dede yadigarı olup hala saklanan şeyler
başlık "corsairsgold" tarafından 30.01.2021 15:20 tarihinde açılmıştır.
41.
ereğli dç fabrikaları emeklisiydi kendisi.
işletme, 20. yılını dolduran çalışanlara tissot marka bir kol saati hediye ederdi 80' li yıllarda. dedemin de o saatlerden vardı bir tane. fakat kendisi için alelade bir şeydi o saat, kıymetini pek bilmedi, hor kullandı, yüzeyi yıprandı ve bir zaman sonra da bozuldu.
vefatından sonra bir şekilde benim elime geçti bozuk hâliyle o saat. bir servise götürdüm yenisi kadar bedel istediler mekanizma değişimi için. şu anda elimde, çalışmayan ama dede yadigarı oları hatıra bir tissot saatim var.
işletme, 20. yılını dolduran çalışanlara tissot marka bir kol saati hediye ederdi 80' li yıllarda. dedemin de o saatlerden vardı bir tane. fakat kendisi için alelade bir şeydi o saat, kıymetini pek bilmedi, hor kullandı, yüzeyi yıprandı ve bir zaman sonra da bozuldu.
vefatından sonra bir şekilde benim elime geçti bozuk hâliyle o saat. bir servise götürdüm yenisi kadar bedel istediler mekanizma değişimi için. şu anda elimde, çalışmayan ama dede yadigarı oları hatıra bir tissot saatim var.
devamını gör...
42.
taşınabilir daktilo, sarı renkte, hâlen çalışıyor.
dedem almanya'ya giden ilk kuşak işçilerdendi. yıllarını bir oto tamirhanesinde boyundan büyük lastikleri takıp çıkararak geçirdi. her zaman çok muntazam yaşamaya çalışan, işyerindeki üniforması dahil jilet gibi düzgün ve tertemiz giyinen biriydi. bir gün bile traşsız gördüğümü hatırlamıyorum. bu muntazam duruşu sofradan kişisel alışkanlıklarına kadar her aşamada belli olurdu hayatının, ilkokul mezunu olmasına rağmen kurduğu yazılı iletişimde bile. zamanında büyükanneme yazdığı mektupları ve kartpostalları bulup inci gibi el yazısına şaşkınlıkla bakakalmıştım. oradaki işçiliği sürerken resmi makamlara yazacağı dilekçeleri düzgün olsun diye gidip iyisinden çantalı bir daktilo almış, bugünün masaüstü bilgisayarları gibi. ülkeye kesin dönüş yaptıktan sonra bile sigorta kurumlarına, devlet dairelerine dilekçe yazacağı zamanlarda büyük bir ciddiyetle daktilosunu her zaman oturduğu koltuğun hemen yanında bulunan hafif yüksekçe kahve sehpasına yerleştirir, kapağını dikkatle açar, çok önemli bir evrak yazacakmış gibi kırık beyaz renkte kağıtla kopya kağıdını üst üste koyup ruloya yerleştirir ve dikkatle yazmaya başlardı. olur da hata yaparsa başka bir şey için kullanmak üzere o kağıtları ayrı bir dosyaya koyardı. yazıya dair her şeye o zamanlardan bu yana ilgi duymama rağmen nedense hiç "ben de yazabilir miyim?" dediğimi anımsamam, daktilonun tuşlarına basarkenki o ciddiyeti bende ilginç bir çekingenlik uyandırırdı hep. yazacağını yazdıktan sonra da aynı özenle daktilonun gereken ayarlamalarını kontrol eder, kapağını kapatır ve her zamanki yerine koyardı. dedemi 99 depreminden iki gün önce kaybettik, halen bir yerde aynı düzenle yaşadığını hayal etmek gelir ara ara içimden. büyükannemi de birkaç yıl önce kaybettikten sonra evi boşaltırken bu daktiloyu buldum. yazdığı müsvedde dosyası hiçbir yerden çıkmadı, ama o kırık beyaz kağıtlar, daktilonun tüm araç gereci çantasıyla birlikte oradaydı. şimdi bu daktilo benim ufak tefek çevirilerimi biraz silik bir mürekkeple aynı kağıtlara geçiriyor. onun kadar özenle kullanabilmem pek mümkün olmaz belki ama elimden geldiğince iyi bakmaya çalışıyorum kendisine. çünkü o daktilo tuşlarına basan eller serin yaz akşamlarında izmir'in ışıklarını birlikte izleyelim diye iki çift bardağa benim için soğuk süt, kendisine de bira doldururdu. balkonda içeceklerimizi yudumlarken sessizce manzarayı izler, tek sözcüğe ihtiyaç duymadan derin bir muhabbete dalardık.
dedem almanya'ya giden ilk kuşak işçilerdendi. yıllarını bir oto tamirhanesinde boyundan büyük lastikleri takıp çıkararak geçirdi. her zaman çok muntazam yaşamaya çalışan, işyerindeki üniforması dahil jilet gibi düzgün ve tertemiz giyinen biriydi. bir gün bile traşsız gördüğümü hatırlamıyorum. bu muntazam duruşu sofradan kişisel alışkanlıklarına kadar her aşamada belli olurdu hayatının, ilkokul mezunu olmasına rağmen kurduğu yazılı iletişimde bile. zamanında büyükanneme yazdığı mektupları ve kartpostalları bulup inci gibi el yazısına şaşkınlıkla bakakalmıştım. oradaki işçiliği sürerken resmi makamlara yazacağı dilekçeleri düzgün olsun diye gidip iyisinden çantalı bir daktilo almış, bugünün masaüstü bilgisayarları gibi. ülkeye kesin dönüş yaptıktan sonra bile sigorta kurumlarına, devlet dairelerine dilekçe yazacağı zamanlarda büyük bir ciddiyetle daktilosunu her zaman oturduğu koltuğun hemen yanında bulunan hafif yüksekçe kahve sehpasına yerleştirir, kapağını dikkatle açar, çok önemli bir evrak yazacakmış gibi kırık beyaz renkte kağıtla kopya kağıdını üst üste koyup ruloya yerleştirir ve dikkatle yazmaya başlardı. olur da hata yaparsa başka bir şey için kullanmak üzere o kağıtları ayrı bir dosyaya koyardı. yazıya dair her şeye o zamanlardan bu yana ilgi duymama rağmen nedense hiç "ben de yazabilir miyim?" dediğimi anımsamam, daktilonun tuşlarına basarkenki o ciddiyeti bende ilginç bir çekingenlik uyandırırdı hep. yazacağını yazdıktan sonra da aynı özenle daktilonun gereken ayarlamalarını kontrol eder, kapağını kapatır ve her zamanki yerine koyardı. dedemi 99 depreminden iki gün önce kaybettik, halen bir yerde aynı düzenle yaşadığını hayal etmek gelir ara ara içimden. büyükannemi de birkaç yıl önce kaybettikten sonra evi boşaltırken bu daktiloyu buldum. yazdığı müsvedde dosyası hiçbir yerden çıkmadı, ama o kırık beyaz kağıtlar, daktilonun tüm araç gereci çantasıyla birlikte oradaydı. şimdi bu daktilo benim ufak tefek çevirilerimi biraz silik bir mürekkeple aynı kağıtlara geçiriyor. onun kadar özenle kullanabilmem pek mümkün olmaz belki ama elimden geldiğince iyi bakmaya çalışıyorum kendisine. çünkü o daktilo tuşlarına basan eller serin yaz akşamlarında izmir'in ışıklarını birlikte izleyelim diye iki çift bardağa benim için soğuk süt, kendisine de bira doldururdu. balkonda içeceklerimizi yudumlarken sessizce manzarayı izler, tek sözcüğe ihtiyaç duymadan derin bir muhabbete dalardık.
![kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel](https://media.normalsozluk.com/up/2021/07/31/nvcs8hy6weghpdsx-t.jpg)
devamını gör...
43.
babam
devamını gör...
44.
dedemin birinden yadigar bir çıplak browning 7.65 var. en son bakımını-tamirini yaptırdım, krom kaplatıp kaldırdım.
diğer dedemden ise yadigar bir çek vizor var. zaten çalışır durumda kibrit gibi bir emanetti. aynı halde duruyor.
hiç tanımadığım ancak aynı ismi taşıdığım büyük dedemden (babamın dedesi) yadigar bir kahve fincanı bir de istiklal savaşı beratı var.
diğer dedemden ise yadigar bir çek vizor var. zaten çalışır durumda kibrit gibi bir emanetti. aynı halde duruyor.
hiç tanımadığım ancak aynı ismi taşıdığım büyük dedemden (babamın dedesi) yadigar bir kahve fincanı bir de istiklal savaşı beratı var.
devamını gör...
45.
46.
annem babasını çok ama çok severmiş hayatt iken, hala radyoda bir baba ile ilgili türkü çalsa gözleri dolar hemen, annemde; dedem vefat ettikten sonra dedemin takkesini cam bir kasede saklardı. kasede kapaklı birde, koli bandıyla sarmış. hep dururdu konsolda, alıp açmaya çekinirdim kaseyi. bi gün aldım bandı çıkardım açtım. dedemin olduğunu düşündüğüm bir koku geldi burnuma takkeden... o günden sonra gitti o koku. ses, görüntü, hatıralar, kıyafet ve nesneler saklanıyor da, koku saklanamıyormuş sonsuza dek...
devamını gör...
47.
tcdd'den nacar marka köstekli saat. iki taneyi dedem vefat ettiğinde kuzenimle birerleş paylaşmıştık. çok değer veriyorum. gözüm gibi bakıyorum saatime.
devamını gör...
48.
silah
devamını gör...
49.
mendili. rengi bordo ve siyah desenleri bulunuyor. bana ondan kalan tek şey mendili, umarım oralarda bir yerde mutludur ve huzurludur.
devamını gör...
50.
nene diyip çok romantik bir tanım girmişim gibi davranıyoruz.
devamını gör...
51.
kasket. vefat ettiği zaman köye götürdük rahmetliyi, eve gelince de kasketlerini gördüm; kasket de severim. alasım gelmişti birini alıverdim.
devamını gör...
52.
köstekli saat.
devamını gör...
53.
hayatında dedesini görmemiş çoğu kişinin sahip olamadığı ve saklayamadığı şeylerdir.
devamını gör...
54.
maddi bise birakmadi ki gerek de yok zaten. namaz takkelerini kapisti buyuk torunlar. bana bir sey kalmadi. olsun benim de son yillarinda yaninda oldugum anilarim var. bir de eski bi kol saati varmis. babam kordon taktirdi bakim yaptirdi kullaniyor.
devamını gör...
55.
plaklar ve kasetler..
devamını gör...
56.
57.
bir adet rakı bardağı.
ama öyle bilindik boyutlarda değil.
bayağı bayağı minik bir bardak.
annemin babasından kalan tabi bu bardak. onu hiç görmedim sanırım ben doğduğumda o öleli 15 yıl falan olmuştu. annem hep anlatır, bana çok düşkündü diye. iki büyük ablamı görmüş onlarla çok ilgilenirmiş çokta iyi kalpli bir insanmış. görmeyi çok isterdim. o kadar gereksiz akrabayı tanıyacağıma dedemi tanıyaydım ne iyi olurdu. misal babamın babası püfff. neyse.
bardak şimdi bende. hiç kullanmadım hatıra olarak saklıyorum. ruhu değmiş sanki, nasıl hüzünlü bakıyor. iyi insanlar galiba gerçekten çok uzun yaşamıyor. işte yaşayanlar bir şekilde atlatmış azraili çakallar sizi. neysem canım sıkıldığından az saçmalama eğiliminde bulundum idare edi verin.
iyi geceler o zaman ben kaçar. hoşça galın.
ama öyle bilindik boyutlarda değil.
bayağı bayağı minik bir bardak.
annemin babasından kalan tabi bu bardak. onu hiç görmedim sanırım ben doğduğumda o öleli 15 yıl falan olmuştu. annem hep anlatır, bana çok düşkündü diye. iki büyük ablamı görmüş onlarla çok ilgilenirmiş çokta iyi kalpli bir insanmış. görmeyi çok isterdim. o kadar gereksiz akrabayı tanıyacağıma dedemi tanıyaydım ne iyi olurdu. misal babamın babası püfff. neyse.
bardak şimdi bende. hiç kullanmadım hatıra olarak saklıyorum. ruhu değmiş sanki, nasıl hüzünlü bakıyor. iyi insanlar galiba gerçekten çok uzun yaşamıyor. işte yaşayanlar bir şekilde atlatmış azraili çakallar sizi. neysem canım sıkıldığından az saçmalama eğiliminde bulundum idare edi verin.
iyi geceler o zaman ben kaçar. hoşça galın.
devamını gör...
58.
künyesi duruyor , diğer dedeminde hesap makinesi ve saati duruyor daktilo gibi olanlardan .
devamını gör...
59.
daktilo-tesbih-gözlük
devamını gör...
60.
benim dedem şerefsizin tekiydi. anısı olsa bile çöpe atarım. beni diğerlerinden ayırdı hep. horonzbu çocuğu.
devamını gör...