581.
"şimdi yaman görünen başka ufacık dertler
senden yoksun kalışımın yanında hiçe iner."
shakespeare
senden yoksun kalışımın yanında hiçe iner."
shakespeare
devamını gör...
582.
birine baktığında sadece gözlerini görmüyorum, onun da bana baktığını görüyorum.
devamını gör...
583.
sadece en ümitsiz durumdaki suçluların ilgi duyabilecekleri bayat ekmek
somununun içine gizlenmiş üçüncü bir para destesi bulunuyordu. tarihçi
onu ve mürekkep hokkasının içinde saklı duran gümüş talenti şimdilik
ellemedi. zaten yıllar geçtikçe o gümüş sikkenin şans getirdiğine inanır
olmuştu. onu bugüne kadar bulabilen çıkmamıştı.
*
devamını gör...
584.
hiç korkmamış olsaydım keşke. hiçbir korkuyu tatmamış olsaydım bilincim ve bedenim. korunmaya ve savunmaya gerek duymasaydım. korkuyu bilmeyen canımın istediği gibi davranıp, korkuyu bilmeyen canımın istediği gibi konuşsaydım. gerçekten nefes alabilseydim her an. gerçekten yaşayabilseydim. ben olsaydım sadece, en doğal halimle. gerçekten yaşayabilseydim keşke. öyle uyansaydım her sabah; öyle tat alsaydım, öyle dokunsaydım, öyle koklasaydım tüm kokuları, öyle duysaydım tüm sesleri…. öylece, kendime özgürlüğümle olsaydım bu dünyada, bu rüyada. kendine özgü, özgün ve özgür. var olsaydım. olabilir miyim? keşke…
seyir - piraye
devamını gör...
585.
"keşke tanımasaydım dediğim hiç kimse olmadı benim. keşke beni tanımasına izin vermeseydim dediklerim oldu."
devamını gör...
586.
adam karısına şişe içinde şeytanı emanet etmiş.
kadın, şeytanı daha yakından görebilmek için şişenin kapağını açmasın mı! tabii şeytan dışarı fırlamış ve gülmeye başlamış: merakına engel olamadın ve kocanın 40 yıllık emeğini boşa çıkardın" diye alay etmiş.
"yok canım" demiş kadın.
sen hiç o şişenin içinde olmadın ki"
nasıl olur" diye haykırmış şeytan, "sen de gördün... şişeden çıktım ben!" kadın ısrar etmiş, "o küçücük şişeye nasıl girebilirsin ki, hiç de inandırıcı değilsin.
kafası atmış şeytanın, "gireyim de gör" demiş ve tekrar şişenin içine girivermiş.
adamın şeytanı hapsetmesi 40 yılını, kadının ise yalnızca 5 dakikasını almış.
şeytan şöyle isyan etmiş: "allah'ım, madem kadını yaratacaktın, o zaman bana ne gerek vardı...
devamını gör...
587.
"denize atılan bir şişe her kitap. asırlar, kumsalda oynayan birer çocuk. içine gönlünü boşalttığın şişeyi belki açarlar belki açmazlar." cemil meriç
devamını gör...
588.
işine geldiğinde şeytan da kutsal kitap'tan örnekler verebilir.
william shakespeare
william shakespeare
devamını gör...
589.
uyursam geçecekti,
büyürsem unutacaktım.
oysa onlar yanılıyordu
bunu herkes biliyordu
geçerse uyurdun,
unutursan büyürdün.
büyürsem unutacaktım.
oysa onlar yanılıyordu
bunu herkes biliyordu
geçerse uyurdun,
unutursan büyürdün.
devamını gör...
590.
bazen sana kırgın olduğumu unutup özlüyorum
devamını gör...
591.
şeytan atını mahmuzlamış giderken don kişot bağırdı;
- bir dakika bekle ! sana son bir soru daha soracağım. ondan sonra ne cehenneme gidersen git !
şeytan atının dizginlerini çekti;
- '' sor bakalım '' dedi alaycı bir sesle.
- ormanda savaş naraları atanlar senin adamların mıydı ?
- ''elbette... benim adamlarım çoktur !''
- iyi ama mağripliler gibi allah allah diye bağırıyorlardı ?
- '' ne sandın ya! şeytan şeytan diye mi bağıracaklardı ?
bizim işimiz bu: aldatmak, daima aldatmak. ''
devamını gör...
592.
devamını gör...
593.
görünürde her zaman gülümsüyor olsam da içeride çaresiz bir mücadeleyle debeleniyordum...
devamını gör...
594.
"emerson, der ki – insanda nadir görünen şey özgün eylemdir – bu, çok doğru.çoğu kişi aslında başkasıdır. düşünceleri, başkasının fikirleridir.yaşamları taklit arzularıysa birer alıntıdır."
devamını gör...
595.
karanlık karanlığı kovamaz, bunu ancak ışık yapabilir.
nefret nefreti kovamaz, bunu ancak sevgi yapabilir.
-martin luther king jr.
nefret nefreti kovamaz, bunu ancak sevgi yapabilir.
-martin luther king jr.
devamını gör...
596.
iyi düşünce, iyi söz, iyi davranış
dış görünüşün vız geliyordu bana, sözlerine önem veriyordum yalnız.
(bkz: milena'ya mektuplar)
dış görünüşün vız geliyordu bana, sözlerine önem veriyordum yalnız.
(bkz: milena'ya mektuplar)
devamını gör...
597.
"evren acımasız, umursamaz bir boşluktur. mutluluğun anahtarı anlam aramak değildir. kendini önemsiz saçmalıklarla meşgul etmektir. sonunda ölürsün."
bojack horseman.
bojack horseman.
devamını gör...
598.
«- bu karar senin için verildi.
biliyorsun değil mi, deniz?.»
«- evet, biliyorum..»
«- o halde, son sözün, son arzun nedir...»
«- ben son sözümü sehpada söyleyeceğim. yalnız, müsaade ederseniz, yusuf'la hüseyin'i son defa görmek isterim.»
bu, galiba onun son arzusu idi ve hemen yerine getirilmek üzere emir verildikten üç dört dakika sonra, üç arkadaş karşı karşıya idiler. başgardiyan odasındaki bu karşılaşmadan yararlanan üç mahkûm, tek kelime konuşmadan ve fakat zaman kaybetmeden birbirlerine sırayla sarılıp öpüştüler. yüzlerinde birbirlerini son kez görmenin sessizliği vardı.
yusuf'la hüseyin'in tekrar odalarına alınmalarından sonra, birden hatırlamış gibi savcıya dönen deniz, babasına bir mektup yazmak istediğini söyledi.
bu isteği de makûl karşılıyan savcının emri ile odaya bir daktilo makinası getirildi ve onun babasına hitaben söyledikleri aynen yazıldı, aynen not edildi.
bir zabıt kâtibinin daktiloyla tesbit ettiği,
deniz gezmiş'in babasına son mektubu şöyleydi:
«baba,
mektup elinize geçmiş olduğu zaman, aranızdan ayrılmış bulunuyorum.
ben ne kadar üzülmeyin, dersem, yine de üzüleceğinizi biliyorum. fakat, bu durumu metanetle karşılamanı istiyorum.
insanlar doğar, büyür, yaşar, ölürler.
önemli olan, çok yaşamak değil, yaşadığı süre içinde fazla şeyler yapabilmektir. bu nedenle ben, erken gitmeyi normal karşılıyorum...
ve kaldı ki, benden evvel giden arkadaşlarım, hiçbir zaman ölüm karşısında tereddüt etmemişlerdir. benim de, tereddüde düşmeyeceğimden şüphen olmasın.
oğlun, ölüm karşısında âciz ve çâresiz kalmış değildir. o, bu yola bilerek girdi ve sonunun da bu olduğunu biliyordu. seninle düşüncelerimiz ayrı ama, beni anlayacağını tahmin ediyorum... sadece senin değil, türkiye'de yaşıyan kürt ve türk halklarının da anlayacağına inanıyorum.
cenazem için avukatlarıma gerekli talimatı verdim. ayrıca, savcı'ya da bildireceğim. ankara'da 1969′da ölen arkadaşım taylan özgür'ün yanına gömülmek istiyorum. onun için, cenazemi istanbul'a götürmeğe kalkma. annemi teselli etmek sana düşüyor. kitaplarımı, küçük kardeşime bırakıyorum. kendisine özellikle tembih et. onun, bilim adamı olmasını istiyorum. bilimle uğraşsın ve unutmasın ki, bilimle uğraşmak da, bir yerde insanlığa hizmettir.
son anda, yaptıklarımdan en ufak bir pişmanlık duymadığımı belirtir. seni, annemi ve ağabeyimi ve kardeşimi, devrimciliğimin olanca ateşi ile kucaklarım.
oğlun
deniz gezmiş.»
merkez cezaevi -ankara.
5 mayıs 1972
biliyorsun değil mi, deniz?.»
«- evet, biliyorum..»
«- o halde, son sözün, son arzun nedir...»
«- ben son sözümü sehpada söyleyeceğim. yalnız, müsaade ederseniz, yusuf'la hüseyin'i son defa görmek isterim.»
bu, galiba onun son arzusu idi ve hemen yerine getirilmek üzere emir verildikten üç dört dakika sonra, üç arkadaş karşı karşıya idiler. başgardiyan odasındaki bu karşılaşmadan yararlanan üç mahkûm, tek kelime konuşmadan ve fakat zaman kaybetmeden birbirlerine sırayla sarılıp öpüştüler. yüzlerinde birbirlerini son kez görmenin sessizliği vardı.
yusuf'la hüseyin'in tekrar odalarına alınmalarından sonra, birden hatırlamış gibi savcıya dönen deniz, babasına bir mektup yazmak istediğini söyledi.
bu isteği de makûl karşılıyan savcının emri ile odaya bir daktilo makinası getirildi ve onun babasına hitaben söyledikleri aynen yazıldı, aynen not edildi.
bir zabıt kâtibinin daktiloyla tesbit ettiği,
deniz gezmiş'in babasına son mektubu şöyleydi:
«baba,
mektup elinize geçmiş olduğu zaman, aranızdan ayrılmış bulunuyorum.
ben ne kadar üzülmeyin, dersem, yine de üzüleceğinizi biliyorum. fakat, bu durumu metanetle karşılamanı istiyorum.
insanlar doğar, büyür, yaşar, ölürler.
önemli olan, çok yaşamak değil, yaşadığı süre içinde fazla şeyler yapabilmektir. bu nedenle ben, erken gitmeyi normal karşılıyorum...
ve kaldı ki, benden evvel giden arkadaşlarım, hiçbir zaman ölüm karşısında tereddüt etmemişlerdir. benim de, tereddüde düşmeyeceğimden şüphen olmasın.
oğlun, ölüm karşısında âciz ve çâresiz kalmış değildir. o, bu yola bilerek girdi ve sonunun da bu olduğunu biliyordu. seninle düşüncelerimiz ayrı ama, beni anlayacağını tahmin ediyorum... sadece senin değil, türkiye'de yaşıyan kürt ve türk halklarının da anlayacağına inanıyorum.
cenazem için avukatlarıma gerekli talimatı verdim. ayrıca, savcı'ya da bildireceğim. ankara'da 1969′da ölen arkadaşım taylan özgür'ün yanına gömülmek istiyorum. onun için, cenazemi istanbul'a götürmeğe kalkma. annemi teselli etmek sana düşüyor. kitaplarımı, küçük kardeşime bırakıyorum. kendisine özellikle tembih et. onun, bilim adamı olmasını istiyorum. bilimle uğraşsın ve unutmasın ki, bilimle uğraşmak da, bir yerde insanlığa hizmettir.
son anda, yaptıklarımdan en ufak bir pişmanlık duymadığımı belirtir. seni, annemi ve ağabeyimi ve kardeşimi, devrimciliğimin olanca ateşi ile kucaklarım.
oğlun
deniz gezmiş.»
merkez cezaevi -ankara.
5 mayıs 1972
devamını gör...
599.
başkasına bağladığın ümit kalbinde bir ip, ayağında bir bağdır. ümidi kalbinden çıkar ki ayağındaki bağ çözülebilsin.
devamını gör...
600.
özdemir asaf diyor ki: “çabuk gözden çıkarıyor gibi gözüküyorum ama gözden çıkarmamak için verdiğim çabayı bir ben bilirim.”
devamını gör...