sanat tarihi; özellikle görsel ve mimari sanatların tarihsel sürecini inceleyen bilim dalıdır. entellektüel birikim kazanmak için edinilmesi, öğrenilmesi gerektiğine inanıyorum. her ne kadar ben çok bilmesem de tavsiyem bu şekilde.
devamını gör...

ver odunu usta ığığığığığığı.

tanım: arka sokaklar klişelerini paylaştığımız başlıktır.
devamını gör...

oha, uçuyorum lan!
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

1991 yılında bulunmuştur. bilim insanları tarafından yediği, içtiği, eşyaları, boyu, yüzü... detaylıca incelenmiş ve aslında 45 yaşlarında olduğu ama yaşlı biri gibi göründüğü anlaşılmıştır. vücudunda olan yaralar yüzünden cinayete kurban gittiği anlaşılmıştır.
devamını gör...

cok mu tatlis ne?profil resmindeki kizin buyumus versiyonu olabilir. bir de kahvesini bol sutlu sevdigini dusunuyorum.
devamını gör...

oxford'daki boldlean kütüphanesi'nde bulunan, tolkien belgeleri arasında, tom bombadil başlıklı, muhtemelen 1920'lerde yazılmış bir hikaye parçası bulunmaktadır. ne yazık ki, yalnızca üç paragraf sonra bu metin son bulur ya tolkien yazmayı bırakmıştır ya da geriye kalan müsveddeler eksiktir. bu sebeple tom bombadil orta dünyadaki gizemini korumaya devam ediyor. belki tolkien bu karalamalarını tamamlamış olsaydı veyahut kayıp nüshalar elimizde olsaydı, tom amca ile ilgili kafamızda hiç bir soru işareti kalmayacaktı. lakin geçmişini çok fazla bilmesek dahi yüzüklerin efendisinde kendisi ile karşılaştığımız kısım romanın en keyifli bölümlerinden birisidir. kendisinin okuyucuya verdiği bu keyifte doğal olarak insanda hatta tobağa da bile merak uyandıran bir hale gelir.

kimdir, nedir, necidir? diye soruları ardı arkasında sıralarız. kendimizce cevaplar bulmaya çalışırız.

elf'ler tarafından hem "yaşlı" hem de "babası olmayan" anlamlarına gelen iarwain ben-adar adıyla anılan -ki bunu elrond'da dile getiriyor- tom amca'nın bir ''maia'' olduğunu savunanlar var. olabilir mi? elbette olabilir.

ama asıl mevzu ''yüzüklerin efendisi''nde frodo'nun tom bombadil'e sorduğu soru ile başlar;

''siz kimsiniz efendim ?''

“hı ne?” dedi tom doğrularak ve gözleri kasvetin içinde parıldayarak. “daha benim adımı öğrenmedin mi? tek cevap o. sen bana söyle, sen kimsin, böyle tek başına sen olarak, isimsiz? ama sen gençsin, ben ise yaşlıyım. ben neyim biliyor musun, en yaşlı olanım. lafıma mim koyun dostlarım: tom, nehir ile ağaçlar henüz yokken buradaydı; tom ilk yağmur damlasıyla ilk meşe palamudunu hatırlıyor. o büyük ahali’den önce patikalar açtı ve küçük ahali’nin gelişini gördü. o, krallardan, mezarlardan ve höyüklü kişiler’den önce de buradaydı. denizler eğrilmeden elfler batıya geçtiklerinde, tom çoktan burada vardı. yıldızlar altındaki karanlığı, korkunun bilinmediği zamanları gördü o. karanlıklar efendisi dışarı’dan gelmeden önceki zamanları”


tom amca'nın cevabını okuduğumuzda ''en yaşlı olanım'' sözlerine ve devamına takılmamak mümkün değil. bu sözleri ile kast ettiği şey valar'dan önce orta dünya'ya geldiği şeklinde yorumlanabilir. o zaman asıl soru şu; valar'dan önce orta dünya'ya gelebilecek niteliğe sahip kişi kim?

arkasından malumunuz olduğu üzere yüzük meselesi geliyor. tom amca, bakmak için yüzüğü frodo'dan istiyor. frodo yüzüğü gayet rahat bir şekilde kendisine veriyor. ne bir gerginlik, ne bir kuşku, ne de üzerinde bir baskı hissetmiyor.

“derken tom yüzük’ü serçe parmağının ucuna taktı ve mum ışığına doğru tuttu. hobbitler önce bunda bir tuhaflık göremediler. sonra birden nefesleri tıkandı. tom’un ortadan kaybolduğu falan yoktu!''

yüzük tom amca'yı etkilememektedir. frodo'yu bir telaş kaplar. yüzüğün kendi yüzüğü/aynı yüzük olup olmadığı konusunda endişeye kapılır. denemek için yüzüğü takar ve hooop görünmez olmuştur. tam rahatlamıştır ve kapıya doğru yürümeye başlamıştır ki, tom amca'nın sesi ile irkilir;

“hop kardeş!” diye seslendi tom, parlak gözlerini gayet keskin bir bakışla ona çevirerek. “hop, frodo kardeş! uğur ola? ihtiyar bombadil daha o kadar körleşmedi. altın yüzüğünü çıkar parmağından!”

hoppala güç yüzüğünü takanı da görebiliyor. işte yüzüğün karşısında bu kadar nötr ve her şeyden azade oluşu muammanın çifte kavrulmuş haline dönüşmesine yol açıyor.

evvela en yaşlı. sonrasında ise yanında yüzüğün esamesi dahi okunmuyor. işte bu noktayı şöyle değerlendirenler var; tom bombadil eru'dur. tek olandır. oysa yanıldıkları nokta şu; eru asla arda'ya inmedi. ayrıca tom amca kendi çöplüğünün horozu. güçleri yaşlı orman ile sınırlı. eru olmadığına göre geriye iki seçenek kalıyor;

ya bağımsız bir maia veyahut da tolkien'in kendisi...

burada, frodo'nun ona ''siz kimsiniz efendim?'' sorusuna verdiği yanıtın sonuna dönelim. ne diyor orada? ''karanlıklar efendisi dışarı’dan gelmeden önceki zamanları.'' yani ''melkor''dan önce orta dünya'ya gelmiş olduğunu anlıyoruz.

arda'ya inen valar sayısı belli. maia'lar konusunda ise bir açıklık yok. bu sebeple kahir ekseriyet tom bombadil'in valar olamayacağını maia olduğunu savunuyor ki mantık çerçevesinden baktığımızda bu doğru olabilir. kendisi valar'dan emir almayan ve orta dünyada kalmış bir maia olabilir.

ama ''karanlıklar efendisi dışarıdan gelmeden önceki zamanları'' sözü de burada kafayı bulandıran nokta. onu da bir yere oturtmak lazım. işte burada benim naçizane düşüncem diğer tezlerden farklı olarak şu;

tom amca; tolkien'in orta dünyadaki yansımalarından birisidir. lakin bazılarının öne sürdüğü gibi tek yansıması değildir. kendisinin romantik yansıması beren'dir ki, karısı ile mezar taşlarında beren ve luthien yazar.

tom amca ise tolkien'in muzip karakterini ortaya koyarak mizahi açıdan kendisini orta dünya'ya entegre ettiği karakteridir.

her şeyden evvel oradadır. yüzük onu etkilemez. kendisini romanın bir bölümüne hapsedecek bir ormanın içerisinde güvenli bir alana çekmiş ve akışın dışında kalmıştır. ama her şeyin tanığı ve yaratıcısıdır. frodo ve hobbitler'le sohbeti bu yüzden hepimize çok sevimli, sıcak ve samimi geliyor olabilir. belki de bu yüzden, kendi yarattığı karakterlerle sohbetinde en tepe noktayı yakalıyor. kim bilir?

herkes tom amca hakkında bir şeyler söyleyecek, düşünecek ve yazacak. benim düşüncem ise bu ve değişmeyecek. zira senelerdir bu mevzuya kafa yorar ve tartışırız. geldiğim son nokta burası. benden daha fazlası çıkmaz. düşüncemi değiştirebilecek sağlam argüman ise yok gibi.

o zaman ne diyoruz;

lay lom! lay la lom!
gongu çal da gel! gongu çal!
zıpla gel! söğütler içinden!
tom bom, şen tom, tom bombadil!
devamını gör...

bugün ayın 15'i.
maaş gününü dört gözle beklemek de fakirliğe dahil.
devamını gör...

narragansett kabilesinin reisiydi. ingiliz yerleşimcilerin misyonerlik çalışmaları sonucu, kabilesinden bazılarının hristiyan olup, beyazlar gibi giyinmesine, yaşamasına, ibadet etmesine kızdı ve eğer böyle devam ederse yakında kızılderili dini ve kültürünün yaşanmayacağını, beyazlara benzeyip yok olacaklarını savundu. beyazlar daha fazla güçlenmeden yok edilmelerini yoksa kendilerinin yok olacağını söyledi. kendisine uyan bazı kabilelerle birlikte beyazlara karşı savaşmaya başladılar. birçok kasabayı yoketselerde, başta reis uncas gibi hainlerin kabileleri ingilizlere destek verince yenildiler.
ingilizlerle barış yapacağına dair söz vermesi karşılığında af edileceği söylendi ama reis canonchet bunu reddetti. sonunda ingilizler tarafından idam cezası verildiğinde "kalbim yumuşamadan, ve bana layık olmayan bir söz söylemeden öleceğim için sevinçliyim" dedi. 1676'da idam edildi.
devamını gör...

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

umut berat güneysu gel oğlum .d
devamını gör...

amerika'da garsonların geçim kaynağı bahşişlerdir.
ne kadar kaliteli hizmet sunarsanız o kadar mükefatını alırsınız mantığı da denilebilir, bir kural haline gelmiştir. yani vermezseniz gerçekten para kazanamazlar, verdiği o emeğe yazık olur, yakışmaz.
adabı çoğunlukla hesabın yüzde 18'i şeklindedir.
daha fazlası hizmete göre müşteriye bağlıdır.

gelelim türkiye'ye eğer güzel bir restorana gidiliyorsa ve hizmet güzelse verilmesi kanaatindeyim, sonuç olarak bu insanlarda çok fazla para kazanan insanlar değil.
tabiki sık gittiğiniz bir yerse ve bahşiş veriyorsanız ister istemez size gösterilen hürmet de bir başka olacak, onlar için saygı duyulan bir insan olacaksınız ki bence bu da güzel bir hissiyat.
özet olarak vereceğiniz küçük rakamlarla ne zengin olursunuz ne fakir, hizmet güzelse neden olmasın?
devamını gör...

okuma yazmayı kendi başıma öğrendim. okula başlamadan önce ansiklopedi okumaya başlamıştım. muhtemel zaten okulun ilk yıllarında hepsini bitirip başa dönmüştüm. kim bilir kaç kez okudum. sonra okumaya devam ettim. hiç durmadan. ve bu konuyla ilgili net görüşüm şu.

beni hiç mi hiç ilgilendirmiyor okuyup okumadığı.

çünkü ben okuyup öğrenmeye çalıştığım şeyler ile ilgileniyorum. bunlarla ilgilenirken kim ne okuyor ilgilenmeye hiç fırsatım olmuyor. bir cümlenin üzerine düşünmek ve o cümleyi anlayabilmek bazen çok uzun aylar isteyebiliyor. o yüzden zaman bulamıyorum.

bi sevgilim o dönem hiç okumak istememem ile çok ilgileniyordu. okula başladığı zaman anca 2 sene sonunda okuma yazmayı öğrenmişti ve mutsuzdu benim roman okumak istemememden. iste benim hiç bu kadar zamanım olmadı başkasının hayatı ile ilgilenecek kadar. o neden ilgilendi? var aslında bir açıklaması ama neyse. çok salon kadını psikolojisindeyim. minik bir poğaça gibi hissediyorum kendimi. hıı.
devamını gör...

"tak açacaksın" diye devam eden grup vitamin şarkısı. zamanında yedigün reklam müziği de olmuştur.

mustafa adında, daha genç lise yaşlarında ve işlerinde hep bir terslik olan delikanlının yaşadığı dramı anlatır.
devamını gör...

eğer objektif ve nazik bir dille ifade edilmişse kabul edilmesi gerekir. genellikle bu tarz eleştirileri kaldıramayan kişiler cahil, megaloman, sabit fikirli tiplerdir. ama eleştiri dozunda olmayıp, hakaret boyutuna ulaşıyorsa o zaman o eleştiriyi yapan kişiyi tenha bir yere tek başına çağııı... falan desem komik olurdu gerçekten değil mi?* ...o yüzden nazikçe görüşlerine katılmadığımızı söyleyip yavaşça orayı terk etmeliyiz. *
devamını gör...

bi şeyleri bilmediklerini kabullenemiyor insanlar. herkes her diziyi filmi izlemek bilmek zorunda değil, her kitabı okumuş olmak zorunda değil, her popüler şeyden haberdar olmak zorunda değil. bilmediğiniz bir şey konuşulduğunda ben bilmiyorum demek yalan söylemekten daha zor değil inanın. bilmemek normal bir şey, eğer bilmiyorsanız ve merak ediyorsanız bi yere not edin ve başka bi zaman araştırın öğrenin. ama herkesin bilmediği şeyler olduğunu ve bunun normal olduğunu kabul edin nolur.
devamını gör...

yılın belli bir bölümünde sadece bir saat her şeyin serbest olduğu kurgusal etkinlik.
o kadar yazılımcısın sonra silersin o zaman dilimini ne olacak.
bence gereklidir.
sırf ben bir ton küfrü hak ediyorum. bir tane bile eden yok.
devamını gör...

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

fazla açık sözlülüğün getirdiği patavatsızlık var üstümde birkaç insanı kırdığımı söylendiği için değer verdiğim insanlarla bunu paylaştım çünkü onları kırmaktan korkarım diğerleri umrumda değil
devamını gör...

tıp bilimdalı olarak gelişiyor ama ilaç işinden para kazanan birileri ne kadar isterse o kadar faydalanıyoruz.
bazı güney afrika'lı bilim insanları ülkede çok görülen aids hastalığını yok edemeyen ama en azından durduran ilaçlar buldular.
meğer adamlar öyle bir düzen kurmuşlarki, ilaçları kullanmak için kapitalist a.b.d'den patent almak gerekiyormuş.
bir ara güney afrika'da epey gündem oldu. neyseki bütün a.b.d'liler şerefsiz değilmiş, bazıları mahkemeye başvurup ilaçların kullanılmasına izin çıkarttılar.
devamını gör...

doğadaki kaynaklardan elde edilebilen ve doğa tarafından sürekli üretilen şeylerdir.

güneş , rüzgar , jeotermal bunlara örnektir.

fosil kaynakların bittiği gün bunların değerini anlayacağız ama çok geç olacak ileriye yatırım yapan kişiler kurumlar devletler şimdiden güzelce yerlerini alıyorlar.
devamını gör...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim