insanı duygusal olarak yıpratan şeyler
vazgeçmek.. en değerli olandan.. bundan daha yıpratıcı bir şey var mı bilmiyorum..
devamını gör...
naomi
cuniçiro tanizaki romanıdır.
birçok nitelikli okur nabokov’un lolita’sına aşinadır. kitap olarak aşina değilseniz bile en azından kubrick tarafından 1962’de sinemaya uyarlanmış halini izlemişsinizdir. o kadar eski filmler izleme alışkanlığınız yoksa adrian lyne’nın 1997 uyarlamasını mutlaka izlemiş en azından görmüşsünüzdür. bu yapacağım incelemenin lolita ile bir ilgisi yok aslında, ben bambaşka birinden bahsedeceğim: na-o-mi. tanizaki’nin naomi’si nabokov’un lolita’sından aşağı yukarı 20 sene önce yazılmış. ama bu iki kitap derin benzerlikler taşıyor. bununla birlikte çok büyük farklılıkları da yok değil.
lolita 13 yaşında bir kız çocuğudur ve yazar humbert humbert bu kız çocuğuna derin bir cinsel istek duymaktadır. lafı dolandırmadan, doğrudan söylemek de fayda var açık net bir pedofili vakasıdır kitapta anlatılan. ancak naomi 15 yaşındadır ve joji onu fiziksel olarak beğense de olay asla pedofiliye dönmez çünkü joji’nin aklında bambaşka bir plan vardır.
lolita kıyaslamalarına burda bir virgül koyuyorum ama bu incelemenin sonunda son bir kez daha değinmek üzere. kitap bana - belki size gülünç gelecek ama - manga grubunun “ bir kadın çizeceksin” şarkısını anımsattı çünkü joji 15 yaşındaki naomi’yi yanına onu batılı tarzda bir eş olarak yetiştirmek için alıyor.
köylü kızı naomi fiziksel olarak serpilip güzelleşse de git gide joji’nin asıl beklentisi bu değil. onun isteği naomi’nin batılı tavırları, batılı giyim tarzı, batılı konuşmasıyla hayranlık uyandıracak bir genç kadın olması, tabii ki sonra da naomi’ylr evlenip yanına yakışır bir kadınla “boy” göstermek.
naomi’nin joji’nin istediği bir kadın olup olmadığını yazmayacağım elbette burda ama kitapta sağlam bir japonya eleştirisi olduğuna değinmeden de geçemeyeceğim. biraz “ araba sevdası” tadı da yok değil kitapta. japonların batı hayranlığının bizimkinden geri kalır yanı olmadığını görüyoruz roman boyunca.
gelelim lolita ile naomi arasındaki son kıyaslamamıza. naomi’nin alt başlığı “ bir budalanın aşkı”. lolita’nın alt başlığı ise “ beyaz ırktan dul bir adamın itirafları”. yani iki roman da sonunda vaat ettiği hikayeyi anlatıyor.
birçok nitelikli okur nabokov’un lolita’sına aşinadır. kitap olarak aşina değilseniz bile en azından kubrick tarafından 1962’de sinemaya uyarlanmış halini izlemişsinizdir. o kadar eski filmler izleme alışkanlığınız yoksa adrian lyne’nın 1997 uyarlamasını mutlaka izlemiş en azından görmüşsünüzdür. bu yapacağım incelemenin lolita ile bir ilgisi yok aslında, ben bambaşka birinden bahsedeceğim: na-o-mi. tanizaki’nin naomi’si nabokov’un lolita’sından aşağı yukarı 20 sene önce yazılmış. ama bu iki kitap derin benzerlikler taşıyor. bununla birlikte çok büyük farklılıkları da yok değil.
lolita 13 yaşında bir kız çocuğudur ve yazar humbert humbert bu kız çocuğuna derin bir cinsel istek duymaktadır. lafı dolandırmadan, doğrudan söylemek de fayda var açık net bir pedofili vakasıdır kitapta anlatılan. ancak naomi 15 yaşındadır ve joji onu fiziksel olarak beğense de olay asla pedofiliye dönmez çünkü joji’nin aklında bambaşka bir plan vardır.
lolita kıyaslamalarına burda bir virgül koyuyorum ama bu incelemenin sonunda son bir kez daha değinmek üzere. kitap bana - belki size gülünç gelecek ama - manga grubunun “ bir kadın çizeceksin” şarkısını anımsattı çünkü joji 15 yaşındaki naomi’yi yanına onu batılı tarzda bir eş olarak yetiştirmek için alıyor.
köylü kızı naomi fiziksel olarak serpilip güzelleşse de git gide joji’nin asıl beklentisi bu değil. onun isteği naomi’nin batılı tavırları, batılı giyim tarzı, batılı konuşmasıyla hayranlık uyandıracak bir genç kadın olması, tabii ki sonra da naomi’ylr evlenip yanına yakışır bir kadınla “boy” göstermek.
naomi’nin joji’nin istediği bir kadın olup olmadığını yazmayacağım elbette burda ama kitapta sağlam bir japonya eleştirisi olduğuna değinmeden de geçemeyeceğim. biraz “ araba sevdası” tadı da yok değil kitapta. japonların batı hayranlığının bizimkinden geri kalır yanı olmadığını görüyoruz roman boyunca.
gelelim lolita ile naomi arasındaki son kıyaslamamıza. naomi’nin alt başlığı “ bir budalanın aşkı”. lolita’nın alt başlığı ise “ beyaz ırktan dul bir adamın itirafları”. yani iki roman da sonunda vaat ettiği hikayeyi anlatıyor.
devamını gör...
yazarların bugünkü mutluluk sebebi
uzun süredir görüşemediğim arkadaşlarımla felekten bir gün geçirmem çok güzel geldi. üzerine biraz top oynadık, müzikle dans edip eğlendik. hayat hep böyle eğlenceli olsa ne kadar güzel olur halbuki.
devamını gör...
moderasyonun hiçbir işe yaramaması
gece 3-4 sularında evin zili çalınıp ''aynen kardeşim aras kargo aç kapıyı'' diyen iki kişi gelirse bil ki kgb'dir.
devamını gör...
anayasa mahkemesi'nin kapanması ertelenemez bir hedef olmalıdır
sayın yazarın da dediği gibi ülkeyi kapatalım hatta anahtarı da paspasın altına koyalım belki biri gelir...
devamını gör...
kardeşi olanların bildiği şeyler
benden daha değerli ve önemli olduğu.
devamını gör...
sadrazam'ın yarasa'ya numarasını vermemesi durumu
(bkz: evlenmeden olmaz)
devamını gör...
kedi insanı vs köpek insanı
at insanı olarak konuyu başka bir platforma taşımak istiyorum.
dünya üzerinde atlar kadar estetik hiçbir yapı, doğal güzellik ve canlı yoktur.
dünya üzerinde atlar kadar estetik hiçbir yapı, doğal güzellik ve canlı yoktur.
devamını gör...
diyetin ilk günü
annem en güzel yemekleri yapmıştır.
devamını gör...
yazarların hoşuna gitmeyen şeyler
emek emek uğraştığım açtığım başlığa girdiğim tanıma cimri davranan yazarlardır.
fotoğrafını çekmişim sevdiğim bir kısmı eklemişim tanıma uğraşmışım neyse neyse püüü ulan.
ayrıca derdini seveyim diyenleri duyar gibiyim yapmayın etmeyin insan derdi kadardır.
fotoğrafını çekmişim sevdiğim bir kısmı eklemişim tanıma uğraşmışım neyse neyse püüü ulan.
ayrıca derdini seveyim diyenleri duyar gibiyim yapmayın etmeyin insan derdi kadardır.
devamını gör...
normal sözlük ocak devrimi
gözlerimin içindeki ülkemsin sen kafa sözlük. “ancak kendinde devrim yapabilen devrimci olabilir” dedik. seninle çıktık bu yola… “devrimden başka bir hayat yoktur” demenle yürüyoruz omuz omuza.
sen ki reklamlarla cebini doldurup, yazarları açken her gün dürüm yiyenlerden değilsin.
doğruyu savunup “daima zafere kadar” diyenlerdensin.
bizler ise haksızlıklara, adaletsizliklere, sessizliğe devrim yapan kardelenleriz. zulmün, zorbalığın hesabını soran sönmeyen ateşleriz.
sözlükte farklı düşünenleri de unutmamak gerekir tabi ki…kafa store rozetleri ile ilgili olarak kimi “ev, araba, villa, uçak, yat” gibi rozetler almak isteyebilir.
kimi de “nobel ödülü, oscar ödülü, pulitzer ödülü, altın portakal ödülü” gibi rozetler isteyebilir.
mizah amaçlı olarak şöyle muhabbetler geçebilir…*
“kız, kafa sözlük’te bir oğlan vardı. ev, araba, yat, arsa, boğaz’da yalı, uçak, her türlü rozeti vardı. beni takip eder, çok beğeni yapardı. el emeği, göz nuru, alın teri ile çok puan kazanmıştı, meğerse hepsi beni etkilemek içinmiş ayol.”
ya da annesi sorar “oğlum ne oldu eskiden hiç kitap okumazdın, şimdi elinden kitap düşmüyor.”
-“ kütüphane rozetli bir kız var anne. ben de tanım yazıyorum rozetdaş olmak için. sen de kafa sözlük’e üye ol da bana beğeni yap puan kazandır.”
bu arada bazen mizahi bir şekilde yazıyoruz ama tanımlarda gülmece işareti * kullansak dahi yazdıklarımızı yanlış anlayanlar olabiliyor. iko bunun için bir çözüm getirebilir. tanımın başlangıcına özel bir gülmece işareti koyulursa yazarın maksadı daha iyi anlaşılmış olur.
özellikle çaylaklık sisteminin gelmesi iyi olmuş. ceketi sırtında yazarlar vardır, tanımını yazar çıkar, puana rozete bakmaz. kimi yazar da puana beğeniye bakar. içimizde daha evvel gazete ve dergilerde yazmış yazarlar da var, okuma yazmayı yeni öğrenip gelen çocuklar da.
"kafamı dağıtıp hoşca vakit geçireyim" diyen de var, burayı komuta ettiği bölük sanıp "disiplin" diye tutturan emekli subaylar da...yeni nesil arasında "puan toplayım, level atlayım, ödül kazanayım" diye heves eden gençler de var. yapıcı eleştiriler ile sistem zaman içinde yerine oturur.
sözlüğe katkısı olan herkes sağ olsun. getirilen yenilikler için yoldaş benjamin franklin, iko ve kıymetli moderatörlerimize teşekkürler.
sen ki reklamlarla cebini doldurup, yazarları açken her gün dürüm yiyenlerden değilsin.
doğruyu savunup “daima zafere kadar” diyenlerdensin.
bizler ise haksızlıklara, adaletsizliklere, sessizliğe devrim yapan kardelenleriz. zulmün, zorbalığın hesabını soran sönmeyen ateşleriz.
sözlükte farklı düşünenleri de unutmamak gerekir tabi ki…kafa store rozetleri ile ilgili olarak kimi “ev, araba, villa, uçak, yat” gibi rozetler almak isteyebilir.
kimi de “nobel ödülü, oscar ödülü, pulitzer ödülü, altın portakal ödülü” gibi rozetler isteyebilir.
mizah amaçlı olarak şöyle muhabbetler geçebilir…*
“kız, kafa sözlük’te bir oğlan vardı. ev, araba, yat, arsa, boğaz’da yalı, uçak, her türlü rozeti vardı. beni takip eder, çok beğeni yapardı. el emeği, göz nuru, alın teri ile çok puan kazanmıştı, meğerse hepsi beni etkilemek içinmiş ayol.”
ya da annesi sorar “oğlum ne oldu eskiden hiç kitap okumazdın, şimdi elinden kitap düşmüyor.”
-“ kütüphane rozetli bir kız var anne. ben de tanım yazıyorum rozetdaş olmak için. sen de kafa sözlük’e üye ol da bana beğeni yap puan kazandır.”
bu arada bazen mizahi bir şekilde yazıyoruz ama tanımlarda gülmece işareti * kullansak dahi yazdıklarımızı yanlış anlayanlar olabiliyor. iko bunun için bir çözüm getirebilir. tanımın başlangıcına özel bir gülmece işareti koyulursa yazarın maksadı daha iyi anlaşılmış olur.
özellikle çaylaklık sisteminin gelmesi iyi olmuş. ceketi sırtında yazarlar vardır, tanımını yazar çıkar, puana rozete bakmaz. kimi yazar da puana beğeniye bakar. içimizde daha evvel gazete ve dergilerde yazmış yazarlar da var, okuma yazmayı yeni öğrenip gelen çocuklar da.
"kafamı dağıtıp hoşca vakit geçireyim" diyen de var, burayı komuta ettiği bölük sanıp "disiplin" diye tutturan emekli subaylar da...yeni nesil arasında "puan toplayım, level atlayım, ödül kazanayım" diye heves eden gençler de var. yapıcı eleştiriler ile sistem zaman içinde yerine oturur.
sözlüğe katkısı olan herkes sağ olsun. getirilen yenilikler için yoldaş benjamin franklin, iko ve kıymetli moderatörlerimize teşekkürler.
devamını gör...
5 yıl sonraki kendine not
umarım ölmüşsündür.
devamını gör...
engelleme
artık her sosyal medya uygulamasında bulunan, gayet de işe yarayan bir butondur .
devamını gör...
muammer sun
büyük bir müzik insanı da göç etmiş bu dünyadan. kurtuluş filminin müzikleri, ne kadar büyük bir müzik dehası olduğunu anlatmaya yetiyor.
devamını gör...