161.
bir sabah uyandım artık hayatımın değeri yoktu.
devamını gör...
162.
koskoca türkiye adına karar veren kişinin, kadınları, çocukları bile bile ölüme sürüklemesidir.
devamını gör...
163.
2008’den günümüze kadar hayatlarını kaybetmiş kadınların isimlerinin yazdığı ve maalesef sürekli güncellenen anıt sayaca bakıyorum. matrix filminde ekranda akan yeşil rakamlar değil bunlar. her isim yiten bir can. 2008’de 66, 2009’da 125, 2010’da 203, 2011’de 129, 2012’de 145, 2013’de 231, 2014’te 290, 2015’te 293, 2016’da 289, 2017’de 350, 2018’de 405, 2019’da 421, 2020’de 409, 2021’de ise (an itibariyle ben bunu yazarken) sadece seksen günde 82 kadın, toplamda ise 3438 kadın öldürülmüş. 3438 insan! (2021’deki gidişat böyle devam ederse yıl sonunda takribi 350 kadın öldürülmüş olacak) bir stadyum dolusu insan... sanırsın savaştayız. listeye sadece medyaya yansıyanlar, haber olanlar girmiş. tacize uğrayanlar, dayak yiyenler ve istismar edilen çocuklar bu sayaçta yok. bu gidişatın yükselen trendin ne kadar dehşet derecede olduğunu anlamak için türev integral bilmene gerek yok. biraz vicdanın olsa yeter.
www.anitsayac.com/?year=2021

toplumumuz maalesef bu hale, sistemli bir şekilde, 19 yıldır baştaki iktidar tarafından peyderpey getirildi. gönül isterdi ki, ülkesinde kadın vatandaşlarının da canını korumakla yükümlü olan devlet, spesifik bir sözleşmeye bağlı olmaksızın, yapması gerekeni yapsa. bizzat kendisinin imzaladığı ve kanun hükmünde yaptırımı olan bir sözleşmeyi uygulasa.


türkiye, istanbul sözleşmesi'nin ilk imzacı devletlerinden olup 24 kasım 2011'de türkiye büyük millet meclisi'nde 247 vekilden 246’sının kabul oyu, 1 vekilin çekimser oy vermesi ile sözleşmeyi uygun bulan 6251 sayılı kanunu "onaylayarak", parlamentosundan geçiren ilk ülke.

dışişleri bakanlığı yaptığı açıklamada, avrupa konseyi dönem başkanlığının türkiye'de olduğu sırada imzalanan sözleşmede "kadına karşı şiddet alanında ilk uluslararası belge olan söz konusu sözleşmenin müzakere sürecinde ülkemiz tarafından öncü rol oynanmıştır." ifadesine yer verildi. recep tayyip erdoğan tarafından tbmm'ye yollanan tasarının gerekçesinde de sözleşmenin hazırlanması ve sonuçlandırılmasında türkiye'nin "öncü rol" oynadığına dikkat çekildi.


insanların dilinde tüy bitti sözleşmeyi uygulayın diye, ama kalkıp gecenin bir yarısı yangından mal kaçırır gibi sözleşmeyi iptal etmek, ne kadar zavallıca. vatandaşını, kadını, çocuğu, sokaktaki hayvanı, doğasını, ağacını toprağını koruyamayan bir ülke çöker.

acil bir durumda önce kadınlar ve çocuklar kurtarılır hesapta. oysa gemi batıyor, önce terk eden kaptan. ilk aşıyı erkenden olan da kaptan. çünkü aynı gemide değiliz aslında. isminde adalet ve kalkınma olan bir partinin yönettiği ülkede adaletin a’sı yok. kalkınmadan kasıt ise üç beş yandaş şirketin milyar dolarları biraz daha cukkalaması son yirmi yılda ülke yüz yıl geriye gitti resmen. yapımda ve yönetimde emeği geçenleri eşek arıları soksun. kadını erkeğiyle topyekün mücadele edip kurtuluş savaşı’nı kazanmış, yeni bir devlet kurmuş, medeni kanunlar yapmış, kadını padişahın kulu kölesi olmaktan kurtarıp kanunlar önünde eşit ve hür bir yurttaş yapmış, seçme ve seçilme hakkı vermiş bir cumhuriyetin son yirmi yılına bakınca gel de isyan etme. siyasal islam kanserdir.

aynı iktidarın 19 yıldır yönettiği bir ülkede kadın cinayetleri bu kadar dehşet seviyede yükselmişse; sistematik bir şekilde siyasetçiler vasıtasıyla kadınlara karşı nefret dili ve ayrıştırıcı söylemler toplumu kutuplaştıracak bir şekilde artmışsa, verilen cezalar caydırıcı değilse ve hatta onca kanıta rağmen suçu işleyenler ellerini kollarını sallayarak herkesin gözü önünde serbest bırakılıyorsa, elbette kadın cinayetleri politiktir.

üç beş oy hesabı uğruna istanbul sözleşmesi’nden ayrılan ve insanların aklıyla dalga geçerek "akp'den önce kadının adı yoktu" diyenler, kadın ve aileden sorumlu devlet bakanlığından kadın ibaresini çıkaranlar sizsiniz.

(bkz: kadın ve aileden sorumlu devlet bakanları)

dillerinden örf adet türk aile yapısı ve dini düşürmeyenler, tarikat yurtlarında çocukların tecavüze uğramasına ses çıkarmıyor, görmezden geliyor. konuşulmasın istiyor. hatta tecavüzcü vakfı ödüllendiriyor, plaket veriyor. ahlaki yozlaşma almış başını gitmiş. türk kelimesini yasaklayanlar, türk demekten çekinenler, türkiyeli diyenler, işine gelince türk aile yapısı diyor utanmadan, riyakârlık diz boyu. istanbul sözleşmesi’nin türk aile yapısına uygun olmadığı bahanesiyle iptal edilmesi riyakârlığın ve yalanın daniskasıdır. hangi türk aile yapısı? istenilen türk aile yapısı nedir? çocuğunu internetten pazarlayan sapık baba mı? eski karısını işkenceyle öldüren adam mı? çocuk yaşta okula gitmesi gerekirken başgöz edilip zorla evledirilen kız çocukları mı? eski türkler’de kadınlar değer görür, erkeklerle ülke yönetir, savaşlara katılırdı. biraz tarih okusanız atalarınızı tanıyacaksınız. ama araplaşmayı seçtiniz. siyasal islam’ı benimsediniz.

internetteki yorumlara şöyle bir bakıyorum, bir çok insan okumamış bile sözleşmeyi. bilmiyor maddelerini. bilgileri yok ama fikirleri var. takip ettiğim bir youtube kanalında duydum, yeni akit paçavrasında yazan hüseyin öztürk isimli bir yazarımsı insanımsı şöyle demiş misal: “ben istanbul sözleşmesi’ni okumadım. sözleşmeyi destekleyenlere baktım, sözleşmenin karşısında olanlara baktım, onun için sözleşmeye karşı çıkmaya karar verdim.” işte yeni türkiye’deki cehaleti çok güzel özetleyen sözler. maddelerini okumadığı, bilmediği şeye karşı çıkmak. iptal edilmesini savunmak. maalesef bu zihniyettekiler ülkeyi yönetiyor, yalanlarıyla büyük kitleleri yönlendiriyor. bilgileri yok, fikirleri yok, vicdanları da yok.

istanbul sözleşmesi’ni lgbt tayfasının yaptırttığını sanan milli ve dini hassasiyetleri tavan yapmış delikanlılar. kandırılıyorsunuz. size yalan söylüyorlar. sözleşmede yer alan “cinsel yönelimleri nedeniyle insanlar ayrımcılığa uğrayamaz” ibaresi sözleşmeyi lgbt’ci yapmaz. istanbul sözleşmesini savunmak bir insanı, bir erkeği meriç yapmaz, lgbt’ci yapmaz, totoş yapmaz. 90’lı yıllarda tv’de ailecek huysuz virjin’i izlerdik. ben, annem, babam, dedem, babaannem. kahkahalarla. komikti çünkü. hiçbirimiz sonradan kafamıza sarı peruk geçirip castara castara castara cass diye dans edip lgbt’ci trans ya da totoş olmadık. rahmetli dedem ve babaannem beş vakit namazını kılmaya devam etti. milli dini hassasiyetleri yüksek olanlardan, aynı hassasiyeti çocuklar yurtlarda tecavüze uğrarken da göstermelerini beklerdik. istanbul sözleşmesini lgbt de destekliyor diye, sen de lgbt ya da totoş olmazsın. sırf bu yüzden olmazsın. velev ki bir gün totoş olursan, bu başka bir sebeptendir. belki kız arkadaşın, karın, kız kardeşin yok. o yüzden bu karar seni bağlamıyor sanıyorsun. ama unutma, her erkeğin bir annesi vardır. o sayaçta annenin ninenin isminin kurbanların yanında yazmasını istemezsin. daha iki hafta önce 92 yaşındaki bir kadın, yaşlı bir nine, tecavüze uğrayarak hunharca öldürüldü. yeni türkiye maalesef böyle bir bataklık. bu haberler, bütün bu olanlar, midenizi bulandırmıyor mu?

cb iletişim sözcüsü fahrettin altun, joe biden’ın türkiye’nin istanbul sözleşmesi’nden ayrılacağına istinaden yaptığı açıklamaya yalanlarla dolu bir cevap yazmış. özetle diyor ki, kadınları ve haklarını korumaya devam edeceğiz.



as known, türkiye was the first signatory to the ıstanbul convention by demonstrating a strong commitment to protect women’s status in society and fight any violence against women. the ıstanbul convention, originally intended to promote women’s rights, was hijacked by a group of people attempting to normalize homosexuality – which is incompatible with türkiye’s social and family values. hence the decision to withdraw.

the decision to withdraw from the ıstanbul convention by no means denotes that the state of the republic of türkiye “compromises the protection of women.” türkiye will not give up on its fight against domestic violence by quitting the convention.

ın relation to the issue, president erdoğan strongly emphasizes that türkiye will continue protecting the safety and the rights of all women and underlines that fighting domestic violence with the principle of zero tolerance will remain on top of the government’s agenda.


yazının tamamı:
www.iletisim.gov.tr/english...

ülkeyi yöneten bu zihniyet, sistematik ve düzenli bir şekilde yalan söylüyor. en üzücü olan ise, bu karara destek veren kadınlar. akp’li kadın milletvekilleri, bazı yandaş kadın gazeteciler. bu yalanlara ortak olmaları akla kabataş yalanını getiriyor.

kendi politik gündemleriyle örtüştüğü için bir zamanlar akp’ye destek vermiş, ama kürt açılımı yüzünden, ama diğer sebeplerden, yetmez ama evetçi kadınlar, ülkenin gidişatında, bugünlere gelmemizde onların da payları var. benim de böyle tanıdıklarım oldu. fikirlerimizin hiç örtüşmediği. akademisyen. beyaz yakalı. kariyerli. feminist ama atatürk’ün kadınlara seçme ve seçilme hakkı verdiğini görmezden gelen. atatürk’ün ismini ağzına almayan. cadılar bayramı’nı ekseriyetle kutlayan ama cumhuriyet bayramı’nı kutlamayan. sırf işid’le savaştı diye ypg’li pkk’lı kadın militanları kahramanlaştırıp, kobane tweet’leri atan. ama zafer bayramı’nı kutlamayan. kara fatma’nın adını anmayan. yeni türkiyeli. ülkenin gidişatından, kadınlara yönelik bu şiddetten bir parça onlar da sorumlu. bu zihniyete bir zamanlar onay verdikleri için.

serap eser’in adını hatırlayan var mı? 8 kasım 2009’da küçükçekmece’de iett otobüsündeyken pkk’lı teröristlerin otobüse attığı molotof kokteyli yüzünden ağır yaralaranak 17 yaşında hayatını kaybeden lise öğrencisi sarap eser’i? onu da hatırlayın istedim. yaşasaydı 29 yaşında olacaktı.
devamını gör...
164.
ben de dahil bir çok kadına devletin bizi ihtiyaç duyulduğu zaman korumayacağını tekrardan hatırlatan olay.
devamını gör...
165.
insan hakları ihlali olan; kadına ve aile içi şiddeti önlemek, mağduru korumak amacıyla tbmm’de kabul edilmiş bir uluslararası sözleşme olduğundan, bu konuya ilişkin bir cumhurbaşkanlığı kararnamesi çıkarılamaz; çıkarılmış olsa dahi buna dayanarak bir yürütme yetkisi kullanılamaz.

15.07.2018 tarihli resmi gazetede açıkça belirtiliyor: milletlerarası anlaşmaların onaylanmasına ilişkin usul ve esaslar hakkında cumhurbaşkanlığı kararnamesi’nde, cumhurbaşkanına uluslararası sözleşmeleri feshetme yetkisi verilmemiştir.

20 mart 2020 tarihli resmi gazeteden de görebileceğiniz üzere “ilgili fesih işlemine, yasama bölümünde değil yürütme ve idare” bölümünde yer verilmesi fesihin yok hükmünde olduğunun ilanen de bir kanıtı ve usulsüz bir fesihtir.
devamını gör...
166.
çok fazla şey istemiyoruz yaa. gerçekten bak. sadece yaşamak istiyoruz. öldürülür müyüm, sokağın sonunda başıma bir şey gelir mi diye düşünmeden yaşamak istiyoruz. korkmadan yaşamak istiyoruz. kötülük gelecekse de devlet hakkımızı savunsun istiyoruz. sadece yaşamak istiyoruz...
devamını gör...
167.
bir olay vuku bulduğunda kime yarar neticesi diye bir saniye durup düşünmek gerekiyor. istanbul sözleşmesinin iptali kime yarar mesela? bir kadın olarak bana yaramaz, neden?
madde 3; başıma bir şey geldiğinde kılığıma kıyafetime, cinsel tercihlerime, cinsiyetime, nerede olduğuma bakılmaksızın bana şiddet uygulayan kim olursa olsun, ceza uygulamakla mükellef devlet.
madde 12; “namus” kisvesi başta olmak üzere hiçbir durumda, kimse bana şiddet uygulayamaz. aksi halde ceza vermekle mükellef yine devlet.
madde 14; hiçbir kadının eğitiminin önünde devlet dahil kimse duramaz.
bu maddelerinin ve yazmayı unuttuklarımın bana faydası var, buraya kadar cepte. peki sözleşmenin iptali halinde kime yarayacak? elbette bunları ihlal edecek olanlara.
devamını gör...
168.
kararın protesto edilmesi için organize edilen gösterilere katılan tipleri ve yaptıkları hareketleri görünce tayyip erdoğan’ın ne kadar doğru bir iş yaptığını anladım.
kadınları öne sürerek memlekette eşcinselliği, iğrenç ve mide bulandırıcı bir cinsellik anlayışının halka empoze edilmeye çalışıldığını çok net görebilirsiniz.
isteyen kapalı kapılar ardında istediğine dibini
dövdürsün umurumda değil ama kadınları bahane ederek sapıklığınızla genç nesilleri zehirlemenize devlet izin vermeyecek.
devamını gör...
169.
#istanbulsözleşmesiyaşatır hemen ertesi gün 6 kadın cinayeti işlenmesi bunun en büyük kanıtıdır.
kadın cinayetleri politiktir.
devamını gör...
170.
zaten bir işe yaramıyordu. bu sözleşme varken bile yüzlerce kadın öldürüldü. cahil tiplerin bir türlü anlamadığı konu türkiye gibi ortadoğu ülkesinde kadınlara bakış açısı farklı olduğundan dolayı isterse paris sözleşmesi gelsin yine bunların önüne geçemezsiniz. önce zihniyeti değişmek lazım kaldı ki buda imkansız malesef. bizim ülkemizde kadın-erkek ilişkileri çok değişik. uzun lafın kısası bu sözleşmenin hiç bir faydası yoktur. erkeklik ölçmek gibi damada tuzlu kahve içiren zihniyete ne anlatacaz koyayım ya.
devamını gör...
171.
her şey gibi bunu da unuttuk
devamını gör...
172.
çok uygulanmisti zaten.korkuyoruz.
gün geçmiyor ki ülkeye dair umudum biraz daha azalmasın.

bu gidişle sonraki adım açık açık şeriatın ilanı olacak. sonra da bu ülkede nasıl yaşanılır bilmiyorum.
devamını gör...
173.
1 seneyi geçmiş. iyi unuttuk.
devamını gör...
174.
kadının korunması o sözleşmeye kaldıysa daha çok sözleşme çıkar da kadına şiddet bitmez arkadaşlar. önemli olan caydırıcı ceza i müeyyidelerin uygulanmasıdır. mesela kısasa kısas gibi.
devamını gör...
175.

bu başlığa tanım girmek için olabilirsiniz.

zaten üye iseniz giriş yapabilirsiniz.

"20 mart 2021 türkiye'nin istanbul sözleşmesi'nden ayrılması" ile benzer başlıklar

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim