kadın sözcüğü köken olarak türkler için kutsal öneme sahip olan kayın ağacına dayanır. anaerkil dönemde alt sibirya orman kabileleri olarak yaşam süren topluluklar, suyu ile besleyici, kabuğu ile barınak sağlayıcı, koruyucu olarak gördükleri kayın ağacına mitolojik anlamlar yüklemişlerdir. kadın ise aileyi bir arada tutan, besleyen, koruyan ve yeni insanları dünyaya getiren olduğu için kutsiyet sahibidir. kadın sözcüğü ise kayın sözcüğünden dönüşerek günümüz türkçesine geçmiştir.
devamını gör...

(bkz: adnan kahveci)
devamını gör...

herhangi birinin başka birini aşağılayıp küçük görmesi. bu ortam beni alakadar etmese bile karışırım asla susamam.
devamını gör...

sen istiyor takip edeni görmek, verecek 1500 point.
devamını gör...

"yalnızlık alıp karşına kendini,
öteki kendinlerle konuşmaktır.
bakışmaktır, öteki kendinlerle;
dövüşmektir.
kimi zaman da, öldürmektir
içlerinden sana en çok benzeyeni,
benzemiyor diye.
yalnızlık, öldürmektir." demiştir hasan ali toptaş. güzel de demiştir.
devamını gör...

yardıray.
devamını gör...

--- alıntı ---

derler ki sultan mahmut'a kısmeti bağlı bir adamdan söz etmişler. sultan adamı bir de kendisi denemek istemiş.

bir koca tepsi baklava yaptırmış. üst tabakadan başka tepsinin her tarafına görünmeyecek şekilde altın dizdirmiş. adamını gönderip, ona tepsiyi birinin bir adağı diyerek kısmetsiz şahsa vermesini ve o şahsı takip etmesini emretmiş.

adamımız tepsiyi almış. yolda bir tanıdığına rastlamış. ikisinin de olaydan haberi yok. adamımız hikayeyi anlatınca, "senin," demiş - gerçek bir hayırseverlik duygusuyla-, "baklavadan çok paraya ihtiyacın var. al şu iki altını, sat tepsiyi bana." teklif adamımızın da işine gelmiş ve tepsiyi satmış.

sultan hikayeyi duyunca "fesüphanallah!" demiş. adamına, adamımızın her gün geçtiği köprünün, her gün geçtiği tarafına o gelmeden hemen önce altın dizmesini ve kenara çekilip izlemesini emretmiş.

adamımız köprüye gelince "ya!" demiş, "hep aynı taraftan geçiyorum, bu gün de diğer taraftan geçeyim, bir değişiklik olsun," demiş.

sultan hikayeyi duyunca, "ya hazreti pir!" demiş. adamımızı yaka paça beylik arazilerden birine getirmelerini emretmiş. getirmişler. adam korkudan tir tir titrerken ona bir kasnak verilmesini emretmiş ve adamımıza, "bu kasnağı atabildiğin kadar uzağa atacaksın. en son durduğu yere kadar olan arazi senin olacak," demiş.

adamımız kasnağı savurmuş. kasnak havada bir yay çizip gelmiş ayaklarının dibinde durmuş.

sultan "ya malik el mülk!" diye haykırmış, "getirin onu!" doğruca hazine odasına gitmişler. adama bir kürek verilmesini emretmiş. "küreği daldır, ne gelirse senindir." adam korku ve heyecandan küreği ters daldırmış ve gele gele bir metelik gelmiş.

sultan "kısmeti bağlı" olmanın ne demek olduğunu anlamış böylece.

raviyan-ı ahbar, nakilan-ı esrar zikr idürler kim "vermeyince mabut, neylesin sultan mahmut" meselini dahi şol sultan irad buyurmuştur.

--- alıntı --- buradan
devamını gör...



sözleri ahmed arif'e ait olan, sevdiğim bir şarkı.
devamını gör...

türkiye'nin kanayan yarasıdır, güldüren insanlardır.
bunları işsizlik protestolarında görürüz, siyasilerin canlı yayınına katılıp bize çare bulun derken görürüz.
gıda mühendisliği okuyup turşu fabrikasında işçi olmayı kabul etmezler mesela. tabi canım ceo yapacağız hepsini.
yazık siyasiler de bunlara ümit satar. gençlerin dertlerine deva olacağız deyip bunları gazlarlar.
söylesenize yarım milyon öğretmenin atanmasını nasıl çözeceksiniz ?
işletme okuyan birine ne vaat edeceksiniz ?
güldürmeyin. bu siyasi tiranlara inananda 4 yılını boşu boşuna yakmamıştır gerçi.
bakarsın meslek lisesinden kaynakçılık mezunu bir genç hemen iş bulur. bakarsın iç geçirirsin ama kendine yediremezsin mesl*k lisesini değil mi ? 4 yıl okudun diye kendini elit zannedersin değil mi ?
türkiye'de ara elaman açığı var. ipini koparan üniversite okursa olacak olan buydu.
edit: imla.
edit 2: duyarcılar toplanmış yine. bölümleri açan ben değilim ama geleceği olmadığı halde ısrarla tercih eden sizsiniz arkadaşlar. gelip neye göre kime göre boş beleş demeyin şimdi. arkeoloji okuyan on binler var mesela. kaçı iş bulabilecek ? işsiz kalmayı ama avrupa'da bu bölümlere gösterilen değer şu kadar diyerek normalleştirmeyin. avrupa'da bizimki gibi her şehre üniversite kurulmuyor. ihtiyaç kadarı mezun oluyor. iyi iq'lar.
edit 3: devletin kimseye iş bulma zorunluluğu yok. oldu o zaman tüm özel kurumları kapatalım herkesi atayalım bir yerlere*. siz kendinizi geliştirip geleceğe adapte etmediğiniz müddetçe bir şey olmaz. hani bazı yerler vardır mezun olduğun gün bizimle çalışmak ister misiniz diye ararlar. buna da aranan adam denir. başıma geldi mi ? aslında evet. fakat bazı sebeplerden ötürü kabul edemedim. yıl olmuş 2021 hala devlet bize bahmiyr diye ağlamayın be. yetenekli adamı piyasa kendisi bulur. öyle tek diploma+ ingilizce olup iş bulmayı hayal etmeyin o devir doksanların sonunda kapandı.
devamını gör...

babamın başaramadığı eylemdir.
her ne kadar önünden ekmekleri toplasam da bir anlık boşluğumda bi bakıyorum elinde ekmek...
sonra da diyor ki ben neden kilo alıyorum.
devamını gör...

büyülü sevda bahçesinde
dokunduğum her gül, sen oldu
bahçemin her yeri, seninle doldu
batan her diken, ruhumda soldu
güzel bir acıyla, onlar da sen oldu.
devamını gör...

"...ben birini sevdiğim zaman
göğünü durmadan genişletir.
ama herkes rahattır kozasının içinde,
o sevgi artık kimsesizdir.

ölsem ayıptır, sussam tehlikeli
çok sevmeli öyleyse, çok söylemeli."

metin altıok - yerleşik yabancı
devamını gör...

michel foucault'ya göre fiziksel ve sosyal bir alanı ele geçiren bedenlerin toplamı, bedenler üzerindeki güç.
devamını gör...

yunustur,o yunus,derya değil okyanus... allah aşkının ve tasavvuf edebiyatının gelmiş geçmiş en büyük dervişlerinden biri.


bir garibin duasına gir...
devamını gör...

evimin denize beş dakika olması, yaza doğru balkonda otururken hem deniz kokusunun hem de mis gibi narenciye kokusunun içimizi doldurması.(bkz: antalya)
devamını gör...

sürekli yaptığım eylemdir ve başlık sahibinin önerisini dinlememekte kararlıyım.

ama anlam vermeye çalışıyorum bir yandan da. sözlükte sürekli uzun tanım yazılmasın diye uğraşan bir ekip var sanırım. uzun tanımdan sıkılan, yazanları kopyala yapıştır yapmakla suçlayan, bu tanımları okumaktansa kitap okumayı tercih eden.

hak veriyorum kendilerine ama şöyle bir öneri yapsam acaba beni ciddiye alırlar mı?* bu tanımları okumayın, görmezden gelin.

ben genel itibari ile edebiyat konulu başlıklar açıp bu başlıklara yazan bir yazar olarak uzun uzun anlatıyorum hikayemi. okumak istemeyenler şöyle tanımalara gidebilirler:

sefiller; tanım: kitaptır.

at; tanım: murattır.

sözlükte son zamanlarda özellikle fark ettiğim “şöyle yazmayın, böyle yazın” akımı beni benden alıyor, o yüzden de bu tanımı uzattıkça uzatasım geliyor. yazdıkça sinirleniyorum, sinirlendikçe yazıyorum.

şaka bir yana herkesin tanımına kimse karışamaz.
devamını gör...

friends isimli sitcomda phoebe buffay'in oluşturduğu, farklı farklı özelliklere bürünebilme yeteneğine sahip bir persona. hatta bunun yanı sıra phalange, phoebe'nin dünyasında uçaklarda bulunması ve sağlam bir biçimde çalışması çok elzem olan bir uçak parçasıdır. bilakis sol phalange.

regina phalange
aman tanrım, bu uçakta bir phalange bile yok!!!
devamını gör...

bazen duvarların üstüne üstüne gelmesine sebep olan olay. konuşmayınca dilim çalışıyor mu diye aradı aağğ öğğğ diye garip sesler çıkardığım doğrudur evet.
devamını gör...

insanın zaman içerisinde değişmesi sonucu ortaya çıkan aidiyetsizlik hissi. fazlasıyla ruh daraltıcı.
devamını gör...

bu bir thedansözkiller ukdesidir.

kırkpare olarak ta ifade edilir.

fakirliğin gözü kör olsun efenim, fakirin, fukaranın elbiselerini uzun zaman giymeleri üzerine elbiselerde yırtılır. peki elbiseler atılır mı? tabi ki hayır ... ''yama'' adında elbiselerin ömrünü uzatan metod kullanılır. sevgili dostlar bu ''yama'' ev ekonomisi dehaları olan kadınların aklına ''ulan ben bunu birleştirirsem harika battaniye olur'' düşüncesini doğurur. bu birleştirilen kumaşların, görsel olarak harika bir desen oluşturması ise ''kırkyama sanatı''nın doğmasına sebep olur.
çeşitli ''küçük'' kumaşların birleştirilerek farklı şekillerde dikilmesi ile elde edilen bir sanata kırkyama denir.
mesele burada ''arta kalan'' kumaşların rastgele dikilmesi değildir; onu ''sanat'' yapan şey yaratılan desenlerdir.
örtü, giyim, battaniye, çanta, şapka, nevresim, yastık, yatak örtüsü hatta mobilya döşemelerinde kullanılmaktadır.

yoksulluğun var olduğu tüm yıllarda var olan yama işi, özellikle 1929 buhranıyla birlikte artış gösterdi.
sevgili dostlar, 1929- 1939 yılında yoksul kadınların un çuvallarından çocuklarına elbise diktiğini fark eden bazı un fabrikaları çiçekli çuvallar ürettiler. bunu yoksulluğun boyutunu anlayabilmeniz için yazıyorum.
''
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel''

''
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel''

özellikle büyük savaşlardan sonra artış gösteren kırkyama, ikinci dünya savaşı sonlarında artık bir moda akımı haline gelecektir.
adına da patchwork deniliyor.
inanmayacaksınız romare bearden diye bir adam var ve 1970'te yaptığı kırkyama, new york modern sanatlar müzesinde sergilenmektedir.
ahanda şu;
''
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel''

bitti mi? bir çok alanda uygulanmaya başlamıştır kırkyama...
bunlardan en önemlisi kırkyamayı seramik sanatına uygulayanzoe hillyard'tır.
kim derdi ki, yokluğun, yoksulluğun sembolü olan ''yama'' müzelerde milyonlar ödenen bir sanat akımı olacak...
hey gidi hey...

''
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel''
devamını gör...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim