100 bin tl kredi kartı limitine yıllık 750 tl kesinti
başlık "viva zapata" tarafından 12.10.2024 10:09 tarihinde açılmıştır.
1.
gülmemek elde değil.koskoca ülkenin koskoca savunma bakanlığı "israil’in bir sonraki hedefinin türkiye olması” ihtimaline karşılık limiti 100 bin tl ve üzeri olan her kredi kartı için yıllık 750 tl vergi alacakmış...
ihtimal bile yok çünkü israil'in bütün ihtiyaçlarını biz sağlıyoruz fakat bir bahane gerekiyor para toplamak için ve israil'in türkiye'ye saldırma ihtimali atılıyor ortaya.bir sonra ki hedef ise gayrimenkul, araç alım satımları ve tapuda yapılan diğer işlemlerden zorunlu fon kesintisi...
yetmez ama evetçiler burada mı? bişey dicem gelin hele...
buradan
ihtimal bile yok çünkü israil'in bütün ihtiyaçlarını biz sağlıyoruz fakat bir bahane gerekiyor para toplamak için ve israil'in türkiye'ye saldırma ihtimali atılıyor ortaya.bir sonra ki hedef ise gayrimenkul, araç alım satımları ve tapuda yapılan diğer işlemlerden zorunlu fon kesintisi...
yetmez ama evetçiler burada mı? bişey dicem gelin hele...
buradan
devamını gör...
2.
hepsini 90'a düşürdüm; şimdi onlar düşünsün.
devamını gör...
3.
sırada kaldırımları aşındırma vergisi ve temiz hava alma vergisi var
yoksa padişahımız nasıl cici ve lüks arabalarını, süpersonik uçaklarına doldurup
amerikalarda sergileyecek ?
ayranı yok içmaaa, tahtırevan ile gider zçmaaaa.
akşam evine giderken 1 kilo meyva alıp götüremeyen dinci barzo
padişahının icraatları ve sürdürdüğü saltanatı ile gurur duyuyordur.
yoksa padişahımız nasıl cici ve lüks arabalarını, süpersonik uçaklarına doldurup
amerikalarda sergileyecek ?
ayranı yok içmaaa, tahtırevan ile gider zçmaaaa.
akşam evine giderken 1 kilo meyva alıp götüremeyen dinci barzo
padişahının icraatları ve sürdürdüğü saltanatı ile gurur duyuyordur.
devamını gör...
4.
(bkz: haraç)
devamını gör...
5.
desteklediğim kesintidir.
öncelikle şunu belirtmem gerek ki insanların zekalarını kullanmaları çok etkileyici bir tavır bence. bu hükümete karşı boş değilim artık.
pek anlamam siyaset işlerinden. daha doğrusu bürokrasinin nasıl işlediğini pek bilmem. ama gözümün önüne şöyle bir sahne geliyor her vergi haberi ile birlikte.
büyükçe bir salon, rahat koltuklarda rahatsız bir şekilde oturmuş takım elbiseli adamlar. herkes bir fikir bulma telaşında. öğretmeni soru sorunca dirseğini masaya dayayarak parmak kaldıran bir ilkokul öğrencisi telaşı ve umudu ile beyinlerinde çaresiz bir yolculuğa çıkmış insanlar.
birisi yüzünü aydınlatan ama yüzünün hala karanlıkta kalmasını engellemeyen bir gülümseme ile rüzgar vergisi alınmasını önerir. saçlarını dağıtıp rüzgarlara bırakanlardan vergi alınması nereden baksan mantıklı bir şeydir. bu vergiyi sevmeyen ölsün.
bu fikirden cesaret alan bir diğeri, benzer bir gülümseme ile gölge vergisi almayı önerebilir. sonuçta ağaçlar tek ve hür ve de kardeşçesine duruyor orda. gölgesinden faydalandan neden vergi alınmasın? gülhane parkındaki ceviz ağacı hariç, pek gölgesi de olmaz zaten.
bir iki yetmez elbette. hat trick seven bir milletiz. hemen bir üçüncü söz alarak dalga vergisi önerir. sevgilisi ile deniz kenarında oturup dalga sesleriyle sarhoş olan herkesten vergi alınması da topluluk içinde mutluluğa neden olur. sonuçta seni sordum dalgalara, martılara, sandallara. kahroldum.
sonra diğerlerine göre daha zayıf olan ve böyle kalmaktan korkan biri hemen bir fikir bulmak zorlar kendini. bu zorlama yüzünden kızaran ve onu olduğundan şişman gösteren yüzü ile geçmişten geldiği belli olan fikrini açıklar. tuz vergisi. yemeğin tadına bakmadan tuz atanlardan alınacak bu vergi elbette ki memlekete yol, su ve mercimek çorbası olarak geri dönecektir.
koltuğunun uç kısmında huzursuz oturan bir diğeri önce boğazını temizleyip sonra bir iki öksürürken aslında söz alana kadar aklına bir fikir gelmesini ummaktadır. tam o anda gözleri ışıldar ve araba kullanırken çalan müziğe eşlik edenlerden vergi alınmasını önerir. müthiş bir fikirdir bu.
bu iş bitince beş adam birinin son model aracına biner. araba tok tok sesler çıkarmaktadır. bir deniz kenarı lokantasına giderler. dalga sesleri arasında yemek yemek için. arabada kalın sesli bir adamın kötü coverladığı bir şarkıya eşlik ederler. lokantanın bahçesi ağaçlar yüzünden serindir. yerlerine yerleşirler. çorbalar gelince hepsi birer tuzluk kapar ilk iş olarak. aksırıncaya tıksırıncaya kadar yerler yemeklerini.
böyle şeyler düşününce ve utanmayıp yazınca bir serinlik, bir soğukluk geldi. belki balkanlardan gelen bir dalgadır.
velhasıl hep destek tam destek.
öncelikle şunu belirtmem gerek ki insanların zekalarını kullanmaları çok etkileyici bir tavır bence. bu hükümete karşı boş değilim artık.
pek anlamam siyaset işlerinden. daha doğrusu bürokrasinin nasıl işlediğini pek bilmem. ama gözümün önüne şöyle bir sahne geliyor her vergi haberi ile birlikte.
büyükçe bir salon, rahat koltuklarda rahatsız bir şekilde oturmuş takım elbiseli adamlar. herkes bir fikir bulma telaşında. öğretmeni soru sorunca dirseğini masaya dayayarak parmak kaldıran bir ilkokul öğrencisi telaşı ve umudu ile beyinlerinde çaresiz bir yolculuğa çıkmış insanlar.
birisi yüzünü aydınlatan ama yüzünün hala karanlıkta kalmasını engellemeyen bir gülümseme ile rüzgar vergisi alınmasını önerir. saçlarını dağıtıp rüzgarlara bırakanlardan vergi alınması nereden baksan mantıklı bir şeydir. bu vergiyi sevmeyen ölsün.
bu fikirden cesaret alan bir diğeri, benzer bir gülümseme ile gölge vergisi almayı önerebilir. sonuçta ağaçlar tek ve hür ve de kardeşçesine duruyor orda. gölgesinden faydalandan neden vergi alınmasın? gülhane parkındaki ceviz ağacı hariç, pek gölgesi de olmaz zaten.
bir iki yetmez elbette. hat trick seven bir milletiz. hemen bir üçüncü söz alarak dalga vergisi önerir. sevgilisi ile deniz kenarında oturup dalga sesleriyle sarhoş olan herkesten vergi alınması da topluluk içinde mutluluğa neden olur. sonuçta seni sordum dalgalara, martılara, sandallara. kahroldum.
sonra diğerlerine göre daha zayıf olan ve böyle kalmaktan korkan biri hemen bir fikir bulmak zorlar kendini. bu zorlama yüzünden kızaran ve onu olduğundan şişman gösteren yüzü ile geçmişten geldiği belli olan fikrini açıklar. tuz vergisi. yemeğin tadına bakmadan tuz atanlardan alınacak bu vergi elbette ki memlekete yol, su ve mercimek çorbası olarak geri dönecektir.
koltuğunun uç kısmında huzursuz oturan bir diğeri önce boğazını temizleyip sonra bir iki öksürürken aslında söz alana kadar aklına bir fikir gelmesini ummaktadır. tam o anda gözleri ışıldar ve araba kullanırken çalan müziğe eşlik edenlerden vergi alınmasını önerir. müthiş bir fikirdir bu.
bu iş bitince beş adam birinin son model aracına biner. araba tok tok sesler çıkarmaktadır. bir deniz kenarı lokantasına giderler. dalga sesleri arasında yemek yemek için. arabada kalın sesli bir adamın kötü coverladığı bir şarkıya eşlik ederler. lokantanın bahçesi ağaçlar yüzünden serindir. yerlerine yerleşirler. çorbalar gelince hepsi birer tuzluk kapar ilk iş olarak. aksırıncaya tıksırıncaya kadar yerler yemeklerini.
böyle şeyler düşününce ve utanmayıp yazınca bir serinlik, bir soğukluk geldi. belki balkanlardan gelen bir dalgadır.
velhasıl hep destek tam destek.
devamını gör...
6.
sakarya savaşı öncesi ordunun ihtiyaçlarını karşılamak üzere geri ödenme kaydıyla tekalif-i milliye yani milli yükümlülükler kanunu yayımlanmıştı.
kurtuluş savaşı sırasında böyle bir adım atılması zorunluluktu ama günümüzde böyle bir durum yok çünkü devlet alacağı vergileri almıyor. borçları affediyor. içi boş şirketlere kamu bankaları aracılığıyla teminatsız kredi verip batınca da krediyi tahsil etmeyerek vergiyle sağlanan kamu gelirlerini hiç ediyor.
bir hizmet kullanımı ile doğrudan kesilen vergilerin yani dolaylı vergilerin artırılması ile vergide gelir adaleti sağlanamaz.
gelir adaleti sağlanamadığı gibi vergi geliri de artmaz zira daha şimdiden herkes kredi kartının limitini düşürme şakası yapıyor.
yarın bir gün savaş çıkacak israil bize saldıracak diyerek insanların malına mülküne banka hesabına el koyulması söz konusu olabilir mi diye aklıma gelmiyor değil ama allahtan zengin değilim.
şuraya bir alıntı bırakıyorum.
“15 temmuz türk milletinin ikinci kurtuluş savaşı’dır. ”(29.09.2016)
kurtuluş savaşı sırasında böyle bir adım atılması zorunluluktu ama günümüzde böyle bir durum yok çünkü devlet alacağı vergileri almıyor. borçları affediyor. içi boş şirketlere kamu bankaları aracılığıyla teminatsız kredi verip batınca da krediyi tahsil etmeyerek vergiyle sağlanan kamu gelirlerini hiç ediyor.
bir hizmet kullanımı ile doğrudan kesilen vergilerin yani dolaylı vergilerin artırılması ile vergide gelir adaleti sağlanamaz.
gelir adaleti sağlanamadığı gibi vergi geliri de artmaz zira daha şimdiden herkes kredi kartının limitini düşürme şakası yapıyor.
yarın bir gün savaş çıkacak israil bize saldıracak diyerek insanların malına mülküne banka hesabına el koyulması söz konusu olabilir mi diye aklıma gelmiyor değil ama allahtan zengin değilim.
şuraya bir alıntı bırakıyorum.
“15 temmuz türk milletinin ikinci kurtuluş savaşı’dır. ”(29.09.2016)
devamını gör...
7.
ağlanacak halimize gülmek davranışını alışkanlıklarımızın arasına katan hükümetin yeni icraatlarından biri.
18+ !
x.com/zeynoo_banu/status/18...
18+ !
x.com/zeynoo_banu/status/18...
devamını gör...
8.
bu hükümetin vazifesi fakirden alıp zengine vermektir
bilmem kaç tane karta takla attırıp, geçinmeye çalışandan
sarayın ihtişamına katkı vergisi alıyor işte, başka açıklaması yok.
hemde savunma sanayisine katkı payıymış
basbayağı saraya lüks harcamaları için katkı, bu kadar.
bilmem kaç tane karta takla attırıp, geçinmeye çalışandan
sarayın ihtişamına katkı vergisi alıyor işte, başka açıklaması yok.
hemde savunma sanayisine katkı payıymış
basbayağı saraya lüks harcamaları için katkı, bu kadar.
devamını gör...
9.
gökte görünmez uçağı, yerde yerli ve milli arabasıydı hani. iha siha ürettik dünyaya satıyoruz, bak ukrayna verdiğimiz uçakla savundu falan diyorlardı; madem bu kadar üretim ve satış yapıyorsun, merkez bankası artış kâr bilmem ne açıklıyor, o zaman neden dileniyorsun.
kredi kartının 100 bin lira limiti olması artıda paran olduğu anlamına gelmez. mesela annem dul emeklisi. iki tane 50 binlik kredi kartı var, yani totalde 100 bin, ama bu kadının parası değil bu, birnevi istediğinde bulabileceği borç meblağı. hesabındaki + bakiyede kendi parası yok hatta borcu var. sen şimdi diyorsun ki sen borç bulabiliyorsun git bı 750 lira al bana getir. anasını babasını döverek kendine uyuşturucu parası bulduran müptezel gençten ne farkın var.
paraya sıkıştım ayağına gss diye milletin boğazına çöktünüz zaten. kaldı ki alınan paraların geneli sürekli edebiyatını yaptığınız dine sözde ters olan faiz. mesela ben 5 bin küsur ödedim, anapara 1500'dü, anaparanın 2.5 katı kadar da faiz.
yandaş inşaatçının ödemesi gereken paraları 25 sene erteleyeceğinize onu alsaydınız o zaman. sarayı kapatın mesela. 7200 aracı bir yerde toplayıp gereksiz gösterişe para saçmayın. diyanete para dökmekten vazgeçin. yeter gırtlağımıza çöktüğünüz.
eğer bu para benden kesilirse her kimin kursağından geçerse, kusura bakan baksın en ufak çocuğuna kadar boğazında kalsın, kan kussun. mesele meblağ değil bu hırsızlık. dünyanın en zenginleri listesine giren herif ve beslediği avaneleri kendi ödesin bıktım cebimizdeki üç kuruşa kadar göz dikilmesinden de bu milletin koyunluğundan da.
kredi kartının 100 bin lira limiti olması artıda paran olduğu anlamına gelmez. mesela annem dul emeklisi. iki tane 50 binlik kredi kartı var, yani totalde 100 bin, ama bu kadının parası değil bu, birnevi istediğinde bulabileceği borç meblağı. hesabındaki + bakiyede kendi parası yok hatta borcu var. sen şimdi diyorsun ki sen borç bulabiliyorsun git bı 750 lira al bana getir. anasını babasını döverek kendine uyuşturucu parası bulduran müptezel gençten ne farkın var.
paraya sıkıştım ayağına gss diye milletin boğazına çöktünüz zaten. kaldı ki alınan paraların geneli sürekli edebiyatını yaptığınız dine sözde ters olan faiz. mesela ben 5 bin küsur ödedim, anapara 1500'dü, anaparanın 2.5 katı kadar da faiz.
yandaş inşaatçının ödemesi gereken paraları 25 sene erteleyeceğinize onu alsaydınız o zaman. sarayı kapatın mesela. 7200 aracı bir yerde toplayıp gereksiz gösterişe para saçmayın. diyanete para dökmekten vazgeçin. yeter gırtlağımıza çöktüğünüz.
eğer bu para benden kesilirse her kimin kursağından geçerse, kusura bakan baksın en ufak çocuğuna kadar boğazında kalsın, kan kussun. mesele meblağ değil bu hırsızlık. dünyanın en zenginleri listesine giren herif ve beslediği avaneleri kendi ödesin bıktım cebimizdeki üç kuruşa kadar göz dikilmesinden de bu milletin koyunluğundan da.
devamını gör...
10.
devletimizin yönetim şekli nedir diye sorulduğunda herkes "cumhuriyettir" diye boğazı yırıtılasıya bağırır. yanlış.
devletimiz "vatandaş silkme odaklı çalışan bir yönetim tarzına sahiptir" bir devlettir doğru cevaptır.
100bin lira limitli karta 750 tl haraç bunun bir tezahürüdür. yalnız eksiktir. 200, 300,500,.. limitli kartlardan da aynı paranın alınması anayasanın eşitlik ilkesine aykırıdır. onlardan da 100binin katları oranınca haraç alınmalıdır.
devletimizin bu haraca ihtiyacı vardır. kasada para yok. kasaya para getirecek hiçbir gelir kaynağı da kalmadı. ne yapacak? elindeki silaha güvenerek "ver" diyor.
verin arkadaşlar.
devletimiz "vatandaş silkme odaklı çalışan bir yönetim tarzına sahiptir" bir devlettir doğru cevaptır.
100bin lira limitli karta 750 tl haraç bunun bir tezahürüdür. yalnız eksiktir. 200, 300,500,.. limitli kartlardan da aynı paranın alınması anayasanın eşitlik ilkesine aykırıdır. onlardan da 100binin katları oranınca haraç alınmalıdır.
devletimizin bu haraca ihtiyacı vardır. kasada para yok. kasaya para getirecek hiçbir gelir kaynağı da kalmadı. ne yapacak? elindeki silaha güvenerek "ver" diyor.
verin arkadaşlar.
devamını gör...
11.
olmayan yerli uçakla, üretilmeyen yerli otomobille övünen hükümetin, olmayan paradan haraç kesmesi gayet de tutarlıdır…
oğlum limitten vergi almak nedir ya?
yok ki öyle bir para…
hani limit zaten borçlanma limiti zaten, onu geçtim…
öyle bir borç da yok ki a, me, ke…
puff didy bile yanınızda hulusi kentmen kaldı ulan…
oğlum limitten vergi almak nedir ya?
yok ki öyle bir para…
hani limit zaten borçlanma limiti zaten, onu geçtim…
öyle bir borç da yok ki a, me, ke…
puff didy bile yanınızda hulusi kentmen kaldı ulan…
devamını gör...
12.
öncelikle kredi kartı borcu, hukuken borçlandığınız zaman değil, kartı aldığınız zaman başlar. burada böyle bir saçma nüans var.
mesela 2019 yılında kredi kartı çıkardınız. 2020 yılında ev sattınız. 2022 yılında da kart borcunuzu ödeyemediniz.
işte bu borç 2019 yılında başlamış sayılır ve 2020 yılında "alacaklıdan mal kaçırdığınız" iddia olunarak dava açılırsa banka haklı çıkar.
kredi kartı, aslında bir kredi sözleşmesi olup, kart limiti üzerinden vergi almayı böylece meşrulaştırıyorlar. hukuken uygun. değil ama yargıtay içtihatlarına göre uygun.
peki düzenlemedeki amaç ne? hem kart kullanımını azaltmak hem bu esnada bir vergi yerleştirmek.
kredi kartının otomatik limit artırımında pek sınır yok.
ama o limit düşürülür sonradan artırıkmak istenirse temelde bir 4 brüt maaş muhabbeti var.
benim bordrom asgari ücretin biraz üstü. ama bir bankadan 1.6 milyon lira limitli kredi kartım var. periyodik aralıklarla yükseldiği için bu hale geldi. gidip bir araba alabiliyorum kredi kartıyla.
ama ben bu düzenleme ile bu ödemeden kaçmak adına limitimi 99 bin liraya çekersem, o banka bana tekrar yükseltmek istesem hayatta o limiti veremeyecek. vereceği en baba 150-200 bin.
tahminimce bir yandan haraç alırken, bir yandan bu yüksek limitleri kırma peşindeler. bu durumun da harcamaları biraz baskılayarak enflasyonu düşürme çabasına bir tutam katkı sağlayacağını düşünmüş olabilirler.
çünkü ben teoride dara düşsem, hayatımı idame ettiremesem gider bu limiti paraya çevirir, bankaya takarım borcu. 5 sene sonra varlık fonuna devredilir öderim. 1.5 milyon lira da gayet yüksek bir para bunun için. böyle yapan da az değil.
devlet tarafından bakınca aşırı mantıklı.
halk tarafından bakılınca fiyasko.
savunma sanayi falan zaten işin kılıfı.
millete gelir göstermeden, ev alacak kadar limit verilmesine müsamaha gösterip, sonrasında bunu vergilendirmek acayip tutarsız bir şey.
mesela 2019 yılında kredi kartı çıkardınız. 2020 yılında ev sattınız. 2022 yılında da kart borcunuzu ödeyemediniz.
işte bu borç 2019 yılında başlamış sayılır ve 2020 yılında "alacaklıdan mal kaçırdığınız" iddia olunarak dava açılırsa banka haklı çıkar.
kredi kartı, aslında bir kredi sözleşmesi olup, kart limiti üzerinden vergi almayı böylece meşrulaştırıyorlar. hukuken uygun. değil ama yargıtay içtihatlarına göre uygun.
peki düzenlemedeki amaç ne? hem kart kullanımını azaltmak hem bu esnada bir vergi yerleştirmek.
kredi kartının otomatik limit artırımında pek sınır yok.
ama o limit düşürülür sonradan artırıkmak istenirse temelde bir 4 brüt maaş muhabbeti var.
benim bordrom asgari ücretin biraz üstü. ama bir bankadan 1.6 milyon lira limitli kredi kartım var. periyodik aralıklarla yükseldiği için bu hale geldi. gidip bir araba alabiliyorum kredi kartıyla.
ama ben bu düzenleme ile bu ödemeden kaçmak adına limitimi 99 bin liraya çekersem, o banka bana tekrar yükseltmek istesem hayatta o limiti veremeyecek. vereceği en baba 150-200 bin.
tahminimce bir yandan haraç alırken, bir yandan bu yüksek limitleri kırma peşindeler. bu durumun da harcamaları biraz baskılayarak enflasyonu düşürme çabasına bir tutam katkı sağlayacağını düşünmüş olabilirler.
çünkü ben teoride dara düşsem, hayatımı idame ettiremesem gider bu limiti paraya çevirir, bankaya takarım borcu. 5 sene sonra varlık fonuna devredilir öderim. 1.5 milyon lira da gayet yüksek bir para bunun için. böyle yapan da az değil.
devlet tarafından bakınca aşırı mantıklı.
halk tarafından bakılınca fiyasko.
savunma sanayi falan zaten işin kılıfı.
millete gelir göstermeden, ev alacak kadar limit verilmesine müsamaha gösterip, sonrasında bunu vergilendirmek acayip tutarsız bir şey.
devamını gör...
13.
14.
izahı olmayan ama mizahı olabilecek şey. borçtan vergi almak... bir bu kalmıştı.
köylünün üç oğlu varmış. bir gün köye tellal gelmiş, davulu çalıp “padişah efendimiz kıbrıs’a sefere gidiyor. her evden bir erkek evlat istiyor” demiş. köylü, büyük oğlunu öpüp "padişahımızın emri baş üstüne" deyip askere yollamış. aradan bir kaç ay geçince oğlunun şehit olduğu haberi gelmiş. köylü, büyük bir olgunlukla “vatan sağ olsun, padişahımız sağ olsun” demiş.
aradan bir iki yıl geçmiş. köye yine tellal gelmiş, davulu çalıp “padişah efendimiz bağdat’a sefere gidiyor. her evden bir erkek evlat istiyor” demiş. köylü, bu defa ortanca oğlunu öpüp "madem padişahımız ferman eylemiş, başım üzerine" deyip askere yollamış. aradan bir kaç ay geçince oğlunun şehit olduğu haberi gelmiş.
köylü, yine büyük bir vakarla, gururla “vatan sağ olsun, padişahımız sağ olsun” demiş.
aradan yine bir iki yıl geçmiş. köye yine tellal gelmiş, davulu çalıp “padişah efendimiz suriye’ye sefere gidiyor. her evden bir erkek evlat istiyor” deyince, köylü, tellala “yürü git, söyle o padişaha, bende oğul kalmadı, benim belime güvenip sağa sola savaş ilan etmesin."
köylünün üç oğlu varmış. bir gün köye tellal gelmiş, davulu çalıp “padişah efendimiz kıbrıs’a sefere gidiyor. her evden bir erkek evlat istiyor” demiş. köylü, büyük oğlunu öpüp "padişahımızın emri baş üstüne" deyip askere yollamış. aradan bir kaç ay geçince oğlunun şehit olduğu haberi gelmiş. köylü, büyük bir olgunlukla “vatan sağ olsun, padişahımız sağ olsun” demiş.
aradan bir iki yıl geçmiş. köye yine tellal gelmiş, davulu çalıp “padişah efendimiz bağdat’a sefere gidiyor. her evden bir erkek evlat istiyor” demiş. köylü, bu defa ortanca oğlunu öpüp "madem padişahımız ferman eylemiş, başım üzerine" deyip askere yollamış. aradan bir kaç ay geçince oğlunun şehit olduğu haberi gelmiş.
köylü, yine büyük bir vakarla, gururla “vatan sağ olsun, padişahımız sağ olsun” demiş.
aradan yine bir iki yıl geçmiş. köye yine tellal gelmiş, davulu çalıp “padişah efendimiz suriye’ye sefere gidiyor. her evden bir erkek evlat istiyor” deyince, köylü, tellala “yürü git, söyle o padişaha, bende oğul kalmadı, benim belime güvenip sağa sola savaş ilan etmesin."
devamını gör...
15.
devamını gör...
16.
farkında mısınız gene vergiler orta kesime çakılıyor...
devamını gör...
17.
limit düşürürüz ehere mehere diyerek olayı hafifletenlere şok: limit düşürmek yassahhhlanabilir.
olmaz diyebilen mi var arada?*
olmaz diyebilen mi var arada?*
devamını gör...
18.
vatandaşı yıllarca krediye bağımlı hale getirdikten sonra acaba daha nasıl silkeleyebiliriz adlı çalışmanın son parçası. kapitalizm denen ucube sistemin anadolu toprakları üzerindeki vahşi yansımalarından biri.
devamını gör...