yerli dizilerin yersiz uzun olması
(bkz: o konu da ben de çok kırgınım)
en son bir yerli diziyi takip ettiğimde 14 yaşında olduğumdan beni ırgılamayan uzunluktur.
en son bir yerli diziyi takip ettiğimde 14 yaşında olduğumdan beni ırgılamayan uzunluktur.
devamını gör...
yalnızlığın en çok dokunduğu an
annenin de babanın da artık hayatta olmadığı ilk an. sonsuz ve temiz sevgiyi alabileceğimiz hiçbir insan kalmamıştır artık.
devamını gör...
turgut uyar
ikinci yeni akımı şairlerinden memleket meselelerine en fazla eğilen, şiirlerinin bir döneminde aşk ve memleket meselelerini birbirine yoğuran baba şair.
söz etmeden olmaz.
geyikli geceyi hep bilmelisiniz…
söz etmeden olmaz.
geyikli geceyi hep bilmelisiniz…
devamını gör...
the sixth sense
yönetmeni m. night shyamalan olan gerilim filmidir. her sahnesinde meraklanacağınız, anlam veremeyeceğiz kurgularla dolu olmaktadır. ilk baş durağan ilerleyebilir lakin ilerleyen sahnelerde merakınız artmaya başlıyor. kafanızda oluşan tüm soru işaretlerinin cevabını finalde doya doya alabileceğinizi ve etkisinde kalacağınızı düşünmekteyim. oyuncuların profesyonelliği ve rollerini benimsediği izleyiciye geçmektedir.
genel olarak konusu çocukların ruh sağlığı alanında profesyonelleşmiş bir doktor ve içine kapanık iç dünyasıyla sorunları olan bir çocuğu ele almaktadır.
genel olarak konusu çocukların ruh sağlığı alanında profesyonelleşmiş bir doktor ve içine kapanık iç dünyasıyla sorunları olan bir çocuğu ele almaktadır.
devamını gör...
iz bırakan kitap cümleleri
beni bu yaratıkla yalnız bıraktılar sonunda, ama hayır, yalnız bırakmakla kalmadılar, bir hücreye de tıktılar, her şeyden çok korktuğum bu yaratıkla, kendi kendimle. biliyor musun nasıldır insanın kendi eline bırakılması,kendiyle başbaşa kendi insafına terk edilmesi. ille de korkunçtur diyemem ama bu dünyada yaşadığımız en akıl almaz serüvenlerden biridir: insanın kendisiyle yüz yüze gelmesi.
wolfgang borchert-ama fareler uyur geceleyin
wolfgang borchert-ama fareler uyur geceleyin
devamını gör...
kısırı kısır yapan önemli detaylar
kullanılan bulgurun esmer bulgur olması salçası,acısı ve ekşiliği.kısır dediğin bol acılı ve ekşili olur.
devamını gör...
sözlüğün ücra bir köy okulunda ölümsüzleşmesi
mükemmel bir haberdir. bir şeye dokunmak onları mutlu kılmak harika bir olay. tebessümle dakikalarca baktım fotoğraflara. emeği geçen herkese sonsuz teşekkür ederim. böyle olayların devam etmesini temenni ederim. mükemmel haber. mükemmel bir iş.
içim fotoğraflardaki gibi rengarenk oldu yemin ederim.
işte kafa sözlük ! işte kafa sözlük yazarları !
içim fotoğraflardaki gibi rengarenk oldu yemin ederim.
işte kafa sözlük ! işte kafa sözlük yazarları !
devamını gör...
mireler
zeus ve themisin kızları olan kader tanrıçalarıdır. roma mitolojisinde karşılığı parceadır. 3 kardeş olan mireler insanın doğduğu anda kaderini görünmez ipler ile örmeye başlarlar.
lakhesis; doğduğu andan itibaren kişinin verdiği kararları gelecekte karşılaşacağı sonuçlara bağlar.
atropos; ölüm zamanı kesen insanların hayat ipliklerini kesmekten sorumlu tanrıçadır. homeros'a göre bu süreçlerdenzeus'un bile kurtulamaz.
klotho; günümüzde sıklıkla kullanılan; ''ördü kader ağlarını'' söyleminde ki kişidir. insanları görünmez ipler ile tanışacağı insanlara, yaşayacağı şehirlere ve diğer tüm olgulara bağlar.
lakhesis; doğduğu andan itibaren kişinin verdiği kararları gelecekte karşılaşacağı sonuçlara bağlar.
atropos; ölüm zamanı kesen insanların hayat ipliklerini kesmekten sorumlu tanrıçadır. homeros'a göre bu süreçlerdenzeus'un bile kurtulamaz.
klotho; günümüzde sıklıkla kullanılan; ''ördü kader ağlarını'' söyleminde ki kişidir. insanları görünmez ipler ile tanışacağı insanlara, yaşayacağı şehirlere ve diğer tüm olgulara bağlar.
devamını gör...
santrifüj
dairesel hareket yaparak, içerisinde karışım halinde bulunan maddelerin ayrıştırılmasını sağlayan ve genellikle laboratuvarlarda kullanılan cihaz.
dönme hareketinin etkisiyle ağır parçalar tüpün altında, hafif parçalar ise üstünde toplanır. mesela bir kan örneğini serum, pıhtı gibi şekillerde ayrı yapılara ayırabilir.

edit: basitçe olayı anlatmak için konuyu epey üstünkörü geçtim. @sek adlı yazar arkadaşımızdan kanın santrifüj edildiğinde 3 parçaya ayrıldığına dair bir düzeltme geldi. kendisine teşekkür edip bu vesileyle detaylandırayım. kan santrifüj edilince, yukarıda basitçe serum olarak adlandırdığım plazma ve pıhtı olarak adlandırdığım beyaz kan hücreleri ve kırmızı kan hücreleri olmak üzere 3'e ayrılır.
dönme hareketinin etkisiyle ağır parçalar tüpün altında, hafif parçalar ise üstünde toplanır. mesela bir kan örneğini serum, pıhtı gibi şekillerde ayrı yapılara ayırabilir.

edit: basitçe olayı anlatmak için konuyu epey üstünkörü geçtim. @sek adlı yazar arkadaşımızdan kanın santrifüj edildiğinde 3 parçaya ayrıldığına dair bir düzeltme geldi. kendisine teşekkür edip bu vesileyle detaylandırayım. kan santrifüj edilince, yukarıda basitçe serum olarak adlandırdığım plazma ve pıhtı olarak adlandırdığım beyaz kan hücreleri ve kırmızı kan hücreleri olmak üzere 3'e ayrılır.

devamını gör...
tarkan'ın en iyi şarkısı
tarkan’ın aşk parçası. eski tarkan şarkıları kendini tekrar etmeyen değişken melodili olurdu.nakaratı girişi ve sonu farklı duyguları uyandırırdı :
devamını gör...
bir japon inanışına göre
bir japon inanışına göre süslenme süreniz 5 dakikayı geçiyorsa çirkinsinizdir... oldu mu şimdi japon kardeşlerim. isviçreli bilim adamlarından vazgeçmeyelim.
devamını gör...
pazar günü erken kalkmak için bir sebep
yks sınavına hazırlandığım için ders çalışmak niyetiyle erken kalktım.
tanım: pazar günü erken kalkmak için sebepler paylaştığımız başlıktır.
tanım: pazar günü erken kalkmak için sebepler paylaştığımız başlıktır.
devamını gör...
yazılacak kitabın ilk cümlesi
devamı da var ama henüz bitmedi kitabım.
"yeni kör olmuş biri gibi yaşıyorum hayatı. adımımı nereye atacağımı, neye güvendiğimi, kimi seveceğimi bilmeden… dokunduğum her şeyde daha çok kanıyor ellerim. yaptığım her şeyde biraz daha parçalıyorum umutlarımı. ben oturup kaldığım yerde debelenirken diğerleri acemiliğimle alay edip yanımdan yürüyüp geçiyorlar sanki. her gün daha çok lanet ediyorum kendime, şansıma, başkalarına. onlar bitince yeni birilerini uyduruyorum suçlamak, kötülemek için. çünkü böylesi daha kolay. ayağa kalkıp bir şeye başlamaktan çok daha kolay. onlar gidiyor, ben de arkalarından öylece bakakalıyorum, öylece bakakalıyorum."
"yeni kör olmuş biri gibi yaşıyorum hayatı. adımımı nereye atacağımı, neye güvendiğimi, kimi seveceğimi bilmeden… dokunduğum her şeyde daha çok kanıyor ellerim. yaptığım her şeyde biraz daha parçalıyorum umutlarımı. ben oturup kaldığım yerde debelenirken diğerleri acemiliğimle alay edip yanımdan yürüyüp geçiyorlar sanki. her gün daha çok lanet ediyorum kendime, şansıma, başkalarına. onlar bitince yeni birilerini uyduruyorum suçlamak, kötülemek için. çünkü böylesi daha kolay. ayağa kalkıp bir şeye başlamaktan çok daha kolay. onlar gidiyor, ben de arkalarından öylece bakakalıyorum, öylece bakakalıyorum."
devamını gör...
iletişim engellerinin temel sebebi
duyguları bastırmak. özeleştiri yaparak bulmuş olduğum sebeptir. birçok konuda kimseyi kırmamak, üzmemek adına duygularımı, hissettiklerimi o kadar bastırıyorum ki bir süre sonra bastırdığım duygular öfke olarak açığa çıkıp iletişim kanallarımı tıkıyor. aman efendim ben yaptım siz yapmayın.
devamını gör...
konuşurken araya ingilizce kelimeler sıkıştıran insan
annem.
hayır, çok iyi ingilizce bildiğinden değil. hatta neredeyse hiçe yakın biliyor.
annem de benim gibi bilgisayar oyunu manyağı olduğundan arada bazı oyunlar yüklerim onun bilgisayarına. hidden object games diye bir kategori vardır, oyun manyakları bilir. mesela bir yatak odası resminin çeşitli yerlerine ustalıkla bazı cisimler gizlerler. yan ya da alt tarafa da bir liste koyarlar; kalem, terlik, gözlük vs... o listedeki objeleri resimden bulmaya çalışırsınız.
bir ara annem sardı bu oyunlara. hepsi de ingilizce olduğundan bir sürü kelimeye aşina olmuş. bir gün geldi yanıma. "salataya şey koydum, neydi adı..." dedi ve durdu. düşündü düşündü "carrot*" dedi.
alın size konuşurken araya ingilizce kelime sıkıştıran insan! *
hayır, çok iyi ingilizce bildiğinden değil. hatta neredeyse hiçe yakın biliyor.
annem de benim gibi bilgisayar oyunu manyağı olduğundan arada bazı oyunlar yüklerim onun bilgisayarına. hidden object games diye bir kategori vardır, oyun manyakları bilir. mesela bir yatak odası resminin çeşitli yerlerine ustalıkla bazı cisimler gizlerler. yan ya da alt tarafa da bir liste koyarlar; kalem, terlik, gözlük vs... o listedeki objeleri resimden bulmaya çalışırsınız.
bir ara annem sardı bu oyunlara. hepsi de ingilizce olduğundan bir sürü kelimeye aşina olmuş. bir gün geldi yanıma. "salataya şey koydum, neydi adı..." dedi ve durdu. düşündü düşündü "carrot*" dedi.
alın size konuşurken araya ingilizce kelime sıkıştıran insan! *
devamını gör...
knight online
bir neslin bilişsel ve fiziksel gelişimini resmen baltalamış olan mmorpg oyunu. başlarda free to play iken pay to win olmuştur.
günümüzde ise astronomik fiyatlarla insanlar çar dizmektedirler. bizim zamanımızda da vardı bu işler. biz lisedeyken en ''wuuuw'' olduğumuz olay oyundaki +8 chitin shield ile tofaş şahin takas edilmişti. günümüzde millet çar dizerken 50 bin lira gibi rakamları falan zikretmekteler. tek bir şey söylüyorum: ''o h a''
hayır işin komik tarafı hala günümüzde knight oynayan tofaş perestişine ''arkadaşım bak wow diye bir oyun var. madem mmo seviyorsun, wow oyna'' dediğinde size vereceği cevap %86.4 oranı ile ''amuğa goduuğm o oyun paralı'' demek olur. ve bunu diyen adam akşamları pilli hesap makinesinde hesap yapıp oğlunun bebek bezi parasından kısıp 30 bin liraya çar dizmeyi planlıyor falan...
herneyse; 2004-2007 arası dönemi gerçekten çok tatlıydı. ben başladığımda cypher ve xigenon yeni açılmış serverlardı. o kadar oldieyiz işte...
ha ama müziği çok güzeldi. hala frp oynarken ya da forgotten realms falan oynarken arkaya açarım arada... alın... ağlayın.
günümüzde ise astronomik fiyatlarla insanlar çar dizmektedirler. bizim zamanımızda da vardı bu işler. biz lisedeyken en ''wuuuw'' olduğumuz olay oyundaki +8 chitin shield ile tofaş şahin takas edilmişti. günümüzde millet çar dizerken 50 bin lira gibi rakamları falan zikretmekteler. tek bir şey söylüyorum: ''o h a''
hayır işin komik tarafı hala günümüzde knight oynayan tofaş perestişine ''arkadaşım bak wow diye bir oyun var. madem mmo seviyorsun, wow oyna'' dediğinde size vereceği cevap %86.4 oranı ile ''amuğa goduuğm o oyun paralı'' demek olur. ve bunu diyen adam akşamları pilli hesap makinesinde hesap yapıp oğlunun bebek bezi parasından kısıp 30 bin liraya çar dizmeyi planlıyor falan...
herneyse; 2004-2007 arası dönemi gerçekten çok tatlıydı. ben başladığımda cypher ve xigenon yeni açılmış serverlardı. o kadar oldieyiz işte...
ha ama müziği çok güzeldi. hala frp oynarken ya da forgotten realms falan oynarken arkaya açarım arada... alın... ağlayın.
devamını gör...
gönül almayı bilmeyene ömür emanet edilmez
ikili ilişkilerin anahtarı olabilecek kadar güzel ve doğru bir cümle. ikili ilişkilerde kırılmamak söz konusu değil elbet birbirimizi kırarız önemli olan gönül almak. yoksa birlikte bir ömür nasıl geçer?
devamını gör...
kitapça
konur sokak’a yukarıdan bakan iki gözümün çiçeği kafedir.
üniversite yıllarımda mutlaka her gün gittiğim, sakinliğine hayran olduğum mekan ilk öykü taslaklarımı da yazdığım yerdir aynı zamanda.
benim için güzelliğin de başkenti olan ankara’nın en sevdiğim kitabevi olan imge kitabevinin üst katındadır kitapça. cebimdeki paranın, yani aslında aylık harçlığımın yarısını imge kitabevinden kitap almak için harcadıktan sonra elimde üzerinde imge amblemi olan kağıt torbanın içindeki kitaplarla kitapçaya çıkar çayım gelene kadar kitaplara dokunmazdım.
sonra çayım gelince taksitle aldığım kitapları tek tek çıkarır, inceler, ardından da hangisini önce okuyacağıma karar verirdim.
kitapça’nın sıcak ve sessiz ortamında kitap okumanın zevki anlatılmaz bir şeydir. en azından o zamanlar öyleydi. çok kitap okudum kitapça’da, çok yazı yazdım ve hepsi benim için önemli, hepsi benim için özeldir hala.
arkadaki balkonda oturup imgenin arka bahçede düzenlediği yazar sohbetlerini izlemek ise ayrı bir önemli idi benim için.
velhasılı çok özledim kitapçayı, umarım hala kitapça ruhunu korumaya devam ediyordur.
üniversite yıllarımda mutlaka her gün gittiğim, sakinliğine hayran olduğum mekan ilk öykü taslaklarımı da yazdığım yerdir aynı zamanda.
benim için güzelliğin de başkenti olan ankara’nın en sevdiğim kitabevi olan imge kitabevinin üst katındadır kitapça. cebimdeki paranın, yani aslında aylık harçlığımın yarısını imge kitabevinden kitap almak için harcadıktan sonra elimde üzerinde imge amblemi olan kağıt torbanın içindeki kitaplarla kitapçaya çıkar çayım gelene kadar kitaplara dokunmazdım.
sonra çayım gelince taksitle aldığım kitapları tek tek çıkarır, inceler, ardından da hangisini önce okuyacağıma karar verirdim.
kitapça’nın sıcak ve sessiz ortamında kitap okumanın zevki anlatılmaz bir şeydir. en azından o zamanlar öyleydi. çok kitap okudum kitapça’da, çok yazı yazdım ve hepsi benim için önemli, hepsi benim için özeldir hala.
arkadaki balkonda oturup imgenin arka bahçede düzenlediği yazar sohbetlerini izlemek ise ayrı bir önemli idi benim için.
velhasılı çok özledim kitapçayı, umarım hala kitapça ruhunu korumaya devam ediyordur.
devamını gör...