kabak kızartması
normalde sevmediğim ama annemin bir yerden (kesin yemek programıdır) öğrendiği tarifle yaptığı şeklini bayılarak yediğim kızartma çeşidi.
tarife gelecek olursam; ince dilimlenmiş kabakları, kaynamış suya atıyoruz (ocağın altı yanıyor olacak) ve biraz karıştırıp çok bekletmeden (kabaklar kendini salmadan biraz yumuşayınca) alıyoruz. süzdükten sonra soğuk sudan geçirip pişme süresini durmasını sağlayıp iyice soğuması için bir köşede beklemeye bırakıyoruz. soğuyan kabak dilimlerini un ve su ile hazırladığımız bulamaça iyice buladıktan kızgın yağa atıp kızarınca alıyoruz. üzerine sos olarak ise, sarımsaklı yoğurt ve dereotunu karıştırıp ister üstüne dökerek ister banarak tüketiyoruz.

çıtır çıtır çok güzel oluyor ve undan dolayı da kabak yediğiniz pek anlaşılmıyor. sıcak ya da soğuk tüketmek mümkün. ikisi de ayrı güzel. sadece sıcakken çıtır, soğuyunca yumuşak oluyor. damak zevkinize göre artık.
kabak çiçeğini de (bilmeyenler için her kabağın çiçeği yenmiyor bu arada, dolma yapılan çiçekten yapılabilir) benzer şekilde kızartıp (bu sefer haşlamadan) aynı sosla tüketiyoruz. o da çok güzel oluyor. ikisi de kahvaltıda, yemek yanında garnitür ya da rakı mezesi olarak tüketmek mümkün.
son olarak zahmetli gibi gözükse de aslında çok kolay. anlatırken ve okurken öyle görünüyor sadece. kabak sevmeyenlere kesinlikle tavsiye ederim.
tarife gelecek olursam; ince dilimlenmiş kabakları, kaynamış suya atıyoruz (ocağın altı yanıyor olacak) ve biraz karıştırıp çok bekletmeden (kabaklar kendini salmadan biraz yumuşayınca) alıyoruz. süzdükten sonra soğuk sudan geçirip pişme süresini durmasını sağlayıp iyice soğuması için bir köşede beklemeye bırakıyoruz. soğuyan kabak dilimlerini un ve su ile hazırladığımız bulamaça iyice buladıktan kızgın yağa atıp kızarınca alıyoruz. üzerine sos olarak ise, sarımsaklı yoğurt ve dereotunu karıştırıp ister üstüne dökerek ister banarak tüketiyoruz.

çıtır çıtır çok güzel oluyor ve undan dolayı da kabak yediğiniz pek anlaşılmıyor. sıcak ya da soğuk tüketmek mümkün. ikisi de ayrı güzel. sadece sıcakken çıtır, soğuyunca yumuşak oluyor. damak zevkinize göre artık.
kabak çiçeğini de (bilmeyenler için her kabağın çiçeği yenmiyor bu arada, dolma yapılan çiçekten yapılabilir) benzer şekilde kızartıp (bu sefer haşlamadan) aynı sosla tüketiyoruz. o da çok güzel oluyor. ikisi de kahvaltıda, yemek yanında garnitür ya da rakı mezesi olarak tüketmek mümkün.
son olarak zahmetli gibi gözükse de aslında çok kolay. anlatırken ve okurken öyle görünüyor sadece. kabak sevmeyenlere kesinlikle tavsiye ederim.
devamını gör...
eşlerini kaybetmiş iki penguenin birbirini teselli etmesi
sizi mutlu eden tebessümle bakacağınız iki penguenin fotoğrafıdır yılın fotoğrafı seçilmiş.
fotoğraftaki penguenlerin ikisi de eşlerini kaybetmişler (kıyamam size lan) eşlerini kaybettikten sonra ışıkları seyrederek birbirlerini teselli ediyorlar.
fotoğrafı çeken abi üç gün penguenlerle vakit geçirmiş bu kareyi yakalamak için. çok hüzünlü güzel bir fotoğraf.
resimag.com/p1/e64f583631a3.jpeg
fotoğraftaki penguenlerin ikisi de eşlerini kaybetmişler (kıyamam size lan) eşlerini kaybettikten sonra ışıkları seyrederek birbirlerini teselli ediyorlar.
fotoğrafı çeken abi üç gün penguenlerle vakit geçirmiş bu kareyi yakalamak için. çok hüzünlü güzel bir fotoğraf.
resimag.com/p1/e64f583631a3.jpeg
devamını gör...
anın fotoğrafı
kemiğimizi alırız, poz veririz.https://media.normalsozluk.com/up/2021/05/29/sp20zyatpoamu0zf.jpg
devamını gör...
ara ara açıp kendi yazdıklarını okuyan yazar
ben de kendi yazdıklarımı okurum. özellikle bilgi tanımlarımı. yanlış bir şey var mı diye kontrol ederim.
devamını gör...
don't fuck with cats
ulan herkes mi aptal, akıl hastası dedirten luka magnotta adlı katilin serüvenini anlatan 3 bölümlük who am i tadında harika belgesel.
benim gibi psikoloji-gerilim türü seviyorsanız mutlaka izlemenizi öneririm.
bir insanın çalkantılı hayatını ve olaylar karşısında psikolojik olarak nasıl değiştiği nasıl katilliğe evrildiği çok güzel anlatılmış.
luka magnotta çok mu zekiydi yoksa etrafında olan herkes çok mu aptaldı*?
luka magnotta dışında o hayvansever grubun mutlaka tedavi görmesi gerekiyor. paylaşılan bir fotoğraftan yola çıkarak bütün şehri google earth dan dolaşıp o fotoğrafın çekildiği yeri bulmaya çalışmak akılı başında olan bir insanın yapacağı cinsten bir şey değil. 1.5 yıl sadece fotoğraflardan iki üç videodan ve fake facebook hesaplarından yola çıkarak kedi katili arayıp ve bunu yaparken de "yanlışlıkla" başka birisini suçlayarak linç edilmesine ve masum bir insanın intiharına sebep oluyorlar. paranoya akıl hastası aptal insanlar luka magnotta'ya bu kadar ilgi gösterip zaten narsist, kişilik bozukluğu olan birine potansiyel katil sıfatını kazandırıyorlar.
bu grup bir insanı öldürdü bir insanın da katil olmasına sebep oldu.
facebook grubunun akıl hastası paranoya insanlardan oluşturduğunu en iyi anne özetlemiş.
" bence hayvan hakları savunucuları utanmalı. polis değiller. sapık gibi takip ediyorlar. o sırada söylediği yerde miymiş diye fotoğraflarına zum yapıyorlar. 'izini sürdük, şunu yaptık. bu fotoğrafı bilmem nerdeki sokak lambasıyla eşleştirdik' diyorlar. delirmişler. liseli gibi davranıyorlar, internet yoluyla bir insanı mahvediyorlar. hem çok meraklı hem çok saflar. "
bir şey sormak istiyorum. belgeselde luka magnotta'nın annesi many'i anlatırken piton videosunda bir elin kadraja girdiğini söylüyor ve o elin luka'yı tüm bunları yapmaya iten many'nin eli olduğunu söylüyor ama belgeselde many adlı kişinin hiç var olmadığını söyleniyor. peki annenin many'nin eli olduğunu iddia ettiği o el kimin eliydi*
benim gibi psikoloji-gerilim türü seviyorsanız mutlaka izlemenizi öneririm.
bir insanın çalkantılı hayatını ve olaylar karşısında psikolojik olarak nasıl değiştiği nasıl katilliğe evrildiği çok güzel anlatılmış.
luka magnotta çok mu zekiydi yoksa etrafında olan herkes çok mu aptaldı*?
luka magnotta dışında o hayvansever grubun mutlaka tedavi görmesi gerekiyor. paylaşılan bir fotoğraftan yola çıkarak bütün şehri google earth dan dolaşıp o fotoğrafın çekildiği yeri bulmaya çalışmak akılı başında olan bir insanın yapacağı cinsten bir şey değil. 1.5 yıl sadece fotoğraflardan iki üç videodan ve fake facebook hesaplarından yola çıkarak kedi katili arayıp ve bunu yaparken de "yanlışlıkla" başka birisini suçlayarak linç edilmesine ve masum bir insanın intiharına sebep oluyorlar. paranoya akıl hastası aptal insanlar luka magnotta'ya bu kadar ilgi gösterip zaten narsist, kişilik bozukluğu olan birine potansiyel katil sıfatını kazandırıyorlar.
bu grup bir insanı öldürdü bir insanın da katil olmasına sebep oldu.
facebook grubunun akıl hastası paranoya insanlardan oluşturduğunu en iyi anne özetlemiş.
" bence hayvan hakları savunucuları utanmalı. polis değiller. sapık gibi takip ediyorlar. o sırada söylediği yerde miymiş diye fotoğraflarına zum yapıyorlar. 'izini sürdük, şunu yaptık. bu fotoğrafı bilmem nerdeki sokak lambasıyla eşleştirdik' diyorlar. delirmişler. liseli gibi davranıyorlar, internet yoluyla bir insanı mahvediyorlar. hem çok meraklı hem çok saflar. "
bir şey sormak istiyorum. belgeselde luka magnotta'nın annesi many'i anlatırken piton videosunda bir elin kadraja girdiğini söylüyor ve o elin luka'yı tüm bunları yapmaya iten many'nin eli olduğunu söylüyor ama belgeselde many adlı kişinin hiç var olmadığını söyleniyor. peki annenin many'nin eli olduğunu iddia ettiği o el kimin eliydi*
devamını gör...
köyde yaşamak
herkesin ulaşabileceği ama bir ütopya gibi bahsedip durduğu hayal.
öyle romantize edildiği kadar kolay iş değildir sobadan kül almak, sobayı sabahın ayazında kaldırıp yakmak hayvana vs bakıp tarla biçmek o yüzden hiç niyetlenmeyin yazları 10 gün gidin yeter.
öyle romantize edildiği kadar kolay iş değildir sobadan kül almak, sobayı sabahın ayazında kaldırıp yakmak hayvana vs bakıp tarla biçmek o yüzden hiç niyetlenmeyin yazları 10 gün gidin yeter.
devamını gör...
normal sözlük’ün verdiği 1 günlük ceza
bu toplumun olumsuz bir yönü de alınganlıktır abi. yok değerlerime bunu dedi. yok benim hassas yanıma saldırdı. hemen savcılar göreve yönetim göreve. böyle şeyleri aşmak lazım. yazılan şey muhakkak yanlıştır belki çirkindir. . fakat kimse iplemese zaten unutulup gidecek. bu tür şeyleri gündeme taşıyan şey sizin tepkinizdir. tepki göstermezseniz zaten yazmazlar.
eminim yönetim de sözlüğün bilgi ve kültür ile dolup taşımasını istiyor. fakat malzeme bu.
benim sağım solum yok. tarafsızlıktan bertaraf olacak vatandaşım.
eğer burası bir görüşün ağırlıkta olduğu bir yer olursa zaten herkes gider.
eminim yönetim de sözlüğün bilgi ve kültür ile dolup taşımasını istiyor. fakat malzeme bu.
benim sağım solum yok. tarafsızlıktan bertaraf olacak vatandaşım.
eğer burası bir görüşün ağırlıkta olduğu bir yer olursa zaten herkes gider.
devamını gör...
28 şubat normal sözlük darbesi
ankara'ya göktaşı düşmesi hadisesinden daha çok ses getirmiş, bizden sonraki kuşaklara anlatabileceğimiz e darbe kalkışması.
kalkışma esnasında 3 dal sigarasını cömertçe uzatan patagonyalı'ya, nazar değdiren eyluling'e , haber peşinde cephe hatlarına yardıran bir bilen'e, saniyelik istihbari paylaşımlarda bulunan uykusuzkahve ve hazall'a, ban yediğini düşünüp kulağımın çınlamasına sebebiyet veren ve sahipsiz bırakmayan yazarlara teşekkür ediyorum.
kafa sözlük evimiz iko babamız!
adam yine kurtardı.
kalkışma esnasında 3 dal sigarasını cömertçe uzatan patagonyalı'ya, nazar değdiren eyluling'e , haber peşinde cephe hatlarına yardıran bir bilen'e, saniyelik istihbari paylaşımlarda bulunan uykusuzkahve ve hazall'a, ban yediğini düşünüp kulağımın çınlamasına sebebiyet veren ve sahipsiz bırakmayan yazarlara teşekkür ediyorum.
kafa sözlük evimiz iko babamız!
adam yine kurtardı.
devamını gör...
antik çağ anadolu’sunda ana tanrıça tapınımı ve bereket kültü
ana tanrıça
anadolu’nun öz kültü (ana tanrıça) tarih öncesinin en gerilerinden tek tanrılı dinlerin ortaya çıktığı dönemlere kadar uzanan, hatta bu dinlerde de izleri görülebilen inancını, anadolu’nun kendi tarih akışı içinde yansıyan kişiliğinde izlemek gerekir. anadolu’nun en eski tanrı tasarımlarından olan ana tanrıça yaratma eyleminin özü, insanlar için bereket ve çoğalmanın simgesi olarak karşımıza çıkar. toprakların yüceltilmesi, bereketin ve vericiliğin simgesi hâline getirilen ana tanrıça düşüncesinin ilk ortaya çıkışının ilksel kültürlerdeki kadın egemen çağlara rastladığı saplanır.
ünlü bereket tanrıçaları, toprak ana simgeleri, bu çağların “büyük anasıdır". gerçeği mitler aracılığı ile kavrayan ilksel insanın inanışına göre ana tanrıça tüm doğayı kapsar. o, insanın dünyayla girdiği tüm ilişkileri düzenleyen bir ilkedir. ana tanrıça mitoslarında egemen olan döngüsel tanrı anlayışı tüm insana ilişkin eylemlerin ilk nedeni ve kökenidir ve ilerleyen süreçte, o ilk kökenden zaman bakımından ne kadar uzaklaşılırsa uzaklaşılsın, kutsal eylem biçimleri bereket adına sürekli tekrar edilmelidir. ana tanrıça kısaca şöyle anlatılır:
“bir zamanlar gökler, denizler ve kayalar birbirinden ayırt edilemeyecek hâldeymiş fakat birdenbire ortada bir musiki örmüş, gökler ve denizler yine bir kâinat teşkil etmiş, beraber birbirinden ayrılmış. o esrarengiz musiki, ürinom’un (yani kybele’nin) doğduğunu ilan ediyormuş. onun sembolü de aymış.”
inanç varlığı olarak dişilerin kutsallaştırılmasına yol açan bu durumda doğum olayının nedenini bilemeyen eski çağ insanının gözünde, bu eyleme (doğurma işine) doğaüstü gizli güçlerin katıldığına inanmak da doğaldır. doğadaki bu yaratıcı, doğurucu güçlerin, özellikle insanların üreme organları üzerinde yoğunlaştığı ya da yoğunlaşmasını sağlayan inançların yeşerdiği çağlardır bu zamanlar. çağlar boyu egemen olan ana tanrıça’nın anlamsal boyutunun yanı sıra bir de imgesel boyutu vardır.
işte, bu boyut anadolu’daki çayönü, çatalhöyük, hacılar gibi yerleşim merkezlerinde rastlanan kadın heykelciklerinde somutlaşır. bu yerleşimlerde ortaya çıkarılan kadın heykelcikleri, ana tanrıça’ya daha bu dönemlerde tapıldığına işaret etmektedir. anadolu’da toprak ilk onunla sürülmüş, ilk tohum onunla atılmıştı.
tarih öncesinin aydınlanabilen en gerilerine dek gidildiğinde, akdeniz çevresinde, kuzey ülkelerinde, asya içlerindeki tüm kültür ve uygarlıklarda çeşitli isimlerde fakat hep aynı öz ve hep aynı inançta birleşen bir ana tanrıça ile karşılaşılır. kökeninin anadolu olduğu kesinlik kazanan bu tanrıçanın varlığı, hacılar ve çatalhöyük’te yapılan çalışmalar neticesinde m.ö. 6500-7000’lere kadar uzanmaktadır.ana tanrıça ayakta, oturmuş ya da uzanmış olarak tasvir edilir.geniş kalçalı, karınlı, iri göğüslü ve daima çıplaktır. kalça, göğüs ve vurgulanan üreme organı analığı, üremeyi, dişiliği, hayatın sürmesini ve bereketi simgeler. ana tanrıça’nın bu özellikleri kybele’den artemis’e kadar bütün ana tanrıça imgelerinde vardır. ana tanrıça kültüne en eski çağlardan itibaren anadolu’nun her yöresinde rastlanmaktadır. her türlü bolluk ve bereketi sağlayan, bitkilerin ve hayvanların üzerinde büyük kuvvete sahip, tarımı koruyan bu tanrıçanın özellikleri doğal koşullara bağlı olarak gelişmiştir anadolu’nun birçok yerinde çeşitli yerli adlar altında eski ana tanrıça kültü devam etmiştir.

ana tanrıça’nın tapımı ve tarihi:yazılı kaynaklar bize kybele’nin pessinus’taki tapımı üstüne ayrıntılı bilgi verir. tanrıça’ya orada bir idol biçiminde tapınılırdı. bu idol bir “diopetes” yani gökten düştüğü ileri sürülen bir meteorit, bir kara taştı. pessinus’taki tapınağı siyasal güçlerden büsbütün bağımsız bir din merkezi olarak yönetilirdi. bu dinsel yönetimin başında iki baş rahip bulunur, bunların biri attis adını taşır, megabyzos adıyla anılan ikincisi dışardan gelme olması şart koşulan bir yabancıydı. bu iki kral rahibin attis efsanesinde anlatıldığı gibi erkekliklerini tanrıçaya adamış olması gerekiyordu. galloi diye anılan öbür rahiplerin de vecit halinde hadım edilmeleri töredendi. frygia’da yerli bir kült olduğu bütün kaynaklardan belli olan bir rahip devleti özelliğini bölgeye gelip yerleşen bütün yönetimlere karşı korumuştur. tanrıça’nın tapımı ilk defa, yeni taş devri’nde ve sonrasında tanrı ana adını taşıyan ve insan için bereket ve çoğalımın sembolü olan tanrıdır. kybele anadolu’nun en önemli tanrıçasıdır. doğanın doğurucu ve besleyici niteliği onda dile getirilmiş, zamanla kybele doğurganlıktan bolluk, verimlilik ve ürün kaynağı olma niteliği kazanmış ve daha sonraları karşılaşılan tanrıçaların öncüsü olmuştur. frygler bu tanrıçayı öyle benimsediler ki, tüm devlet ve ülkelerini pessinus kybelesi’nin mülkü saydılar. bunun sonucunda, aslında çok köklü bir anadolu tanrıçası olduğu halde kybele tarihe bir fryg tanrıçası olarak geçti; kral midas tanrıçanın oğlu ve pessinus’taki tapınağın kurucusu sayıldı. tapınımı roma imparatorluk çağı’nın içlerine değin sürdü.
kaynak buradan
anadolu’da bereket kültü:
insanoğlu 7 milyon yılı aşan evrimi boyunca çevresinde meydana gelen doğa olaylarını izlemiş ve onları anlamaya çalışmıştır. evriminin erken dönemlerinde insanoğlunun doğa karşısındaki tutumu hep edilgendir. doğayı etkilemeye, çevresini değiştirmeye yönelik bilinen herhangi bir çabası yoktur. günümüzden 1.5 milyon yıl önce ortaya çıkan homo erectus, ateşi kontrollü olarak kullanan ilk insandır. insan evrimi içinde ilk bilinçli avcılık da homo erectus döneminde gerçekleşir. avcılık ve ateşi kullanma, insanoğlunun doğayı değiştirmeye yönelik ilk somut hareketleridir. bu dönemden itibaren insan, doğa karşısındaki edilgen konumundan yavaş yavaş etken konuma doğru yükselir. bereket kültü bu dönüşüm serüveninin en önemli parçalarından birisidir.
anadolu’da bereket kültünün varlığına ilişkin en erken arkeolojik delillerden biri şanlıurfa yakınlarında fırat havzasında yer alan ve m.ö. 7000 yıllarına tarihlenen nevali çöri neolitik yerleşiminde bulunmuştur. kireç taşı kabartmalı bir kap parçasından oluşan bu eserin üzerindeki sahnenin merkezinde ellerini sevinç içinde yukarı doğru kaldırmış, adeta oynar ya da halay çeker pozda iki insan figürü, onların arasında ise çocuk olarak tanımlanabilecek bir figür bulunmaktadır. belki de burada kutsal bir birleşmenin bereketli sonucu olan ve başka bir değişle tanrıların insanlara bir hediyesi olarak değerlendirebileceğimiz çocuğun doğumu kutlanmaktadır. aynı sahnenin solunda boğa boynuzu kabartmasının yer alması da oldukça ilginçtir. özellikle çatalhöyük örneklerinden anladığımız kadarıyla boğa ve boğa boynuzu bereketle ilgili tapınımların ana öğelerinden birisidir.bu nedenle de söz konusu sahnede boğa boynuzunun varlığı eserin bereket kültüyle olan ilişkisini vurgulamaktadır.
neolitik çağ’da bereket kültüne ilişkin en zengin buluntu grubunu konya ili çumra ilçesi yakınlarındaki çatalhöyük yerleşimi verir. m.ö. 6500-5500 yıllarında yerleşime sahne olan çatalhöyük’te ele geçen bereketle ilişkili en tanınmış eser tahtta oturan ana tanrıça heykelciğidir. kol koyma yerleri aslan ya da kaplan kabartması şeklindeki tahtta oturan tanrıçanın bacakları arasında bir çocuk başı bulunmaktadır. bu eserde tanrıça yine bereketin simgesi olan çocuğu doğururken betimlenmiştir.
çatalhöyük’te bulunmuş, m.ö.6. binin ilk yarısına tarihlenen heykelcikte bu kez ana tanrıça bir fallus (phallus) biçiminde betimlenmiştir. burada da ana tanrıçaya fallus şekli verilerek erkeğin yaratma sürecindeki rolü vurgulanmış olmalıdır.
çatalhöyük’te bulunan bir kabartma ve hacılar’da ele geçen bir heykelcik neolitik çağ bereket kültünün başka bir yönüne ışık tutar. çatalhöyük’te bulunan kabartma tam ortasından geçen derin bir çizgiyle iki sahneye ayrılmıştır .soldaki birinci sahnede tanrı ve tanrıça olarak yorumlanan birbirine sarılmış iki yetişkin insan figürü, sağdaki ikinci sahnede ise, kucağında çocuk tutan bir kadın betimlenmiştir.
burdur yakınlarındaki hacılar yerleşiminde ele geçmiş geç neolitik döneme (m.ö. 5600) ait heykelcikte ise bir kadın ve bir erkek figür birbirlerine sarılmış halde yatar pozda betimlenmiştir. insanoğlu neolitik dönemin erken evrelerinden itibaren doğayı tanrı ve tanrıçanın kişiliğinde taklit ederek onun yaratma sürecini hızlandırmaya ve mevsimsel döngünün sürekliliğini garanti altına almaya çalışmıştır. bu uğraşın sonunda tanrı ve tanrıçanın cinsel birleşiminin doğa üzerinde olumlu bir etki yapacağı ve bu eylemin yardımıyla doğanın bereketi doğuracağı düşünülmüş, böylece hieros-gamos ritüeli bereket kültünün vazgeçilmez bir öğesi olarak ortaya çıkmıştır.
kalkolitik ve bronz çağlarda ana tanrıça heykelcikleri ve giderek artan sayıda erkek heykelciği görülmeye devam eder. afyonkarahisar’da bulunmuş m.ö.2. bin yılının ilk çeyreğine ait erkek biçimli tören kabı bu dönemde erkeğin bereket kültündeki rolünün giderek belirginleştiğine işaret etmektedir.
ancak bütün bu eserler bereket kültünün detaylarını vermekten uzaktır. bu kültün detaylarına ilişkin bilgiler yazının günlük hayatta kullanılmasıyla birlikte ortaya çıkar. aşağı mezopotamya’da m.ö. 3000 yıllarında sümerler, dini törenlerini, bu törenler sırasında söylenen şiir ya da şarkıları tabletlere yazarak günümüze ulaştırmışlardır.
inandık’ta bulunmuş bir vazo üzerine kabartma olarak yapılmış sahneler, hieros gamos ritüelini de içeren bir hitit bereket kültünün nasıl kutlandığını ayrıntılarıyla göstermektedir. bulunmuş bir vazo üzerine kabartma olarak yapılmışsahneler, bir hitit bereket kültünün nasıl kutlandığını ayrıntılarıyla göstermektedir. tören, en alt sahnede müzikli bir eğlence eşliğinde düğün yemeği ve sıvı adakların hazırlanmasıyla başlar. ikinci sahnede tören için hazırlanan adakların tanrı ve tanrıçaya sunuluşu betimlenmiştir. bu sahnede baş tanrı teşub’un boğa şeklindeki heykeli önünde yine bir boğa kurban edilmektedir. üçüncü sahnede tanrı ve tanrıça tapınak içindeki gerdek yatağında gösterilmiştir. son sahnede ise bir önceki sahnede gerçekleşmiş olan kutsal birleşmenin mutlu sonuçları bir festivalle coşku içinde kutlanmaktadır. bu sahnede bir yanda lir, çalpara ve saz benzeri bir müzik aleti eşliğinde akrobasi gösterileri yapılırken, diğer yanda bir dişi ve bir erkek figür, kutsal birleşmeyi temsili olarak canlandırmaktadır. yine
aynı döneme ait bitik vazosu üzerinde de benzer bir sahne vardır.
(bkz: inandık vazosu)
hititler’de bereket kültünün kutlandığı bir bayramı gösteren diğer bir örnek de alacahöyük kabartmalarıdır. kentin giriş kapısının iki yanındaki duvarları süsleyen kabartmalarda teşup’a kurban sunanlar, çeşitli müzik aletleri çalanlar ve akrobasi gösterileri yapanlar görülmektedir. anlaşılan çok sayıda kurban sunusunu da içeren bu bayramlar, müzik eşliğinde, çeşitli akrobasi gösterileri yapılan bir panayır havasında kutlanmaktaydı.
anadolu’da m.ö. 750’lerde büyük bir devlet olarak karşımıza çıkanfrigler’de de bereket kültü dini yaşamın odak noktasını oluşturur. burada kült frig ana tanrıçası kybele ile onun sevgilisi attis etrafında şekillenir. en yaygın kullanımı frig uygarlığındadır. frigya mitolojisinde bir ana tanrıça olan kibele'ye genellikle dağ zirvelerinde tapınılırdı. doğa ile özdeşleştirilmiş, özellikle bazı vahşi hayvanlarla ilişkilendirilmiştir.
kaynakburadan
anadolu’nun öz kültü (ana tanrıça) tarih öncesinin en gerilerinden tek tanrılı dinlerin ortaya çıktığı dönemlere kadar uzanan, hatta bu dinlerde de izleri görülebilen inancını, anadolu’nun kendi tarih akışı içinde yansıyan kişiliğinde izlemek gerekir. anadolu’nun en eski tanrı tasarımlarından olan ana tanrıça yaratma eyleminin özü, insanlar için bereket ve çoğalmanın simgesi olarak karşımıza çıkar. toprakların yüceltilmesi, bereketin ve vericiliğin simgesi hâline getirilen ana tanrıça düşüncesinin ilk ortaya çıkışının ilksel kültürlerdeki kadın egemen çağlara rastladığı saplanır.
ünlü bereket tanrıçaları, toprak ana simgeleri, bu çağların “büyük anasıdır". gerçeği mitler aracılığı ile kavrayan ilksel insanın inanışına göre ana tanrıça tüm doğayı kapsar. o, insanın dünyayla girdiği tüm ilişkileri düzenleyen bir ilkedir. ana tanrıça mitoslarında egemen olan döngüsel tanrı anlayışı tüm insana ilişkin eylemlerin ilk nedeni ve kökenidir ve ilerleyen süreçte, o ilk kökenden zaman bakımından ne kadar uzaklaşılırsa uzaklaşılsın, kutsal eylem biçimleri bereket adına sürekli tekrar edilmelidir. ana tanrıça kısaca şöyle anlatılır:
“bir zamanlar gökler, denizler ve kayalar birbirinden ayırt edilemeyecek hâldeymiş fakat birdenbire ortada bir musiki örmüş, gökler ve denizler yine bir kâinat teşkil etmiş, beraber birbirinden ayrılmış. o esrarengiz musiki, ürinom’un (yani kybele’nin) doğduğunu ilan ediyormuş. onun sembolü de aymış.”
inanç varlığı olarak dişilerin kutsallaştırılmasına yol açan bu durumda doğum olayının nedenini bilemeyen eski çağ insanının gözünde, bu eyleme (doğurma işine) doğaüstü gizli güçlerin katıldığına inanmak da doğaldır. doğadaki bu yaratıcı, doğurucu güçlerin, özellikle insanların üreme organları üzerinde yoğunlaştığı ya da yoğunlaşmasını sağlayan inançların yeşerdiği çağlardır bu zamanlar. çağlar boyu egemen olan ana tanrıça’nın anlamsal boyutunun yanı sıra bir de imgesel boyutu vardır.
işte, bu boyut anadolu’daki çayönü, çatalhöyük, hacılar gibi yerleşim merkezlerinde rastlanan kadın heykelciklerinde somutlaşır. bu yerleşimlerde ortaya çıkarılan kadın heykelcikleri, ana tanrıça’ya daha bu dönemlerde tapıldığına işaret etmektedir. anadolu’da toprak ilk onunla sürülmüş, ilk tohum onunla atılmıştı.
tarih öncesinin aydınlanabilen en gerilerine dek gidildiğinde, akdeniz çevresinde, kuzey ülkelerinde, asya içlerindeki tüm kültür ve uygarlıklarda çeşitli isimlerde fakat hep aynı öz ve hep aynı inançta birleşen bir ana tanrıça ile karşılaşılır. kökeninin anadolu olduğu kesinlik kazanan bu tanrıçanın varlığı, hacılar ve çatalhöyük’te yapılan çalışmalar neticesinde m.ö. 6500-7000’lere kadar uzanmaktadır.ana tanrıça ayakta, oturmuş ya da uzanmış olarak tasvir edilir.geniş kalçalı, karınlı, iri göğüslü ve daima çıplaktır. kalça, göğüs ve vurgulanan üreme organı analığı, üremeyi, dişiliği, hayatın sürmesini ve bereketi simgeler. ana tanrıça’nın bu özellikleri kybele’den artemis’e kadar bütün ana tanrıça imgelerinde vardır. ana tanrıça kültüne en eski çağlardan itibaren anadolu’nun her yöresinde rastlanmaktadır. her türlü bolluk ve bereketi sağlayan, bitkilerin ve hayvanların üzerinde büyük kuvvete sahip, tarımı koruyan bu tanrıçanın özellikleri doğal koşullara bağlı olarak gelişmiştir anadolu’nun birçok yerinde çeşitli yerli adlar altında eski ana tanrıça kültü devam etmiştir.

ana tanrıça’nın tapımı ve tarihi:yazılı kaynaklar bize kybele’nin pessinus’taki tapımı üstüne ayrıntılı bilgi verir. tanrıça’ya orada bir idol biçiminde tapınılırdı. bu idol bir “diopetes” yani gökten düştüğü ileri sürülen bir meteorit, bir kara taştı. pessinus’taki tapınağı siyasal güçlerden büsbütün bağımsız bir din merkezi olarak yönetilirdi. bu dinsel yönetimin başında iki baş rahip bulunur, bunların biri attis adını taşır, megabyzos adıyla anılan ikincisi dışardan gelme olması şart koşulan bir yabancıydı. bu iki kral rahibin attis efsanesinde anlatıldığı gibi erkekliklerini tanrıçaya adamış olması gerekiyordu. galloi diye anılan öbür rahiplerin de vecit halinde hadım edilmeleri töredendi. frygia’da yerli bir kült olduğu bütün kaynaklardan belli olan bir rahip devleti özelliğini bölgeye gelip yerleşen bütün yönetimlere karşı korumuştur. tanrıça’nın tapımı ilk defa, yeni taş devri’nde ve sonrasında tanrı ana adını taşıyan ve insan için bereket ve çoğalımın sembolü olan tanrıdır. kybele anadolu’nun en önemli tanrıçasıdır. doğanın doğurucu ve besleyici niteliği onda dile getirilmiş, zamanla kybele doğurganlıktan bolluk, verimlilik ve ürün kaynağı olma niteliği kazanmış ve daha sonraları karşılaşılan tanrıçaların öncüsü olmuştur. frygler bu tanrıçayı öyle benimsediler ki, tüm devlet ve ülkelerini pessinus kybelesi’nin mülkü saydılar. bunun sonucunda, aslında çok köklü bir anadolu tanrıçası olduğu halde kybele tarihe bir fryg tanrıçası olarak geçti; kral midas tanrıçanın oğlu ve pessinus’taki tapınağın kurucusu sayıldı. tapınımı roma imparatorluk çağı’nın içlerine değin sürdü.
kaynak buradan
anadolu’da bereket kültü:
insanoğlu 7 milyon yılı aşan evrimi boyunca çevresinde meydana gelen doğa olaylarını izlemiş ve onları anlamaya çalışmıştır. evriminin erken dönemlerinde insanoğlunun doğa karşısındaki tutumu hep edilgendir. doğayı etkilemeye, çevresini değiştirmeye yönelik bilinen herhangi bir çabası yoktur. günümüzden 1.5 milyon yıl önce ortaya çıkan homo erectus, ateşi kontrollü olarak kullanan ilk insandır. insan evrimi içinde ilk bilinçli avcılık da homo erectus döneminde gerçekleşir. avcılık ve ateşi kullanma, insanoğlunun doğayı değiştirmeye yönelik ilk somut hareketleridir. bu dönemden itibaren insan, doğa karşısındaki edilgen konumundan yavaş yavaş etken konuma doğru yükselir. bereket kültü bu dönüşüm serüveninin en önemli parçalarından birisidir.
anadolu’da bereket kültünün varlığına ilişkin en erken arkeolojik delillerden biri şanlıurfa yakınlarında fırat havzasında yer alan ve m.ö. 7000 yıllarına tarihlenen nevali çöri neolitik yerleşiminde bulunmuştur. kireç taşı kabartmalı bir kap parçasından oluşan bu eserin üzerindeki sahnenin merkezinde ellerini sevinç içinde yukarı doğru kaldırmış, adeta oynar ya da halay çeker pozda iki insan figürü, onların arasında ise çocuk olarak tanımlanabilecek bir figür bulunmaktadır. belki de burada kutsal bir birleşmenin bereketli sonucu olan ve başka bir değişle tanrıların insanlara bir hediyesi olarak değerlendirebileceğimiz çocuğun doğumu kutlanmaktadır. aynı sahnenin solunda boğa boynuzu kabartmasının yer alması da oldukça ilginçtir. özellikle çatalhöyük örneklerinden anladığımız kadarıyla boğa ve boğa boynuzu bereketle ilgili tapınımların ana öğelerinden birisidir.bu nedenle de söz konusu sahnede boğa boynuzunun varlığı eserin bereket kültüyle olan ilişkisini vurgulamaktadır.
neolitik çağ’da bereket kültüne ilişkin en zengin buluntu grubunu konya ili çumra ilçesi yakınlarındaki çatalhöyük yerleşimi verir. m.ö. 6500-5500 yıllarında yerleşime sahne olan çatalhöyük’te ele geçen bereketle ilişkili en tanınmış eser tahtta oturan ana tanrıça heykelciğidir. kol koyma yerleri aslan ya da kaplan kabartması şeklindeki tahtta oturan tanrıçanın bacakları arasında bir çocuk başı bulunmaktadır. bu eserde tanrıça yine bereketin simgesi olan çocuğu doğururken betimlenmiştir.
çatalhöyük’te bulunmuş, m.ö.6. binin ilk yarısına tarihlenen heykelcikte bu kez ana tanrıça bir fallus (phallus) biçiminde betimlenmiştir. burada da ana tanrıçaya fallus şekli verilerek erkeğin yaratma sürecindeki rolü vurgulanmış olmalıdır.
çatalhöyük’te bulunan bir kabartma ve hacılar’da ele geçen bir heykelcik neolitik çağ bereket kültünün başka bir yönüne ışık tutar. çatalhöyük’te bulunan kabartma tam ortasından geçen derin bir çizgiyle iki sahneye ayrılmıştır .soldaki birinci sahnede tanrı ve tanrıça olarak yorumlanan birbirine sarılmış iki yetişkin insan figürü, sağdaki ikinci sahnede ise, kucağında çocuk tutan bir kadın betimlenmiştir.
burdur yakınlarındaki hacılar yerleşiminde ele geçmiş geç neolitik döneme (m.ö. 5600) ait heykelcikte ise bir kadın ve bir erkek figür birbirlerine sarılmış halde yatar pozda betimlenmiştir. insanoğlu neolitik dönemin erken evrelerinden itibaren doğayı tanrı ve tanrıçanın kişiliğinde taklit ederek onun yaratma sürecini hızlandırmaya ve mevsimsel döngünün sürekliliğini garanti altına almaya çalışmıştır. bu uğraşın sonunda tanrı ve tanrıçanın cinsel birleşiminin doğa üzerinde olumlu bir etki yapacağı ve bu eylemin yardımıyla doğanın bereketi doğuracağı düşünülmüş, böylece hieros-gamos ritüeli bereket kültünün vazgeçilmez bir öğesi olarak ortaya çıkmıştır.
kalkolitik ve bronz çağlarda ana tanrıça heykelcikleri ve giderek artan sayıda erkek heykelciği görülmeye devam eder. afyonkarahisar’da bulunmuş m.ö.2. bin yılının ilk çeyreğine ait erkek biçimli tören kabı bu dönemde erkeğin bereket kültündeki rolünün giderek belirginleştiğine işaret etmektedir.
ancak bütün bu eserler bereket kültünün detaylarını vermekten uzaktır. bu kültün detaylarına ilişkin bilgiler yazının günlük hayatta kullanılmasıyla birlikte ortaya çıkar. aşağı mezopotamya’da m.ö. 3000 yıllarında sümerler, dini törenlerini, bu törenler sırasında söylenen şiir ya da şarkıları tabletlere yazarak günümüze ulaştırmışlardır.
inandık’ta bulunmuş bir vazo üzerine kabartma olarak yapılmış sahneler, hieros gamos ritüelini de içeren bir hitit bereket kültünün nasıl kutlandığını ayrıntılarıyla göstermektedir. bulunmuş bir vazo üzerine kabartma olarak yapılmışsahneler, bir hitit bereket kültünün nasıl kutlandığını ayrıntılarıyla göstermektedir. tören, en alt sahnede müzikli bir eğlence eşliğinde düğün yemeği ve sıvı adakların hazırlanmasıyla başlar. ikinci sahnede tören için hazırlanan adakların tanrı ve tanrıçaya sunuluşu betimlenmiştir. bu sahnede baş tanrı teşub’un boğa şeklindeki heykeli önünde yine bir boğa kurban edilmektedir. üçüncü sahnede tanrı ve tanrıça tapınak içindeki gerdek yatağında gösterilmiştir. son sahnede ise bir önceki sahnede gerçekleşmiş olan kutsal birleşmenin mutlu sonuçları bir festivalle coşku içinde kutlanmaktadır. bu sahnede bir yanda lir, çalpara ve saz benzeri bir müzik aleti eşliğinde akrobasi gösterileri yapılırken, diğer yanda bir dişi ve bir erkek figür, kutsal birleşmeyi temsili olarak canlandırmaktadır. yine
aynı döneme ait bitik vazosu üzerinde de benzer bir sahne vardır.
(bkz: inandık vazosu)

hititler’de bereket kültünün kutlandığı bir bayramı gösteren diğer bir örnek de alacahöyük kabartmalarıdır. kentin giriş kapısının iki yanındaki duvarları süsleyen kabartmalarda teşup’a kurban sunanlar, çeşitli müzik aletleri çalanlar ve akrobasi gösterileri yapanlar görülmektedir. anlaşılan çok sayıda kurban sunusunu da içeren bu bayramlar, müzik eşliğinde, çeşitli akrobasi gösterileri yapılan bir panayır havasında kutlanmaktaydı.
anadolu’da m.ö. 750’lerde büyük bir devlet olarak karşımıza çıkanfrigler’de de bereket kültü dini yaşamın odak noktasını oluşturur. burada kült frig ana tanrıçası kybele ile onun sevgilisi attis etrafında şekillenir. en yaygın kullanımı frig uygarlığındadır. frigya mitolojisinde bir ana tanrıça olan kibele'ye genellikle dağ zirvelerinde tapınılırdı. doğa ile özdeşleştirilmiş, özellikle bazı vahşi hayvanlarla ilişkilendirilmiştir.
kaynakburadan
devamını gör...
artı oy vermede cömert olan yazarlar
5-6 kişiyi geçmeyecek yazar kitlesi.
devamını gör...
internet nasıl yapılıyor sorunsalı
bir soru.
internet dediğimiz şey aslında, aralarında iletişim sağlanacak bilgisayarların doğru ya da dolaylı yoldan bağlı olduğu bir kablodan ibaret. burada bu bilgisayarlardan bazıları server adı verilen sunucu bilgisayarlar. web sayfaları da bu bilgisayarın hard diskinde bulunan dosyalar. her sunucunun bir ip numarası var, tıpkı tc numarası gibi, bilgisayara özel olan. bilgisayarlar bu ip adresleri ve bunlara verilen özel isimler olan google, facebook gibi isimler aracılığıyla birbirini bulabilir.
evlerde günlük işlerimizde kullandığımız bilgisayarlar sunucu (server) bilgisayarı değil. bunlara client adı veriliyor. bunlar internete doğrudan değil, bir internet servis sağlayıcısı ile bağlı. sunucudan farkları bu. bir siteye gireceğiniz zaman, servis sağlayıcı aracılığıyla sunucu bilgisayara ulaşır ve hard diskindeki dosyalar olan web sitelerine erişim sağlarsınız. internet üzerinden mail yollamak gibi bilgi alışverişleri de benzer şekilde yapılır. hepsi, internet adı verilen kablo ağı üzerinde yolculuk yapan ve bir yerden diğer yere ulaşan bilgilerdir; ister yazı olsun, ister fotoğraf, ister başka bir şey... göndereceğiniz bilgiler packet denen küçük parçalar halinde gider ve orada organize şekilde orijinal halini almak üzere birleştirilir.
basitçe konu böyle. umarım anlatabilmişimdir.
edit: nasıl ortaya çıktığını soruyorsanız, arpanet adında bir proje ile. aslında amaç nükleer bir saldırı esnasında ayakta kalabilecek bir iletişim ağı kurmaktı. bu amaçla proje başındaki kişi, bilgileri parçalar halinde bölüp her yöne olabildiğince hızlı göndermek fikriyle sıvamıştı kolları. şuradan okuyabilirsiniz.
internet dediğimiz şey aslında, aralarında iletişim sağlanacak bilgisayarların doğru ya da dolaylı yoldan bağlı olduğu bir kablodan ibaret. burada bu bilgisayarlardan bazıları server adı verilen sunucu bilgisayarlar. web sayfaları da bu bilgisayarın hard diskinde bulunan dosyalar. her sunucunun bir ip numarası var, tıpkı tc numarası gibi, bilgisayara özel olan. bilgisayarlar bu ip adresleri ve bunlara verilen özel isimler olan google, facebook gibi isimler aracılığıyla birbirini bulabilir.
evlerde günlük işlerimizde kullandığımız bilgisayarlar sunucu (server) bilgisayarı değil. bunlara client adı veriliyor. bunlar internete doğrudan değil, bir internet servis sağlayıcısı ile bağlı. sunucudan farkları bu. bir siteye gireceğiniz zaman, servis sağlayıcı aracılığıyla sunucu bilgisayara ulaşır ve hard diskindeki dosyalar olan web sitelerine erişim sağlarsınız. internet üzerinden mail yollamak gibi bilgi alışverişleri de benzer şekilde yapılır. hepsi, internet adı verilen kablo ağı üzerinde yolculuk yapan ve bir yerden diğer yere ulaşan bilgilerdir; ister yazı olsun, ister fotoğraf, ister başka bir şey... göndereceğiniz bilgiler packet denen küçük parçalar halinde gider ve orada organize şekilde orijinal halini almak üzere birleştirilir.
basitçe konu böyle. umarım anlatabilmişimdir.
edit: nasıl ortaya çıktığını soruyorsanız, arpanet adında bir proje ile. aslında amaç nükleer bir saldırı esnasında ayakta kalabilecek bir iletişim ağı kurmaktı. bu amaçla proje başındaki kişi, bilgileri parçalar halinde bölüp her yöne olabildiğince hızlı göndermek fikriyle sıvamıştı kolları. şuradan okuyabilirsiniz.
devamını gör...
ebe eli
medyan sınırın(n.medianus) seyri sırasında oluşan hasara bağlı oluşan durumdur.
yurt dışında maymun eli olarak adlandırılır.
lezyonunda el bir şeyi kavramaya çalışırken ulnar sinirle çalışan sağlam kas grubunun kavrama hareketi yapması sonucu oluşan harekettir.
yurt dışında maymun eli olarak adlandırılır.
lezyonunda el bir şeyi kavramaya çalışırken ulnar sinirle çalışan sağlam kas grubunun kavrama hareketi yapması sonucu oluşan harekettir.
devamını gör...
hala yapmak istenilen çocukluk aktiviteleri
yastıklardan kale ya da ev diyebilceğimiz tarzda bi şey yapıp tüm günü orda geçirmek .
devamını gör...
trake
- eklem bacaklılarda bulunan solunum kanalları.
- soluk borusu.
- soluk borusu.
devamını gör...
her yerde aynı şifreyi kullanan insan
b12 eksikliği çekmesi muhtemel olan insandır.hiç değilse cebinde taşımıyor diye iyimser bakabiliriz.
devamını gör...
arkadaşların yanlış karar almasına engel olmak
bütün yakın arkadaşların boynunun borcu, var oluş amacıdır. işin kötüsü kalkıp kendi hayatında yanlış kararlar almaktır.
devamını gör...
bhutan
hindistan ile çin arasına sıkışmış, dış ilişkiler ve savunma gibi pek çok konuda hindistan'a bağlı, anayasal monarşi ile yönetilen, yani hem kralı hem de ülkeyi yöneten seçilmiş bir meclisi bulunan memleket. nüfusun büyük bölümü budist. asırlarca kapalı kaldıktan sonra yavaş yavaş dünyaya açıldılar.
televizyon yayını ve internet 1999'dan sonra girmiş ülkeye. geliri biraz enerji, biraz tarım, biraz da turizmden. ekolojik hassasiyeti çok yüksek bir ülke; ormanlarını, sularını, dağlarını ve bütün canlılarını kesin kurallarla koruyor.
televizyon yayını ve internet 1999'dan sonra girmiş ülkeye. geliri biraz enerji, biraz tarım, biraz da turizmden. ekolojik hassasiyeti çok yüksek bir ülke; ormanlarını, sularını, dağlarını ve bütün canlılarını kesin kurallarla koruyor.
devamını gör...
sözlükteki beğen butonunun kullanılmaması
kullanılması gerekir diye düşündüğüm durumdur.
zira etkileşimin artması sözlüğümüzün büyümesine ve gelişmesine katkı sağlar.
zira etkileşimin artması sözlüğümüzün büyümesine ve gelişmesine katkı sağlar.
devamını gör...
taumatawhakatangihangakoauotamateaturipukakapikimaungahoronukupokaiwhenuakitanatahu
-anne ben gidiyorum
+nereye evladım
-taumatawhakatangihangakoauotamateaturipukakapikimaungahoronukupokaiwhenuakitanatahu'ya gidiyorum
-taumatawhakatangihangakoauotamateaturipukakapikimaungahoronukupokaiwhenuakitanatahu mı gidiyorsun ?
+evet, taumatawhakatangihangakoauotamateaturipukakapikimaungahoronukupokaiwhenuakitanatahu'ya gidiyorum
-tamam geç kalma
+tamam.
+nereye evladım
-taumatawhakatangihangakoauotamateaturipukakapikimaungahoronukupokaiwhenuakitanatahu'ya gidiyorum
-taumatawhakatangihangakoauotamateaturipukakapikimaungahoronukupokaiwhenuakitanatahu mı gidiyorsun ?
+evet, taumatawhakatangihangakoauotamateaturipukakapikimaungahoronukupokaiwhenuakitanatahu'ya gidiyorum
-tamam geç kalma
+tamam.
devamını gör...