dedim gülerek.

bak yemin ederim uykulu gözleri gitti yerine, büyü yapan kaynana gibi şirret bir yüz ifadesi takınarak yüzüme haykırdı:

"bak sana buradan bir koyarım var ya medine dilencisi olursun ha!!"
"esra bebeğim neden öyle dedin ki. hep sana vakit ayırıyorum??"
"şu kafa sözlük müdür nedir ona vakit ayırdığın kadar benimle ilgilensen!!"

tam da o anda eniştem whatsapp'tan yazdı: "başlatma lan güreşine. schalke dortmund kaç olur seriii!"
hemen mesaja geri dönüş yaparak "2,5 üstü enişte banko" dedim.
"eyvallah kayınço" dedi.

sonra gittim kızın yanına onunla ilgilendim. saçıyla okşanmdan çok hoşlanır kadınlar.. sakinleşirler.. kadınlarla kediler arasındaki en büyük iki benzerlikten birisidir bu. diğeri de tırnaklarını geçirmek tabii ki. ona çok sevdiği ve ezberden bildiğim dede korkut hikayelerinden bir part okudum ve uyuyakaldı. sonra gidip buzluktan bir carlsberg alıp amerikan güreşi izlemeye devam ettim.
devamını gör...

ben çekyatımda sakin sakin uzanıp sözlüğü karıştırırken dışarıdan bir patlama ve ardından köpek sesleri geldi.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
ve cokcok koşa koşa dolabın üstüne çıktı. şimdi aşağı inmiyor biraz tedirgin ve meraklı gözlerle bakıyor etrafa.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
yine çok sıcak ve bugün minik te olsa bir keyifsizlik var. canım kankam vantilatörüm püfürdüyor ama pek etkili değil gibi kara yağız delikanlım.

misafirler hala eve gelmediler. akşam üzeri arayıp biz mezarlığa gidiyoruz geliyor musun? dediler cık dedim. sevmiyorum mezarlığa gitmeyi. benim için abimle aramdaki bağ o mezarlık değil ki. o taş, o toprak değil...

misafir dediğim anam, oğlu, torunu. anam da abim de pek severler mezarlık gezmesini. istanbuldayken sürekli babamı buraya gelincede abimi ziyarete giderler. sanki yaşarken kıymet bilmeyişin vicdani bir hesabı gibi gelir bana. annem için olmasa da abim için neyse.

hayat ne değişik gerökten insan fikirden fikre savrulup duruyor. dün düşündüğün bugün saçma gelir dün sevmediğin bugün severek yaptığın hale gelir oluyor. yahu bu ne diyor demeyin ben de bilmiyorum. az kafam bulanık.

bugün şunuda fark ettim uzun zamandır kimseyle muhabbet etmiyorum. telefonla kimseyi aramıyor, acil durum dışında kimseyle mesaj trafiğine girmiyorum. ki ben çok severdim gevezelik etmeyi. beni o kadar boğuyor ki birileriyle konuşmak, onları dinlemek cevap vermek zorunda kalmak. son senelerde çok zor olaylar yaşadım acaba onların vermiş olduğu bir yıpranmışlık mı diyorum.

birileriyle konuşmak aman allahım hele ki yeni biriyle tanışmak ölüm gibi geliyor ama kimse de ölmüyor. *

bugün biraz kafalar karışık az kalkam balkonda hava alam. belki bir şeyler izler olmadı yine gelirim. az buçuk meşgale bulmazsam sıkıntı çıkabilir.

hadi cici bakın kendinize.
devamını gör...

çocukluğumda babam ve annemle çok sık gittiğim ama trene hiç binmediğim gardır. amaç gezmekti zaten.

ayrıca hemen hemen her insan gibi ben de oradaki tarihi trene hayran kalmıştım.
devamını gör...

benim 96 tane sayabildiğim eseri vardır. daha fazla da olabilir. polisiye romanlarının en başarılı ismidir. bir kadının bu denli başarılı olması ayrı bir sevindiriyor beni.
devamını gör...

radyo kuruldu kurulali yogunluktan mesajlari ayak parmaklariyla yazan, gece playlistlerinde mukemmel sarkilarinin arasinda hadsiz yukselislerimi nazikce yumusatip gonlumu hos tutan atom karinca.

as i said, kralsin gomercan.*

yok mu bi’ headbangimiz?
devamını gör...

slogan eksikliği, sözlerin alakasızlığı, sürenin kullanımı, prozodi hataları vs bir yana ilk dikkatimi çeken; "avrupa" kupası için katılacağımız turnuvada "dünyayı titreteceksin" gibi bir sözü olan marş(ımsı).

yine de mustafa sandal'ın single çalışması(!) kadar "yanlış" bir çalışma olmamış. ama uygun ve etkili mi? net, hayır.

bunu test etmek için "acaba parçanın ne kadarını hatırlıyorum?" şeklinde bir soru sorulması gayet yeterli olacaktır.
devamını gör...

durduk yere geldi aklıma. sonra geçtim aynanın karşısına. çökmüş gözaltılarım ve dağınık saçlarımla. biraz makyaj yaptım biraz da çeki düzen verdim üstüme başıma. açtım bu şarkıyı da. missssss...


devamını gör...

mutlaka herkesin bir televizyon programında, bir belgeselde, bir kitapta, posterde.... mutlaka bir yerde denk geldiği ünlü disk atann adam! günümüzdeki popülerliği antik dönemde de aynı olan bu eser, yunanların geç klasik döneminde bronzdan yapıldı. size kötü bir haber vereyim, bu heykelin orijinali ne yazık ki mevcut değil lakin roma dönemine ait mermer kopyaları mevcut.

bu güzel heykeli yaratan güzel heykeltıraşımız da myron isminde bir zat. bu arkadaşımız kafayı olimpiyatlar ile bozmuş bir heykeltıraş, öyle ki sırf bu yüzden mermer ile çalışmaktan çok, bronz ile çalışıyor. çünkü bronz, mermere oranla hareketli heykel yapmak çok çok daha ideal. aynı zamanda bronz, heykele oranla çok daha hafif, taşınması çok daha olası. e tabi, adam ticaret kısmını da düşünmüş yapacağı heykellerin, dahası da bulunduğu kent için değil, başka kentler için de bir şeyler yapmak istemiş.

her neyse, yaratıcıdan çok yaratılanı ele alalım. disk atma, antik dönemde atletlerin discus adında ağır bir diski olabildikçe uzağa atmak istedikleri etkinliğin ismi.
sevgili myron da, bu etkinlikte yer almış bir sporcunun, disk atarken anlık bir görüntüsünü beyninde canlandırıp yapmış. bu arada, bunun da ismi rhythmos'tur, ince bir harmoni ve denge durumu anlatır rhythmos sözcüğü.

discobolus
devamını gör...

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

bir sistemdeki düzensizlik derecesi.
devamını gör...

tüm yönetimler 3 temel organa sahiptir; yasama, yürütme ve yargı. bu 3 temel kontrol ve güç organının bir elden değil, devlet içerisindeki birbirinden bağımsız çalışabilen farklı noktalardan kontrol edilmesine ise güçler/kuvvetler ayrılığı denir.

kısaca, yasama-yürütme-yargı kurumlarının yönetimini dağıtarak, bunlardan herhangi birinin her istediğini yapmasını engeller. birbirlerine bağımlı oldukları için tek başlarına her şeyi yapamazlar ve dolayısı ile bunlardan birini kontrol eden kimse de sistemin doğal sonucu olarak dizginlenmiş olur.

peki bu güçlerin ayrı olması neden önemli? çünkü bu güçler tek elden kontrol edilirse, yani aynı kişi / kurum hem yasamada hem yürütmede söz sahibi olup yargı organını da doğrudan / dolaylı kontrol edebilirse; onu dizginleyecek, istediği gibi at koşturmasını önleyecek bir kontrol mekanizması kalmamış olacaktır. bu durumda devletin tamamı her yönüyle tek bir iradenin emrine geçer ve o irade ne buyurursa onu gerçekleştirir.

güçler birliği durumunda daha hızlı karar alınabilir, ancak bunun nedeni kararı denetleyen ve alan yerin aynı olmasıdır, sistemin marifeti değil sonucudur bu. böyle bir durumda yapılmak istenen şeyin niteliği önemsizdir çünkü zaten alınacak aksiyonu engellenme şansınız yoktur.

ve maalesef, lider(e) bağımlı halklar güçler ayrılığına gereken önemi çoğu zaman vermezler.
devamını gör...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim