yazarların itiraf köşesi
aşkından leyla olduğum adamın düğününe davet edilmiştim. benden 7 yaş büyük. gelinle de yakınız tanışıyoruz tabi. çok güzel süslenip gittim. salona girdikleri anda ağlamaya başladım. ne oldu diyenlere gelin çok güzel olmuş duygulandım onu böyle görünce diye de yalan söyledim. içim kan ağladı be :(. neyse 17 yaşındaydım çocuktum geçti
devamını gör...
sen çok farklısın
birinin hormanları ses tellerine vuruyordur. kaçın.
devamını gör...
deniyoruz
kafa sözlük tematik denemesi.
devamını gör...
yaşını söylemek yerine doğum tarihini söyleyen insan
yaş sürekli değişiyor, doğum yılı sabit. merak eden hesaplayıversin bir zahmet, beceremiyorsa sormasın. niye soruyorsunuz ki, size ne. hem soruyor hem cevabı beğenmiyorsunuz.
devamını gör...
11 eylül 2021 önemli sözlük duyurusu
ismi değil cismi önemli. kimlere, nasıl nüfuz ediyordun bu önemliydi. tüm ekip bunu layıkıylâ yaptığına göre üzülmemeni temenni ederim yoldaş. ismi kafa ya da başka bir şey olduğunda hiçbir şey değişmeyecek. mühim olan senin ne yaptığın. ilk günden şu ana kadar eline, yüreğine, emeğine sağlık. çok güzel işler yapacağına inanıyorum ekibinle. o zaman küllerimizden doğuyoruz diyebilir miyiz? bence deriz.. *
devamını gör...
10 yaşındaki çocuğa tecavüz etmeye çalışırken yakalanan kişi
böyle hastalıklı bir toplumda nefes almaya bile mecalim kalmadı şahsen. en büyük sorunumuz ekonomi, işsizlik falan değil. pedofili, tecavüz, kadın cinayetleri... ha türkiye ha cehennem.
devamını gör...
eski sevgilinin evlenmesi
işte sen busun... 5 yıl ayrı kaldık diye evlendin dedirten durum.
devamını gör...
ay inanmıyorum
devamını gör...
dizi izlemenin uzun vadede anlamsız olması
devamını gör...
bungee jumping
yapmayı çok istediğim bir aktivite. sanki intihar ediyormuşsun ama ölmüyormuşsun gibi. ölümü yaşıyorsun ama ölmüyorsun. çok güzel bence.
devamını gör...
yürümekten keyif alınan yollar
devamını gör...
halil soyuer
hayatı boyunca, zafer, hakikat, medeniyet, halkçı, ankara, telgraf, devrim ve adalet gazetelerinde polis muhabirliği, istihbarat şefliği, yazı işleri müdürlüğü, fıkra yazarlığı, ankara halkevi bünyesindeki kültür ve sanat şubesinin yöneticiliği ve ulus gazetesinde muhabirlik gibi birbirinden farklı birçok görev almış olan, 1921 - 2004 yılları arasında yaşamış şair.
soyuer'in 200'den fazla şiiri bestelendi ve şiirleri birçok yabancı dile çevrildi.
benim en sevdiğim şiiri:
sen
sen sonsuz ufukların dile gelen meltemi
sen, renklerin üstünde kaynaştığı manzara
sen gönül kafesine demir atan ilk gemi,
sen, bağrımda açılıp kapanmayan ilk yara
unutmak istesem de bu benim elimde mi?
yağmur ol damla damla arık toprağıma ak,
yatıştır içimdeki hırçınlaşan denizi
sen, bahtımın burcunda dalgalanan ilk bayrak,
sen, ıssız yollarımın kaybolmayan ilk izi,
kendini görmek için göz bebeklerime bak
bırak gezeyim köy köy, sorayım şehir şehir,
benim için de olsun bugünün dünden farkı
sen, gönül kitabından okuduğum ilk şiir,
sen, bahar rüzgarından dinlediğim ilk şarkı
geceler bir damla yaş, günler bir damla zehir
bunca yıl sabrederek boyun eğdim kadere,
söyle, kavuşacağım günler pek çok mu uzak?
sen, ruhumu suyunda yıkadığım ilk dere,
sen, gönlümün tutulup çırpındığı ilk tuzak
gitsin mi bunca emek bunca dilek boş yere
göster bakışlarını zaman zaman ve yer yer
gönlüm intizardadır senden gelecek emre
sen, bağrıma saplanan merhametsiz ilk hançer
sen, gönül toprağına gelip düşen ilk cemre
bunalan içerime bir parça teselli ver
bu sert rüzgar başımdan hep böyle mi esecek,
hep böyle mi saracak varlığımı bu diyar
sen, bir bahar sabahı kokladığım ilk çiçek
sen, ömrümün kışında gülümseyen ilk bahar,
ne derin bir acı duy, ne sonsuz bir keder çek
oydum gönül dalına adını hece hece,
gel de gör can evime işledi uykusuzluk
sen, aklımı peşinde sürüyen ilk düşünce
sen, bütün varlığımda duyduğum ilk susuzluk
neyim var senden güzel, neyim var senden önce
ne olur üstüme dök bütün sıcaklığını,
başımı saran sisi hem parçala hem dağıt
sen, ömrümün yolunda gıcırdayan ilk kağnı
sen, üstüne derdimi işlediğim ilk kağıt
eyleme hislerimi bir avuç kül yığını
sen, sonsuz ufukların dile gelen meltemi
sen, renklerin üstünde kaynaştığı manzara
sen, gönül körfezine demir atan ilk gemi
sen, bağrımda açılıp kapanmayan ilk yara
yıllar geçse de seni unutmak hiç elde mi?
soyuer'in 200'den fazla şiiri bestelendi ve şiirleri birçok yabancı dile çevrildi.
benim en sevdiğim şiiri:
sen
sen sonsuz ufukların dile gelen meltemi
sen, renklerin üstünde kaynaştığı manzara
sen gönül kafesine demir atan ilk gemi,
sen, bağrımda açılıp kapanmayan ilk yara
unutmak istesem de bu benim elimde mi?
yağmur ol damla damla arık toprağıma ak,
yatıştır içimdeki hırçınlaşan denizi
sen, bahtımın burcunda dalgalanan ilk bayrak,
sen, ıssız yollarımın kaybolmayan ilk izi,
kendini görmek için göz bebeklerime bak
bırak gezeyim köy köy, sorayım şehir şehir,
benim için de olsun bugünün dünden farkı
sen, gönül kitabından okuduğum ilk şiir,
sen, bahar rüzgarından dinlediğim ilk şarkı
geceler bir damla yaş, günler bir damla zehir
bunca yıl sabrederek boyun eğdim kadere,
söyle, kavuşacağım günler pek çok mu uzak?
sen, ruhumu suyunda yıkadığım ilk dere,
sen, gönlümün tutulup çırpındığı ilk tuzak
gitsin mi bunca emek bunca dilek boş yere
göster bakışlarını zaman zaman ve yer yer
gönlüm intizardadır senden gelecek emre
sen, bağrıma saplanan merhametsiz ilk hançer
sen, gönül toprağına gelip düşen ilk cemre
bunalan içerime bir parça teselli ver
bu sert rüzgar başımdan hep böyle mi esecek,
hep böyle mi saracak varlığımı bu diyar
sen, bir bahar sabahı kokladığım ilk çiçek
sen, ömrümün kışında gülümseyen ilk bahar,
ne derin bir acı duy, ne sonsuz bir keder çek
oydum gönül dalına adını hece hece,
gel de gör can evime işledi uykusuzluk
sen, aklımı peşinde sürüyen ilk düşünce
sen, bütün varlığımda duyduğum ilk susuzluk
neyim var senden güzel, neyim var senden önce
ne olur üstüme dök bütün sıcaklığını,
başımı saran sisi hem parçala hem dağıt
sen, ömrümün yolunda gıcırdayan ilk kağnı
sen, üstüne derdimi işlediğim ilk kağıt
eyleme hislerimi bir avuç kül yığını
sen, sonsuz ufukların dile gelen meltemi
sen, renklerin üstünde kaynaştığı manzara
sen, gönül körfezine demir atan ilk gemi
sen, bağrımda açılıp kapanmayan ilk yara
yıllar geçse de seni unutmak hiç elde mi?
devamını gör...
ayrılık
ayrılık ne biliyor musun?
ne araya yolların girmesi,
ne kapanan kapılar,
ne yıldız kayması gecede,
ne ceplerde tren tarifesi,
ne de turna katarı gökte.
insanın içini dökmekten vazgeçmesi ayrılık!
şükrü erbaş
ne araya yolların girmesi,
ne kapanan kapılar,
ne yıldız kayması gecede,
ne ceplerde tren tarifesi,
ne de turna katarı gökte.
insanın içini dökmekten vazgeçmesi ayrılık!
şükrü erbaş
devamını gör...
attila ilhan
lise yıllarında şiirleriyle tanıştığım attilâ ilhan, türk şair, romancı, düşünür, deneme yazarı, gazeteci, senarist ve eleştirmendir.
tarzı tavrı farklıdır. şiirleri normal şiir kalıbının dışındadır. çolpan ilhan'ın abisidir.
üçüncü şahsın şiiri
gözlerin gözlerime değince felaketim olurdu ağlardım beni sevmiyordun bilirdim bir sevdiğin vardı duyardım çöp gibi bir oğlan ipince hayırsızın biriydi fikrimce ne vakit karşımda görsem öldüreceğimden korkardım felaketim olurdu ağlardım ne vakit maçka\'dan geçsem limanda hep gemiler olurdu ağaçlar kuş gibi gülerdi bir rüzgar aklımı alırdı sessizce bir cigara yakardın parmaklarımın ucunu yakardın kirpiklerini eğerdin bakardın üşürdüm içim ürperirdi felaketim olurdu ağlardım akşamlar bir roman gibi biterdi jezabel kan içinde yatardı limandan bir gemi giderdi sen kalkıp ona giderdin benzin mum gibi giderdin sabaha kadar kalırdın hayırsızın biriydi fikrimce güldü mü cenazeye benzerdi hele seni kollarına aldı mı felaketim olurdu ağlardım
en sevdiğim ve ezberlediğim şiirlerindendir. bir çok kitabını bir çok kere okumuş yine de gönlümü bu dizelere bırakmışımdır. *
tarzı tavrı farklıdır. şiirleri normal şiir kalıbının dışındadır. çolpan ilhan'ın abisidir.
üçüncü şahsın şiiri
gözlerin gözlerime değince felaketim olurdu ağlardım beni sevmiyordun bilirdim bir sevdiğin vardı duyardım çöp gibi bir oğlan ipince hayırsızın biriydi fikrimce ne vakit karşımda görsem öldüreceğimden korkardım felaketim olurdu ağlardım ne vakit maçka\'dan geçsem limanda hep gemiler olurdu ağaçlar kuş gibi gülerdi bir rüzgar aklımı alırdı sessizce bir cigara yakardın parmaklarımın ucunu yakardın kirpiklerini eğerdin bakardın üşürdüm içim ürperirdi felaketim olurdu ağlardım akşamlar bir roman gibi biterdi jezabel kan içinde yatardı limandan bir gemi giderdi sen kalkıp ona giderdin benzin mum gibi giderdin sabaha kadar kalırdın hayırsızın biriydi fikrimce güldü mü cenazeye benzerdi hele seni kollarına aldı mı felaketim olurdu ağlardım
en sevdiğim ve ezberlediğim şiirlerindendir. bir çok kitabını bir çok kere okumuş yine de gönlümü bu dizelere bırakmışımdır. *
devamını gör...
vladimir mayakovski
hayatın en hüzünlü anı,
mevsimine kapıldığın kişinin
bahçesinde açabilecek bir çiçek olmadığını
anladığın andır
bırak, gitsin...
bırak, git...
mayakovski
mevsimine kapıldığın kişinin
bahçesinde açabilecek bir çiçek olmadığını
anladığın andır
bırak, gitsin...
bırak, git...
mayakovski
devamını gör...
kürk mantolu madonna
ince ve bir solukta okunabiliyor. gayet akıcı, anlaşılır bir anlatımı var. içindeki osmanlıca ifadelerin anlamları sayfa sonlarında belirtilmiş.
büyük ölçüde aile yetiştirmesinden dolayı içe kapanık, çekingen ve kendini dünyada gereksiz biri olarak hisseden raif efendi'nin bu kişilik özelliğinden dolayı ilişkinin pasif tarafında kalarak yaşayacağı aşkı gayet güzel anlatmış. ve tabiidir ki hayatın anlamını ansızın rastladığı "o kadın" da bulmuş, tüm mutluluğunu onun üzerine kurmuş, biraz 1920'lerin haberleşme olanaklarının kısıtlı ama çokça da kendisi yeterince atak davranamadığından dolayı, sevgilisi ile aniden kesilen haberleşme nedenini araştıramamış. olayı kovalayamamış, bu cesareti bulamayıp, yıllarca kendisini aniden terk ettiği sevgilisine olayı aslını astarını bilmeksizin içerleyip durmuş. sonrasında kimselere güvenemeyip hayatını kendi tutumu ile mahvetmiş.
raif efendi, insanlar arası ilişkilerin fazla sıkı fıkı olmadığı, üstelik kadın cinsinin günümüze göre çok daha "ulaşılmaz" gösterildiği o dönemde böyle saplantı derecesine varacak tutkuda bir aşk yaşamış. peki günümüzde kimse yaşamıyor mu? pekala yaşanıyor ve en mantıklı, en "cool" görünenlerimizin arasında bile hiç olmazsa hayatının kısa bir dönemi bu tip bir ilişkiyle geçebiliyor.
büyük ölçüde aile yetiştirmesinden dolayı içe kapanık, çekingen ve kendini dünyada gereksiz biri olarak hisseden raif efendi'nin bu kişilik özelliğinden dolayı ilişkinin pasif tarafında kalarak yaşayacağı aşkı gayet güzel anlatmış. ve tabiidir ki hayatın anlamını ansızın rastladığı "o kadın" da bulmuş, tüm mutluluğunu onun üzerine kurmuş, biraz 1920'lerin haberleşme olanaklarının kısıtlı ama çokça da kendisi yeterince atak davranamadığından dolayı, sevgilisi ile aniden kesilen haberleşme nedenini araştıramamış. olayı kovalayamamış, bu cesareti bulamayıp, yıllarca kendisini aniden terk ettiği sevgilisine olayı aslını astarını bilmeksizin içerleyip durmuş. sonrasında kimselere güvenemeyip hayatını kendi tutumu ile mahvetmiş.
raif efendi, insanlar arası ilişkilerin fazla sıkı fıkı olmadığı, üstelik kadın cinsinin günümüze göre çok daha "ulaşılmaz" gösterildiği o dönemde böyle saplantı derecesine varacak tutkuda bir aşk yaşamış. peki günümüzde kimse yaşamıyor mu? pekala yaşanıyor ve en mantıklı, en "cool" görünenlerimizin arasında bile hiç olmazsa hayatının kısa bir dönemi bu tip bir ilişkiyle geçebiliyor.
devamını gör...
yazarların yakın gelecekteki hayali
bir an önce üniversiteye yerleşip kendimi geliştirmek adına dersten başka şeylerle ilgilenmek istiyorum. 20 yaşıma giricem artık olsun lütfen... hayata geç kaldım resmen.
devamını gör...
sağlıksız ilişkinin belirtileri
kısıtlamasi...arkadaslarinizdan,belki giyiminizden,belki baska baska alanlarda size mudahale etme cesaretini gostermesi.
manupule etmesi...destek beklediginiz noktalarda kostek olmasi,belki hevesinizi bir cumlesiyle kirmasi.
gereksiz tripleri,fazlaca alingan davranislari, iliskiyi surekli tartismaya cekmesi...
manupule etmesi...destek beklediginiz noktalarda kostek olmasi,belki hevesinizi bir cumlesiyle kirmasi.
gereksiz tripleri,fazlaca alingan davranislari, iliskiyi surekli tartismaya cekmesi...
devamını gör...
apartheid
beyazların birinci, asyalıların ikinci, melezlerin üçüncü ve siyahların dördüncü sınıf olduğu bir yönetimdi. her ırkın takılabileceği yerler ayrılmıştı ki apartheid, aslında ayrı tutmak gibi bir anlamı var.
beyazlar kendilerini o kadar üstün görüyorki sahibi oldukları, para kazanacakları alışveriş merkezlerine bile siyah ve melezlerin haftada sadece iki saat gelmesine izin veriliyor.
her ırkın yaşayabileceği semt kanunlara göre ayrılmış, o yüzden akşam saat 7'den sonra beyazların semtinde gezen bir siyahı vursalar suç değilmiş. yaşlı bir teyze anlatmıştı, 5'te işten çıktıktan sonra minibüs, otobüs beklerlermiş ve eğer minibüs bulamazlarsa başlarlarmış yürümeye melez semtine doğru, en azından beyazların semtinden çıkalımda bizi vurmasınlar derlermiş.
beyazlar kendilerini o kadar üstün görüyorki sahibi oldukları, para kazanacakları alışveriş merkezlerine bile siyah ve melezlerin haftada sadece iki saat gelmesine izin veriliyor.
her ırkın yaşayabileceği semt kanunlara göre ayrılmış, o yüzden akşam saat 7'den sonra beyazların semtinde gezen bir siyahı vursalar suç değilmiş. yaşlı bir teyze anlatmıştı, 5'te işten çıktıktan sonra minibüs, otobüs beklerlermiş ve eğer minibüs bulamazlarsa başlarlarmış yürümeye melez semtine doğru, en azından beyazların semtinden çıkalımda bizi vurmasınlar derlermiş.
devamını gör...