dört bir yandan etrafımızı sarmış olan sorundur. devlet politikasını geçtim. baştan yanlış zaten. ama gel gör ki akademik hayatta da mültecilerin ülkeyi sarmasından ziyade türkiye'de yaşadığı sorunlar, dışlanması vb konularda çalışmalar yapılmaya ağırlık veriliyor. aman türkiye'deki mülteciler zorbalığa uğruyormuş da vay efendim çok dışlanıyorlarmış. tabii dışlanırlar. çünkü sen bir eve gelmişsin ve ev sahibinin yaşam alanını, yaşamdan aldığı keyfi, güvenliği vs kısıtlamışsın. hal böyle olunca ev sahibi de bundan dibine kadar rahatsız olur. tabii tüm herkesi aynı kefeye koymayalım ancak kitlesel bir sorun olduğu için ayşe, mehmet filan diye ayırmanın da ne efektif bir tarafı var ne de mantıklı bir tarafı...

devlet politikası olarak baştan aşağı dizayn edilmeli ve 2010'dan beri ülkenin içinden geçmiş afganından pakisine, suriyelisinden ıraklısına hepsi ya çok çetin sınavlara tabii tutulmalı ya da sorgusuz sualsiz gönderilmeli. mümkünse mülteci haklarını savunma konusunda totolarını yırtan ab ülkelerine kargolanmalılar.
devamını gör...
heyt! onlar mülteci değil, seniğ din gardaşlarığ! mültecilere kızıyorsan, onları beğenmiyorsan o senin suçun. evet..

eyle değil mi tayyip baba? mültecilere biz tampon bölge olmayalım da, a.b'nin huzuru mu kaçsın?
devamını gör...
ülkede var 13 milyon mülteci
20 kişi 1 evde kalsa 650000 ev yapar. (kira fiyatları)
hergün 100 kişiden 5 i hastaneye gitse 650000 hasta yapar (randevu bulamıyorum diye ağlıyorsunuz)
100 kişiden 30 u çalışsa 3,9 milyon işçi yapar (senin vatandaşın işsiz kalıyor)
daha suç istatiklerine girmiyorum.
her 1000 tanesinden 5 i tecavüz veya tacizde bulunsa 65000 vatandaşın mağdur.
bunun hırsızlığı ve şiddet suçları var, uyuşturucu suçları var, silah satışı var.

bu sayılara rağmen onlar bizim din kardeşimiz hebele hübele diyenin; allahını ayrı, dinini ayrı, kendini ayrı kanırtırlar.
bu insan bile sayılmayan parazitler derhal defolup gitmeli. ülkemizde yaşamadıkları sürece nerede geberdikleri benim umrumda değil.
isterlerse ana rahmindeki doğmamış bebeğe kadar sürüne sürüne ölsünler banane.

tek bildiğim biraz daha gitmezlerse ülke dönüşü olmayan bir yola girecek ve çok kan akacak.
devamını gör...
mülteci değil göçmen.
devamını gör...
bitleri biraz kanlandığında,* sayıca çoğalmaya başladıklarında,* zorbalıkla elde ettikleri kazanımlara taviz verilip tolerans gösterildiğinde gerçek yüzlerini hiç saklamadan göstermeye başlayanlar tüm mülteciler olmuyor. esas sorun yaratanlar dağdan gelip bağdakini kovmaya çalışan islamcılar. bir de inançları ne olursa olsun kara derililer.

şöyle davranmaları batılı pek çok insanı ürkütüyor ve kaygılandırıyor, ama bir o kadar da uykudan uyandırıyor:

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel

yer mi merseyside çocuğu:

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel

ingiltere ve diğer britanya ülkeleri, müslüman göçmen ve sığınmacılara en çok tolerans gösterenlerin ilk sıralarında yer alıyordu. önümüzdeki yıllarda, yüksek ihtimalle tavırlarını değiştireceklerdir. kim bilir belki de gazze tarifesi uygularlar.
devamını gör...
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...
faşist başlığı mülteciler sorun değil zenginliktir.
devamını gör...

orta doğu'daki güncel krizi "yaşadığımız en kötülerden biri" olarak nitelendiren frick diğer yandan wfp'nin de şu an mali açıdan, 60 yılı aşan tarihinde an hiç olmadığı kadar güçsüz durumda bulunduğunu aktardı. frick, "sahip olduğumuz fonlar 2019 seviyesinde kalırken yardıma muhtaç insan sayısı dünya genelinde yaklaşık 135 milyondan 300 milyonun üstüne çıkarak patlama yaptı" dedi.

***

wfp almanya direktörü, israil ile çatışmaların yoğunlaşmasından önce de lübnan'daki durumun iyi olmadığını ifade ederek ülkede yaşayan 6,8 milyon insandan 1,5 milyonunun suriyeli sığınmacılar olduğunu hatırlattı. "temel gıda ürünlerinin fiyatları 2019'dan bu yana yüzde 5 bin arttı. her dört lübnanlıdan biri açlık çekiyor" diyen frick, bölgede istikrar sağlanamaması halinde "göç hareketinin lübnan ve suriye sınırlarının ötesine" yönelebileceğini belirtti.

martin frick, gazze şeridi'ndeki durumun ise lübnan'a göre daha da kötü olduğunu ve bu bölgede iki milyondan fazla kişinin insani yardıma muhtaç, yaklaşık 500 bin kişinin de açlık nedeniyle ölüm tehlikesi altında olduğunu vurguladı. gazze'de yaşayan bazı insanların bir yıldır devam eden savaşta on kez bulunduğu yeri terk etmek zorunda kaldığını aktaran frick, wfp'nin gazze şeridi'ne yardımlarını sadece iki sınır kapısından ulaştırabildiğini bildirdi.


dw türkçe

bm dünya gıda programına göre 2015'teki büyük göç dalgasının benzeri yaşanabilirmiş ama on yılda çok şey değişti. göçmeyi planlayanların profilinde ve zihinlerinde geçmiştekilere kıyasla pek fark yok ama avrupa on yıl önceki avrupa değil. türkiye de öyle. ege ve trakya güzergahlarını deneyecek olanları büyük sürprizler bekliyor artık.

gıda programı fonlarının beş yıl önceki seviyede olması da ilginç. batılı ülkeler geri kalmış ülkelerin aç insanlarıyla eskisi kadar ilgilenmiyor demek ki. belki de boşuna para saçmaktan bıkmışlardır.
devamını gör...
mülteci sorunu?
mülteci başka birşey, işgal çok başka bir şeydir. ülkemizin mülteci sorunu, dünyanın çeşitli kıtalarından gelen(getirilen) ne idüğü belirsiz yaratıklar sebebi ile artık işgal sorununa dönüşmüştür.
bekâ sorunu mu arıyorsunuz?
tam ortasındasınız!!!(sonunda)
devamını gör...
akp'nin başımıza açtığı en büyük sorun olup abd'nin bop'unu da unutmayalım. bu mülteciler öyle bir ürüyor ki tehlike çok büyük. mülteciler dışarı!..
devamını gör...
mülteci sorunu göremiyor. onlar bizim suriyeli kardeşlerimiz. 10-15 yıl sonra özerklik anadilde eğitim hakkıda isterler.
hatta ayrı bir parti kurup dem ve hüdaparla mecliste azınlık grubu oluşturabilirler. suriyelilerin-demin ve huda parın toplam oyu yüzde kaç acaba?
*
(bkz: tarihin en büyük kazığı)
devamını gör...
hususen ingiltere'de bariz olan sorun. cozun lan. evet.
devamını gör...
habire gözümün önüne aynı liderin kasılarak konuşması geliyor: 'ben' diyordu 'büyük ortadoğu projesinin eşbaşkanıyım'.

'haftalar içinde şam emevi camiinde namaz kılabileceğimiz kanaatimndeyim'

'bunların hayal gücü yeter mi? yetemeeez..'
devamını gör...
yanında başka sorunları da getiriyor. özellikle de kendi koyduğu kurallara, yazdığı yasalara, benimsediği geleneklere katı şekilde uyma zorunluluğu hisseden batılı gelişmiş ülkelere.

sıkıntı tam olarak yukarıdaki cümlenin içinde. "kendi koyduğun kurallara uymak." batı ülkelerinin sadece mülteci, göçmen, sığınmacı konusunda değil, başka alanlarda da elini kolunu bağlayan bir hede haline geldi "hukuk". avrupa ve kuzey amerika'da çok sayıda politikacının, sivil ve askeri bürokratın, iş insanlarının "yav şu hukukun anuğa goyayım, eskiden hukuk mu vardı?" diye düşündüğüne eminim.

adam afganistan'dan ya da başka bir ülkeden kalkıp sana geliyor ve sen onun sığınma başvurusunu reddediyorsun ama o da ne? senin ülken karşı tarafı tanımıyor ya da tanısa da ülkeyi ve yönetimi sorunlu görüyor ve reddettiği kişiyi, yasalarına ve uluslararası bazı sözleşmelere uygun olmadığı için oraya yollayamıyor. "birader biz seni burada istemiyoruz ama ülken de kusura bakma şöyle böyle biraz, sen sosyal yardımını al ve suça falan karışma" diyor üstü kapalı. "sen aslında varsın ama yoksun."

mesela isveç, ülkesine ayak basan ve yıllardır geri yollayamadığı ıraklıları yeni deport etmeye başladı. 17 yıldır isveç'te bulunan ıraklıları bile yollayabilmelerinin nedeni ırak'ın artık bu insanları almayı kabul etmesi. daha düne kadar kendi rızası olmayan ıraklıların başka ülkelerce ırak'a geri gönderilmesini kabul etmedikleri için ab üyesi enayi ülkeler bu kişileri geri gönderemiyormuş.

gelen kişiyi ülkesine geri gönderememe problemi başka bir yöntemi ortaya çıkardı: üçüncü bir ülkeyle anlaşıp istenmeyenleri oraya postalamak. ingiltere ruanda ile anlaştı. italya arnavutluk ile anlaştı ve orada güvenlikli kamplar oluşturdu. gerçi yollamak istediği kişileri henüz gönderemiyor, zira italyan yargısı buna engel olmaya devam ediyor. isveç de uganda ile anlaşmış.

bir de almanya var tabi. en çok göçmene ev sahipliği yapan ve avrupa'nın lokomotifi olan ülke.


alman gazeteci: "alman hükümeti göç konusundaki işbirliğini geliştirmek istiyor, özellikle suç işlemiş olan suriyelileri iade etmek için. göç konusunda ab'ye nasıl destek olabilirsiniz?"

erdoğan: "suriye'den gelen mültecilere kapımıza hep açıktır."


videolu

asıl hedefi ab ülkelerine gitmek olan afrikalı, asyalı, orta doğulu olası/potansiyel göçmenlerin türkiye'ye özendirilmesi, türkiye'nin bu insanlar için müthiş bir cazibe merkezi haline getirilmesi ne kadar minnoş öyle değil mi? türkiye: şeklen avrupalı görünüyor ama kendini evinde gibi hissediyorsun.


tıpta uzmanlık sınavı sonucuna göre asistan hekim olarak atanmak üzere tercih yapacak olanların önüne konulan kontenjan listesi.
türk kontenjanı düşük belirlenirken yabancılar için kontenjanlar daha fazla...
..
bu ülkede türk olmak suç hale geldi...
...
o nedenle biraz az dövün sağlıkçıları da bırakıp gitmesinler bu güzel ülkeyi.
yakında ucuz hekim kadrosundan uzman olarak işe alınacaklar. aynı inşaatları yapan ucuz işçi bulmuş gibi sevinecek hastaneler.
ama
uzmanlık oturduğun yerden reçete yazdırmaya benzemez.
sonuçta 4 dakika nefes alamazsan ölüyorsun,
3 dakikada bitkisel hayata giriyorsun.
kızmayın.
gerçekleri yazıyoruz.
3-5 sene sonra hatırlamayalım bu tweeti de biz yanlış düşünmüş olalım.


link

mülteci sorunu, iklim krizi, savaşlar, teknolojideki fırtınavari gelişmeler... batılı ülkeleri hukuki konularda dönüşüme uğratacak. pek iyi bir haber değil tabi bu.
devamını gör...
mülteciler artık bir sorun değil, onlar kanayan bir yaradır. kabul edelim ülkemiz göz göre göre işgal ediliyor. ciddi bir beka sorunu ile karşı karşıyayız ve bu problem gün geçtikçe büyüyor.

toplumumuz inanılmaz ciddi şekilde hasar aldı. ırkçı bir insan değilim ve ırkçılığı zerre desteklemem fakat orantısız nüfus artışı ve kontrolsüz nüfus toplama çalışmaları halkın güvenliğini, birliğini, dirliğini ciddi seviyede bozdu.kendi ülkemde sokakta yürürken rahatsız oluyorum. bizden çok, ülkeyi sahiplenmiş durumdalar ve buradan gitmeyeceklerini açık açık ifade etmeye başladılar. mesela bu çok riskli bir durumdur. ülkelerinde savaş bitmesine rağmen geri dönmeyen başı boş bir güruh var ortada. avrupa'nın sınırlarından içeriye girmesinden korktuğu milyarca insan, bizim topraklarımızda cirit atıyor. fikrinden bile inanılmaz rahatsız oluyorum.

ülkeye seri katil mi geldi? tecavüzcü mü geldi ? uyuşturucu baronları mı geldi? belli değil. kimseye kontrol, kimlik analizi vs yapmadan, önüne gelen insanı ülkeye aldılar. belki tüm potansiyel suçlular göçmen statüsü arasında ülkemize giriş yaptı ( buraya kaçtı) ve bizimle yaşıyorlar. hangisinin siciline hakimiz? düşündükçe delirtecek detaylar beliriyor aklımda. akp hukuki ve siyasi anlamda çok büyük açmazlar yarattı ve inanılmaz büyük açıklar verdi. sınır güvenliğimizi ve ülkenin standartlarını zedeledi. bu insanlar artık ülkelerine nasıl geri yollanacak bilmiyorum çünkü hiç biri gitmek istemiyor. sahip olduğumuz bağımsızlığın tehlikede olduğu kanaatindeyim. acilen sınır güvenliği adına, bu insanlar ülkelerine geri gönderilmeli. misafirliğin kısa olanı makbüldür.
devamını gör...
ilk olarak üç harfli sorunu çözülmeden geçilebilecek bir aşama değil.ilk zorlu etabı aştıktan sonraki süreçte ise masada akılcı bir asimilasyon yada kademeli planlı bir gönderim veya azaltım gibi seçenekler olmalı.
devamını gör...
"avrupa göçe kapılarını kapatıyor... türkiye'yi bekleyen tehlike", 11 aralık 2022


günümüzde göç nedir?

fransız istihbaratçı çok önemli saptamalarda bulunuyor: göç, sadece insanların başka topraklara yerleşmesi değildir, onlarla birlikte dış sorunlar, dünyadaki tüm çatışmalar da ülkeye ithal edilmiş oluyor. başka halkların sorunu olması gereken konular ister istemez yerli halkı da içine çekiyor. göçmenlik insanların teker teker adres değiştirmesi değildir, bir ülke içinde yeni insan grupları ortaya çıkması ya da zaten oluşmuş olan grupların güçlenmesidir.

göç belli bir nüfusun bir kereliğine bir ülkeye yerleşmesiyle bitmiyor. gelenler başkalarının öncüsü oluyor, aile birleşimlerinden köy birleşimlerine ve bazı bölgelerin toptan yer değiştirmesine kadar varıyor. kontrol edilmeyen göçmenliğin bir kartopu gibi büyüyerek koca ülkeleri altında bırakan bir çığa dönüşmesi her zaman mümkündür. (çşvdk: lübnan, ürdün, türkiye)

fransız istihbaratçı konuşmasında sadece fransa’yı anlatmış olmuyor. diyor ki, “fransa’ya göç akını fransız toplumunu üçüncü dünyaya benzetti, kilit alanlarda eğitimde, üretkenlikte, kamu hizmetlerinde, güvenlikte hatta nezakette sürekli bir gerilemeye yol açtı. elbette kötü giden her şeyde suçlu olarak göçü görmek yanlıştır ama onun payının da yeteri kadar hesaba katılmadığını bilmek gerekir”.

aynı zamanda bir diplomat ve yazar olan dgse eski başkanı konuşmasında liberal iktisatçı ve düşünür milton friedman’ın “bireylerin serbest dolaşımı ile sosyal devletin bağdaşmayacağı” yolundaki sözünü anımsatıyor. günümüz dünyasında katkı payı ödenmeden sunulan ve herkese açık olan sosyal hizmetlerin göçmenleri bir mıknatıs gibi kendine çekmesinin normal olduğunu belirtiyor.

göç ne gibi riskler taşıyor?

brochand’ın konuşmasında ilginç bir bölüm şöyle:

“dünya gerçekliği ne hoştur, ne de neşe dolu, ona lanet etmek de intihar demektir çünkü öfkeniz bumerang gibi gelir sizi vurur hem de 5 misliyle. ve eylemde günahların en kötüsü kendi arzularını gerçek sanmaktır. gelmekte olan kötülük kesin olmasa da onu engellemek için öngörü sahibi olmak gerekir. “mülti” özelliği taşıyan toplumlar parçalanmaya mahkûmdur. biz bir arada yaşamak istemeyen insanları birlikte tutmak açısından kendimizi lübnanlılardan veya yugoslavlardan daha kurnaz görmemeliyiz. insan grupları arasındaki ilişkide hiç kimse bir başkasına hediye vermez ve akıl verenler the new york times gazetesi ya da sos akdeniz yardım kuruluşu da olsalar bedel ödeyecek olanlar onlar değildir ve kendi yaşamsal çıkarlarımızı ancak biz koruyabiliriz, kimse bunu bizim yerimize yapmaz.”

brochand göçmenliğin fransa’da kapanmış soruları tekrar deştiğini anımsatıyor. laiklik sorunu 1905’te, sömürgecilik 1962’de ve ırkçılık da 1945’te çözülmüşken göçle birlikte eski tartışmaların yeniden canlandırıldığını söylüyor. dgse eski başkanı “geçmişi tartışalım” önerisiyle ortaya atılanların önce geçmişin gerçekten geçip geçmediği konusuna açıklık getirmelerini istiyor. geçmiş mi tartışılıyor, yoksa bugün mü? masum bir ahlaki tartışma olarak geçmişi gündeme getirip gerçekte yeni bir kapışma hazırlamak hiç de masum değildir ve bunun anlaşılmadığını sananlar da yanılmaktadır. kendini çok güçlü, asker ümmet ve ilahi olarak haklı sanan müslüman halkların son yüzyıllarda yaşadıkları yenilgileri ve geri kalmışlığı hazmedemedikleri bir sır değildir. küreselleşmenin doğurduğu bazı fırsatlar bu sönmüş yanardağı uyandırmış ve oluşan patlamada cihatçılık, selefilik, islamcılık, yeniden kültürel islamlaşma gibi akımlar ortaya çıkmıştır. sorun kültürel azınlık haklarının çok ötesinde her çeşit çatışma tohumlarını kendi içinde taşımaktadır.

çşvdk not; kan davası: #2881042

fransız istihbaratçının anlattıklarından türkiye gerçeğine dönecek olursak ülkemize milyonlarla yerleşecek olan arapların da osmanlılar hakkında türkiye’de anlatılanlara inanacaklarını ve toplum içinde ayrı topluluklar oluşturmaya girişmeyeceklerini sanmak da aşırı bir saflık olur. ancak dgse eski başkanı göçmenlerin eski din, ırk ve sömürgecilik çatışmalarını yeniden tutuşturduklarını söylemekle yetinmiyor, arap-islam kültürüne has yeni üç olguya dikkat çekiyor ki ülkemiz açısından da geçerli bir saptama bu:

arap-islam göçünün üç yeni özelliği

“-birincisi başka bir zamana ait uyumsuz, gelinen ülkeden kaynaklanan ve bizim yaşam biçimimize zıt topluluksal geleneklerin içimize girmesidir. kan bağlarının önceliği, sadece babaya dayanan akrabalık, kadınların kontrolü, cinsiyetin sosyal denetimi, dışa kapalı akraba evlilikleri, şeref kodu ve buna ek olarak bireysel adalet, dişe diş göze göz yasası, suçu ve suçluyu gizleme sessizliği, özgüven ve öz sevginin aşırı büyümesi, özeleştiriye uyumsuzluk… tabii çok eşliliği, kadın sünnetini, hatta büyücülüğü de unutmamak gerek.

“-hiç duyulmamış başka bir ayrışma: yeni gelenlerin kökenlerine adanmış milliyetçiliği, geldiği ülkenin hukuksal ve manevi vatandaşlığına bağlılık ve efsaneleştirilmedir… yeni aldığı pasaport ile bağlılık duyulan eski ülke arasında farklılığın yarattığı tüm tahribat da cabasıdır.

“-son olarak, pasta üstünde kiraz, başka yerden gelen toplulukların sadece fransa ile anlaşmazlığa düşmemeleri aynı zamanda kendi aralarında da çekişme olmasıdır. mağribî/siyah afrikalı, cezayirli/faslı, türk/kürt ve ermeni çatışmaları, afgan, çeçen, sudanlı, eritreli, somalili, pakistanlı her biri kendi yönünden patlamaya hazır ve hepsi çingenelerden nefret etmekte. paraşütle inmiş ve oryantal tipte korkunç bir antisemitizmi de unutmayalım.”

*** *** ***

dünyada önemli gelişmeler var. bunlardan birincisi kapitalizmin merkez ülkelerinin iklim değişikliğiyle mücadele gerekçesiyle fosil yakıt kullanımından 15-20 yıl içinde vaz geçeceklerini açıklamaları. ikinci önemli gelişme ise iklim değişikliği nedeniyle artan kuraklık olarak görülüyor. bu iki nedenin ortadoğu ve kuzey afrika’dan orta vadede çok önemli bir göç dalgası beklendiğini ortaya koyduğu apaçık belli. petrolsüz ve kurak bir ortadoğu, daha genel anlamıyla islam dünyası yok olmanın kıyısına gelmiştir. ve tüm bu gelişmeler türkiye’de sayıları şu anda 10 milyon civarında olan göçmenlerin sadece bir öncü güç olduğunu gösterir. (+++ afganistan, pakistan, hindistan, iran ve diğer güney ve g. doğu asya ülkeleri)

fransız dgse eski başkanı pierre brochand’a göre göç fransa’nın en can alıcı sorunu. peki, türkiye için göç nedir? türk göçünden 1000 yıl sonra anadolu’ya devasa bir arap göçü ve çıkacak kargaşa içinde devletin yok olması riski. durum bu kadar açık ve net olarak ortada… kuşkusuz gerçekleri oldukları gibi kabul etmesini bilenler için.



***

şu ana kadar yarattığı sorunlardan fazlasını gelecekte yaratması kesin. yaşanan ve elde edilen tecrübelerden ders çıkartan ülkelerin bu tatsızlığa daha sert müdahale edeceğini şimdiden kabul etmek lazım.
devamını gör...
-- çeviri --


bağımsız milletvekili konstantinos floros, kadınlara yönelik şiddetin endişe verici bir şekilde artmasına karşı çıktı ve türkiye cumhurbaşkanı recep tayyip erdoğan'ın göçü yunanistan ve avrupa'yı istikrarsızlaştırmak için stratejik bir araç olarak kullandığı uyarısında bulundu.

atina'nın sintagma meydanı'ndaki yeni yıl kutlamaları sırasında yasadışı göçmenlerin kadınlara yönelik şiddet eylemleri yunanları şoke etti. bu olaya tepki gösteren milletvekili konstantinos floros, yunanistan'ın “kadınlara yönelik şiddet olaylarında endişe verici bir eğilime tanık olduğunu” vurguladı.

“kadın haklarına ve güvenliğine saygı toplumumuzda tartışılamaz ve bu tür suçlara müsamaha gösterilemez” dedi.

floros, yunanistan'da kadınların güvenliğinin azalmasını “bazı toplumların kadın özgürlüğü ve onuru konusunda aynı değerleri paylaşmaması nedeniyle kültürel farklılıklara” bağlıyor ve bu nedenle “suç istatistiklerinin her zaman objektif bir şekilde incelenmesi gerektiğini” belirtiyor.

“olaylardaki bu rahatsız edici artış, yeni gelenleri etkili bir şekilde tarama ve entegre etme kabiliyetimizi zayıflatan yasadışı göçün zorluklarıyla daha da kötüleşiyor” diyen larissa milletvekili sözlerini şöyle sürdürdü: ”bu sorunlar, yunanistan'da yaşayan herkesin toplumsal standartlarımıza saygı duymasını ve uymasını sağlamak için daha sıkı göç kontrollerine ve sağlam politikalara duyulan acil ihtiyacı vurgulamaktadır.”

larissa milletvekili ayrıca, yunanistan'a kontrolsüz yasadışı göçmen akınının ulusal güvenlik konusunda ciddi endişelere yol açtığı, zira bu kişilerin çoğunlukla türkiye cumhurbaşkanı recep tayyip erdoğan'ın saldırgan politikalarıyla uyumlu islami radikalleşme geçmişine sahip bölgelerden geldiği uyarısında bulundu.

“erdoğan göçü yunanistan ve avrupa'yı istikrarsızlaştırmak için defalarca stratejik bir araç olarak kullandı. pakistan'dan ya da güçlü islamcı etkilere sahip diğer ülkelerden gelen yasadışı göçmen nüfusunun büyük varlığı, jeopolitik gündemlerini ilerletmek için istismar edilebilir. uyanık olmak ve göçü yunanistan'ın egemenliğini ve istikrarını koruyacak şekilde izlemek, kontrol etmek ve ele almak için sağlam tedbirler uygulamak çok önemlidir.”

parlamento'nun sosyal işler daimi komitesi üyesi floros, düzensiz göçün yunanistan'ın sosyal dokusu için ciddi zorluklar teşkil ettiğini söyledi.

“yunan kültürünün, değerlerinin ve demografik istikrarının korunması ulusun geleceği için elzemdir. çok farklı kültürel ve dini geçmişlerden gelen büyük bir göçmen akını, paralel toplumlar yaratma ve ulusumuzun birliğine zarar verme riski taşımaktadır,” dedi.

“ayrıca, bu tür göçler kamu hizmetleri, barınma ve istihdam üzerinde büyük bir baskı oluşturmaktadır. yunanistan vatandaşlarının menfaatlerine öncelik vermeli ve göçün kontrollü ve sürdürülebilir olmasını sağlayacak politikalar uygulamalıdır.”



greek city times

*** *** ***


@gbnews'e konuşan bae'li siyasi yorumcu, müslüman kardeşler'in birmingham'daki belediye meclis üyelerini kontrol ettiğini ve sadece müslüman ailelere sosyal konut tahsis ettiklerini, müslüman olmayanların dışlandığını doğruladı. burası, birleşik krallık vatandaşlarının 2. sınıf vatandaş haline geldiği birleşik krallık.


john ganges
devamını gör...
kendi uşaklarının parlak geleceği için vatandaşın çocuklarının geleceğini satmaktır olay. bu sorun mölteci sorunu değil, işgal sorunu.
devamını gör...
youtube.com/shorts/TpB4pl5D...
devamını gör...

bu başlığa tanım girmek için olabilirsiniz.

zaten üye iseniz giriş yapabilirsiniz.

"mülteci sorunu" ile benzer başlıklar

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim