nutuk’u yasaklamak
yasaklar insanların ilgisini her zaman daha fazla çeker. biz özgürlüğe doğuştan sahiptik şimdi şimdi aslında özgürlüğün ne kadar kısıtlandığını fark ediyoruz. atatürk’ün değerlerini de çoğu kişi bilmiyordu sadece saygı duyuluyordu şimdi şimdi yaptıklarının nedenlerini daha iyi anlıyoruz.
devamını gör...
dandik dundik fotoğraf çekip sözlüğe atmak
anlaşılamayan isyan türü.
-çok müşkülpesentsiniz velhasıl bu ahvaliniz beni ziyadesiyle bitap düşürdü.
-ne diyor bu?
-babaannesiyle yaşıyor o.
-çok müşkülpesentsiniz velhasıl bu ahvaliniz beni ziyadesiyle bitap düşürdü.
-ne diyor bu?
-babaannesiyle yaşıyor o.
devamını gör...
gereksiz abartılan şeyler
ölüm.105 yaşında ölen insan için vah öldü, hala inanamıyorum.200 yıl mı yaşayacaktı.
devamını gör...
sözlükteki sabah sakinliği
köyde horozlar ötmüş de kalkmışsın gibi, kalktıktan sonra sadece eşeklerin, ineklerin sesinden başka bir şey duymuyormuşsun gibi bir sakinlik. yanlış anlaşılmasın kimseye eşek veya inek demiyorum; sabahki bu güzel sakinliği köydeki sabah sakinliğine benzettim.
devamını gör...
kendimizi hafiflemiş hissetmemizi sağlayan şeyler
erteleyerek kamburunuz haline gelmiş olan işleri yapmak
devamını gör...
marifet sanılan şeyler
alkol almak. allah belamızı versin ki biz de tekelden bir şişe bira alabiliriz arkadaşlar 360 derece her yerinden biranızı görecek kadar fotoğrafınızı çekmenize, alkol aldığınızı, içtiğiniz her kadehi paylaşmanıza gerek yok. alkollü şeyler de neticede bir içecektir.
meyve suyu fotoğrafı atsak dalga geçecek insanların bir biranın 5 storysini atması çok ironik.
meyve suyu fotoğrafı atsak dalga geçecek insanların bir biranın 5 storysini atması çok ironik.
devamını gör...
evli biriyle sevgili olmak
grup vitaminden bir söz;tercihli yola girme,girer sana elalem..
devamını gör...
resimli adam
orijinal adı "the illustrated man" olan, amerikalı yazar ray bradbury tarafından kaleme alınmış 18 kısa bilim kurgu hikayesinden oluşan kitaptır. kitaptaki hikayeler boyunca sürekli olarak teknolojinin soğuk mekaniği ile insanların psikolojisinin çatışması işlenmektedir.
birbirinden bağımsız hikayeleri, üzerinde zamanda yolculuk yapan bir kadın tarafından yapıldığı iddia edilen 'canlı' dövmeler bulunan resimli adam birbirine bağlıyor.
kitaptaki öykülerin biri hariç tümü daha önce başka bir yerde yayınlanmıştır, ancak bradbury kitabın yayınlanması için bazı metinleri revize etmiştir.
eğer bilim kurgu ilginizi çekiyorsa (aslında çekmiyorsa bile) kesinlikle okumanızı önerdiğim bir kitaptır. rahat okunur, zaten hikayeler birbirinden ayrı olduğu için tek oturuşta bölüm bölüm okuyabilirsiniz.
birbirinden bağımsız hikayeleri, üzerinde zamanda yolculuk yapan bir kadın tarafından yapıldığı iddia edilen 'canlı' dövmeler bulunan resimli adam birbirine bağlıyor.
kitaptaki öykülerin biri hariç tümü daha önce başka bir yerde yayınlanmıştır, ancak bradbury kitabın yayınlanması için bazı metinleri revize etmiştir.
eğer bilim kurgu ilginizi çekiyorsa (aslında çekmiyorsa bile) kesinlikle okumanızı önerdiğim bir kitaptır. rahat okunur, zaten hikayeler birbirinden ayrı olduğu için tek oturuşta bölüm bölüm okuyabilirsiniz.
devamını gör...
tart
kabuğu oldukça sert olan ve içi dolgulu olan bir çeşit tatlıdır.
devamını gör...
yazarların unutamadığı geri dönüşler
sezen aksu'nun "madem ki istiyorsun öyleyse durma git" dedikten sonra gitme kal yalan söyledim demesi .
devamını gör...
immanuel kant
kant'a rağmen veya kant ile felsefe yapılır ancak kantsız felsefe olmaz denir. çünkü çok büyük bir devrim yapmıştır düşünce tarihinde. peki kendisinin tabiriyle nedir şu düşüncedeki kantçı kopernik devrimi? özetleyelim;
şimdi efendim bu zatın öncesinde düşünürler; doğayı, deneyden çektikleri verileri vs. tamamen olduğu gibi algılayabildikleri kanısında oldukları için, aklın ürettiği ve dışta varlığı olmayan "tanrı, ruh, sonsuzluk" gibi kavramları somutlaştırarak dünya içi sıfatlarla tanımladılar ve yıllarca böyle bir metafizik yaptılar. mesele rasyonel bir din inşa etmeye çalıştılar. tanrı gibi soyut ve akli bir kavramın içini dış dünyadaki somut elle tutulur sıfatlarla ve özelliklerle doldurdular. yani aristonun mantığı ile paralel bir hristiyanlık inşa çabasıydı bu ve bence sanıldığı kadar başarısız da değildi. kant gelene kadar tabi :) bizim 21.yy türkiye'sinde caner taslaman tarzı tiplerin yapmaya çalıştığı şeyi avrupa'da 15-16.yy'larda yapmaya çalışmışlardı.
her neyse sonra kant geldi ve dedi ki; bu yöntem arızalı, saçma ve anlamsız. çünkü bilgi denilen şey deney ve akılla oluşur. aklı bir fabrika gibi düşünün, dışardan deneyin verileri yani hammadde geliyor ve akıl onu işleyip size bilgi halinde sunuyor. bilgi dediğimiz şey aslında dışardan çekilen görülerin akli olarak belli kategorilerce işlenmesidir. bunlar 12 tanedir. sonrasında hegel bununla ciddi uğraşacak ama önemli değil o şu an. dediğimiz gibi aklın bu yapısal işleme tarzına kategoriler dedi; meşhur sözüdür;
"zihin kendisini doğaya dayatır"
şimdi o halde biz doğayı ve dış dünyayı olduğu gibi değil olduğumuz gibi algılıyoruz. kendinde şey bilinemez. akıl pembe bir gözlük gibidir ve biz dünyayı aklın gözlüğüyle görürüz.
kopernikçi devrim budur. artık bilgi oluşum sürecinde özne edilgen değil etken bir konuma gelmiştir. aklın kendisini doğaya dayatması önündeki gerçekliği kendisine göre bükmesidir. yani artık nesne merkezli bir epistemoloji değil, özneyi merkeze alan bir epistemoloji doğmuştur.
peki klasik metafiziği nasıl yıktı? ona bakalım;
usta kendisinden önceki metafizikçilere dedi ki; sizin yönteminiz gereği antinomilere düşmeniz kaçınılmaz.
çünkü akla giren bir duyu verisi olmadan onu boşa işletiyorsunuz. antinomiden kastı çelişki veya çatışkı diyebilirsiniz. yani zaman kadimdir demek veya hayır zamanın başlangıcı var demek aynı derecede hem doğru hem yanlıştır. bu tarz yargılara varmaya hakkınız yoktur. tanrı vardır veya tanrı yoktur demek saçmadır, aynı derece hem yanlış hem doğrudur. duyu verisi girmeden aklı işletirseniz antinomiden öteye gidemezsiniz diyerek sınırı kesin bir şekilde çekti. felsefesi zaten "kritik felsefe" diye anılır.
kendisi bilimsel bir metafizik kurmak istedi, yani metafiziği yıktı yaktı mahvetti değil, klasik metafiziğin aczini gösterdi ancak bunu yaparken amacı bilimsel bir metafizik kurmaktı, çünkü o da biliyor ki, kendisi her ne kadar kesin olarak sınırı çekip o alanda konuşmaya hakkınız yok dese de insanın bu tarz konulara ilgisiz kalması imkansızdı.
ne kadar başarılı oldu tartışılır, tartışmak da isterim ancak yaptığından çok yıktığından dolayı çok değerli benim gözümde.
şüphesiz çok büyük bir yol açmıştır kant, öyle ki kendisinden sonraki idealistler, romantikler, maddeciler vs hepsi kendilerini onun öğrencisi sayarlar.
büyük hayallerimden birisidir ustanın mezarına gidip bir karanfil bırakmak.
çok büyük dehadır. seviyoruz:)
yeri geldikçe tanım girilecek.
şimdi efendim bu zatın öncesinde düşünürler; doğayı, deneyden çektikleri verileri vs. tamamen olduğu gibi algılayabildikleri kanısında oldukları için, aklın ürettiği ve dışta varlığı olmayan "tanrı, ruh, sonsuzluk" gibi kavramları somutlaştırarak dünya içi sıfatlarla tanımladılar ve yıllarca böyle bir metafizik yaptılar. mesele rasyonel bir din inşa etmeye çalıştılar. tanrı gibi soyut ve akli bir kavramın içini dış dünyadaki somut elle tutulur sıfatlarla ve özelliklerle doldurdular. yani aristonun mantığı ile paralel bir hristiyanlık inşa çabasıydı bu ve bence sanıldığı kadar başarısız da değildi. kant gelene kadar tabi :) bizim 21.yy türkiye'sinde caner taslaman tarzı tiplerin yapmaya çalıştığı şeyi avrupa'da 15-16.yy'larda yapmaya çalışmışlardı.
her neyse sonra kant geldi ve dedi ki; bu yöntem arızalı, saçma ve anlamsız. çünkü bilgi denilen şey deney ve akılla oluşur. aklı bir fabrika gibi düşünün, dışardan deneyin verileri yani hammadde geliyor ve akıl onu işleyip size bilgi halinde sunuyor. bilgi dediğimiz şey aslında dışardan çekilen görülerin akli olarak belli kategorilerce işlenmesidir. bunlar 12 tanedir. sonrasında hegel bununla ciddi uğraşacak ama önemli değil o şu an. dediğimiz gibi aklın bu yapısal işleme tarzına kategoriler dedi; meşhur sözüdür;
"zihin kendisini doğaya dayatır"
şimdi o halde biz doğayı ve dış dünyayı olduğu gibi değil olduğumuz gibi algılıyoruz. kendinde şey bilinemez. akıl pembe bir gözlük gibidir ve biz dünyayı aklın gözlüğüyle görürüz.
kopernikçi devrim budur. artık bilgi oluşum sürecinde özne edilgen değil etken bir konuma gelmiştir. aklın kendisini doğaya dayatması önündeki gerçekliği kendisine göre bükmesidir. yani artık nesne merkezli bir epistemoloji değil, özneyi merkeze alan bir epistemoloji doğmuştur.
peki klasik metafiziği nasıl yıktı? ona bakalım;
usta kendisinden önceki metafizikçilere dedi ki; sizin yönteminiz gereği antinomilere düşmeniz kaçınılmaz.
çünkü akla giren bir duyu verisi olmadan onu boşa işletiyorsunuz. antinomiden kastı çelişki veya çatışkı diyebilirsiniz. yani zaman kadimdir demek veya hayır zamanın başlangıcı var demek aynı derecede hem doğru hem yanlıştır. bu tarz yargılara varmaya hakkınız yoktur. tanrı vardır veya tanrı yoktur demek saçmadır, aynı derece hem yanlış hem doğrudur. duyu verisi girmeden aklı işletirseniz antinomiden öteye gidemezsiniz diyerek sınırı kesin bir şekilde çekti. felsefesi zaten "kritik felsefe" diye anılır.
kendisi bilimsel bir metafizik kurmak istedi, yani metafiziği yıktı yaktı mahvetti değil, klasik metafiziğin aczini gösterdi ancak bunu yaparken amacı bilimsel bir metafizik kurmaktı, çünkü o da biliyor ki, kendisi her ne kadar kesin olarak sınırı çekip o alanda konuşmaya hakkınız yok dese de insanın bu tarz konulara ilgisiz kalması imkansızdı.
ne kadar başarılı oldu tartışılır, tartışmak da isterim ancak yaptığından çok yıktığından dolayı çok değerli benim gözümde.
şüphesiz çok büyük bir yol açmıştır kant, öyle ki kendisinden sonraki idealistler, romantikler, maddeciler vs hepsi kendilerini onun öğrencisi sayarlar.
büyük hayallerimden birisidir ustanın mezarına gidip bir karanfil bırakmak.
çok büyük dehadır. seviyoruz:)
yeri geldikçe tanım girilecek.
devamını gör...
hesabı erkek mi öder kadın mı öder sorunsalı
kişilerin bir araya geldiklerinde yeme içme sosyal aktivite gibi yaptılari harcamalarda hesabı ödeme durumu toplumda genelde erkek olarak bilinir. eğer kadın çalışmıyorsa haliyle erkek ödemelidir fakat kadında çalışiyor belli bir gelire de sahipse bence ortak ödenebilir. sinema yi kadın odese yeme içmeyi erkek odeyebilir yada örnekler değişebilir. bazı erkekler hesabı erkek adam öder diye söz ederken bazı kadınlar ise ben çalışan bir bireyim hesabı bende ödeyebilirim diye düşünebilir.
devamını gör...
amatka
karin tidbeck’in muhteşem kitabıdır.
goethe demiş ki: “ nerde bir kavram yoksa bir sözcük tam zamanında imdada yetişir.” bu cümle aklımdan hiç çıkmaz. ırıs murdoch da şöyle bir soru sormuştu yanlış hatırlamıyorsam: “ kelimeler olmadan nasıl düşünürdü insan?” ve bunlara ek olarak da incil “ önce söz vardı” diye başlarken kuran’a göre “ol” demiştir ve olmuşuzdur. yani özetlemem gerekirse eğer, ki gerekir, her şeyin başlangıcı sözcüklerdir, belki bitişi de öyledir.
peki bu olaya biraz daha metafizik açıdan bakarsak; bir kavramı ortaya çıkarmak için bir sözcüğü telafuz etmek mümkün müdür? ya da ismini hiç telafuz etmediğimiz bir kavram, bir nesne, bir varlık zamanla yapısını kaybedip yok olur mu? sözcükler gerçekten bu kadar güçlü olabilir mi?
ya da öyle bir zaman gelip nesnelerin var olmak için ihtiyacı olan tek şey adlarının anılması olursa ne yaparız? ve eğer bu isim anma işlemi düzenli olarak yapılmak zorunda olursa? gerçeklik algımızı yavaş yavaş kaybetmeye başlayıp soyut bir hale bürünür müyüz?
bu soruların cevapları elbette bir yerlerde saklıdır. bulunur. peki neden geleceğe dair tasavvurlarımızın tamamında bir ümitsizlik hakim? neden mutlu bir geleceğe inanamıyoruz? sürekli aynı yılı yaşıyor gibi hissetmiyor musunuz siz de? sürekli 1984...
amatka’yı mutlaka okuyun, kelimelerin gücü adına....
goethe demiş ki: “ nerde bir kavram yoksa bir sözcük tam zamanında imdada yetişir.” bu cümle aklımdan hiç çıkmaz. ırıs murdoch da şöyle bir soru sormuştu yanlış hatırlamıyorsam: “ kelimeler olmadan nasıl düşünürdü insan?” ve bunlara ek olarak da incil “ önce söz vardı” diye başlarken kuran’a göre “ol” demiştir ve olmuşuzdur. yani özetlemem gerekirse eğer, ki gerekir, her şeyin başlangıcı sözcüklerdir, belki bitişi de öyledir.
peki bu olaya biraz daha metafizik açıdan bakarsak; bir kavramı ortaya çıkarmak için bir sözcüğü telafuz etmek mümkün müdür? ya da ismini hiç telafuz etmediğimiz bir kavram, bir nesne, bir varlık zamanla yapısını kaybedip yok olur mu? sözcükler gerçekten bu kadar güçlü olabilir mi?
ya da öyle bir zaman gelip nesnelerin var olmak için ihtiyacı olan tek şey adlarının anılması olursa ne yaparız? ve eğer bu isim anma işlemi düzenli olarak yapılmak zorunda olursa? gerçeklik algımızı yavaş yavaş kaybetmeye başlayıp soyut bir hale bürünür müyüz?
bu soruların cevapları elbette bir yerlerde saklıdır. bulunur. peki neden geleceğe dair tasavvurlarımızın tamamında bir ümitsizlik hakim? neden mutlu bir geleceğe inanamıyoruz? sürekli aynı yılı yaşıyor gibi hissetmiyor musunuz siz de? sürekli 1984...
amatka’yı mutlaka okuyun, kelimelerin gücü adına....
devamını gör...
erkan kolçak köstendil
kendisini ulan istanbul (dizi)sinde karlos karakteriyle tanıdım. beğendiğim bir oyuncudur.
devamını gör...
zülfü livaneli
dahi bir besteci olduğuna şüphe yok. lakin bestelerini kendisi söylemesin be kardeşim. tenekeden bozma sesi var.
ucuzun da ucuzu romancıdır. romanlarının bu kadar çok satması, ülkemizde son 30 yılda roman dahil tüm sanat beğenilerinin yerlerde sürünmesiyle bağlantılıdır.
solun içini boşaltan narsist de bir insandır. solculukla zerre ilgisi yoktur.
başta söylemem lazım ki atatürkle hiç bir sorunum yok. hele ki kemalist dostlarımın başımın üzerinde yeri var.
lakin şu hakikati cesurca söylemesi lazım birilerinin.
atatürk, nazım hikmet gibi bir şairi onlarca yıl zindanda çürüten kişidir.
halk arasında "yiğidim aslanım" diye bilinen şiiri, bedri rahmi "zindanı taştan oyarlar" başlığıyla nazım için yazmıştır.
livaneli ise bir konserinde "yiğidim aslanım burada yatıyor" diyerek defalarca anıtkabiri göstermiştir.
bir insanın, tarihe, şiire ve sola edebileceği en büyük ihanetlerdem biridir bu.
bilinçli bir dezenfarmasyondur.
atatürk devrinde sabahattin ali de sinop zindanında çürütülmüştür. atatürk yasalarıyla attila ilhan da mahpus yatmıştır.
ilhan'ın tek suçu, 16 yaşındayken sevgilisine nazım hikmet şiirleri vermektir.
ucuzun da ucuzu romancıdır. romanlarının bu kadar çok satması, ülkemizde son 30 yılda roman dahil tüm sanat beğenilerinin yerlerde sürünmesiyle bağlantılıdır.
solun içini boşaltan narsist de bir insandır. solculukla zerre ilgisi yoktur.
başta söylemem lazım ki atatürkle hiç bir sorunum yok. hele ki kemalist dostlarımın başımın üzerinde yeri var.
lakin şu hakikati cesurca söylemesi lazım birilerinin.
atatürk, nazım hikmet gibi bir şairi onlarca yıl zindanda çürüten kişidir.
halk arasında "yiğidim aslanım" diye bilinen şiiri, bedri rahmi "zindanı taştan oyarlar" başlığıyla nazım için yazmıştır.
livaneli ise bir konserinde "yiğidim aslanım burada yatıyor" diyerek defalarca anıtkabiri göstermiştir.
bir insanın, tarihe, şiire ve sola edebileceği en büyük ihanetlerdem biridir bu.
bilinçli bir dezenfarmasyondur.
atatürk devrinde sabahattin ali de sinop zindanında çürütülmüştür. atatürk yasalarıyla attila ilhan da mahpus yatmıştır.
ilhan'ın tek suçu, 16 yaşındayken sevgilisine nazım hikmet şiirleri vermektir.
devamını gör...
d vitamini
başlıca kaynağı güneş ışınlarıdır. öncelikle aldığımız bu ışınlar ile deri yoluyla d vitamini üretimi gerçekleşir. bunun dışında; balık, karaciğer ve yumurta sarısında bulunmaktadır d vitamini.
devamını gör...
19.00 civarında sözlüğün sessizleşmesi
internet bağlantımdan şüphe etmeme sebep oldu bu durum. akış değişmiyor zaman sanki geçmiyor gibi*
devamını gör...
kral yolu
manisa, salihli (sardes) bölgesinden başlayıp pers imparattorluğu'nun başkenti olan sus şehrine kadar ulaşan yoldur.
bu yol anadolu yollarının temelini oluşturmuştur.
bu yol anadolu yollarının temelini oluşturmuştur.
devamını gör...
rosadolujoe
devamını gör...
hayatı güzelleştiren ufak detaylar
bir konu üzerinde yalnız başına düşünürken, o konu üzerinde düşünen ve o konuyu düşünürken yalnız olduğunu sanan insanlarla karşılaşmak.
devamını gör...