kendimiz hakkında keşfettiklerimiz
başlık "ruşendil-i beşer" tarafından 26.04.2021 02:02 tarihinde açılmıştır.
1.
-araştırmalarıma göre %99 demiseksüelim.
-sınav anında stresimi kendim yönetebiliyorum, beni ele geçirmesine izin vermiyorum.
-iki kişinin birbirini anlaması sevgi duymasından bin kat daha önemli olduğu.
-sınav anında stresimi kendim yönetebiliyorum, beni ele geçirmesine izin vermiyorum.
-iki kişinin birbirini anlaması sevgi duymasından bin kat daha önemli olduğu.
devamını gör...
2.
yazdıklarımın başkaları tarafından sansürlenmesinin hiç hoşuma gitmediğini yeni keşfettim.
devamını gör...
3.
söylemeyip bastırdığım şeyler hala ilk günkü gibi duruyor.
devamını gör...
4.
neden oluyor, ne tetikliyor bilmiyorum ancak bazen konuşurken beynimin hakimiyeti sona eriyor.
birisi bir şey söylediğinde cevap vermeden önce kendimi telkin ediyorum, düşünerek konuş diyorum. sonra cümleye başlarken bir anda beynime sis bulutu oturuyor ve ne ses tonumu ne de cümlemi yönetebiliyorum. üstelik sisin arkasından beynim durumun farkında, sus diyorum ama olmuyor. böyle durumlarda genellikle karşımdakine gerekenden daha sert cümleler kuruyorum. cümle biter bitmez de her şey normale dönüyor.
birisi bir şey söylediğinde cevap vermeden önce kendimi telkin ediyorum, düşünerek konuş diyorum. sonra cümleye başlarken bir anda beynime sis bulutu oturuyor ve ne ses tonumu ne de cümlemi yönetebiliyorum. üstelik sisin arkasından beynim durumun farkında, sus diyorum ama olmuyor. böyle durumlarda genellikle karşımdakine gerekenden daha sert cümleler kuruyorum. cümle biter bitmez de her şey normale dönüyor.
devamını gör...
5.
başkalarının tanısalar aslında sevmeyecekleri biri olmam konuya örnek olabilir.
tanım: yazarların kendileri hakkında keşfettiği gerçekleri yazdığı başlıktır.
tanım: yazarların kendileri hakkında keşfettiği gerçekleri yazdığı başlıktır.
devamını gör...
6.
21 yaşındayım. diş etlerimi göstererek gülümsediğimi birkaç ay önce fark ettim. nasıl ya... nasıl...
devamını gör...
7.
dilimi döndürebiliyorum, yabancı dil öğrenmeye yatkınım ve kahve içtiğimde kaygılanıyorum. *
devamını gör...
8.
affetsem de unutamıyorum. imkansız gibi unutmak denen şu illet.
devamını gör...
9.
affettim sanmışım.
devamını gör...
10.
yıllar yıllar önce develer pire, pireler tellal iken, facebook’un hala iyi günlerini yaşadığı zamanlarda bir sudoku vardı. hala var gerçi. varım, şimdilik. bildiğiniz gibi bir sn. sonra neler olacağı bilinmez.
belki, belki hatırlayan olur muhafazakar ailenin farklı düşünen çocuğu olmak başlığına yazmıştım. -miş gibi yaptığım, ailemle yaşadığım o dönemlerde sahuru beklerken bir yandan vakit geçsin diye okey falan oynuyorum. * kendi yaşıtlarım denk geliyor, herkesin fotoğrafı var, çok nadir fotoğrafsız insanlara denk geliyorum. konudan bağımsız bu detay. neyse efendim, o zamanlar bir hayalim var ama adı üstünde hayal, imkansız yani. psikolog olmak istiyorum ve sanki göklerden gelen bir misyon var omuzlarımda. tabiri caizse kendine müslüman’ın kendine peygamber versiyonuydum. ya da ikisi birlikte. cözülemeyen sudoku olmak taa o zamanlardan kalma anlayacağın...
bir psikologmuşum gibi dert dinliyor ve sorunlara çözüm üretiyordum. insanlara söylediklerimi yapmaları takdirde kaybedecek bir şeyleri olmayacak şekilde çare buluyordum. gerçekten köklü pozitif değişikler yaşıyorlardı o zamanlardaki sanal arkadaşlarım. inançlı biri olsam varya hesaplayamayacağım kadar çok sevap point yüklendi bana o sıralar derdim. kesinnnnn cennetlik oldum o ara, öyle söyliyim.
ve seneler geçti...
bir evlilik ve bir boşanma geçti başımdan.
ben yeniden sanal ortamda arkadaşlıklar kurmaya başladım. bu sefer “kendine peygamber/psikolog” yanlarımı rafa kaldırarak. havadan sudan, oradan, buradan ve hayata dair konuştuğum sanaldaki arkadaşımla aramda aydınlatıcı bir dialog geçti.
- kardeşim pikniğe gitti.
+ yaa öylemi? ne güzel, pandemide zor ama benim de canım pikniğe gitmek istedi şimdi.
- e git?
+ zamanım yok ki.
- zaman yarat!
telefonu saldım. gecenin bir yarısı balkonda sigara içerken zamanımın olmayışına ağladım. size dandik gelebilir ama o an çok doldum. hayat koşuşturmasında kendime bir pikniğe gitmelik imkanı bulamayışıma ağladım. bu kadar basit bi şeyi bile imkansız hale getirmiş olmama ağladım.
buna mı üzüldün? diyenler olabilir. istersem masa örtüsü yamuk duruyor diye üzülürüm. allah hallah!!! gerçi benim masamda örtü yok gereksiz atarlandım dur. devam ediyorum, sonrası çok(!) heyecanlı. *
sabah yine standart bi şekilde rutinimi yerine getirdim. sonrasında çocukları kreşe bıraktım ve yüzde on şarj ile kırk dakika trafikle cebelleşerek gittim o sahile. arabayı park edip, yürüdüm maviyi görebileceğim yere doğru. o sanatsal görüntü ile karşılaşınca, orada bir aydınlanma daha yaşadım.
meğerse ben çok uzun bir süredir, boşandığımdan sonra da diyebilirim, buraya gelmeyi içten içe reddetmişim. sanki artık güzel şeylerin beni bulması imkansızmış gibi bir bariyer* kurmuşum kendime. kendime güzel şeyler yaşamayı hak ve reva görüyordum tabii ki ama hareketlerim, davranışlarım tam tersi şeklindeymiş.
ben bunca zaman bu manzarayı kendime neden yasaklamışım sahi?
yazık etmişim kendime bir çok kez... o gün piknik yapmadım, şarjım az ve çocukların kreşinden ararlarda, ulaşamazlar diye yarım saat anca kalabildim bir bankta. o bile o kadar iyi geldi ki. o gece balkonda bir bariyeri aşmanın huzuru ile içtim sigaramı.
üstteki yazı ne alaka, niye okuduk orayı diye bağdaştıramayanlar için açıklıyım, tabi buraya kadar okuyan varsa;
benim yıllarca kendime misyon edinip, diplomasız yaptığım psikolog seanslarını, birisi çıkıp yıllar sonra bana yaptı. benim iyiliğimi enişten dilekleriyle* istedi ve farkında olmadan benim bariyerimi fark etmemi sağladı. kendisi de yazıyor burada.
okuduysan selam buddy.
belki, belki hatırlayan olur muhafazakar ailenin farklı düşünen çocuğu olmak başlığına yazmıştım. -miş gibi yaptığım, ailemle yaşadığım o dönemlerde sahuru beklerken bir yandan vakit geçsin diye okey falan oynuyorum. * kendi yaşıtlarım denk geliyor, herkesin fotoğrafı var, çok nadir fotoğrafsız insanlara denk geliyorum. konudan bağımsız bu detay. neyse efendim, o zamanlar bir hayalim var ama adı üstünde hayal, imkansız yani. psikolog olmak istiyorum ve sanki göklerden gelen bir misyon var omuzlarımda. tabiri caizse kendine müslüman’ın kendine peygamber versiyonuydum. ya da ikisi birlikte. cözülemeyen sudoku olmak taa o zamanlardan kalma anlayacağın...
bir psikologmuşum gibi dert dinliyor ve sorunlara çözüm üretiyordum. insanlara söylediklerimi yapmaları takdirde kaybedecek bir şeyleri olmayacak şekilde çare buluyordum. gerçekten köklü pozitif değişikler yaşıyorlardı o zamanlardaki sanal arkadaşlarım. inançlı biri olsam varya hesaplayamayacağım kadar çok sevap point yüklendi bana o sıralar derdim. kesinnnnn cennetlik oldum o ara, öyle söyliyim.
ve seneler geçti...
bir evlilik ve bir boşanma geçti başımdan.
ben yeniden sanal ortamda arkadaşlıklar kurmaya başladım. bu sefer “kendine peygamber/psikolog” yanlarımı rafa kaldırarak. havadan sudan, oradan, buradan ve hayata dair konuştuğum sanaldaki arkadaşımla aramda aydınlatıcı bir dialog geçti.
- kardeşim pikniğe gitti.
+ yaa öylemi? ne güzel, pandemide zor ama benim de canım pikniğe gitmek istedi şimdi.
- e git?
+ zamanım yok ki.
- zaman yarat!
telefonu saldım. gecenin bir yarısı balkonda sigara içerken zamanımın olmayışına ağladım. size dandik gelebilir ama o an çok doldum. hayat koşuşturmasında kendime bir pikniğe gitmelik imkanı bulamayışıma ağladım. bu kadar basit bi şeyi bile imkansız hale getirmiş olmama ağladım.
buna mı üzüldün? diyenler olabilir. istersem masa örtüsü yamuk duruyor diye üzülürüm. allah hallah!!! gerçi benim masamda örtü yok gereksiz atarlandım dur. devam ediyorum, sonrası çok(!) heyecanlı. *
sabah yine standart bi şekilde rutinimi yerine getirdim. sonrasında çocukları kreşe bıraktım ve yüzde on şarj ile kırk dakika trafikle cebelleşerek gittim o sahile. arabayı park edip, yürüdüm maviyi görebileceğim yere doğru. o sanatsal görüntü ile karşılaşınca, orada bir aydınlanma daha yaşadım.
meğerse ben çok uzun bir süredir, boşandığımdan sonra da diyebilirim, buraya gelmeyi içten içe reddetmişim. sanki artık güzel şeylerin beni bulması imkansızmış gibi bir bariyer* kurmuşum kendime. kendime güzel şeyler yaşamayı hak ve reva görüyordum tabii ki ama hareketlerim, davranışlarım tam tersi şeklindeymiş.
ben bunca zaman bu manzarayı kendime neden yasaklamışım sahi?
yazık etmişim kendime bir çok kez... o gün piknik yapmadım, şarjım az ve çocukların kreşinden ararlarda, ulaşamazlar diye yarım saat anca kalabildim bir bankta. o bile o kadar iyi geldi ki. o gece balkonda bir bariyeri aşmanın huzuru ile içtim sigaramı.
üstteki yazı ne alaka, niye okuduk orayı diye bağdaştıramayanlar için açıklıyım, tabi buraya kadar okuyan varsa;
benim yıllarca kendime misyon edinip, diplomasız yaptığım psikolog seanslarını, birisi çıkıp yıllar sonra bana yaptı. benim iyiliğimi enişten dilekleriyle* istedi ve farkında olmadan benim bariyerimi fark etmemi sağladı. kendisi de yazıyor burada.
okuduysan selam buddy.
devamını gör...
11.
az önce baktım da, göbek deliğim hâlâ pamuk üretiyor.
mübarek söke ovası! ahaha
bende vizyon felan hiç yok demiş miydim daha önce? anca bu kadar işte... sad face smiley was here.
mübarek söke ovası! ahaha
bende vizyon felan hiç yok demiş miydim daha önce? anca bu kadar işte... sad face smiley was here.
devamını gör...
12.
kendim hakkında hiçbir şey keşfetmedim yakın zamanda. yani 27 yıl olmuş zaten artık daha neyi keşfedeyim?
devamını gör...
13.
36 seneyi devirmeye az kalmışken, bakıyorum da şöyle bir arkama, güzel anılar, güzel insanlar harici ne varsa adeta suya çekilen çizik gibi silinmiş gitmiş.
bir dalıp gittiğimde, karanlıkta oturup düşündüğümde, yalnız kalıp dertlendiğimde eğer yüzümde bir tebessüm oluşuyorsa güzel insanların sayesindedir.
son yıllarda keşfettiğim bu yanım, gerçek manada neyin veya kimin değerli olduğu hakkında kesin bir kanaat getirmeme vesile oldu.
sağolun güzel insanlar, sağolun gönlü ferahlar.
bir dalıp gittiğimde, karanlıkta oturup düşündüğümde, yalnız kalıp dertlendiğimde eğer yüzümde bir tebessüm oluşuyorsa güzel insanların sayesindedir.
son yıllarda keşfettiğim bu yanım, gerçek manada neyin veya kimin değerli olduğu hakkında kesin bir kanaat getirmeme vesile oldu.
sağolun güzel insanlar, sağolun gönlü ferahlar.
devamını gör...
14.
30 dan sonra hiçbir şeye kolay kolay sinirlenmiyorum. -her durumda "amaaan" diyebiliyorum. sebebi için diyeceklerim var hadi onu da yazayım,bu kadar tuşlara bastık..
kaybedecek hiçbir ayrım yok ulan
kaybedecek hiçbir ayrım yok ulan
devamını gör...
15.
her an farklı bir ben oluyorum bu yüzden ben buyum diyemem , bazen ben bunu olmam dediğimde bir bakıyorum ki olmuşum , e o zaman da o ben asıl ben oluyor . yani kendimin bilinmeziyim
devamını gör...