liseli kızların yakın arakadaşlarını savunma amacıyla kullanıp alay edeni yahut konuyla alakası olmayan elemanı baştan defetme metodu.

sonra birlikte tuvalete giderlerdi.
devamını gör...

her yaşta var olandır. özellikle yetişkinlikte yapılanı çok fazla can sıkar. ben, akran zorbalığına geç yaşta maruz kaldım. bilemiyorum belki de küçüklükte yaşadığım zorbalıkları unutturacak kadar sert olduğu içindir.
neden evlenmiyorsun, bu gidişle çocuğun olmayacak söylemlerine kadın olarak maruz kalıyorum.
neden bir işe girmiyorsun, amaan oku oku sıkılmadın mı?
kariyer planlarınız hiçe sayılır. bir de bunu, okulda birlikte dirsek çürüttüğünüz ve hayallerinizi paylaştığınız insanlar yapınca çok ağır oluyor. arkadaşlarınızın sizi değersizleştirmeye çalışması kadar acı bir olay yoktur sanırım.
birlikte güldüğünüz, büyüdüğünüz insanları hayatınızdan çıkarmaya sebep oluyor, akran zorbalığı.
devamını gör...

türk popunun kültlerindendir. koşan adam olarak akıllara kazınmış, hemen her şarkısı birbirinden güzel olan canım mirkelam. bir sen, bir de (bkz: levent yüksel), ikinizin yeri ayrı.

"söyle sevgili hadi söyle
hiç mi mutlu olmadık
martıları sayarken
hiç mi hayal kurmadık
denizlere bakarken" - (bkz: her gece)
devamını gör...

güney afrika cumhuriyeti'nde uzun yıllar yaşadım ve gördüğüm kadarıyla ırkçılığa uğradığı için, etnik köken farkından dolayı, solu savunanlara pek güvenilmez. dün eziliyoruz diyenler, güç ellerine geçince solu sağı karıştırıyorlar. o yüzden (istisnalar kaideyi bozmaz), (genelleme yapmak saçmadır) etnik, dini, mezhebi azınlıkların savundukları şeyler değil, güç sahibi olduklarında yaptıkları işler önemlidir.
devamını gör...

yunan mitolojisi'nde kuzey afrika'lı kral'dır. günahları nedeniyle atlas dağları'nda bir zirve haline dönüştürülmüştür.
devamını gör...

kesinlikle büyülü bir şehir. fakat yaşamak için sabırlı biri olmak gerek.
devamını gör...

ödünç vermek mühim değildir, mühim olan geri alamamaktır.
devamını gör...

doksanlı yıllarda kurulmuş, fransız progresif metal grubu. born in winter şarkısının şahsıma yazıldığına inanmaktayım.
devamını gör...

şemsiye elimizde olduğu halde, onu açmadığımız için.
bunu gördükleri için.
gülmekten hiç utanmayız ama.
devamını gör...

(bkz: rem evresi)
devamını gör...

içilmediğinde baş ağrıtan, sinirden küplere bindiren sigaranın sebep olduğu bağımlılıktır.
bu yüzden efendim, sakın ola başlamayın. sigaram olmuş 17 lira, öğrenciyiz abicim öğrenci. insanın hayat kalitesini düşürür alınamayınca o paket.
devamını gör...

yeni zelanda sınırları içerisinde bulunan ve havzasında yaşayan maoriler tarafından kutsal sayılan nehir. bu nehre te awa tupua yasası ile kişilik tanınmıştır. nehrin doğduğu tongariro dağından aktığı tasman denizine kadar uzanan havzaya, maddi ve manevi bütün öğeleriyle tüzel kişilik verilmiştir. peki bu ne anlama geliyor ?

medeni kanunumuza göre ancak kişiler borç altına girebilir ve haklara ehil olabilir. kanun, kişiliği gerçek kişilik ve tüzel kişilik olmak üzere ikiye ayırır. gerçek kişilerden kasıt, insanlardır. özel hukuk tüzel kişilerine ise şirketleri örnek verebiliriz. dolayısıyla haklara sahip olmak, borç altına girebilmek, mahkemelerde temsil edilebilmek için kişilik sahibi olmak gerekmektedir. bizim idare hukukumuza göre nehir, göl, kaya, dağ gibi doğal oluşumlar sahipsiz mal statüsünde tanımlanmıştır.

ancak te awa tupua yasası’nın 14 üncü maddesi, nehre, hukuki bir kişilik tanımaktadır. bu sayede nehir, hak sahibi olmakta, borç altına girmekte, mahkemelerde açılan davalarda taraf olabilmektedir. peki cansız bir varlık bu yetkilerini nasıl kullanır? yasanın 18 inci maddesi ile nehrin insan yüzü denilen bir temsil organı kurulmuştur. bu organ iki kişiden oluşmakta, birini yerel kabile diğerini ise taç seçmektedir.
yasanın üçüncü bölümü ise yerel halka yapılan haksızlık nedeniyle tacın ikrarını ve tacın özrünü içermektedir. nehir yerel halk tarafından kutsal ve yaşayan bir varlık olarak kabul edilmektedir. bu husus; “ben nehirim, nehir de ben” deyişiyle ifade edilmektedir.

konuya ilişkin, biraz daha geniş bir okuma yapmak istiyorsanız, manisa celal bayar üniversitesi araştırma görevlisi serkan yolcu’nun, “bir nehre kişilik vermek” adlı makalesini okuyabilirsiniz. ben okurken, iki gram altın için siyanürle zehirlenen dağlarımızı, heslerle boğulan derelerimizi, villa yapmak için yakılan ormanlarımızı anımsadım. galiba hukuken cinayet işlememek adına, bu zenginliklere kişilik vermiyoruz.
devamını gör...

bir çocuk; kahverengi gözlü, siyah saçları alabulus traşlı, güleç yüzünde çilleri olan, kepçe kulakları her daim kızarık, küçücük burnu çoğu zaman akma halinde olan, kolları vücuduna oranla uzun, minicik ellerindeki parmakları dolgun dolgun, genelde pantolonu belinden düşen, beyaz tenli bir çocuk.
bir sokak, çıkmaz bir sokak, üzerinde elektrik telleri olan, yeri gelince çocukların çift kale maç yaptığı, yeri gelince en ateşli tartışmalara ev sahipliği yapan, kenarında beyaz badanalı evlerin hanımeli ile örülü çitlerinin bulunduğu, cılız ışıklarıyla ancak kendisinin farkedilmesini sağlayan lambalarının olduğu, yemek kokularının birbirine karıştığı, delik deşik asfaltında fakirliğin yalın ayak yürüdüğü bir sokak.
minicik ellerinde kocaman hayaller tutan çocuk.
bir tarafından yaşamları sıkıştıran çıkmaz sokak.
çocuk çok sever sokağını. gece gündüz dışarıda. sokak çeker onu içine. çektikçe sokak, korkmaya başlar çocuk. düşen pantolonunu çekerken kocaman hayallerini, minicik elleriyle tutmakta zorlanır çocuk. bir de akan burnu yok mu?

çıkar sokaktan, evine çok uzak olmayan, arada bir gittiği boş arsanın hemen hemen ortasında olan selvi ağacının serin gölgesine oturur. öylece kalır orda. bir an yüreğine uçurtma sevdası ip salar.
sevda bu işte yüreğe düştü mü, hemen harekete geçirir insanı.
çocuk minicik elleriyle, minicik bir uçurtma yapmayı başarır. heyecanlıdır, mutludur.
yaptığı uçurtmayı havalandırmaya çalışır. tutar ipinden koşturmaya başlar. arkasına da bakamadan edemez çocuk. onun bir an önce yükselmesini görmek ister. görmez ki hiç önünü, düşer defalarca. bir çocuk, kısacık bir sürede bu kadar çok düşmüş müdür acaba?
işte daha ilk gün dizlerini paramparça eder çocuk. paramparça eder de dizlerini, ancak bir türlü havalandıramaz uçurtmayı. yine de mutludur çocuk. yüreğine sevda düşmüştür bir kere. o sokağın çıkmaz kısmından, bir çıkış ihtimali bulmuştur ya.
günler birbirini kovalarken çocuk yavaş yavaş uçurtmayı havalandırmayı başarır. yükselir uçurtma, güler çocuk.
uçar uçar, tellere takılır. elektrik tellerine. mutludur yine de çocuk. yeniden yapar uçurtmayı. yeniden takılır tellere.
sürekli sürekli takılır tellere. çocuk bıkmadan usanmadan tekrar tekrar dener. bir çocuk hiç bu kadar çok teli uçurtma ile süslemeyi başarabilmiş midir acaba? sokak sakinleri sürekli elektrik kesintilerinden muzdarip şekilde çocuğa kızarken bile mutludur çocuk.
gökyüzünün masmavi göründüğü bulutsuz bir günde çocuk o bir sürü teli atlatmayı başararak uçurtmasını yükseklere doğru gönderir. ip salmaya başlar hayallerine. en sonunda ipi biter. imdadına, mahalleli yetişir. uçurtmaya ip eklerken mahalleli, kocaman hayaller taşımaktan yorulan minicik elleri rahatlamaya başlayan çocuk daha kolay ip salar. uçurtma yükseldikçe yükselir. artık görünmez olmaya başlar.
çocuk bırakır elinden ipi. evine gider, uyur. yorulmuştur çocuk. sabah kalktığında mutsuz olduğunu hisseder. gridir çocuk. ankara’nın kış mevsimine hakim olan gri havası kadar gridir.
devamını gör...

beni yann tiersen'le tanıştıran film. tanıştıktan sonra yaşamıma dahil oldu müziğiyle ve artık hep orada bir yerde sürekli basar durur piyanosunun tuşlarına.

le moulin
devamını gör...

aynı zamanda kadınların oy kullanmasına yönelik kanun teklifi sunan ilk milletvekilidir. john stuart mill (1806-1873), kapitalizmin önde gelen savunucularından birisiyken son dönemlerinde fikirleri sosyalist düşünceye kaymıştır.
devamını gör...

bu başlıkta adını arayan herkesi seviyorum , bu başlıkta kendi adını yazanları da seviyorum . demek istesem de neden yapıyonuz olm bunu?
devamını gör...

ilk reglin kutlaması yapılırdı.
devamını gör...

biber dolmasıdır.
doğada yeşil bir şey yetişiyor sen onu alıyorsun içini oyup yine doğada masum masum dolaşan bir hayvanı kesip yetmezmiş gibi etini ince ince kıyıp biberin içine koyuyorsun. bunu bir insan nasıl akıl edip böyle bir yemek yapar. daha pirinçten hiç söz etmiyorum bile..
devamını gör...

bu başlığın altına birinin 'insan' yazmasını beklerdim.* benim karşılaştığım en vahşi hayvan da bir yılandı, upuzun. ama ölmüştü.
devamını gör...

'insan mutsuz, çünkü mutlu olduğunun farkında değil'

(dostoyevski)
devamını gör...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim