1971 yapımı, asıl senaryosunu colin higgins’in yazdığı bu filmin yönetmenlik koltuğunda hal ashby oturmaktadır.
filmin türüne kara komedi demek pekâlâ uygundur diye düşünmekteyim.

filmin ana konusu, 20’li yaşlarının başında depresif ruh halinde, oldukça ölüme yatkın bir genç olan harold’un (but cort),
80’li yaşların başına gelmiş olan pozitif, neşeli, dopdolu bir yaşam sevincine sahip olan maude’un (ruth gordon) birbirleriyle bir cenaze töreninde karşılaşmalarını ve bu karşılaşma sonucunda ortaya çıkacak olan dostluklarını, arkadaşlıklarını ve aşklarını izlemiş oluyoruz.

harold, çok küçük yaşta babasını kaybetmiştir ve bu yüzden ilgisiz ve sevgisiz büyüyen bir çocuk olarak büyümüştür. bu yüzden bu depresif karakterimiz, annesinin karşısında sayısızca sahte intihar denemelerinde bulunmuş ve annesinden ilgi görmek istemiştir. fakat annesi olan mrs.chasen (vivian pickles), fazlasıyla soğukkanlı bir kadındır ve oğlunun bu davranışlarına alışıktır bundan dolayı oğluna hiçbir şekilde ilgi göstermez.

az önce dediğim gibi, maude seksenli yaşlarının başlarında olmasına rağmen çok neşeli, yaşamayı olabildiğince seven bir kadın. aslında ‘harold’ karakterinin tam tersi. belki de bu iki karakterin zıtlıkları birbirlerini birleştiren, tamamlayan özellik oldu.
avusturya asıllı bir amerikalı olduğunu öğrendiğimiz maude’un filmin ilerleyen sahnelerinde kolunda görmüş olacağımız dövmesi sayesinde, zamanında toplama kamplarında bulunmuş olabileceği fikrini çıkartmak pek de zor değil.

ayrıca bu eksantrik filmin herkese hitap etmeyeceğini belirtmem gerekir. bu iki aşığın sevgisi çok alışılmışın dışında, çok çok farklı. ilk başta izlerken yadırgayabilirsiniz fakat sonradan alışacaksınızdır. ben bu filmi yüzümde büyük bir tebessümle izledim, insana sebepsiz yere yaşam sevinci aşılıyor sanki.

bu harikulade filmin güzide şarkılarını cat stevens bestelemiş. çok da güzel ve keyifli olmuş. ben şarkıların hepsini beğensem de, bana dokunan iki şarkısı var sizlerle de paylaşayım. miles from nowhere ve if you want to sing out

filmi izleyecek olanlara şimdiden keyifli izlemeler diliyorum. cat stevens’ın bu harika şarkıları size yolda eşlik eden çok iyi bir arkadaş olacak. sevgiler.
devamını gör...

özellikle sivas, kastamonu ve kütahya dolaylarında görülen bir evlenme biçimidir. kadının bohçasını alarak, evlenmek istediği adamın evine gidip oturması sonucunda adam evlenmeye mecbur kalır. genellikle sosyo-ekonomik düzeyi düşük ailelerde görülen bu evlenme biçimi hala yaşatılmaktadır. bir başka deyiş ile; ''kadının erkeği kaçırması'' şeklinde yorumlanabilir.

şahsi görüşüm; bu evlenme biçimi ana erkil düzende yaşayan ve yine aynı coğrafyalarda yaşamış olan amazon kadınlarından kalmış bir gelenek olması yönünde. farklı bir açıdan örnek ile daha iyi anlaşılabilir bu söylediğim; türk ve altay halk inancında yeri bulunan al karısı inancından ötürü günümüzde hala lohusa kadınları ve bebekleri; al karısından korumak için lohusa kadının saçlarına kırmızı kurdela bağlanır. bir şekilde insanlar bulunduğu coğrafyanın ve tarihi geçmişinin izlerini günlük yaşantılarına yansıtır.

edit; türkiyede görülen diğer ilginç evlenme biçimleri hakkında bilgi sahibi olmak isteyen yazarlar için kaynak bırakayım.
anadolu üniversitesi türkiyat araştırma enstitüsü dergisinin 27 numaralı sayısında, profesör doktor şinasi tekin özel'in araştırması şu şekilde
devamını gör...

evet arkadaşlar ironik bir başlık farkındayım, ama farkındalık için son zamanlarda herkesin konuştuğu bu konuya değinmek için oluşturdum başlığı. en ucuz en birinçç ucuz market denilen işletmelere bile girdiğinizde poşet almadan elinizde taşıyabileceğiniz miktarda ürünün tekabül ettiği banknottur. yani asgari ücret kavramı tartışmasını bile saf dışı kılan bir durumdur bence.
devamını gör...

avrupada bir çok ülkeyi yönetmiş olan nüfuzlu soydur. bu hanedana ait portrelerde bütün aile üyelerinin çenesi karakteristik olarak önde çizilir. bu da ortodontide iskeletsel sınıf 3 maloklüzyonun genetik geçiş gösterdiğini kanıtlar niteliktedir. normal bir gelişim değil, günümüzde tedavi görmesi gereken bir büyüme paternidir. ancak habsburg ailesi bunu biraz daha abartıp ailevi bir imza haline getirme adına yeni doğan bebeklerin çenesini de önde çizdirtmiştir. ancak mandibula yüzde en geç gelişen kemik olduğu gibi bir bebekte protrüze konumda olması imkansızdır.
devamını gör...

hayali "bir meslek sahibi olmak" olmayan insanların hayalidir. biraz tuhaf bir cümle oldu ama olsun.
devamını gör...

arturo bandini ya da arturo dominic bandini, siz nasıl seslenmek isterseniz öyle seslenebilirsiniz; çoktan yitik tepeler ve minik köpek güldü öylülerinin yazarıdır. devrin adamı değildir, sıvı değildir, çok sağlam adamdır. arturo bandini; john fante adındaki, dünyaya geldiği gün tüm dünyada kutlanması gereken şahane adamın karakteridir.

bir gün üniversiteden çıkıp kütüphane bahçesinde çayla birlikte soluklanırken, tesadüfen bir adamın yazılarını okumaya başladım. "işte budur lan, adam resmen akıyor" dedim, zira ben orada fikri dünyamı geliştirmek için bugüne kadar ne kadar okuma yapmış olsam da yazılanlar karşısında donakalırken okuduğum metnin yazarı şovunu yapmakla meşguldu. lafı evirip çevirmeden söylüyor ve bunu yaparken hiçbir merhamet kırıntısı barındırmıyordu. sözleri bıçak gibi keskindi. bu adama mesajla ulaştım ve bana "los angeles yolu" adlı romanı okumamı, daha fazla da kafasını şişirmemem gerektiğini söyledi.

romanı hemen satın aldım. ben de mutlaka böyle biri olmalıydım, adeta romantizmin tüm etkileri beynimden silinip atılmıştı. ağdalı cümlelerden tiksinmeye başlamıştım ve bu sihirli kitapla bu yola sağlam bir giriş yapacağımı düşünüyordum. öyle de oldu. işte buydu, harikaydı, martı canıtın livingston gibi göklerde uçmaktaydım. karşımdaki adam; arturo bandiniydi. maria ve svevo'dan doğma, colorado'nun yiğit delikanlısı.

arturo bandini, kitap okumayı çok severdi. kitap okumak bir şey olabilirdi ama kadınlar da önemliydi. kütüphaneden ödünç kitap aldığı kadının bacaklarına ve kalçalarına hastaydı. nietchze okuyordu, schopenhauer okuyordu ama o muhteşem bacaklara bakmayı ve onları hayal etmeyi asla arka plana atmıyordu. işte hayat budur: güdülerimizle, erdemlerimizle, zaaflarımızla bir bütünüz. birini ön plana çıkarıp diğerlerini görmezden gelmek ya da gizlemek, ya bir popülerlik kaygısıyla yapılırdı ya da kişi kendini kandırırdı; iki türlü de samimiyetsizlik iğrençtir. bandini'de bunu gördüm; netti adam, kendisiyle barışıktı, boş lafı sevmezdi, çok sağlamdı.

sonra diğer kitaplarla devam ettim. bahara kadar bekle bandini, toza sor, 1933 berbat bir yıldı, roma'nın batısı vs. her bir romanda kendisine daha fazla hayran oldum. arturo bandini, sadece nickime değil ruhuma da can veren adamlardan biridir ve sıradan bir karakter değildir. arturo bandini gerçekten yaşamıştır. buna bukowski ve ben inanıyoruz. eminim inanan başkaları da olmuştur. arturo yaşamıştır, sevmiştir, sevilmemiştir, yokluğu ve sefaleti görmüştür. süt çalmıştır, sevdiği kızın külodunu yürütmüştür ve ölmüştür. los angeles mahallelerinde onun hatıraları vardır. kış aylarında korkunç bir soğuğa ve kara gömülen colorado sokaklarında ayak izleri vardır.

arturo bandini, öldüğü gün de ruhu dünyada kalmış, birçok insan tarafından yaşatılmış ve yaşatılacak bir adamdır. bir tanısanız, bu kadar sağlam adam görmemişsinizdir.
devamını gör...

durduk yere atışamam
çok kızarsam yatışamam
sevdiğimin ahı tutar
başkasıyla bakışamam

yazarım ben şair gibi
bu işlerde mahir gibi
gece gece cazgır gibi
kimselerle çatışamam
devamını gör...

çok özendiğim durum.
darısı başımıza inşallah.
devamını gör...

mutluluk ve huzur verir.

ayrıca eskiler suyun yanında konuşurdu, çünkü su; sesin yayılmasını bozar ve dedikodunun önüne geçerdi. sarayın orta yerindeki fıskiyenin sebebi de budur.
devamını gör...

yıkık
t:yıkılmış olan.
devamını gör...

mutlu bir geleceğe doğru atılan kocaman bir adım.

-anne nasıl?
+yemek yapmam diyor ama sen bilirsin oğlum.

-baba sen de bir şey söyle.
+feministe benziyor bu. sonra tadımız kaçmasın.
devamını gör...

henüz o yaşlara gelmedim ama 27-35 yaş arası gibi geliyor bana. öyle hissediyorum sanki o yaş aralığını çok sevecekmişim gibi.
devamını gör...

bir tür elektromanyetik dalga.
bilgi için (bkz: x ışını)
devamını gör...

efendim geceden güzeli var mı?

balkona çıktığın anda yüzüne vuran hafif esinti ve rüzgarın eşsiz kokusu, bizi huzura boğan sessizlik, bizlere ay tarafından bahşedilmiş loş ışığın bir benzeri dünyada var mıdır? huzur... vakit... müzik...

"yaşam, gecenin konusudur."
devamını gör...

1967 yılında fransız politikacılar gaston defferre ile rene ribiere arasında bir sözlü tartışma üzerine yaşanan düellodur.

ribiere'in iki kez kılıç darbesi alıp yaralanması ile son bulmuştur.

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel


kaynak
devamını gör...

kim ne derse desin bir anne kız çocuğuna namus konusunda ne kadar duyarlı davranıyorsa erkek çocuğuna da aynı şekilde davranmalidir .
devamını gör...

miko* o nasıl bir ses miko*.
devamını gör...

“her düğüm, atıldığı yerden çözülür.”

söz kime aittir bilmiyorum. birisi* bana söylemişti. çok anlamlı gelmişti.
devamını gör...

benim. içimdeki abazalığı, libido yüksekliğini, şehveti, tutkuyu tanımlarıma yansıtmıyorum. özelden tam bir fingirdek oluyorum. yazarlık budur esasında.

siz cemal süreya normal hayatında yazar gibi mi takılıyor zannediyorsunuz. rahmetli pek abazaydı.
devamını gör...

kesinlikle uçma yeteneği. bir de mümkünse rüya kayıt modu. hatırlamadığım rüyaları görmekten bıktım da.

kadınlar sanırım kalçalarına bir göz isteyebilirler. zira kim bakıyor, kim bakmıyor net bir şekilde görürlerdi bu sayede.
devamını gör...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim