antalya

celal hocanın dediğine göre riskli şehirler arasındaymış, dikkatli olsunlar dedi.

çıkan enerji bölgelere eşit şekilde yayıldı. kuzey bölgesi ne kadar risk altındaysa güney bölgesi o kadar risk altında. bilim adamı değilim ama bir deprem fırtınası olabilir. tarihte daha önce bu bölgeler de hareketlilik olmuş.

sık sık artçıları hissettiğim şehir, çok hafif sallanıyoruz ara ara.

an itibariyle ayak bastığım şehir, rabbime şükür..

3 gündür meşhur kadı kaçıran yağmurlarından bir esintinin olduğu şehir :)

canım memleketim. üstteki yazarın da dediği gibi iki gündür kadı kaçıran varmış. kışın 21 gün hiç durmadan yağdığını bilirim. severim antalya'mı

hello bebişler antalyalilar bi toplaşsın hem de bir doktorluk raporluk isim var yardimci olabilecekleri bi seceyim dedim

kimisine göre sıcağından bayıldığın, pek güzel bi yeri de olmayan bir şehir olabilir ancak, benim canım memleketim. karayolu ile düzler çamı mevkiinden indiğin anda gördüğün muhteşem güzellik. kokusu bile farklı anacım. neyse, özlem bitiyor. gün kavuşma günü, yakın meşaleleri.

son yıllarda öyle bir hâle geldi ki bu şehir, zengin değilseniz tersten göç yaptırıyor. aynı benim dün yaptığım gibi. eskiden millet köyden kente göçerdi şimdi kentten köye göçüyoruz emenike.
hoşçakal antalya..
zaten eski güzelliğin de kalmadı. nerede o yılan ortamlar, nerede o kalite turistler. sadece adın kaldı..

4 sene okuduğum,üstüne 4 sene de çalışıp yaşadığım şehir.
18 senedir gitmemişim.
gitmek de istemiyorum.
merak da etmiyorum.
o zaman da lanet sıcaktı ve yaşanılmazdı.

iş dolayısıyla yakın bir zamanda taşınacağım, aynı zamanda yabancısı da olduğum bir şehir. *

ipini koparan ikinci sınıf almanların uğrak yeri. nasıl yanıyordur şimdi allah'ım esirgesin.

sıcaktan insanların saçmalamaya başladığı şehir. duran köprüye falan çarpıyorlar arabayla, her yerde bir trafik kazası...

çığlıklar, yardım çığlıkları..

yıllarca turizm adı altında milleti silkip silkip durdunuz. şimdi sıra sizde. rus ve ukranyalı kardeşlerimin arkasındayım!
buradan

sanırım yaşamak istediğim şehir. en azından yaşamaya çalışmak istediğim yer.

tatil icin bir daha gitmeyecegim sehir. herhangi bir is icin bile yanindan gecmeyecegim sehir.

yazin tika basa dolu. havaalani moskova havaalani gibi. ınternet bile yok. redbull bile 6 euro.
ınsanlari kazikci. taksiye binince basliyorlar kazik atmaya. restaurantlarin önünde, kadin satanlar gibi sizi zorla iceri sokmaya calisan mafyavari tipler var. gelmiyorum deyince de "gelmezsen gelme lan" diye cömkürüyorlar.

denizi de rezil. merkezdeki tek sahilde denize girdim, suya dalip ciktiktan sonra kafamda izmaritler vardi. o an yemin ettim, ayaginin dibinde yunanistan, italya, ispanya varken ne diye gidiyorsun ki antalya'ya? orasi zaten rusya'nin bir ili olmus.

türkiye'de turizmin başkenti.

ülkemizin güzide bir şehri. çok güzel bir şehir olmasına katılsam da maalesef türkiye'nin en yaşanılası şehri değildir.
üniversiteyi antalya'da okudum. büyük şehirden gelenler için bu güzide şehrimizin merkezi aslında küçük. zenginlerin konakladığı lara tarafında güzel yerler olmakla beraber genelde öğrenciler daha uygun olan ışıklar ve kaleiçi tarafında takılıyor. kaleiçi güzel tabi ama vaaovluk bir durumu yok. ayrıca ilginç bir şekilde halkı yobaz. bu kadar çok turistin geldiği bir memlekette hala etek giyene, sevgilisiyle el ele tutuşana bakmaları çok enteresan. çok eski olmasa da ben okuyalı üstünden zaman geçti belki değişmiştir. insanların suratı da hep asık. zaten o kadar sıcakta kim mutlu olabilir ki? yazın dışarıya astığınız çamaşır rutubet kokuyor öyle bir yer. bir de akşam iş çıkışı herkes evlerine kaçıyor. izmir, istanbul gibi yerlerde yaşayanların garipseyeceği bir durum. koştura koştura evlerine gidiyorlar yahu. öyle akıp giden bir hayat yok. sokaklar hemen boşalıyor.
neyse çok gömmekle beraber hakkını da vereyim. altınızda araba varsa gezilecek bir sürü güzel ilçesi var. üniversitesi şehrin tam göbeğinde. yürüyerek konyaaltı sahile inmek mümkün. gerçi artık mülteciler doluşmuş ama olsun. bana çok güzel bir üniversite hayatı, arkadaşlıklar ve iyi 1 sevgili verdi. o yüzden tüm bu olumsuzluklarına rağmen yeri ayrıdır bende.
son olarak bayadır gitmiyordum. son gittiğimde gerçekten üzüldüm. rus ve ukraynalı dolmuş. bol bol diğer gruplar da mevcut. lara tarafında çok güzel belediye plajları var. belediye plajı olduğunu bile anlamazsınız. uygun fiyatlı bunlar tabi. maalesef buralarda artık yer bulmak mümkün değil. bir tanesine girdiğimizde insanlar şezlong için yer bekliyorlardı. iki şezlong boş olmasına rağmen kimseyi oraya oturtmadılar. daha sonra konuşurlarken duydum iki tane rusa ayrılmış? sonra gerçekten de iki rus kadın sallana sallana gelip oturdu. parayı veren düdüğü çalıyor tabi. bizim gibi garibanlar da sıra gelirse oturuyor gelmezse gidiyor. şehir iyice kalabalıklaşmış. konyaaltı'nda denize girmek o zaman da pek seçenek değildi ama şimdi artık hiç girilmez duruma gelmiş. taciz edilmek istemiyorsanız gitmeyin. kiralar deseniz gelen rus ve ukraynalılar yüzünden almış başını gitmiş. yakında dolarla ev anca bulunur.

antalyalılara ait olmayan şehir.

doğası müthiş, yerleşimi berbat. imkanı bol, insanı "cin olmadan adam çarpmaya müsaitgillerden" olan; içindekiler olmasa aslında güzel şehir lan dedirten bir koy kenti.

konyaaltı'dan güneşin doğuşunu, lara'dan batışını izleyebileceğiniz; sırtını yüce ve antik şehirli dağlara dayamış bir doğa harikasıdır. yolların yamalı ve altyapının sorunlu olduğunu görmezden gelirseniz doğal bir bisiklet ve yürüyüş parkuru gibidir kıyıları. eski hâli hep övülür.*)

velhasıl benim de içinde yaşadığım, her gün gideyim buralardan dediğim ama gidemediğim ve galiba içten içe gitmek de istemediğim yer.

insanları görmezden gelmeye alıştıkça daha da güzelleşir.