ay başlığı görünce kendime sordum. cevap veremedim.
t: büzük soru.
devamını gör...

çok muhafazakar ve baskıcı bir ailede yaşıyorum. açıkcası baksan kendileri de çok dindar değillerdir; namaz kılmaz, orucu bile zor tutarlar ama konu lafa gelince en müslüman onlar kesilirker. kimsenin diniyle bir sorunum yok fakat bu ailede doğduğum için yıllardan beri din baskısı görüyorum ve artık gerçekten çok sıkıldım. 12 yaşımdan beri kapanma baskısı görüyorum. aile zoruyla imamhatipe gönderildim. lisede de 450 puan almama rağmen 350 puanlık bir kız lisesine sırf "kız lisesi" olduğu için gönderildim. giyindiğim, konuştuğum, yaptığım her şey kontrol ediliyor. evde bile kolu kısa giyinince kızan bir babam var. ne kavgalar ettim evde bari rahat giyinim, izin verin diye. 18 yıldır aynı şehirde yaşıyorum, ama bıraksan kendi kendime dışarıya çıkıp hiçbir yere gidemem. otobüse bile ilk kez tek başıma geçen sene bindim. o kadar kontrolcüler ki her gittiğim yeri, konuştuğum arkadaşlarımı bile kontrol ediyorlar..
yahu arkadaş dizlerimde kireçlenme vardı, doktor ilaçlara rağmen ağrılarım geçmeyince yüzmeye git, sporla ilgilen demişti. ona bile sen yüzerken ne giyeceksin, sen otobüse binip yüzme kursuna nasıl gideceksin diye izin vermediler.
boğuluyorum artık. tek özgürlük alanım internet. daha onlara müslüman olmadığımı dahi söyleyemedim...
tek umudum üniversitede istediğim yeri kazanarak ailemden uzak bir yere yerleşmek..
umarım yapabilirim..
devamını gör...

her gün sözlüğe '' belki bir kalbe dokunabilirim '' diye giriyorum. insanlara bir nebze neşe katabiliyorsam, bir nebze yüreklerinin yumuşamasını sağlıyorsam en büyük mutluluk benim için. vaktimi burada harcadığım her gün için vicdanımı daha da rahatlamış hissediyorum.
hayat bir şekilde devam ediyor, iyisiyle kötüsüyle yol alıyoruz. önemli olan geriye dönüp baktığımızda yüzümüzde oluşacak tebessümdür.
insanların gülmeye ihtiyacı var, mutlu olmaya, huzura ihtiyacı var.
gelin hepimiz bir ucundan tutalım bu güzel gönül işinin...
devamını gör...

avusturya'lı ressam. öpücük en sevilen resmidir. hemen tüm tablolarında kadın, hafif erotizmle birlikte vardır. model olarak aşık olup açılamadığı kadını çokça kullanmıştır. iyi ki de açılamamış, içine attığı acılardan büyük sanat eserleri kaldı bize. (gustav'ın anası mıyım babası mıyım, ben görsel zevkime bakarım)
devamını gör...

kimse beni anlamıyor, kimse benimle ilgilenmiyor diye olur olmadık şeyler yapan;

bunu yaparken de kendi bencilliğinden dolayı başka insanların bu yüzden ne düşüneceğini, ne hissedeceğini zerre umursamayan kanser insan tipidir.

sözlükte gördüğümüz kadarıyla son zamanlarda sivilce misali artmaktadır.
devamını gör...

en başarılı introya sahip dizilerden bir tanesi. bildiğiniz geriyor. zaten bu introyu hazırlayan kyle cooper, se7en'ın se7en olmasında büyük etkisi olan o introyu da hazırlayan adam. bunların dışında the walking dead'inkini de yapmış. aslında daha çok yapmış ama gözüme bunlar çarptı. adam yapıyor.
her sezonun kendine has bir hikayesi, bir tarzı oluyor. sezon isimlerini sırasıyla yazayım da tam olsun.
devamını gör...

adının geçtiği her yerde ırkçılığı, ideolojileri konuşuluyor. örneğin konu nazım hikmet olduğunda "görüşü değil; şairliği, yazdıkları önemli." diyenlerin çoğu atsız'ın şiirlerini, tarihe kazandırdıklarını düşünmüyor. bu daha ironik..
devamını gör...

meşhur hollywood, hintlilerin bollywood ve nijerya'lıların nollywood'u.

nijerya sinemasına verilen ad nollywood'dur. bir ara üretilen film sayısı açısından nollywood, bollywood'dan sonra dünyada ikinci sırada bulunuyordu, belki şu anda onları geçip birinci sıraya yerleşmişlerdir.

çekilen filmler, flash tv de bir zamanlar oynayan gerçek kesite rahmet okutur şekilde düşük bütçeli ve tamamen amatör tarzdadır. halk zaten fakir, nüfus çok fazla, adamlarında çok suçu yok yani.

devamını gör...

türkiye'de biraz farklı algınan kavramların başlarında gelir. kendimce yanlış algınan kısımlarını madde madde listeleyeyim:

1- girişimcilik sıfırdan olur algısı.

sanırım en büyük hatalardan biri bu. girişimcilik sıfırdan iş kurmak olarak algılanıyor çoğu zaman. girişimci var olan/işleyen bir işi de devralabilir, ortak olabilir. belki de hayalinizdeki işi birisi yapıyor ve hatta ortak arıyor. insanların algısı çoğu zaman sıfırdan kurmak olarak işlediği için bu kısımlara bakılmıyor bile.

2- başarılı olan işlerin sadece sonucunu görme

değişik bir başlık oldu ama daha farklı anlatmak zor. en bilinen örneklerden birini vereyim: (bkz: elon musk). "adam tesla/spacex/starlink yaptı abi büyük girişimci." evet büyük girişimci ama elon bir gün durup düşünürken "ya bi' elektrikli araba yapayım" demedi. 9 yaşında ilk oyunun kodlayıp 500 dolara satan birinden ilk büyük projesini yaklaşık 380 milyon dolara satan bir yazılımcıdan bahsediyoruz. her şeyin altında büyük bir tecrübe, geçmiş ve bilgi birikimi var.

en büyük sorunlarımızdan biri sonuca odaklanmak, oraya gelene kadar başarı ve başarısızlıklarla dolu serüveni kimse görmüyor, görmek istemiyor, merak etmiyor.

3- kısa zamanda başarı/para/sükse beklentisi

bildiğim bir sektörden örnek vereceğim. tek kişi bir oyun yaptı: (bkz: stardew valley) aranızda belki bilenler vardır. yaklaşık 34 milyon dolar kazandı(şu ana kadar-günden güne artıyor). şimdi bu projeye bakan insanlar "5 arkadaş toplanırız, 6 ayda yaparız, milyonluk oluruz" diye düşünüyor genelde. düşünce güzel de gerçek nedir? bu proje 4 yılda günde 12 saat çalışarak geliştirilmiş yani tam zamanlı iş gibi. düşünün gelir yok ve 4 sene tam zamanlı olarak çalışılıyor. peki bunun sebebi nedir? adanmışlık ya da inanmışlık diyerek klişelere girmeyelim. projenin prototipi bittiğinde geliştirici dostumuz bir "community" oluşturuyor. geri bildirimleri topluyor. bakıyor ki insanlar bu oyunu almaya talip, bitmesini bekliyorlar o da geliştirmeye ve gelişmeleri paylaşmaya devam ediyor. böylelikle proje hayata geçmeden önce bile küçük de olsa kitlesini yaratıyor.

4- bilgi ve araştırma eksikliği

bu sanırım okumayı ve araştırmayı çok sevmiyor olmamızla alakalı. çoğumuzun başına gelmiştir. bir arkadaşımız ya da yakınımız gelir, kafasındaki bir işten bahseder ama bu işten 50 tane yapılmış ve tutmuşu vardır zaten.

"abi bi fikir geldi aklıma. sms atmaya gerek yok artık, bi program yapıcaz internet üzerinden mesajlaşıcaz." inanılmazsın gerçekten kardeşim nasıl aklına geldi böyle bir proje ya? akıl alır gibi değil.

geyik bir yana cidden bu konuda eksiklerimiz var. bir iş yapacaksak önce kim ne yapmış? nasıl yapmış? kar mı etmiş? zarar mı etmiş? batmış mı? talep var mı? arz ne durumda? bütün bu sorulara cevap arayarak başlamalıyız. piyasa analizi ve fizibilitesi yapılmamış projelerin çoğunluğu yok olmaya mahkumdur.

bir de (bkz: toplam kalite yönetimi) var ama o konu derya deniz. onu kendi başlığında inceleriz.
devamını gör...

keşke demek yerine iyi ki deyin.

(bkz: iyi ki ölsem)
devamını gör...

kendine özgü, sade bir olay işleyişi barındıran, müzik, dans ve karşılıklı konuşmaların olaylarla bütünleştiği duygusal ve eğlendirici sahne gösterisi ya da film olarak tanımlayabiliriz. bir sahne ve gösteri sanatı türü olarak, müzikal film ve müzikal tiyatro adı altında ikiye ayrılır.

kökeni 19.yüzyıl ortalarına kadar dayanır. 1866 yılında broadway’de sergilenen the black crode eseri ilk müzikal tiyatro örneğidir. beyaz perdenin gelişiminden sonra müzikaller tiyatrodan sinemaya aktarılmıştır. warner bros tarafından çekilen ilk müzikal film the jazz singer'dır. ayrıca dünyanın ilk sesli filmidir.
devamını gör...

bize göre komik bir türkçedir. aslında yaptığımızın sonradan zengin olmuş adamın fakirlerle dalga gecmesinden bir farkı yok. çünkü bize göre çok daha az değişmiş bir türkçeleri var. bizde köylü diline benzediği için komik oluyor.

bu türkçeyi komik bulmayı aşağılayıcı bulmak olarak görmüyorum. ama azerbaycanlı arkadaşlarımızın bir çoğu onları aşağıladığımızı düşünüyor. bence öyle değil.

şu bir gerçek ki azerbaycan'a gidip 10 dakika gülmeden durabiliyorsan ya türkiye türkü değilsindir ya da büyükşehirlerde yaşamıyorsundur.

daha uçağa binerken başlıyor komiklikler. əvvəlcə oksigen maskasını özünüzə, sonra da uşağınıza taxın aga bizde uşak lafını büyükler çocuklara söyler. gelin la buraya uşaklar gibi. adamlar selam demiyor salam diyor. azerbaycan'dan size salam getirmişem lafına gülmeyen de ne bilim... nasılsınız anlamında nicesiiiz? diyorlar. bebek körpe demek. bir dalin şampuan reklamı var ki yerlere yatıyorum her seferinde. dalin şampun dalin şampun... (bkz: swh)



abi bu kıza bitiyorum yaa. mektebe tez get tez get tez get bıktım yaa diyor. anlamakta zorlanabilirsiniz işin özeti şu. kızcağız daha ilkokulda ve erken kalkıp okula gitmekten, ders yapmaktan ödev yapmaktan sıkılmış. dahası daha ilkokuldaki kızcağız büyüyüp evlendiğinde de çocuk bakmak istemiyor. sfsdsf çok şeker yaa. benim burda güldüğüm kıza azerbaycan dili de değil. o küçüçük yaşında hayattan bezmesi. ana olacam yine eziyet olacag lafına her seferinde kopuyorum.



aşağıdaki video da azerbaycan'da dikkat etmeniz gerekenlerle ilgili. en bariz olan bizde yanlış olan ay balam kelimeleri. bala evlat demek. öyle sevgiliye falan söylenen bir şey değil.



bu da azerbaycan reklamları.



siz yine de azerbaycan'a giderseniz ya da ya da azerbaycan vatandaşı ile karşılaşırsanız hiç azwrbaycan dili komikliğinden ya da standart bize komik gelen şeylerden bahsetmeyin hiç. onlara komik gelmekten ziyade kızdırır ve çok anlamsızdır.

küçük bir bilgi: azerbaycan türkçesinde ne a ne de e olan açık e şeklinde okunan bir harf vardır. sembolü ise ə harfi. zengin bir dil aslında. bizde olmayan harfler var.
devamını gör...

oyunların pahalı olması değil tl nin değersiz olması sorunsalıdır. geçen bir arkadaş android için temizlik appi yolladı. pro apk sı var bende dedi. uğraşmadım direk uygulamayı 1.99 dolara eşdeğer olan 1.8 euroya aldım geçtim. arkadaş lannmm niye para verdin dedi. lan dedim bi sabahki poaça kruvasan param o benim nolacak dedim. eyyorlamam bugadar.
devamını gör...

kuzey kore’deki gizli polise verilen ad. kuzey kore macerasının ikinci adımı , kuzey korelilerin de korkulu rüyası olan bowibular.

1984 kitabını çoğumuz okumuştur. orwell’ın ileri görüşlülüğü takdir edilse de , bazı yerleri akıl dışı görülmüş olabilir. orwell’ın öngörüsü mü yüksekti, yoksa dünyada bazı diktatörler onun kitabını okuyup, uygulamaya mı karar verdi bilmiyorum. çünkü kuzey kore ile ilgili okuduğum kitapta, biz kitabından da, 1984 kitabından da ve fahreneit 451 kitabından da esintiler görüyorum. kim ailesinin iktidarından önce yazılan kitaplar olduğu için, kim ailesinin bu kitapları okuyup uygulamaya karar verdiğini söyleyebilirim.

konunun dışına çıktım biraz ama bowibu’yu anlatınca, neden bu kitaplardan bahsettiğim daha iyi anlaşılacaktır sanıyorum.

bowibu için gizli polis demiştim. ama bu ekip, gerçek suçlarla ilgilenmiyor. gerçek suç dediğim de cinayet, hırsızlık vb konular. zaten kuzey kore’de bunlardan daha büyük suçlar var: kim ailesi’ne yapılan saygısızlık, sonu idama giden büyük bir suç. saygısızlıktan kastım sadece kim ailesine hakaret değil; tahmin ediyorum ki hepimiz saygısızlık deyince aklımıza direkt bu geldi. mesela işe giderken veya dışarı çıkarken, sağ göğsünüzün üstüne kim ailesinin rozetini takmak zorundasınız. unuttunuz diyelim, iyi bir rüşvet verecek konumda değilseniz, başınız dertte demektir. ya da her evde bulunması gereken kim jong-il ve kim il-sung’un resimlerini kırdınız diyelim veya onu da geçtim , bu resimler üzerinde toz kaldı diyelim, bu da kim ailesine saygısızlık demek ve ailece başınız dertte demektir.

bowibu işte bu tür işlerden sorumlu ve yetkileri tüm bir aileyi yok edecek kadar geniş. şunu da belirteyim, bowibu’lar çok ender şüphelendiklerini takip ediyorlar ; çünkü buna gerek kalmıyor. ülkede büyük bir ispiyonculuk ağı var. ama onları ispiyoncu diye yargılamayın,onu da anlatacağım şimdi. ülkede çocukluktan itibaren ispiyonculuk aşılanıyor. anaokuluna başladıkları 6.yaştan itibaren, arınma günleri düzenleniyor okulda. bu arınma ve itiraf günleri, 6.yaştan itibaren ömürleri boyunca devam ediyor. arınma gününü şöyle tarif edeyim: öğrenciler(ve büyüyünce yetişkinler) bir odada toplanıyorlar ve sırayla bir öğrenci kalkıp, kim jong-il veya kim il-sung’un bir sözünü söylüyor ve o sözüne uymayan arkadaşını parmağıyla işaret ediyor. diyelim söz şu şekilde ‘ öğrencilerin çalışkanlığı her şeyden önemlidir’. sonra bir arkadaşını işaret ederek ‘ min-ho bu sözüne uymadı, çünkü geçen derste uyurken gördüm onu’ diyor. yani ispiyonculuk taa küçüklükten aşılanmış oluyor. bu ayrıca bir korku imparatorluğu’nun, vatandaşlarına küçük yaşta korkuyu aşılamasını sağlıyor.

yine bowibu’ya dönersek, ispiyoncuları arasında yetişkinler harici bu çocuklar da var. 1984 kitabındaki ispiyoncu çocukları hatırladınız mı? evet ta kendisi. yine de ispiyonculuk kötü dersek, bir de şu açıdan düşünün: komşunuz kim ailesine karşı bir suç (!) işledi diyelim; siz farkında olun veya olmayın, o aileyle birlikte siz de idam edilebilir,sürgüne veya çalışma kamplarına gönderilebilirsiniz. işte bowibu bu korkuyla besleniyor; kim ailesi de bu sayede hala iktidar.

kaynak: yedi isimli kız(yazar: hyeonseo lee).
devamını gör...

şu sıralarda sosyal medyada dönen, 20'li yaşlardaki fotoların paylaşıldığı "heştek".

yapay zeka hepinizin kodlarını çözüyor benden uyarması..
aa pardon, buradakilerin %90'ı 20'li yaşlardaydı di mi ?
"sorry"
devamını gör...

sevgilim, bir günün...

"sevgilim, bir günün ortası şimdi
taşıtlar hızla gelip geçiyor, her yer kalabalık,
ben seni düşünüyorum bir bodrum kahvesinde
uzat bana uzat ellerini
izinli askerler görüyorum, kırıtarak yürüyen işçi kızlar
istanbul her günkü yaşantısı içinde, uğultulu,
güvercinler güneşten bir sessizliği biriktiriyor

ben seni düşünüyorum seni
hani tıpkı o ilk günlerdeki gibi
kalbim diyorum kalbim
daha dün tezgâhtan çıkmış bir su sayacı gibi
aşkı anılar besliyor düşler kadar
bu yüzden diyorum ki aşk eskidikçe aşktır
sevgi eskidikçe sevgi.

günümüz ekmeğimiz, türkümüz
çoluğumuz çocuğumuz
binalar yan yana yükselip gidiyor
vapurların ağzı köpük içinde
uzaklarda ne kapılar açılıyor
tirenin biri bir istasyona varıyor
ordan çıkıyor biri.

her şey biliyor her şey
sen biliyor musun bakalım
seni nice sevdiğimi?
üstüne titrrediğimi?

geldiğimi?
gittiğimi?

hadi!"


ikinci yeni şairlerindendir. birçok güzel sözü de vardır. aslında hepsini yazsam yetmez bile. ama en sevdiğimi* eklemesem olmaz.
"mesafeler birleştirdi bizi. bir de sözler. razı olma hiçbir sessizliğe. biliyorsun, seni seviyorum."
devamını gör...

hiç kimse unutmaz kimseyi. sadece hatırladığında ona verdiği manayı değiştirir zamanla. eskiden katlanılmaz olan şeyler artık katlanılabilir haldeyse bunun sebebi ona verilen değerin, anlamın değişmesinden dolayıdır. mana değiştikçe beklentiler düşer. özlemek komik olmaya başlar. özlerseniz birini bunu unutmayın. her özlenen, yeni birini özlüyor.
devamını gör...

dedem de benim ilkokul defterimi okuyamıyordu. ödeştik.
devamını gör...

yok öyle bir şey arkadaşlar. hatta bazı insanlara karşı tamamen duygusuz ve acımasız olmalısınız ki sizi yaralayamasınlar. ve o içinizdeki muhtaç çocuğu kolay kolay göstermemelisiniz. o muhtaçlığı sezdikleri an size hak etmediğiniz şeyleri hissettirirler ve yine sizi suçlayarak işin içinden sıyrılmaya çalışırlar.
devamını gör...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim