sezgilerimin öküz gibi kuvvetli olması* ve bu özelliğimi saçma yapan şeyin de bunu kendi hayatımda etkili bir şekilde uygulamamamdır. uygulayamamam değil, uygulamamam.*
devamını gör...

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

fransız stephanie frappart, uefa şampiyonlar ligi'nde maç yöneten ilk kadın hakem olup, başarılı olunca bu mesleğe kadınların ilgisi artmaya başladı. güzel hakem görünce oyuncuların daha iyi oynamaları, kadın hakemlerin futbolcular ile şakalaşıp iyi diyaloglar kurması, erkekler arasındaki kavgayı kolaylıkla ayırması, kararlarına itirazın az olması, kazayla oluşan sert hareketlerde bile kendilerini çabuk toparlamaları, seyircinin ilgisinin artması vb. faktörler “kadın hakemler maçları yönetse daha iyi olur” görüşüne neden oldu.

bir zamanlar dünya kupası’nda 3. olmuş a milli takımımız geçen sene uefa uluslar c ligi’ne düşmüştü. avrupa kupalarında güçlü rakiplerini ezip geçen futbol takımlarımız ise son senelerde zayıf rakipleri karşısında hezimetlere uğramıştı. liglerin kalitesinin çok düşmesi, halkın futboldan soğuması vb. sebeplerden ötürü “futbola kadın eli değerse düzelir” düşüncesi ağırlık kazanmaya başladı.
merkez hakem kurulukadınların futbolun içinde çoğalması gerek, bunun destekçisiyiz” diye açıklama yapmıştı.
türkiye’de hem hakemlik hem de futbol üzerine doktora yapan tek kadın olan prof. dr. lale orta 2003 yılında uefa tarafından avrupa’nın en iyi 17 hakeminden biri olarak seçilmişti. fıfa kokartlı bazı kadın hakemlerimizin görüşleri.
cansu tiryaki: biz maç yönetince futbolcular, teknik adamlar, yöneticiler, seyircilerin itirazları sert ve yüksek olmuyor.
neslihan muratdağı: biz erkek hakemlerden daha çok çalışıyoruz.
mürvet yavuztürk: seyircilerden birisi bana küfür edince diğerleri “bak oğlum, o bizim bacımızdır' diye bağırınca çok duygulanmıştım.
seçim demirel: futbolcuların “hocam, çok güzelsiniz, gözleriniz çok güzelmiş hocam” gibi sözlerle beni etkileri altına almaya çalıştıkları oldu.
devamını gör...


her insan mutlu olamaz...
çünkü gereğinden fazla özler dünü,
hak ettiğinden fazla düşünür yarını,
ve hiç hak etmediği kadar bilinçsizce yaşar bugünü...
her insan mutlu olamaz...
çünkü gereğinden fazla özler hayatından çıkanları,
hak ettiğinden daha büyük umutla bekler hayatına girecekleri,
ve asla göremez yanı başındakileri...
erich fromm
devamını gör...

adam, elinde kocaman bir bıçakla camiye girer:
“ey cemaat içinizde müslüman olan var mı?” diye bağırır.
herkes şaşırır, susarlar ve birbirine bakarlar.
yaşlı bir adam ayağa kalkar,
“ben varım” der.
elinde bıçakla camiye giren adam:
“bir dakika dışarı gelir misin?” diyerek koluna girer.
birlikte bahçeye çıkarlar, ağaca bağlı koyunun yanına gelince:
“bu kurbanı islami kurallara uygun kesmeme yardımcı olur musunuz?” der.
ihtiyar:
“hay hay” dedikten sonra işe girişir…
ama gücü yetmez, her yer kan içinde kalmıştır.
üzüntü ile:
“oğlum, camiye git başka birini getir” der.
adamın da üstü başı da kan olmuştur, tekrar camiye girerek bağırır:
“içinizde başka müslüman var mı ?”
hiç kimsenin tıkı çıkmaz.
çıkmaz da, topluca dönüp imama bakarlar.
imam da, korkuyla:
“bana ne bakıyorsunuz?
iki rekât namaz kıldırdık diye müslüman mı olduk?”
devamını gör...

gelenekleri yaşatan insanlarsa, geleneklerin ölmesi için bu gelenekleri yaşatan insanların ölmesi gerekir.
sonuç: gelenekleri yaşatan insanların ölmesini isteyen zalim bir yazar isteği.
devamını gör...

dünyanın en güzel mağaralarına sahip olduğu da söylenir. sınırları içinde bulunan general carrera gölüne bitişik bulunan mağaralar cavernas de mármol (mermer mağaralar) olarak adlandırılmaktadır.

mağaranın güzelliği gölün berrak ve mavi sularının mağaranın mermerden oluşan duvarlarına yansıma yaparak olağanüstü renkler sunması ile ortaya çıkmaktadır.

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
fotoğraf kaynağı

patagonya'nın gezilecek yerleri için rotasız seyyah patagonya gezisi sayfasını da buradan ziyaret edebilirsiniz
devamını gör...

son derece yanlış bir harekettir. hem yazılan tanımın niteliğine bakılmıyor hem diğer yazarların hakkı yeniyor. motivasyonu kayboluyor.

birisi bok yazdığı için bir sürü artı oy alıyor.
ulan öyle bir saçmalık yapıyorsanız arada bana uğrayın. hayaletlere tanım girmekten bıktım usandım.
devamını gör...

lafı kesilmeden iki kişinin bir konuyu enine boyuna tartışmasının mümkün olmadığı bir ülkede olmadığını düşündüğüm konudur. hayatım boyunca sadece bir kişi konuşurken lafımı kesmedi, o da amerikalıydı.
devamını gör...

çok mu şaşırdınız? doğuda bu yıllardır yapılıyor. lisedeki arkadaşım 17 yaşında amcası sandığı kişinin gerçek babası olduğunu öğrendi. çocuğu olmayanlara inek, öküz, tarla karşılığı çocuk satılıyordu.
devamını gör...

gözün çok yükseklerde olmasın.
devamını gör...

telefon, şarj aleti, cüzdan, manikür ve makyaj malzemesi -far paleti -ayna-tarak vb, parfüm, deodorant, nadir de olsa saç düzleştirici, biber gazı varsa elektroşok cihazı, hijyenik bakım ürünü, sigara-çakmak, kulaklık, nemlendirici krem, dudak nemlendirici vb. kremler, ıslak mendil, hepsinde olmaz ama gördüğüm üzere söylüyorum 6.35'lik ateşli silah (tabanca) ve roman (kitap) daha da sayılabilir ama en nadir görüleni de 6.35'lik tabancadır
devamını gör...

yazarım ama yazmıyorum.
devamını gör...

müsait misin. sadece müsait misn diyorlar. ne için müsait miyim iş için mi yemek için mi konuşmak için mi ne için arkadaş ne için.
devamını gör...

allah'ın bile siyasete alet edildiği ülkedeyiz. pek şaşırmamak lazım.
devamını gör...

jean paul sartre tarafından yazılan adalet ağaoğlu tarafından türkçeye kazandırılan tiyatro oyunudur. türkiye'de ilk defa ankara sanat evi tarafından sahnelenmiştir. kadrosunda ; şevket altuğ,oben güney,ayton sert,seden kızıltunç,ışık toprak,tuncer necmioğlu,gündüz kalıç,tunca yönder,güner sümer,ayberk çölok,tekin özer,recep akyel yer almıştır.
devamını gör...

(korku ve titreme) soren kierkegaard'ın en ünlü eseridir. kierkegaard estetik, etik ve iman kavramlarını ishak ve ibrahim'in hikayesi üzerinden yorumlar. ibrahim oğlunu kurban ederken absurdün inayetine ve oğlunun bir şekilde ölmeyeceğine inanır. bu imanın gücüdür. etikle çeliştiği ve imanın özünde paradoksal bir yapısı olduğu bu şekilde ifade edilir. dinsel öğeler, dini yerler ve mitler insanlarda ürpermeye ve titremeye sebep olur. bunun esas nedeninin kutsala duyulan korku olduğu ileri sürülür. kierkegaard için tanrıya inanmak basit bir karar değildir hatta karanlığa adım atmayı gerektirir ve inanca dayanarak karar almak ne yapmamız gerektiğini söyleyen geleneksel etiğe ters düşebilir. bunu sıçrayış olarak nitelendirir. imandaki paradoksu bu şekilde açıklar. öyle bir paradoks ki cinayeti tanrıyı memnun eden kutsal bir eyleme dönüştürüyor yine aynı paradoks hiç bir düşüncenin kavrayamayacağı şekilde ibrahime oğlunu geri veriyor ve imanın başladığı yerde düşünme biter diyor kierkegaard. bu şekilde toplumsal görevlerin bazen en yüksek değerde olmadığını ifade ediyor ( bir babanın oğlunu koruması), tanrıya iman etmesi bazen bütün görevlerin üstüne çıkar ve insan etiği artık anlamını kaybeder. kierkegaard'ın üç aşamalı varoluş anlayışını ( etik, estetik, dinsel varoluş) adım adım takip edebileceğimiz okuması keyifli felsefe metni.

- ishakı boğazından yakalayıp yere fırlattı ve ona şöyle dedi: " aptal çocuk, senin baban ben miyim sanıyorsun? ben bir putperestim. bu tanrının emri mi sanıyorsun? hayır , bu benim arzum." ishak titreyip dehşet içinde yalvardı. : " ey yüce rabbim, bana merhamet et. ibrahim'in rabbi, bana merhamet et. eğer yeryüzünde bir babam yoksa sen benim babam ol!" ve ibrahim kendine fısıltıyla şöyle söyledi: " ey yüce rabbim, sana şükürler olsun. sana olan imanını yitireceğine benim bir canavar olduğuma inansın, böylesi onun için daha hayırlı." sy 21

- ama herkes kendi yolunca ve sevdiğinin büyüklüğünce büyüktü. çünkü kendini seven, kendisi kadar büyüktü ve diğerlerini seven, herkesten büyüktü. hepsi anımsanacaktı; ama herkes bekleyişi kadar büyüktü. biri olabilecek olanı beklediği için, diğeri ebedi olanı beklediği için büyüktü; oysa imkansızı bekleyen herkesten büyüktü. hepsi anımsanacaktı; ama hepsi mücadele ettiği şeyin büyüklüğü kadar büyüktü. sy 26

- bir insan bu vaizin ortaya koyduğu çelişkiyi nasıl açıklar? bu çelişkinin kökeni, ibrahim'ın yaptığı her şeyi şanlı kılan bir " büyük adam" olma icazetinin bulunması ve aynı şeyi bir başka yaptığında bunun günah, iğrenç bir günah sayılması mıdır? bu durumda ben böylesine pervasız bir övgüye katılmaz istemezdim. eğer iman kişinin oğlunu katletmesini mübarek kılmıyorsa, bırakın aynı mahkumiyet kararı, herkese olduğu gibi, ibrahim'e de çıkarılsın. eğer kişinin, bir düşünceyi başından sonuna dek taşıyacak ve ibrahim'in bir katil olduğunu söyleyecek cesareti yoksa, hak edilmiş övgüler üzerinde zaman yitireceğine bu cesareti bir an evvel kazanması daha yeğdir. ibrahim'in yaptığının ahlaki ifadesi şudur: o ishak'ı katledecekti. dini ifadesi ise şudur: o ishak'ı kurban edecekti. sy 41

- ibrahim hiçir durumda trajik bir kahraman değildir, bambaşka biridir, ya bir katildir ya bir mümin. sy 77

- imandaki paradoks budur, birey, evrenselden yücedir; birey (şimdilerde pek seyrek duyulan dogmatik bir ayrımı anımsayacak olursak) evrenselle ilişkisini mutlak olanla ilişkisine göre belirler, mutlakla ilişkisini evrenselle ilişkisine göre değil. paradoks, tanrıya karşı mutlak görev vardır diyerek de ifade edilebilir; çünkü bu görev ilişkisinde kişi birey olarak mutlakla mutlak ilişkidedir. böylece, bu ilişkide, tanrıyı sevmenin bir görev olduğu söylendiğinde, daha önce söylenenlerden farklı bir şey söylenmiş olur; çünkü bu görev mutlak ise, etik olan, bir görelilik konumuna indirgenmiş demektir. böyle olması etik olanın ortadan kaldırılmasını gerektirmez gerçi; fakat tamamen farklı bir ifade, paradoksal bir ifade kazanır - öyle ki örneğin, tanrı sevgisi iman erinin komşu sevgisine, etik açıdan görevinin gerektirdiği ifadeye zıt bir ifade vermesine sebep olabilir. sy 94

- sessizliği, hiçbir şekilde ishak'ı kurtarmak niyeti taşımıyordu, ve onun, ishak'ı kendi adına ve tanrı uğruna kurban etme görevi, estetiğe bir saldırıdır; çünkü estetik gayet iyi anlamıştır ki kendimi kurban edebilirim ama kendi uğruma başkasını kurban edemem. estetik kahraman sessizdir. oysa etik onu mahkum eder, çünkü estetik kahraman, kazara oluşan tikelliği nedeniyle sessizdir. sessiz kalmasını karara bağlayan şey, onun insanı önsezisidir. bu etiğin bağışlayacağı bir şey değildir, bu türden insanı seziler birer yanılsamadır sadece; etik sonsuz bir hamle gerektirir, açığa vurma gerektirir. o halde estetik kahraman konuşabilir, fakat konuşmaz. sy 148

- her şeyi söyleyebilir ama bir şeyi söyleyemez, yani başka birinin anlayabileceği şekilde söyleyemez, demek ki ibrahim konuşmamaktadır. konuşmadaki ferahlık, konuşmanın beni evrenselin diline çevirmesidir. ibrahim ishak'ı nasıl sevdiğini, bir dilin sahip olduğu en güzel ifadelerle anlatabilir. ama yüreğindeki sözler bunlar değil, onu kurban edeceğinin - çünkü bu bir sınamadır- derin düşüncesidir. bunun bir sınama olduğunu hiç kimse anlayamaz, bu yüzden ishak'ı kurban etme eylemini herkes sadece yanlış anlayabilir. sy 149
devamını gör...

(bkz: pulp fiction (film)) quentin tarantino'nun bu efsane filminde uma thurman'ın seksapalitesini konuşturduğu karakterin adı. aynı zamanda sözlükteki bir yazar arkadaşımız.
devamını gör...

fasulye turşusu.
hem yaparım hem yerim.
devamını gör...

evlilikte yüzük takmak yerine yüzük parmağına dövme yaptırmak daha mantıklı geliyor.
devamını gör...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim