bir deyim.
bile bile belasını aramak, kendisine zarar vermek istemek anlamına gelmektedir.
örneğin, "canına mi susadın sen, hemen uzaklaş buradan." vb..
devamını gör...

hücreyi saran ve onu dış ortamdan koruyan, bazı maddelerin geçişine izin verirken bazılarına vermeyen zar. hem hayvan hem bitki hücrelerinde bulunur.
devamını gör...

şimdiye kadar hiçbir kuş komşusundan daha çok sayıda ev yapmaya çalışmadı ve hiçbir sincap iki kış yetecek kadar yiyecek saklamadı.
peki insanlar neden bu kadar doyumsuz?
sözünü eden kimse olduğu söylenen oscar ve altın küre kazanmış kadın oyuncu.
devamını gör...

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

kendi işimle ilgili olanlarin bazıları sunlardir ve ne yazık ki işin genel çerçevesini oluşturduğu halde okullarda ogretilmemekte, düşe düşe ogrenilmektedir.


bir çocuğun yemeğini yemesini istiyorsanız ve çocuk gerçekten inatçı ya da iştahsız ise, yemeğin tamamını bitiremeyeceğini söylüyorsa ve siz de aslında o yemeğin tamamını yemeyecegini düşünüyorsanız, kaşık ya da çatal ile tabaktaki yemeği iki bölüme ayırın ve bu bölümü yediğin zaman kalkabilirsin deyin. pek çok çocuk yemeğin tamami için sizinle inatlasmak yerine yarısı için çaba göstermeye gönüllü olur.

bir gruba bir etkinlik yaptırmak istediğinizde kapalı uçlu sorular sorulmaz. örneğin bir grup çocuğa şimdi de hikaye dinleyelim miii? diye sorduğumuzda grubun çoğunluğu eveeeettt diye bağırırken bir tane çıkıntı haaayyyııırrr diye bağırırsa otoritenizi kaybedersiniz. bu yüzden; şimdi çok beğeneceğiniz bir hikaye okuyacağım diyerek yapacağınız işi ve onunla ilgili kendilerinden ne beklediğinizi söylemelisiniz. *

yine bir grup cocuğu bir yerden bir başka yere sevk etmek istediğinizde kargaşa çıkmaması için haydi şimdi buradan çıkıp şuraya gidiyoruz. diyerek coşku dolu bir cümle kurulmaz. hele hele tren olup birbirinin omuzundan, elinden, yakasından hiç tutturulmaz. bunun yerine; sayisma yolu gibi ya da taş kağıt makas oyunu gibi yollarla çocuklar tek tek seçilip sıra yapılır böylece kapıda yığılma olmaz.

küçük bir çocuğa ya da bir grup çocuğa kitap okurken kitaba olan dikkatini bozmamak için sayfalari çevirirken sonradaaaa ya da ardindaaannn ve ya işte tam o sırada gibi kalıplar kullanılır.

bir yetişkin ile çocuğu ile ilgili bir konu konuşulurken çocuğun olumsuz davranislari yerine olumlu davranışlarından bahsederek konu açılmalıdır. eğer kendiliğinden olumsuz davranıştan bahsetmiyorsa olumsuz davranışlar anlatılırken; şimdi de şöyle yapmayı öğrenmesi gereken yaşta. diyerek mesaj iletilmelidir. bir yetişkine çocuğu ile ilgili şikayette bunduğunuzda muhtemelen kendisi de farkında olduğu davranışı kabul etmeyecek ya da kabul etse bile değiştirmek için sizin kadar istekli olmayacaktır. *

bir ya da bir grup çocuğa ve hatta yetişkine bir etkinlik düzenlediğinizde örneğin yemek yedirirken ya da resim yaptırırken ya da bir mekanda beklemeleri gerekirken işe başlamadan önce mutlaka süre sınırlandırması getirilmelidir. özellikle grupla yapılan etkinliklerde grupta mutlaka bir tane aceleci , * bir tane kopyacı * ve bir adet kaplumbağa * bulunur. bu yüzden başlayacak etkinlik için; şimdi şunu yapacagiz. şu kadar sürede bitirmeniz gerekiyor. sizden beklenen tam olarak şudur. bitirenler bitirmeyenleri beklemek zorundadır. gibi ifadeleri önceden söylemek gerekir.
devamını gör...

pinterest'te denk geldim. pasta parasını benim gibi kendi cebinden vermiş büyük ihtimalle.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

bu mesajı atan hanım ablamızın morali bozuk, canı sıkkın ve çikolata yemekten sıkılmış durumda olma ihtimali %80'dir. kendi egosunu ve varlığının değerli olduğunu hissettirecek karşı cins arayış eylemidir.
devamını gör...

gülben ergen sesi kötü bile değil, sesi yok çünkü, birde reyhan karaca nın sesi çok kötü gerçekten.
devamını gör...

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
geçen yazın akşamlarından.
devamını gör...

yetenek ile ilgili bölümlerin sınav ile öğrenci alması sonucu oluşan duygudur. burda yetenegin yoksa niye seçtin diyecekler olacaktır ama sorun "sinavla değil de yetenek ile öğrenci almış gibi" davranan egitimcilerdir. her derste olmasa da özellikle heykel ve seramik derslerinde zorlanmıştık tüm sınıf. hatta 2. dönem herkes kaydını dondurmaya, okulu bırakmaya başlamıştı. 44 kişilik sınıfta 25 kişi kalmıştık. kalan 25 kişi birbirini motive ediyor, okulda kalması için bölümü birbirimize sevdirmeye çalışıyorduk. "ilk mezunları biz olacağız, yüzdük yüzdük kuyruğuna geldik, çoğu gitti azı kaldı, bu saatten sonra okul mu bırakılırmış? , o kadar emek verdik, yazık " gibi cümlelerle söz de birbirimize destek olduk. arada 2,3 kişiyi kaybetsek de iyi kötü son sınıfa kadar geldik.
devamını gör...

insanın kendini iyi hissetmesini sağlayan bir eylemdir. saçlarımı kestirince, berberden ilk çıktığım an kendimi çok yakışıklı hissederim ama öyle böyle yakışıklı değil adeta bir tom hardy. aynayla ya da görüntüyü yansıtan herhangi bir yüzeyle göz göze gelene kadar da bu yanılsama devam eder. ve ben tam dokuz sene kuran kursuna gittim.

haydi bakalım! saç kestirmek olan başlığa güzel güzel tanım yazmaya başlamışken konu nereden gelmiş olabilir güllü yasin kitabına.

demek ki çocukluk travmalarının yazarı insanolunbiraz’ın bu konuda da bir travması var. çünkü yazar kendinden, başka birisi gibi bahsetmeye bayılıyor ve size daha önce dolmalık biber, balon, saman balyası ve yalak travmalarını anlattı. ve elbette hayır benim güzel yazar kardeşim travmalarımı kullanarak kendimi acındırmıyorum. ya da öyle yapıyorum ama bunun dile getirilmesi de bende yeni travmaya neden olabilir.

o zaman hikayeye başlayalım. benim canım annemin, beni peygamber yapmak için uğraştığını düşündüğüm dönemlerdi. yazları önce bir şehirde kuran kursuna gidip sonra tatil için memlekete gittiğimizde oradaki kuran kursuna baştan başlayarak islamın şartlarını imanın şartlarıyla karıştırmama çabası içinde çift dikiş bir din eğitimi aldım. 9 sen boyunca ikişer seferden 18 dönem kuran kursunda zaman geçirince artık her alev almış çalının benimle konuştuğunu, geçtiğim her köprünün sırat olduğunu, yediğim her tokattan sonra diğer yanağımı çevirmem gerektiğini ve gönlümü put sanıp kıranlara kinlenmem gerektiğini hissediyordum.

yine pırıl pırıl memleketimde ışıl ışıl bir yaz günü kolumun altında güllü yasin kitabı ile kuran kursuna gitmiştim o gün kardeşimle birlikte. saçlarım ise o zamanlar deliler gibi hayran olduğum tsubasa’nın saçları gibiydi. kendimi allah diyen japon gibi hissetsem de kuran kursuna gitmekle ilgili bir sıkıntım yoktu.

çok sıcak bir gün olduğun için camide sürekli terliyorduk. kardeşim sübhaneke’de bile zorlandığı için fazladan bir çaba sarf etmek zorunda kalıyordu. ben de kuran’a geçmek üzere olduğum için ilahi bir sorumluluk duygusu ile üzerimde bir baskı hissediyordum.

öğlene kadar süren kuran kursu bitince caminin yeni gelmiş olan imamı kardeşim ve bana beklememizi söyledi. herkes çıktıktan sonra da bizi ellerimizden tutup caminin karşısında bulunan berbere götürdü. berber amca ölmeyi ağırdan alan bir insandı ve geleneklerine bağlı olduğu için de saça girişmeden önce makasa tükürürdü.

berber kişisi saçlarımızı azim ve ihtirasla kesip kafalarımızı ucuz plastik top görüntüsüne getirecek bir sanatsallık sergiledikten sonra imam efendi yüzünde sevap kazanmış insan gülüşü ile bize baktı uzun uzun. nuri alço’nun hışmına uğramış küçük emrah görüntümüz yüzünden bize iyilik yapıp hayrına saçlarımızı kestirmek istemiş meğer imam kardeşimiz.

benim heel lifting cyclone hareketini daha iyi yapabilmek için uzattığım canım saçlarım bir sevap kazanma çabasına kurban gitmiş oldu böylelikle. sorunun asıl büyük ve can yakan tarafı ise o akşam dayımın düğününün olmasıydı. düğüne saçlarını savura savura giden tsubasa olacakken beden dersinden sonra sınıfa kafasından buhar çıkarak giren üç numara tıraşlı samet’e dönmüştüm.

düğünde bir köşede oturup kardeşimle birlikte izledik eğlenen insanları. herkes eğlenirken biz kendimizi kemalettin tuğcu romanında gibi hissediyorduk. imama sonra ne oldu bilmiyorum, annemden sağlam bir fırça yemiş olması dışında.

demem o ki saç kestirmek insanı mutlu eden bir eylemdir; eğer kendi isteğinizle yapıyorsanız ve akşama dayınızın düğünü yoksa .
devamını gör...

bu cougar'lardan biri, 1997'de haliç'te düşmüş, 2 polis ve 1 teknisyen ölmüştü. olayın birebir şahidiyim. tuhaf şekilde alçalan helikopteri görür görmez bir tuhaflık olduğu anlaşılıyordu zaten. pilot muhtemelen uygun bir yere inmeye çalışıyordu ama ne şanssızlık ki eminönü gibi civcivli bir yerin üstündeydi.
www.hurriyet.com.tr/gundem/...
devamını gör...

sisteminde ki akışkanı yakıtın yanması ile ısıtarak ısı enerjisini mekanik enerjiye dönüşmesini sağlayan motorlardır.
buhar makinesi ve stirling motoru dıştan yanmalı motorlara örnektir.
devamını gör...

gerçekten de garip olayların döndüğü radyo yayınıdır diyerek hak vermeyi durduramadığım başlıktır.
(bkz: 6 mart 2021 agora meyhanesi radyo yayını)
devamını gör...

şiir ve edebi metinler yazmak kısmını + layacağım ve hitabetim diyerek noktalayacağım kısım.
devamını gör...

yalan söylerken yutkunmaması.
devamını gör...

'ruhumun kederinden
gözlerim yaşla doldu
inliyorum derinden
bana bilmem ne oldu'

hissettiğim şeylerden sanat çıkabileceğini gösteren çok güzel bir şarkı.
devamını gör...

uyku süresi boyunca hiç uyanılmayan uzun uyku.
devamını gör...

çok ama çok büyük bir isimdir. kemal sunalı sadece komik biri zannetmek çok yanlıştır.
bu adam sanatçıdır bir kere büyük bir sanatçıdır hiç bir zaman hak ettiğini alamamıştır. filmleri televizyonda dolaşırken çıkıp bir şey dememiştir. (hala televizyonlarda dört dönüyor)
güldürü nedir ne değildir bütün meselelere hakim bir ustadır.
sinemada kemal sunal güldürüsü adlı makaleyi okuduktan sonra kendisine bakışım ve yaklaşımım değişti.
kendisini sadece komik biri zannedip izliyordum ama öyle değilmiş.
bir düşünmek lazım neden bu halk kemal sunal filmlerini sürekli izliyor yani bildiğin bir filmi neden sürekli izler bir insan? levent kırca bu konu hakkında şöyle diyor.
orada çok önemli bir şey var kemal sunal filmlerinde bizim halkımızın tavır ve davranışına yakın çok önemli geleneksel bir yapı var. kendi halkımızın bir parçası o bir demet yeşil soğan ,bir tencere kuru fasulye ,o bir dilim ekmek

bu aslında yıllardır sorduğumuz soruya bir cevap niteliğinde.
peki müjdat gezen kendisi hakkında neler diyor bir bakalım bu çok ayrı bir bakış açısı ve çok önemli.
bir kere kemal sunalın dünya çapında bir sinema suratı olduğu atlanıyor görmezlikten geliniyor. kemal sunal dünyanın neresinde olursa olsun ne kadar kötü film yaparsa yapsın tutar. çünkü sinemanın bir illüzyonu vardır. bütün mesele suratla ilgilidir.

kesinlikle çok büyük ve çok önemli bir söylem.
kendisinin filmlerinde komedi güldürü hep vardır ama izleriz çünkü dramatik bir tarafı da vardır bekleriz o dramatik tarafı.
yüzünü hep gülerken gördüğümüz kişinin dramatik bir şekilde üzülmesi veya kötü bir harekete maruz kalması seyirciyi çok derinden etkiler çünkü onu sahipleniriz.
kemal sunal hakkında bir sürü yorum var bir sürü söylem var ama bu iki söylemi ele almamın sebebi çok farklı.
herkes kendisinin iyi bir komedyen olduğunu biliyor ama suratını dramatik tarafını kaçırıyoruz.
not: alıntılar kemal sunal yüksek lisans tezinden alınmıştır.
devamını gör...

ulu önder atatürk trablusgarp savaşı sebebiyle binbaşı rütbesiyle libya'da
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim