orijinal adı: bratya karamazovı
yazar: fyodor mihayloviç dostoyevski
yayım yılı: 1880
insana dair tüm soruların cevaplarının aranmasının yanı sıra döneminin rus toplumunu da yansıtabilen felsefi ve psikolojik romandır. suç, katillik ve sebepleri, tanrı inancı, aile kavramlarının işlendiği ve yazarın yaşamından izler taşıyan bir başyapıttır.
yazar: fyodor mihayloviç dostoyevski
yayım yılı: 1880
insana dair tüm soruların cevaplarının aranmasının yanı sıra döneminin rus toplumunu da yansıtabilen felsefi ve psikolojik romandır. suç, katillik ve sebepleri, tanrı inancı, aile kavramlarının işlendiği ve yazarın yaşamından izler taşıyan bir başyapıttır.
öne çıkanlar | diğer yorumlar
başlık "beyaz gölge" tarafından 27.11.2020 16:12 tarihinde açılmıştır.
21.
dostoyevski'nin yazdığı son romanıdır. iki yılda yazdığı bu eseri tamamladıktan dört ay sonra da ölmüştür dostoyevski. edebiyat dünyasında en üst kurgu romanlar arasında gösterilmektedir. roman, inanç-bilme, tanrı-tanrının yokluğu, rasyonalite-irrasyonalite, özgür irade-kader, sorumluluk-sorumsuzluk gibi düalist bakış açısı ile yazılıp tartışılmış. aslında bir baba katli hikayesi olan bu romanda dostoyevski yarattığı kahramanları üzerinden bir nevi otobiyografik bir metin de ortaya çıkarmıştır. dimitri karamazov; dostoyevski'nin gençlik dönemlerini tasvir etmektedir. eğlence, şehvet düşkünü-sorumluluk almayan dostoyevski idamla yargılanıp sibirya'ya sürgüne gönderilir. bu sürgün dönüşünde yazdığı karamazov kardeşler'deki ivan karamazov sürgündeki geçiş sürecine yani agnostik, inanmaya meylettiği dönemine ışık tutmaktadır. sürgünden döndükten sonra da artık şüpheye yer kalmadan tam anlamıyla inançlı birine dönüşen dostoyevski'nin romandaki karşılığı ise rahip olan oğlu alyoşa karamazov'dur.
devamını gör...
22.
dostoyevski'nin muhtemelen en güzel ve en zor okunan kitabı. bu kitabı bir kere de okuyanı görmedim. mutlaka uzun bir süreçte okunuyor. ancak okuyup beğenmeyeni de görmedim.
devamını gör...
23.
kitap karamazov ailesine mercek tutuyor. bu aile fyodor pavloviç (baba), dmitri (büyük çocuk), ıvan (ortanca çocuk), aleksey (küçük çocuk) ve smerdyakov (gayrimeşru oğul+uşak) tarafından oluşuyor. fyodor’un oğulları dmitri farklı bir anneden, aleksey ve ıvan ikinci anneden, smerdyakov ise düşkün bir sokak kadınından gayrimeşru şekilde dünyaya gelenler. ana hikaye bunlar üzerinden işliyor. birçok yan karakter var ama en önemlilerini anlatacağım.
fyodor karamazov
baba fyodor, zamanında zengin kadınlarla muhabbete girip bayağı ölçüde zenginleşmiş yoz bir adamdır. içkisi, kumarı, hovardalığı çoktur. huyu da smerdyakov hariç diğer oğullarına taban tabana zıttır. onlarla geçinemez. özellikle büyük oğlu dmitri ile. düşman gibidirler çünkü bunun bir kadınla ilintisi vardır. ikisi de gruşenka isimli bir kadına âşıktırlar ve onu elde etmek için uğraşırlar. dmitri bir gün babasına el kaldırır bunun yüzünden. kanlı bıçaklı olmuşlardır artık.
aleksey (alyoşa) karamazov
aleksey kendini dine adamış, akıl hocası zosima’nın sözünden çıkmayan bir gençtir. ilerde bir rahip olmak ve kendini manastıra adamak ister. iyi huylu, saf, yumuşak başlı birisidir. kardeşlerini ve babasını sever. ıvan’la ayrı bir bağı vardır. onunla felsefi ve dini muhabbetler ederler. yani aleksey (alyoşa) bu hikâyenin en temiz kişisidir.
