thomas vinterberg'in yönettiği 2012 yılı danimarka yapımı film. küçük bir danimarka kasabasında kendi başına yaşayan anaokulu öğretmeni lucas, bir yandan oğlunun velayeti ile uğraşırken bir yandan da hayatını yoluna koymaya çalışmaktadır. ancak kendi anasınıfındaki küçük bir kız tarafından cinsel istismarla suçlanmasıyla tüm hayatı ciddi anlamda değişecektir.
yönetmen: thomas vinterberg
oyuncular: mads mikkelsen, alexandra rapaport, thomas bo larsen, annika wedderkopp
oyuncular: mads mikkelsen, alexandra rapaport, thomas bo larsen, annika wedderkopp
bodil en iyi danimarka filmi ödülü
robert ödülleri: en iyi danimarka filmi
en iyi yönetmen dalında robert ödülü
en iyi erkek film başrol oyuncusu dalında robert ödülü
bodil en iyi erkek başrol oyuncusu ödülü
bodil en iyi yardımcı kadın oyuncu ödülü
robert award for best actress in a supporting role
en iyi yabancı bağımsız film dalında britanya bağımsız film ödülü
en iyi senarist dalında avrupa film ödülü
robert ödülleri: en iyi senaryo
robert award for best editing
bodil award for best cinematographer
yousee audience award - drama
robert ödülleri: en iyi danimarka filmi
en iyi yönetmen dalında robert ödülü
en iyi erkek film başrol oyuncusu dalında robert ödülü
bodil en iyi erkek başrol oyuncusu ödülü
bodil en iyi yardımcı kadın oyuncu ödülü
robert award for best actress in a supporting role
en iyi yabancı bağımsız film dalında britanya bağımsız film ödülü
en iyi senarist dalında avrupa film ödülü
robert ödülleri: en iyi senaryo
robert award for best editing
bodil award for best cinematographer
yousee audience award - drama
öne çıkanlar | diğer yorumlar
başlık "mırmır" tarafından 22.11.2020 17:05 tarihinde açılmıştır.
1.
yargısız infaz, toplumsal algı, sürü psikolojisi, şüphe, kendini aklama çabası, hepsi var bu filmin içinde.. bazı filmler vardır; izlerken düşündürür, bazı filmler vardır; izledikten sonra bile düşünürsünüz.. işte bu film ikincisinden.. kuzey avrupa 'nın güzide filmlerinden.
devamını gör...
2.
çocuk tacizi gibi aşırı bıçak sırtı bir konuya değinen kuzeyli filmi.
bu tarz konuları işlemek her coğrafyada mümkün olmaz. bu söylediğim kuzeylilere bir övgü değildir. coğrafyanın kültür, sanat ve düşünme üzerine etkisinin göstergesidir. her konuya her yerde dokunamazsın.
filmin tekniği ise, yönetmenin öncülerinden biri olduğu “dogma 95” akımının özelliklerini taşır. filmde neredeyse müzik yoktur. az miktar olan müzik ise ya tv ya da radyodan gelir. kamera ise aşırı harektlidir. aniden yüzlere yaklaşıp uzaklaşabilir.
öznel yorum; harika film.
bu tarz konuları işlemek her coğrafyada mümkün olmaz. bu söylediğim kuzeylilere bir övgü değildir. coğrafyanın kültür, sanat ve düşünme üzerine etkisinin göstergesidir. her konuya her yerde dokunamazsın.
filmin tekniği ise, yönetmenin öncülerinden biri olduğu “dogma 95” akımının özelliklerini taşır. filmde neredeyse müzik yoktur. az miktar olan müzik ise ya tv ya da radyodan gelir. kamera ise aşırı harektlidir. aniden yüzlere yaklaşıp uzaklaşabilir.
öznel yorum; harika film.
devamını gör...
3.
mads mikkelsen abimize bir kere daha hayran olduğumuz, kaliteli ve izlenilmesi gereken film.
çocuk tacizi gibi çok hassas bir konuya değinmekte. ayrıca insanın üzerine yapışan bir lekenin nelere mâl olduğunu, sonuçlarının neler olduğunu görebilmek açısından oldukça etkileyici.
buradan itibaren spoiler başlıyor. izlemeyen yazarlar, lütfen artık okumayın. bu filmden çocuklar taciz konusunda yalan söyleyebilir gibi yanlış bir çıkarımda kesinlikle bulunmayın lütfen. çocuk burada da yine doğru söylemiştir. ancak tacizi uygulayan kişi aslında kendi öz abisidir.
burada yetişkinler süreci oldukça beceriksiz şekilde yönettiğinden her şey daha da karmaşık ve saçma bir hâl almıştır. ayrıca, ne olursa olsun filmdeki en kritik nokta ise çocuğa taciz uygulanıp uygulanmadığının hiçbir zaman bilinemeyecek olmasıdır. filmin sonunda başrolün masum olduğu kanıtlanmamıştır, insanlar onun masum olduğuna inanmayı tercih etmiştir. ve en son sahne ise, o lekenin, kişinin masumiyetine ne kadar kişi inanırsa inansın kolaylıkla geçemeyeceğidir. bu da aslında oldukça korkunç ve tedirgin edicidir.
çocuk tacizi gibi çok hassas bir konuya değinmekte. ayrıca insanın üzerine yapışan bir lekenin nelere mâl olduğunu, sonuçlarının neler olduğunu görebilmek açısından oldukça etkileyici.
buradan itibaren spoiler başlıyor. izlemeyen yazarlar, lütfen artık okumayın. bu filmden çocuklar taciz konusunda yalan söyleyebilir gibi yanlış bir çıkarımda kesinlikle bulunmayın lütfen. çocuk burada da yine doğru söylemiştir. ancak tacizi uygulayan kişi aslında kendi öz abisidir.
burada yetişkinler süreci oldukça beceriksiz şekilde yönettiğinden her şey daha da karmaşık ve saçma bir hâl almıştır. ayrıca, ne olursa olsun filmdeki en kritik nokta ise çocuğa taciz uygulanıp uygulanmadığının hiçbir zaman bilinemeyecek olmasıdır. filmin sonunda başrolün masum olduğu kanıtlanmamıştır, insanlar onun masum olduğuna inanmayı tercih etmiştir. ve en son sahne ise, o lekenin, kişinin masumiyetine ne kadar kişi inanırsa inansın kolaylıkla geçemeyeceğidir. bu da aslında oldukça korkunç ve tedirgin edicidir.
devamını gör...
4.
film,yeni keşfetmeye başladığım danimarka sinemasının benim için iyi ürünlerinden.filmin hassas konusu ve yönetmen başarısı ile sahnleredeki gerginlik o kadar size farkettirmeden sisteminize giriyor ki çok geçmeden kendiniz kafanızda replik yazmaya başlıyorsunuz
mads mikkelsen de gerçekten ödülüük oynamış demiştim nitekim ödülünü de hakkıyla almış.
avlanmak motif olarak hikayede bir yere sahip ve aslında filmde avladıkları geyik karakterimizi temsil eden bir metafor ve filmin karakterimize söylediği alt metin tepkisiz kalırsa avlanacak olması
bu deteylarla film daha iyi bir noktaya geliyor tabi.
mads mikkelsen de gerçekten ödülüük oynamış demiştim nitekim ödülünü de hakkıyla almış.
avlanmak motif olarak hikayede bir yere sahip ve aslında filmde avladıkları geyik karakterimizi temsil eden bir metafor ve filmin karakterimize söylediği alt metin tepkisiz kalırsa avlanacak olması
bu deteylarla film daha iyi bir noktaya geliyor tabi.
devamını gör...
5.
gerim gerim gerildiğim bir film daha. linç kültürünü, ön kabulleri ve bu doğrultuda değişen tutumları ilmek ilmek işlemiş. ancak filmi nasıl izlediğiniz de önemli çünkü filmde yalnızca bir beyan üzerinden başlayan ötekileştirme filmin son sahnesine kadar devam ediyor ve film boyunca acaba ben nerede dururdum diye düşünmekten kendinizi alamıyorsunuz?
son olarak filmde bir yıllık bir zaman geçişi oluyor ve her şey normale dönüyor. bence belki de filmin en önemli kısmı olan bu bölüme neden yer verilmemiş anlamış değilim.
son olarak filmde bir yıllık bir zaman geçişi oluyor ve her şey normale dönüyor. bence belki de filmin en önemli kısmı olan bu bölüme neden yer verilmemiş anlamış değilim.
devamını gör...
6.
yine bir mad mikkelsen filmi ve en sevdiklerim arasında. filmi iki türlü bakış açısıyla izliyorsunuz. birincisi içgüdüsel duygularınıza kapılıp çocuğun söylediği sözlere inanmak, en kötüsü henüz anaokuluna giden bir çocuğun böyle cümleleri bahsettiği durumu görmeden, duymadan uyduramayacak olması (4 yaşında abi ve babasının tacizine uğrayan bir çocuğun yaşadıklarını psikologlar anlamak adına resim çizmesini istiyorlar ve çocuk erkek cinsel organını detaylı anlatması ve çizmeye çalışması sonucu çocuğun cinsel istismara uğradığını anlıyorlar. çünkü o yaşlardaki bir çocuğun bu organı bu kadar detaylı anlatamayağı biliniyor). ancak film ilerledikçe aslında işlerin öyle olmadığını anlamaya başlıyorsunuz. fakat çocuk beyanı her zaman önde. film biterken tanrım beni böyle bi iftiradan koru diyesi geliyo insanın. mutlaka izlenmesi gerekenler arasında.
devamını gör...
7.
çok başarılı danirmarka yapımı mad mikkelsen filmi.
danimarkalılarin böyle zorlayıcı konuları seçmesi çok hoşuma gidiyor.
film bir konuyu yapılabilecek en güzel şekilde değerlendiriyor.
filmde herkes haklı. lucas haklı. buna inanmakta zorluk çeken ama inanmaktan kendini alamayan baba haklı, çocuğu dikkate almak zorunda olan öğretmen haklı, başka çocuklu ailelerin karşı tarafta olması haklı.. muazzam bir bakış açısı. tarafsız.
filmin lucas hakkında olumlu,olumsuz bir yorum yapmaması gerçekten lucasin yaptığı ya da yapmadığı ile ilgili fikir vermemesi bizi de şüpheye bırakarak filmdeki herkes gibi ne yapacağını bilmez halde bırakıyor. bu seyirciye verilebilecek en güzel hediye.
çok iyi düşünülmüş.
ayrıca adamlar nasıl suç kisiseldiri oturtmuslar. hayran kaldım
danimarkalılarin böyle zorlayıcı konuları seçmesi çok hoşuma gidiyor.
film bir konuyu yapılabilecek en güzel şekilde değerlendiriyor.
filmde herkes haklı. lucas haklı. buna inanmakta zorluk çeken ama inanmaktan kendini alamayan baba haklı, çocuğu dikkate almak zorunda olan öğretmen haklı, başka çocuklu ailelerin karşı tarafta olması haklı.. muazzam bir bakış açısı. tarafsız.
filmin lucas hakkında olumlu,olumsuz bir yorum yapmaması gerçekten lucasin yaptığı ya da yapmadığı ile ilgili fikir vermemesi bizi de şüpheye bırakarak filmdeki herkes gibi ne yapacağını bilmez halde bırakıyor. bu seyirciye verilebilecek en güzel hediye.
çok iyi düşünülmüş.
ayrıca adamlar nasıl suç kisiseldiri oturtmuslar. hayran kaldım
devamını gör...
8.
yani mads mikkelsen hayranları tarafından fazla abartılan bi film..
en hoş yanı toplumsal eleştirinin belgesel soğukluğunda verilmiş olması.. av ve avcılık kavramlarının* toplumsal yapı içinde anlatımı ise zayıf.. hele ki son sahnede verilen mesaj oldukça yüzeysel. ayrıca tüm belirsizliğin kilisede ortadan kalkması, "tanrım yüce isa aşkına kalbimi aç'' kelamıyla beraber elemanın lucas'ın masum olduğunu anlaması ve lucas'a inanan tek kişinin de oğlunun vaftiz babası olması filme dini bi boyut katıyo.
gerçekliğin toplumsal inşasıyla alakalı, daha doğrusu gerçeklik dediğimiz şeyin kollektif bir inşa olduğu mesajı ise gayet hoş ve rahatsız edici. alın size toplum sözleşmesi der gibi godot'cuların suratına fırlatmış senarist. çocuk tacizi seçilmiş olması da gayet hoş bi detay çünkü bütün aydınlanmacılara en direkt ve radikal olarak şu mesajı veriyo : aydınlanma toplumları bağlı oldukları sözleşmelerle gerçekliğe sahip olma illüzyonuna terk edilmiş ve bu illüzyonda kendini avcı zannetsen de aslında avsın*. lucas'ın inşa edilmiş gerçekliği hem beraber yaşadığı ona inanmayan dostları hem de çocuk taciziyle itham edilmiş olması. her iki durumda da illüzyonun içinde ve aslında hep o iki durumun içinde yaşıyo. bu anlatım ve yansıtılan soğukluk fevkalade.
en hoş yanı toplumsal eleştirinin belgesel soğukluğunda verilmiş olması.. av ve avcılık kavramlarının* toplumsal yapı içinde anlatımı ise zayıf.. hele ki son sahnede verilen mesaj oldukça yüzeysel. ayrıca tüm belirsizliğin kilisede ortadan kalkması, "tanrım yüce isa aşkına kalbimi aç'' kelamıyla beraber elemanın lucas'ın masum olduğunu anlaması ve lucas'a inanan tek kişinin de oğlunun vaftiz babası olması filme dini bi boyut katıyo.
gerçekliğin toplumsal inşasıyla alakalı, daha doğrusu gerçeklik dediğimiz şeyin kollektif bir inşa olduğu mesajı ise gayet hoş ve rahatsız edici. alın size toplum sözleşmesi der gibi godot'cuların suratına fırlatmış senarist. çocuk tacizi seçilmiş olması da gayet hoş bi detay çünkü bütün aydınlanmacılara en direkt ve radikal olarak şu mesajı veriyo : aydınlanma toplumları bağlı oldukları sözleşmelerle gerçekliğe sahip olma illüzyonuna terk edilmiş ve bu illüzyonda kendini avcı zannetsen de aslında avsın*. lucas'ın inşa edilmiş gerçekliği hem beraber yaşadığı ona inanmayan dostları hem de çocuk taciziyle itham edilmiş olması. her iki durumda da illüzyonun içinde ve aslında hep o iki durumun içinde yaşıyo. bu anlatım ve yansıtılan soğukluk fevkalade.
devamını gör...
9.
bir thomas vintenberg filmidir.
filmin senaryosunu yönetmen thomas vintenberg another round filminde de birlikte çalıştığı tobias lindholm ile birlikte yazmıştır. film yabancı dilde en iyi film oscarına aday olurken başrol oyuncusu mads mikkelsen cannes film festivalinde en iyi oyuncu ödülünü kazanmıştır. bu festivalde yönetmen thomas vintenberg de adaylık kazanmıştır.
dünya o kadar zor bir yer ki. başınıza ne zaman ne geleceğini bilme ihtimaliniz asla olmuyor. bazen basit bir hata, küçük bir yalan ya da size sıradan gelen bir düşüncesizlik sizin ya da başka insanların hayatını mahvedebiliyor. ben böyle hikayelere denk geldiğimde aklıma her zaman sabahattin ali’nin ayran isimli muhteşem öyküsü gelir nedense.
bir anaokulu öğretmeni olan lucas’ın başına da böyle bir olay geliyor işte. tam işleri yoluna koyduğunu düşünürken bir anda çocuk tacizi gibi berbat bir suçla itham ediliyor. seyirci onun suçlu olmadığını bilse de film boyunca en yakınındaki insanlar bile ona inanmıyor ve güvenmiyor.
toplumsal olarak inşa ettiğimiz her şey kumdan bir kale gibi yıkılabiliyor bazen. bazen hiç beklemediğimiz bir anda ava dönüşebiliyoruz.
filmin senaryosunu yönetmen thomas vintenberg another round filminde de birlikte çalıştığı tobias lindholm ile birlikte yazmıştır. film yabancı dilde en iyi film oscarına aday olurken başrol oyuncusu mads mikkelsen cannes film festivalinde en iyi oyuncu ödülünü kazanmıştır. bu festivalde yönetmen thomas vintenberg de adaylık kazanmıştır.
dünya o kadar zor bir yer ki. başınıza ne zaman ne geleceğini bilme ihtimaliniz asla olmuyor. bazen basit bir hata, küçük bir yalan ya da size sıradan gelen bir düşüncesizlik sizin ya da başka insanların hayatını mahvedebiliyor. ben böyle hikayelere denk geldiğimde aklıma her zaman sabahattin ali’nin ayran isimli muhteşem öyküsü gelir nedense.
bir anaokulu öğretmeni olan lucas’ın başına da böyle bir olay geliyor işte. tam işleri yoluna koyduğunu düşünürken bir anda çocuk tacizi gibi berbat bir suçla itham ediliyor. seyirci onun suçlu olmadığını bilse de film boyunca en yakınındaki insanlar bile ona inanmıyor ve güvenmiyor.
toplumsal olarak inşa ettiğimiz her şey kumdan bir kale gibi yıkılabiliyor bazen. bazen hiç beklemediğimiz bir anda ava dönüşebiliyoruz.
devamını gör...
10.
thomas vinterberg tarafından yönetilen ve mads mikkelsen'in oyunculuğuna bir kez daha hayran olunabilecek bir dram filmi.
film, danimarkadaki küçük bir kasabada geçer ve anaokulunda öğretmenlik yapan lucas'ın yanlış anlaşılma sonucu pedofili olarak görülmesini konu alır. ele aldığı konunun derinliği ve toplum psikolojisinin insanda yaratabileceği etkilerin fazlasıyla iyi gözlemlenebileceği bir film olduğunu düşünüyorum.
filmi izlerken afalladığım çok fazla yer oldu. öyle bir şey ki hangi karakteri haksız bulup bulamadığınızı bile anlamayabiliyorsunuz. herkes kendince haklı gibi gözüküyor, ortada pedofili gibi büyük bir suçlama varken bu durumun iftira olabileceği ya da küçük bir kızın hayal ürünü olabilmesi durumu kimsenin aklına bile gelmiyor.
ne yazık ki filmdeki karakterlerin yerinde ben olsaydım benim yapacağım şey de farklı bir şey olamazdı sanırsam, belki de yaşadığım dönemden kaynaklıdır, bilmiyorum.
filmdeki karakterleri tam olarak haksız bulamıyor olma sebebim de tam olarak bu, toplum psikolojisi de olsa böyle bir şeyin var olabilme ihtimali, var olmasına rağmen insanların bunu fark edememe ihtimali fazlasıyla korkunç.
bu kadar büyük bir iftiraya maruz bırakılmak ise tahmin etmek bile istemeyeceğim bir durum.
lucas karakterinin psikolojisine nasıl etki ettiğini gözlemlemek , gitgide çöküşüne tanık olmak, dışlanmak, insanların güvenini kaybetmek, onurunu kaybetmek, hepsinden kötüsü ise iftiraya maruz bırakıldığı pedofili konusunda kendisini kanıtlayabileceği hiçbir şeyin elinde olmaması durumu ölüm gibi bir şeymiş aslında, film bunu bir kez daha fark etmeme vesile oldu.
filmin son kısmında lucas aslında ne yaparsa yapsın bazı kişiler için hâlâ pedofili olarak gözükeceğini anlayabiliyoruz, onu yapmadığı bir şey için bile affetmeyecek olan insanların varlığını bilerek yaşamanın insanın kendisinden şüphe etmesini bile sağlayabileceğini düşünüyorum.
yüksek ihtimalle birçok kez izleyeceğim bir film olacak, etkileyiciliği ve insanda düşündürdüğü şeyler fazlasıyla önemliydi benim için.
film, danimarkadaki küçük bir kasabada geçer ve anaokulunda öğretmenlik yapan lucas'ın yanlış anlaşılma sonucu pedofili olarak görülmesini konu alır. ele aldığı konunun derinliği ve toplum psikolojisinin insanda yaratabileceği etkilerin fazlasıyla iyi gözlemlenebileceği bir film olduğunu düşünüyorum.
filmi izlerken afalladığım çok fazla yer oldu. öyle bir şey ki hangi karakteri haksız bulup bulamadığınızı bile anlamayabiliyorsunuz. herkes kendince haklı gibi gözüküyor, ortada pedofili gibi büyük bir suçlama varken bu durumun iftira olabileceği ya da küçük bir kızın hayal ürünü olabilmesi durumu kimsenin aklına bile gelmiyor.
ne yazık ki filmdeki karakterlerin yerinde ben olsaydım benim yapacağım şey de farklı bir şey olamazdı sanırsam, belki de yaşadığım dönemden kaynaklıdır, bilmiyorum.
filmdeki karakterleri tam olarak haksız bulamıyor olma sebebim de tam olarak bu, toplum psikolojisi de olsa böyle bir şeyin var olabilme ihtimali, var olmasına rağmen insanların bunu fark edememe ihtimali fazlasıyla korkunç.
bu kadar büyük bir iftiraya maruz bırakılmak ise tahmin etmek bile istemeyeceğim bir durum.
lucas karakterinin psikolojisine nasıl etki ettiğini gözlemlemek , gitgide çöküşüne tanık olmak, dışlanmak, insanların güvenini kaybetmek, onurunu kaybetmek, hepsinden kötüsü ise iftiraya maruz bırakıldığı pedofili konusunda kendisini kanıtlayabileceği hiçbir şeyin elinde olmaması durumu ölüm gibi bir şeymiş aslında, film bunu bir kez daha fark etmeme vesile oldu.
filmin son kısmında lucas aslında ne yaparsa yapsın bazı kişiler için hâlâ pedofili olarak gözükeceğini anlayabiliyoruz, onu yapmadığı bir şey için bile affetmeyecek olan insanların varlığını bilerek yaşamanın insanın kendisinden şüphe etmesini bile sağlayabileceğini düşünüyorum.
yüksek ihtimalle birçok kez izleyeceğim bir film olacak, etkileyiciliği ve insanda düşündürdüğü şeyler fazlasıyla önemliydi benim için.
devamını gör...