yedi meşaleciler
hepimizin bildiği gibi cumhuriyet dönemi'nde beyanname ile ortaya çıkan ilk edebî topluluk olmakla birlikte şiirlerini ''yedi meşale'' adlı bir kitapta toplamışlardır. topluluk beş hececiler'e tepki doğrultusunda ortaya çıkıp edebiyatımızda bir tıkanıklık olduğunu ve türk şiirine yeni bakış açı ve tarzları yani yeni ufuklar açmayı, ayşe fatma edebiyatını sürdürmemeyi hedeflediklerini söylemişlerdir. bence ayşe fatma edebiyatı'ndan kastettikleri aslında bir bakıma samimi bir şekilden ziyade daha soluk, içten olmaktan uzak bir şekilde hislerin yazıya geçirilmesidir. sığ gördüklerini eleştirmişlerdir.
''canlılık, samimiyet ve daima yenilik'' edebiyattaki ilkeleridir. ''sanat sanat içindir'' anlayışıyla ürünlerini vermişlerdir. sanat onlar için kısıtlanamaz, sınır tanımaz ve özgür olmalıdır.
beş hececileri nasıl ve hangi yönde eleştirdiklerini cevdet kudret'in şu dizelerinden anlayabiliriz:
ey benim gül demetim, ey bir çile ipeğim!
seni çok seviyorum, daha çok seveceğim..
gibi şeylerle siz hangi edebî ihtiyacınızı tatmin edebilirsiniz rica ederim?.
tüm bu cesur iddialarına ve eleştirilerine rağmen ne yazık ki şiire önemli bir yenilik getirememişlerdir. büyük bir hevesle başladığım işlerin sonucunu bana hatırlattıkları için sempati duyduğum bir topluluktur, en azından bu başarısızlıklarıyla*.
eleştiri alıp dağılmalarının sebebi ise karamsarlık aşılamaları, eserlerinde milli renklerin bulunmaması gibi nedenlerdir (özbayrak merve, 2019).
alıntı için kaynakça: özbayrak merve. ''servet-i fünûn dergisinde yedi meşaleciler'', 2019.
''canlılık, samimiyet ve daima yenilik'' edebiyattaki ilkeleridir. ''sanat sanat içindir'' anlayışıyla ürünlerini vermişlerdir. sanat onlar için kısıtlanamaz, sınır tanımaz ve özgür olmalıdır.
beş hececileri nasıl ve hangi yönde eleştirdiklerini cevdet kudret'in şu dizelerinden anlayabiliriz:
ey benim gül demetim, ey bir çile ipeğim!
seni çok seviyorum, daha çok seveceğim..
gibi şeylerle siz hangi edebî ihtiyacınızı tatmin edebilirsiniz rica ederim?.
tüm bu cesur iddialarına ve eleştirilerine rağmen ne yazık ki şiire önemli bir yenilik getirememişlerdir. büyük bir hevesle başladığım işlerin sonucunu bana hatırlattıkları için sempati duyduğum bir topluluktur, en azından bu başarısızlıklarıyla*.
eleştiri alıp dağılmalarının sebebi ise karamsarlık aşılamaları, eserlerinde milli renklerin bulunmaması gibi nedenlerdir (özbayrak merve, 2019).
alıntı için kaynakça: özbayrak merve. ''servet-i fünûn dergisinde yedi meşaleciler'', 2019.
devamını gör...
fazla takipçisi var diye havalanan yazar
gerek yoktur böyle şeylere. ne kadar takipçin olursa olsun eğer burada eğlenmiyorsan, bilgilenmiyorsan yazıktır sadece.
devamını gör...
sözlüğü bırakmak
pek mümkün değildir. uzun vadede imkansızdır. ara verirsiniz bırakamazsınız. gidenler dönecekler hatta dönüyorlar isim değiştiriyorlar ama geliyorlar.
lucifer başlıklarını okumadan yapamaz insanlar. bu samimiyet bu sıcaklık her yerde yok maalesef.
portakal atan olmayınca hayat çekilmiyor. gidemez kimse alooo gitmeyin.
lucifer başlıklarını okumadan yapamaz insanlar. bu samimiyet bu sıcaklık her yerde yok maalesef.
portakal atan olmayınca hayat çekilmiyor. gidemez kimse alooo gitmeyin.
devamını gör...
yoldaş benjamin franklin
ne zaman ismini görsem aklıma hayvan çiftliği kitabı geliyor, orda yoldaş kelimesi çok fazla geçtiği için sanırım.
devamını gör...
bu başlıkta ateist ateist konuşuyoruz
allah yoksa bu dağları kim yarattı?
devamını gör...
cahil insanlarla baş etme yolları
yobaz cahilleri hayatınızdan çıkarın, hayatın ne kadar renkli olduğunu anlayacaksınız. onlar hayatınızdayken hayattan gram zevk almazsınız. her şeye günah derler, her şeye bir saçma takıntı içinde olurlar. her zaman çağdaş, akıllı ve mantıklı insanlarla takılın. geri kalmış insanlardan uzak durun.
devamını gör...
normal sözlük yazarlarının en sevdiği yazar
kafka ve dostoyevski
devamını gör...
türkler'in doğada mangal yapmayı eğlenmek zannetmesi
kimi insanlar gerçekten eğleniyorlar ama. böyle 15 kişi toplanıp piknik alanında oyun falan oynuyorlar ne güzel eğlensinler sıkıntı yok bence. ben hiç sevmem mangal olayını *ondan bana garip geliyor ancak yeter ki insanlar mutlu olsun, nasıl olduğu önemli değil.
maldivler’e gitse mangal tüttürürken mutlu olacağı kadar mutlu olmaz doblolu amca.
maldivler’e gitse mangal tüttürürken mutlu olacağı kadar mutlu olmaz doblolu amca.
devamını gör...
elentari
samimi yazıları, güzel tavrıyla beni çok önceden tavlamış bir yazar..
sohbet etme fırsatımız olduğu için de kendimi çok şanslı hissediyorum açıkçası. müthiş enerjisi, duru kişiliğiyle gönlüme taht kurdu bile. buralara çokça çiçek ve kalp bırakıyorum.**
hep yazsın, hep var olsun bu sözlükte..
sohbet etme fırsatımız olduğu için de kendimi çok şanslı hissediyorum açıkçası. müthiş enerjisi, duru kişiliğiyle gönlüme taht kurdu bile. buralara çokça çiçek ve kalp bırakıyorum.**
hep yazsın, hep var olsun bu sözlükte..
devamını gör...
insana mutluluk veren sıradan olaylar
çok sevilen birinin çat kapı çıkıp gelmesi, uzun zamandır aranan bir eşyayı bulmak, boşaltılmış bulaşık makinesine denk gelmek, yeni yıkanmış ve değiştirilmiş yastık ve çarşafta yatmak, sen seversin, senin için aldım denilen bir hediye, uzun zamandır ismini bir türlü hatırlayamadığın veya bilmediğin bir şarkıya denk gelip dinlemek, o gün evde en sevdiğin yemeğin pişmesi, yapılan bir nezaket karşılığı teşekkür edilmesi veya insanlar tarafından takdir edilmek, iltifat edilmek, beklenen kargonun çabuk ve sorunsuz gelmesi, otobüsün çok beklemeden gelmesi gibi olaylardır.
t: kişinin başına gelebilecek olaylardır. sıradanlık kısmı kişiden kişiye göre değişir. başımın etini yemeyin sonra bu mu sıradan diye. sensin sıradan.
t: kişinin başına gelebilecek olaylardır. sıradanlık kısmı kişiden kişiye göre değişir. başımın etini yemeyin sonra bu mu sıradan diye. sensin sıradan.
devamını gör...
komşunun tuhaf davranışları
şimdi size inanamayacağınız bir komşuluk deneyimimi anlatacağım.
üniversiteyi kazandığım ilk yıl, üç gün içinde izmir'e gelip ev tutmuştuk. ve bu acele kararımız bize komşuluğun önemini yaşayarak öğretmişti.
şöyle ki yerleştiğim apartmanda metrekare başına bin tane deli düşüyordu. bakın abartıyorsam siz buyrun mesaj atın.
üst kat komşum okb hastasıydı yaz kış her gün halı yıkıyordu balkonda şaka değil, o halılar hiç bitmedi.
ayrıca günde minimum üç kere en az 1 saat boyunca elektrik süpürgesi tutuyor her hafta cam kapı siliyordu.
bir de evi sildiği suları lavaboya ya da klozete dökmek yerinde camdan döküyordu. kaç kere ıslandım ben bilirim. gidip konuştuğumda o su pis evin lavabosuna, klozetine dökülmez diyordu. teyze olmasa kavga eder insan ama yok ne yaparsın öyle yaşadım bir buçuk yıl.
bitti mi bitmedi, karşı komşum da evden çıkmıyordu.
baya baya bakkalın çırağı geliyordu her gün. bir kere bilmeden kapısını çaldım zincirin arkasından açtı yoohhkk diyip suratıma çarptı kapıyı. ben de ona dokunmadım bir daha. ama kendisi apartmanın en aklıselim delisi sayılabilirdi. kimseye bir zararı yoktu allahtan.
gel gelelim apatmanın premium delisine; yan dairedeki abla.
ablamız dışarıdan çok normal görünüyordu ilk günler, sonra evime gelmeye başladı. ardından ilişkilendik bana kocasının işitme engelli ve dilsiz olduğunu, çocuğunun da hasta olduğunu söyledi nasıl üzüldüm el kadar çocuk.
neyse sonra kocasına engelli olduğu için başkasının suçunu yıktıklarını yakalanmamak için eve gelmediğini çocuğunun ilacı için paraya ihtiyacı olduğunu söyledi. valla verdim para.
ama nasıl üzülüyorum, içime içime batıyor. bir kaç kere para verdim.
sonra bu sefer de incinecek diye alışveriş yapıp gece ikide üçte kapısına asmaya başladım.
neyse sonra kocasını gördüm bir gün. sevindim sorun çözüldü herhalde dedim. neyse bir iki hafta sonra adamla karşılaştım. adam benimle konuşmasın mı yemin ediyorum ödüm koptu. adam engelli falan değil. dedim hadi bakalım lilithinkizi, nasıl bir iş bu, çıkar kokusu. velhasıl sonra ben kadın gelince kapıyı açmamaya başladım. en son bir gün çamaşır asıyorum bir ses duydum.
benim abla ellerini ağzına dayamış bağırıyor.
"dikkat dikkat sayın evka 4 sakinleri bugün beldemizde deprem olacaktır! lütfen sığınaklara ininiz! dikkat dikkat (...)!"
o gün anladık işte ablamızın baya baya deli olduğunu.
hülasa ben evden taşındım en nihayetinde. ve bir daha da komşuları bilmediğim evi tutmamaya yemin ettim. (bkz: ev alma komşu al)
şimdi entryi okuyunca güleceksiniz ama inanın yazarken komik de yaşarken hiç komik değildi.
edit: makine çalıştırıyor falan diye yakınan yazarları hususi olarak bu entryi okumaya davet ediyorum. gidin sarılın komşularınıza.
üniversiteyi kazandığım ilk yıl, üç gün içinde izmir'e gelip ev tutmuştuk. ve bu acele kararımız bize komşuluğun önemini yaşayarak öğretmişti.
şöyle ki yerleştiğim apartmanda metrekare başına bin tane deli düşüyordu. bakın abartıyorsam siz buyrun mesaj atın.
üst kat komşum okb hastasıydı yaz kış her gün halı yıkıyordu balkonda şaka değil, o halılar hiç bitmedi.
ayrıca günde minimum üç kere en az 1 saat boyunca elektrik süpürgesi tutuyor her hafta cam kapı siliyordu.
bir de evi sildiği suları lavaboya ya da klozete dökmek yerinde camdan döküyordu. kaç kere ıslandım ben bilirim. gidip konuştuğumda o su pis evin lavabosuna, klozetine dökülmez diyordu. teyze olmasa kavga eder insan ama yok ne yaparsın öyle yaşadım bir buçuk yıl.
bitti mi bitmedi, karşı komşum da evden çıkmıyordu.
baya baya bakkalın çırağı geliyordu her gün. bir kere bilmeden kapısını çaldım zincirin arkasından açtı yoohhkk diyip suratıma çarptı kapıyı. ben de ona dokunmadım bir daha. ama kendisi apartmanın en aklıselim delisi sayılabilirdi. kimseye bir zararı yoktu allahtan.
gel gelelim apatmanın premium delisine; yan dairedeki abla.
ablamız dışarıdan çok normal görünüyordu ilk günler, sonra evime gelmeye başladı. ardından ilişkilendik bana kocasının işitme engelli ve dilsiz olduğunu, çocuğunun da hasta olduğunu söyledi nasıl üzüldüm el kadar çocuk.
neyse sonra kocasına engelli olduğu için başkasının suçunu yıktıklarını yakalanmamak için eve gelmediğini çocuğunun ilacı için paraya ihtiyacı olduğunu söyledi. valla verdim para.
ama nasıl üzülüyorum, içime içime batıyor. bir kaç kere para verdim.
sonra bu sefer de incinecek diye alışveriş yapıp gece ikide üçte kapısına asmaya başladım.
neyse sonra kocasını gördüm bir gün. sevindim sorun çözüldü herhalde dedim. neyse bir iki hafta sonra adamla karşılaştım. adam benimle konuşmasın mı yemin ediyorum ödüm koptu. adam engelli falan değil. dedim hadi bakalım lilithinkizi, nasıl bir iş bu, çıkar kokusu. velhasıl sonra ben kadın gelince kapıyı açmamaya başladım. en son bir gün çamaşır asıyorum bir ses duydum.
benim abla ellerini ağzına dayamış bağırıyor.
"dikkat dikkat sayın evka 4 sakinleri bugün beldemizde deprem olacaktır! lütfen sığınaklara ininiz! dikkat dikkat (...)!"
o gün anladık işte ablamızın baya baya deli olduğunu.
hülasa ben evden taşındım en nihayetinde. ve bir daha da komşuları bilmediğim evi tutmamaya yemin ettim. (bkz: ev alma komşu al)
şimdi entryi okuyunca güleceksiniz ama inanın yazarken komik de yaşarken hiç komik değildi.
edit: makine çalıştırıyor falan diye yakınan yazarları hususi olarak bu entryi okumaya davet ediyorum. gidin sarılın komşularınıza.
devamını gör...
tanımları gezerken yanlışlıkla artı oy vermek
bunu kim beğenmiş lan aliminyum falan diye telefondan bakarken arada bende yapıyorum.
kötü oluyor, resmen hayal kırıklığı.*
kötü oluyor, resmen hayal kırıklığı.*
devamını gör...
yoldaş benjamin franklin
çok övmeyin başımıza çıkmasın dediğim kişi.
devamını gör...
11 nisan dünya şizofreni günü
akıl oyunları filminde iyice anlatılan rahatsızlık için olan gün.
devamını gör...
maske tak diye levha ve afişleri asmadan ceza yazılamaması
yargıtay'ın aldığı karara göre polis ‘maske takmadın’ diye ceza kesemez, tutanak tutabilir. maske cezasını tutanağa göre valilik uygular. maske yasağı konulan yerlerde ana arterlere radar gibi vatandaşı ‘maske tak, ceza kesilir’ diye uyaran levha ve afişleri asılmalı.
bolu’da maske takmadığı için elif nihan işler’i durduran bekçiler kabahatler kanunu’na aykırılıktan 392 tl idari para cezası kesti. işler, maske takmanın zorunlu olduğunu bilmediğini, kendisine uyarıda bulunulmadığını savunarak cezaya itiraz etti. bolu sulh ceza hâkimliği işler’in itirazını haklı bulup cezayı kaldırdı.
maske cezasının kaldırılması üzerine adalet bakanlığı devreye girdi. bakanlık, sulh ceza mahkemesinin maske cezasını iptal eden kararının kanun yararına bozulması için yargıtay’a başvurdu. yargıtay 19. ceza dairesi, 9 kasım’da oyçokluğu ile bakanlığın başvurusunu kabul etti ve sulh ceza’nın maske cezasını iptal kararını kaldırdı. yargıtay, anayasa, umumi hızfısıhha kanunu, il idaresi kanunu ve kabahatler kanunu hükümleri kapsamında maske cezasının hukuki değerlendirmesini yaptı. genel sağlığı tehdit eden tehlikeli durumun önlenmesi için valiler başkanlığında toplanan hıfzıssıhha meclisi’nin maske takma yükümlülüğü kararı alabileceği belirtilerek, maske cezasına vize verildi.
cezai işlem uygulanan cadde ve ana arterlerde tıpkı radar levhası gibi maske takılması için uyarı levha ve afişleri asılması gerektiği kaydedildi. dosyada böyle bir ilanın yapıldığına dair bilgi ve belge bulunmadığı vurgulandı.
yargıtay, polisin de maske takmayanlar hakkında idari para cezası kesemeyeceğini, polisin maske takmayan kişiyi belirleyip bunu tutanakla imza altına alarak ilgili il valiliğine göndermesi gerektiğinin altını çizdi.
yargıtay, işler’e ceza kesilen izzet baysal caddesi’nde, bolu valiliği’nce gerekli uyarı levhaları ve afişlerin asılmamış olması halinde cezanın ortadan kaldırılması gerektiğine dikkat çekti. yargıtay, kararı adalet bakanlığı’nın talebi doğrultusunda kanun yararına bozdu. yargıtay’ın belirlediği yöntem ışığında maske cezası bolu sulh ceza tarafından yeniden değerlendirilecek.
siz maskenizi takın arkadaşlar.
bolu’da maske takmadığı için elif nihan işler’i durduran bekçiler kabahatler kanunu’na aykırılıktan 392 tl idari para cezası kesti. işler, maske takmanın zorunlu olduğunu bilmediğini, kendisine uyarıda bulunulmadığını savunarak cezaya itiraz etti. bolu sulh ceza hâkimliği işler’in itirazını haklı bulup cezayı kaldırdı.
maske cezasının kaldırılması üzerine adalet bakanlığı devreye girdi. bakanlık, sulh ceza mahkemesinin maske cezasını iptal eden kararının kanun yararına bozulması için yargıtay’a başvurdu. yargıtay 19. ceza dairesi, 9 kasım’da oyçokluğu ile bakanlığın başvurusunu kabul etti ve sulh ceza’nın maske cezasını iptal kararını kaldırdı. yargıtay, anayasa, umumi hızfısıhha kanunu, il idaresi kanunu ve kabahatler kanunu hükümleri kapsamında maske cezasının hukuki değerlendirmesini yaptı. genel sağlığı tehdit eden tehlikeli durumun önlenmesi için valiler başkanlığında toplanan hıfzıssıhha meclisi’nin maske takma yükümlülüğü kararı alabileceği belirtilerek, maske cezasına vize verildi.
cezai işlem uygulanan cadde ve ana arterlerde tıpkı radar levhası gibi maske takılması için uyarı levha ve afişleri asılması gerektiği kaydedildi. dosyada böyle bir ilanın yapıldığına dair bilgi ve belge bulunmadığı vurgulandı.
yargıtay, polisin de maske takmayanlar hakkında idari para cezası kesemeyeceğini, polisin maske takmayan kişiyi belirleyip bunu tutanakla imza altına alarak ilgili il valiliğine göndermesi gerektiğinin altını çizdi.
yargıtay, işler’e ceza kesilen izzet baysal caddesi’nde, bolu valiliği’nce gerekli uyarı levhaları ve afişlerin asılmamış olması halinde cezanın ortadan kaldırılması gerektiğine dikkat çekti. yargıtay, kararı adalet bakanlığı’nın talebi doğrultusunda kanun yararına bozdu. yargıtay’ın belirlediği yöntem ışığında maske cezası bolu sulh ceza tarafından yeniden değerlendirilecek.
siz maskenizi takın arkadaşlar.
devamını gör...
eratosthenes
coğrafya kelimesini kullanan ilk kişidir. günümüzdeki libya sınırları içerisindeki kirene şehrinde doğmuştur. atina'da eğitim almıştır.
enlem ve boylam sistemini bulmuştur.
dünya'nın güneş'e olan uzaklığını tam olarak hesaplamıştır.
dünya'nın çevresini %1.6'lık hata ile ölçmüştür.
eratosthenes'in haritası
enlem ve boylam sistemini bulmuştur.
dünya'nın güneş'e olan uzaklığını tam olarak hesaplamıştır.
dünya'nın çevresini %1.6'lık hata ile ölçmüştür.
eratosthenes'in haritası
devamını gör...
mahlas (yazar)
mekanı center oldu.
devamını gör...
30 ocak 2021 milföy hamurlu böreği yere hiçbir kırıntı dökmeden yiyebilmem
az önce başardığım eylemdir. en son 2002'de ilhan mansız senegal'e altın gol attığında bu kadar gürültülü sevinmiştik.
sırf bu mukaddes vazifeyi yerine getirmek için mahalle fırını muhammet abi'ye gidip en fiyakalısından mayalı bir hamur çekmesini söyledim. annem evde karbonat tozlarını hazırladı, fırını iyice temizledi, ortamda herhangi bir kırılma durumu oluşmaması için evi vakumladı.
ben de bir hafta önceden frankfurt'tan çağırdığım timuçin eniştem ve kuzenim svetlana'yı havalimanında karşıladım. enişte gelirken sana zahmet bir kutu isveç çikolatası getir dedim, getirmemiş p...k
neyse eve doğru gittik. o sırada aklımda dört düşünce var:
1. düşünce: acaba milföy hamurlu böreği hiçbir kırıntı dökmeden yiyip, hayatımdaki en büyük hedefi gerçekleştirebilir miyim?
2. düşünce: acaba karacabey son ayakta birinci gelebildi mi? gelemediyse sıkıntı 6'lı iptal alimiyumm...
3. düşünce: acaba merve boluğur neden hem bu kadar seksi, hem bu kadar gizemli, hem de bu kadar medyatik??
4. düşünce: yemin ederim on dakika düşündüm bunu ama bulamadım. maksat dört sayısına ulaşayım. çok seviyom ben dördü, favorim..
neyse eve geldik. annem hazırlamış milföy hamurlarını.
babam: timuçin, sizin bu merkel bizi kıskanıyormuş diyorlar doğru mudur, sen iyi bilirsin.
eniştem: valla enişte es ist lustig ya hahaha. enişte yauğğv bu almanlar hep böyle işte napacan yauğvv.
annem: bırakın şimdi siyaseti. hadi sofraya.
anneannem: nimeti celilullah bereketi halilullaahhh!
svetlana: papa, oma ne yapıyor??
eniştem: yemek duası kızım.
svetlana'ya komikli olsun diye ne desem diye düşünüyom iki saattir. anadolu lisesi almancamı da unuttum, eğer translate'e bakarsam kız anlar komikliği kaçar.
ben: wie gehts kuzenn?? heheh
svetlana ja wirklich? du hast ein paar tricks für mich gelernt. lolol
o anda "s*çtık" gülüşü yaptım. benim almancam bitti tabii, bu kadar komplike bir cümleyi anlayamadım ve kendisine çemberlitaş'ın yol tarifi sorulmuş dönerci mahmut usta gibi "bacım gogogo sırtını ver turn rayt!" diyecek gibi oldum..
neyse o anda herkes benim milföy hamurlu böreği yiyişimi bekliyor. anneannem salavat zinciri getirmiş ve "hırt" diye bir ısırık aldım, çiğneyip çiğneyip yuttum. o anda herkes "ollleeeeyyy" diye bağırdı. dışarıda bekleyen gitarını en son kanuni sultan süleyman döneminde akort etmiş sokak müzisyeni flamenko çalmaya başladı. salonda hepimiz dans etmeye başladık. anneannem buzdolabından f1 grandprix'te hamilton kazandığında patlattığımız özel şampanyalardan zulalarından bir tane çıkarıp patlattık. yıllardır bu anı bekliyordum, mutluluktan ağlamıştım.
