20 mart 2021 türkiye'nin istanbul sözleşmesi'nden ayrılması

olmaması gereken ney varsa tam olarak noktasına virgülüne kadar kist kitlelerince yapılıyor. söyleyecek söz bulamıyorum.
(bkz: kaos is loading)
o malum tarihe kadar olacaklar için herkesin artık el kabza parmak tetik olması lazım..
herkesin.

hukuki olarak yok hükmünde olan fesih!!. zira anayasa m. 90/5 açık. diyor ki: usulüne uygun yürürlülüğe girmiş olan milletler arası anlaşmalar kanun hükmündedir. cumhurbaşkanlığı kararnamesi ile bir kanun yürürlükten kaldırılamaz. bu sözleşme temel hak ve hürriyetlerle ilgili bir sözleşme. anayasa'da temel hak ve özgürlüklerle kanunlar arası bir uyumsuzluk varsa sözleşme hükümleri uygulanır denmekte. yani sizin anlayacağınız temel hak ve özgürlüklerle ilgili sözleşme kanundan bir tık üstün. öte yandan cumhurbaşkanı, temel hak ve özgürlüklerle ilgili bir düzenleme yine yapamaz çünkü anayasa'ya yine aykırı. sözleşmeyi feshedebilmek için belli prosedürler var. önce uluslararası alanda o süreci yerine getireceksiniz daha sonra bir "kanun"la "sözleşmeyi uygun bulduğunuz kanunu" yürürlükten kaldıracaksınız.

neden yayımlandı bu kararname? o zaman karşımıza birtakım ihtimaller çıkıyor.
ilk ihtimal: bu zaten yok hükmünde. yok hükmünde olan birşey bile bile çıkarıldı. yok hükmünde olsa bile belli kesimlerin oylarının kazanılması cebe konuldu. fakat uluslararası alanda bağlayıcı olduğunu kim bilecek? bizim seçmen bunu bilmez ve bilmesi de gerekmez. hayali olarak "onların taleplerini yerine getirdim demek" bu. uluslararası çevrelere de "bizim düzenleme zaten yok hükmünde", "anlaşmaya bağlı olmaya devam edilecek" denilecek. yani içe başka dışa başka konulacak.

ikinci ihtimal: bu zaten yok hükmünde ve uygulanamaz. ancak 6284 sayılı kanunun kaldırılması veya önemli ölçüde değiştirilmesi yönünde bir irade oluşmuş oldu. bu sefer yine uluslararası anlaşma geçerli olur. zira bağlılık söz konusu.

üçüncü ihtimal: yok hükmünde değil ki bu düzenleme. zaten ülkede hukuk yok. ben kararname ile kanunu bile değiştiririm diyebiliyorsanız ben muz cumhuriyeti olmaktan, türkmenistan kuzey kore olmaktan mutluyum demek bu.

seç, beğen, al. consume, obey, die.

devletin bu ülkenin kadınını kendi kaderine terk etmesidir.

ınsanlar ekonomideki düşüşü konuşmasında bunu konuşsun diye alınmış karardır. kimbilir daha neler geçti gözümüze sokulmayan. zaten kadınlar kimsenin umurunda değil.

sinir zıplatan haber.

ben şimdi buna ne yazayım? zaten herkes yazmış yazılması gerekenleri.

bazen aklımdan geçiyor: git şöyle satılık ada ilânlarından bul bir tane boş bermuda adası falan. topla aklı başındaki düzgün insanları, herkes cebinde ne var ne yok dökülsün, gidelim bir adada kendi başımıza mutlu huzurlu, üreterek yaşayalım. laf anlamazlar, sapıklar ve katiller sürüsü de birbiriyle baş başa kalıp istediği kalite(sizlik) ile yaşasın hayatını.

insan her gün doğduğu güne lanet ederek nasıl yaşar ki?

kadınlardan çok totoşların isyan ettiği gelişme.

istanbul sözleşmesini baştan sona okudum, kadınların güvenliğini sağlayan hükümlülükler hakape'nin çapını aşar. hakapede, sözleşmede sayılan maddeleri sağlayabilecek yeterlilik yok bu nedenle çekilmekte haklılar. sayın soylu da konuyla ilişkin yaptığı açıklamada bu durumu özetliyor

".. uluslararası sözleşmelerin varlığı veya yokluğu, vatandaşımızın karşı karşıya kalacağı herhangi bir suç şeklini önlemeye ilişkin sorumluluklarımızı ve bu sorumluluğun gereği olan çalışmalarımızı eksiltmez veya arttırmaz"

yani diyor ki i, sorumluluğun gereği olan çalışmalar artmadan ve eskilmeden sıfır noktasında salınmaya devam edecektir.

imzalayanlar tarafından iptal edilmiş, iptal edilme şeklinin bile huluksuz oldugu sözleşme
siyasal islamcıların ve cemaatlerin kazandıgı, ülkenin laik medeni ilerici kesiminin yine hezimete uğradığı bir tek adam klasigi .....
bir afrika kabilesinde bile bu kadar hak hukuk yok sayılmaz...
yazıklar olsun.

tam ismi “ kadınlara yönelik şiddet ve aile içi şiddetin önlenmesi ve bunlarla mücadeleye ilişkin avrupa konseyi sözleşmesi”dir. istanbul sözleşmesi adı olayın sadece makyajlı kısmı olup yeterince anlaşılmasının önünde engel teşkil etmektedir. akapeli kadınlara ve ak zekalı 3sn sınırlı beyinle yaşayan trollere duyurulur

yaşamak istiyoruz,
yaşayacağız hem de,
yasaksız bahçelerde.
tıpkı şölen gibi, tıpki tören gibi,
dolu dolu, doya doya,
tamam mı?

nereden bakarsan bak "tutarsızlık"
nereden bakarsan "ahmakça"

sözleşmenin imzalanmasıda iptal edilmeside akp döneminde gerçekleşmiştir.
sözlerimin bundan sonrası küfür içerir. ama ben efendi adamım, yazmıyayım. yasak oldugundan degil yani.

her yasak kendi isyancısını yaratır. istanbul sözleşmesi yaşatır.

sabah gözümü açtığımda telefonumdaki haberleri görüp, gözümü bir daha açmamak üzere kapatma isteği uyandıran bir haberdir. utanıyorum.

ekonomik beceriksizlikleri yüzünden yedikleri naneyi de açık açık yapamayarak gece yarısı yapmışlardır. ne tesadüf ki borsanın da kapalı olacağı haftasonunda!

olumlu tek bir gunun olmadigi ulkede alinmis feci bir karar

bugüne kadar neredeyse hiçbir platformda net bir şekilde fikrimi dile getirmedim. işe yaramayacağının düşüncesinden değil, bunu savunmaktan bile utanç duyduğum, bir gün karşıma çıkacak ve yüzleşmek zorunda kalacağım şeyler için.

lütfen sadece bu yasaya karşı çıkanlar okusun.

yalnızca bir kadının yaşadıklarını aktaracağım. kocası tarafından, tüm uzuvları, defalarca pompalı tüfekle vurulmuş bir kadın. iki bacağı kesilmiş ve kollarını hala kullanamıyor. bu kadının 6 çocuğu var. olayın ardından hepsi devlet korumasında.

oğulları olayın ardından ziyarete geliyorlar. "anne, bacaklarına ne oldu?" diye soruyorlar.

sebebi de şu, kocası zihinsel engelli komşu kızına tecavüz ediyor. aile adamı dava ettiği için kendi aralarında konuşarak zihinsel engelli kızı, kuma olarak getirmeyi kabul ediyorlar.

kadın ise bunu istemiyor. adam karısı için 20 yıl, tecavüz için 15 yıl hapis cezası alıyor. şimdi bu yeterli bir ceza mı? onu düşünün.

üstelik kadın hala adamın soyadını kullanıyor. adam cezasının yaklaşık 7 yılını doldurmak üzere.

bir nebzede olsa arkasına sığındığımız kalkanımızdı. şimdi o kalkanı da aldılar elimizden. elimizde çiçeklerle ortada kaldık. acaba yarın hangimizin mezarına çiçek koyup adalet isteyeceğiz? isimler farklı ama katledilen hep aynı.

adı istanbul olan sözleşmede türkiye'nin olmaması durumu. bir kadın olarak daha değersiz nasıl hissedebilirdim bilmiyorum.

adam çıkmış basına demiş ki "bizim gelenek ve göreneklerimizde, örf ve adetlerimiz kapsamında sözleşmeye gerek yoktur..
lan at kafası bizim örfümüzde ve adetimizde kadın baş tacıdır ki türk köklerinde saygın anlamına hatun kelimesi kullanılmıştır..
oğlum a haberi bizlere izletiyorsunuz anladık.. lan siz neden izliyorsunuz.. bi çıkıp bakın ülkeye ne oluyor diye..

kadınlar olarak yıllardır her ortamda dile getirdiğimiz kadın cinayetleri politiktir savının kanıtı gibi bir gece yarısı kararıdır.
mevzunun yapılanın yasal olarak geçerliliği olmaması ya da sözleşmenin halihazırda uygulanıp uygulanmaması olmadığını kısa bir twitter yoklaması yaparak açıkça görebiliriz. kendilerini toplumun geri kalanından ayırıp yanlarına olmayan herkese, her şeye savaş açmış bir güruhla aynı ülkede yaşıyoruz ne yazık ki ve şu anda onlar bir raunt daha kazanmış olmanın mutluluğunu yaşıyorlar.