61.
ölçülüsü özgüven getiren, aşırısı kibir ve ego getiren sevgidir.
devamını gör...
62.
sevebilen ve çalışan insan sağlıklıdır demis freud. ben de şöyle düzenleyeyim. kendini sevebilen ve çalışan insan sağlıklıdır. kendini sevemeyen insan dünyaya ve kendini seven insanlara hep içten ve derin bir kıskançlık besleyecektir.bu yuzden mutlu olsa dahi aklı hep bu mutluluğu hak etmediğine ya da bu mutluluğun onun eline şans sonucu geçtiğine inanacaktir . kendini sevmek demek insanin kendisine ozelestiri getirebildigi gibi ozşefkat de gosterebilmesidir. kendinin hakimi olan insan kendinin avukatı da doktoru da öğretmeni de olabilmelidir. yoksa hayati boyunca hep kendi yaralarını saracak birini, kendine bir şeyler öğretecek birini ya da onu eleştirecek ya da savunacak birini aramakla geçirecek ve bu aradıklarını bulsa da mutlu olamayacaktir. çünkü insan ancak mutluluğu kendi icinde bulabilir.
devamını gör...
63.
kendinle ne kadar barışık olursan çevreye karşı enerjin de o kadar pozitif olur. ilk önce sen kendini sevip kendinle barışık olacaksın ki insanlarda seni sevmek için bir nedene sarılsın. fakat her şeyin bir ölçüsü var, bunu abartıp egolarına yenik düşersen vay haline. kendi hayatının dengesini sağlamak senin elinde.
devamını gör...
64.
intihara meyilli olmamaktır.
devamını gör...
65.
ilk yapmak gerekendir... kendini sevmeden bir başkasını sevemezsin...
devamını gör...
66.
kendimi çok seviyorum. seviyorum yetmez, çok seviyorum. net ve dümdüz bir insanım dolayısı ile kimsenin beni yormasına da izin vermiyorum. şahaneyim, kendimi öpüp alnıma koyuyorum.
devamını gör...
67.
narsist ebeveynlerle büyüyenler için dünyanın en zor şeyidir.. sizi sevilmediğinize, hatta sevilmeyi hak etmediğinize, sevilmeye değer biri olmadığınıza öyle bir inandırırlar ki sizi sevmeye çalışanlara, size iyi davrananlara hep şüpheyle bakarsınız. içinizde öyle bir kusurluluk hissi vardır ki hasbelkader sizi sevmek isteyenlere hep duvarlar örersiniz..adeta duruşunla, tavırlarınla "beni anam, babam sevmemiş, ben eksiğim, ben yanlışım, ben kusurluyum, beni sevmeyin zaten benim iç yüzümü bilsen sevmezsin beni" dersin.. içinde geçmek bilmeyen korku, utanç, suçluluk, yetersizlik ve değersizlik hisleri vardır. öncelikle bu hisleri sahiplerine iade edip kendi özünle buluşarak kendini sevmeye başlıyor insan..özümüz, değerli, yeterli ve sevilmeyi hak ediyor. bunları bilmek önemli ama insan alışmayınca bunlara inanmakta güçlük çekiyor ama ısrarla kendimize telkinler, olumlamalar yapmak ve pes etmemek, içimizdeki çocuğa annelik etmek boynumuzun borcu.. insan kendini ya yargılar ya da sever. yargı ve sevgi aynı anda olmuyor, ne zaman canım sıkılsa kendimi yargılarken buluyorum kendimi ve hemen yargılamaya son verip "kendimi olduğum gibi seviyorum, kabul ediyorum ve onaylıyorum " diyorum. böyle böyle kendimi sevmeyi öğreneceğim herhalde, galiba, sanırsam...
devamını gör...
68.
sevmesi en zor kişiyi sevmek. her şeyi seversin herkesi seversin ama kendini sevmen çok zaman alır. çünkü kendi kusurlarını insanların kusurlarından daha çok bulursun. her zaman en küçük kusurun bile başkalarınınkinden büyük gelir. ki kendini başkalarıyla kıyaslamaya başlamaktır bu ve bu da kendini sevmeye başlı başına engeldir. aynaya bakıp “evet ben kusurluyum ve bir sürü hatam yaptığım salak şeyler var ama ben böyle iyiyim ve mutluyum” dediğin zaman olan şey.
devamını gör...
69.
huzura ermenin en güzel yoludur. kendinden memnunsan , herkes de bir süre sonra senden memnun olacaktır. çünkü kendini seven birisi , kedini en iyi şekilde yetiştirir , kimseye bağlı ya da bağımlı olmaz. kendi hayatını yaşar ve çevresindeki kişilerle uyum içinde olur.
devamını gör...
70.
nietzsche diyor ki ;" inasının kendine dayanabilmesi ve boşluğa düşmemesi için kendini gerçekten sevmesi gerekir" . bu böyledir. herşey insanın kedini sevmesiyle başlar.çünkü içinde olmayan bişeyi başkasına veremez insan. çünkü boşluğa düşmemek için kendine tutunabilmelidir en çok.
devamını gör...
71.
narsizmin başlangıcıdır. her insan, muhakkak hem kendisini hem de başkalarını sever, över ve övülmeyi ister. lakin bu sevme ve beğenilme olayı ileri düzeyde ve kişiliğe direkt yansıyorsa orada sorun var demektir. hoş geldin narsizm.
devamını gör...
72.
varlığını idame ettirmen için, en temel gerekçe. kendini anlaman daima sürecektir. bu süreçte kendini sevmen moral açısından sana yardımcı olacaktır. ben kendimi 3n çok gülerken seviyorum. acayip haz veriyor. kendini sevmek belki de bu dünyadaki en güzel ve en açıklanabilir his. bundan normali olamazdı.
devamını gör...
73.
o kadar güzel bir şey ki... başkalarının sana değer vermesini bekleme, sen kendine yetersin. tabi bunun da fazlası zarar
devamını gör...
74.
aga ben kendime aşığım, abartısız diyerek katıldığım; gerçekleştirdiğim eylem.
devamını gör...
75.
altı yaşından beri kilo alıyorum her yıl. öncelikle en yakınlarım daha sonrasında çevrem, akranlarım ve toplumun geri kalanı tarafından sürekli dışlandım, alay edildim, kendilerinin bile uygulamadığı öğütleri dinlemek zorunda kaldım, diyetisyen kapılarında sürünen küçücük bir çocukken bana yasak edilen besinlerin akranlarımın önüne nasıl dizildiğini seyrettim.
iriydim, yaşıtlarıma göre o zamanlar uzundum. vücudum büyük görünüyor diye yaşıma uygun muamele göremedim. dokuz yaşındaysam on dört yaşında gibi davrandılar, on dört isem yirmi gibi davrandılar. eğitimli eğitimsiz, kötü niyetli iyi niyetli fark etmeksizin yıllarca insanların böyle davranışlarına maruz kaldım.
çocuk gibi hissedemedim. ergen oldum ergen gibi hissedemedim. liseye geçtiğim ilk yıl saçımı topuz yaptım hiç açmadım. sevmediğim, uğraşmak istemediğim ya da sadece sıcaktan dolayı açmadım zannediyordum bu yaşıma kadar ama öyle değilmiş. o yıl kapatmışım kendimi dünyaya. ınsanların dünyaya kendilerini kapatmaları için illa on saat yataktan çıkmamalarına, yemek yememelerine veya bileklerini kesmelerine lüzum yokmuş. bir saç bile ne kadar şey anlatabiliyormuş.
kiloluyum diye kendimi teyze gibi hissettim yıllarca.
kendimi beğenmezdim, beğenmediğim için sevmezdim de. kendime özen göstermezdim. hep eksik ve yetersiz bulurdum kendimi.
gel zaman git zaman hayatıma sosyal medya girdi.
hoşuma giden, paylaşımlarını iyileştirici bulduğum sayfaları ya da kişileri takibe aldım. uzun yazılarını, hoş videolarını izledim. alttaki yorumları okurdum hep yalnız olmadığımı görmek için. kimisi benim gibi kilosundan bahsederdi kimi zayıflığından kimi kısa boyundan kimi burnundan kimi bilmem neresinden...
meğer ne kadar çok insan kendinden memnun değilmiş. benim "ooff çok güzel yaa." dediğim insan bile burnu eğri diye şikayet edebiliyormuş.
bir sayfayı takip edip iki göndersini okuyunca birden aydınlanmadım tabii. zaman geçti üzerinden, belki bir yıl belki bir buçuk. başka sayfalar başka insanlar tanıdım. tanıdıkça penceremi git gide araladım.
ışıksız odam gün geçtikçe araladığım pencerem sayesinde güneş ışığıyla doldu. zaten çok efkarlı çok melankolik bir yapım da fazla olmayınca neşem daha da arttı. neşem arttıkça enerjim de arttı. kendimi her şeyimle kabullenmeyi ve sevmeyi öğrendim. dün kendim hakkında farkına vardığım şeyleri sıraladım hatta. güzel bir tanım oldu.
o çekingen, kendimi bir türlü sevemeyen, kabullenemeyen yanımı git gide susturuyorum.
aynaya baktığım zaman istediğim kadar kilolu veya zayıf olayım kendimi iyi hissediyorum. çok güzelim.
saçlarım kısa da olsa uzun da olsa bana çok yakışıyor. hafif dalgalı ve bazı yerleri lüle. saçlarım bile hayat dolu ayol. * yüzüm orantılı. bedenim de orantılı aslında. napıyım şimdi yağlıysa. bu halini de seviyorum artık. giydiğim kıyafetleri artık daha çok yakıştırıyorum.
hala bazen kendimi kötü yönde eleştiren iç sesim konuşuyor sinsi sinsi. hala bana kötü kötü şeyler fısıldıyor. bir kaç dakika duruluyorum sonra eski ritmime geri dönüyorum. "sıkıldım senden sus artık hadi işim var benim byyyyy." der gibi kaldığım yerden devam ettiğimi görmek mutlu hissettiriyor. kendimle gurur duyuyorum.
bu sürecin sonunda bedenim hakkında yerli yersiz yorumlar yapan, alay eden, kendimi kötü hissetmem için adeta çabalayan insanlara bu ruh halimle ve bu yaşımda tekrar baktım,inceledim. iç huzurlarının olmadığını fark ettim. ne kendilerini seviyorlar ne de başka bir canlıyı. her noktada bir kusur arama derdindeler. bu çok yorucu bir hayat olsa gerek diye düşünüyorum artık onlar için.
küçücüktüm herkes gibi kim ne derse ona inanırdım. hala çok büyük sayılmam ama dokuz yaşında da değilim. boş yere senelerce kendimi kapatıp kendimden nefret edecek hale gelmişim. hayat bir kabullenmeden ibaretmiş.
yeri gelince savaşılan, mücadele edilen yeri gelince de şefkatli kollara sarılmak istenen.
kilo benim için sağlık problemi. bunun için çabalıyorum. çabalarken kendime küfretmeyi değil düştüğüm yerde kendime elimi uzatmayı deniyorum.
kimsenin iltifatına, gaz vermesine, öğüt vermesine ihtiyaç duymuyorum artık. birilerinin standartlarına uymadan yaşamak öyle güzel ki.
bu yaz kolsuz giysiler giydim mesela. kollarım kalın diye utanırdım. ınsanlar bana bakacak diye tedirgin olurdum. baksa ne olacak sanki domates falan mı atacaklar yüzüme? korkulara hapis olmak böyle bir şey işte. giydim, gezdim. çok yakıştı doğrusu. ha bakanlar olmadı değil. noldu baktılar da? ne eksildi benden? özgürce yanlarından geçip gittim onlar da otuz saniye sonra unuttular beni.
kendimi sevmeyi öğrenemeseydim ışıksız odamın bir köşesinde hala birinin beni kurtarmasını bekliyor olurdum.
iriydim, yaşıtlarıma göre o zamanlar uzundum. vücudum büyük görünüyor diye yaşıma uygun muamele göremedim. dokuz yaşındaysam on dört yaşında gibi davrandılar, on dört isem yirmi gibi davrandılar. eğitimli eğitimsiz, kötü niyetli iyi niyetli fark etmeksizin yıllarca insanların böyle davranışlarına maruz kaldım.
çocuk gibi hissedemedim. ergen oldum ergen gibi hissedemedim. liseye geçtiğim ilk yıl saçımı topuz yaptım hiç açmadım. sevmediğim, uğraşmak istemediğim ya da sadece sıcaktan dolayı açmadım zannediyordum bu yaşıma kadar ama öyle değilmiş. o yıl kapatmışım kendimi dünyaya. ınsanların dünyaya kendilerini kapatmaları için illa on saat yataktan çıkmamalarına, yemek yememelerine veya bileklerini kesmelerine lüzum yokmuş. bir saç bile ne kadar şey anlatabiliyormuş.
kiloluyum diye kendimi teyze gibi hissettim yıllarca.
kendimi beğenmezdim, beğenmediğim için sevmezdim de. kendime özen göstermezdim. hep eksik ve yetersiz bulurdum kendimi.
gel zaman git zaman hayatıma sosyal medya girdi.
hoşuma giden, paylaşımlarını iyileştirici bulduğum sayfaları ya da kişileri takibe aldım. uzun yazılarını, hoş videolarını izledim. alttaki yorumları okurdum hep yalnız olmadığımı görmek için. kimisi benim gibi kilosundan bahsederdi kimi zayıflığından kimi kısa boyundan kimi burnundan kimi bilmem neresinden...
meğer ne kadar çok insan kendinden memnun değilmiş. benim "ooff çok güzel yaa." dediğim insan bile burnu eğri diye şikayet edebiliyormuş.
bir sayfayı takip edip iki göndersini okuyunca birden aydınlanmadım tabii. zaman geçti üzerinden, belki bir yıl belki bir buçuk. başka sayfalar başka insanlar tanıdım. tanıdıkça penceremi git gide araladım.
ışıksız odam gün geçtikçe araladığım pencerem sayesinde güneş ışığıyla doldu. zaten çok efkarlı çok melankolik bir yapım da fazla olmayınca neşem daha da arttı. neşem arttıkça enerjim de arttı. kendimi her şeyimle kabullenmeyi ve sevmeyi öğrendim. dün kendim hakkında farkına vardığım şeyleri sıraladım hatta. güzel bir tanım oldu.
o çekingen, kendimi bir türlü sevemeyen, kabullenemeyen yanımı git gide susturuyorum.
aynaya baktığım zaman istediğim kadar kilolu veya zayıf olayım kendimi iyi hissediyorum. çok güzelim.
saçlarım kısa da olsa uzun da olsa bana çok yakışıyor. hafif dalgalı ve bazı yerleri lüle. saçlarım bile hayat dolu ayol. * yüzüm orantılı. bedenim de orantılı aslında. napıyım şimdi yağlıysa. bu halini de seviyorum artık. giydiğim kıyafetleri artık daha çok yakıştırıyorum.
hala bazen kendimi kötü yönde eleştiren iç sesim konuşuyor sinsi sinsi. hala bana kötü kötü şeyler fısıldıyor. bir kaç dakika duruluyorum sonra eski ritmime geri dönüyorum. "sıkıldım senden sus artık hadi işim var benim byyyyy." der gibi kaldığım yerden devam ettiğimi görmek mutlu hissettiriyor. kendimle gurur duyuyorum.
bu sürecin sonunda bedenim hakkında yerli yersiz yorumlar yapan, alay eden, kendimi kötü hissetmem için adeta çabalayan insanlara bu ruh halimle ve bu yaşımda tekrar baktım,inceledim. iç huzurlarının olmadığını fark ettim. ne kendilerini seviyorlar ne de başka bir canlıyı. her noktada bir kusur arama derdindeler. bu çok yorucu bir hayat olsa gerek diye düşünüyorum artık onlar için.
küçücüktüm herkes gibi kim ne derse ona inanırdım. hala çok büyük sayılmam ama dokuz yaşında da değilim. boş yere senelerce kendimi kapatıp kendimden nefret edecek hale gelmişim. hayat bir kabullenmeden ibaretmiş.
yeri gelince savaşılan, mücadele edilen yeri gelince de şefkatli kollara sarılmak istenen.
kilo benim için sağlık problemi. bunun için çabalıyorum. çabalarken kendime küfretmeyi değil düştüğüm yerde kendime elimi uzatmayı deniyorum.
kimsenin iltifatına, gaz vermesine, öğüt vermesine ihtiyaç duymuyorum artık. birilerinin standartlarına uymadan yaşamak öyle güzel ki.
bu yaz kolsuz giysiler giydim mesela. kollarım kalın diye utanırdım. ınsanlar bana bakacak diye tedirgin olurdum. baksa ne olacak sanki domates falan mı atacaklar yüzüme? korkulara hapis olmak böyle bir şey işte. giydim, gezdim. çok yakıştı doğrusu. ha bakanlar olmadı değil. noldu baktılar da? ne eksildi benden? özgürce yanlarından geçip gittim onlar da otuz saniye sonra unuttular beni.
kendimi sevmeyi öğrenemeseydim ışıksız odamın bir köşesinde hala birinin beni kurtarmasını bekliyor olurdum.
devamını gör...
76.
"ben" adamdır ;))
devamını gör...
77.
başkaları sevilecek gibi değil. kendimi sevmekle meşgulüm haliyle .
devamını gör...
78.
kendini sevmek gibi saçmalıkları bırakın. kendin sana kökten tümüyle bağlıdır. kendini sevmek için kendini içinde ötekileştirip kendin olmayıp ortaya karikatürize şizofrenik bir karakter çıkarmak gerekir. kendini sevdiğini iddia edenler kendinden en çok nefret edip benliğinden soyutlanmış insanlardır. en çok kendisine yabancı, kendisinden habersiz bir kişi bu eylemi yapıp, karanlık içinde kalabilir. insan kendi gölgesini vurabilir mi?
devamını gör...
79.
canım kendim. varlığım varlığıma armağan olsun. *
devamını gör...
80.
her şeyin başlangıcıdır. insan önce kendini sevebilmeli. sonra başkalarını da sevmeye başlarsınız.
devamını gör...