gerçek adı eunice kathleen waymon olan, caz, blues, soul, r&b ve folk müzik türlerinde unutulmayacak eserlere sahip sanatçıdır.

ilk albümünü yaptığı 1958 yılında, ispanyolca 'kız' anlamına gelen nina kelimesi ile hayranı olduğu oyuncu simone signoret*ten esinlenerek bildiğimiz sahne adı olan nina simone olarak tanınmaya başlamıştır.

1964 yılında philips şirketi işbirliğiyle seslendirdiği "don't let me be misunderstood" şarkısı kesinlikle muhteşem.
devamını gör...

tabiiki erkek, bazı yazarların, ortaya (sözlüğe) yazılmış bir yazıdan, kendisine "verilmemiş" haksız bir
"yüz bulma" durumu çıkarmasıdır...
hiçbir kadın yazarın densizlik yaptığını görmedim ben,

yazılan tanımdaki samimiyeti, üzerine alınıp, ahahahah "sen"demi filan yazan var,

okuduğunu anlamayıp, mesela tanımda yazdığım diyalog daki kişiyle nasıl konuşmuşsam artık, oradaki olay, durum, esas anlatılmak istenen konu filan hiç bir şey anlamamış zaten,

hikayedeki konu için, kişilerin birbiri ile samimiyeti oraya yazıldı diye, herkesle "hiç tanımadığı sen le bile öyle konuşur diye, bir şey yok...

ordan bir iki kelimeyi görünce gözleri büyümüş beyimizin belli, hemen mesaja koşmuş "ehe ühe yine gidiyomusun oraya, ee napıyosun" filan..

bu tanımları niye yazıyoruz acaba farkındalarmı.. tanım neydi.. *

*bir yazıyı okuyup, gülüyorsan, bir şey düşünüyorsan, bunu daha önce hiç tanışmadığın, ilk defa konuşacağın birine söyleyeceksen, bunun bir kültürü vardır, bir tane şekli vardır, ve sadece buna "hakkın" vardır...

senden bağımsız, habersiz, orada yaşadığı olayı yazan kişi, senin okuduğunu bilmiyor, seni tanımıyor, sende onun yazısında, başkası ile samimiyetini, okudun/gördün diye, mesaj yoluyla ulaşabiliyorsun diye, istediğin esneklikte konuşamazsın...

başkası ile olan samimiyetini okumana izin vermesi, sana da aynı şeyi sağlayacağını göstermez, sana da izin vereceği anlamına gelmez...
her durumda, bir insana önce siz diye hitap edilir, sen demek istiyorsan sorman gerekir,
her durumda...

edit : buradaki "sen" çoğul anlamda, yani sen diye konuşanların hepsini temsil etmesi için bir ironi, yazdığım konu da "sen/siz" olunca, açıklama gereği duydum.
devamını gör...

anthony hopkins'in, goldberg variations eşliğinde elleri kanlı bir şekilde dikilirken rolünü resmen yaşadığı 1991 yapımı film.
devamını gör...

bilgisayar teknolojileriyle fazla ilgili, sosyal anksiyete ve obezite gibi sorunsalları bulunan bireylere yakıştırılmış ifade.
devamını gör...

(bkz: tamam.)
(bkz: yolun açık olsun paşam)
devamını gör...

yattık mı ki kalkalım sözlük diyerek isyan ediyorum ama yine de günaydın.
devamını gör...

kulağa kaçma hikayesiyle bizi hayli korkutan ancak ısırmadığı müddetçe pek bir etkisi olmayan böcek.

tarlalara, ekinlere falan verdiği zararla bilinir, hem etçil hem de otçuldur. evinize girmişse önlem almanız gerekebilir. siz sıcacık yataklarınızda mışıl mışıl uyurken, o gelip tüm vücudunuzda bir keşif turu yapabilir.

böcek fobisi olanlar ve hassas olanlar lütfen bakmasın.

edit: link düzenleme.
devamını gör...

andımız'da geçen çok güzel bir sözdür.

türküm, doğruyum, çalışkanım.
ilkem; küçüklerimi korumak büyüklerimi saymak,
yurdumu, milletimi özümden çok sevmektir.
ülküm; yükselmek, ileri gitmektir.
ey büyük atatürk.
açtığın yolda, gösterdiğin hedefe, durmadan yürüyeceğime ant içerim.
varlığım türk varlığına armağan olsun,
ne mutlu türküm diyene.
devamını gör...

(bkz: kıspet)
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel

tabii balkoninsani kim ki sözü dinlensin.
devamını gör...

hocası yahya kemal'den ve paul valéry'den çok etkilenmiştir. nesir yapıtlarında musiki, resim ve şiir iç içe geçmiştir. kullandığı dile ve sözcüklere büyük bir ihtimam gösterir, bu özen nazım türü eserlerine has bir durum değildir.

tanpınar'da en çok sevdiğim şeylerden biri cümleleriyle adeta bir resmetmesidir. duyguların da bir şehrin de resmini sözcüklerle çizer. kültürel miraslarımız tanpınar eserlerinde kendilerine en doğru yeri bulurlar. zira birileri onlara sıkıya sıkıya sarılıp atfettikleri sıfatlarla aslından çıkarırken birileri de yok sayma eğilimindedir. tanpınar eserinde bu mirasların yalpalamadığını görürüm. türkiye'nin olması gereken tek şey türkiye'dir, der huzur romanında.

yine huzur romanında mümtaz karakterinin ağzından kendi düşüncelerini aktardığı söylenir. öyle değilse de sırf memlekete bakışıyla dahi mümtaz çok önemli bir karakterdir.

saatimin saliselerce geri olmasından ve birilerinin beni durdurup ceza yazmasından korkuyorum.
devamını gör...

ayna - anlatmalıymış meğer
" o günlerden bir rüzgar eser, ümitlerin seni terk eder senden o bakışları gizler kapkaranlık bir keder"
devamını gör...

kayahan-kara saplantım.
devamını gör...

3.5 yaşındaki kızımla cips yerken yaşanan diyalog.

+baba bu cipsi nasıl yapıyoyyay
-mısırı un haline getirip şekil veriyorlar aşkım
+nasıl un haline getiriyoyyay
-benim kahve öğüttüğüm makine gibi değirmen var bebeğim onunla yapıyorlar
+çok ses çıkaran makine mi babacım
-evet güzelim
+annemde yapay mı bize cips
-yapar hayatım
+nasıl yapay
-onu da anne sor bebeğim
+ bebeğim demiştin ama balım demedin babacım.
devamını gör...

john gray isimli bir vatandaş 1855 yılında zorunlu olarak edinburg'a yerleşmek zorunda kalır. işin esası bahçıvandır. ancak bir türlü kendisine göre iş bulamamaktadır. hal böyle olunca gece bekçiliği için edinburg polis teşkilatına başvurur ve göreve başlar. teşkilatın kurallarına göre gece bekçileri etrafı kolaçan ederken yanlarında bir köpeğin olması zorunludur. gray'in bahtına skye terrier cinsi bir köpek olan bobby düşer.

ikili ilk karşılaştıkları tarihten gray'in ölüm tarihine kadar bütün edinburg sokaklarını birlikte kolaçan ederler. ikilinin birliktelikleri gray'in tüberküloza yakalanıp ölmesi ile birlikte son bulur. hasta adamın son günlerinde bobby onun başında beklemiş ve son nefesini verdiği ana kadar da yanı başından ayrılmamıştır. herkesin hikaye burada bitti diyeceği anda ise, bobby'nin sadakati ve john'a olan düşkünlüğü yepyeni bir hikayenin başlamasına sebep olur.

john, greyfriars kirkyard mezarlığının bahçesine gömülür. bobby cenaze töreni bittikten sonra dostunun mezarının başından ayrılmaz. hatta mezarın üzerine kıvrılıverir. mezarlık görevlisi james brown, bobby'i ilk günden itibaren mezarlıktan kovalamaya başlar. ama küçük dostumuz inatçıdır ve mezarlığa bir şekilde geri dönmektedir. bobby bekçi amcada bumerang etkisi yaratmıştır. adamcağız ne yapsa köpeği mezarlıktan uzaklaştırmayı başaramaz ve her sabah kalktığında bu küçük yaramazı, dostunun mezarının üzerine kıvrılmış halde bulur. bu sevgi ve sadakat bağı karşısında pes eder, bobby ile john'u ayırmaya çalışmak nafile bir çabadır, bekçi bunu geçte olsa anlamıştır. sonrasında onun için korunaklı bir yer bile yapar. bobby'nin yemek ihtiyacı bekçi brown tarafından giderilmeye başlamıştır.

bobby'nin nöbeti artık legal hale gelmiştir. bobby nöbet esnasında mezarlıktan sadece öğlen vakti çıkmaktadır. tabi bu durum merak konusu olmuştur. sonrasında anlaşılmıştır ki, küçük bey kaleden atılan top sesini her duyuşunda, john ile birlikte gittikleri restoran'a doğru yol almakta ve anılarını yad etmektedir. bobby'nin hikâyesi tüm şehre yayılır. artık şehrin fahri mezarlık bekçisidir. bu görevini 16 yaşında hayata gözlerini yumana kadar sürdürür. edinburg'luların gönlü bobby ile john'u ayırmaya razı gelmez. bu halk kahramanı güzel yürekli köpek, john'un mezarının yakınlarına defnedilir. afili'de bir mezar taşı yapılır bobby için...

evet değerli kedi insanları, daha önce de söylediğimiz gibi kahramanlar köpeklerden çıkar*

hachikolar, bobby'ler, muhtar'lar ve niceleri kolay yetişmiyor. kediler uzaylı mıdır bilemem ama köpekler dünyalıdır ve insanların hayatlarına dokundukları gibi arkalarından yaslarını tutmasını da bilirler...

iskoçya'nın asil evladı bobby köpek severler seni asla unutmayacak! huzur içerisinde uyu!

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

türk mitolojisi'nde yazgı tanrısıdır. insanları korumakla ve yaşamlarını denetlemekle görevlidir. bir değişiklik olursa bunu iyilik tanrısı ülgen'e bildirir. kurbanların ülgen'e ulaşmasında aracılık etme görevi de vardır. şamana, kurbanı ülgen'e ulaştırma yolculuğunda yardımcı olur.
devamını gör...

gerekli gereksiz zaman zaman hissedilen borçtur.
devamını gör...

başlığı görür görmez midem yanmaya başladı.
devamını gör...

seviyorum işte ötesi var mı?

aklımda, kalbimin en güzel yerlerinde oluyor. şarkılar dinliyorum, her sözünde onu hayal ediyorum, hayallerimde sarılıyorum, öpüyorum.
gülüşüne ölmek istiyorum, eriyorum resmen. onu üzeni de dicle nehrinden ayağına taş bağlayıp sonsuzluğa atmak istiyorum. böyle sıkıca sarılıp donmak istiyorum. en güzel anım onunla diye oracıkta o mutlulukla ölmek istiyorum. gözlerimden kalbimden , benliğimden onun için aşk, sevgi fışkırsın istiyorum. o mutluysa ben de mutluyum.
devamını gör...

bugün gıpta ile baktığınız avrupa ırkçılıkla değil insan hakları ve demokrasi gibi değerlerle ve milliyetçiliği öteleyen avrupa birliği gibi oluşumlarla yükseldi. avrupa en son ırkçı olduğunda roma ve berlin’de kadınlar tecavüze uğruyor, genç erkekler kurşuna diziliyor, tüm binalar yok ediliyordu (bkz: 2. dünya savaşı). belliki bir diğer kötü tarafı cehalet.
devamını gör...

"kaybedeceğini bile bile neden mücadele ediyorsun dedi, öleceğini bile bile yaşadığını unutmuştu o an... bozmadım." demiş özdemir asaf
bu sözün üstüne diyecek bir şey bulamıyorum valla.
devamını gör...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim