atatürk'ün kadınlar hakkında söylediği sözler
birçok gelişmiş ülkelerden önce kadınlara seçme ve seçilme hakkı tanıyan, çok eşliliği kaldıran, eşit eğitim hakkı getiren, kadınların iş hayatına katılmasını sağlayan ulu önder mustafa kemal atatürk’ün kadınlar için söylediği unutulmayacak mükemmel sözler:

- ey kahraman türk kadını! sen yerde sürüklenmeye değil, omuzlar üzerinde göklere yükselmeye layıksın.
- dünyada her şey kadının eseridir.
- bir toplum, cinslerden yalnız birinin yüzyılımızın gerektirdiklerini elde etmesiyle yetinirse, o toplum yarı yarıya zayıflamış olur. bizim toplumumuzun uğradığı başarısızlıkların sebebi, kadınlarımıza karşı ihmal ve kusurdur.
her zaman izindeyiz. sevgi, saygı, minnet ve özlemle.

- ey kahraman türk kadını! sen yerde sürüklenmeye değil, omuzlar üzerinde göklere yükselmeye layıksın.
- dünyada her şey kadının eseridir.
- bir toplum, cinslerden yalnız birinin yüzyılımızın gerektirdiklerini elde etmesiyle yetinirse, o toplum yarı yarıya zayıflamış olur. bizim toplumumuzun uğradığı başarısızlıkların sebebi, kadınlarımıza karşı ihmal ve kusurdur.
her zaman izindeyiz. sevgi, saygı, minnet ve özlemle.
devamını gör...
sen benimsin ben senin
t: neşet ertaş'ın bir şarkısı.
"beni eller gibi görme
sen benimsin ben seninim
gel seni benden ayırma
gel seni benden ayırma
sen benimsin ben seninim
sen benimsin ben seninim
senin galbin benim galbim
sana malumdur her halım
kaçma benden nazlı gülüm
kaçma benden nazlı gülüm
sen benimsin ben seninim
sen benimsin ben seninim
kalpten kalbe bir yol vardır
gözünen görünmez sırdır
ikimizin kalbi birdir
ikimizin kalbi birdir
sen benimsin ben seninim
sen benimsin ben seninim
galbimi galbinde duyan
halım değil midir ayan
garibi bu hala koyan
garibi bu hala koyan
sen benimsin ben seninim
sen benimsin ben seninim"
kaan boşnak cover'ı da bulunuyorşuradan
"beni eller gibi görme
sen benimsin ben seninim
gel seni benden ayırma
gel seni benden ayırma
sen benimsin ben seninim
sen benimsin ben seninim
senin galbin benim galbim
sana malumdur her halım
kaçma benden nazlı gülüm
kaçma benden nazlı gülüm
sen benimsin ben seninim
sen benimsin ben seninim
kalpten kalbe bir yol vardır
gözünen görünmez sırdır
ikimizin kalbi birdir
ikimizin kalbi birdir
sen benimsin ben seninim
sen benimsin ben seninim
galbimi galbinde duyan
halım değil midir ayan
garibi bu hala koyan
garibi bu hala koyan
sen benimsin ben seninim
sen benimsin ben seninim"
kaan boşnak cover'ı da bulunuyorşuradan
devamını gör...
araba camından el çıkarıp rüzgara tutmak
rüzgarı hissetmek çok güzel*
bir gece boş caddede süratli giderken kafasını çıkartan bir adam,gariban yaya olan bana bağırdı teyzeeeööö,evine git teyzeeeööö (saat 00:15)
bir de bunun ayak çıkartan versiyonu var,garip bir hoşluğu var(fetişçi değilim)*
bir gece boş caddede süratli giderken kafasını çıkartan bir adam,gariban yaya olan bana bağırdı teyzeeeööö,evine git teyzeeeööö (saat 00:15)
bir de bunun ayak çıkartan versiyonu var,garip bir hoşluğu var(fetişçi değilim)*
devamını gör...
bengaripsengüzeldünyaumutlu ile dünyadan uzak
miko’nun kulaklarımızın pasını, cerrah becerikliliği ile aldığı yayın…
devamını gör...
neden ünlü olduğu bilinmeyen ünlüler
kerimcan durmaz.
bahar candan
cicişler.
murat övüç.
bahar candan
cicişler.
murat övüç.
devamını gör...
futbol toplumların afyonudur
marx'ın ''din toplumların afyonudur'' sözünde olduğu gibi eksiklik ihtiva eden bir önerme. zira çokları tarafından marx'ın sözünün önü arkası kesilir ve anlatılmak istenilen sekteye uğratılır. din temel olarak kitlelerin afyonu olarak değerlendirilemez.
ne zaman kitlelerin afyonu haline gelir ?
egemen yapı, kendi siyasi ve toplumsal dizayn sürecinde dini kullanmaya başladığı andan itibaren kırmızı çizgi geçilmiş olur. o ana kadar din kişisel bir özgürlük alanıdır. insanların kendi özelidir. siz bunu yeni bir siyasal yapının inşası için kullanmaya başladığınızda ve hayatın her alanına zerk etmeye çalıştığınızda mesele değişir ve işler karışır.
futbol da böyledir. temel olarak insanların kişisel eğlence alanlarından birisidir. siz futbolu da kendi egemen yapınızı kuvvetlendirmek için kullanmaya başladığınızda, o da afyon haline gelir. yukarıdaki iletilerden birinde arkadaşımız değinmiş. salazar ve franco dönemleri bunun için en güzel örnektir.
lakin mevzu salt bu dönemlerle sınırlı değil ki. futbolun doğuşunda ve gelişmesinde pek çok farklı hikaye karşınıza çıkar. misal liman işçilerinin kendilerini ifade etmek ve egemen sınıfa karşı bende buradayım demek için kurduğu liverpool'un doğuş hikayesini nereye koyacağız ?
veyahut ''kızıl kıttiler'' lakabı ile anılıp, faşistlerle mücadele eden, ciddi bedeller ödeyen, bu uğurda ölen, işkenceler gören roma taraftarını bu mevzunun neresine oturtacağız ?
ya da, franco yönetimi ile açıktan açığa papaz olan athletic bilbao camiası ne olacak ?
brezilya'daki faşist yönetime karşı “savunmacılara çalım atmak diktatörlere çalım atmaktan daha kolay… siz zoru başaracak, brezilya’ya demokrasi şampiyonluğunu getireceksiniz.” diyen dr.sokrates ne olacak ? ya metin kurt ?
futbol bunun gibi binlerce hikayeyi içerisinde barındırır. gün gelmiştir, isyanın ve direnişin sesi olmuştur. futbolu tek taraflı bir bakış açısı ile değerlendirir ve hikayenin bu kısmını görmezden gelirseniz doğru analiz yapamazsınız.
evet başlıkta söylendiği gibi bugün özellikle az gelişmiş ülkelerde futbol, toplumu derin bir uyuşukluğa ve tepkisizliğe sevk etmek için kullanılıyor. ama futbolu ve kulüplerin tarihini bilenler şunu da iyi bilir ''futbol sadece futbol değildir''. ve tribünler ne zaman meşaleleri yakar kimse bunu kestiremez.
bu sebeple başlıktaki genellemeye katılmam mümkün değil. zira futbolun sadece kendi yarı sahasına bakan dilimine değinilmiş. oysa bu oyunun bir de diğer yarı sahası var.
özetle şunu söylemek isterim ki; futbol maçları izleyenleri hor görebilirsiniz, daha düşük zekalı insanlar olarak değerlendirebilirsiniz, koyun sürüsü olarak niteleyebilirsiniz. bu size haz verebilir. kendinizi daha gelişmiş bireyler olarak görüp egonuzu okşayabilirsiniz. * lakin kazın ayağı asla öyle değil. futbolu bir topun peşinde 22 adam koşuyor diye değerlendirdiğinizde baltayı taşa vurmuş olursunuz.
son olarak peşinen şu şerhi de koyayım; sözlerim burada düşüncelerini ifade eden arkadaşların hiç birisine yönelik değildir. mevzuya dair düşüncelerimi yazmak istedim. kimsenin kırılmasını üzülmesini istemem.
ne zaman kitlelerin afyonu haline gelir ?
egemen yapı, kendi siyasi ve toplumsal dizayn sürecinde dini kullanmaya başladığı andan itibaren kırmızı çizgi geçilmiş olur. o ana kadar din kişisel bir özgürlük alanıdır. insanların kendi özelidir. siz bunu yeni bir siyasal yapının inşası için kullanmaya başladığınızda ve hayatın her alanına zerk etmeye çalıştığınızda mesele değişir ve işler karışır.
futbol da böyledir. temel olarak insanların kişisel eğlence alanlarından birisidir. siz futbolu da kendi egemen yapınızı kuvvetlendirmek için kullanmaya başladığınızda, o da afyon haline gelir. yukarıdaki iletilerden birinde arkadaşımız değinmiş. salazar ve franco dönemleri bunun için en güzel örnektir.
lakin mevzu salt bu dönemlerle sınırlı değil ki. futbolun doğuşunda ve gelişmesinde pek çok farklı hikaye karşınıza çıkar. misal liman işçilerinin kendilerini ifade etmek ve egemen sınıfa karşı bende buradayım demek için kurduğu liverpool'un doğuş hikayesini nereye koyacağız ?
veyahut ''kızıl kıttiler'' lakabı ile anılıp, faşistlerle mücadele eden, ciddi bedeller ödeyen, bu uğurda ölen, işkenceler gören roma taraftarını bu mevzunun neresine oturtacağız ?
ya da, franco yönetimi ile açıktan açığa papaz olan athletic bilbao camiası ne olacak ?
brezilya'daki faşist yönetime karşı “savunmacılara çalım atmak diktatörlere çalım atmaktan daha kolay… siz zoru başaracak, brezilya’ya demokrasi şampiyonluğunu getireceksiniz.” diyen dr.sokrates ne olacak ? ya metin kurt ?
futbol bunun gibi binlerce hikayeyi içerisinde barındırır. gün gelmiştir, isyanın ve direnişin sesi olmuştur. futbolu tek taraflı bir bakış açısı ile değerlendirir ve hikayenin bu kısmını görmezden gelirseniz doğru analiz yapamazsınız.
evet başlıkta söylendiği gibi bugün özellikle az gelişmiş ülkelerde futbol, toplumu derin bir uyuşukluğa ve tepkisizliğe sevk etmek için kullanılıyor. ama futbolu ve kulüplerin tarihini bilenler şunu da iyi bilir ''futbol sadece futbol değildir''. ve tribünler ne zaman meşaleleri yakar kimse bunu kestiremez.
bu sebeple başlıktaki genellemeye katılmam mümkün değil. zira futbolun sadece kendi yarı sahasına bakan dilimine değinilmiş. oysa bu oyunun bir de diğer yarı sahası var.
özetle şunu söylemek isterim ki; futbol maçları izleyenleri hor görebilirsiniz, daha düşük zekalı insanlar olarak değerlendirebilirsiniz, koyun sürüsü olarak niteleyebilirsiniz. bu size haz verebilir. kendinizi daha gelişmiş bireyler olarak görüp egonuzu okşayabilirsiniz. * lakin kazın ayağı asla öyle değil. futbolu bir topun peşinde 22 adam koşuyor diye değerlendirdiğinizde baltayı taşa vurmuş olursunuz.
son olarak peşinen şu şerhi de koyayım; sözlerim burada düşüncelerini ifade eden arkadaşların hiç birisine yönelik değildir. mevzuya dair düşüncelerimi yazmak istedim. kimsenin kırılmasını üzülmesini istemem.
devamını gör...
eşi tarafından yüzü parçalanan ukraynalı genç kadın
erkekliğimden utandığım bir gün daha. lanet olsun ya.
devamını gör...
aynı gün doğanlar
ne kadar muhteşem bir bilgi allah'ım yarabbim! şu sıralar tam da ihtiyacımız olan şey.
lütfen en sevdiğiniz renklerine yazınız. çok merak ediyorum.
lütfen en sevdiğiniz renklerine yazınız. çok merak ediyorum.
devamını gör...
popoya sürülen lif ve havlunun yüze sürülmesi sorunsalı
sürme, vücut icin başka baş icin başka kullan.*
devamını gör...
normal sözlük merdumgiriz tarikatı
nickimi rahat bırakın dostlar. üzülüyorum beee.
devamını gör...
anti-psikiyatri
ilk kez 1967de david cooper tarafından adı duyurulmuş kendisinden önce, michel foucault tarafından bir çeşit davranış bozuklukları karmaşası olarak nitelendirilen, akıl hastanelerinin eleştisi ile başlayan bir harekettir.
akıl hastalarına karşı medikal sistemin baskıcı ve şiddete kadar varan sözde tedavi şekillerini ve deneyselliğine karşı çıkan hareketin
başlıca destekcileri fransız yazar antonin artaud, psikoanalist jacques lacan ve akıl hastalığını ilk laik ve humanist açıdan ele alan yazar erich fromm'un 'tedavi' lerin korkunçluğuna dikkat çekmeleri sonucu harekete destek bir nebze daha artarak 50li yıllarda psikolog hans eysenck' in medikal yaklaşım olan nörobiyolojik olaydan çok neden sonuç ilişkisine odaklanması ile gelişerek 60'lı yıllarda zirve noktasına ulaşmıştır. hareketin en önemli dönemi iskoçyalı doktor r.d. laing ile olmuştur. aile ve ailenin şizofreni hastalığına olan etkilerini inceleyen laing şizofreniyi deli bir dünyaya verilen deli bir reaksiyon olarak incelemeye başladıktan sonra önemli psikiyatristlerden thomas szasz'ın şizofreniyi bir mit olarak nitelemesine kadar varmıştır. kendisinin delilik medikal değil, ahlaki bir sorun olması şeklindeki görüşlerine bazı bilim insanları da katılmışlardır.
hareketin gelişimi 1978de talyan doktor franco basaglia' nın çalışmalarıyla hapishane tarzı akıl hastanesi uygulamalarına son verilmesine yol açmıştır.
anti-psikiyatri hareketi ilaç endüstrisine de karşı çıkmaktadır ve ana akım psikiyatri ile çelişmektedir.
ilginç olan szasz'ın akıl hastalığı diye bir hastalığın varlığını kabul etmemesi, bunu da her hangi bir biyometrik semptomun olmaması ile ispatlandığını öne sürmesidir. dolayısı ile hiç bir akıl hastasının 'iyileşmesi'nin zaten söz konusu olmadığını da belirtmiştir. kendisine göre dünyada iyileşen tek akıl hastası dahi mevcut değildir.
akıl hastalarına karşı medikal sistemin baskıcı ve şiddete kadar varan sözde tedavi şekillerini ve deneyselliğine karşı çıkan hareketin
başlıca destekcileri fransız yazar antonin artaud, psikoanalist jacques lacan ve akıl hastalığını ilk laik ve humanist açıdan ele alan yazar erich fromm'un 'tedavi' lerin korkunçluğuna dikkat çekmeleri sonucu harekete destek bir nebze daha artarak 50li yıllarda psikolog hans eysenck' in medikal yaklaşım olan nörobiyolojik olaydan çok neden sonuç ilişkisine odaklanması ile gelişerek 60'lı yıllarda zirve noktasına ulaşmıştır. hareketin en önemli dönemi iskoçyalı doktor r.d. laing ile olmuştur. aile ve ailenin şizofreni hastalığına olan etkilerini inceleyen laing şizofreniyi deli bir dünyaya verilen deli bir reaksiyon olarak incelemeye başladıktan sonra önemli psikiyatristlerden thomas szasz'ın şizofreniyi bir mit olarak nitelemesine kadar varmıştır. kendisinin delilik medikal değil, ahlaki bir sorun olması şeklindeki görüşlerine bazı bilim insanları da katılmışlardır.
hareketin gelişimi 1978de talyan doktor franco basaglia' nın çalışmalarıyla hapishane tarzı akıl hastanesi uygulamalarına son verilmesine yol açmıştır.
anti-psikiyatri hareketi ilaç endüstrisine de karşı çıkmaktadır ve ana akım psikiyatri ile çelişmektedir.
ilginç olan szasz'ın akıl hastalığı diye bir hastalığın varlığını kabul etmemesi, bunu da her hangi bir biyometrik semptomun olmaması ile ispatlandığını öne sürmesidir. dolayısı ile hiç bir akıl hastasının 'iyileşmesi'nin zaten söz konusu olmadığını da belirtmiştir. kendisine göre dünyada iyileşen tek akıl hastası dahi mevcut değildir.
devamını gör...
yazarların yalan söyleme nedenleri
"bana yalanlar söyleseydin
yetinecektim
ama bana yalan söyledin." diyor şair.
çok ince çoook....
yetinecektim
ama bana yalan söyledin." diyor şair.
çok ince çoook....
devamını gör...
asi
hatay'dan israil'e akan bir nehir. saat yönünün tersine aktığı için bu ismi almıştır.
devamını gör...
normal sözlük yazarlarının aşk hayatları
yok ki.
devamını gör...
en iyi 36 yazarın kolajı
ülkemde her gün gördüğüm, yine zenginlerin övüldüğü bir kalkışma. karma puanı az olan ben ve benim gibi fakir yazarlar dışlanmış, bir köşede bu başlığı okuyor.
devamını gör...
her kızın 25 tane flörtü olduğu gerçeği
malum yerinden element uyduran yazar beyanı. bende 50 tane var sen yanlış hesaplamışsın*.
devamını gör...
sahibinin sesiyle okunan cümleler
(bkz: ne mutlu türküm diyene)
devamını gör...
kendi gündemini koruyabilmek
imrenilebilecek özellik.
mesela ülke ve siyaset gündeminden uzak, kendi halinde yaşayan* kendisini kişisel gelişimine, kendi yaşamına ayırmış insanlara hep imrenirim.
ruh sağlığı için kendi halinizde yaşamanın en doğrusu olduğunu düşünüyorum.
mesela ülke ve siyaset gündeminden uzak, kendi halinde yaşayan* kendisini kişisel gelişimine, kendi yaşamına ayırmış insanlara hep imrenirim.
ruh sağlığı için kendi halinizde yaşamanın en doğrusu olduğunu düşünüyorum.
devamını gör...