intihar eden edebiyatçılar
başlık "örnek vatandaş" tarafından 27.03.2021 21:03 tarihinde açılmıştır.
1.
dünya edebiyatından stefan zweig, walter benjamin, ernest hemingway, virginia woolf, anne sexton, sylvia plath, viladimir mayakovski, sergey yasenin, cesare pavese, yukio mişima, jack london, gerard de nerval.
bizde de beşir fuat, sadullah paşa, şakir efendi, nilgün marmara, ilhami çiçek, sosyal ekinci, metin kaçan gibi yazar ve şairler.
bizde de beşir fuat, sadullah paşa, şakir efendi, nilgün marmara, ilhami çiçek, sosyal ekinci, metin kaçan gibi yazar ve şairler.
devamını gör...
2.
“içimde bir şeyler haklıydı ve bunu sadece içimdeki diğer ben biliyordu...”
dünya edebiyat tarihine yazdığı kitaplar ile damga vurmuş bir isim;
“stephan zweig”
28 kasım 1881’de viyana doğmuştur. 1934 yılında adolf hitler ve nazi ideolojisinin iktidara gelmesi sonrası viyana’yı terk etmişti. önce ingiltere ardından abd’ye giden zweig, 22 şubat 1942’de hayatına son verdiği brezilya’ya yerleşmişti.
“amok koşucusu”, “yürek çöküntüsü” gibi birçok kitabı türkçe’ye de çevrilen zweig’ın, karısı lotte ile intiharına, hitler’in dünya düzenini kalıcı sanmasının verdiği karamsarlığın yanı sıra, kendi dünyasının asla bir daha varolmayacağı düşüncesi neden olmuştu.
eminim bir çoğunuz hayat hikayesini biliyordur. biz gelin, intihar mektubuna bakalım ve bir değerlendirme yapmaya çalışalım.
zweig, karısı lotte ile birlikte, geride bir not bırakarak intihar etti. (çevirisi ve orjinalini aşağıya ekliyorum) almanca el yazısıyla yazdığı not ise, ölümünden 70 yıl sonra israil ulusal kütüphanesi tarafından yayınlandı. intihar mektubunu bir doktorun, 1960 yılında brezilyalı bir polis memurundan aldığı ve kütüphaneye verildiği söylenir ki, (kütüphanenin açıklamasıdır.) açıkcası bu hikaye bana pek inandırıcı gelmemiştir. nedeni ise bana göre mossad’dır. konudan çok uzaklaşmak istemiyorum. ileride ikinci dünya savaşı sonrası mossad’ın nazi avı ve yahudi eserleri hakkında yazmak isterim ve bu konuyada değinirim.
gelelim mektuba;
kendi el yazısıyla yazdığı mektup, o kadar nahif bir dil ile yazılmıştır ki, artık almanca konuşulan hiç bir ülkede bu dili göremezsiniz. ben almanca bilmeme rağmen okumada zorluk çektim. aslında sadece bu bile, dillerin nasıl erozyona uğradığını, insanların gün geçtikce nasıl yozlaştığının tek başına kanıtıdır. (zweig mektubunda, anadilinin yok olduğunu görmenin üzüntüsünden bahseder)
aslında biz bunu daha acı yaşıyoruz, çünkü artık türkçe bence can çekişiyor. halkın kullandığı günlük kelime sayısı yüze kadar düşmüş durumda. derdini bile anlatacak kadar kendi dilini bilememek. pisa sıralamasında bu durum net olarak ortadadır. az okuyoruz ve daha da önemlisi yazmıyoruz. maymun zekası ile yapılmış tv dizileri, seviyesi belaltından yukarı çıkmayan sosyal medya, hakaret etmeyi siyaset sanan “şahsımlar” vs...
oysa ki bir toplumu ayakta tutan, edebiyatıdır, şairidir, yazarıdır. tankı topu değil! bunun için öncelikle kendi dilinize ihanet etmeyin. ve bir yabancı dil mutlaka öğrenin. ancak diliniz geliştikce, siz gelişirsiniz. toplum bu şekilde değişir. cehaleti yenmenin başka yoluda yoktur.
mektubun çevirisi;
“özgür iradem ve açık bir bilinçle bu yaşamdan ayrılırken, son bir sorumluluk yerine getirilmeyi bekliyor: bana ve işimi yapmama huzurlu bir ortam sunan harika ülke brezilya’ya içten teşekkürlerimi sunmak. her yeni günle bu ülkeyi daha çok sevmeyi öğrendim, ruhsal anavatanım avrupa kendi kendini yok ettikten ve ana dilimin dünyası yok olduktan sonra, dünyanın hiçbir yerinde hayatımı bu kadar severek yeniden kuramazdım. ama altmışıncı yaştan sonra tam anlamıyla yeniden başlamak çok özel bir güç gerektiriyor. ve benim gücüm yıllar süren vatansız yolculuklardan sonra iyice tükendi. bu nedenle hayatımı doğru zamanda ve doğru bir şekilde sonlandırmamın iyi olacağına inanıyorum. ki hayatım boyunca tinsel uğraşım en büyük haz kaynağım ve kişisel özgürlüğüm en yüce değerim oldu. bütün dostlarımı selamlarım! hepsine uzun geceden sonra gelen tanın kızılllığını görmek nasip olsun! ben, her zamanki sabırsızlığımla önden gidiyorum.”
orjinali;
dünya edebiyat tarihine yazdığı kitaplar ile damga vurmuş bir isim;
“stephan zweig”
28 kasım 1881’de viyana doğmuştur. 1934 yılında adolf hitler ve nazi ideolojisinin iktidara gelmesi sonrası viyana’yı terk etmişti. önce ingiltere ardından abd’ye giden zweig, 22 şubat 1942’de hayatına son verdiği brezilya’ya yerleşmişti.
“amok koşucusu”, “yürek çöküntüsü” gibi birçok kitabı türkçe’ye de çevrilen zweig’ın, karısı lotte ile intiharına, hitler’in dünya düzenini kalıcı sanmasının verdiği karamsarlığın yanı sıra, kendi dünyasının asla bir daha varolmayacağı düşüncesi neden olmuştu.
eminim bir çoğunuz hayat hikayesini biliyordur. biz gelin, intihar mektubuna bakalım ve bir değerlendirme yapmaya çalışalım.
zweig, karısı lotte ile birlikte, geride bir not bırakarak intihar etti. (çevirisi ve orjinalini aşağıya ekliyorum) almanca el yazısıyla yazdığı not ise, ölümünden 70 yıl sonra israil ulusal kütüphanesi tarafından yayınlandı. intihar mektubunu bir doktorun, 1960 yılında brezilyalı bir polis memurundan aldığı ve kütüphaneye verildiği söylenir ki, (kütüphanenin açıklamasıdır.) açıkcası bu hikaye bana pek inandırıcı gelmemiştir. nedeni ise bana göre mossad’dır. konudan çok uzaklaşmak istemiyorum. ileride ikinci dünya savaşı sonrası mossad’ın nazi avı ve yahudi eserleri hakkında yazmak isterim ve bu konuyada değinirim.
gelelim mektuba;
kendi el yazısıyla yazdığı mektup, o kadar nahif bir dil ile yazılmıştır ki, artık almanca konuşulan hiç bir ülkede bu dili göremezsiniz. ben almanca bilmeme rağmen okumada zorluk çektim. aslında sadece bu bile, dillerin nasıl erozyona uğradığını, insanların gün geçtikce nasıl yozlaştığının tek başına kanıtıdır. (zweig mektubunda, anadilinin yok olduğunu görmenin üzüntüsünden bahseder)
aslında biz bunu daha acı yaşıyoruz, çünkü artık türkçe bence can çekişiyor. halkın kullandığı günlük kelime sayısı yüze kadar düşmüş durumda. derdini bile anlatacak kadar kendi dilini bilememek. pisa sıralamasında bu durum net olarak ortadadır. az okuyoruz ve daha da önemlisi yazmıyoruz. maymun zekası ile yapılmış tv dizileri, seviyesi belaltından yukarı çıkmayan sosyal medya, hakaret etmeyi siyaset sanan “şahsımlar” vs...
oysa ki bir toplumu ayakta tutan, edebiyatıdır, şairidir, yazarıdır. tankı topu değil! bunun için öncelikle kendi dilinize ihanet etmeyin. ve bir yabancı dil mutlaka öğrenin. ancak diliniz geliştikce, siz gelişirsiniz. toplum bu şekilde değişir. cehaleti yenmenin başka yoluda yoktur.
mektubun çevirisi;
“özgür iradem ve açık bir bilinçle bu yaşamdan ayrılırken, son bir sorumluluk yerine getirilmeyi bekliyor: bana ve işimi yapmama huzurlu bir ortam sunan harika ülke brezilya’ya içten teşekkürlerimi sunmak. her yeni günle bu ülkeyi daha çok sevmeyi öğrendim, ruhsal anavatanım avrupa kendi kendini yok ettikten ve ana dilimin dünyası yok olduktan sonra, dünyanın hiçbir yerinde hayatımı bu kadar severek yeniden kuramazdım. ama altmışıncı yaştan sonra tam anlamıyla yeniden başlamak çok özel bir güç gerektiriyor. ve benim gücüm yıllar süren vatansız yolculuklardan sonra iyice tükendi. bu nedenle hayatımı doğru zamanda ve doğru bir şekilde sonlandırmamın iyi olacağına inanıyorum. ki hayatım boyunca tinsel uğraşım en büyük haz kaynağım ve kişisel özgürlüğüm en yüce değerim oldu. bütün dostlarımı selamlarım! hepsine uzun geceden sonra gelen tanın kızılllığını görmek nasip olsun! ben, her zamanki sabırsızlığımla önden gidiyorum.”
orjinali;
devamını gör...
3.
yukio mişima en sarsıcı intiharlardan birini, dövüş sanatları öğrencilerinden kurduğu bir ekiple gerçekleştirmiş ve hem yazdıkları hem yaptıkları hem de ölümü ile efsane olmuş japon yazardır. bir maskedir mişima ve bunu itiraf etmiştir romanında. üç kez nobel’e aday olan mişima ödülü hiç kazanamazken yakın arkadaşı kavabata ilk seferde bu ödülü kazanmıştır. mişima fotomodellik bile yapmış ve oldukça cüretkar pozlar vermiştir. narsistik kişilik bozukluğu, silahlara düşkünlük, koltuk altı fetişizminin yanı sıra samuray ahlakını sürdürme inancına da sahip olan bu tuhaf ama büyüleyici yazar bir askeri üssü öğrencileri ile ele geçirip manifestosunu okuduktan sonra seppuku yaparak intihar eder. yaptığı her şey, yazdığı her şey efsanenin gücünü artırır. bütün kitaplarını okuduğunuzda mişima’nın bu lirik intiharına giden yolları döşeyen her bir taşı göreceksiniz.
devamını gör...
4.
devamını gör...
5.
yakında ismimin geçeceği başlık... yakında olmasa da elbet bir gün.
devamını gör...
6.
(bkz: öldür allah sevmelere gidek)
devamını gör...
7.
nilgün marmara. gencecikken evinin balkonundan atlamış.
devamını gör...
8.
#215554
burada başka hatta en önemli örneği var.
burada başka hatta en önemli örneği var.
devamını gör...
9.
29 yaşında kendini intihara sürükleyen nilgün marmara. çok ince, hassas ruhlu insanlar bu dünyaya dayanamıyor sanırım.
devamını gör...
10.
hür yumer
çevirmen, şair ve yazar. serra yılmaz'ın da eski eşi. 1994 yılında intihar ediyor. 39 yaşında. nasıl yaşamaktan bıktıysa, önce bileklerini kesiyor sonra kendini balkondan aşağı atıyor...
çevirmen, şair ve yazar. serra yılmaz'ın da eski eşi. 1994 yılında intihar ediyor. 39 yaşında. nasıl yaşamaktan bıktıysa, önce bileklerini kesiyor sonra kendini balkondan aşağı atıyor...
devamını gör...
11.
1855 yılının ocak ayında “ sıcak bir kış gününde” gerard de neval kendi hikayesine noktayı kendisi koyar. büyülü bir şiir dili vardır neval’in ve bu kasar büyük bir yetenek uyuşturucu kullanmasına neden olan bir lanete dönüşmüştür zamanla. birkaç kez akıl hastanesine girer ve ordan çıkar yepyeni şiirler yazmak için. şöyle bir şiir takılı kalmış aklımıza:
“siyahın gezginiyim: her gün daha derine. yanar akşamla caddede vebalı lâmbalar, bezgin, sıkıntıyla bakar herkes benzerine; (…) ne yapsak silinmiyor ruhtan geçmişin izi yaşamak kadar ölüm de çağırıyor bizi, geçiyorum sokağı fenerle konuşarak
hem yaşamın imidir hem ölümün her fener”
neval bir gün eski bir sevgilisini eşi ve çocukları ile piknik yaparken görür ve bir kıskançlık krizi yaşar. kravatını gevşetir biraz soluk alabilmek için. o gece teyzesine bir pusula yazan neval şöyle söyler: “bu akşam beni bekleme, çünkü gece kara ve ak olacak..."
şiirdeki fener diye adlandırılan sokak lambasını hatırlıyor musunuz? ya gevşettiğini kravatı? işte o “ sıcak kış günü” neval o kravatla kendini o sokak lambasına astı. hala şairler o lambanın önünde saygı duruşunda bulunur büyük şair için.
“siyahın gezginiyim: her gün daha derine. yanar akşamla caddede vebalı lâmbalar, bezgin, sıkıntıyla bakar herkes benzerine; (…) ne yapsak silinmiyor ruhtan geçmişin izi yaşamak kadar ölüm de çağırıyor bizi, geçiyorum sokağı fenerle konuşarak
hem yaşamın imidir hem ölümün her fener”
neval bir gün eski bir sevgilisini eşi ve çocukları ile piknik yaparken görür ve bir kıskançlık krizi yaşar. kravatını gevşetir biraz soluk alabilmek için. o gece teyzesine bir pusula yazan neval şöyle söyler: “bu akşam beni bekleme, çünkü gece kara ve ak olacak..."
şiirdeki fener diye adlandırılan sokak lambasını hatırlıyor musunuz? ya gevşettiğini kravatı? işte o “ sıcak kış günü” neval o kravatla kendini o sokak lambasına astı. hala şairler o lambanın önünde saygı duruşunda bulunur büyük şair için.
devamını gör...
12.
isidore lucien ducasse nam ı diğer comte de lautréamont.
devamını gör...
13.
ryunosuke akutagawa
dazai osamu
dazai osamu
devamını gör...
14.
hemingway.
albert camus.
stefan zweig.
sadık hidayet.
kaan ince.
sylvia plath.
nilgün marmara.
fuad beşir.
anne sexton.
virginia woolf.
vb.
albert camus.
stefan zweig.
sadık hidayet.
kaan ince.
sylvia plath.
nilgün marmara.
fuad beşir.
anne sexton.
virginia woolf.
vb.
devamını gör...
15.
edebiyatçı olmak her zaman edilecek bir intiharı sırtında taşımak demektir, o ihtimalden kaçamamaktır. yazıyı derinden kavrayanlar için intihar hep güzeldir ve kaçınılmazdır.
(bkz: nilgün marmara)
(bkz: nilgün marmara)
devamını gör...
16.
17.
albert camus intihar etmedi kaza geçirdi diye biliyorum. fakat bir yazısında her insanın ömründe bir kez bile olsa muhakkak intihar fikrine kapıldığından bahsetmiştir. intihar düşüncesi üzerine fazla kafa yorduğu söylenilir bu konu hakkında çok yazıp çizmiştir ama geçirdiği trafik kazasıydı yanlışsam lütfen aydınlatın beni. gerçekse üzülürüm o da ayrı çok severim çünkü.
devamını gör...