islam düşmanlığı
etkiye tepki olarak ortaya çıkan bir durumdur. islam barış dinidir, dinde zorlama yoktur diye gezerken, islamdan başka görüşlere saygı duymayanlara tepkidir.
islam düşmanları, inançlarını/yaşam tarzlarını böyle müslümanların* arasında idame ettiremedikleri için kendilerine yapılanın aynısını yapmaya soyunur ve düşmanlık beslemeye başlar. ileri seviyesi genel anlamda din düşmanlığıdır.
(bkz: ikiyüzlülük)
(bkz: iki karpuz bir koltuğa)
islam düşmanları, inançlarını/yaşam tarzlarını böyle müslümanların* arasında idame ettiremedikleri için kendilerine yapılanın aynısını yapmaya soyunur ve düşmanlık beslemeye başlar. ileri seviyesi genel anlamda din düşmanlığıdır.
(bkz: ikiyüzlülük)
(bkz: iki karpuz bir koltuğa)
devamını gör...
umursamaz birine dönüşmek
her olayı umursayıp sonra mahvolduğu için böyle bir insana dönüşmek zorunda kalmış olabilir.
devamını gör...
insanın anlam arayışı
"gerçekten ihtiyaç duyulan şey, yaşama yönelik tutumumuzdaki temel bir değişmeydi. yaşamdan ne beklediğimizin gerçekten önemli olmadığını, asıl önemli olan şeyin yaşamın bizden ne beklediği olduğunu öğrenmemiz ve dahası umutsuz insanlara öğretmemiz gerekiyordu. yaşamın anlamı hakkında sorular sormayı bırakmamız, bunun yerine kendimizi yaşam tarafından her gün, her saat sorgulanan biri olarak düşünmemiz gerekirdi. yanıtımızın konuşma ya da meditasyondan değil, doğru eylemden ve doğru yaşam biçiminden oluşması gerekiyordu. nihai anlamda yaşam, sorunlara doğru çözümler bulmak ve her birey için kesintisiz olarak koyduğu görevleri yerine getirme sorumluluğunu almak anlamına gelir. " v. e. f.
'insanın anlam arayışı' avusturyalı psikiyatrist viktor e. frankl tarafından yazılmıştır.
insanlık dışı toplama kamplarında uzun süre kalan bir tutuklu olarak kendini 'çıplak varoluşa soyunmuş' olarak bulan frankl deneyimlerinden yola çıkarak varoluşçu analiz' i kendine özgü yorumlayışı ile logoterapiyi keşfetmesini sağlayan deneyimlerini bu kitapta aktarır.
frankl," freud ve adler"den sonra sahasının en önemli isimleri arasında sayılmasını da bu kitaba borçludur.
frankl'in babası, annesi, kardeşi ve karısı bu toplama kamplarında ölmüş ya da gaz fırınlarına gönderilmiştir. kız kardeşi hariç tüm ailesi ölen, saygınlığını ve tüm değerlerini kaybeden, açlık ve soğukla sürekli mücadele etmek zorunda kalan ve sürekli imha edilmeyi bekleyen biri olarak 'yaşamı sürdürülmeye değer' bulabilen bir adamın anıları aktarılır kitapta.
yazar kitabını 9 günde yazmış ve kesinlikle edebi bir değer kaygısı ile yazmamıştır ki ilk basımda da adı geçmemiştir. hatta bu konuda, yazdığım onca eser arasından kendi ismimle bastırmadığım bir kitabın bana ün kazandırması benim açımdan şaşırtıcıdır, der.
frankl; bu kitapta daha önce defalarca anlatılan büyük dehşetleri değil, yaşanan küçük acıları aktarmak istediğini ifade etmiştir. ve kitapta şu sorunun yanıtı verilmek istenmiştir: "ortalama bir tutuklunun zihninde canlandığı şekilde, bir toplama kampındaki gündelik yaşam nasıl bir şeydi?"
kitabı okurken yaşanan onca zorluğa rağmen insanın hayata nasıl tutunduğunu , nelere direnebileceğini ve ne kadar zalimleşebileceğini çıplak bir şekilde fark ediyoruz. dilinin yalınlığı ve üslubun akıcılığı ise konuya uzak olanları bile içine çekiyor.
beni en çok etkileyen ise vazgeçişin simgesinin bir dal sigara olmasıydı sanırım. ya da vazgeçmeye karar verenlerin mücadeleyi bırakırken orada inanılmaz değerli olan, son sigarayı yakarak ölümü beklemeye başladığını ilan etmesiydi.
'insanın anlam arayışı' avusturyalı psikiyatrist viktor e. frankl tarafından yazılmıştır.
insanlık dışı toplama kamplarında uzun süre kalan bir tutuklu olarak kendini 'çıplak varoluşa soyunmuş' olarak bulan frankl deneyimlerinden yola çıkarak varoluşçu analiz' i kendine özgü yorumlayışı ile logoterapiyi keşfetmesini sağlayan deneyimlerini bu kitapta aktarır.
frankl," freud ve adler"den sonra sahasının en önemli isimleri arasında sayılmasını da bu kitaba borçludur.
frankl'in babası, annesi, kardeşi ve karısı bu toplama kamplarında ölmüş ya da gaz fırınlarına gönderilmiştir. kız kardeşi hariç tüm ailesi ölen, saygınlığını ve tüm değerlerini kaybeden, açlık ve soğukla sürekli mücadele etmek zorunda kalan ve sürekli imha edilmeyi bekleyen biri olarak 'yaşamı sürdürülmeye değer' bulabilen bir adamın anıları aktarılır kitapta.
yazar kitabını 9 günde yazmış ve kesinlikle edebi bir değer kaygısı ile yazmamıştır ki ilk basımda da adı geçmemiştir. hatta bu konuda, yazdığım onca eser arasından kendi ismimle bastırmadığım bir kitabın bana ün kazandırması benim açımdan şaşırtıcıdır, der.
frankl; bu kitapta daha önce defalarca anlatılan büyük dehşetleri değil, yaşanan küçük acıları aktarmak istediğini ifade etmiştir. ve kitapta şu sorunun yanıtı verilmek istenmiştir: "ortalama bir tutuklunun zihninde canlandığı şekilde, bir toplama kampındaki gündelik yaşam nasıl bir şeydi?"
kitabı okurken yaşanan onca zorluğa rağmen insanın hayata nasıl tutunduğunu , nelere direnebileceğini ve ne kadar zalimleşebileceğini çıplak bir şekilde fark ediyoruz. dilinin yalınlığı ve üslubun akıcılığı ise konuya uzak olanları bile içine çekiyor.
beni en çok etkileyen ise vazgeçişin simgesinin bir dal sigara olmasıydı sanırım. ya da vazgeçmeye karar verenlerin mücadeleyi bırakırken orada inanılmaz değerli olan, son sigarayı yakarak ölümü beklemeye başladığını ilan etmesiydi.
devamını gör...
monosakkarit
diğer adıyla tek şekerdir. “mono” latincede 1 anlamına gelir. sindirilmezler. küçük yapılıdırlar. hücre zarından geçebilirler. bazı çeşitleri solunum tepkimelerinde doğrudan enerji üretimimde kullanılabilir. karbon sayıları 3 ile 8 arasında değişir.
devamını gör...
aşk oyunları için yaşlı hissetmek
aşk oyunları için yaşlı hissetmek insanı noksan hissettiren bir his değildir. olgunluk ve dinginlik içinde olmanın nesi kötü hem? bu durum, yanlış bedenlerde yanlış zamanlarda aşkı aramanın kaçınılmaz sonucudur.
hayat denilen hatalarla dolu bu simülasyonun yaş ilerledikçe, okudukça, gezdikçe hatta kazık yedikçe bizlere bir getirisi oluyor: öğrenmek
öğrenen insan haliyle aynı hataya düşmemek için daha temkinli oluyor. * ancak buna binaen yılmışlık ve ataletin kime niçin faydası olsun? şahsi konuşayım; bana yıllardır hiçbir faydası olmadı. aşk da tıpkı felsefe gibi, cevaba ulaşmak değil; cevabı arayışımız kıymetli olan.
hakeza cevap aramak her çiçekten bal almak değil. ama boynumuzu büküp sonumuzu izlemek de pek hayırlı değil. * *
hayat denilen hatalarla dolu bu simülasyonun yaş ilerledikçe, okudukça, gezdikçe hatta kazık yedikçe bizlere bir getirisi oluyor: öğrenmek
öğrenen insan haliyle aynı hataya düşmemek için daha temkinli oluyor. * ancak buna binaen yılmışlık ve ataletin kime niçin faydası olsun? şahsi konuşayım; bana yıllardır hiçbir faydası olmadı. aşk da tıpkı felsefe gibi, cevaba ulaşmak değil; cevabı arayışımız kıymetli olan.
hakeza cevap aramak her çiçekten bal almak değil. ama boynumuzu büküp sonumuzu izlemek de pek hayırlı değil. * *
devamını gör...
2000'lere damga vurmuş dillerden düşmeyen şarkılar
romeo - just wait
madcon - beggin
smash mouth - all star
aqua - barbie girl
natasja - calabria 2008
el chombo - chaccaron maccaron
shakira - hips don't lie
technotronic - pump up the jam
bellini - samba de janeiro
blur - song2
franz ferdinand - take me out
baha men - who let the dogs out?
mory kante - yeke yeke
daha çoook var da işin içinden çıkamam biraz daha yazarsam...
madcon - beggin
smash mouth - all star
aqua - barbie girl
natasja - calabria 2008
el chombo - chaccaron maccaron
shakira - hips don't lie
technotronic - pump up the jam
bellini - samba de janeiro
blur - song2
franz ferdinand - take me out
baha men - who let the dogs out?
mory kante - yeke yeke
daha çoook var da işin içinden çıkamam biraz daha yazarsam...
devamını gör...
çürümenin kitabı
okuyabilmek için büyük bir sinir kuvveti gerektiren kitap. yoksa insanın elinde ağırlaşıyor; sayfalar çevrilmiyor pek. bu kitabı okuduğum günden beri ayıkladığım, olur olmadık zamanlarda kafamda dönen bazı alıntıları aşağıda toplayacağım;
"her insanın içinde bir peygamber uyuklar ve o uyandığında dünyadaki kötülük biraz daha artar."
"içimizdeki peygamber bizi kendi boşluğumuzda ihya eden deli tarafımızdır."
"vaaz verme çılgınlığı içimizde öylesine yer etmiştir ki, korunma içgüdüsünün bilmediği derinliklerden doğar. her insan kendinin bir şey önereceği anı bekler: ne önerdiği önemli değildir. bir sesi vardır ya o yeter. ne sağır ne dilsiz olmanın bedelini pahalıya öderiz."
"her geceden sonra, kendimizi yeni bir günün karşısında bulduğumuzda, o günü doldurma gerekliliğinin gerçekleştirilemez oluşu içimizi ürküntüyle doldurur; ve ışık içinde nerede olduğumuzu şaşırmış bir halde, sanki dünya az önce sarsılmış ve kendi yıldızını icat etmiş gibi, bir teki bile bizi zamanın dışına çıkarmaya yetecek olan gözyaşlarından kaçarız."
"ümitsizliğe talim eden ve kendini kabullenen cesetleriz; kendimize rağmen hayatta kalırız ve yalnızca yararsız bir formaliteyi yerine getirmek için ölürüz: sanki hayatımız, sadece ondan kurtulabileceğimiz ânı ileri atmamıza bağlıymış gibi..."
"kararlılığının baş ilkesi, harekete geçiş ve anlayış biçimin olan burukluk, dünyadan tiksinmenle kendine acıman arasındaki gelgitin tek sabit noktasıdır."
"giysi bizimle hiçlik arasına girer. vücudunuza bir aynada bakın; ölümlü olduğunuzu anlayacaksınız. parmaklarınızı kaburga kemiklerinizin üzerinde bir mandoline dokunur gibi gezdirin: mezara ne kadar yakın olduğunuzu göreceksiniz. giyimli olduğumuz içindir ki ölümsüzlükle böbürleniriz. bir kravat takıldığında nasıl ölünebilir ? (...)
bir şapka taktığınızda ana karnında günler geçirdiğiniz ya da solucanların yağlarınızı tıka basa yiyecekleri kimin aklına gelir ?"
bi de şey var:
"melankoli, egoizmin düş halidir."
cioran öyle bir adam ki sanki ne yapsam ne hissetsem her ihtimalde karşıma dikiliyor.
"her insanın içinde bir peygamber uyuklar ve o uyandığında dünyadaki kötülük biraz daha artar."
"içimizdeki peygamber bizi kendi boşluğumuzda ihya eden deli tarafımızdır."
"vaaz verme çılgınlığı içimizde öylesine yer etmiştir ki, korunma içgüdüsünün bilmediği derinliklerden doğar. her insan kendinin bir şey önereceği anı bekler: ne önerdiği önemli değildir. bir sesi vardır ya o yeter. ne sağır ne dilsiz olmanın bedelini pahalıya öderiz."
"her geceden sonra, kendimizi yeni bir günün karşısında bulduğumuzda, o günü doldurma gerekliliğinin gerçekleştirilemez oluşu içimizi ürküntüyle doldurur; ve ışık içinde nerede olduğumuzu şaşırmış bir halde, sanki dünya az önce sarsılmış ve kendi yıldızını icat etmiş gibi, bir teki bile bizi zamanın dışına çıkarmaya yetecek olan gözyaşlarından kaçarız."
"ümitsizliğe talim eden ve kendini kabullenen cesetleriz; kendimize rağmen hayatta kalırız ve yalnızca yararsız bir formaliteyi yerine getirmek için ölürüz: sanki hayatımız, sadece ondan kurtulabileceğimiz ânı ileri atmamıza bağlıymış gibi..."
"kararlılığının baş ilkesi, harekete geçiş ve anlayış biçimin olan burukluk, dünyadan tiksinmenle kendine acıman arasındaki gelgitin tek sabit noktasıdır."
"giysi bizimle hiçlik arasına girer. vücudunuza bir aynada bakın; ölümlü olduğunuzu anlayacaksınız. parmaklarınızı kaburga kemiklerinizin üzerinde bir mandoline dokunur gibi gezdirin: mezara ne kadar yakın olduğunuzu göreceksiniz. giyimli olduğumuz içindir ki ölümsüzlükle böbürleniriz. bir kravat takıldığında nasıl ölünebilir ? (...)
bir şapka taktığınızda ana karnında günler geçirdiğiniz ya da solucanların yağlarınızı tıka basa yiyecekleri kimin aklına gelir ?"
bi de şey var:
"melankoli, egoizmin düş halidir."
cioran öyle bir adam ki sanki ne yapsam ne hissetsem her ihtimalde karşıma dikiliyor.
devamını gör...
köpeksiz sokaklar istiyoruz
bir köpek siz ona kötü davranmadığınızda bir şey yapmaz. sokaktaki köpekleri saldırgan hale getiren tamamıyla toplanıp götürülen hayvan toplama yerlerindeki insanların kötü davranışları veya sokakta kendi halinde duran köpeğe durup dururken saldıran, döven insandır. artık saçmalamayın lütfen, kendi iradesi dahi olmayan hayvanları suçlamaktan vazgeçin.
devamını gör...
yüksek lisans
zaman zaman düşünüyorum. şimdilerdeyse rafa kaldırdım 2. üniversiteyi okuyarak kendimi tatmin ediyorum.
devamını gör...
madalya müracaatları
başlık sadece madalya müracaatları için uygundur.
benim şu an yaptığımı yapmayınız efendiler.
benim şu an yaptığımı yapmayınız efendiler.
devamını gör...
evcil hayvanı olan yazarlar
uc kedisi, iki kopegi bir de atı olan bendeniz de var.
devamını gör...
hayvanlardan alınmak istenecek özellikler
kartal gözüne sahip olmak. dünyayı full hd görmek iyi olurdu. miyoplar, gelin bir sarılalım. (bkz: miyopluk)
devamını gör...
bir günlüğüne suç işlemek serbest olsaydı
çok net bir biçimde söyleyebilirim ki hayvanlara işkence eden insanları bulup 24 saatte yapabildiğim her türlü işkenceyi yapardım. öldürmezdim ama kol bacak kesip ücra bir yere bırakıp ağızlarını da bağlardım ki hayvanların çektiklerine eşit olsun.
devamını gör...
şiir okuyamamak
şiir zaten okunmaz yaşanır. şiirler birer yaşam biçimidir. yüce dizelerde şöyle diyor adnan yücel; yeryüzü aşkın yüzü oluncaya dek.
devamını gör...
görülen her güzel kıza aşık olmak
ask değildir o, aşk olsa duramazsin.
devamını gör...
devr-i sabık
türk siyasi tarihi'ne 1950'lerde demokrat parti ile girmiş deyimdir.
görevi devralan iktidarın, kendinden önceki dönemi sorgulaması, hesap sorması anlamında kullanılır.
görevi devralan iktidarın, kendinden önceki dönemi sorgulaması, hesap sorması anlamında kullanılır.
devamını gör...
maraş katliamı
1978 yılında , bugün başlayan (19 aralık), 120 alevî vatandaşın ölümü ile sonuçlanan, evlerin yakıldığı ve iş yerlerinin tahrip edilip yağmalandığı kanlı olaydır. eylem 7 gün sürmüştür. olayın failleri ülkü ocaklı, türkeş'in militanlarıdır.
devamını gör...
hangi günde olduğunu bilmemek
benim için hafta 3 gündür. hafta içi, cumartesi, pazar. hafta içi takılmış video kaset misali aynı sahnenin 5 kez tekrarıdır çünkü.
devamını gör...