bu sevincimi sizlerle paylaşmak istedim kafa sözlük. seviyorum sizleri, hayatı, başarma duygusunu ve mutluluğu (gülen surat)
sırf bu mukaddes vazifeyi yerine getirmek için mahalle fırını muhammet abi'ye gidip en fiyakalısından mayalı bir hamur çekmesini söyledim. annem evde karbonat tozlarını hazırladı, fırını iyice temizledi, ortamda herhangi bir kırılma durumu oluşmaması için evi vakumladı.
ben de bir hafta önceden frankfurt'tan çağırdığım timuçin eniştem ve kuzenim svetlana'yı havalimanında karşıladım. enişte gelirken sana zahmet bir kutu isveç çikolatası getir dedim, getirmemiş p...k
neyse eve doğru gittik. o sırada aklımda dört düşünce var:
1. düşünce: acaba milföy hamurlu böreği hiçbir kırıntı dökmeden yiyip, hayatımdaki en büyük hedefi gerçekleştirebilir miyim?
2. düşünce: acaba karacabey son ayakta birinci gelebildi mi? gelemediyse sıkıntı 6'lı iptal alimiyumm...
3. düşünce: acaba merve boluğur neden hem bu kadar seksi, hem bu kadar gizemli, hem de bu kadar medyatik??
4. düşünce: yemin ederim on dakika düşündüm bunu ama bulamadım. maksat dört sayısına ulaşayım. çok seviyom ben dördü, favorim..
neyse eve geldik. annem hazırlamış milföy hamurlarını.
babam: timuçin, sizin bu merkel bizi kıskanıyormuş diyorlar doğru mudur, sen iyi bilirsin.
eniştem: valla enişte es ist lustig ya hahaha. enişte yauğğv bu almanlar hep böyle işte napacan yauğvv.
annem: bırakın şimdi siyaseti. hadi sofraya.
anneannem: nimeti celilullah bereketi halilullaahhh!
svetlana: papa, oma ne yapıyor??
eniştem: yemek duası kızım.
svetlana'ya komikli olsun diye ne desem diye düşünüyom iki saattir. anadolu lisesi almancamı da unuttum, eğer translate'e bakarsam kız anlar komikliği kaçar.
ben: wie gehts kuzenn?? heheh
svetlana ja wirklich? du hast ein paar tricks für mich gelernt. lolol
o anda "s*çtık" gülüşü yaptım. benim almancam bitti tabii, bu kadar komplike bir cümleyi anlayamadım ve kendisine çemberlitaş'ın yol tarifi sorulmuş dönerci mahmut usta gibi "bacım gogogo sırtını ver turn rayt!" diyecek gibi oldum..
neyse o anda herkes benim milföy hamurlu böreği yiyişimi bekliyor. anneannem salavat zinciri getirmiş ve "hırt" diye bir ısırık aldım, çiğneyip çiğneyip yuttum. o anda herkes "ollleeeeyyy" diye bağırdı. dışarıda bekleyen gitarını en son kanuni sultan süleyman döneminde akort etmiş sokak müzisyeni flamenko çalmaya başladı. salonda hepimiz dans etmeye başladık. anneannem buzdolabından f1 grandprix'te hamilton kazandığında patlattığımız özel şampanyalardan zulalarından bir tane çıkarıp patlattık. yıllardır bu anı bekliyordum, mutluluktan ağlamıştım.
bu sevincimi sizlerle paylaşmak istedim kafa sözlük. seviyorum sizleri, hayatı, başarma duygusunu ve mutluluğu (gülen surat)
devamını gör...
yeğen tarafından kurulacak indie rock grubuna isim önerileri
vena cava vücudun kanını kalbe getiren en büyük toplardamar.
devamını gör...
intihara teşebbüs eden kişiye ceza verilmesi
şu güzel dünyada ölemiyoruz bile ona da mı izin yok abi khvewkld
devamını gör...