#televizyon dizileri #final yapan diziler
dram / gerilim / suç / yerli
8.5 / 10
puan ver

öne çıkanlar | diğer yorumlar

la bugun kendi kendime arabadayken, aklima ali cengiz oyunu deyimi geldi.

lan dedim, ezelde omere oyun kuran adamlarin adi ali ve cengizdi. ana ali ve cengiz, ali cengiz oyunu.

dedim heralde tesaduf degil, muhtemelen ali cengiz oyununa gelmek lafina binaen ali ve cengiz isimleri secilmistir

valla belki de bilinen bise bu ama diziyi izlemedim bana yeni dank etti
devamını gör...
4. kez başladığım dizi. şu an 3. bölümdeyim ve daha önce hiç izlememiş gibi heyecanlı ve olay akışına kendini kaptırmış durumdayım.
devamını gör...
ay yapım' ın şimdiye kadar en ince işçilikle yaptığı dizidir. bu kadar sükse yapmasının nedeni kurgudan ziyade repliklerinin hafızada kalıcı oluşudur. tuncel kurtiz, haluk bilginer gibi üstad denilebilecek oyuncu kadrosunu barındırması onu çoğu diziden ayıran en önemli etkendir. çıtayı öyle bir yere koymuştur ki konuk oyuncusu kıvanç tatlıtuğdur. türk televizyon tarihinde mukayese edilebilecek tek dizi kurtlar vadisi' dir.
devamını gör...
benim için hâlâ açık ara en güzel türk dizisidir. senaryosu şuradan alıntıymış falan, çok da umursamadım bu dizide. kadrosu, replikleri, olayları işleyiş biçimi ve kronojisi ile bana göre 1 numaradır.
devamını gör...
kurtlar vadisinde adam harcamak kolaydı burada adam harcamak zordu. o serdar ile cengiz o kadar bölüm nasıl kaldılar başka türlü açıklanamaz. kurtlar vadisinde sülayman çakırı yediler be cengiz kimmiş serdar kimmiş. iyi dizi ama en iyisi değil maalesef. bazıları kızabilir ama benene. gülücek.
devamını gör...
bu yaz izlediğim dizidir.
karakterlerin derinliğini, olay örgüsünü, senaryoyu, her olayın nakış gibi işlenmesini çok sevdim. çünkü maalesef türk dizilerinde karakterler çok karton oluyor; hatta eğilip bükülüyor. mesela salt kötü bir karakter önce sempatik bir kötüye, sonra da saf bir insana, en sonunda da pür-i pak birine dönüşüyor senaryo içinde. ve bu bir travma veya olay eşliğinde olmuyor, tamamen reyting savaşı ile şekilleniyor.
ama ezel dizisinde her şey çok net; karakterler o anlamda çok gerçek çünkü hiçbirisinin yaptığı şey seni şaşırtmıyor; "bu adam böyle biri" diyorsun.

gel gelelim ömer ya da ezel'in salaklığına, eyşan'ın adiliğine:
şimdi bir noktada insanlar "eyşan'ın kardeşi hastaydı ve eyşan bunu mecbur olduğu için yaptı." kısmına ikna oldular. herkes bunu eyşan'ın keyfinden yaptığını düşünürken eyşan'ı şaytan gibi görüyorlarken, kardeşinin hastalığı sebebiyle yaptığını öğrenince tepkilerini yumuşattılar; o gerizekalı bahar da, ezel de dahil.

buradaki etik meselesi bir tek benim için geçerli değildir diye düşünüyorum. sevdiğin bir insanın canını kurtarmak için bir başka bir canı, iradesi dışında feda etmek nereden bakarsak bakalım korkunç bir bencilliktir ve buna anlayış göstermek de karaktersizliktir.

şimdi bu olaya kısas gösterelim: bahar eyşan'ın kardeşi ve bahar ölmesin diye eyşan bir başkasının kardeşi, evladı olan birisini, ömer'i feda edebiliyor. ve en korkuncu da günün sonunda ömer ailesine bu acıları yaşatan, hatta dolaylı yoldan kardeşinin ölümüne sebep olan bu olay örgüsünü başlatan kadını affedebiliyor. bu da yetmiyor, bin türlü acıyla yıllarca sınanmış olan annesi ve babasına rağmen eyşan ile evleniyor, eyşan öldü diye intihar ediyor. inanılmaz arkadaşlar, inanılmaz bir karaktersizlik, iradesizlik...

en sakil gelen de bahar'ın eyşan'ın yaptıklarını öğrendikten sonra ağlama krizlerine girmesi; "bu evi o parayla mı aldınız ha, bu kıyafetleri o parayla mı aldınız ha?" diye sinir krizi geçirip, o para ile alınan arabaya binerek acısını yaşamasıydı.

özetle kurgusuyla, oyuncuları ve oyunculuklarıyla, senaryosuyla yapılmış en iyi türk dizisi olabilir, ama tüm bunlar bu dizideki karakterlerin hepsinin ahlak sorunu olduğunu ve hiçbirisinin onurlu bir hayat yaşamanın ne olduğunu bilmediği gerçeğini değiştirmez.

ve son olarak: aşk, sevgi böyle bir şey değil; aşk ve sevgi iyileştiren, koruyan ve kollayan bir şey. bu dizideki saçmalık olsa olsa hırstır, olsa olsa hastalıktır.
devamını gör...
ayağım kırılınca doğan boş vakti ezel izleyerek değerlendireyim dedim. 16 bölüm oldu gayet güzel akıyor. sadece kenan'ın oyunculuğuna çok tahammül edemiyorum bir de bahar sahneleri fena sıkıcı onun dışında sıkıntı yok. 71 bölüm olması da güzel, fazla uzun dizileri genelde bitiremeyip sonlara doğru bırakıyorum. ezelde bu sıkıntıyı yaşamayacağım gibi.
devamını gör...
oysa herkes öldürür sevdiğini
türkiye'deki bütün insanlara "en iyi yerli dizi" sorulduğunda, hiç şüphesiz en az yüzde seksenlik bir kesimin cevap olarak vereceği dizidir.
tv'den yayınlandığı sırada izleyenlere 3dk saygı duruşu*.

yapımcılığını kerem çatay*, yönetmenliğini uluç bayraktar, senaryosunu kerem deren ve pınar bulut, müziklerini de toygar ışıklı'nın yaptığı, 2009 çıkışlı, iki sezonluk ve 71 bölümcük* yerli dizidir.

nedir bu diziyi "en iyi" yapan detaylar?
öncelikle hikayesi.
monte kristo kontu'ndan yola çıkılarak yazılmış senaryo, aslında iyilik ve kötülük unsurunu esin kaynağı olan kitaba nazaran daha objektif ele almış. kitapta iyiler salt iyi, kötüler de salt kötüdür bütün olarak bakıldığında. dizide ise herkes hem iyidir hem kötü istisnalar dışında.

oyuncu kadrosu.
zamanının kenan imirzalıoğlu ve cansu dere popülerliğini kullanıp seyirci ilgisini çekerek, tuncel kurtiz, haluk bilginer, yiğit özşener, salih kalyon,sarp akkaya, barış falay, ipek bilgin, burçin terzioğlu, rıza kocaoğlu gibi isimleri de bir araya toplayarak, oyunculuklar la da hikâyenin gücüne ivme katmayı basarmıştır. dizinin konuk oyuncusu kıvanç tatlıtuğ, hüseyin soysalan vb. buradan kerteriz alınmalı.

çekim, montaj ve sahneleme teknikleri, senaryo.
hem sanatsal, hem merak uyandırıcı hem de her defasında izleyiciyi şaşırtmayı başaran, monologlarla ilerleyen kalabalık istiklal görüntüleri eşliğinde bakış açımıza dokunan, bizlere sadece bir hikaye anlatmayıp, edebiyat gezintisine çıkarmış gibi bir tat bırakan akışı, hem bir sonraki sahneyi hem de bir sonraki bölümü merak ettiriyor. iç içe geçen hikayeler ve ters kronolojik dokunuşlar dikkati ve odağı üzerinde tutmayı ustaca bir biçimde yapıyor.

karakterler.
standart bir türk dizisinde hikaye ve derinlik max 4 kişi üzerinden ele alınır. ezel dizisinde ise her karekter kendi derinliği ile fan oluşturacak kadar iyi işlenmiştir. dizide yan karakterlerin de oldukça derinlikli işlenmesi yine dizinin keyfini arttırıyor. aslında bir hikaye üzerinden hayatın çeşitli durumlarına tanık olup yeniden bakış açımızı degistirebiliyoruz. hikalerin tamamı gözden geçirildiğinde herkes haklıdır ve herkes haksızdır. herkes insandır yani.

cast ve sanat yönetimi.
dizideki karakterler ve bu karakterlerin gençlik zamanlarındaki eşleşme yapılabilecek en iyi eşleşmedir bana kalırsa.
tuncel kurtiz - ufuk bayraktar
haluk bilginer- cahit gök
nurhan özenen- zeynep köse
kenan imirzalıoğlu-ismail filiz

bunun yanında karakterlerin giyim kuşam ve sahne özelinde kullanılan renkler bakımından da oldukça imgesel dokunuşlar barındırıyor.

zamansızlık.
dizi, alışılagelmiş dizilerin ve sahne başlarında kullanılan tarih detaylarının aksine belirli bir zamana ait değildir yapı olarak. tamamen insan duyguları odaklı olması her zaman güncelliğini korumasına sebep olmuştur denilebilir. ayrıca, türk dizilerinde çok da tercih edilmeyen ve türk seyircisinin de pek hoşlandığını soyleyemeyecegimiz şiirsellik ve flash back kullanımı o kadar ustaca yerli yerinde yapılmış ki, izlerken şapka çıkarmak geliyor insanın içinden. her ayrıntısı hala güncel.

elbette dizide elestirilebilecek şeyler var. mesela kim ne derse desin, kenan imirzalıoğlu ve cansu dere'nin, dizideki başrol aşk için uyumunu zayıf buluyorum ben. bu çiftin aşkı bana çok nadir yerlerde geçti misal. şebnem-tevfik, ali-azad, ali'nin platonik bahar aşkı, kenan'ın saplantılı selma aşkı, cengiz'in öldüresiye eyşan aşkı, hatta yer yer eyşan'in cengiz'e olan merhamet aşkı daha çok geçti bana.
son sahnede bile ezel ve eyşan aşkına ikna olamadım. ilk izledigimde de aynı şeyler hissetmiştim. oyunculukları yadirgamak haddime değil tabii ki, ikisi de kendi sahnelerinde gayet de iyi oyuncular.
bu dizinin eksiklerinden biri de, oyuncuların ağlarken "aman çirkin olma" olayı. eski dizilerde bu vardı. bu da oyuncuyu kısıtlayan bir şey.
bir diğer konu da, dizideki kadın karakterler çok keskin ele alınmış. iyisi sozsuz iyi peri misali (bahar, bade, meliha), diğerleri de her an ihanet potansiyeli taşıyan seksi ve zehirli tipler.
bence izleyicinin bahar ve bade'yi sevmeme sebebi de bu.
bahar mesela çok iyi kalpli, çok mükemmel bir bilince sahip, duyarlı, eyşan ve cengiz'in yaşam tarzina tepkili, ali'ye tepkili... ama n'apıyor? sadece sözlü eleştiri. o evde yaşıyor, bütün imkanlardan faydalanıyor, her türlü sorumluluktan arınmış tek derdi de beyaz atlı prens...
bu karakter öldüğünde eyşan için üzüldük daha çok. bu karakter iyileşmiş ve azıcık kafasını çalıştırıp "nereden geliyor bu değirmenin suyu" diye gerçekten elini taşın altına koysa, yine çok iyi olsun tabii ama biraz zeki olsa çok daha tat verirdi onlu sahneler. ayak bağı gibi işlenmiş bir karakter. sevilmemesi normal.

kısaca, senaryodaki bazı mantık hataları dışında başarılı bir yapım. diziyi ard arda izleme şansı olunca daha kolay göze çarpıyor bu mantık dışı şeyler. buna rağmen izlemesi çok keyifliydi. çünkü mantık hatalarından daha çok göze çarpan, ince ince işlenmiş detaylar daha fazla dikkat çekiyor.bir ara yeniden başlarım.

bitti mi şimdi?
hadi beeh!*
devamını gör...

bu başlığa tanım girmek için olabilirsiniz.

zaten üye iseniz giriş yapabilirsiniz.

"ezel (dizi)" ile benzer başlıklar

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim