121.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
bu hindistan'da bir jallikattu festivali esnası.

jallikattu, hintlilerin yöreye özgü hörgüçlü mandaları/sığırları yakalama, ehilleştirme ve dövüştürme müsabakalarına verilen ad. geleneksel bir spor (!) katılımcılar hörgüçlü sığırları kuşatırlar ve kamburunu tutmaya çalışırlar. hayvana tutunabilen katılımcı kazanan ilan edilir.

people for the ethical treat of animals gibi hayvan hakları gruplarının jallikattu'ya karşı yürüttüğü bir kampanya sonrasında yüksek mahkeme 2014 yılında sporu yasaklamıştı. ocak 2016'da, halkın baskısına boyun eğen hükümet boğaların sporda kullanılmasına izin verildiğini açıkladı. hayvan hakları gruplarının itirazı sonucu yargıtay bildirimi birkaç gün sonra iptal etti. 2017'de başlarında bir lider olmaksızın jallikattu yasağını protesto etmek için başlatılan protestolar tam hafta sürdü. proestocuların iddiası şu idi: jallikattu, hem kültürel bir geleneği korumak için hem de yerel sığır türlerini yetiştirmek için gerekli olan en güçlü boğaları belirlemeye yardımcı olduğu için gereklidir.

protestolar sonucunda 1960 tarihli hayvanlara zulmü önleme yasasında değişiklik yapıldı, değişiklik hindistan cumhurbaşkanı tarafından onaylandı ve jallikattu etkinliklerine yeniden izin verildi.
devamını gör...
122.
bit pazarında ölmüş insanların evinden getirilen eski fotoğraflar da satılıyor bazen o fotoğrafları satın alıp boyamak istiyorum. bit pazarının ortasında durup öylece acaba bu fotoğrafın hikayesi ne diye düşündüğüm çok oluyor.
herkesin ne kadar farklı hayat hikayesi, anıları var' farkındalığı bazen çok ani geliyor.
devamını gör...
123.
bir değil üç fotoğraf koyucam, çünkü üçü de aynı katliama; nanking katliamı'na ait.

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel

aralık 1937'de japonya şangay'ı işgale başladı, ciddi bir dirençle karşılaştı, ağır kayıplar verdi ama nihayetinde kasım ortalarında şanghay'ı ele geçirdi. sıra nanking'e gelmişti.

tam japon-çin savaşının bittiği düşünülürken, resmi olarak savaş açıklaması yapmayarak, japon imparatorunun “bütün ordular nanking’i işgal etmek için harekâta hazırlansın" emriyle, çin'in eski başkenti nanjing'de, 3 aralık 1937'de başlatılan ve 6 hafta süren katliam günleri. 10 aralık 01:00’de başlayan japon saldırısı, 13 aralık 1937’de çin ordusunun geri çekilmesiyle son bulduğunda ölü sayısı yaklaşık 200.000-300.000 idi.

kendilerine yağma ve tecavüz hakkı verilen japon askerleri, teslim olmaya hazır silahsız askerleri bir araya toplayıp kurşuna dizdiler, sokaklarda koşan, kaçan insanlar suçlu oldukları düşünülerek öldürüldü, binlerce kadına tecavüz edildi, siviller, kadınlar, yaşlılar ve çocuklar katledildi. ele geçirilen askerlerin bir kısmı sopalarla dövülerek ya da kurşuna dizilerek nehirlere atıldı.

o sırada japon basının da gururla duyurduğu “100 çinliyi kılıçla öldürme yarışması” düzenlendi. yarışmada 2 asker kılıçlarıyla bir seferde ve aynı anda önlerine dizdikleri askerlerin kafalarını uçuyor, 10 dakika içinde hangisi daha fazla esiri öldürürse, yarışmayı o kazanıyordu.


devamını gör...
124.
ağustos 1944 tarihinde, aynı kişi; alberto errera tarafından çekilen dört fotoğraftan söz edicem.

önce kısaca sonderkommando hakkında biraz bilgi vereyim.

nazi almanyası'nda görevi kurbanların gelişinden başlayarak, katledilen kurbanların cesetlerini yakmak, kurbanların cesetlerini ortadan kaldırılmak olan özel birlik idi sonderkommando. yahudi esirler arasından seçilirlerdi. ne karşılığında mı? birkaç ay daha yaşamak, daha iyi kalacak yer, iyi yiyecekler vs. için. bu göreve ölümle tehdit edilerek zorlananların dışında gönüllü olanların da olduğu söylenir.

gelen kurbanlara soyunmaları ve daha sonra ss tarafından el konulacak olan kıyafetlerini nasıl düzenleyecekleri konusunda talimat vermek üzere soyunma alanında hazır bulunan sonderkommandolar için seçilenler, ölümlerinden önce ve sonra mahkumlar ve cesetleriyle ilgili birçok insanlık dışı göreve katılmaya zorlandılar. önce auschwitz gibi ölüm merkezlerinde çalıştırıldılar sonra diğer ölüm yerlerinde de kurbanların cesetlerini yok etmek için kullanıldılar.

gaz odalarında itlaf edilmiş kurbanların cesetlerini çözmek, odaları havalandırmak, cesetleri krematoryuma taşımak, cesetlerin ağızlarındaki altın dişleri söküp ss'e teslim etmekle de görevliydiler.

birkaç aylık çalışmadan sonra öldürüleceklerinin farkındaydılar ama direnmek ve karşı gelmek yakın ölüm demekti. buna rağmen yunan-yahudi subayı ve nazi karşıtı direnişin üyesi alberto errera, auschwitz'deki sonderkommando'yu eylem halinde belgeleyen dört fotoğrafı saklayabilmişti. esasen bazı kamplarda sonderkommando'nun yakılmadan gömülen cesetleri mezarlarından çıkartarak yakmaya zorlanması toplu katliam kanıtlarını yok etmek içindi. işte polonya direnişi tarafından kaçırılan, auschwitz-birkenau'daki gaz odalarının yakınındaki olayları tasvir ettiği bilinen bu 4 fotoğraf toplu katliam ispatı idi.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...
125.
taşların yerini insanlara verip açık havada, karelere bölünmüş geniş bir alan üzerinde oynanan satranç; insan satrancı. tahtadan bir taşın alınması koreografik olarak bir dövüşün oynanması ile belirleniyor. vietnam'ın geleneksel oyunu. batı satrancına çok benzese de onlar çin satrancının genel kurallarına uyar. oyunda insanların satranç taşları gibi davrandığı toplam 32 kişi bulunur, bir taraf 16 erkek, diğer taraf 16 kızdan oluşur ve her takım farklı bir renk giyer.

1923'ten beri venedik'te de iki yılda bir eylül ayında kostümlü bir insan satranç oyunu oynanır.

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
leningrad'daki saray meydanı (1924), sovyetler birliği

20 temmuz 1924 yılına ait bu fotoğrafta , siyahlar/kızıl ordu ve beyazlar/kızıl filo arasında russia live chess /insan satrancı oyunu sergileniyor. dönemin iki satranç ustası peter romanovsky ve ılya rabinovich arasında sıra dışı bir satranç maçı canlandırılıyor. 5 saatlik maç sscb'de satrancı teşvik etmek için tasarlanmış yıllık bir etkinlikti. kızıl ordu askerleri ve denizcileri piyon rolünde, atlı biniciler, satranç tahtası üzerinde hareket eden muharebe ekibi vs.

bu, satrancı teşvik eden bu türden beşinci oyundu, berabere bitti.
devamını gör...
126.
fotoğraf makinesinin bulunduğu ilk yıllar... fotoğraf çekmek zor, poz vermek ondan da zor çünkü pozlama süresi oldukça uzun. modelin sabit kalması gerekiyor hatta yorulmaması. işte bunun için bulunmuş bir çözümdü poz verenin başının arkasına ayaklı bir destek koymak.

1873 yılı, ilk fotoğraf stüdyosu fotoğrafı.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...
127.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
melih cevdet anday'dan bir şiir ve fotoğraf.
fotoğrafta kendisi de var. yanında da oktay rıfat, orhan veli ve şinasi...
fotoğraf, zamanının iklimine uygun; sonbahar tozuna bulanmış sarımsı bir bulut gibi havada asılı kalmış sanki.
işte o fotoğraf ve melih cevdet'in dizeleri:
devamını gör...
128.
bir atın dört nala koşarken dört ayağı birden yerden kesilir mi?

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel

atlar o kadar hızlı koşarlar ki, insan çıplak gözle bu hareketleri takip edemez. henüz hareketli fotoğraf çekmenin başarılamadığı zamanlarda, iyi bir at binicisi olan ve hatta hayatı boyunca at resmi yapmış romantik akımın en özgün ve öncü isimlerinden olan jean louis andre thedore gericault gibi ressamlar bile koşan bir atı ön ayakları öne doğru uzamış, arka ayakları arkaya doğru uzamış ve tüm ayakları yerden kesilmiş olarak betimlemişti.
thedore gericault, 1821
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
george stubbs, 1794
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel

eadweard muybridge ilk kez hareketli fotoğraf çeken ve kaydeden kişidir. 1872'de stanford üniversitesi'nin kurucusu amerikalı sanayici leland stanford, muybridge'i en sevdiği atı occident'i hareket halinde fotoğraflaması için görevlendirdiğinde muybridge 12 fotoğraf makinesinden oluşan bir düzenek kurmuştu ve 1/1000 enstantane hızıyla bu görüntüyü kaydetmeyi, dört nala giden bir atın bütün hareketlerini kayıt altına almayı başarmıştı. bu film/sinema dünyasına atılan ilk adımdı denilebilir. muybridge sinematografinin kurucularından biri olarak kabul edilir .

the horse in motion, eadweard muybridge, 1878 first film ever
devamını gör...
129.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
malumunuz adolf hitler'in resme yeteneği vardı. çocukluğundan beri ressam olmak istemiş ama bunu başaramamıştı. mamafih bir müze kurmayı denemiştir; linz kentinde führer müzesi.

hitler, müzeyi kurmak için resimleri toplarken ya yahudilerin evlerini tek tek dolaşıp değerli gördüğü tablolara el koydu ya da ekonomik sıkıntı içindeki insanların drouot müzayede evi’nde satışa sundukları eserleri satın aldı. bu iki yolla ve kafasında "hiçbir sanat eseri amerikalı yahudilerin elinde olmamalı" saplantısıyla iki bine yakın eser toplattı ve bunları altaussee’de bir tuz madeninde saklattı. müze binasının tasarımını yaptırdı, neoklasik bir cephe tasarımıyla içinde bir opera binası, bir tiyatro, bir otel, 500 bin ciltlik bir kütüphanesi olan bir kompleksti bu.

nazi kuvvetlerinin teslim olması sonrasında, 1945 yılında amerika’da, nazi yağması sırasında toplanan resimleri bulmak üzere on üç ülkenin katılımıyla aralarında müze müdürleri, sanatçılar, sanat tarihçileri, mimarlar ve akademisyenlerin olduğu 300'den fazla kişinin bir araya gelmesiyle bir ekip kuruluyor. ekibin çalışmaları ile girişini 12 metre kalınlığında bir moloz tabakasının kapattığı altaussee tuz madenininde bulunan eserler tek tek ülkelerine iade ediliyor.

hitler döneminde almanlar, tarihin en büyük hırsızlığını yapmış, avrupa'nın dört bir yanından yaklaşık 5 milyon sanat eseri; 6.577 resim, 230 eskiz ve suluboya, 173 heykel, 1.200 kasa kitap, sanat/ zanaat eşyası dolu sepetler ve duvar halılarını çalmıştı.

édouard manet'nin 1879'da yaptığı şimdi berlin national gallery'de bulunan "konservatuvarda" adlı resmi de yağmalanan resimlerden biri idi.

édouard manet, "in the conservatory / konservatuarda", tuval üzerine yağlıboya, 115 cm × 150 cm, 1878-1879
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...
130.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
alex webb, amerikalı bir fotoğrafçıdır ve 1979'dan beri magnum photos üyesidir.

webb istanbul'a ilk geldiğinde 16 yaşında idi. 1998'de tekrar geldiğinde kamerasıyla sokaklarını arşınlayarak doğu ile batı arasında köprü kuran, hem asya hem de avrupa ile bağları olan, hem islam'a hem de laikliğe hitap eden bir “sınır” şehri olarak yeniden keşfetti.

yukarıdaki kareyi kendi ağzından okuyalım:

“yedi yıl boyunca; 1998'den 2005'e kadar cihangir'den ayvansaray'a, üsküdar'dan altınşehir'e, kadıköy'den antik theodosius surlarına kadar istanbul sokaklarında dolaştım. dolambaçlı sokaklarında dolaşırken ve feribotlarına binerken, şansın bana rehberlik ettiğini gördüm. çoğu zaman, en başarılı fotoğraflarımı bulmak için yolumu kaybetmek zorunda kalıyordum.

2001 yılında, bir sokak fotoğrafçısı için tipik bir öğleden sonra, bir dizi sinir bozucu kaçırılan feribot ve kaçırılan fırsatlardan sonra marmara denizi'ni geçtiğimi hatırlıyorum. solan ışıkta, günü bitirdiğimi düşündüm ve canlı deniz havasını savuşturmak için bir çay ısmarlamayı düşünüyordum. sonra gözüme bir şey takıldı: alacakaranlığın pembe-mor parıltısıyla çerçevelenmiş, düşüncelere dalmış yaşlı bir türk. hayallerinde tanımlaması zor ama neredeyse elle tutulur; bir tür gizem vardı . o an, orhan pamuk'un, yazarın doğum yeri ve dünyanın en şaşırtıcı derecede güzel şehirlerinden biri olan istanbul'a özgü, zengin ve karmaşık bir melankoli çağrıştıran tercüme edilemez bir kelime olan 'hüzün' kavramını yavaş yavaş; en azından görsel olarak anlamaya başladım. geçmişinin peşini bırakmadığı ve bugününün kuşattığı bir yer, dünyanın en güzel şehirlerinden biri.”


kaynak
devamını gör...
131.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel

dünyanın en çirkin kadını yarışmasında bir anne; mary ann webster !!!
aslında gençliğinde çok güzel bir kadındı ama yakalandığı akromegali hastalığı o'nu bu hâlâ getirmişti.aslında bu yarışmaya katılmayacaktı ama paraya çok ihtiyacı vardı...
kocası öldükten sonra bozulan düzenini başka türlü yoluna koyamazdı.
"her şey çocuklarım için." dedi ve gözlerini kapatıp eski halini düşünürken birden alkışları duyup gözlerini açtı. evet, mary "dünyanın en çirkin kadını" yarışmasının birincisi olmuştu.
mary ödülü aldığında gözlerinden bir çift yaş kalbine damladı. o artık çocukları için "dünyanın en çirkin kadını"ydı.
görünüşünden dolayı hiçbir işe alınmayan mary, o günden sonra sirklerde çalışmaya başladı. insanların dalga geçtiği, gülüp eğlendiği mary bir anneydi. kimse onun bu anne yanını görmedi. çünkü insanların eğlenmeye, birilerini küçümseyerek, hor görerek kendilerini yüceltmeye ihtiyaçları vardı. fedakâr anne mary 59 yaşında öldü ve son nefesini verene kadar, sirklerde "dünyanın en çirkin kadını" ünvanıyla çalıştı çabaladı. tek derdi çocuklarının kimseye muhtaç kalmamasıydı.
aslında o dünyanın en güzel annesiydi
devamını gör...
132.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel

sene 1950, yer edirne tren garı.

life dergisi fotoğrafçısı jack birns o yıl orada bir dramı tespit ediyordu; hayatında hiç kürk mantoları olmamış kürk mantolu kadınları. kürk manto sahibi olmak matah bir şey değil bugün elbette, hatta hayvan hakları koruyucuları ve hayvan severler açısından zinhar edinilmemesi gereken ama pahalı bir nesne. o dönemde bir gösteriş ve zenginlik ibaresi. oysa bu kadınların kürk mantolarının ardındaki gerçek bir dramın ta kendisi.

1950'lerde bulgaristan türkleri, taşınmaz mallarının birçoğunu arkalarında bırakarak türkiye'ye göçe etmek durumunda bırakıldılar. insanlar satabildikleri kadar eşyalarını satıp kazandıkları parayla kürk aldılar. kadınlar ülkeye geldiklerinde o kürkleri satabilmek umuduyla satın aldıkları kürkleri üstlerine giydiler çünkü bulgar yönetimi sadece üzerlerindeki kıyafetlerle gitmelerine izin veriyordu.

jack birns, 1919–2008 yılları arasında yaşamış amerikalı bir fotoğrafçı. life dergisi tarafından o büyük göçü fotoğraflaması için görevlendirilmişti.
devamını gör...
133.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel

suudi arabistan futbol takımı almanya ile karşılaşacağı maç öncesi toplu halde namaz kıldı ve galibiyet için dua etti...
sonuç;
almanya: 8 - suudi arabistan: 0
devamını gör...
134.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
martin luther king jr. 11 haziran 1964'te florida, st. augustine'deki monson motor lodge'a siyahların girmesi yasak olduğu halde girince ve çıkmamakta ısrar edince hapis cezasına çarptırılmıştı.

18 haziran 1964'te hem siyah hem de beyaz bir dizi protestocu “sadece beyazlar”ın girmesine izin verilen otel havuzunda ırk ayrımcılığını protesto etmek için eyleme başlamışlardı. beyazlar otel odalarının ücretini ödemiş, siyahlar onların konuklarıydı.

birden cin bir fikirle havuz başına gelen otel müdürü jimmy brock, elinde göstericileri korkutacak ve onları kaçırtacak bir şey bulmanın verdiği heyecanla havuza bir şişe muriatik asit döktü.
protestoculardan biri, asit konsantrasyonunun tehlike oluşturmayacak kadar düşük olduğunu göstererek arkadaşlarını sakinleştirmek için havuz suyundan içti ama fırsatı değerlendiren polis göstericileri tutuklamak için hamle yapmıştı bile.

esasen "asit" kelimesi yeteri kadar ürkütücüyse de muriatik asit veya saf hidroklorik asit, yüzme havuzlarının yüzeylerini dezenfekte etmek için kullanılır. zaten de brock'un döktüğü sıvıdaki asit/su oranı zarar vermeyecek ölçüdeydi.

motel ve havuz mart 2003'te yıkıldı şimdi yerinde hilton oteli var.
devamını gör...
135.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
fotoğrafı görünce aklınızdan ne geçti bilmiyorum ama hikayesi çok farklı...

yanlışlıkla yüksek gerilim hattına dokununca, kalbi duran teknisyenin arkadaşı tarafından
sağlık görevlileri gelene kadar kalp masajı ve suni teneffüs yaparak arkadaşını kurtarması...
bu ünlü fotoğraf "yaşam öpücüğü" olarak bilinir. " (1967).
fotoğraf: rocco morabito.
devamını gör...
136.
bir yerine birbirinin devamı iki fotoğraf bırakıcam. bu fotoğraflardan ilki david hurn tarafından çekildi. ikincisinin sahibini bulamadım maalesef.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
aberfan felaketi, 1966'da çoğu çocuk 144 kişinin hayatını kaybettiği bir felaketti. 150.000 tonluk bir kömür atığı bir yamaçtan aşağı kaydı ve pantglas junior school'un ve yakınındaki evlerin üzerine aktı.

aberfan güney galler taff vadisi'ndedir ve eski bir kömür madenciliği köyüdür. felaket günü köyün tepesindeki kömür ocağı şiddetli yağmur sebebiyle bulamaç haline gelmişti, zaten de kömür dağı yer altı su kaynaklarının üzerinde duruyordu. atık dalgası saatte 32 kilometre hızla aktı ve korkunç felakete yol açtı.

olayla ilgili açılan davanın mahkeme sonucunda ulusal kömür kurulu gerekli önlemleri almadığı ve uyarıları yok saydığı için suçlu ilan edildi. kurul ölenlerin ailelerinin her birine 500 sterlin ödedi.
devamını gör...
137.
esasen fotoğraf değil, fotoğrafın sabitlediği görüntünün ardı ilginç geldi, yazmak istedim.

steve mccurry, el yapımı diş imal eden dişçi, kandahar, afganistan, 1998.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
kandahar'da beş kuşaktır bir sanatçı edasıyla dişçilik sürdüren bir aile. 65 yaşındaki hacı muhammed sultan da 80 yıl önce dedesi hacı gül muhammed tarafından kurulan tezgahında, kandahar'da, türünün ilk örneği, el yapımı takma diş imal edilen tek dükkanında mükemmelin peşinde.
steve mccurry bu kareyi 1998 yılında, dişçi basit vitrininde oturmuş narin elleriyle işine dalmış, bir sıra diş yaparken sabitlemişti.

2008 yılında babasının vefatından bu yana sultan, en çok da savaştan dolayı dişleri bozulan hastalar olmak üzere birçok hastasına diş yaparak dede yadigarı mesleğini tutkuyla sürdüyormuş. bir keresinde, intihar bombasının çenesini parçaladığı henüz 14 yaşında fakir bir çocuğa yeni bir diş seti yapmış, çocuğun gururla taktığı bir set.
kandahar'da bütün dükkanlar afganistan islam emirliği bayrağıyla örtülü ama bu eski dükkanın ön tabelası hala yerli yerinde duruyor.

dişçi ve ailesi hakkında lynzy billing'in 18 eylül 2022'de yayınlandığı bir yazı ve fotoğraflar da ilginç gelebilir ilginenlere
devamını gör...
138.
bu adamın adı münzir, suriye’de çarşıda alış-veriş yaparken düşen bombanın etkisiyle sağ bacağını kaybediyor.
o sırada hamile olan eşi sarin (sinir) gazını soluyor. oğulları mustafa hiçbir uzvu olmadan dünyaya gözlerini açıyor.

163 ülkenin katılımıyla gerçekleşen dünyanın en prestijli fotoğraf festivallerinden olan siena international photo awards bu fotoğrafı siena yılın fotoğrafı. seçti.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...
139.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
"l'homme moyem" adolphe quételet (1796-1874) tarafından ileri sürülen bir görüş ve fiziksel açıdan ortalama adam demek.

19. yy. ile birlikte şehirlerde biriken işgücü ve nüfustan anlamlı veriler ve bu verilerden çözümler üretme ihtiyacı doğmuştu. 1840’ların başında quetelet, edinburgh tıp dergisinde yayınlanan ve 5738 iskoç askerinin göğüs ölçüleriyle ilgili bir çalışmaya rastladı. quetelet ölçümlerin her birini topladı. sonra sonucu toplam asker sayısına böldü. sonuç, bir iskoç askerinin ortalama göğüs çevresini verdi.

elde ettiği bu sayı, bir bilim insanının herhangi bir insan özelliğinin ortalamasını hesapladığı ilk zamandı. diğer yandan quételet'in unuttuğu bir şey vardı; insan ya da ortalama insanın, yarı erkek-yarı dişi olması gerektiğiydi.
devamını gör...
140.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel

fotoğraf çok önemli.
kim bu atatürk'ün yanında olanlar biliyor musunuz?
afganistan'ın genç kralı emanullah ve eşi ve heyeti.
fotoğraf 1928 yılında
ankara'yı ziyaretlerinde çekilmiş.
aslında ortak nokta
bağımsızlık mücadelesi.
afganistan 1919 yılında
ingilizlerin elinde.
emanullah ise genç kral,
askerleriyle bağımsızlık savaşı veriyor.
hemen hemen aynı zamanlarda
aynı amaç için uğraşıyorlar.
bu arada emanullah ile atatük yakın arkadaş,
yardım isteyince,
1921 yılında atatürk
orada 5 yıl kalmak üzere
doktor, subay, öğretmen gönderiyor afganistan'a..
ve 1922 de ingilizler yeniliyor ve ülkeden çekiliyor.
yine aynı zamanda
atatürk gibi emanullah han'da devrimlere girişiyor.
modern bir devlet kurmaya çabalıyor.
ama o kadar kolay olmuyor afganistan'da
tarikatlar, cemaatler, farklı etnik gruplar
kabul etmiyorlar ve sürekli ayaklanıyorlar.
1926 da büyük bir ayaklanma oluyor ama bastırılıyor,
sonra 1928 de bir tane daha,
emanullah avrupa turuna çıkıyor,
işte o sırada ankara'ya da geliyor,
bu fotoğraf çekiliyor.
turuna devam ederken,
ayaklanmalar artık bastırılamıyor ve hindistan'a kaçıyor.
işte o günden sonra afganistan bugünkü duruma geliyor.
sürekli bir iç savaş,
sürekli bir gerileme..
taliban denen bu yobaz ve gericiler ele geçiriyorlar ülkeyi.
atatürk'ün önemi işte burada ortaya çıkıyor.
o, ona inanan asker arkadaşları, askerleri, halkı ..
bizi bugünlere getiriyor..
atatürk olmasaydı,
ne olurduk?
işte size en güzel örneği
afganistan'dır.
aynı anda bağımsızlık savaşı veren iki lider.
atatürk'ün kurduğu
türkiye cumhuriyeti ortada..
afganistan'ın durumu ortada..
devamını gör...

bu başlığa tanım girmek için olabilirsiniz.

zaten üye iseniz giriş yapabilirsiniz.

"fotoğrafın hikayesi" ile benzer başlıklar

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim