orijinal adı: über die dichter
yazar: elias canetti
yayım yılı: 2004
elias canetti, bu kitabında, değişimi ve dönüşümü engelleyen, yıkıcı araçları çoğaltan ve insanın temel özelliklerini zayıflatan günümüz dünyasında, yazarların temel görevinin değişimi ve dönüşümü savunmak olduğunu tartışır.
yazar: elias canetti
yayım yılı: 2004
elias canetti, bu kitabında, değişimi ve dönüşümü engelleyen, yıkıcı araçları çoğaltan ve insanın temel özelliklerini zayıflatan günümüz dünyasında, yazarların temel görevinin değişimi ve dönüşümü savunmak olduğunu tartışır.
öne çıkanlar | diğer yorumlar
başlık "son singapur vapuru" tarafından 09.02.2025 14:40 tarihinde açılmıştır.
1.
daha önce ölüm üzerine (kitap) ve
saatin gizli yüreği kitaplarını okuduğum değerli edebiyatçı elias canetti imzalı eser;
türkçe'ye gürsel aytaç tarafından çevrilmiştir.
2007 yılında yayınlandığı bilinmektedir.
elias canetti okuduğum her kitabında onu neden okumaya devam etmem gerektiğini bir kez daha hatırlatıyor.
kitap hakkında konuşmam gerekirse;
yazar kitabın başında edebiyat üzerine biraz konuşup ilerleyen sayfalarda kimin gerçek yazar olabileceğine dair söylemlerde bulunuyor, duygu ve düşüncelerini belirtiyor.
daha sonra ise dünya edebiyatının en bilinen ve onun da okumuş olduğu yazarlar hakkındaki duygularını, düşüncelerini anlatıyor.
edebiyatın tam olarak ne olduğu, ne olmadığı, büyük yazarların onun hayatındaki yeri ve anlamı, öykündüğü isimler; mesela tolstoy
fazla sevmediğini anladığımız jean paul sartre ve daha onlarca büyük edebiyatçı hakkında argümanlar, analizler, duyguların fazla ön planda olmadığı, onun yerine düşüncelerin ağırlıklı olduğu söylemler elias canetti'nin benzersiz ve güçlü üslubuyla karşımıza çıkıyor.
kitabı iyi buldum, yazarın bazı düşünceleri oldukça felsefikti, bu da yazdıklarını iyi kılan etmenler arasına giriyor ve kitabı daha sürükleyici kılıyor.
kitabı okurken fark ettiğim bir şey oldu, yazarın kendisi de dünyaca ünlü bir edebiyatçı iken yazar olan kendisinden hiç söz edemiyor, çünkü kendin olmak kendinden mahrum kalmaktır.
kitaptan seçtiğim birkaç söz bırakıp burada bitiriyorum.
dünyaca ünlü yazarlara elias canetti'nin perspektifinden baktığımız bir kitap oldu.

hiçbir şeye sahip değilsindir, varsa yoksa o sonsuz ve durmadan artan sayıda hikayelerin!
hakiki edebiyatçının en çok değer verdiğim yanı, gururdan dolayı gizlediği şeydir.
edebiyatçıların sezgileri tanrının unutulmuş maceralarıdır.
ben bir edebiyatçı değilim: ben susamıyorum. ama içimde, tanımadığım birçok insan susuyor. onların patlamaları beni bazen edebiyatçı yapıyor.
bu ölüm, diğer bütün ölümler gibi anlamsızdı, ama onunki bu anlamsızlığı özellikle görünür hale koyuyor.
her edebiyatçı ötekini geçmişe gönderip orada ona acımak ister.
herder boğulmamıştır. aksi halde jean paul onu sevemezdi.
goethe'nin boğulmamış olması daha da ilginçtir.
ben hiçbir ölümü kabul etmem. yani ölmüş olanların hepsi benim için hâlâ hayattadır; benden istekleri olduğu için ya da onlardan korktuğum, onlardan bazı şeylerin halen yaşadığını düşündüğüm için değil, o kimselerin asla ölmemeleri gerektiği için..
saatin gizli yüreği kitaplarını okuduğum değerli edebiyatçı elias canetti imzalı eser;
türkçe'ye gürsel aytaç tarafından çevrilmiştir.
2007 yılında yayınlandığı bilinmektedir.
elias canetti okuduğum her kitabında onu neden okumaya devam etmem gerektiğini bir kez daha hatırlatıyor.
kitap hakkında konuşmam gerekirse;
yazar kitabın başında edebiyat üzerine biraz konuşup ilerleyen sayfalarda kimin gerçek yazar olabileceğine dair söylemlerde bulunuyor, duygu ve düşüncelerini belirtiyor.
daha sonra ise dünya edebiyatının en bilinen ve onun da okumuş olduğu yazarlar hakkındaki duygularını, düşüncelerini anlatıyor.
edebiyatın tam olarak ne olduğu, ne olmadığı, büyük yazarların onun hayatındaki yeri ve anlamı, öykündüğü isimler; mesela tolstoy
fazla sevmediğini anladığımız jean paul sartre ve daha onlarca büyük edebiyatçı hakkında argümanlar, analizler, duyguların fazla ön planda olmadığı, onun yerine düşüncelerin ağırlıklı olduğu söylemler elias canetti'nin benzersiz ve güçlü üslubuyla karşımıza çıkıyor.
kitabı iyi buldum, yazarın bazı düşünceleri oldukça felsefikti, bu da yazdıklarını iyi kılan etmenler arasına giriyor ve kitabı daha sürükleyici kılıyor.
kitabı okurken fark ettiğim bir şey oldu, yazarın kendisi de dünyaca ünlü bir edebiyatçı iken yazar olan kendisinden hiç söz edemiyor, çünkü kendin olmak kendinden mahrum kalmaktır.
kitaptan seçtiğim birkaç söz bırakıp burada bitiriyorum.
dünyaca ünlü yazarlara elias canetti'nin perspektifinden baktığımız bir kitap oldu.

hiçbir şeye sahip değilsindir, varsa yoksa o sonsuz ve durmadan artan sayıda hikayelerin!
hakiki edebiyatçının en çok değer verdiğim yanı, gururdan dolayı gizlediği şeydir.
edebiyatçıların sezgileri tanrının unutulmuş maceralarıdır.
ben bir edebiyatçı değilim: ben susamıyorum. ama içimde, tanımadığım birçok insan susuyor. onların patlamaları beni bazen edebiyatçı yapıyor.
bu ölüm, diğer bütün ölümler gibi anlamsızdı, ama onunki bu anlamsızlığı özellikle görünür hale koyuyor.
her edebiyatçı ötekini geçmişe gönderip orada ona acımak ister.
herder boğulmamıştır. aksi halde jean paul onu sevemezdi.
goethe'nin boğulmamış olması daha da ilginçtir.
ben hiçbir ölümü kabul etmem. yani ölmüş olanların hepsi benim için hâlâ hayattadır; benden istekleri olduğu için ya da onlardan korktuğum, onlardan bazı şeylerin halen yaşadığını düşündüğüm için değil, o kimselerin asla ölmemeleri gerektiği için..
devamını gör...