ben ilk buluşmada büyük boy kolayı kapağından tutmuşum kapak elimde kalınca her yer kola gölü olmuştu. sirkeci mc donalds da kalabalıktır hiç boş kalmaz. yerin dibine geçtiğim anlarda ilk 3 e girer.
devamını gör...
hoşlanılan kişinin yanında, heyecana bağlı gelen sakarlıkla yaşanan durum ve durumlar silsilesi. zaten var olan sakarlığıma bu heyecanda eklenmesiyle, düşmeye kadar her rezilliği yaşadım sanırım. ama sonra insan yavaş yavaş öğreniyor heyecanı kontrol etmeyi. aman bu aşk da ne zor bir şey yahu.
devamını gör...
yalan söylememiş, kaba sözler yahut küfürlü sözler sarf etmiyor, insanlara kibirle üstten bakmıyor, insanların arkasından konuşmuyor iseniz bence rezil olmak için bir sebep yok. ayağınız takılıp düşebilirsiniz, elinizle çay dolu bardağı da devirebilirsiniz hatta hoşlandığınız kişinin üzerine de dökülebilir*, olabilecek olaylardır ve rezil olacak hiçbir şey yoktur. böyle olaylar olur, anlayışla yaklaşmak gerek. rezil olmak o kadar basit değil sevgili yazarlar.
devamını gör...
günlük hayatımızda yaptığımız hareketlerin neredeyse tamamından beyinciğimiz sorumludur.
fakat bu hareketleri yapma komutunu veren beyindir yani beynimiz bir işi yapmayı düşünür, emri verir, yürürlüğe koyma işi beyinciktedir.
beynimiz karar merci, beyincik ise o kararı uygulayandır.
peki neden hoşlandığımız kişinin yanında, normalde çok kolay yapabileceğimiz bir şeyi yanlış yaparız?
bunun cevabı beynimizin bu işi gözünde fazla büyütmesidir. hata yapmaktan korktuğu için bütün kontrolü eline almak istiyor ve beyinciğin yaptığı işi de kendisi yapmaya karar veriyor.
halbuki bu senin işin değil sayın beyin.
bırak herkes kendi işini yapsın, sen komutunu ver, beyincik halleder gerisini.
lütfen çok rica ediciim. sonra mağdur oluyoruz.
devamını gör...
o kişi ben oluyorum. aga allah aşkına ben mantıklı disiplinli biriyim, planlı hareket ederim çok güzel eğlenirim ama onun yanına gelince durdum çakıldım plansız yapıyorum her şeyi yaptığım işlerde o kadar bariz hatalar yapıyorum fazla zorluyorum baskı kurdum eee o da bundan korktu tabiki bana yüklediği değeri o anda bulamadı şuan kavga ettik ne konuşuyoruz ne de bir şeyler paylaşabiliyoruz sevgili değildik fakat konuşuyorduk ya bana gel arkadaş olalım diyordu ben de tabiki senle sevgilide oluruz kardes de oluruz anan da babanfa oluruz yani ben sana her şey olurum diyordum şuan ona uzaktan bakıyorum ya çok berbat valla
devamını gör...
genelde ben oluyorum o. artık yere yuvarlanması mi dersiniz bütün çubuk kraker paketini tek seferde bitirmeye çalışırken mi dersiniz yoksa onu keserken yakalanıp kafayı cevirememimi dersiniz o size kalmış.
devamını gör...
yaşamayan yoktur.
devamını gör...
hoşlanılan kişinin tepkisine bakılarak onu tekrar değerlendirmenize fırsat doğuran bir durumdur.
devamını gör...
başka kadınlarda da var mı bilmiyorum ama bir erkekte bulunan ve kendimde fetiş seviyesinde görebileceğim bir zaafım var: temiz yapılmış ense tıraşı.
bak şimdi bile bi hoş oldum düşününce.
neyss konumuza gelelim.. üniversitenin üçüncü senesi, platonik vurulduğum çocuk gelip önümdeki masaya oturdu fresh ense tıraşıyla. tabi bende bir iç gıcıklanması hasıl oldu ve tamamen refleks olarak elim çocuğun ensesine gitti. okşamak suretiyle dokunmuş bulundum bilinçsiz bi şekilde. çocuk dönüp baktı, göz göze geldik, saniyeler geçti ve yaptığım şeyin farkına varınca içe doğru s.çmak neymiş görmüş oldum. "sinek kovalıyodum elim çarptı keh keh" diye bi'şeyler geveledim ama buna inanacak kadar mal biri olmadığı için güldü geçti. yımışacık ve pürüzsüz teninin hissi hatıra kaldı bende.
gerçi bi'kaç ay içinde renklerime bağladım kendisini tabi ama orası başka hikaye.
velhasıl, benimki için rezillik demeyelim de küçük tatlı sapıklıklar diyelim.
devamını gör...
birlikte karşıdan karşıya geçecekken "ben karşıdan karşıya geçemiyorum beynim kitleniyor" dedikten bir saniye sonra gerçekten de onun geçmesi ve senin olduğun yerde kalakalman, sonra onun geri dönüp elinden tutarak çocuk gibi seni karşıya geçirmesi saylanır mı? bence saylanmaz.
devamını gör...
şu an dört kişiden hoşlanıyorum çok zorrrr
devamını gör...
cilt cilt romanını yazarım ben bu mevzunun lakin rezil olduğumda benim kadar gülüp eğlenmesini de bilmeli.
devamını gör...
neden rezil olayım ki oturur o durumuma beraber güleriz, güzel bir anı olarak kalır
devamını gör...
onu gördüğün için şaşırıp yüzüne yüzüne küfür etmek sayılıyorsa evet...
insanın kaçıp gitmek isteyeceği, terk edebileceği bir ortam yoksa soğuk soğuk terleyeceği durumdur.
devamını gör...
insanı utandıran bir durumdur efenim.

ah tanrım, bu hikaye aklıma geldi ki müsebbibi sol frame'e düşen "taekwondo" başlığıdır ve şimdi size, başlamadan biten savunma sporları kariyerimden bahsedeceğim.

sene, başımda buram buram ergenliğin tüttüğü seneler efenim, ben deniz yeni yeni çocukluktan genç kızlığa giriyorum, ortaokul öğrencisiyim ve kesinlikle yaz tatili için camideki kur'an kursuna gitmekten daha farklı planlar içindeyim.

o sıralar tv kanallarında sürekli dönen jackie chan filmlerinden etkilenmiş olacağım ki, yenilmez, yakalanmaz, maymun gibi atlayıp zıplayabilen bir dövüşçü olmaya karar verdim efenim evet. böylece mahallede kim bana sataşırsa onlara önce "dövüşmek istemiyorum" diyecek, sonra zorlamaları sonucunda gireceğim kavgayla ağız burun kırarak hakkından rahatlıkla gelebilecektim. hayal etmesi bile şahaneydi, şu coolluğa bakar mısınız, hadi o "iyi dövüşçü" filmlerini tarayın bir zihninizde:

(kötü adamlar grup halinde iyi dövüşçümüzün etrafını sarmıştır hususi sataşıyorlardır da bizim iyi dövüşçü son ana kadar onlarla dövüşmüyordur, yeneceğinden emindir zaten kavgayı)
-dostum bakın olay çıksın istemiyorum.
-ahhaha olay çıksın istemiyormuş, duyuyor musun jack?

işte bunu istiyordum arkadaşlar. olay çıksın istemiyorum ama yan cebime koyun o olayı!

aileme "dövüş öğrenmek istiyorum!!" çıkışı yapmamla birlikte şiddete meyilli annemin hemen "öğren kızım tabii, kendini koru" diyerek beni mahalledeki taekwondo kursuna yazdırması bir oldu. hevesle başlamıştım, kıyafetlerimi kendim ütülüyor, saçlarımı tarayıp sıkıca toplamadan asla salona adım atmıyordum. jilet gibiydim efenim, çok ciddiye almıştım bu işi, nitekim, beyaz kuşaktan siyah kuşağa uzanacak bu macera boyunca salondaki yenilmez sporcunun ben deniz olacağından çok emindim. çok film izlemiştim çok.

çocuklarınız ne izliyor bi bakın ebeveynler yani, bu kadarı da fazla. çocuğunuz bruce lee, jackie chan, yuri boyka, chuck norris ortak yapımı olsun ister misiniz yani? şu işe bakın, bir çocuğun hayali çıplak elle insanların kemiklerini kırmak olmamalı.

neyse efenim işte o yaz başladım ben kursa. orhan hocamız bizlerle baya ilgili biriydi, önce felsefeyi öğrenmemizi istiyor olmalıydı ki, bizi savunma sporu ahlakı üzerine hazırlanmış bir sayfalık bir yazıyı neredeyse ezberden okuyabilecek hale getirmek için çok uğraştı. tabii ben işin kemik kırma kısmındaydım. kime anlatıyorsun orhan hoca, morticia kan görmek istiyor, morticia kırılan kemiklerin sesini duymak istiyor. sonra da "ben size demiştim, olay çıkarmak istemiyorum diye!" diyerek hava atmak istiyor.

işte gel zaman git zaman kuşak sınavlarına kadar öğrendim bir şeyler efenim. bir iki yaz bu böyle devam etti. elbette orhan hocadan defalarca uyarı da aldım "morticia ısırmak yok!" "kızım rakibin yere düşünce bırak!! kızıım!! şş çocuklar ayrılın!!" ne zamanlardı ama; tüm çocuklar benden nefret ediyordu.

sonra o geldi... zannedersem aramızda bir yaş yardı-yoktu; kuşağı kırmızıydı. ah tanrım, ondan niye hoşlandım bilmiyorum ama o kuşakla çok karizma görünüyordu efenim. güzel dövüşüyordu. şahane dövüşüyordu... onunla süper bir ikili olabilirdik, dünyadaki herkesi birlikte dövebilirdik tanrım.

elbette hoşlandığıma dair hiçbir girişimde bulunamıyordum kendisine karşı çünkü ilk kez böyle bir hissi tecrübe ediyordum. çocukluktan çıkışımmış efenim o işte. karşı cinsten hoşlanmak, ne garip. oysa hep erkekleri dövesim gelirdi. şimdi, bir erkekten hoşlanıyordum işte. kursta gözüm onu arar olmuştu, orhan hoca ise hala daha beni evcilleştirmeye çalışıyordu. kursun mimli genç kızıydım, acaba hakkımda ne düşünüyordu hoşlandığım çocuk?

bir gün molada yanıma gelerek benle sohbet etti efenim:

-merhaba, ben cem.
-morticia.
-müsabakanı izledim, benimle de rakip olmak ister misin?

tanrım hoşlandığım çocuğu nasıl döveyim? ama aramızda bir şeylere vesile olabilirdi bu; kabul ettim. orhan hocamız bizleri ısındırmak için arada böyle dostluk müsabakaları düzenlerdi kendi içimizde. antrenman yaptırırdı. işte o gün biz cem ile birbirimiz karşısına geçmiştik. dizlerim titriyordu. korkudan değil efenim, kalp atışlarım değişmişti, nitekim onla dövüşerek de olsa fiziksel temasta bulunacaktım ve bunu düşündükçe heyecanımı kontrol etmede zorlanıyordum.

nihayetinde başladık; doğru düzgün tekme bile atamıyordum arkadaşlar heyecandan, aşırı hareketlilik, aşırı gereksiz bir saldırı haline girmiştim, sanki ona vurmazsam hoşlandığımı herkes anlayacak gibi geliyordu. o ise atakta değildi, daha çok savunmada duruyordu ve "napıyor bu deli" dercesine izliyordu. bir yumruk bir tekme... o son ap chagiyi atmayacaktım işte... parkede kaydım ve yere düştüm efenim. hem de öyle bir kötü düştüm ki kıçım kırıldı zannettim.

salondaki veletler gülmeye başlamazlar mı efenim, ağzına ettiğimin veletleri ne gülüyorsunuz?

kıçımı tutup ahlayarak yerden kalkarken, cem'in de bana güldüğünü gördüm. ah tanrım rezilliğe bakar mısınız, hoşlandığım çocuğun gözünde cuul dövüşen bi kill bill bride olacakken, sevimsiz anime karakterlerinden birine dönmüştüm. tanrım, utanç... o nasıl bi utanç. genç kızlar kırılgandırlar efenim, her ne kadar insanların kemiklerini kırmak da isteseler, hoşlandıkları çocukların karşısında kalpleri çabuk kırılır ve utanırlar.

ağlamaya başladım. işte rezillik gibi rezillik kısmı burası.
yere düşerek kıçını ağrıtan asabi genç kızın, uzaktan uzağa hoşlandığı çocuğun karşısında hüngür şakır ağlayarak sümüklerini çekmesi. o kadar çok ağladım ki, burnumun mukoza salgılarının kontrolünü kaybettim arkadaşlar, burnumun ucundan sallanıyordu bildiğiniz içindeki her şey. üstüne tüm sümüğümü koluma silerek çantamı toplamaya gittim. orhan hocamız "kızım dur bi, canın çok mu yandı, o kadar kötü düşmedin ama nasıl oldu" filan diye bir şeyler diyordu ancak bu kız kimseyi dinleyecek halde değildi.

çantamı alıp çıktım arkadaşlar ve bir daha da asla o salona adım atmadım.
eve vardığımda gururumdan annemlere hiçbir şey de diyemedim, "niye ağladın sen nooldu kızım?" diye ısrarla soran annem benden cevap alamayınca orhan hocayla filan konuşmaya gitti sonradan ama işte, düştü ağladı olduk efenim yani özetle.

o düşüş, o sümükler... hoşlandığım çocuğun önünde...
utançtan gidemedim salona. sonradan annemin "ne dirayetsiz kızsın morticia, insan bir kere düştü diye kurs mu bırakır?" temalı nasihatlerini dinledim durdum işte.
devamını gör...
o an için ölmek istersin, sonradan aman bee dersin xghdbs hiç şaşmaz.
devamını gör...
rezil olmak sevilmeye engel değildir. herkes zaten kırık dökük. bi yarası, saçmalığı kesin var herkesin. orasıyla birlikte sevelim birbirimizi.
devamını gör...
en büyük kabuslarımdan birisi.
devamını gör...
hoşlanılan kişinin karşında ne yaparsan yap reziş olursun ki zaten. beyin fonksiyonları otomatik kapanır
devamını gör...
üzülmeyin her durum bir şekilde toparlanabilir.
devamını gör...

bu başlığa tanım girmek için olabilirsiniz.

zaten üye iseniz giriş yapabilirsiniz.

"hoşlanılan kişinin önünde rezil olmak" ile benzer başlıklar

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim