how i met your mother

dünyanın en en en güzel dizisidir.
upuzun bir dizi olması sebebiyle de hayatınızın belli bir dönemini kapsamış bulunur bir şekilde. hele de benim gibi 3 kez veya daha fazla kez izleyip bitirdiyseniz.
barney karakteri eşsizdir.

tarihe altın harflerle geçmiş bir dizi derken gönlünüz rahat olabilir çünkü bitmek bilmeyen temposu, olay örgüsü, absürt karakter tutumları ile sizi 9 sezonluk muazzam bir sürece sokacaktır.
her izleyen kendisinden yahut çevresinden insanları görecektir bu sitcom dizisinde. bir diziye 10 puan vermek maksimum değeri ifade ediyorsa bu dizi 10.01'dir en azından şiddetle tavsiye edebilirim.

açıkcası evrenselleştirilmesini anlamadığım dizidir. herkese aynı tadı ve hissi veriyormuş gibi bir genelleme yapılıyor. mesela ben hımym sevmiyorum ve dizinin olay örgüsü de hoşuma gitmiyor.

altı boş bir yorum olarak görünsün istemem ama kendisi zamanının en büyük pohpohlanması ile adını tarihe yazdırmış bir dizidir. aslında dizi de bol bol abartı, aşırı uç cinsel hayata dokunan espriler var. diziyi bu kadar eğlenceli kılan barny ve robin karakterlerinin şiddetli dozda aykırı karakterler olarak yaratılmasıdır. aslında amerikan toplumunun genel sosyal alt yapısına baktığımız zaman, barney ve robin herkesin çok alışık olduğu - normal karakterler fakat bu toplum yapısının parçası olmayan herkese, birbirlerine karşı sergiledikleri rahat ve açık duruş eğlenceli geldi. dizi tamamen bunun üzerinden yükselişe geçti ve müthiş bir ticari gelir kapısı sağladı. günümüzde bile hala kupaları- tshirtleri - swearshirtleri satılıyor.

aslında baktığınız zaman, dizinin amerikan toplumu için gayet normal olduğu ortada. herhangi bir amerikalı vatandaşın, diziyi diğer ülkelerde yaşayan insanlar kadar şişirmediği de ortada. neden? derseniz;

böylesine bir sizi patladıktan ve oyuncularla ağlaya ağlaya final yaptıktan sonra dizide ki bir çok oyuncu aktif bir tv serisinde böyle büyük rollerle ortaya çıkmadı. cobie smulders dahi ( herkesin bayıldığı robin karakterini canlandıran kanadalı oyuncu) geçen sszon how ı met your father dizisine bir önceki diziye atıfta bulunan bir pozisyon ile konuk oldu. yani yıllar sonra bile, bitmiş bir dizinin ekmeğini yemeye çalışıyorlar. dolayısıyla dizinin çoğunlukla sektörel değil ama toplumsal açıdan ( ilgi- fanlık mevzuları) şişirme olduğunu anlamak buradan mümkün.

dizide gözünüze sokulan yaşam standardını seviyorsanız, eğlenceli bulabilirsiniz ama bana her şeyleri çok abartı ve hedef odaklı geliyor. karakterlere benzeyen bir yapınız yoksa, dizinin esprileri ve olay örgüsü size tad vermez. her ne kadar liberal ve seküler bir kadın olsam da, yer yer sitcom olmasından kaynaklı dozunun iyice kaçtığı yerlerin olduğunu düşünüyorum çünkü komedi fütursuzca bel altı muhabbetleri, karakter skeçlerine taşımak değildir. barney karakteri sadece cinsel güdüsü yüksek, libido canavarı şeklinde yaratılmış. onu desteklemesi adına ortaya atılmış bir de kadın versiyonu robin var hatta yer yer cinsel açlıklarını diyaloglarda tekrara sebep oluyor ve bu izlerken sıkılmanızı sağlıyor.
neyse, bunca one night stand'i destekleyen karakterden sonra, işin içine bir de aile değerlerini sembol eden tatlı bir çift yerleştirelim demişler sonra 9 sezonluk dizi olmuş.

benim için ideal bir içerik değil kendisi.

bugün bir şeyler kazanmam lazım’ı hayatıma uyarlamama yol açtı bu dizi. uzun, zor bir gün geçirdiğimde hala enerjim varsa mental bir şeyler kazanmaya çalışıyorum. bana iyi geliyor. *

arkadaşların how i fuck your mother diye adını çevirip dalga geçtiği dizi. (bkz: swh)

ben uzun süre oldu izleyeli fakat ismi ile çok alakası yoktu genelde. 200 bölüm çocukların anası kim diye beklemez millet.

bu dizinin en güzel yanı arkadaşlıkların samimiyetini çok güzel yansıtmasıdır. size keşke ben de o mclaren barında olsaydım dedirten eğlenceli bir arkadaşlık ortamı var. bu diziye sitcom türünde bir efsanedir diyebilirim. karakterlerin nevi şahsına münhasır oluşu. mizah yönünün kuvvetli oluşu dizide sizi kendine çeken unsurlar. tabii bir de neil patrick harris oyunculuğu diye bir şey var.

got ile benzer kaderi yaşayan dizi. berbat bir final sezonu, önceki efsane sezonları unutturdu, kötü hatırlanır kıldı. sanırsam lost da böyle, izlemediğim için tam bilemiyorum.

türkiyede çekilse, tam aksine 1 bölümde yaşananlarla 1 sezon dizi çekip bölümlerin de %80ini boş bakışma ve diyaloglarla doldururlardı. malesef dizi film sektöründe hindistandan tek farkımız dans kültürümüz yok.

marshall eriksen: taşralı, soğuk iklim ve taşra sevdalısı, uydurulmuş mistik hikayelerin baş inanıcısı, inanç delisi… evet, erzurum’da doğup büyümüş, boğaziçi üniversitesini kazanmış. boğaziçi sayesinde seküler yaşama angaje olmuş ancak taşradan getirdiği mitleri yüreğinde saklamaya devam ediyor. eski fetöcü, şimdilerin utangaç akp’lisi, yine de erdoğan’a oy veriyor.

lilly aldrin: belirgin bir siyasi görüşü yok. gündelik siyaseti umursamaz. seçimden seçime havaya girer ve tatava yapma cehap’a bas geç der.

barney stinson: yu es ey’im de yu es ey’im insanı. kanada hater’ı.
zafer partili. “bin cihana değişmem şu öksüz türklüğümü” diyor. kürtlerden ve sığınmacılardan hazzetmiyor.

ted mosby: siyaset miyaset umrunda değil. hoşlandığı kadının şeklini alır. kefenli reisçi de olur beton solcu da.

robin scherbatsky: göçmen olduğu için sol partileri destekliyor. hdp-tip arasında gidip geliyor. tkp’ye mesafeli.