101.
azgelişmişe, ezilmişe kendini kutsal görme gazı vermektir.
annelik bir değerdir. ne kadar iyi bir anne olduğunuza bağlı olarak değeriniz artar. iyi bir anne olmak da - güncel ifade ile - yüksek katma değerli evlat yetiştirmenize bağlıdır. saldım çayıra mevlam kayıra kafasıyla seri üretim anneliğin neresini değerli bulacaksın. yetmezmiş gibi genel geçer bir kutsiyet atfedeceksin.
müslümanların öyle bir derdi yok zaten. dünyada tek yaratıcı var malum. cennet ayaklarda kısmı coşku olsun diye.
annelik bir değerdir. ne kadar iyi bir anne olduğunuza bağlı olarak değeriniz artar. iyi bir anne olmak da - güncel ifade ile - yüksek katma değerli evlat yetiştirmenize bağlıdır. saldım çayıra mevlam kayıra kafasıyla seri üretim anneliğin neresini değerli bulacaksın. yetmezmiş gibi genel geçer bir kutsiyet atfedeceksin.
müslümanların öyle bir derdi yok zaten. dünyada tek yaratıcı var malum. cennet ayaklarda kısmı coşku olsun diye.
devamını gör...
102.
erkeklerin babalıktan kaçmak için kadınlarınsa erkekler babalık yapmadığı için uydurdukları klişe bana göre kutsallık yakıştırması boştur illa kutsal olacaksa ebeveynler kutsal olmalıdır çocuk bakımı sadece kadına yüklenmemelidir
devamını gör...
103.
anlamsızdır. herkesin değerleri çok farklıdır ve bu yüzden "annelik kutsaldır" demeden önce anne olmanın herkes için mükemmel bir olay olamayabileceği de göz önünde bulundurulmalıdır.
devamını gör...
104.
her kadın anne olabildiği için tam olarak neresinin kutsal olduğunu anlayamadığım kavram...
devamını gör...
105.
bence cinsiyetten bağımsız olarak, bir birey yetiştirmek ve bunu 'iyi' bir şekilde yapmak her açıdan kutsaldır. yani insanın emek sarf ettiği, değer verdiği, üzerine titrediği, pragmatist bir bakış açısı olmaksızın iyi olmasını istediği bir şekilde çocuk büyütmeyi geçtim; bu titizlikle yapılan her eylem kutsaldır bence. a kişisine bakınca babalık kutsaldır denilebilir mesela. ya da b kişisine bakınca iş ahlakına gıpta edip işçiliğin kutsal olduğunu düşünebilirim. esasen kavramın kendisi değil, o insanın o kavrama kattığı kutsaldır.
devamını gör...
106.
evlat olmanın daha kutsal olduğunu düşünüyorum. anne bile isteye dünyaya çocuk getiriyor. bir zahmet de sevip baksın.(aynı durum baba için de geçerli) fakat çocuk seçim yapamadan bam diye düşüyor dünyaya ve o ebeveynlerin eline. bir de üstüne onları sevip onlara saygı duyuyor. kesinlikle çocuklar daha kutsal.
devamını gör...
107.
annelik anne olan kişi için dünyanın en güzel , en yüce, en saf mertebesi olabilir. ama her kadın anne olmak zorunda deĝildir, çocuĝu olmayan erkek nasıl yarım erkek sayılmıyorsa , kadınlar da yarım kadın sayılmamalıdır.
merve özbey mesela bir bebeĝi kucağına aldı diye 33 yıl boşuna yaşamışım diyor. kucaĝında tuttuğun şey bir dna parçası. bir organizmanın ete bürünmüş hali. anne değilsek boşuna mı yaşıyoruz yani biz? milyonlarca kadın? bu söz çocuĝu olamayan ve olmayan kadınlar için yaralayıcı niteliktedir. dünyayı geziyorsun, kitaplar okuyorsun belki doktorsun istediĝin hayatı yaşamışsın yaşıyorsun, ama biri geliyor 10 dakika önce anne oldu diye , bir bebeği oldu diye boşuna yaşamışım diyor. bize haksızlık değil mi bu laf?
merve özbey mesela bir bebeĝi kucağına aldı diye 33 yıl boşuna yaşamışım diyor. kucaĝında tuttuğun şey bir dna parçası. bir organizmanın ete bürünmüş hali. anne değilsek boşuna mı yaşıyoruz yani biz? milyonlarca kadın? bu söz çocuĝu olamayan ve olmayan kadınlar için yaralayıcı niteliktedir. dünyayı geziyorsun, kitaplar okuyorsun belki doktorsun istediĝin hayatı yaşamışsın yaşıyorsun, ama biri geliyor 10 dakika önce anne oldu diye , bir bebeği oldu diye boşuna yaşamışım diyor. bize haksızlık değil mi bu laf?
devamını gör...
108.
annelik kutsaldır ama "gerçek" annelik kavramı kutsaldır. her anne kutsal değildir her anneye saygı duymam ne cani ne kalpsiz kadınlar var şu dünya'da. eşinin erkek akrabasının oğlunun kendi öz kızına cinsel istismar ettiğini bilip yine de susanlar mı dersin ya da bunu kabullenmeyip saçma saçma konuşma deyip psikolojik baskı gösterenler mi dersin. cinsel yönelimine, dinine, düşünce ve davranışlarına karışan mı dersin ki bir anne çocuğunun bir zararı olmayan her düşüncesine ve davranışına saygı duymalı. yani daha sayardım ama biliyosunuz bunun gibi bir sürü anneleri duyuyoruz haberlerde bile o yüzden uzatmayacağım her anne kutsal değildir her anneye kutsal gözüyle bakanın annesi melek gibidir veya gerçeklerin zerre farkında değildir. keşke insan annesini seçebilse.
devamını gör...
109.
anne-baba olmak kutsal bir şey değildir, kondomsuz seks yapan ve bu konuda herhangi bir engeli olmayan herkesin alabileceği bir sorumluluktur. yani anne olmak kutsal bir vazife olmaktan ziyade tercih meselesidir.
devamını gör...
110.
anneler kıymetlimizdir, kutsallığa ihtiyaçları yok. değer görsünler, kıymetleri bilinsin yeterli.
tanım: hamasette gelinen noktalardan biri. bol hainlik, bol kutsallık dağıtmanın sonucu.
tanım: hamasette gelinen noktalardan biri. bol hainlik, bol kutsallık dağıtmanın sonucu.
devamını gör...
111.
açılın ben anneyim!
kutsal mıyım bilmiyorum. haddim olarak bir kaç cümle de ben dökülmek isterim.
doğurmadan önceki bir kaç saat:
bu sancı o sancı mı? geliyor mu yani sonunda? mıncırabilecek miyiz artık? bitiyor mu uykusuzluk?* wohooo!! göbeğimin üzerine yatabileceğim sonunda!*
doğurduğum saatler:
hayoooooooooor!!! ölmek istemiyorum. doğurmak istemiyorum. durun, vazgeçtim. kalsın içerde. ben ömrümün sonuna kadar tombalak kalmaya, bacak, sırt, omuz ağrıları çekmeye ve uykusuzluğa razıyım. vazgeçiyorum, dayanamıyorum, durdurun zamanı!
doğum gerçekleşirken:
nefes alamıyorum aaaaaa bu nasıl bir acı? kimse beni uyarmamıştı! kaldırın beni bu yataktan! evime gidicem! bu kadarını da beklemiyordum. regl sancısının 9 katı diyerek az bile söylemişler, yeterince abartmamışlar hatta.
- ne saçları mı göründü?
kim olduğunu hatırlamıyorum ama densizin teki ‘sessiz ol’ demişti. o an felaket sinirlendim. canım çıkıyor ama bir yandan onları da anlıyorum çünkü adeta testere filmlerinde görülen işkencelerden birine maruz kalıyormuşcasına çığlıklar attım.*
sonunda bir cebelleşme yaşandı, bir şeyler oldu ama oralara girersek üç - beş saat çıkamayız diyebileceğim kadar uzun. neyseki happy ending ile start verdik ve başladık bakalım kutsallaşmaya (!)
bebe doğdu, peki ya şimdi?
üç gün hastane* gözetimi, bir takım kontroller, testler yapıldı. eğitimler verildi. ki buna hiç gerek yoktu benim için, çünkü ben zaten dokuz ay boyunca her hafta bebeğimin gelişimini araştırmıştım, doğurduktan sonrası da dahil.
evden iki kişi çıkıp, üç kişi dönmek:
yeni ünvanıma dair her şeyi en ince ayrıntısına kadar biliyorum yiiaa. ne var ki sanki? alt tarafı karnını doyur, bezini değiştir, bitti gitti. nerden bakarsak "profesyönel bir anne" denilebilecek kadar çok bilgilendim o daha aramıza katılmadan heheyt.
bir şeycikler bilmiyormuşum vatandaşlar, halt etmisim.
"bu ne ola ki?" diyeceklerim, kitaplarda denk gelmediğim olaylar varmış sırada
- hıçkırırken neden ağlıyorsun şimdi minik insanım? mesele ne yani?
kor-ku-yor-muuuuuş. nerden aklıma gelsin? uzunca gözlemleyip fark ettim.
- ehm... hadi uyudu ben de biraz dinleneyim, azcık göz yumayım da yokmuş. ya benim gözlerimi kapatmamı bekliyorsa nefes almayı unutmak için? bu minicik, yepisyeni dünya vatandaşı daha ne bilsin survival'ı? henüz hiç bir bilgi vermedim bu minnak beyine...
- bir takım endişe halleri varmış bir de olayın içinde. ben endişelenmeyi bir günlük sanacak kadar safmışım. nerden bileyim? bebe doğacak ve her şey saniyesinde eski düzen (+) bir minik insanla ilerleyecek varsaydım. nerden bilecektim ben bu endişenin beni dört gün uyutmayacağını? evet! bebek ağlaması değil bak uyutmayan! o gayet keyfi kebap, en masum haliyle uyuyor. senin uyumana engel olan bizzat senin kendi evhamın!
babaya bile güvenmeyeceksin:
dibinden ayrılamıyorum, ne markete gitmesi tek başına? hele hele. nereye gidiyormuşsun? gidemiyorum arkadaş! on dakikalık duşa girmeden, kırk dakika "aman ha dikkat et" konuşması yaptım. el, kol hareketleri ile minik insanımı nasıl düşürmeden tutması gerektiğini mala anlatır gibi anlattığımı biliyorum.
---
maşallahlı bir tanım yazmışım, göz açıp kapayana kadar. daha bunun düzenlemesi var. bileklerim ağrıdı. anlayacağın üzere bu daha ne ki? bu daha ilk haftanın özeti bile denilemeyecek kadar kısa kestiğim anneliğime dair bi kesittir. daha hislerimi yazsaydım ohoooo, kör veya şaşı olmuştuk şimdiye. biraz da başka zamana bırakayım anlatacaklarımı. anlat, anlat bitmez ama denersek güncele bile gelebiliriz belki bir gün. neden olmasın?
yani sayın çok bilmiş: senin bu beğenemediğin kutsalımsı ünvan; bir ömürlük sorumluluk, bitmez tükenmez endişe hali, aşırı zevkli olan, bazen yoran, yirmidört saatlik bir çalışma hayatı ve erişilebilecek en son level anlayacağın.
kutsal mıyım bilmiyorum. haddim olarak bir kaç cümle de ben dökülmek isterim.
doğurmadan önceki bir kaç saat:
bu sancı o sancı mı? geliyor mu yani sonunda? mıncırabilecek miyiz artık? bitiyor mu uykusuzluk?* wohooo!! göbeğimin üzerine yatabileceğim sonunda!*
doğurduğum saatler:
hayoooooooooor!!! ölmek istemiyorum. doğurmak istemiyorum. durun, vazgeçtim. kalsın içerde. ben ömrümün sonuna kadar tombalak kalmaya, bacak, sırt, omuz ağrıları çekmeye ve uykusuzluğa razıyım. vazgeçiyorum, dayanamıyorum, durdurun zamanı!
doğum gerçekleşirken:
nefes alamıyorum aaaaaa bu nasıl bir acı? kimse beni uyarmamıştı! kaldırın beni bu yataktan! evime gidicem! bu kadarını da beklemiyordum. regl sancısının 9 katı diyerek az bile söylemişler, yeterince abartmamışlar hatta.
- ne saçları mı göründü?
kim olduğunu hatırlamıyorum ama densizin teki ‘sessiz ol’ demişti. o an felaket sinirlendim. canım çıkıyor ama bir yandan onları da anlıyorum çünkü adeta testere filmlerinde görülen işkencelerden birine maruz kalıyormuşcasına çığlıklar attım.*
sonunda bir cebelleşme yaşandı, bir şeyler oldu ama oralara girersek üç - beş saat çıkamayız diyebileceğim kadar uzun. neyseki happy ending ile start verdik ve başladık bakalım kutsallaşmaya (!)
bebe doğdu, peki ya şimdi?
üç gün hastane* gözetimi, bir takım kontroller, testler yapıldı. eğitimler verildi. ki buna hiç gerek yoktu benim için, çünkü ben zaten dokuz ay boyunca her hafta bebeğimin gelişimini araştırmıştım, doğurduktan sonrası da dahil.
evden iki kişi çıkıp, üç kişi dönmek:
yeni ünvanıma dair her şeyi en ince ayrıntısına kadar biliyorum yiiaa. ne var ki sanki? alt tarafı karnını doyur, bezini değiştir, bitti gitti. nerden bakarsak "profesyönel bir anne" denilebilecek kadar çok bilgilendim o daha aramıza katılmadan heheyt.
bir şeycikler bilmiyormuşum vatandaşlar, halt etmisim.
"bu ne ola ki?" diyeceklerim, kitaplarda denk gelmediğim olaylar varmış sırada
- hıçkırırken neden ağlıyorsun şimdi minik insanım? mesele ne yani?
kor-ku-yor-muuuuuş. nerden aklıma gelsin? uzunca gözlemleyip fark ettim.
- ehm... hadi uyudu ben de biraz dinleneyim, azcık göz yumayım da yokmuş. ya benim gözlerimi kapatmamı bekliyorsa nefes almayı unutmak için? bu minicik, yepisyeni dünya vatandaşı daha ne bilsin survival'ı? henüz hiç bir bilgi vermedim bu minnak beyine...
- bir takım endişe halleri varmış bir de olayın içinde. ben endişelenmeyi bir günlük sanacak kadar safmışım. nerden bileyim? bebe doğacak ve her şey saniyesinde eski düzen (+) bir minik insanla ilerleyecek varsaydım. nerden bilecektim ben bu endişenin beni dört gün uyutmayacağını? evet! bebek ağlaması değil bak uyutmayan! o gayet keyfi kebap, en masum haliyle uyuyor. senin uyumana engel olan bizzat senin kendi evhamın!
babaya bile güvenmeyeceksin:
dibinden ayrılamıyorum, ne markete gitmesi tek başına? hele hele. nereye gidiyormuşsun? gidemiyorum arkadaş! on dakikalık duşa girmeden, kırk dakika "aman ha dikkat et" konuşması yaptım. el, kol hareketleri ile minik insanımı nasıl düşürmeden tutması gerektiğini mala anlatır gibi anlattığımı biliyorum.
---
maşallahlı bir tanım yazmışım, göz açıp kapayana kadar. daha bunun düzenlemesi var. bileklerim ağrıdı. anlayacağın üzere bu daha ne ki? bu daha ilk haftanın özeti bile denilemeyecek kadar kısa kestiğim anneliğime dair bi kesittir. daha hislerimi yazsaydım ohoooo, kör veya şaşı olmuştuk şimdiye. biraz da başka zamana bırakayım anlatacaklarımı. anlat, anlat bitmez ama denersek güncele bile gelebiliriz belki bir gün. neden olmasın?
yani sayın çok bilmiş: senin bu beğenemediğin kutsalımsı ünvan; bir ömürlük sorumluluk, bitmez tükenmez endişe hali, aşırı zevkli olan, bazen yoran, yirmidört saatlik bir çalışma hayatı ve erişilebilecek en son level anlayacağın.
devamını gör...
112.
kadınları eve kapatıp sosyal hayattan koparmanın kutsal yoludur. bir şey kutsallaştırılmaya çalışılıyorsa onun arka planında ekmeğini yiyen kişiler vardır.
benim için ülke toprağı ve bayrak dışında bir kutsal yoktur.
benim için ülke toprağı ve bayrak dışında bir kutsal yoktur.
devamını gör...
113.
özünde kutsal olmadığını düşünenlere yapılan baskı yada sosyal pres'ten ibaret gibi geliyor bana. haliyle her memesi olanın kutsal olmaması gibi bir durum da çıkar.
devamını gör...
114.
anne olmak asla kutsanacak bir sey degildir. dogurabilen bir varlik olmak beni kutsallastirmamali.
goruyorum ki cogu kadin bu lafin arkasina siginiyor. ıki bacaginin ortasindan bir kafa cikaran herkes de ben anneyim diyor beni bi gulme aliyor.
once insan olalim da sonra anneligi ya da babaligi falan kutsallastiririz. her sey sirayla be guzel sozlugum.
goruyorum ki cogu kadin bu lafin arkasina siginiyor. ıki bacaginin ortasindan bir kafa cikaran herkes de ben anneyim diyor beni bi gulme aliyor.
once insan olalim da sonra anneligi ya da babaligi falan kutsallastiririz. her sey sirayla be guzel sozlugum.
devamını gör...
115.
kısacası evet, annelik kutsaldır. fakat herkes anne olmak istemeyebilir. herkes olmak zorunda değildir.
devamını gör...
116.
her kadından anne olması beklenmesi, 35'inde bekar veya çocuksuz kadınlara "eksik" olarak bakılması düşüncesini besleyen olgudur. ayrıca çocuklu ve sağlıksız bir ego geliştirmiş birçok kadının da kendilerini diğer kadınlardan üstün görmeleri ve bu düşünceyi empoze etmelerinin de yine temelinde bu düşünce vardır. kısacası kadınlara bahşedilen bu "kutsallık" beraberinde getirdiği sorumluluklar ve kişinin hayatına çizdiği sınırlarla aslında bir lütuf değildir.
son olarak şuna da değinmek isterim; aralarında benim annemin de bulunduğu bir grup da bu kutsallığı çocuklarına "bana hayatını borçlusun, bana hayatının sonuna kadar bakmak zorundasın çünkü ben seni doğurdum" düşüncelerini empoze etmek için kullanmaktadır. bazı anneler çocuklarıyla aralarında bir ilişki kurmak, bunu geliştirmek ve bunun sonucunda bir bağ geliştirmek için emek vermeyip çocuklarını bu kutsallık üzerinden kendilerine saygı ve borçluluk hissi yaratırlar.
son olarak şuna da değinmek isterim; aralarında benim annemin de bulunduğu bir grup da bu kutsallığı çocuklarına "bana hayatını borçlusun, bana hayatının sonuna kadar bakmak zorundasın çünkü ben seni doğurdum" düşüncelerini empoze etmek için kullanmaktadır. bazı anneler çocuklarıyla aralarında bir ilişki kurmak, bunu geliştirmek ve bunun sonucunda bir bağ geliştirmek için emek vermeyip çocuklarını bu kutsallık üzerinden kendilerine saygı ve borçluluk hissi yaratırlar.
devamını gör...
117.
çoğu yazarın yanlış anladığı olaydır. burada eleştirilen annelik değil, burada anneliğin, bir takım cahil kişiler tarafından yüceltilmesidir.
hayatta tek amacı evlenmek ve tek başarısı çocuk yapmak olan işe yaramaz cahillerin yaptığı ve övündüğü tek şey anneliktir. ve öyle bir kutsal mertebeye sokarlar ki bunu sanırsın ki kutsal meryemdir bu tipler.
hayatta tek amacı evlenmek ve tek başarısı çocuk yapmak olan işe yaramaz cahillerin yaptığı ve övündüğü tek şey anneliktir. ve öyle bir kutsal mertebeye sokarlar ki bunu sanırsın ki kutsal meryemdir bu tipler.
devamını gör...
118.
karnında taşı,doğum sancıları cek falan o kısımları geçiyorum. sen doyurmadiginda ac kalacak bir can, ihtiyacını karşılamadiginda zarar görecek bir beden...büyüyüp kendi ihtiyaçlarını karsilayacagi zamansa; ne kadar duyguları tatmin edilmiş ise o kadar insanlığa katkıda bulunabilecek bir nesil yetiştirmek. ama okadar dozunda yapmalısın ko herseyi azı da zarar,çoğu da.
ayrica kutsallık kadının bedenine bile annelikle bahsediliyor bence. telepatik bir şekilde bağlasın bebeğe,çocuğa. yasi kaç olursa olsun. ve hayatta asla kötülüğünü düşünmeyecek iki kişiden biri anne...
ayrica kutsallık kadının bedenine bile annelikle bahsediliyor bence. telepatik bir şekilde bağlasın bebeğe,çocuğa. yasi kaç olursa olsun. ve hayatta asla kötülüğünü düşünmeyecek iki kişiden biri anne...
devamını gör...
119.
bu başlığı zamanında açmıştım. bu süreçte birçok girdi yapıldı. girdilerin bir kısmı ise yazdığım entrye cevap niteliğinde oldu. cevap niteliğinde entrylerin bazıları da anne olmuş kişiler tarafından yazıldı.
üzülerek gözlemliyorum ki, bu toplumun en büyük problemlerinden biri okumaya üşenmek veya okuduğunu anlamlandıramamaktır. yazdığım entryde anneliğin büyük bir emek olduğunu düşündüğümü açıkça belirtmene rağmen, karşıt görüş olarak anneliğin cefakar bir eylem olduğunu yazan birçok sözlük yazarı oldu. kutsallaştırma eyleminin , erkek egemen toplumun kadın üzerindeki hegemonyasının bir baskı aracı olduğunu anlatmama rağmen, rahatsızlığın büyük kısmı annelerden geldi.
okuyup, anlayıp, karşıt fikirler üretenleri seviyorum. okumadan veya okuduğunu anlayamadan cevap yazmaya çalışan romantik insanlara ise artık şaşmıyorum.
üzülerek gözlemliyorum ki, bu toplumun en büyük problemlerinden biri okumaya üşenmek veya okuduğunu anlamlandıramamaktır. yazdığım entryde anneliğin büyük bir emek olduğunu düşündüğümü açıkça belirtmene rağmen, karşıt görüş olarak anneliğin cefakar bir eylem olduğunu yazan birçok sözlük yazarı oldu. kutsallaştırma eyleminin , erkek egemen toplumun kadın üzerindeki hegemonyasının bir baskı aracı olduğunu anlatmama rağmen, rahatsızlığın büyük kısmı annelerden geldi.
okuyup, anlayıp, karşıt fikirler üretenleri seviyorum. okumadan veya okuduğunu anlayamadan cevap yazmaya çalışan romantik insanlara ise artık şaşmıyorum.
devamını gör...
120.
iyidir, hoştur.. saygıyı hak ederler de. anne oldum diye de kasım kasım kasılmaya gerek yoktur. doğum öncesi, sonrası hormonların başka başka seviyelere gelmesi falan filan, ilgiyi ve tolereyi hak ederler de. bi yere kadar anne oldum diye 5 yıl kasım kasım kasılmaya gerek yok.
devamını gör...