animasyon film
her yerin renkli olduğu, capcanlı, hayvanların konuşabildiği bir dünya koyuyorlar önümüze. bazen de öyle espriler dönüyor ki sanki yetişkin izleyicilere ithafen. sadece çocuklar icin olduğunu asla düşünmüyorum. bir film izleyeceksem ve animasyonu varsa orijinalinden bile vazgeçebiliyorum. o tatlı dünya her zaman içine çekiyor insanı. madem bu kadar övdük birkaç da örnek vermeden olmaz.
köfte yağmuru
2009'da yapılmış 34 sayfalık bir çocuk kitabından uyarlamadır.
lilo & stitch
2002 çıkışlı bu filmde küçük bir kız ve minik uzaylısı maceralar yaşıyor.
wall-e
bayılırım kendisine. 2008'de andrew stanton‘un sıcacık filmidir.
ters yüz
yine çok bilindik ama sıkmayan bir tanesi bu da. 2015'te cıkmış neşe ve mutsuzluk gibi duyguları bizimle konuşturmustur.
alice harikalar diyarında
1951 yapımı amerikan animasyon ve müzikal macera filmidir. kitabına aşina olduğumuz bu eseri disney'in gözünden de izleyebiliyoruz.
notre dame'ın kamburu
fransız yazar victor hugo'nun ölümsüz eserini konu alır. 1996 yılında disney stüdyolarında hazırlanmış harika bir filmdir.
köfte yağmuru
2009'da yapılmış 34 sayfalık bir çocuk kitabından uyarlamadır.
lilo & stitch
2002 çıkışlı bu filmde küçük bir kız ve minik uzaylısı maceralar yaşıyor.
wall-e
bayılırım kendisine. 2008'de andrew stanton‘un sıcacık filmidir.
ters yüz
yine çok bilindik ama sıkmayan bir tanesi bu da. 2015'te cıkmış neşe ve mutsuzluk gibi duyguları bizimle konuşturmustur.
alice harikalar diyarında
1951 yapımı amerikan animasyon ve müzikal macera filmidir. kitabına aşina olduğumuz bu eseri disney'in gözünden de izleyebiliyoruz.
notre dame'ın kamburu
fransız yazar victor hugo'nun ölümsüz eserini konu alır. 1996 yılında disney stüdyolarında hazırlanmış harika bir filmdir.
devamını gör...
mirkelam
anacığım sayesinde şarkılarıyla tanıştığım ve çok sevdiğim sanatçıdır. asıl adı fergan mirkelam'dır. bir aralar tarkan'a kafa tutarken gizemli bir şekilde (?) ortadan kaybolmuştur. sabancıların damadı olmuştu en son.
(bkz: koşan adam)
(bkz: koşan adam)
devamını gör...
baban kırılmasın diye imdbsi 3 olan aksiyon filmi izlemek
ilk başta isteksiz olduğum ama sonradan kendimi kaptırdığım filmler var . sanırım babamla yaptığım tek aktivite diye böyle keyifli oluyor
devamını gör...
yazarların itiraf köşesi
bu hayat bir tiyatro sahnesi ve bunu artık görüyorum. bazen olanları yukarıdan izliyorum. komik geliyor. anlamsız ve boş. her şey kuralına göre. senaryo dışına da çıkmak yok. istesen de çıkamazsın. lol. koca bir saç ma lık.
devamını gör...
karakteri çekici olan insan
çekicilik konusunda illa ki hepimizin belli başlı kriterleri vardır. işte gözü şu renk olsun, boyu şu kadar, böyle davransın, bunu yapmasın gibisinden ama bazı insanlar var ki adamın karakteri çekici.
ne yaparsa yapsın çekici geliyor. daha doğrusu hiçbir şey yapmasa bile çekici oluyor bu insanlar. bakıyorsun güzel mi, yakışıklı mı? eh işte, belki de değil ama hareketleri, tavırları, tepkileri. belli bir duruşu var ve değişmiyor. değişse de değişmiyor.
hepimizin elbette ki bir duruşu var hayatta. bazen kimi yerlerde, kimilerinin yanında daha farklıdır bazen de hep aynıdır ama bu tür insanların duruşları, hâlleri, tavırları değişse bile karşısındaki insana karşıı (yalakalıktan bahsetmiyorum tabiki) hep içinde bir aura var ve onu görebiliyorsunuz.
hatta çekici olmak değil, çok karakteristik bir karakterleri var bu kişilerin. bir tek onda görebileceğiniz zevkleri, huyları veya alışkanlıkları. gittikleri her yere farklarını da götürürler ve en önemlisi o kadar kendileri oluyorlar ki özgünlük tavan. hani bu saydıklarımı düşününce zaten böyle olan insan çekici gelir diyebiliriz ama böyle olan her insan çekici gelse bile "karakteri "çekici olmuyor. doğuştan böyle olan kişilerin karakteri çekiyor. yaptığı şeyler hoşunuza gitmeye başlıyor. kişi beden dilini, diksiyonu oturtmuş; davranışları, sözleri çok güzel ve kendisi de güzellik veya yakışıklılık anlamında zirve olsa bile bu kişiler onun önüne geçebiliyor. bahsettiğim kişiler de çok iyi bir şekilde beden dilini, diksiyonu, davranışlarını yansıtabiliyor ama kendini kontrol etmesine gerek kalmıyor kişinin doğal hali böyle çünkü sadece kendisi oluyor ve bu da döngü halinde hoş geliyor göze ya da saçma davranışları bile gözünüze güzel gelebiliyor. ama aslında o insanın içinde olan bir şey çekiyor sizi. aura desek? tam karşılamıyor sanki çünkü aura da bir yere kadar eğer insan altını dolduramıyorsa sıkmaya başlıyor. zannediyorum böyle bir auraya sahip olup da altını doldurabilmiş kişiler diyebiliriz.
neyse, var böyle kişiler.
ne yaparsa yapsın çekici geliyor. daha doğrusu hiçbir şey yapmasa bile çekici oluyor bu insanlar. bakıyorsun güzel mi, yakışıklı mı? eh işte, belki de değil ama hareketleri, tavırları, tepkileri. belli bir duruşu var ve değişmiyor. değişse de değişmiyor.
hepimizin elbette ki bir duruşu var hayatta. bazen kimi yerlerde, kimilerinin yanında daha farklıdır bazen de hep aynıdır ama bu tür insanların duruşları, hâlleri, tavırları değişse bile karşısındaki insana karşıı (yalakalıktan bahsetmiyorum tabiki) hep içinde bir aura var ve onu görebiliyorsunuz.
hatta çekici olmak değil, çok karakteristik bir karakterleri var bu kişilerin. bir tek onda görebileceğiniz zevkleri, huyları veya alışkanlıkları. gittikleri her yere farklarını da götürürler ve en önemlisi o kadar kendileri oluyorlar ki özgünlük tavan. hani bu saydıklarımı düşününce zaten böyle olan insan çekici gelir diyebiliriz ama böyle olan her insan çekici gelse bile "karakteri "çekici olmuyor. doğuştan böyle olan kişilerin karakteri çekiyor. yaptığı şeyler hoşunuza gitmeye başlıyor. kişi beden dilini, diksiyonu oturtmuş; davranışları, sözleri çok güzel ve kendisi de güzellik veya yakışıklılık anlamında zirve olsa bile bu kişiler onun önüne geçebiliyor. bahsettiğim kişiler de çok iyi bir şekilde beden dilini, diksiyonu, davranışlarını yansıtabiliyor ama kendini kontrol etmesine gerek kalmıyor kişinin doğal hali böyle çünkü sadece kendisi oluyor ve bu da döngü halinde hoş geliyor göze ya da saçma davranışları bile gözünüze güzel gelebiliyor. ama aslında o insanın içinde olan bir şey çekiyor sizi. aura desek? tam karşılamıyor sanki çünkü aura da bir yere kadar eğer insan altını dolduramıyorsa sıkmaya başlıyor. zannediyorum böyle bir auraya sahip olup da altını doldurabilmiş kişiler diyebiliriz.
neyse, var böyle kişiler.
devamını gör...
normal sözlük’ün çok sıkıcı olması sorunsalı
ben boşuna bir sen eksiktin dememiştim ermolettin kardeş! sağ olasın yüzümü kara çıkarmadın. benim çok eğlendiğim sözlüktür, iddialar asılsız.
devamını gör...
islam barış dinidir
islam kan dinidir. kafa kesme dinidir. ya da o amaçla kullanılıyor. allahu ekber allahuu ekberrr diyerek motorlu testereyle suçsuz insanların başını gövdesinden ayırıp, kestiği kafayla top gibi futbol oynayanları, çok gördüm.
devamını gör...
sorunlu kadınlardan hoşlanmak
“sorunlu” ifadesi cinsiyetsiz bir söylemdir, aslında. kişinin kendi ile verdiği mücadelenin dışarıya yansıması onun çevresi tarafından “sorunlu” olarak algılanmasına neden olur.
kaostan beslenen, mücadeleden hoşlanan, değiştirip dönüştürebileceğini düşünen bireyler “sorunlu” kişinin yanında olarak kendilerini meşgul ederler.* sorununu çözebileceğini düşündüğü için orada olanlar hem destek olmak hem de alttan alta kendini önemli hissetmek için oradadır.
öfkesi kendinden mütevellit kadınlardan, korkmayınız.
(bkz: mütevellit)
kaostan beslenen, mücadeleden hoşlanan, değiştirip dönüştürebileceğini düşünen bireyler “sorunlu” kişinin yanında olarak kendilerini meşgul ederler.* sorununu çözebileceğini düşündüğü için orada olanlar hem destek olmak hem de alttan alta kendini önemli hissetmek için oradadır.
öfkesi kendinden mütevellit kadınlardan, korkmayınız.
(bkz: mütevellit)
devamını gör...
#teravihyasağınıkaldırın
kaldırın da ölmüş ebenizle karşılaşın.
devamını gör...
zımbırtı
sözlükte "telli bir çalgının acemice çalınışından çıkan uyumsuz, çirkin ses." anlamına gelen sözcüktür.
devamını gör...
normal sözlük yazarlarının karalama defteri
hayata bakış açımızı değiştiren bazen bir kitaptır, bazen bir filmdir, bazen yeni tanıştığın biri yada hep gördüğün konuştuğun birinin bir cümlesidir. çünkü hepsinde yaşanan bir hikaye vardır.
bizde öyle ufuk açarlar ki aslında dert ettiğimiz şeylerin yüzeyselliği ile bizi yüzleştirirler. kitabı kapatınca, film bitince yada sohbet bitince içinizdeki boşlukta uçan deli sorular başlar.
yada eskilerin dediği gibi başımıza gelen bir musibet bin nasihattan daha hayırlı olabiliyor. öyle bir olay yaşarız ki önceliklerimiz, dertlerimiz o kadar basit kalır ki..
anlayanın bir şekilde önem dereceleri değişiyor. hemen sonrasında yüzeysellikten uzak başka dertler ediniyorsunuz.
işte o dertleriniz o meraklarınız hayatınızı değiştiriyor. sizi başka biri yapıyor..
anlayanın dedim herkes de aynı etkiyi yapmadığını bire bir gözlemledim hayatımda, her insan gerçekten çok farklı, dolayısıyla her insanda etkide çok farklı oluyor.
hayata at gözlükleri bakmamak için, gerçekten okumak, bakmak, görmek, konuşmak, dinlemek gerekiyor.
bizde öyle ufuk açarlar ki aslında dert ettiğimiz şeylerin yüzeyselliği ile bizi yüzleştirirler. kitabı kapatınca, film bitince yada sohbet bitince içinizdeki boşlukta uçan deli sorular başlar.
yada eskilerin dediği gibi başımıza gelen bir musibet bin nasihattan daha hayırlı olabiliyor. öyle bir olay yaşarız ki önceliklerimiz, dertlerimiz o kadar basit kalır ki..
anlayanın bir şekilde önem dereceleri değişiyor. hemen sonrasında yüzeysellikten uzak başka dertler ediniyorsunuz.
işte o dertleriniz o meraklarınız hayatınızı değiştiriyor. sizi başka biri yapıyor..
anlayanın dedim herkes de aynı etkiyi yapmadığını bire bir gözlemledim hayatımda, her insan gerçekten çok farklı, dolayısıyla her insanda etkide çok farklı oluyor.
hayata at gözlükleri bakmamak için, gerçekten okumak, bakmak, görmek, konuşmak, dinlemek gerekiyor.
devamını gör...
ayın en çalışkan 10 yazarı hakkında ne dediler
yüzde 80 i kadın olan liste. liyakat yok. tanımların içeriğini geçtim 'höt' yazsa 50 like alacak kişiler ilk 3 hele. müthiş güvenilirliği tam liste. liste gibi liste.
devamını gör...
zaman
ileri akan, geriye dönüşü mümkün olmayan, dördüncü boyut olarak da adlandırılan, insancıkların temel ve en kıymetli birimidir.. adamına göre ilaçtır, sıkıntıdır, değerlendirilmesi gerekir, yaşlılıktır, geri dönülmezliktir, acıtır, pişmanlıktır, bulunmazdır, geri sayımdır..
devamını gör...
on iki olympos tanrısı
hepsinin her canlıdan çocuğu olan çılgın ekip
devamını gör...
şeyh said'i anan tip
asla anlam veremeyeceğim tip.
bunlar genelde tatlı su solcusu olur madem solcusun neden cihatcıyı anıyosun?madem cihatcıyı andın akşama alkol storysi niye atıyosun?
sonra bizim gibi temiz düzgün solcularla bunları aynı keye koyuyorlar
edit:ciddiyim bana kanıt gösterin said şöyle haklıydı deyin amacım kavga etmek değil olamaz da amacım tartışıp görüş alışverişi yapmak.
bunlar genelde tatlı su solcusu olur madem solcusun neden cihatcıyı anıyosun?madem cihatcıyı andın akşama alkol storysi niye atıyosun?
sonra bizim gibi temiz düzgün solcularla bunları aynı keye koyuyorlar
edit:ciddiyim bana kanıt gösterin said şöyle haklıydı deyin amacım kavga etmek değil olamaz da amacım tartışıp görüş alışverişi yapmak.
devamını gör...
dünyanın en güzel şiiri
seni anlatabilmek seni
iyi çocuklara
kahramanlara
seni anlatabilmek seni
namussuza
haldan bilmez
kahpe yalana
art arda kaç zemheri
kurt uyur
kuş uyur
zindan uyurdu
dışarda gürül gürül akan bir dünya
bir ben uyumadım
kaç leylim bahar
hasretinden prangalar eskittim
saçlarına kan gülleri takayım
bir o yana
bir bu yana
seni bağırabilsem seni
dipsiz kuyulara
akan yıldıza
bir kibrit çöpüne varana
okyanusun en ıssız dalgasına
düşmüş bir kibrit çöpüne
yitirmiş tılsımını ilk sevmelerin
yitirmiş öpücükleri
payı yok
apansız inen akşamdan
bir kadeh, bir cıgara
dalıp gidene
seni anlatabilsem seni
yokluğun cehennemin öbür adıdır
üşüyorum kapama gözlerini... *
iyi çocuklara
kahramanlara
seni anlatabilmek seni
namussuza
haldan bilmez
kahpe yalana
art arda kaç zemheri
kurt uyur
kuş uyur
zindan uyurdu
dışarda gürül gürül akan bir dünya
bir ben uyumadım
kaç leylim bahar
hasretinden prangalar eskittim
saçlarına kan gülleri takayım
bir o yana
bir bu yana
seni bağırabilsem seni
dipsiz kuyulara
akan yıldıza
bir kibrit çöpüne varana
okyanusun en ıssız dalgasına
düşmüş bir kibrit çöpüne
yitirmiş tılsımını ilk sevmelerin
yitirmiş öpücükleri
payı yok
apansız inen akşamdan
bir kadeh, bir cıgara
dalıp gidene
seni anlatabilsem seni
yokluğun cehennemin öbür adıdır
üşüyorum kapama gözlerini... *
devamını gör...
john william godward
1861-1922 yılları arasında yaşamış, victorian neoklasisizmin önemli temsilcilerinden, ingiliz ressam.
utangaç bir kişiliği olmasına rağmen sir lawrence alma-tadema ile tanışması ona yardımcı olmuş, eserleri kraliyet sanat akademisi'nde sergilenmeye başlamıştır. ailesinin isteklerine rağmen sanat eğitimi almaya başlaması ailesinin onu reddetmesine ve ona ait tüm resimleri, belgeleri yok etmelerine sebep olmuştur.
1910'larda picasso'nun modern tarzının daha popüler olmasıyla eserlerini satmakta zorluk çekmeye başlamış, eserleri zamanı geçmiş ve eski olarak nitelendirilmeye, eleştirilmeye başlanmıştır.
61 yaşında, ardında dünyanın kendisi ve picasso için çok küçük olduğunu söyleyen bir not bırakarak intihar etmiştir.
eserlerinde çok güzel kadınları çok güzel manzaralar önünde çizmiştir. bu kadınlar bazen hayvan postları üzerinde düşünceli bir şekilde yatarken dolce far niente (1904), bazen sadece bir çiçeğe bakarak kim bilir neyi düşlüyorlar. summer flowers (1903)
kadınların masumane duruşları, bakışları ve düşünceli yüzleri üzerinden eserin konusunu çok etkileyici bir şekilde yansıtabilmiş ressam. eserlerine bakarken insanın geriye ışınlanıp güzel bir deniz manzarası önünde tüm gün hiç bir şey yapmadan oturası geliyor.
ayrıca eserlerdeki kıyafetler ve özellikle renk tonları beni benden alıyor. şu elbisedeki morun rengini başka bir yerde görmedim.
bir kaç eserini iliştireyim:
when the heart is young (1902)
the love letter (1913)
dolce far niente (1897)
the quiet pet (1906)
daha fazla eserini görmek için buradan
kaynak
utangaç bir kişiliği olmasına rağmen sir lawrence alma-tadema ile tanışması ona yardımcı olmuş, eserleri kraliyet sanat akademisi'nde sergilenmeye başlamıştır. ailesinin isteklerine rağmen sanat eğitimi almaya başlaması ailesinin onu reddetmesine ve ona ait tüm resimleri, belgeleri yok etmelerine sebep olmuştur.
1910'larda picasso'nun modern tarzının daha popüler olmasıyla eserlerini satmakta zorluk çekmeye başlamış, eserleri zamanı geçmiş ve eski olarak nitelendirilmeye, eleştirilmeye başlanmıştır.
61 yaşında, ardında dünyanın kendisi ve picasso için çok küçük olduğunu söyleyen bir not bırakarak intihar etmiştir.
eserlerinde çok güzel kadınları çok güzel manzaralar önünde çizmiştir. bu kadınlar bazen hayvan postları üzerinde düşünceli bir şekilde yatarken dolce far niente (1904), bazen sadece bir çiçeğe bakarak kim bilir neyi düşlüyorlar. summer flowers (1903)
kadınların masumane duruşları, bakışları ve düşünceli yüzleri üzerinden eserin konusunu çok etkileyici bir şekilde yansıtabilmiş ressam. eserlerine bakarken insanın geriye ışınlanıp güzel bir deniz manzarası önünde tüm gün hiç bir şey yapmadan oturası geliyor.
ayrıca eserlerdeki kıyafetler ve özellikle renk tonları beni benden alıyor. şu elbisedeki morun rengini başka bir yerde görmedim.

bir kaç eserini iliştireyim:
when the heart is young (1902)
the love letter (1913)
dolce far niente (1897)
the quiet pet (1906)
daha fazla eserini görmek için buradan
kaynak
devamını gör...
jean paul sartre
fransız, varoluşçuluğun zirve ismi. varlık ve hiçlik, akıl çağı, bulantı gibi dorukta yer alan eserler ortaya koymuştur. okur yaşamınızı ''sartre okumadan önce ve sonra'' olarak ikiye ayırmanız mümkündür.
"nous sommes condamné a vivre" : yaşamaya mahkumuz diyerek intiharın aslında hayattan bir kaçış değil, onu reddediş biçimi olduğunu söylemiştir.
ona göre her birey var olan sınırlı düşüncelerle yetinmeden ve onlara aldırmadan kendi değer yargılarını ortaya koymalıdır. çünkü var olan sınırlı düşüncelerle, kurallarla, göreneklerle yaşayan bir insan zihni asla özgürleşemez. bu da varoluş çabasına terstir. çünkü o durumda insan bağımsız bir varlık değil bir makinedir.
"nous sommes condamné a vivre" : yaşamaya mahkumuz diyerek intiharın aslında hayattan bir kaçış değil, onu reddediş biçimi olduğunu söylemiştir.
ona göre her birey var olan sınırlı düşüncelerle yetinmeden ve onlara aldırmadan kendi değer yargılarını ortaya koymalıdır. çünkü var olan sınırlı düşüncelerle, kurallarla, göreneklerle yaşayan bir insan zihni asla özgürleşemez. bu da varoluş çabasına terstir. çünkü o durumda insan bağımsız bir varlık değil bir makinedir.
devamını gör...