ıvan karamazov
ıvan ise her olaya mantık çerçevesinde bakan, ateizmi benimsemiş. neden sonuç ilişkisini, tanrı inancını ve diğer sosyolojik olayları sorgulayan bir karakterdir. çok düşünür, çok konuşur. alyoşa ile muhabbetlerinde tanrı neden böyle ya da şöyle diye argümanlar sıralar. çok keskin bir zekâsı vardır. duygusuz görünmesine karşın oldukça duygusaldır. zaten romanın sonlarına doğru işler zıvanadan çıktığında en çok bu karakterin bölümleri etkiler bizi.
dmitri (mitya) karamazov
dmitri fevri hareketleri olan, sert mizaçlı en büyük oğuldur. duygularının esiri olmuştur adeta. babasına alkolik olmak konusunda benzer. kendisini sevip onunla evlenmek isteyen bir soylu kadını reddeder. gruşenka’nın esiri olur. onsuz bir hayat düşünemez. romanın kilit adamıdır çünkü asıl hikâye dmitri’nin yaptığı ya da yapmadığı bir olay üzerinden ilerleyecektir.
pavel smerdyakov
smerdyakov, fyodor’un gariban bir kadına tecavüz etmesi sebebiyle dünyaya gelmiş gayrimeşru oğludur. sara hastasıdır, sinsi ve rezil düşünceleri olan birisidir. hikâyeye doğrudan etkisi vardır özellikle ıvan’ı çok sever, düşüncelerini önemser. ıvan’a olan etkisini yazı ilerledikçe konuşuruz.
öyle bölümler var ki adrenalin tavan yapıyor. bu bölümler genellikle ıvan’ın bölümleri. büyük engizisyoncu, şeytanla konuşma ve smerdyakov’la girdiği 3 muhabbette resmen tüylerim ürpermişti. o kadar moda sokan bölümler ki, heyecanlanarak okumuştum. bu heyecanı en son budala romanının sonlarında hissetmiştim.
çok büyük bir roman. dünyada bu romana yaklaşabilmiş bir yapıt göremiyorum. dünya ve rus klasikleri arasında “klasik” sıfatının hakkını bu kadar veren bir roman okumadım. okuduğumda etkisinden çıkamadığım ender romanlardan. 1000 sayfanın üzerinde olmasına karşın müthiş akıcılıkta bir roman. bu romanı iş bankası yayınları’ndan okumanızı kati suretle tavsiye ederim.
iyi ki yazılmış, bir okuyanın defalarca okuyacağı türden bir roman karamazov kardeşler.
fyodor karamazov
baba fyodor, zamanında zengin kadınlarla muhabbete girip bayağı ölçüde zenginleşmiş yoz bir adamdır. içkisi, kumarı, hovardalığı çoktur. huyu da smerdyakov hariç diğer oğullarına taban tabana zıttır. onlarla geçinemez. özellikle büyük oğlu dmitri ile. düşman gibidirler çünkü bunun bir kadınla ilintisi vardır. ikisi de gruşenka isimli bir kadına âşıktırlar ve onu elde etmek için uğraşırlar. dmitri bir gün babasına el kaldırır bunun yüzünden. kanlı bıçaklı olmuşlardır artık.
aleksey (alyoşa) karamazov
aleksey kendini dine adamış, akıl hocası zosima’nın sözünden çıkmayan bir gençtir. ilerde bir rahip olmak ve kendini manastıra adamak ister. iyi huylu, saf, yumuşak başlı birisidir. kardeşlerini ve babasını sever. ıvan’la ayrı bir bağı vardır. onunla felsefi ve dini muhabbetler ederler. yani aleksey (alyoşa) bu hikâyenin en temiz kişisidir.
ıvan karamazov
ıvan ise her olaya mantık çerçevesinde bakan, ateizmi benimsemiş. neden sonuç ilişkisini, tanrı inancını ve diğer sosyolojik olayları sorgulayan bir karakterdir. çok düşünür, çok konuşur. alyoşa ile muhabbetlerinde tanrı neden böyle ya da şöyle diye argümanlar sıralar. çok keskin bir zekâsı vardır. duygusuz görünmesine karşın oldukça duygusaldır. zaten romanın sonlarına doğru işler zıvanadan çıktığında en çok bu karakterin bölümleri etkiler bizi.
dmitri (mitya) karamazov
dmitri fevri hareketleri olan, sert mizaçlı en büyük oğuldur. duygularının esiri olmuştur adeta. babasına alkolik olmak konusunda benzer. kendisini sevip onunla evlenmek isteyen bir soylu kadını reddeder. gruşenka’nın esiri olur. onsuz bir hayat düşünemez. romanın kilit adamıdır çünkü asıl hikâye dmitri’nin yaptığı ya da yapmadığı bir olay üzerinden ilerleyecektir.
pavel smerdyakov
smerdyakov, fyodor’un gariban bir kadına tecavüz etmesi sebebiyle dünyaya gelmiş gayrimeşru oğludur. sara hastasıdır, sinsi ve rezil düşünceleri olan birisidir. hikâyeye doğrudan etkisi vardır özellikle ıvan’ı çok sever, düşüncelerini önemser. ıvan’a olan etkisini yazı ilerledikçe konuşuruz.
karamazov’ların evinde gürültü patırtı hiçbir zaman eksik olmuyor. büyük bir gerginlik var her zaman. dmitri ile fyodor hep kavga ediyor, sözlü atışıyorlar. bir gün fyodor pavloviç cinayete kurban gidiyor. doğal olarak baş şüpheli büyük oğlu dmitri oluyor. herkes o kadar emin ki onun yaptığından. kendini savunamıyor bile. bunun üzerine tutukluyorlar dmitri’yi. kardeşleri dahi onun yaptığını düşünüyor başlangıçta. sadece aleksey suçsuz olduğunu düşünüyor. ıvan ise umursamıyor. çünkü o da babasından nefret eden biri. dmitri’yle ise çok muhabbeti yok.
ıvan, smerdyakov’la olan birkaç muhabbetinde tanrı’nın olmadığını ve dünyada her yolun mubah olduğunu söylüyor. smerdyakov sinsi, çok iyi rol yapan bir adam. ıvan’ın görüşlerine tapacak derecede biri. bir gün ıvan şüpheleniyor tavırlarından ve smerdyakov’u sıkıştırıyor. smerdyakov diretiyor, diretiyor. sonunda çorabına sakladığı fyodor pavloviç’in para destesini çıkarıyor. fyodor’u öldürüp sara nöbeti geçiriyormuş gibi yaptığını itiraf ediyor. ıvan bu olaydan sonra giderek içe kapanmaya başlıyor. tanık olsam mı olmasam mı konusunda kararsız kalıyor.
bu olayın sonucunda yavaş yavaş aklını yitirmeye başlıyor. smerdyakov ise intihar ediyor. artık olayı ispatlama şansının olmadığını anlayan ıvan, rüyasında şeytanı görüyor onunla konuşuyor. işin içinden çıkamadığında ise büsbütün deliriyor.
bu olaylar olurken babasına karşı suçluluk psikolojisine giren dmitri olayı yalanlamıyor tamamen kendini katilmiş gibi gösteriyor. kendini savunmuyor. ıvan işin gerçeğini bilip kanıtlayamadığı için deliriyor aslında. romanın sonunda dmitri sibirya’ya kürek cezasına yollanıyor, ıvan’ı söyledik, alyoşa ise hasta bir çocuk sayesinde tanıdığı diğer çocuklarla yoluna devam ediyor ve manastıra kapanma fikrinden vazgeçiyor.
ıvan, smerdyakov’la olan birkaç muhabbetinde tanrı’nın olmadığını ve dünyada her yolun mubah olduğunu söylüyor. smerdyakov sinsi, çok iyi rol yapan bir adam. ıvan’ın görüşlerine tapacak derecede biri. bir gün ıvan şüpheleniyor tavırlarından ve smerdyakov’u sıkıştırıyor. smerdyakov diretiyor, diretiyor. sonunda çorabına sakladığı fyodor pavloviç’in para destesini çıkarıyor. fyodor’u öldürüp sara nöbeti geçiriyormuş gibi yaptığını itiraf ediyor. ıvan bu olaydan sonra giderek içe kapanmaya başlıyor. tanık olsam mı olmasam mı konusunda kararsız kalıyor.
bu olayın sonucunda yavaş yavaş aklını yitirmeye başlıyor. smerdyakov ise intihar ediyor. artık olayı ispatlama şansının olmadığını anlayan ıvan, rüyasında şeytanı görüyor onunla konuşuyor. işin içinden çıkamadığında ise büsbütün deliriyor.
bu olaylar olurken babasına karşı suçluluk psikolojisine giren dmitri olayı yalanlamıyor tamamen kendini katilmiş gibi gösteriyor. kendini savunmuyor. ıvan işin gerçeğini bilip kanıtlayamadığı için deliriyor aslında. romanın sonunda dmitri sibirya’ya kürek cezasına yollanıyor, ıvan’ı söyledik, alyoşa ise hasta bir çocuk sayesinde tanıdığı diğer çocuklarla yoluna devam ediyor ve manastıra kapanma fikrinden vazgeçiyor.
öyle bölümler var ki adrenalin tavan yapıyor. bu bölümler genellikle ıvan’ın bölümleri. büyük engizisyoncu, şeytanla konuşma ve smerdyakov’la girdiği 3 muhabbette resmen tüylerim ürpermişti. o kadar moda sokan bölümler ki, heyecanlanarak okumuştum. bu heyecanı en son budala romanının sonlarında hissetmiştim.
çok büyük bir roman. dünyada bu romana yaklaşabilmiş bir yapıt göremiyorum. dünya ve rus klasikleri arasında “klasik” sıfatının hakkını bu kadar veren bir roman okumadım. okuduğumda etkisinden çıkamadığım ender romanlardan. 1000 sayfanın üzerinde olmasına karşın müthiş akıcılıkta bir roman. bu romanı iş bankası yayınları’ndan okumanızı kati suretle tavsiye ederim.
iyi ki yazılmış, bir okuyanın defalarca okuyacağı türden bir roman karamazov kardeşler.
devamını gör...
24.
beyler+çoraplı mis ballarım, biz şeytanlardan geçtik, halaylar çektik master and margarita eşliğinde.. yüzbaşının zilli kızını da bilirim, alelede bir hikayeyi de. şikayet ettim bunları gogol'un müfettiş'ine.
böylesi gelmedi, gelmeyecek. ben bu kitabı tekrar baştan okumak için arada camdan atlayıp kafayı kırıp hafızayı betona salıyorum. rus klasiklerine ya da genel olarak rus eserlerine düşkün bir insan olarak diyebilirim ki, son nokta bu. ve de tabi böyle cücük başı gibi bir eleştiri ne derece doğru, bilemedim. sanırım kullanım ömrüm olan 27 sene boyunca karamazov kardeşler kritiği yazdığım için, şu an sugarbaby kucaklayıcı bir amca sıcaklığında yazdım.
böylesi gelmedi, gelmeyecek. ben bu kitabı tekrar baştan okumak için arada camdan atlayıp kafayı kırıp hafızayı betona salıyorum. rus klasiklerine ya da genel olarak rus eserlerine düşkün bir insan olarak diyebilirim ki, son nokta bu. ve de tabi böyle cücük başı gibi bir eleştiri ne derece doğru, bilemedim. sanırım kullanım ömrüm olan 27 sene boyunca karamazov kardeşler kritiği yazdığım için, şu an sugarbaby kucaklayıcı bir amca sıcaklığında yazdım.
devamını gör...
25.
dostoyevski'nin başyapıtıdır. bunun sebebi çok ilginç bir olayı anlatması değildir. tam tersine sıradan bir cinayeti anlatırken okuyucuyu insan ruhunun derin ve karanlık sularında psikolojik, sosyolojik ve felsefi kayıklara bindirerek gezdirmesidir. şimdi kayıkçı charos'a ücretini verin ki sizi styx nehrinden geçirsin ve bu karanlık dehlizlerde dolaşmaya başlayalım. sakın arkanıza bakmayın orpheus gibi bir ömür pişman olursunuz.
esasında basit bir olay örgüsü vardır. fyodor pavloviç karamozov, ailenin reisidir ve yılışık, kaypak, ahlaksız bir adamdır. ama komiktir de. sohbet ettiği bir rahibe gaza gelip övgü mahiyetinde "seni doğuran anayı, besleyen memeleri kutsayalım" diye haykırmışlığı bana da içtiğim çayı püskürttürmüşlüğü vardır. fyodur'un üçü de birbirine huy bakımından hiç benzemeyen üç oğlu vardır. dimitri, ivan ve alyoşa. bi de smerdyakov adında, evin aşçısı olarak çalışan ama bazı sebeplerden dolayı fyodur'un gözünün önünden pek ayırmadığı bir erkek karakter daha vardır. neyse gizem yapmayayım bu çocuk fyodur itinin gayrı meşru oğludur. bu çocuğun anası akli dengesi yerinde olmayan ama köy halkı tarafından sevilen bir kadındır. fyodor buna muhtemelen tecavüz etmiş, kadın fyodor'un köşkündeki hamamda doğum yaptıktan sonra ölmüştür. anlayacağınız fyodor gerçekten iğrenç bir insandır. oğulları ile hiç ilgilenmemiş, onları hayatı boyunca hiç umursamamış biridir. çocuklar bu esnada kendi kendini yetistirmiş, dimitri asker olmuş, ivan hukuk tahsili yapmış alyoşa da bir manastırda ilahiyat eğitimi almıştır. çocuklar ayrı annelerdendir. aslında dimitri fyodor'un ilk, ivan ve alyoşa ikinci karısındandır. dimitri ile babası fyodor'un arası hem annesinden kalan bir miras meselesinden hem de aynı kadına aşık olduklarından bozuktur. kadının adı gruşenkadır ve romanın ilk kısımlarında tam bir femme fatale imajı çizer. bir gün karamazov ailesinin reisi fyodor pavloviç öldürülür ve olaylar başlar. olağan şüpheli dimitri'dir. kalanını romandan okursunuz.
yorumlarıma gelecek olursak...freud'un psikanaliz kuramını oluştururken dostoyevski'den etkilendiği bilinir. gerçekten de dimitri, ivan ve alyoşa freud'un kişilik birimleri olan id, ego ve süperego'nun bir yansımasıdır bence. kardeşler arasında babasına en çok benzeyeni, en dürtüsel hareket edeni, suça en teşne olanı dimitri'dir. bu da onu kişiliğin en kural tanımayan, haz ve acı prensibine göre hareket eden birimi olan id ile özdeşleştirir. ivan dönemin rusya'sının entelektüel ve sosyal fikirlerini yansıtır. bu fikirler o dönem rusya'sı için anarşizim, komünizm, nihilizm ve ateizm gibi fikirlerdir ve ivan da sert bir ateisttir. her ne kadar nihilist eğilimleri olsa da kafasında ideal bir toplum imajı vardır ve bu imaj din değil bilimsel rasyonalite zemininde filizlenen sosyal normlar öngörür. zaten sovyet devrimiyle beraber bu dünya görüşü rus toplumun nasıl insanlardan oluşması hakkındaki fikrini yeterince net ortaya koymuştur. işte bu karakter dolayısıyla süper-ego'ya denk gelir. alyoşa ise dimitri ve ivan arasındaki gerginliği çözmeye çalışan, denge unsurunu oluşturan ego'dur. iyiliği temsil eder. ne abisi dimitri gibi dürtüsel bir duygusallığa ne de ivan abisi gibi soğuk bir nihilizme sahiptir. samimi bir hristiyandır. hatta isa'nın reenkarnesi gibi görünür çoğu yerde. gerçekten de kitabın en çarpıcı bölümü olan "büyük engizisyoncu" kısmı alyoşa'nın ivan tarafından da bir isa figürü olarak telakki edildiğin kanıtı niteliğindedir.
"büyük engizisyoncu" bölümünde ivan kardeşi alyoşa'ya yazdığı bir hikayeden bahseder. bu hikayede 15.yy'da isa ispanya'da tekrar görünür. mucizeler gösterir. fakat bu durum katolik kilisesinin otoritesini tehdit eder ve isa yaşlı bir rahip tarafından sorgulanır. rahip'in isa'ya yönelik temel suçlaması, isa'nın insanlara özgürlük vadettiği ama insanların özgürlüğe değil mutluluğa ihtiyacı olduğudur. özgürlük sorumluluk getirir, oysa insan yaptığı seçimin sorumluluğu taşıyarak değil, onun yerine yapılan seçimlerin getirdiği güvenli ortamda huzurlu yaşayarak mutlu olur. bu iddiasını şeytan'ın yalnız kalan isa'yı ayartma çabalarına isa'nın verdiği karşılıkları eleştirerek detaylandırır. şeytan çölde aç kalan isa'ya taşları ekmeğe çevirebilecegini söylemiştir. isa inancını ekmeğe degişmemistir. oysa insan için açlık ihtiyacının giderilmesi özgürlükten önce gelir. şeytan kilisenin tepesindeki isa'ya aşağı atlamasını, meleklerin onu kurtaracağını söylemiştir. isa gerçek inancın mucizelerle değil halis bir imanla sağlanacağını söyleyerek bu teklifi reddetmiştir. oysa insanları etkili bir sonuç almak için hareket geçirmenin temel motivasyonu ancak onları bu tip mucizelere şahit tutmaktan geçer. katolik kilisesi bin beş yıldır türlü mucizeler gösteren aziz'ler çıkarmıştır bağrından. son olarak şeytan isa'ya dünyadaki bütün krallıkları teklif etmiş ama isa cennetin krallığını yeryüzünün krallığına değişmemiştir. halbuki katolik kilisesi yeryüzü krallığı için de savaşmış bedel ödemiştir. isa bu suçlamalar karşısında sessiz kalır. rahip sözünü bitirdiğinde isa onu öper. kalbi yumuşayan rahip isa'ya şimdi git ve bir daha gelme der. neticede sevginin tesiri ne olursa olsun devam eder.
işte kitapta tasvir edilen alyoşa da herşeye herkese karşı büyük bir hoşgörü ile yaklaşır. kimseyi üzmez, kırmaz, gücendirmez. abisinin babasını dövdüğü hasta bir çocukla ilgilenir. onun babasına para götürür. gruşenka'nın içindeki merhametli kadınla tanışmasını sağlayarak onu femme fatale çizgisinden kısmen de olsa uzaklaştırır vb. dostoyevski bu karaktere küçük yaşta kaybettiği oğlu alyoşa'nın ismini vermiştir. kitapta resmedilen hayırsız baba figürü ve baba ile oğulları arasında geçen sürekli çatışma hali bir yandan dostoyevski'nin kendi alkolik babasına yönelik hislerini yansıtırken bir yandan da freud'un ünlü psikanaliz kuramı olan oedipus kompleksi'ni etkilemiş olabilir.
ezcümle kişisel tarihim için okuduğum en iyi kitaptı diyebilirim. kurgu veya edebi kuvvet açısından değil, ki pek çok kişinin düşündüğünün aksine dostoyevski edebi estetik bakımından tolstoy'dan aşağı kalmaz, ama insan ruhunun derinliklerinde psikolojik, felsefi ve sosyolojik bir sergüzeşte çıkmak ve bu serüven esnasında dostoyevski'nin size yaptığı rehberlik kitabı bir başyapıt kılmıştır.
esasında basit bir olay örgüsü vardır. fyodor pavloviç karamozov, ailenin reisidir ve yılışık, kaypak, ahlaksız bir adamdır. ama komiktir de. sohbet ettiği bir rahibe gaza gelip övgü mahiyetinde "seni doğuran anayı, besleyen memeleri kutsayalım" diye haykırmışlığı bana da içtiğim çayı püskürttürmüşlüğü vardır. fyodur'un üçü de birbirine huy bakımından hiç benzemeyen üç oğlu vardır. dimitri, ivan ve alyoşa. bi de smerdyakov adında, evin aşçısı olarak çalışan ama bazı sebeplerden dolayı fyodur'un gözünün önünden pek ayırmadığı bir erkek karakter daha vardır. neyse gizem yapmayayım bu çocuk fyodur itinin gayrı meşru oğludur. bu çocuğun anası akli dengesi yerinde olmayan ama köy halkı tarafından sevilen bir kadındır. fyodor buna muhtemelen tecavüz etmiş, kadın fyodor'un köşkündeki hamamda doğum yaptıktan sonra ölmüştür. anlayacağınız fyodor gerçekten iğrenç bir insandır. oğulları ile hiç ilgilenmemiş, onları hayatı boyunca hiç umursamamış biridir. çocuklar bu esnada kendi kendini yetistirmiş, dimitri asker olmuş, ivan hukuk tahsili yapmış alyoşa da bir manastırda ilahiyat eğitimi almıştır. çocuklar ayrı annelerdendir. aslında dimitri fyodor'un ilk, ivan ve alyoşa ikinci karısındandır. dimitri ile babası fyodor'un arası hem annesinden kalan bir miras meselesinden hem de aynı kadına aşık olduklarından bozuktur. kadının adı gruşenkadır ve romanın ilk kısımlarında tam bir femme fatale imajı çizer. bir gün karamazov ailesinin reisi fyodor pavloviç öldürülür ve olaylar başlar. olağan şüpheli dimitri'dir. kalanını romandan okursunuz.
yorumlarıma gelecek olursak...freud'un psikanaliz kuramını oluştururken dostoyevski'den etkilendiği bilinir. gerçekten de dimitri, ivan ve alyoşa freud'un kişilik birimleri olan id, ego ve süperego'nun bir yansımasıdır bence. kardeşler arasında babasına en çok benzeyeni, en dürtüsel hareket edeni, suça en teşne olanı dimitri'dir. bu da onu kişiliğin en kural tanımayan, haz ve acı prensibine göre hareket eden birimi olan id ile özdeşleştirir. ivan dönemin rusya'sının entelektüel ve sosyal fikirlerini yansıtır. bu fikirler o dönem rusya'sı için anarşizim, komünizm, nihilizm ve ateizm gibi fikirlerdir ve ivan da sert bir ateisttir. her ne kadar nihilist eğilimleri olsa da kafasında ideal bir toplum imajı vardır ve bu imaj din değil bilimsel rasyonalite zemininde filizlenen sosyal normlar öngörür. zaten sovyet devrimiyle beraber bu dünya görüşü rus toplumun nasıl insanlardan oluşması hakkındaki fikrini yeterince net ortaya koymuştur. işte bu karakter dolayısıyla süper-ego'ya denk gelir. alyoşa ise dimitri ve ivan arasındaki gerginliği çözmeye çalışan, denge unsurunu oluşturan ego'dur. iyiliği temsil eder. ne abisi dimitri gibi dürtüsel bir duygusallığa ne de ivan abisi gibi soğuk bir nihilizme sahiptir. samimi bir hristiyandır. hatta isa'nın reenkarnesi gibi görünür çoğu yerde. gerçekten de kitabın en çarpıcı bölümü olan "büyük engizisyoncu" kısmı alyoşa'nın ivan tarafından da bir isa figürü olarak telakki edildiğin kanıtı niteliğindedir.
"büyük engizisyoncu" bölümünde ivan kardeşi alyoşa'ya yazdığı bir hikayeden bahseder. bu hikayede 15.yy'da isa ispanya'da tekrar görünür. mucizeler gösterir. fakat bu durum katolik kilisesinin otoritesini tehdit eder ve isa yaşlı bir rahip tarafından sorgulanır. rahip'in isa'ya yönelik temel suçlaması, isa'nın insanlara özgürlük vadettiği ama insanların özgürlüğe değil mutluluğa ihtiyacı olduğudur. özgürlük sorumluluk getirir, oysa insan yaptığı seçimin sorumluluğu taşıyarak değil, onun yerine yapılan seçimlerin getirdiği güvenli ortamda huzurlu yaşayarak mutlu olur. bu iddiasını şeytan'ın yalnız kalan isa'yı ayartma çabalarına isa'nın verdiği karşılıkları eleştirerek detaylandırır. şeytan çölde aç kalan isa'ya taşları ekmeğe çevirebilecegini söylemiştir. isa inancını ekmeğe degişmemistir. oysa insan için açlık ihtiyacının giderilmesi özgürlükten önce gelir. şeytan kilisenin tepesindeki isa'ya aşağı atlamasını, meleklerin onu kurtaracağını söylemiştir. isa gerçek inancın mucizelerle değil halis bir imanla sağlanacağını söyleyerek bu teklifi reddetmiştir. oysa insanları etkili bir sonuç almak için hareket geçirmenin temel motivasyonu ancak onları bu tip mucizelere şahit tutmaktan geçer. katolik kilisesi bin beş yıldır türlü mucizeler gösteren aziz'ler çıkarmıştır bağrından. son olarak şeytan isa'ya dünyadaki bütün krallıkları teklif etmiş ama isa cennetin krallığını yeryüzünün krallığına değişmemiştir. halbuki katolik kilisesi yeryüzü krallığı için de savaşmış bedel ödemiştir. isa bu suçlamalar karşısında sessiz kalır. rahip sözünü bitirdiğinde isa onu öper. kalbi yumuşayan rahip isa'ya şimdi git ve bir daha gelme der. neticede sevginin tesiri ne olursa olsun devam eder.
işte kitapta tasvir edilen alyoşa da herşeye herkese karşı büyük bir hoşgörü ile yaklaşır. kimseyi üzmez, kırmaz, gücendirmez. abisinin babasını dövdüğü hasta bir çocukla ilgilenir. onun babasına para götürür. gruşenka'nın içindeki merhametli kadınla tanışmasını sağlayarak onu femme fatale çizgisinden kısmen de olsa uzaklaştırır vb. dostoyevski bu karaktere küçük yaşta kaybettiği oğlu alyoşa'nın ismini vermiştir. kitapta resmedilen hayırsız baba figürü ve baba ile oğulları arasında geçen sürekli çatışma hali bir yandan dostoyevski'nin kendi alkolik babasına yönelik hislerini yansıtırken bir yandan da freud'un ünlü psikanaliz kuramı olan oedipus kompleksi'ni etkilemiş olabilir.
ezcümle kişisel tarihim için okuduğum en iyi kitaptı diyebilirim. kurgu veya edebi kuvvet açısından değil, ki pek çok kişinin düşündüğünün aksine dostoyevski edebi estetik bakımından tolstoy'dan aşağı kalmaz, ama insan ruhunun derinliklerinde psikolojik, felsefi ve sosyolojik bir sergüzeşte çıkmak ve bu serüven esnasında dostoyevski'nin size yaptığı rehberlik kitabı bir başyapıt kılmıştır.
devamını gör...
26.
ağırdan aldığım için 1 ayda bitirdiğim dostoyevski kitabı.
mükemmel bir kitap. zaten dostoyevski yani... bazı yerlerde, kötü insanlara bile empati yapabildim. ah ivan karamazov, seni anlamadılar ya...
1025 sayfa olduğuna bakmayın, şiddetle tavsiye ediyorum.
mükemmel bir kitap. zaten dostoyevski yani... bazı yerlerde, kötü insanlara bile empati yapabildim. ah ivan karamazov, seni anlamadılar ya...
1025 sayfa olduğuna bakmayın, şiddetle tavsiye ediyorum.
devamını gör...
27.
dostyaski eserleri arasında sona bırakın diyolla bu kitap için.
benim ilk okuduğum kitabıydı. akışına, çok katmanlı oluşuna hayran olmuştum.
ben alyoşacıydım ama gri bir kitap bu. her karakterini iyisiyle kötüsüyle benimsetiyor çünkü.
benim ilk okuduğum kitabıydı. akışına, çok katmanlı oluşuna hayran olmuştum.
ben alyoşacıydım ama gri bir kitap bu. her karakterini iyisiyle kötüsüyle benimsetiyor çünkü.
devamını gör...