zaman tüneli

la bunu başımıza kim kanaat önderi etti aa.

bana her zaman absürt gelmiştir. herkes öyle görüyor demiyorum ama böyle bir genel kanının olduğunu da üzülerek gözlemliyorum.

bana göre ingilizce bilmek bilhassa bu çağda insan için çok güzel bir şey olsa da bilmeyeni de "eksik insan" olarak görmedim hiç.

akademik işlere bulaşıyorsanız ingilizce birçok bağlamda elzem bir şey olabiliyor elbette de diğer türlü bir insan ingilizce bilmeden mutluysa öyle mutlu kalabilir bence.

bir de ironik bir şey var... genelde ingilizce seviyesi çok yüksek olmayan kişiler başkalarının ingilizce bilmemesine takıyorlar. ben öyle gözlemledim yani. bu, biraz zenginlikte de böyledir. onu bunu fakir diye aşağılayanlar dikkat edilirse genelde çok zenginler olmazlar. yani en zenginler zaten zengin olduklarını göstermezler bile ekseriyetle. ingilizcede de işte benziyor sanki tablo.

şu alttaki görselde denen şeye katılıyorum. türkçeye de çeviyeyim hatta: "ingilizce sadece bir dildir, sizin zekanızı ölçmek için bir parametre değildir. bu yüzden, ingilizce bilmiyorsanız bunda bir sakınca yoktur. bu sizin akli yetilerinizin altını oymaz."

tanım girerken lafın lafı açması sonucu daha çok olabilmektedir. siz başlık için tanımınızı yazarsınız; ancak açıkladıklarınızı daha da açıklamak için başka konu başlıkları için başka tanımlar da yazarsınız.

mesela tanım nedir?*

tdk'ya göre, bir kavramın niteliklerini eksiksiz olarak belirtme veya açıklamadır. e o zaman ben eksiksiz açıklayacaksam, zibilyon başka şeyleri de açıklayayım ki eksiksiz olduğunu iliklerime kadar hissedeyim azizim.

kutlamaktan sıkılmış ve ufak bir espri ile kutlamak istediği kişiyi seni kurtluyorum diyerek onunla kafa bulmaktadır.

yazar kutluyorum yazmak istememiştir umarım.



bir elzem ukdesi.

buy a greencar diyor sonra da alınan araçları beğenmiyor.

allah şifa versin. tamam vurmayın.

bir dostun ukdesini dolduralım bakalım kendisi uzun zamandır ortalarda görünmüyor umuyorum iyidir.

eşik kapı alt pervazına denk gelen yerdir ve eşikten atlamak da bir işi başarmak ya da bir iş için açılması gereken kapıdan geçmektir.


bir halychtidae ukdesi.

1-2 sene evvel olsa gözümde böyle canlanırdı.

-----
maalesef bugün gözümde canlanan durum, bu.

zamansal sıralamaya konulursa şu şekildedir:

ölen balıklarıma cenaze töreni düzenlemiştim. balıklarımdan sonra kuşum ölmüştü. onun içinde birinden yardım alarak afilli bir mezar taşı yaptırmıştım. bir fırtına sonrası taş uçar, yağmur sonrası taş uçar, taş taş üstünde durmaz uçarda uçar.. taş durmuyor işte durumu gören komşularımız zaten her şey toprak altında diye başlayan cümleler kurmaya başlar, bana ölümle ilgili güzellemeler yaparlardı. sonrasında hiç hayvan dostum olmadı, çok etkilenirdim böyle şeylerden, ölümleri ruh halimi bozardı. benim bir arkadaşım vardı süs balıklarını kesiyordu ben ise ölenlere ağıt yakıyordum. hassas çocukluğum aklıma geldi birden..

ben üniversitede bir keresinde tarih bölümünden seçmeli "avrupa tarihi" dersi almıştım. bu da teknik olarak tarihten ders almak bence. hocamız böyle avrupa aristokratı gibi bir adamdı; giyimi, sakalları, mavi gözleri, kocaman göbeğiyle falan. ama sesini pek duyamamıştık. sınıf çok kalabalık oluyordu ve mikrofon sistemi denense de teknik bir sıkıntıdan pek verimli olamamıştı. hatta amfi idi zaten kocaman, dersliğimiz. ve tıka basa doluyordu harbiden.

kibar bir yazar.

küçük balkonlar beni hep rahatsız eder. benim için bir evin balkonu ne kadar büyük ve ferahsa o kadar değerlidir.

eskiden millet abisinden, ablasından kalanı giyerdi bol olurdu ve insanlar utanırdı aradan 30 yıl geçti şimdi herkes içine 2 kişinin gireceği kıyafetler giyiyor.
işte türk milleti geliri bu yüzden artmamalı bizim salaklar nasıl giyineceğini bile bilmiyor.

mezarlarınıza tüküreceğim
ve hipopotamlar tanklarında haşlandılar
kaptan yemeğe çıktı ve tayfalar gemiyi ele geçirdi
canistan

sözlük konusunda hala cahil olduğum için, şimdilik tespitim şu şekilde : eğlenceli ve ilginç birisi gibi duruyor.

nasıl ki spor yaptıktan sonra kas ağrısı kaçınılmazsa, insanlarla sosyalleşince de küçümsenmeye maruz kalmak bazen kaçınılmaz oluyor. herkes kendini ana karakter sanıyor malum. genellikle bu küçümsemenin arkasında kıskançlık yatıyor. kimisi boyunuzu kıskanır, kimisi maddi durumunuzu; kimisi karakterinizdeki iyiliği, samimiyeti, hatta dürüstlüğü… kıskanacak bir şey bulmakta ustadır bazı insanlar.

çünkü herkesin bir eksik tarafı, bir kusuru mutlaka vardır. ve ne gariptir ki, küçümsedikleri şeyler genellikle çok basit, sudan sebepler olur. artık bu tür tepkilere üzülmek yerine sevinir oldum. çünkü bu, karşımdaki kişiyle arama mesafe koymam için bana erken bir sinyal veriyor. kendi kendime “ne zavallı ruh hali” diyorum. belli ki sevgiyi, saygıyı yeterince tatmamış, görmemiş bir hayat sürmüş. üstelik yaş da fark etmiyor; bu duygular yediden yetmişe herkeste çıkabiliyor.

çoğu zaman işin kökeninde derin bir yetersizlik duygusu yatıyor. belki adını koyamıyorlar, ama içten içe yaşıyorlar bunu. ne güzel söylemiş peyami safa:
"yaşlanarak değil, yaşayarak tecrübe kazanılır; zaman insanları değil, armutları olgunlaştırır."

#3605445 bilinçli bir engel değildi. sanırım misclick olmuştur. kaldırdım teşekkürler.

alt üst bol değil de dar pantolonla bol tişört giymeyi seviyorum.