insana umudunu kaybettiren şeyler
hayalini kurup, hevesle beklediğiniz ve yüze yüze kuyruğuna geldiğiniz şeylerin her seferinde olumsuz sonuçlanması.
devamını gör...
coğrafya kader midir sorunsalı
tek kader olsa.. coğrafya kederdir
devamını gör...
0 beğeni 0 favori
yalnızlığın somutlaşmış hali. tıpkı uzayda tek başına süzülen küçük bir asteroid gibi.
devamını gör...
kedilerin yolda yürürken durup sizi kesmeleri
"yaa seenn ne kadaaarr tatlısınn öylee" derim ve sevmek için yaklaşırım. sokaktaki kediler sevgi için ölüyorlar ya. hemen yanaşır.
devamını gör...
şarkılarda sorulan en zor soru
kaan tangöze'nin sorduğu sorudur efendim. acı, keder, merak, hayal kırıklığı saklar.
- söyle, şimdi neredesin bal?
- söyle, şimdi neredesin bal?
devamını gör...
normal sözlük yazarlarının nicklerinin hikayesi
ekşi mahlasımdı, burada da aldım.
devamını gör...
mağara alegorisi
platon'un "devlet" adlı eserinde değindiği alegori. hakkında birkaç şey söylemek isterim:
mağaranın içindekileri nasıl dışarı çıkarabiliriz diye bir soru sormak istiyorum. ama bunun yanında onları dışarı çıkarmanın onlara hakikati öğrenme sürecini öğretmek anlamına geldiğini düşünüyorum. yani dışarı çıkarlarsa, aydınlanma sürecinde kendilerine yer bulurlar. çünkü her ne kadar dışarı çıktı desek de, dışarı çıkan kişinin de gördükleri karşısında bir kabul sunacağı anlamına gelmez.
filozofun nihai görevi bu bakımdan hakikati bildiğini söylememektir. herkesin bir alışkanlığı vardır, mağaradakiler alışkanlıkları neticesinde o durumdalardır ve dışarıyı göremezler. herkesin içinde bir korku vardır ve bu korku yaradılış kökenlidir. o halde bu korkuya karşılık, savaş açmak, yani insanlara hakikati öğretmeye çalışmak ne kadar doğrudur? onları dışarı çıkarmak istiyorsak şayet, bence bu filozofluğa aykırı bir davranıştır. çünkü filozofun görevi yani mağara dışına çıkan kişinin görevi, içinde bulundukları gerçekliğin farkında olmaktır. örneğin karınca kolonileri, karıncalar da kendi içlerinde basbayağı bir gerçekliğe sahiptirler. hatta akıllı varlıklar olduklarını da söyleyebiliriz doğaları gereği. o halde akvaryumda bir balıktan ne farkımız olabilir? bu gerçeğin farkında olmalıdır mağara dışına çıkanın yani filozofun. yani mağara dışında olsa bile bir yalanın içinde olabileceği gerçeği. bu gerçeklikten hareketle filozof şüpheci olmalıdır, yoksa sokrates’in yaptığı gibi tanrılara inandığı düşüncesiyle baldıran zehrini içmek değil. o yüzden idea dünyası ve sezgi dünyası ikilisi tutarlı değildir diye düşünüyorum. daha üst bir gerçekliğin, daha da ilerisi bir bilincin varlığını bilmek gerekir. ve insanlara “bunlar cahil, bunlara bir şey anlatmak” demek yanlıştır. içeri girip tekrar, siyaset felsefesi yapmak da mantıksızdır. onlar yaşadığı toplum içerisinde böyle düşünüyor olabilirler, gerçeği de kucaklıyor olabilirler. o yüzden şüpheci olmak gerekli. tabii o zamandaki site devletlerinin bir getirisi bu siyaset felsefesi… yine de yanlış bir rotaydı kanımca.
mağaranın içindekileri nasıl dışarı çıkarabiliriz diye bir soru sormak istiyorum. ama bunun yanında onları dışarı çıkarmanın onlara hakikati öğrenme sürecini öğretmek anlamına geldiğini düşünüyorum. yani dışarı çıkarlarsa, aydınlanma sürecinde kendilerine yer bulurlar. çünkü her ne kadar dışarı çıktı desek de, dışarı çıkan kişinin de gördükleri karşısında bir kabul sunacağı anlamına gelmez.
filozofun nihai görevi bu bakımdan hakikati bildiğini söylememektir. herkesin bir alışkanlığı vardır, mağaradakiler alışkanlıkları neticesinde o durumdalardır ve dışarıyı göremezler. herkesin içinde bir korku vardır ve bu korku yaradılış kökenlidir. o halde bu korkuya karşılık, savaş açmak, yani insanlara hakikati öğretmeye çalışmak ne kadar doğrudur? onları dışarı çıkarmak istiyorsak şayet, bence bu filozofluğa aykırı bir davranıştır. çünkü filozofun görevi yani mağara dışına çıkan kişinin görevi, içinde bulundukları gerçekliğin farkında olmaktır. örneğin karınca kolonileri, karıncalar da kendi içlerinde basbayağı bir gerçekliğe sahiptirler. hatta akıllı varlıklar olduklarını da söyleyebiliriz doğaları gereği. o halde akvaryumda bir balıktan ne farkımız olabilir? bu gerçeğin farkında olmalıdır mağara dışına çıkanın yani filozofun. yani mağara dışında olsa bile bir yalanın içinde olabileceği gerçeği. bu gerçeklikten hareketle filozof şüpheci olmalıdır, yoksa sokrates’in yaptığı gibi tanrılara inandığı düşüncesiyle baldıran zehrini içmek değil. o yüzden idea dünyası ve sezgi dünyası ikilisi tutarlı değildir diye düşünüyorum. daha üst bir gerçekliğin, daha da ilerisi bir bilincin varlığını bilmek gerekir. ve insanlara “bunlar cahil, bunlara bir şey anlatmak” demek yanlıştır. içeri girip tekrar, siyaset felsefesi yapmak da mantıksızdır. onlar yaşadığı toplum içerisinde böyle düşünüyor olabilirler, gerçeği de kucaklıyor olabilirler. o yüzden şüpheci olmak gerekli. tabii o zamandaki site devletlerinin bir getirisi bu siyaset felsefesi… yine de yanlış bir rotaydı kanımca.
devamını gör...
uykusuzkahve
paylaştığı kitap arşivi ile sözlük ahalisine büyük hizmette bulunmuş, koca yürekli yazar.
devamını gör...
geceye bir şiir bırak
“ben
senden önce ölmek isterim.
gidenin arkasından gelen
gideni bulacak mı zannediyorsun?
ben zannetmiyorum bunu.
iyisi mi, beni yaktırırsın,
odanda ocağın üstüne korsun
içinde bir kavanozun.
kavanoz camdan olsun,
şeffaf, beyaz camdan olsun
ki içinde beni görebilesin…
fedakarlığımı anlıyorsun :
vazgeçtim toprak olmaktan,
vazgeçtim çiçek olmaktan
senin yanında kalabilmek için.
ve toz oluyorum
yaşıyorum yanında senin.”
devamını gör...
siyah t-shirt giyme hastalığı
atlatıldığı zaman kişinin gökkuşağına dönüşmesinin kaçınılmaz olduğu hastalıktır.
devamını gör...
akıllı telefonlardan önce gençlerin yaptıkları şeyler
telefonun hiç olmadığı dönem, ortaokul çağıma denk gelir ve balkondan seslenme dönemi.*
telefonumun olduğu dönem, lise çağıma denk gelir ve çağrı atıp, logoya para gömdüğümüz dönemdir.*
akıllı telefonumun olduğu dönem, üniversite çağım. 0.facebook’tan aşkımıza maniler döşediğimiz dönem. *
bugün teknoloji gelişmiş olabilir ancak hissedilen duygular aynı.
telefonumun olduğu dönem, lise çağıma denk gelir ve çağrı atıp, logoya para gömdüğümüz dönemdir.*
akıllı telefonumun olduğu dönem, üniversite çağım. 0.facebook’tan aşkımıza maniler döşediğimiz dönem. *
bugün teknoloji gelişmiş olabilir ancak hissedilen duygular aynı.
devamını gör...
sözlükteki birinden etkilenmek
benden etkilenen varsa açıkça söylesin çünkü ben de benden etkileniyorum.
t: normal bir durumdur. yoldaş yoldaşa yürümez ama etkilenebilir.
t: normal bir durumdur. yoldaş yoldaşa yürümez ama etkilenebilir.
devamını gör...
kafir
iyi adamın kim olduğuna karar verme yetkisi olduğunu sana adam iyi olabilir mi hiç?
devamını gör...
umursamak
bir şeye aldırış etmek, bir şeyi önemsemek.
günlük hayatta daha çok olumsuz şeyler için kullanılır.
örn "kanka umursama şunun dediklerini ya, sıkıntılı çocuk işte."
örn. "öğrencimiz derslerini umursamıyor, sayın velim."
olumlu durumlar için daha çok önemsemek kullanılır.
günlük hayatta daha çok olumsuz şeyler için kullanılır.
örn "kanka umursama şunun dediklerini ya, sıkıntılı çocuk işte."
örn. "öğrencimiz derslerini umursamıyor, sayın velim."
olumlu durumlar için daha çok önemsemek kullanılır.
devamını gör...
unutulmayan reklam filmleri
çok eski olmasa da beni gaza getiren bir reklamdır hep.
devamını gör...
aromaterapi
bitkilerden elde edilen uçucu yağların beden ve ruh sağlığında kullanımıdır.
geçmişi 6000 yıl öncesine dayanıyor diye biliyorum
evde bir kaç tane bulunduruyorum portakal çiçeği yağı enerji yükseltirken nane aromalı yağlar da odaklanmaya yardımcı oluyor diye almıştım etkisi placebo mu acaba..
geçmişi 6000 yıl öncesine dayanıyor diye biliyorum
evde bir kaç tane bulunduruyorum portakal çiçeği yağı enerji yükseltirken nane aromalı yağlar da odaklanmaya yardımcı oluyor diye almıştım etkisi placebo mu acaba..
devamını gör...
boşanmanın ülkemizde bir aile faciası olarak düşünülmesi
halbuki evlenmek kadar olağan bir durumdur. nedense toplumumuz özellikle kadın açısından bir namussuzluk gözüyle bakıyor bu olaya. çevre baskısı ise hem erkek hem kadın için ayrı bir problem teşkil ediyor. bireyler boşanıp kendi yollarına gitse bile toplum buna izin vermiyor. özellikle kadının kendine tekrar bir hayat kurmasının erkeğin namusuna leke sürmüş gibi algılanması çok büyük bir sorun. arada çocuk varsa bile eminim ki o çocuğun mutsuz, her gün kavga dövüş olan bir evde büyümesinden daha kabul edilebilir boşanmak.
devamını gör...
suriyeli gençlerin türkiye'deki hayat pahalılığına isyanı
gayet haklı bir isyandır. ınsan haklarını hiçe sayan politikalar sebebi ile ülkeye alınıp insani koşullarda yaşamaları sağlanamayan bu insanlara az paraya çok iş kitleyerek sömüren bu sistemde bu tarz sitemler etmelerinden doğalı yoktur sanırım?
devamını gör...
yazarların şu an içtiği içecek
şarap; hem kalbe yararlı hem soğuk ayaklara. için ısının, yanında bir de şiir kitabı okuyun.
devamını gör...