sosyal medya kullanmadığım için o şekilde engellenmedim ama ünlü bir bey ile yaptığım konuşma sonrası beni mümkün olsa her yerden engelleyeceğine şahit olmuştum. ondan bahsedebilirim sevgili ponçikler ve poğaça hamurlarım. başlık ile alakasız ama geveze günümdeyim. sori.

işe gitmişim, nedenini bilmediğim bir sinir var üzerimde ancak kesinlikle sinirli olduğumun farkında değilim. günaydın diyene cüneyt arkın misali bıçağı fırlatıyorum, direkt alnına isabet ediyor. biri aradı, adını soyadını söyledi zaten anında tanıdım. şey gibi düşünebiliriz, ben ibrahim tatlıses diyince aklınıza ibrahim tatlıses gelir ya, aynı şey oldu. daha önce çalıştığım yerde yapılan dizi film çekimleri nedenli çok ünlü görmüşlüğüm var ve şu hiç değişmez. ortamda ünlü varsa ben ondan daha ünlü gibi davranırım. aynı masaya düşsek ikimiz farklı noktalarda ulan acaba beni tanımadı mı diye düşünür, o psikolojiyi ortak yaşarız. asla imza almam, imza vermek isterse karşılık olarak imza veririm. bunlar değişmez. zlatan enisteniz olur diye boşuna demiyorum.

haliyle abimiz kendisini tanıtınca eeee nolmuş dercesine, sanki bakkal mehmet amca ile konuşur gibi girdim meseleye. sinir sesime yansımış. aramızda ne gibi bir mevzu oldu hâlâ anlamıyorum ama inadım tuttu. çok basit bir şey istiyorsa bana onu yapmak çok zor geliyor. haliyle o zaman hiç hak vermesem bile sabrının tükenmişliği abimizin sesine yansıyınca ben daha bi geriliyorum. öyle böyle hallediyoruz, telefonu kapatıyor. nefret ediyorum ondan. dediğim gibi sinirliyim.

sonra düşündüm. çok basit şekilde şikayet edebilirdi. savunmam istenirdi. kafaya takabilirdi. yapmadı. kinayeli olsa bile teşekkür edip kapattı, gram bozmadı efendiliğini ancak o efendiliğinin altındaki senin bacağına sıkaçalaoelcyım vurgusunu bana çok net hissettirdi. bayılırım karşısındaki insanı böyle güzel ezebilen insanlara. beni de aslında ne kadar güzel ezdiğini olgunlaşınca anlayabildim.

bu kadar şey anlattın, başlık ile alakası yok, kişi ismi vermedin diyenlere de hıh demek istiyorum. size ne. bye.
devamını gör...

özgün olmak için hangi çikolatayı yemek gerekiyor ?*

bir bilen ukdesi
devamını gör...

"...
bi' de "seviyo'm" dedi
"sana yanıyo'm" dedi
"inan ölüyo'm" dedi vah, vah, vah
iş verip tüydü ortada koydu
aşkıma kıydı vah, vah, vah... "

ankaralı yasin'in şarkısıdır. hareketli ve eşlik etmesi güzel bir şarkıdır.
devamını gör...

eskiden meyveli yoğurtmu vardı kendi imkanlarımızda kendi meyveli yoğurdumuzu yapardık, yoğurdun içine reçel katılır ve iyice karıştırılır bulamaç gibi yapılır ve fakir meyveli yoğurdu yapılır, gayet güzel tadı vardır, bunun bir tık daha fakir versiyonuda vardır;
(bkz: yoğurda şeker eklemek)
devamını gör...

sivas katliamı sırasında içeride mahsur kalan metin altıok, behçet aysan ve uğur kaynar bir merdivenin başına otururlar. uğur kaynar, tüm kargaşaya rağmen ''eğer olur da birimize bile bir şey olursa ne yaparız?'' diye sorar. metin altıok'un hafızalarımıza kazınan o sözü dökülür dilinden: ''kalanlar ölenler için şiir yazar.'' bu söz ve şu fotoğraf hiçbir zaman unutulmayacak.

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel

bu insanları katlettiler.
devamını gör...

kral arthur'un bilge danışmanı ve ayrıca büyücüdür.
merlin'i film ve diziler ile tanıdığım için biraz pişmanım aslında. zira izlediğim ilk merlin tasviri bilgenin tam aksine tam bir şapşaldı. yine de kendisini seviyordunuz çünkü merlin her zaman kral arthur'a sadık olmuş, ona yol göstermiş ve kormuştur.

merlin'in büyülerinden çok arthur'a yaptığı kehanetlerine değiniliyor (bkz: kral arthur ve yuvarlak masa şövalyeleri) kitabında. ayrıca merlin akıl vermekten çok doğru soruları soran bir bilge.

yuvarlak masanın krallığa gelmesiyle 28 adet şövalyeyi masa başına merlin toplamıştır. sir balin'in bilmeyerek kardeşini katlettiği kılıcı almış, mezar taşına ismini yazmıştır. bu kılıcı daha sonra sir lancelot'un zapt edeceğini ve bu kılıçla en sevdiği iki kişiyi öldüreceğini söylemiştir ve maalesef bu kehaneti de gerçekleşir.

merlin kendi sonunu da bilen bir bilgeydi. krala güçlerinden ötürü yer altına kapatılmam gerek dese de kral böyle yapmıyor tabii. sonunu biliyor olmasına rağmen bundan kaçmıyor, hatta kral arthur bu kehanetine karşın kaçmasını söylüyor ancak merlin öylece kabulleniyor.

kalp kırıcı kısmına geçelim.

yuvarlak masa şövalyelerinden biri gölden bir kadın getiriyor saraya ve zavallı merlin bu kadına aşık oluyor. kadının adı vivien yada nimue imiş. isim kıtlığı var gibi tüm kadınların da adı vivien ama neyse. kendi sonunun bu kadın olduğunu bildiği halde kadını peşine takıyor. kadının tek derdi merlin'in büyülerini öğrenip tekmeyi basmak. yolculukları esnasında pek çok kez merlin'den kurtulmayı deniyor ancak başaramıyor. yolculukları esnasında merlin vivien'e bir taş gösteriyor ve taşın altında mucizeler olduğunu söylüyor. kadın görmek isteyince merlin taşı kaldırıp altına giriyor ve kadın da bunu fırsat bilip merlinciğimin öğrettiği büyü ile taşı kapatıp merlin'i oraya hapsediyor.

yani bence merlin bunu bilerek yapıyor tabii. daha evvel krala yerlatına kapatılması gerektiğini söylüyor ama kral yapmıyor, demekki bir bildiği var büyücümüzün.

ah biz kadınlar.. bilgenin bile başını yemişiz *
devamını gör...

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel

1998 yapımı filmdir. başrolünde jim carrey oynuyor. filmin senaryosunu andrew niccol yazmış. yönetmen koltuğunda ise peter weir oturuyor.

bu film jim carrey kariyerinin dönüm noktasıdır. jim abi bu filmle beraber sadece komik bir yüz olmadığını göstermiştir. jim carrey bu filmden sonra "hey ben komple bir aktörüm lan" demiştir.

film izlerken bol bol düşünmemizi sağlayan bir film. sürekli bir şeyler olduğunu hissediyorsunuz ve düşünüyorsunuz. eleştirel ve felsefesi olan bir film. her diyalog zekice yazılmış, her diyalog mesaj veriyor ve bir şeyler anlatmaya çalışıyor.
bence bu film günümüze yaklaştıkça daha fazla anlam kazanıyor. 1998 yılında çıkan bu film günümüzde daha anlamlı hale geliyor. en azından bana böyle geliyor.

tekrar tekrar izlenebilecek ve her izlediğimizde farklı anlamlar kazanacak bir film. hala izlemeyen varsa tavsiye ederim.


filmde hayran kaldığım bazı kısımlar var ve bu kısımlar filmin başarısının sırları. sürekli ürün yerleştirme göstermeleri aslında son 100 yılın dünyasını çok iyi yansıtıyor. truman'ın yaşadığı dünyanın masalsılığı çok güzel. filmin sürekli bir şeyler oluyor şeklinde ipuçları vermesi çok güzel. truman'ın her gün yaşadığı hayatın monotonluğundan sıkılması ve olayların farkına varması güzel aktarılıyor. filmin en kilit karakteri christof bence. christof karakteri filmin açılış sekansından son sekansına kadar otoriteyi temsil ediyor. üstelik yaptığını doğru buluyor. truman'a haklıymış gibi sana konforlu bir alan yarattım diyor.

korku kavramı ve insana nasıl zararlar vereceği gözler önünde. truman karakteri yaratılan cennetten kaçmasın diye, küçüklükten itibaren korkutuyorlar. şimdi bu olay bize biraz tanıdık gelmeli. tanıdık geldiği zaman filmi anlıyorsunuz. lan harbiden böyle bir dünyanın içindeyiz falan demeyeceğim ama olabiliriz. dünya bu şeye benzer bir hale geliyor.
devamını gör...

mikro dalga fırının kalbini magnetron denilen bir mekanizma oluşturur. radarlarda da kullanılan bu magnetronlar, mikro dalga fırın için 2.4 gigahertz (2.4 milyar hertz) salınım yapacak şekilde üretilir/ayarlanırlar. üretilen 2.4 gigahertz gerilimin gücü de çok fazladır. (2 kw ve üstü). fırın içine konan ve su içeren malzemelerdeki su molekülleri, bu yüksek frekansta sallanmaya başlar. bu sallanma da kısa bir süre sonra su içeren nesnenin isınmasına yol açar.
buradan anlaşılacağı üzere fırına nohut koyup kavuramazsınız.
çalışan bir md fırının içine elinizi sokmayı becerirseniz, kısa sürede ergimiş demirin içine sokmuş gibi olur eliniz. neyse ki bu mümkün değildir. fırının kapağını açmaya kalkıştığınız anda fırın çalışmayı durdurur.
gene de kapak açılınca çalışmayı durduran anahtarı iptal eder (sivri zeka çoktur ülkede) ve kapağı açarsanız gene yanabilirsiniz. kapak açık çalışırsa civarda ne kadar bluetooth cihaz varsa ya geçici ya kalıcı olarak hasar görür. çünkü bluetooth cihazları da 2.4 ghz'de çalışır.
amerika'da kereste kurutmak için devasa md fırın kullanılıyor bazı yörelerde. güçleri 20-30 kw olan bazen bu fırınlarda iş kazası (!) sonucu insanlar kalabiliyor(muş). anlatılan içeriden çıkarıldıklarında yeni doğmuş bebek boyutlarına iniyormuş içeride kalanlar.
devamını gör...

"'yerini vaktinde terk etmeyi bilmek, gerçek olgunluktur. sadece acizler kalmakta ısrar eder."
(bkz: victor hugo)
devamını gör...

yazılımcı çalışıyor ya.
devamını gör...

gayet normal olan bir durumdur. ülkedeki her etnik kökenin dilini ayrı ayrı tanıyıp ona göre düzenlemeler yapılsa tabelalar yerine kitapçıklar koyulması gerekir her yere. kendi ailesi de farklı bir etnik kökene sahip, kendi içlerinde farklı bir dil konuşulan bir ortamda büyümüş biri olarak herkesin yaşadığı ülkenin dilini öğrenmesi gerektiğini düşünüyorum. he yaşlıdır, öğrenemeyebilir yanında türkçe bilen refakatcisiyle birlikte halleder islerini. ama ben türkçe bilmiyorum siz benim dilimde konuşun yaklaşımı tümüyle yanlıştır.
devamını gör...

sevgili san marinolu ve aurora'nın sunumlarıyla, mucit, bilim insanı, ressam, mühendis... leonardo da vinci ile ilgili bir toplantıyı az önce bitirdik. güzel ve çok verimliydi. tekrar çok teşekkürler.
"sanat bilimini çalışın. bilim sanatını çalışın. görmeyi öğrenin. tümünü, her şeyin bir şekilde her şeyle bağlantılı olduğu bilgisinin ışığında uygulayın."
"çizdiğim her resim, kendi hayatıma sorduğum bir soruydu." *
devamını gör...

bir ilişkiye başlamak istememek olabilir. ne kadar sürerse sürsün her biten ilişki insanın yüreğinde acı bir tat bırakır. bazen ilişki yaşamamak yaşamaktan daha iyi gelir insana.
devamını gör...

hava yeterince karanlık ve şartlar uygunsa ilk heyecanı attıktan sonra anne karnındaymış gibi hissettiren eylem.
devamını gör...

kaossuz falan çok güzel kokan havadır. sanki şu an tüm yazarlar gözümde fularlı, pipolu şeklinde canlanıyor.

t: özlediğimiz havadır.

edit: şom ağzımı yiyim.
devamını gör...

akciğer kollapsıdır. soluduğumuz havanın %79'unu oluşturan azot, kan dolaşımı içinde absorbe edilemez. solunan havada oksijen yoğunluğunun artması ile azot alveol dışına, yani dolaşıma geçer. oksijen molekülleri azot moleküllerinin yerini alır. ardından oksijen molekülleri de kan dolaşımına karışır, oksijenin alveolden dolaşıma geçmesiyle alveoller kollaps olur. başka bir deyişle akciğere hava gitmez, oksijensiz kalır; akciğer hava boşlukları büzüşmeye, sönmeye başlar. akciğerde sıvı birikimi başlar. bu durumda oluşan tabloya atelektazi denir. uygulanan oksijen tedavisinin yan etkisi, bronşlardaki hava yollarının kapanması, akciğerde hava kaçağı olması, yabancı cisimlerin-endojen salgıların alt solunum yollarına anormal durumda girişi, hava yolunda yer alan mukus tıkaçları gibi sorunlar atekektaziye neden olabilir.
devamını gör...

mahalle baskısı..
sen umursamadikca daha da ozgurleseceksin..
bakmışsın..
her mevsimin bahar..
dalların çiçek açmış..
hafif bir rüzgar olmuş hakkın da soylenilenler..
ve sen açmışsın bağrını...
devamını gör...

üzerinde meyve var mı yok mu?
varsa ağaca çıkma ile ilgili plan yapmaca.
sonra artık o meyve düşünsün.
ağaçta tüm manzaraya bakarak meyve yemenin tadı,
ne benzer başka şeye.
devamını gör...

kadın yazarları oylayanlar erkekler. takip edenler kim? erkekler.bu durumdan mızmızlanan kim? erkekler. başka sorum yok hakim bey.
devamını gör...

sürekli "ben demiştim" diyenlerden hiç haz etmiyorum. dedin de erdin mi?
devamını gör...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim