haketmeyen kişilerin en büyük dilimini yediği pasta.
devamını gör...

fikirlerini nasıl dile getirebildiğini gözlemlemek benim için ilk başta yeterli geliyor.
devamını gör...

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

bolca düşünmece. bir çıkar yol bulamama, başa sarıp yine düşünmece. oturup bunu dertlerinin üzerine eklemece..
devamını gör...

felsefi bir kavramdır. bilginin, düşüncenin, önermenin özelliğidir.

bir bilgi gerçeklik kavramına uygunsa veya düşünme yasalarıyla çelişmiyorsa felsefeye göre ''doğru''dur.
devamını gör...

(bkz: onlar konuşur iko yapar)
devamını gör...

iş çıkışı eve hızla gidip, duş alıp, üstüne cicileri giyip arkadaşlarla buluşmaya gitmek.
ve sabaha kadar müzik, sohbet, kahkahalar.
gözüme toz kaçtı, pardon.
devamını gör...

(bkz: dünyanın en komik fıkrası)
devamını gör...

buraya fotoğraf atmayı, unnecessary_ nickli yazarımız yüzünden bıraktım, kendisinden şikayetçiyim.
o bu fotoğrafları atıp benim mahalle aralarında çektiğim fotoğrafları atma motivasyonumu düşürmüştür, mağdurum:
#785465
#780359 hele şunlara bakar mısınız ?
#763174 yeter dayanamıyurumm. *
mağdurum demiş miydim?
devamını gör...

kibir.
insan öğrendikçe aslında hiç bir şey bilmediğini anlar.ben bilirim demekten vazgeçer .
devamını gör...

quentin tarantino'nun yönetmenliğini yaptığı pulp fiction filmiyle tanınan pump it şarkısını hemen herkes dinlemiştir ya da melodisine kulak aşinalığı vardır sanıyorum. peki yabancı olarak bilinen bu şarkının zeki müren' le alakası neydi ve aslında kime aitti?

şarkı filmden sonra oldukça popüler olmuş ve hatta dinlenme rekoru bile kırmıştı. bestesi rock gitarist dick dale' e ait olduğu düşünülse de şarkı abd' den oldukça uzaktaydı. ama yine de bir süre bestecisinin dick dale olduğu söyleyerek mevzu kapatıldı. fakat bir kaç sene sonra, 2004 yılında düzenlenen atina olimpiyatları esnasında yunan sanatçı anna vicci' nin orijinal sözleriyle şarkıyı yeniden seslendirmesi sonucu kime ait olduğu konusu tekrar açıldı. şarkının esas adı pump it değil, osmanlı rumları' nın kullandığı ve mısırlı anlamına gelen "misirlou" idi ve şarkının sözleri mısırlı bir gencin yaşadıklarını anlatıyordu.

şimdi gelelim zeki müren' le olan alakasına. alanındaki uzmanlar şarkıyı tekrar araştırdıktan sonra türkiye' de de şarkının izlerine rastlamıştı. zeki müren, aynı besteyi farklı sözlerle dick dale' den yıllar yıllar evvel zaten seslendirmişti. fakat şarkının atina' ya oradan da amerika' ya gidişi rum ve yunan göçmenler sayesinde oldu. şuan şarkı yunanlara ait olarak bilinse de esas besteleyen kişinin kim olduğu bilinmediğinden bu anonim olarak kabul gördü.

dinlemek isterseniz üç versiyonun da linklerini sizler için bırakıyorum. buyurunuz,

buradan bu herkesin bildiği versiyon
buradan bu asıl olduğu söylenen, misirlou versiyonu
buradan ve bu da zeki müren'in yorumladığı versiyonu

iyi günler dilerim.
devamını gör...

giriş cümlesi bulamadığım için yıllardır beynimin kenarında tozlanıp kalmış mükemmel kurgularım var benim..
devamını gör...

şimdiye kadar hiç intihar etmeyi düşünmedim ama yıllarca ailecek maddi ve manevi zorlukları atlattık. defalarca ev değiştirdik, binlerce lira zarar sonucunda iflas ettik. hayatta affedemediğim çok fazla insan var ve bunlar hep en yakın akrabalarım. yazar arkadaş burayı okur mu bilmiyorum ama ona söylemek istediğim birkaç şey var. geçirdiğimiz zor yıllar hakkında konuşurken babamın hep anlattığı bir olay vardır. iflas ettiğimiz ortada ve etrafımızda bize destek olan tek bir kişi dahi yok. annem ve babam maddi sıkıntılar nedeniyle neredeyse her gün kavga ediyor hatta boşanma muhabbeti dönüyor. insan tabii ki çıkış yolu arıyor durmadan. bir gün babam kahvede otururken yanına bir adam geliyor ve cebinden bir tohum çıkarıyor. "bu tohumdan bir tane ekiyorsun iki bin lira alıyorsun." diyor. o tohum kenevir tohumu. babam ben öyle işler yapmam deyince de "e o zaman al silahı da vur kendini. senin başka çıkışın yok kardeş." diyor. sonra babam eve geliyor düşünmek için. ama vazgeçiyor. babama ne oldu da vazgeçtin diye sorduğumda dediği tek bir şey olur her zaman. "ne olursa olsun değmeyecekti çok düşündüm değmeyecekti."

intihar gibi bir şeyi kim düşünüyorsa değmeyeceğini de bilmeli. psikolojik bir buhranda olabilirsin, maddi sıkıntıların olabilir ama değmiyor. babam yine yaptığı en büyük salaklığın da o gün gece bu ihtimali düşünmek olduğunu söylüyor. çok klasik belki ama bir ölüme yok çare. burayı okuyan ve sıkıntılar yaşayan kişiler inanın her şey geçiyor. tüm içtenliğimle söylüyorum geçiyor.
devamını gör...

entryler öncelikle okunur,ardından seri şekilde beğenilir.okumadığımı lütfen düşünmeyin iyi bir okuyucuyum aynı zamanda.
devamını gör...

kahvehaneler.
devamını gör...

bir arkadaşının düğününe yalnız giden tek kişi olmaktır, p*ç gibi kalırsın o takı sonrası fotoğrafında.
devamını gör...

o zaman erkek öğrencilerin de başını kapatmasını öneriyorum.
devamını gör...

bu iki programda mutlaka ağlayan kadınlar görürüz. kadın gözyaşları üzerinden ajitasyon yapılarak reytingi de topluyorlar.
devamını gör...

yer yer haklı olan söylemdir. gireceği tanım için wikiden bilgi alan ve bu bilgiyi kendi bilgisi ile harmanlayıp kendi cümleleri ile sözlüğe girenlerin doğru yaptığını düşünüyorum.

bir de copy/paste yazarlar var. bunlar sadece bilgi değil geyiği bile diğer sitelerden kopyalıyorlar. yazılan bir tanımın tamamını yada bir kısmını komple kopyalayıp google yaptığınızda sonuç veriyorsa eğer ve bir yazarın bu şekilde birebir kopyalanmış 3 tanımı var ise (bence) tekrar çaylak yapılmalıdır.

kızıl nelsonun* örnek verdiği başlıklardan birisi bana ait. ben nereden ezbere bileyim adamın doğum tarihini. elbette bakacağım, ama kendi cümlelerim içine serpiştireceğim bir "dışarıdan bilgi alma" durumu bu.

wikiyi mikiyi olduğu gibi kopyalamak/yapıştırmak yazarlık değil.

-----------------------------------------------------------------
yazar ile fotokopici arasında bir fark var. o fark bu sözlükte de olmalı.
-----------------------------------------------------------------
devamını gör...

küçük hollywood. nitelik açısından değil tabi, gördüğü destek bakımından.
güney kore siyaseten de amerika tarafından çok desteklenen bir ülke herkesin malumu.* güney kore sinemasının bu kadar büyük bütçelerle iş yapabiliyor olmasının da, güney koreli yönetmenlerin hollywood'da da tanınmasının da, filmlerin amerika'da gösterime girmesinin de bunda payı çok büyük. hatta 2019 yılında ingilizce olmayan bir film ile akademi ödüllerinde en iyi film oscarının bir güney kore sineması işi olan parasite (film)'e verilmesi de kesinlikle rastlantı değil. ne yapacaktı akademi, avrupa sinemasından bir filme mi verecekti bu ilkliği? geçelim.

ancak tüm bunları belirtmekle birlikte güney kore sinemasının süssüz, dolaysız ve son derece çarpıcı yönlerinden bahsetmezsek sinema tanrılarının gazabına uğrarız. her sinefil bilir ki güney kore son derece etkili ve bu etkililiği sonuna kadar hak eden bir sinema endüstrisine sahip bir ülke. ben anlatım dili bakımından tavrı iran sineması ile çok benzetiyorum. direkt duygu aktarımının eşsiz örnekleri olan bir çok film sayabilirim bir çırpıda.

çok bilinenleri kadar:

(bkz: oldeuboi)*
(bkz: yeopgijeogin geunyeo)*
(bkz: nae meorisokui jiwoogae)*
(bkz: bin-jip)*
(bkz: ajeossi)* (off bu filmi anlatacak kelime bulamıyor olabilirim)

o kadar bilinmeyenleri de son derece başarılıdır. buralar hep pazarlama.
denk geldikçe izleyin, okuyun araştırın derim. üzmez.
devamını gör...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim