20 mart 2021 türkiye'nin istanbul sözleşmesi'nden ayrılması

sözde aile yapımız bozulmasın şu olsun bu olsun diye yapıldı bundan sonra ölen kadınların her birinin kanı bu sözleşmeyi reddedenlerin elinde

sanki cinayet ve şiddet ülkede bir suç değilmiş de katiller sadece 6284'den yargılanıyormuş gibi bir algı oluşturdunuz. asıl sorun sözleşmenin korunup korunmaması değil, ülkedeki adaletin işlememesi. pozitif ayrımcılık yaratan bir sözleşme bir şeyleri değiştirmiyordu. dün neyse, bugün de aynısı olacak. çünkü temeller çürük.

söylenecek çok şey vardır. mantıklı hiçbir sebep yoktur.
(bkz: 20 mart 2021 aklımızla alay edilmesi)

zaten hiçbir işlevi yoktu. yine insanlar yanlış şeye odaklanıyor. önceliğimiz yasaların uygulanmasını sağlamak olmalı aksi halde ne getirdiğinizin bir önemi yok.

bu sözleşme sadece kadınları mı koruyordu? hayır. bu sözleşme şiddetin her türünün karşısındaydı, bu sözleşmede muamele insancaydı. bir topluluk kendisini savunan bir sözleşmeden nasıl böylesine ayrılabilir, tek odağı kadın değil ki bu sözleşmenin sadece kadınlar çekinsin, kadınlar korksun. her türlü şiddete uğrayan herkesin korkması gerekir. günümüzde insanların şiddeti; erkek, kadın, çocuk ayırt etmeden uyguladıkları salt şiddettir. böylesine bir akıl tutulması olamaz.

yine ülke tatlı gece uykusunda iken alınmış kararlardan biri. doğrumu kesinlikle yanlış..
ya bu adam kapının ardında ne olduğunu gerçekten bilmiyor. yada özendiği o osmanlı saltanatında her padişaha yapılan yalan bilgi aktarımı bizim aptala da yapılıyor..

evet sözleşme önemli ama sen yinede sözleşme varmış gibi koru..
yada doğru bu diyerek..

sövsekte fayda etmeyecek
3-5 çapulcu olarak kalacağız kenarda onların tabiri ile..
kadınlarımız ayaklanacak
destek çıkan erkeklerimiz ayaklanacak
kadın - erkek geç bireyler ayaklanacak
bilinçli olan anlatacak

boşverin yoldan şaşmayalım..
böyle böyle bu devrim gelecek
ve biz kazanacağız

olağanüstü güçlerle donatılmış tek kişilik bir karar alma mekanizmasının yansımaları...

zaten sözleşmeyi takan yoktu ama yine de hepimiz için bir umut oluyordu. bizi koruyan bir sözleşmemiz vardı. biz bir şeylerin değişmesini beklerken onlar daha çok önümüzü kesmeye devam ediyor. bu devlet neden kadınları bu kadar gözden çıkarıyor? çok yazık.

getir şeriat uygulamalarını sen de rahat et bizde rahat edelim. kadın kocasının izni olmadan dışarı çıkamasın, kocasının sözünü dinlemediği zaman cezalandırılsın, 2 kadının şahitliğine 1 erkek şahit yeterli olsun. bize demokrasi insan hakları 1400 yıl önce gelmişti zaten. erkek olarak kadınlarla eşit şartlarda, ayrımcılığın olmadığı bir dünyaya ulaşmayı ben de istiyorum.

aile yapısı bozulmasın falanmış bırakın bunları asıl niyet nedir onu iyi kavramak lazım. hergün laik devletten daha da uzaklaşıyoruz allah sonumuzu hayır etsin. bu gidişle onunda olacağını pek sanmıyorum çünkü bu kararın hayırlı bir tarafı olacağını sanmıyorum.

iptal edilmesi değil güncellenmesi ve bazı maddelerinin değiştirilmesi gereken bir sözleşmeydi. istanbul sözleşmesi yaşatır.

şöyle bir durum var ki
öncelikle iptali kesinlikle saçmadır ve istanbul sözleşmesini de savunuyorum. fakat maalesef karşımızdaki karanlık düşman -artık böyle nitelendiriyorum onları- yıllardır çok iyi bir şekilde oynayan ve milleti kandıran bir düşman. ve bizler maalesef savunduğumuz şeyleri sürekli etiketlemeye çalıştığımız için örneğin lgbti gibi , evet lgbti bireyler vardır fakat karşı tarafın hassas noktası bu, feminizm mesela abi feminzm bu insanların gözünde kötü bi şey olarak var ne yazık ki, siyasi partiler mesela bunlarla bile etiketlediniz... yani demek istediğim bu çok önemli sözleşmeyi kadıköyde 2 bira devirdiğiniz arkadaşlarınızla savunduğunuz gibi savunursanız maalesef kabul edilmez çünkü bunu kabul etmeleri onlar için büyük bir oy kaybı olacaktı ve bu düşman için kayseri'deki mehmet amcanın oyu insan haklarından daha önemli ne acı... politika siyaset içinde düşmana onun gibi yaklaşmalısınız. bu düşman 28 şubattan beri ilmek ilmek kendilerine bir saltanat kurdular maalesef çok acı....

her gün biraz daha umudumu yitiriyorum...

hukuken yok hükmünde olan bir karardır.
“anayasa 90. madde. türkiye cumhuriyeti adına yabancı devletlerle ve milletlerarası kuruluşlarla yapılacak andlaşmaların onaylanması, türkiye büyük millet meclisinin onaylamayı bir kanunla uygun bulmasına bağlıdır. ... usulüne göre yürürlüğe konulmuş milletlerarası andlaşmalar kanun hükmündedir.”

bir kanunu şahsım da olsa böylece lağvedemez.

tabii ki yukarıda sayılanlar ortalama bir hukuk devletinde ancak geçerli olabilecek şeylerdir.

kimsenin doğru dürüst okumadığı ve uygulamadığı ancak politik bir malzemeye dönüşmüş bir sözleşmenin akıbetidir. bir sürü cahilin, ağzından salyalar akıtarak "ostonbol sozloşmosu" diye hüloooğğğ derecesinde bağırmasından kurtulduk en azından.

açıklaması güzellemeler ile geçiştirilecek öznel bir şeriat kokusu alıyorum. bu ülkeye noluyo yaa

birçok ülkeyle beraber istanbul'da imzalandığı için adı istanbul sözleşmesi olan sözleşmeden, ilk imzalayıp parlamentoda onaylayan devlet iken çekildik.
sözleşmeyi feshettik.
fıkra bu kadar.

sözün her anlamda tükendiği ve dehşet verici bir yola bir kez daha işaret eden, türkiye cumhuriyeti'nin temel taşı olmasna rağmen arsızca yok sayılan anayasa hükümleri gibi, yargı ve hukuk sistemi gibi, insan temel hak ve özgürlükleri gibi bunca yıldır görmezden gelinmesi bir yana, artık sembolik olarak bile varlığını sürdürerek, en azından birer umut ışığı görevi görmesi beklenen hiçbir konvansiyona tahammüllerinin kalmadığını açık açık ilan eden, eşitsizliğin, hukuksuzluğun, insan hakları ihlallerinin sonuna kadar savunulduğu siyasi mesajı verilen elem karar.

kadınların bu ülkede ikinci sınıf vatandaş yapılmasına açılan yol. sırf bu kadar kadın kalkmasını istemiyor diye bile üzülür kaldırmazsın. tüm erkekleri bir kadın karnında taşıdı ve doğurdu. reva görülene yazık.

sadece kadınları değil erkekleri de ilgilendiren sözleşmedir. düzeltilmesi gereken noktalar vardır. umarımki çokça revize edilip yeniden getirilir.