sözlük çok güzel değil mi lan? aklımıza ne gelirse yazıyoruz falan. eee anlatsana biraz daha daha nasılsın?
devamını gör...

1 karbon 4 hidrojen atomundan oluşan molekül.

kömür, doğal gaz gibi maddelerin üretimi ve taşınması aşamasında ortaya çıkar. küresel ısınmaya neden olan bir sera gazıdır.
devamını gör...

nurcuyu duymuştum da kadirci ne lan o ne ara çıktı.
devamını gör...

bu kadar ajitasyona gerek yok. tek kişilik yatakla değiştirin madem bu sizi çok mutsuz ediyorsa.

o çift kişilik yataklarda çift çift yatıp aslında tek uyuyan insanlara ne demeli? kalabalıklar içinde yalnız kalanlara ne demeli? yahu aynı evin içinde olup birbirinin ruhunu, hüznünü, sevincini fark edemeyen onca insana ne demeli?


çok küçük yaşlardan beri çift kişilik yatakta tek yatıyorum. (çift yattığımda oldu ama konumuz bu değil tabi ) önemli olan insanın huzurlu, mutlu olmasının başkasıyla ilişkilendirmememizi anlamış ve uygulamış olmamız. sen içinde huzuru bulamadıktan sonra istersen 50 kişi gir o yatağa aradığın huzuru yine bulamazsın. (sen yine de 50 kişi girme sıkıntı çıkabilir.)

biraz kendinizi sevin dostlar o zaman bir yatağa bu kadar anlam yüklemekten vazgeçersiniz belki.
devamını gör...

#1148216 no'lu tanımda belirtildiği üzere kendisini ifşaladığından dolayı kafa sözlük hunidaşlar kulübü tarafından platin üyelik ödülüne layık görülmüştür. ödülü kabul etmek istemez ise yine bu hakkı baki kalacaktır.
devamını gör...

ücra bir köy okulunda sözlüğün logosu olacağı için artık sözlüğe cinsel içerikli tanım girmemeye karar verdiğim olay.
şu an kendimi hababam sınıfı ahmet'in azarladığı hababam sınıflı öğrenciler gibi hissediyorum.
devamını gör...

o iyi metalciler o güzel atlara binip çekip gittiler.
müziğin popuna, insanın çipine* kaldık.
devamını gör...

bir kuytuya işemek.
devamını gör...

tağut t-ğ-y kökünden gelir
tuğyan yani haddi aşan, isyan eden, sınırı aşan anlamlarına gelir.
allaha karşı isyan eden haddi aşanlara, rabblik iddiasında bulunanlara, kanun koyma yetkisini allah yerine kendine verenlere, şeriat harici kanunlarla/sistemlerle yönetenlere tağut denir.

ilgili (bazı) ayetler:

kendilerine kitap’tan pay (ilim) verilen kimseleri görmedin mi? onlar cibte ve tağuta iman ediyorlar ve kâfirler için: “bunlar, müminlerden daha doğru bir yol üzeredir.” diyorlar. (4/nîsa, 51)

sana indirilene (kur’ân) ve senden önce indirilen (kitaplara) iman ettiğini zannedenleri görmedin mi? inkâr etmekle emrolundukları hâlde tağuta muhakeme olmak istiyorlar. şeytan onları (hakka geri dönüşü zor) uzak bir saptırmayla saptırmak ister. (4/nîsa, 60)

iman edenler allah yolunda savaşırlar. kâfirler ise tağutun yolunda savaşırlar. (öyleyse) şeytanın dostlarıyla savaşın. şüphesiz şeytanın hilesi pek zayıftır. (4/nîsa, 76)

dinde zorlama yoktur. rüşd/hak, batıldan (kesin bir biçimde) ayrılmıştır. her kim (reddetmek, tekfir etmek, teberrî etmek suretiyle) tağutu inkâr eder ve allah’a iman ederse kopması olmayan sapasağlam kulp (olan kelime-i tevhid’e) tutunmuş (ve islam dinine girmiş) olur. allah (işiten ve dualara icabet eden) semi’, (her şeyi bilen) alîm’dir. (2/bakara, 256)

de ki: “size allah katındaki cezası bundan daha kötü olan bir şeyi haber vereyim mi? allah’ın lanet ettiği, ona karşı öfkelendiği, aralarından maymunlar ve domuzlar kıldığı ve tağuta kul eyledikleridir. bunlar, (allah katında) yerleri daha kötü ve dosdoğru yoldan sapmış olanlardır.” (5/mâide, 60)

edit: firavun da bir tağuttu, şimdikiler de tağut.
devamını gör...

maalesef bazı mesleklerde insanın devamlı okuması ve kendini geliştirmesi zorunlu bir durumdur.bu insanlar istisnasız her boş vaktinde* okur,öğrenir. tıp ve hukuk şimdi aklıma gelenler mesela.eğer mesleki zorunluluk olarak değil de entelektüel açıdan bakarsak* gerçekten de sadece okumak,başka hiçbir şey yapmamak zihni köreltir,insanı kendi kendine düşünemez hale getirir. hatta schopenhaur'a göre ne kadar çok okunursa okuduklarının o denli az etkisi kalır insan üzerinde.çünkü ona göre okunan şeyin etki bırakması için bunlar hakkında derin derin düşünmek ve bunu da zamana yaymak gereklidir.*
devamını gör...

hayır diyebilmenin ne kadar önemli olduğu. bu sayede kendinizi hem daha güçlü hisseder hem de insanlara sizin de önceliklerinizin olduğunu hatırlatırsınız. kendi yaşantınızın kontrolünü kaybetmenize izin vermez ve kendi isteklerinizin hayatınızın içinde yer almasını sağlarsınız.
devamını gör...

bu başlığı ilk gördüğümden beri, bunu hep yaptığımı farkedip, yapmak üzere olunca toparlanıp, dememeye çalışarak bir şey söylemeye çalışıyorum. travma yaşattınız yahu. hayır mantıklı başlık bir de.
mantıklı başlık.
devamını gör...

zaman makinasını bulsam ileriye gitmem. çağ sıkıntısı olur. geriye gitsem gelecek etkilenir zaman makinasına binemem yani geriye gitmemiş olurum bu da demektir ki en fazla kullanacağım zaman makinası şudur:
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

kadın-erkek ayırt etmeksizin üzülürüm sonuçta ağlamak bir olumsuzluğun dışarıya atılmasıdır. özellikle bir kadın erkek ağladığında ya da erkek bir kadını ağlarken görüp üzülmesi normaldir ancak herkes düşünceli değildir onun için yadırganır.
devamını gör...

pentagram'ın osmanlı dönemindeki kafes usulünü tam 51 yıl tahtı bekleyen üçüncü osman'ın gözünden anlattığı güzel bir parça. şarkının sözlerini tarihle harmanlayıp anlatmaya çalışacağım.

öncelikle osmanlı devletinde on yedinci asra gelinceye kadar padişahı belirlemede yerleşik bir usulün olmadığını söylemek lazım. bu anlayışın bir yansımasına fatih kanunnamesi'nde geçen "evladımdan her kime saltanat müyesser olursa" kısmını örnek olarak verebiliriz. belki bu şekilde tahta en liyakatli olanın geçeceği düşünülmüştür. eski türk devlet geleneğinde tahta kimin geçeceği konusunda yerleşik bir usulün olmamasını, devletin sadece hükümdarın değil, hükümdarlık ailesinin ortak bir malı olmasına dayandırabiliriz. bunun sonucu olarak tahtta birden fazla kişinin söz hakkına sahip olması bir sorun teşkil etmiş ve on yedinci asra kadar tahta geçmede iki farklı usul kullanılmıştır.

bunlardan birincisi seçim usulüdür. padişah öldüğünde yerine geçecek şehzade merkezdeki dar bir kadronun seçimiyle belirlenir. ikinci usul ise tahttaki padişah tarafından yerine geçecek kimsenin belirlenmesidir. buna ahd denir.

osmanlı tarihinde on yedinci asra kadar bu iki yolun dışında olmak üzere başka bir yol ile tahta çıkan tek padişah yavuz sultan selim'dir. babası ikinci bayezıt'ın, şehzade ahmed'i veliaht olarak düşündüğünü anlayan selim, arkasına yeniçerilerin de desteğini alarak, bir nevi zor kullanarak, babasının tahtı kendisine bırakmasını sağlamıştır.

tüm bunlar tahtta birden fazla kişinin söz sahibi olması sebebiyle taht mücadelelerine engel olamamıştır. taht kavgalarını önlemenin bir yolu olarak, tahta geçen osmanlı padişahının nizam-ı alem için hayatta bulunan kardeşlerini katlettirmesi uygun görülmüştür.

konuyu biraz açmak gerekirse, kardeş katlinden kasıt, tahta geçen padişaha isyan eden ve onu devirip yerine geçmek isteyen şehzadelerin öldürülmesi değil, buna teşebbüs dahi etmeyen şehzadelerin öldürülmesidir. hatta bu durum çocuk yaşta şehzadeleri de kapsamış ve halk nazarında büyük tepki çekmiştir. osmanlı tarihi boyunca bu şekilde öldürülen şehzade sayısı elli civarındadır.

çocuk yaşta şehzadelerin öldürülmesinin en uç örneği üçüncü mehmet döneminde gerçekleşmiştir. tahta çıkar çıkmaz ilk işi bebek yaşta 19 kardeşini boğdurtmak olmuştur. (20 kız kardeşini ve babasının hamile bıraktığı cariyeleri ve daha sonrasında 16 yaşındaki oğlunu da öldürtmüştür. babası (gbkz: üçüncü murat)'ın 130 çocuğu olduğu söylenir.) sonrasında kafes usulünü getirmiştir. oğlu birinci ahmet de tahta geçecek şehzadenin çocuk yaşta olması sebebiyle ekber ve erşed sistemini getirmiştir.

kafes sistemi ile şehzadelerin sancağa çıkma uygulaması son buldu. bu durum sarayda dışarıdan izole bir şekilde hayat süren şehzadeler üzerinde ruhsal ve fiziksel anlamda genellikle kötü bir etki bırakmıştır. kafesten çıkma ihtimalleri ekber ve erşed sistemine göre tahta çıkmaya uygun olmalarıydı. ekber ve erşed sistemi tahta en yaşlı ve aklı başında olanın geçmesini şart koşmuştur. böylelikle padişahı belirlemede yerleşik bir usul oluşmuş ve kardeş katlinin önüne geçilmiştir.

evet, şimdi ufaktan şarkıya geçiş yapmaya çalışalım. şarkıya konu olan üçüncü osman tam 51 yıl kafes hayatı yaşamıştır. kafes hayatında şehzadeler dışarıdan izole bir şekilde ya eceliyle ölmeyi ya da bir gün tahta çıkmayı bekliyorlar. dünyadan bir haber olmaları sebebiyle tahta çıktıklarında devlet işlerinde genellikle başarı gösteremez, onların yerine devlet işlerine vezirler bakar. kafes hayatlarında çocuk sahibi olmaları yasaktır. maksat şehzade sayısının tutulup olası bir taht mücadelesine sebebiyet verilmemesidir. tahta geçmeye uygun kişi sayısının çokluğu, tahta geçen kişinin uzun yıllar tahtta kalma gibi bir kaç ihtimal sebebiyle, üçüncü osman 51 yıl boyunca kafes hayatı yaşamıştır. kaldı ki bu en uzun kafes süresidir.

şarkı sözlerini dikkate alarak bir kaç şey söylemek gerekirse, çok önceden doğmuş olmayı dilemiş midir? kesinlikle. kafes hayatı bir zindan hayatı gibi midir? evet, fakat ortada bile isteye yapılmış bir kötülük yok. yine de ruhsal ve fiziksel olarak şehzadeleri yıpratan bir süreç. hele hele bu süre 51 yıl ise şarkıdaki ima adeta gerçek gibi. sıra ona geldiğinde kimsenin canını bağışlamamış mıdır? hayır, tahtta kısa süre (3 yıl) kalmış, istanbul yangınlarını saymazsak nispeten sakin geçen bir dönemde padişahlık yapmıştır. fakat içinden bunları geçirmediğine kimse yüzde yüz emin olamaz.
şarkıda geçen "kardeşlerimi de öldürdüm ben yapmam gerektiğinde" geçmişe atıf muhtemelen. şarkının sonundaki, "ne yaparsan yap" tek kanun olacak! kısmı aleister crowley'e ait bir söz. o adam başka bir dünya zaten. swh
devamını gör...

bu toprakların çocukları için son 300-500 yılın en büyük şanslarındandır. saygı ve sevgi ile.
devamını gör...

nobel ödüllü yazar (bkz: ernest hemingway) in mükemmel uzun öyküsü. bakıldığında bir balıkçının büyük balığı yakalama hikayesini konu almıştır. büyük balığı yakalamak için daha fazla açılan, daha fazla uğraş veren, azmeden ve sonunda azminin zafere dönüşmesini sağlayan yaşlı balıkçının hikayesi. ama kitabın baştan sona kocaman bir metafor olduğunu anlamak hiç de güç değil. yaşlı adam konfor alanından çıkıyor, daha büyük hedefleri daha büyük hayalleri için her zaman avlandığı alandan daha uzak diyarlara açılıyor, açıldıkça daha fazla zorluklarla karşılaşıyor, bu zorlukları aşmaya çalışırken yeni yollar keşfediyor, kendisinin yeni özelliklerini keşfediyor, yeni problem çözme becerileri geliştiriyor en açık haliyle kendisini geliştiriyor. vazgeçmiyor, azimle hayalinin hedefinin peşinden koşuyor ve çok fazla çabalıyor. ve 85 günün sonunda o çok istediği büyük balığı yakalıyor yani büyük hedefine hayaline amacına kavuşuyor.
peki hemingway bize burada ne anlatmaya çalışıyor? yaşlı adam sizsiniz. deniz hayat. büyük balık ise sizin hayaliniz. diyor ki hayalinize kavuşmak hedeflerinize ulaşmak için şu lanet konfor alanınızdan çıkın. evet konfor alanından çıkmak çok zor. çoğu zaman insanlara çok tehlikeli gelir. konfor alanı kişiye güvenli liman olarak gelir. azıcık aşım ağrısız başım olarak bizim kültürümüze de girmiştir. konfor alanından çıkıp riske gireceğime kendi yağımda kavrulurum deriz hep. peki ne olur o zaman? kendimizi geliştiremeyiz, risk almayız, olduğumuz yerde sayarız. yani hep küçük ve her zamanki balıklarla idare ederiz. hiç bir zaman büyük balık yakalayamayız.
riske girersek konfor alanımızdan çıkarsak evet başımıza kötü şeyler gelebilir, evet zaman zaman başarısız olabiliriz ancak kendimizi keşfederiz, dünyayı keşfederiz, yeni özelliklerimizi buluruz. herkesin istediği gibi değil kendimizin istediği gibi bir insan oluruz. yine yeniden her büyük eser ve büyük yazarda olduğu gibi varoluşçuluk bu eserde de karşımıza çıkıyor. diyor ki üstad hemingway konformist olmayın, herkesi gibi herkesin istediği gibi olmayın, büyük balığı yakalamak için, otantik olun. konfor alanınızdan çıkın. risk alın. sonunda zafere ulaşacaksınız.
devamını gör...

discord miscord, kulüp mulüp, hiçbir grupla işi olmadan yazanlardan birisi de benim. tek dahil olduğum oluşum (bkz: kafa sözlük'te kendi hâlinde yazan yazarlar) oluşumu. fazlasını başım götürmüyor. enerjim yok.
devamını gör...

oldukça gereksiz bir üründür, kağıt israfıdır.

düğün davetiyesi bastırmak yerine çok daha güzel şeyler yapılabilir. mesela o davetiyelere gidecek olan para güvenilir bir yardım kuruluşuna bağışlanabilir, sokaktaki hayvanlar için mama alınabilir yani çok farklı şeyler yapılabilir.
devamını gör...

üstün beyinleri olsa doğuya doğru değil, batıya doğru kaçarlardı.
devamını gör...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim