zaman tüneli
içinde hapsolmak istediğiniz yıl
2009-2010-2011 ama 2025 şartlarıyla
devamını gör...
elçin orçun
2000'li yıllarda olympos recordz çatısı altında rahdan mahlaslı rapçi ile sansar salvo düetler yaparlardı. elçin orçun da bir iki şarkıda onlara eşlik etmişti diye hatırlıyorum. o zamanlar elçin orçun'un mahlası da ezel'di yanlışım yoksa.
devamını gör...
içinde hapsolmak istediğiniz yıl
2014 galiba. liseye girmek için çabalıyorum. istanbul'a okul gezisi düzenliyoruz ve çok kıymetli yerleri gözümle bizzat görüyorum. fenerbahçe şampiyon. gelecekte de şampiyonluklarına devam edeceği umudundayım. yine sessiz sakinim belki, içe dönüğüm yine ama o zamanlar hayat daha renkli. dershanede çok sevdiğim, göremeyince günümün buruk geçtiği dupduru bir kız var aynı sınıfta olduğum. bir türlü söyleyemiyorum sevdiğimi. yıl sabitse, içinde hapsolmuşsam müebbet, kişi ve mekânlar da etrafımda kümelenmişse günün birinde söylerim herhâlde ondan hoşlandığımı. reddedilirim. kibarca ve şefkatle neticelenir yetkili makamlara başvurum. en azından paralel evrendeki hâllerimi düşünmekle yükümlenmem. olan olmuş olur.
2014 ağırlıklı olmakla birlikte 2005-2019 arasındaki herhangi bir yılda sabitlenmek isterim galiba. hayat daha sindire sindire yaşanıyordu. anlam vardı. biz atfetmesek bile.
2014 ağırlıklı olmakla birlikte 2005-2019 arasındaki herhangi bir yılda sabitlenmek isterim galiba. hayat daha sindire sindire yaşanıyordu. anlam vardı. biz atfetmesek bile.
devamını gör...
diko
doğum günün kutlu olsun diko abim.
nice sağlıklı, huzurlu, bereketli yaşların olsun tüm sevdiklerinle beraber.
nice sağlıklı, huzurlu, bereketli yaşların olsun tüm sevdiklerinle beraber.
devamını gör...
jartiyer
giyecek mi? yiyecek gibi bir şey mi? giyecek dedin, olayın bütün heyecanı kaçtı benim için mesela. :(
devamını gör...
elçin orçun
kendine özgün bir sesi olduğundan geçmişte sık sık adından söz ettirirdi. rapçilerle yaptığı düetlerde müziği taşımak bir yana, bazıları günümüzde bile popülerliğini korumaktadır.
devamını gör...
aşk zamanı
yönetmenliğini ve seneryosunu wong kor-wai ait romantik bir dram filmidir.
filmimizin başlangıcı baş karakterlerimiz olan su ve chow'un kiralık ev arayışları ve kapı komşuları oluşları ile başlıyor. aynı gün taşınırlar ve bu sayede tanışırlar. tabii her ikisi de evlidir. komşuluk, arkadaşlık çerçevesinde bir ilişki var aralarında. her ikisinin eşleri sürekli seyahat etmeleri ve aynı yere gitmeleri şüphe uyandırır. sonrasında su ve chow eşlerinin kendilerini aldattığını öğrenirler. burada da filmin kırılma anını görürüz. bir oyun oynarlar ve sürekli beraber vakit geçirirler. zamanla aralarındaki bu bağ aşka dönüşür. ama her ikisi de bu durumdan kaçınır. çünkü biz onlar gibi olmayacağız lafı bu duyguları içine atmalarına sebep olur. sonrasında chow'un kitap çıkarmak gibi bir isteği var. su'nun yardımıyla, desteğiyle ve de ilgisiyle kitap çıkar. daha rahat çalışmak için oda bile kiralanır. oda numarası da 2046'dır. yönetmenin bu isimle bir filmi var. her ikisinin bir bağlantısı da mevcut. filme dönersek kitap sayesinde buluşmalar artar. oyun da devam eder. bu buluşmalar kısa sürer ama. çünkü her dönemde, her yerde gördüğümüz evli bir insanın sürekli dışarı çıkması, başına buyruk hareket edilmesi doğru karşılanmaz. sonrasında duygular birbirine itiraf edilir. daha çok chow eder. sonuç olarak her ikisi de yüzleşme kararı alırlar. chow karısından boşanır ama su boşanmayı geçin gider üstüne çocuk yapar. tercihleri nedeniyle birbirlerinden vazgeçerler. sonrasında yıllar geçer. su oğluyla eski odalarını ziyaret eder. diğer odaya gözü dalar ve sorar. aynı yerde bulunmadığını görünce duygulanır. aynı şekilde chow da yalnız başına ziyaret edip, aynı duygular içerisine girer.
son sahneye gelirsek chow'u kamboçya da görürüz. filmde bahsettiği şeyi yapar. içinde biriken aşkı, sevgiyi, sırrı bir duvarı oyarak fısıldar. sonra usulca üstünü çamurla kapatır. söyleyemediği duygular orada kalır, tüm duygularının üstünü örter. geriye de dile gelmemiş bir hikaye ve kavuşamayan iki kişinin burukluğu kalır..
filmde sık sık yeşil ve kırmızı rengini görüyoruz. her sahnede bir tane renk bulunur mutlaka. kırmızı bildiğimiz aşkı ve tutkuyu temsil ediyor. yeşil ise güvenin, sabrın, huzurun temsilidir. o dinginliği bol bol görüyoruz sahnelerde. akıllara şu soru geliyor, aşk bu ikilinin kombinasyonuyla dengeyi bulmaz mı zaten?
çok zarifti. görseller olsun, konuşmalar olsun, kıyafetler olsun her şeyiyle çok inceydi bence. severek izlediğim, zamanıma değen bir filmdi. böyle konuları seviyorsanız da izleyin derimm.
filmimizin başlangıcı baş karakterlerimiz olan su ve chow'un kiralık ev arayışları ve kapı komşuları oluşları ile başlıyor. aynı gün taşınırlar ve bu sayede tanışırlar. tabii her ikisi de evlidir. komşuluk, arkadaşlık çerçevesinde bir ilişki var aralarında. her ikisinin eşleri sürekli seyahat etmeleri ve aynı yere gitmeleri şüphe uyandırır. sonrasında su ve chow eşlerinin kendilerini aldattığını öğrenirler. burada da filmin kırılma anını görürüz. bir oyun oynarlar ve sürekli beraber vakit geçirirler. zamanla aralarındaki bu bağ aşka dönüşür. ama her ikisi de bu durumdan kaçınır. çünkü biz onlar gibi olmayacağız lafı bu duyguları içine atmalarına sebep olur. sonrasında chow'un kitap çıkarmak gibi bir isteği var. su'nun yardımıyla, desteğiyle ve de ilgisiyle kitap çıkar. daha rahat çalışmak için oda bile kiralanır. oda numarası da 2046'dır. yönetmenin bu isimle bir filmi var. her ikisinin bir bağlantısı da mevcut. filme dönersek kitap sayesinde buluşmalar artar. oyun da devam eder. bu buluşmalar kısa sürer ama. çünkü her dönemde, her yerde gördüğümüz evli bir insanın sürekli dışarı çıkması, başına buyruk hareket edilmesi doğru karşılanmaz. sonrasında duygular birbirine itiraf edilir. daha çok chow eder. sonuç olarak her ikisi de yüzleşme kararı alırlar. chow karısından boşanır ama su boşanmayı geçin gider üstüne çocuk yapar. tercihleri nedeniyle birbirlerinden vazgeçerler. sonrasında yıllar geçer. su oğluyla eski odalarını ziyaret eder. diğer odaya gözü dalar ve sorar. aynı yerde bulunmadığını görünce duygulanır. aynı şekilde chow da yalnız başına ziyaret edip, aynı duygular içerisine girer.
son sahneye gelirsek chow'u kamboçya da görürüz. filmde bahsettiği şeyi yapar. içinde biriken aşkı, sevgiyi, sırrı bir duvarı oyarak fısıldar. sonra usulca üstünü çamurla kapatır. söyleyemediği duygular orada kalır, tüm duygularının üstünü örter. geriye de dile gelmemiş bir hikaye ve kavuşamayan iki kişinin burukluğu kalır..
filmde sık sık yeşil ve kırmızı rengini görüyoruz. her sahnede bir tane renk bulunur mutlaka. kırmızı bildiğimiz aşkı ve tutkuyu temsil ediyor. yeşil ise güvenin, sabrın, huzurun temsilidir. o dinginliği bol bol görüyoruz sahnelerde. akıllara şu soru geliyor, aşk bu ikilinin kombinasyonuyla dengeyi bulmaz mı zaten?
çok zarifti. görseller olsun, konuşmalar olsun, kıyafetler olsun her şeyiyle çok inceydi bence. severek izlediğim, zamanıma değen bir filmdi. böyle konuları seviyorsanız da izleyin derimm.
devamını gör...
jartiyer
bu kadar kaba bir isme sahip ama bir o kadar da çekici başka bir giyecek var mıdır?
devamını gör...
medieval 3 total war
geliyor gönlümün efendisi.
devamını gör...
çok pis torpil döndüğü düşünülen yerler
cennet.
devamını gör...
çok pis torpil döndüğü düşünülen yerler
a.k partisi'nin olduğu her mülakat.
devamını gör...
çok pis torpil döndüğü düşünülen yerler
chp genel başkanlığı.
devamını gör...
diko
doğum günün kutlu olsun diko abi. mutlu, huzurlu, ultra keyifli yaşların olsun.
devamını gör...
soğuk havadan etkilenmeyen insanlar
biri de benim galiba. dışarısı yağmurlu 12 derece oluyor, ben tişört üstü ince polarla çıkıyorum. üşümüyorum arkadaş zorla mı? ataları soğuk yerden gelmiş olabilir denmiş, kırım'dan geliiiriim, adııım sinaan'dıır beniim!
devamını gör...
kemik inadı
"son bakışta vazgeçtiğiydim sevgilinin."
1968 doğumlu türk şair ve yazar asuman susam imzalı 71 sayfalık eser; 2015 yılında yayınlanmış ve 2016 yılında ise ruhi su şiir ödülü sahibi olmuştur.
bir unutuş olsun adlı eserinden sonra kendisinden okuduğum son kitap bu oldu.
okuduğum iki kitabından yola çıkarak kendi adıma söylemem imkân dâhilinde ki, çok başka, insana unuttuğunu sandığı şeyleri hatırlatma gücü olan, kendine özgü bir şiir tarzı var asuman susam'ın, gülerken ağlatabiliyor, ağlarken de güldürebilir belki...
bu kitabında ise sanki etin kemiğin hâline gelen duyguları yansıtıyor olabildiğince keskin bir aktarımla, unutamamış olduğunu, iz bırakanların iziyle yaşamakta olduğunu, o veya onlar olmadan zorda olduğunu, çektiğin acıyı gösterememiş, hissettirememiş olmayı, yalnızlığı, ölümü, bağ kurmayı ve yabancılaşmayı hissettiriyor şiirlerinde.
severek okuduğum ve bazı dizelerinde etkilendiğim bir kitaptı, en can alıcı bulduğum dize ise;
"benden ne kalır geriye?" ve
" son bakışta vazgeçtiğiydim sevgilinin "
dizeleri oldu.
duygulandıran, düşündüren, unuttuğunu zannettiklerini anımsatan şiirlerdi benim için.
seçtiğim dizeleri bırakarak burada bitiriyorum.

eksik bendim, silinendim..
son bakışta vazgeçtiğiydim sevgilinin.
araya ölüm girince
yabancılaşır insan kendine.
bitti her şey,
acı kaldı geri.
ben kimsenin bildiği değildim.
tuhaf şeyler oluyordu
ve ben ölüm nedir bilmiyordum.
bozuldu aramızda büyüyen hayret.
ayrılık tamamlasın bizi...
hatırlanan daha mı gerçek
yaşanandan?
en uzaktayım, daha uzak yok.
düşmek de bir inme biçimi.
iyi bir anı aramaktan
vazgeçsin hafızam.
hatırla, en eski yalnızlıksın sen.
en ücrâ sen misin bana?
kaç defa daha akıl paramparça.
zordayım ben sensiz,
bunu anla..
1968 doğumlu türk şair ve yazar asuman susam imzalı 71 sayfalık eser; 2015 yılında yayınlanmış ve 2016 yılında ise ruhi su şiir ödülü sahibi olmuştur.
bir unutuş olsun adlı eserinden sonra kendisinden okuduğum son kitap bu oldu.
okuduğum iki kitabından yola çıkarak kendi adıma söylemem imkân dâhilinde ki, çok başka, insana unuttuğunu sandığı şeyleri hatırlatma gücü olan, kendine özgü bir şiir tarzı var asuman susam'ın, gülerken ağlatabiliyor, ağlarken de güldürebilir belki...
bu kitabında ise sanki etin kemiğin hâline gelen duyguları yansıtıyor olabildiğince keskin bir aktarımla, unutamamış olduğunu, iz bırakanların iziyle yaşamakta olduğunu, o veya onlar olmadan zorda olduğunu, çektiğin acıyı gösterememiş, hissettirememiş olmayı, yalnızlığı, ölümü, bağ kurmayı ve yabancılaşmayı hissettiriyor şiirlerinde.
severek okuduğum ve bazı dizelerinde etkilendiğim bir kitaptı, en can alıcı bulduğum dize ise;
"benden ne kalır geriye?" ve
" son bakışta vazgeçtiğiydim sevgilinin "
dizeleri oldu.
duygulandıran, düşündüren, unuttuğunu zannettiklerini anımsatan şiirlerdi benim için.
seçtiğim dizeleri bırakarak burada bitiriyorum.

eksik bendim, silinendim..
son bakışta vazgeçtiğiydim sevgilinin.
araya ölüm girince
yabancılaşır insan kendine.
bitti her şey,
acı kaldı geri.
ben kimsenin bildiği değildim.
tuhaf şeyler oluyordu
ve ben ölüm nedir bilmiyordum.
bozuldu aramızda büyüyen hayret.
ayrılık tamamlasın bizi...
hatırlanan daha mı gerçek
yaşanandan?
en uzaktayım, daha uzak yok.
düşmek de bir inme biçimi.
iyi bir anı aramaktan
vazgeçsin hafızam.
hatırla, en eski yalnızlıksın sen.
en ücrâ sen misin bana?
kaç defa daha akıl paramparça.
zordayım ben sensiz,
bunu anla..
devamını gör...
çok pis torpil döndüğü düşünülen yerler
akp mi dediniz..
devamını gör...



