normal sözlük yazarlarının karalama defteri
1
2
3
4
5
6
7
8
9
10
11
12
13
14
15
16
17
18
19
20
21
22
23
24
25
26
27
28
29
30
31
32
33
34
35
36
37
38
39
40
41
42
43
44
45
46
47
48
49
50
51
52
53
54
55
56
57
58
59
60
61
62
63
64
65
66
67
68
69
70
71
72
73
74
75
76
77
78
79
80
81
82
83
84
85
86
87
88
89
90
91
92
93
94
95
96
97
98
99
100
101
102
103
104
105
106
107
108
109
110
111
112
113
114
115
116
117
118
119
120
121
122
123
124
125
126
127
128
129
130
131
132
133
134
135
136
137
138
139
140
141
142
143
144
145
146
147
148
149
150
151
152
153
154
155
156
157
158
159
160
161
162
163
164
165
166
167
168
169
170
171
172
173
174
175
176
177
178
179
180
181
182
183
184
185
186
187
188
189
190
191
192
193
194
195
196
197
198
199
200
201
202
203
204
205
206
207
208
209
210
211
212
213
214
215
216
217
218
219
220
221
222
223
224
225
226
227
228
229
230
231
232
233
234
235
236
237
238
239
240
241
242
243
244
245
246
247
248
249
250
251
252
253
254
255
256
257
258
259
260
261
262
263
264
başlık "makedonyalı" tarafından 08.11.2020 16:43 tarihinde açılmıştır.
2021.
hayatımdaki en büyük hayal kırıklıklarından birini yine aynı insan yüzünden yaşadım. birine tekrar inanmış olmanın sonunda ortaya çıkan o yıkımı tekrar yaşadım. başka yazacak bir yerim yok. neden inandım derseniz inanmaya çok ihtiyacım vardı. bir buçuk sene tekrar gelmesini ve ona inanmayı bekledim. geldi. sonra tekrar gitti. aslında gideli birkaç ay oldu. kendince sebepleri vardı, saygı duymam gereken sebeplerdi. tamam dedim kabullendim. bitmeyen bir aşktan gitmeye kalktı, gidemedi. bir süre daha kaldık ne olduğumuz belli olmadan. adını koymadan yaşadık ve ertesi gün yaşadıklarımızdan yine kaçtık. aşkımız imkansızdı evet, bu yüzden gitmesi anlaşılır bir şeydi. ama birkaç saat önce bana hâlâ aşık olduğunu bildiğim o kişiye "bir başkasına aşık olmak istedin mi hiç?" diye sordum. istedim, böylesi daha acısız ve kolay olurdu dedi. gitmesini kabullendim ama bu cümlesini kabullenemedim sözlük. o gittiğinden beri şarkıda da dediği gibi "ayrılık bana aşktır artık" sözünü yaşattım içimde. ayrılığın acısını bile sevdim, ondan gelen her şeye razı oldum. ömrümün sonuna kadar da yapardım bunu. yalnız olmayı göze aldım, içimde yaşattım. onsuz devam ettim her şeye. acıyı kendime dost edindim daha kolay taşımak için. bu cümlesi ağır geldi. taşıyamıyorum. başka birine aşık olmak istemesini kaldıramıyorum. sırf daha kolay olacak diye benim aşkımı öldürmeye çalışmasını ve bu aşkı başkasında yaşatmak istemesini kaldıramıyorum. baktım öylece. sustum, diyemedim bir şey. ne denir ki. yarım saat sonrasında bir "özür dilerim" mesajı geldi. hislerin için neden özür diliyorsun ki diyemedim. bir şey yazamadım. neden benim kadar sevmedin diyemedim. bu gece çok şey diyemedim. sustum sustum, ardı ardına sigara yaktım. bir şarkıyı açıp tekrar tekrar dinledim. o uyudu, benim uykularmı kaçırıp rahatla uyudu ama ben uyuyamadım. ben bu sefer her şey farklı olur sandım, sana tutundum ama sen yine gittin diyemedim. bunları hak etmedim. ne yapacağım bilmiyorum, ne denir bilmiyorum. duruyorum öylece. neden bir insan böyle yapar sözlük. imkansız olduğunu bildiğin bir ilişkiye tekrardan başlayıp neden orada karşındakini yalnız bırakırsın. bu muydu sevgimin, aşkımın karşılığı diyemedim. sustum. diyecek onca şeyim varken gelip buraya yazdım ama ona sustum.
devamını gör...
2022.
3 yılı 17dakikalık bi telefon görüşmesi ile bir süre önce sonlandırdık. söyleyeceklerim bu kadar
devamını gör...
2023.
dünden bu güne. . .
evet dünü dünde bıraktım bu günü boşverdim. artık herkes rahat nefes alabilir. inan ki pek bir şey takmadım bu gün. sarsıldım ,parçalandım. . . ama hani derler ya küllerinden doğ! işte kırıla kırıla parçalarımı kendi elimle toplaya toplaya kendime geliyor gibiyim. yapmaya çalışacam. inan ki takmamaya çalışacam bana güvenebilirsin.*
yapacam kendime güveniyorum. bıraktım artık akışına seven sever, giden gider ve elbet bn yine kendi kendime kalacam. asla kendime haksızlık yapmak istemiyorum ve beni üzen şeylerle kafamı bulandırmak istemiyorum.
dediğim gibi başladım bile.
bu gün güzel geçti ilk meyvesini aldım bile takmamazlığın. tek başına bahçede turlama da güzelmiş. kendimi avutmak için demiyorum gayet güzeldi yani. söylenen sözlere aldırış etmedim. yarın da dışarıda kitap okumak istiyorum ve öyle amaçlıyorum bakalım neler olacak ??*
hiç yüzümü asmadım bu gün*
neyse dostlarım ben bu gün böyle hızlı hızlı bahçede turlarken meğersem dikkat çekmişim. kim bilir kaç kişi içinden geçirdi bu deli mi diye*
bu şarkı da size gelsin canlarım. benden . . .
evet dünü dünde bıraktım bu günü boşverdim. artık herkes rahat nefes alabilir. inan ki pek bir şey takmadım bu gün. sarsıldım ,parçalandım. . . ama hani derler ya küllerinden doğ! işte kırıla kırıla parçalarımı kendi elimle toplaya toplaya kendime geliyor gibiyim. yapmaya çalışacam. inan ki takmamaya çalışacam bana güvenebilirsin.*
yapacam kendime güveniyorum. bıraktım artık akışına seven sever, giden gider ve elbet bn yine kendi kendime kalacam. asla kendime haksızlık yapmak istemiyorum ve beni üzen şeylerle kafamı bulandırmak istemiyorum.
dediğim gibi başladım bile.
bu gün güzel geçti ilk meyvesini aldım bile takmamazlığın. tek başına bahçede turlama da güzelmiş. kendimi avutmak için demiyorum gayet güzeldi yani. söylenen sözlere aldırış etmedim. yarın da dışarıda kitap okumak istiyorum ve öyle amaçlıyorum bakalım neler olacak ??*
hiç yüzümü asmadım bu gün*
neyse dostlarım ben bu gün böyle hızlı hızlı bahçede turlarken meğersem dikkat çekmişim. kim bilir kaç kişi içinden geçirdi bu deli mi diye*
bu şarkı da size gelsin canlarım. benden . . .
devamını gör...
2024.
yıldızlar kadar seviyorum diyor,
o yıldızlardan daha çok lazımdı bana
~♡~
o yıldızlardan daha çok lazımdı bana
~♡~
devamını gör...
2025.
"denizlerin ağladığını göremediğimiz gibiydi benim sana olan sevgim o derece imkansız, o derece umut dolu..."
devamını gör...
2026.
2027.
bugün ofisteki takım arkadaşı işten çıktı. pek muhabbetimiz yoktu iş dışında, sigara molalarında kod konuşurduk genelde. ancak niye bilmem içime bir hüzün oturdu sabahtan beri. rahat bir insandı, espiri yapardı, arada hükümet gömerdik.
altı üstü işten çıktı iş dışında bir muhabbetmiz de yoktu ama biri öldüğünde içe gelen hissiyat bendeki.
niye şimdi çıktı işten? iş bulamadı ve bir yeni mezuna göre de epey borcu var. aklıma tek sebep geliyor. işler sıkıştıkça azarlarını arttıran lead developer. her toplantıda azarlanır olmuştu. sözleri ciddiye alınmaz yaptığı işler azımsanır olmuştu. yapıyordu iyi yahut kötü bir şeyler. tamam iyi kötü yetmez iş için farkındayım ama 23 yaşında adam da bir sürü insanın önünde azarlanmaz ki kardeşim. hani bir defa da el at ve yardımcı ol ki öğrensin o kadar zor olmamalı. burada top bana da geliyor kendime attım. sen niye bir şey yapmadın dartvader? ben ne zaman bir şey yaptım ki zaten. bir iki girişimim olsa da sindirildim.
ipin ucu bana da dokunuyor tabii.
belki üzüntü sebebim tüm işin artık bana kalmasıdır belki yalnızlaşmaktır. ucu bana dokunur elbette üzüntülerin. bencil varlıklar değil miyiz? genellemeye gerek yok bencil bir varlığım. gene de çekirdek sebep işin bana kalması demek yine dogru bir yorum olmuyor. iyi bir iş bulup gitseydi diye düşündüğümde içimdeki rahatsızlık hissi azalıyor. mantıklı varlıklarız gibi geliyor ama rahat etmediğin huzurunu kaçıran bir iş ortamı borcun da olsa kaçırıyor seni. bu da mantıklı değil mi kendi içinde? rahat edemediğin nefret ettiğin işte neden çalışasın haftada 50 saat?
işe başlıyoruz ve bir şeyler alıyoruz nasıl oluyorsa para kazanmamıza ragmen borclarımız artıyor. bu sefer işi istemesen de sevmesen de çıkamaz oluyorsun. kendinden çok fazla ödün veriyorsun. hele ailesi eşi çocuğu olanlar için bu yük daha da fazla. artık ipler değil de zincirler oluyor üstünde. kendin için ve severek çalışmak nedir unutur oluyorsun. borçları öde, katlan ve daha fazla katlan, çoluk çocuğu okut emekli ol al sana ömür bitti. ne de karamsar bir son. ama hatırlatmalı insan kendine bunu. herkesin kapılıo gidebileceği bir yol. bankalar haftada bir arayıp kredi verelim der olmuş. etraftan gelen telkinler de bu yönde olur olmuş. eski kafalılık mı bilmem param yoksa o şeyi almamalıyım anlayışı benimsedim özellikle benzer durum yaşayanları gördükçe. az olsun, noksan olsun ama dilediğimde özgür olabileyim. dilediğimde istifamı basıp gidecek ve kimseye borclu kalmadan bir süre kendimi idare ettirecek kadar birikimim olsun o olmuyorsa da maaşımdan fazla olmasın borcum.
konudan konuya atladım. sevgili iş arkadaşım x'in daha rahat edeceği ve kendini geliştirebileceği bir iş ortamı olur umarım. yolu açık olsun.
altı üstü işten çıktı iş dışında bir muhabbetmiz de yoktu ama biri öldüğünde içe gelen hissiyat bendeki.
niye şimdi çıktı işten? iş bulamadı ve bir yeni mezuna göre de epey borcu var. aklıma tek sebep geliyor. işler sıkıştıkça azarlarını arttıran lead developer. her toplantıda azarlanır olmuştu. sözleri ciddiye alınmaz yaptığı işler azımsanır olmuştu. yapıyordu iyi yahut kötü bir şeyler. tamam iyi kötü yetmez iş için farkındayım ama 23 yaşında adam da bir sürü insanın önünde azarlanmaz ki kardeşim. hani bir defa da el at ve yardımcı ol ki öğrensin o kadar zor olmamalı. burada top bana da geliyor kendime attım. sen niye bir şey yapmadın dartvader? ben ne zaman bir şey yaptım ki zaten. bir iki girişimim olsa da sindirildim.
ipin ucu bana da dokunuyor tabii.
belki üzüntü sebebim tüm işin artık bana kalmasıdır belki yalnızlaşmaktır. ucu bana dokunur elbette üzüntülerin. bencil varlıklar değil miyiz? genellemeye gerek yok bencil bir varlığım. gene de çekirdek sebep işin bana kalması demek yine dogru bir yorum olmuyor. iyi bir iş bulup gitseydi diye düşündüğümde içimdeki rahatsızlık hissi azalıyor. mantıklı varlıklarız gibi geliyor ama rahat etmediğin huzurunu kaçıran bir iş ortamı borcun da olsa kaçırıyor seni. bu da mantıklı değil mi kendi içinde? rahat edemediğin nefret ettiğin işte neden çalışasın haftada 50 saat?
işe başlıyoruz ve bir şeyler alıyoruz nasıl oluyorsa para kazanmamıza ragmen borclarımız artıyor. bu sefer işi istemesen de sevmesen de çıkamaz oluyorsun. kendinden çok fazla ödün veriyorsun. hele ailesi eşi çocuğu olanlar için bu yük daha da fazla. artık ipler değil de zincirler oluyor üstünde. kendin için ve severek çalışmak nedir unutur oluyorsun. borçları öde, katlan ve daha fazla katlan, çoluk çocuğu okut emekli ol al sana ömür bitti. ne de karamsar bir son. ama hatırlatmalı insan kendine bunu. herkesin kapılıo gidebileceği bir yol. bankalar haftada bir arayıp kredi verelim der olmuş. etraftan gelen telkinler de bu yönde olur olmuş. eski kafalılık mı bilmem param yoksa o şeyi almamalıyım anlayışı benimsedim özellikle benzer durum yaşayanları gördükçe. az olsun, noksan olsun ama dilediğimde özgür olabileyim. dilediğimde istifamı basıp gidecek ve kimseye borclu kalmadan bir süre kendimi idare ettirecek kadar birikimim olsun o olmuyorsa da maaşımdan fazla olmasın borcum.
konudan konuya atladım. sevgili iş arkadaşım x'in daha rahat edeceği ve kendini geliştirebileceği bir iş ortamı olur umarım. yolu açık olsun.
devamını gör...
2028.
..
devamını gör...
2029.
yıllardır koşarak kaçtığım birkaç düşünce vardı, şu sıralar o düşüncelerin geçmişten gelen hayaletler gibi peşimde olduğunu, ensemde olduklarını ve ellerini uzattıklarında beni tutabileceklerini bildiğimden dolayı boşu boşuna kaçmayı bıraktım bu gece.
bugün again into eyes albümünü baştan sonra tekrar dinledim, 1 hafta sonra son kez inanılmaz yoğun bi tempoyla tekrar müzik yapmak için evime kapanacağım. uykusuz geceler ve yorgun sabahlar beni bekliyor olacak, nisan gibi albüm bitecek, mayıs gibi de yayınlanacak, mayısın ilk haftasından sonra bambaşka bir yola gideceğim; mosmor bir gün batımı.
yapabileceğim en içime sinen şeyi çıkartacağım ortaya, bi mayıs akşamında kaldırıma oturmuş soluklanırken yüze vuran o ılık rüzgarı hissettirmek isteyeceğim ya da sadece ben hissedeceğim yaparken...
yeni bir yol, yepyeni.
bugün again into eyes albümünü baştan sonra tekrar dinledim, 1 hafta sonra son kez inanılmaz yoğun bi tempoyla tekrar müzik yapmak için evime kapanacağım. uykusuz geceler ve yorgun sabahlar beni bekliyor olacak, nisan gibi albüm bitecek, mayıs gibi de yayınlanacak, mayısın ilk haftasından sonra bambaşka bir yola gideceğim; mosmor bir gün batımı.
yapabileceğim en içime sinen şeyi çıkartacağım ortaya, bi mayıs akşamında kaldırıma oturmuş soluklanırken yüze vuran o ılık rüzgarı hissettirmek isteyeceğim ya da sadece ben hissedeceğim yaparken...
yeni bir yol, yepyeni.
devamını gör...
2030.
dikkatli bir insanımdır ben. işaretleri görürüm. insanlara küçük, önemsiz gibi gelen detayları fark etmekte zorlanmam. bence küçük değillerdir hatta çoğu zaman. çok mu akıllıyım, yoo, zihnim böyle çalışıyor. ben de böyleyim işte büyütülecek bir mevzu değil.
dün iki değil dört gözüm olsa dördünün de çiçeği olacak adam kapak fotoğrafını değiştirmiş yine. yapıyor öyle şeyler ara ara. bilmiyorum sebebini. sormadım da hiç. fark ettim, fark ettiğim başka anlar geldi aklıma sonra, makine başladı çalışmaya. niye başından beri hepsini kaydetmedim bir yere diye hayıflandım.
bana bunu ne düşündürüyordu peki? ne olabilirdi ki ardında arkasında? sıkılınca değiştiriyor işte. benzer çizgilere sahip, muhtemelen aynı sanatçının elinden çıkmış başka bir güzel illüstrasyon kullanıyor bir süreliğine. sonra hop yine değiştiriyor. bazen eskilerden birine dönüyor bazen yepyeni bir tane kullanası geliyor. dedim ya makine çalışıp durdu yine de; bir hikaye yazdı bana. uyutmadı beni bir süreliğine hatta. hikaye güzeldi güzel olmasına ama bana bu ilhamı veren adam daha güzeldi. asıl anlatmak istediğim de bu; mevzu benim zihnim değil. eni konu sanatçı olmam lazım öyle olması için. benim gibi insanların çok güzel hikayeler yazabilmesi için, karşılarına o çok güzel hikayelere başkahraman olabilecek potansiyeli somut verilerle taraflarına veren insanlardan beslenmeleri gerekiyor. hayal gücümüzü belirli bir yere kadar çalıştırabiliyoruz. veri işleme? gönder gelsin bebeğim.
o kapak fotoğraflarını belirli bir düzende koyuyormuş mesela profiline. hepsini bassa, bir flipbook çıkabilirmiş örneğin. çok küçük değişimlerle her gün değiştiriyor da olabilir, mümkündür. sonuçta senin benim gibi sıradan bir insan değil. adam özel. film kahramanı gibi. sıradan adamların filmlerini çekmiyorlar altan. çekeni olsa da tek tük, alıcısı olmuyor pek vazgeçiyorlar belli bir yerden sonra. bilemiyorum. evet sen de bilemiyorsun sustum. tamam flipbook değildir belki ama bir kompozisyonu vardır kesin. anlattığı gizli bir hikayesi de olabilir. belki bir mesajı... bunu sevdim; hepsi bir planın parçasıdır. evet! belki benimle bile ilgili olabilir o plan? kim bilir, hadi biraz da öylesini düşünelim. ruh hastasıyım di' mi ben?
bunu da düşündüm. dün değil yahuu, yıllar önce, "benden senarist olur"u ilk fark ettiğimde. nope. ruh hastası değilim. detayları görüyorum, üzerine düşünebiliyorum. duygularımla da harmanlanıyor yazdığım hikayeler ister istemez, ortaya böyle sonuçlar çıkıyor işte. çok da besleniyorsam dediğim gibi değmeyin keyfime. zaten değmeyin olm genel olarak. iyiyiz biz böyle. dediğim gibi ruh hastası değilim, öyleysem de core burada değil, sakin olabiliriz. adam güzel, adam özel, senaryo hazır, hadi filmi çekelim...
dün iki değil dört gözüm olsa dördünün de çiçeği olacak adam kapak fotoğrafını değiştirmiş yine. yapıyor öyle şeyler ara ara. bilmiyorum sebebini. sormadım da hiç. fark ettim, fark ettiğim başka anlar geldi aklıma sonra, makine başladı çalışmaya. niye başından beri hepsini kaydetmedim bir yere diye hayıflandım.
bana bunu ne düşündürüyordu peki? ne olabilirdi ki ardında arkasında? sıkılınca değiştiriyor işte. benzer çizgilere sahip, muhtemelen aynı sanatçının elinden çıkmış başka bir güzel illüstrasyon kullanıyor bir süreliğine. sonra hop yine değiştiriyor. bazen eskilerden birine dönüyor bazen yepyeni bir tane kullanası geliyor. dedim ya makine çalışıp durdu yine de; bir hikaye yazdı bana. uyutmadı beni bir süreliğine hatta. hikaye güzeldi güzel olmasına ama bana bu ilhamı veren adam daha güzeldi. asıl anlatmak istediğim de bu; mevzu benim zihnim değil. eni konu sanatçı olmam lazım öyle olması için. benim gibi insanların çok güzel hikayeler yazabilmesi için, karşılarına o çok güzel hikayelere başkahraman olabilecek potansiyeli somut verilerle taraflarına veren insanlardan beslenmeleri gerekiyor. hayal gücümüzü belirli bir yere kadar çalıştırabiliyoruz. veri işleme? gönder gelsin bebeğim.
o kapak fotoğraflarını belirli bir düzende koyuyormuş mesela profiline. hepsini bassa, bir flipbook çıkabilirmiş örneğin. çok küçük değişimlerle her gün değiştiriyor da olabilir, mümkündür. sonuçta senin benim gibi sıradan bir insan değil. adam özel. film kahramanı gibi. sıradan adamların filmlerini çekmiyorlar altan. çekeni olsa da tek tük, alıcısı olmuyor pek vazgeçiyorlar belli bir yerden sonra. bilemiyorum. evet sen de bilemiyorsun sustum. tamam flipbook değildir belki ama bir kompozisyonu vardır kesin. anlattığı gizli bir hikayesi de olabilir. belki bir mesajı... bunu sevdim; hepsi bir planın parçasıdır. evet! belki benimle bile ilgili olabilir o plan? kim bilir, hadi biraz da öylesini düşünelim. ruh hastasıyım di' mi ben?
bunu da düşündüm. dün değil yahuu, yıllar önce, "benden senarist olur"u ilk fark ettiğimde. nope. ruh hastası değilim. detayları görüyorum, üzerine düşünebiliyorum. duygularımla da harmanlanıyor yazdığım hikayeler ister istemez, ortaya böyle sonuçlar çıkıyor işte. çok da besleniyorsam dediğim gibi değmeyin keyfime. zaten değmeyin olm genel olarak. iyiyiz biz böyle. dediğim gibi ruh hastası değilim, öyleysem de core burada değil, sakin olabiliriz. adam güzel, adam özel, senaryo hazır, hadi filmi çekelim...
devamını gör...
2031.
bir yerim vardı benim,
yani bir yer vardı sadece benim olduğunu sandığım...
canım sıkkınken orada olduğumu düşlediğim,
bir gün gerçekten başımı yasladığımda gerçekten huzur bulacağıma inandığım.
hiç üzülmeyeceğim,
hiç üşümeyeceğim,
hep gülümseyeceğim...
sadece bir yanılsamaymış, bir sanma,
hiç benim yerim olmamış orası.
öğrendim.
teşekkür ederim...
ozbi, güzel sesli kadın gülce duru ile söylediği şu şarkıda olmazlara yandım... ne güzel demiş;
sanık hisler kara merhem çalar her dem yaşanan ne?
alışan ben, karışan kim? - bir sersem, yaşanan ne?
bulut beyaz umut değil.
hangi yas, hangi kin,
hangi sen, hangi din, olmaz diyen?
olmazlara yandım bugün.
bir ben bir sen kaldım bugün...
yol yine kapandı, yine bulandı, niye bulandık yaralarla?
sigaram bana küsme…
sol omuzumdan bir serçe havalandı yaralarla.
kanadım bana küsme…
yani bir yer vardı sadece benim olduğunu sandığım...
canım sıkkınken orada olduğumu düşlediğim,
bir gün gerçekten başımı yasladığımda gerçekten huzur bulacağıma inandığım.
hiç üzülmeyeceğim,
hiç üşümeyeceğim,
hep gülümseyeceğim...
sadece bir yanılsamaymış, bir sanma,
hiç benim yerim olmamış orası.
öğrendim.
teşekkür ederim...
ozbi, güzel sesli kadın gülce duru ile söylediği şu şarkıda olmazlara yandım... ne güzel demiş;
sanık hisler kara merhem çalar her dem yaşanan ne?
alışan ben, karışan kim? - bir sersem, yaşanan ne?
bulut beyaz umut değil.
hangi yas, hangi kin,
hangi sen, hangi din, olmaz diyen?
olmazlara yandım bugün.
bir ben bir sen kaldım bugün...
yol yine kapandı, yine bulandı, niye bulandık yaralarla?
sigaram bana küsme…
sol omuzumdan bir serçe havalandı yaralarla.
kanadım bana küsme…
devamını gör...
2032.
an itibariyle kocaman bir tiyatro salonunda keyifli bir oyunun muhtemelen son dakikalarını izliyor olacaktım. kuvvetle muhtemel oyun bitmiş, yüzlerde memnuniyet, yüreklerden kopan alkışlarla sahnedekilere saygı, selam.
fakat izolasyonun beşinci gün itibariyle izlediğim şey odanın duvarları. bolca oğuz ataygeliyor aklıma bu ara. bu bir işaret olmalı aslında, yazmak lazım gibi... ama bu baş ağrısı başa bela gerçekten. tüm enerjisini alıyor insanın. ne okumak mümkün uzun uzun, ne de satırlar dolusu yazmak... vakit geçiyor, tadını çıkart dinlen dediklerinden kasıt bu olmasa gerek. bu dinlenmek de değil çünkü, tadını çıkartmak hiç değil.
geçecek diyorlar elbet, bir kez daha insanoğluna güvenelim o vakit.
fakat izolasyonun beşinci gün itibariyle izlediğim şey odanın duvarları. bolca oğuz ataygeliyor aklıma bu ara. bu bir işaret olmalı aslında, yazmak lazım gibi... ama bu baş ağrısı başa bela gerçekten. tüm enerjisini alıyor insanın. ne okumak mümkün uzun uzun, ne de satırlar dolusu yazmak... vakit geçiyor, tadını çıkart dinlen dediklerinden kasıt bu olmasa gerek. bu dinlenmek de değil çünkü, tadını çıkartmak hiç değil.
geçecek diyorlar elbet, bir kez daha insanoğluna güvenelim o vakit.
devamını gör...
2033.
gerçekleri görüyorum yani en azından gördüklerime göre hareket ediyorum ama bir yerde bir şeyler var, izin vermiyor o gerçeklere rağmen. vazgeçememek değil bu, kabullenememek hiç değil ama yok yani o gerçekler maskelenmiş gibi, ayrı yerlerde de olmuyor, ayrı da olmuyor, bir şekilde dahil oluyoruz hayatlarımıza. gidiyor olmam bile engellemiyor bu birlikte olma duygusunu, en ufak fırsatta birbirine koşmak nasıl bir şeydir? mesafeleri koydum aramıza hem duygusal hem fiziksel olarak, cidden mesafeler de olacak aramızda ama niye birbirimizin hayatından çıkıp gitmiyoruz ki?
devamını gör...
2034.
bugün bir eylül akşamını betimliyorum senin için; ayağına serilecek yaprakları özenle seçtim, rüzgarı ben üfledim saçlarına, sonra tüm karamsar bulutları ciğerlerime doldurdum, nefesimi tuttum. doyasıya bak, gör diye tüm fotoğrafları önceden çektim. çocuk gülüşlerinden şarkılar yazdım, bir kedi mırıltısı eşlik etti… küfürbaz aşıkları ceketlerine sakladım, alelade bir eskiciye sattım. yürümeyi sevmediğin sokakları, en sevdiğin renklere bağladım, sevdiğin sokakları çıkmazlara…
devamını gör...
2035.
yine söylemek istediklerimi dillendiremediğim bir günün sonunda eve dönüyorum. dilimin ucundaki kelimeler, kuyruğunu yutmuş yılan misali döndü durdu agžımın içinde. patavatsızlığı dobralık, kabalığı açık sözlülük sayanların gününü gün ettiği devran dönecek elbet.
devamını gör...
2036.
sarıl
geçmişi kucakla
en çok o kucak açacak sana
bitmemiş hikayeler var orada
belki hiç başlamayacak yarınlarda
aynada tuhaf bir yansıma
suretine aşık bir muamma
kabul etmiş de gelmiş dünyaya
hiç gitmeyecek sanarken
zaman dolar
yaşla dolar gözler
ama hala âma.
geçmişi kucakla
en çok o kucak açacak sana
bitmemiş hikayeler var orada
belki hiç başlamayacak yarınlarda
aynada tuhaf bir yansıma
suretine aşık bir muamma
kabul etmiş de gelmiş dünyaya
hiç gitmeyecek sanarken
zaman dolar
yaşla dolar gözler
ama hala âma.
devamını gör...
2037.
bu zamana kadar hayatımda hiç ciddi anlamda biri olmamıştı. hayatıma giren onca kişi sadece hoşlanmadan, güzel vakit geçirmekten ibaretti. bende hayatıma giren insanlar için sadece hoşlanılan biri olmaktan ibarettim.
sonra onunla tanıştım ve her şey değişti. hiç böyle hissetmemiştim :') hiç beklenmedik bir anda , beklenmedik bir şekilde tanıştık. sabaha kadar aralıksız konuştuğumuz o ilk geceyi unutabileceğimi sanmıyorum. daha ilk andan, tanıştığımız ilk günden ikimizde bir şeyde emindik.
'' ben daha önce hiç böyle bir şey hissetmedim''.
evet onu tanıdığım ilk andan itibaren hissediyordum benim için özel biri olacağını hatta olduğunu. çünkü daha önce hiç öyle hissetmemiştim. çünkü yıllardır ağırlığını hissettiğim, gitgide büyüyen beni ele geçiren içimdeki o boşluk yoktu. artık eksik hissetmiyordum. artık tamamlanmış hissediyordum. içimdeki o anlamsız üzüntü de yoktu. sanki her şey anlam kazanmış gibiydi. ben her zamankinden daha umutluydum. ilk defa uyandığımda aklıma gelen ilk şey birine günaydın mesajı atmaktı. ilk defa günün herhangi bir anında, birdenbire birinin varlığını hatırlayıp gülümsüyordum. en güzel olan şeyde hissettiklerimin karşılıksız olmadığını bilmekti.
onunla birlikteyken kendime söz vermiştim. hesaplamadan yaşayacaktım. ne geçmişte takılı kalacak ne de gelecekle ilgili endişelerimle bugünümü harcamayacaktım. sadece o anı yaşayacaktım sonuna kadar. çünkü iki insanın aynı zaman diliminde birbirine aynı duyguları hissetmesinin sık rastlanan bir olay olmadığını iyi biliyordum hala da öyle olduğunu biliyorum.
''sonu nasıl olursa olsun böyle hissetmeye değer''. böyle hissetmiştim.
ilk defa biri için bu kişi o kişi demiştim. aslında hala öyle düşünüyorum ama işler biraz değişti :)
ona dair her şey çok doğru hissettirmişti.
yani hala düşünmeden edemiyorum. o kesinlikle benim ruh eşim diye düşünüyorum hala. ruh eşim olmasa bile en azından şunu rahatlıkla söyleyebilirim. birbirimizi tamamlıyorduk. eğer tüm bu reenkarnasyon olayları gerçekse o kesinlikle benim önceki hayatlarımdan birinde çok önemli biriydi ve ne olursa olsun beraber olmazsak bir yanımız eksik kalacak gibi.
açıkçası herhangi bir insan ilişkisinde zıt kutuplar birbirini çeker olayına inanmıyorum. biz birçok noktada o kadar aynıyız ki ve birlikteyken saatin nasıl geçtiğini bilmiyorduk. ve ben hayatım boyunca hep şuna inandım, inanarak büyüdüm. beni tamamlayan o kişiyi bulunca gerçekten mutlu olacaktım ve o kişiyle sonuna kadar birlikte yaşayacaktım. benim için eşsiz olan o kişiyi bulmak belki çok zor olabilirdi belki çok zamanımı alabilirdi ama o kişiyi en sonunda bulacaktım ve tamamlanacaktım. hala bir noktada buna inanıyorum ama bazı şeylerin farkına vardım ve bu pek hoş olmadı.
seni tamamlayan o kişiyi bulabilirsin. ruh eşi ya da ne diyorsan o kişiyi sonunda bulabilirsin. ama olay bundan ibaret değilmiş meğerse. o kişiyle birbirinizi tamamlamanız, birlikteyken büyülenmiş şeyler hissetmeniz, çok güzel vakit geçirmeniz hatta birbirinize ne kadar aşık olmanızın o kadar da önemi yokmuş aslında. yıllardır inandığım her şey üstüme yıkıldı enkazın altında kaldım gibi hissediyorum. asıl önemli olan hayatındaki insan için ne kadar çaba göstermenmiş. asıl önemli olan o kişiye tutunmanmış.
birbirimizi tamamladığımız ve tanıştıktan sonra evrene inanmaya başladığımız o insanla ne mi oldu? birbirimiz için çabalamadık. birbirimizden gitgide uzaklaştığımız o günlerde ne ben bir şeyler yaptım ne o. şimdi onun hayatında bir başkası var. şu an sadece hala birbirine değer veren ama birbirinden bir o kadar uzak olan iki insanız. ve ben her gün ondan vazgeçmeye bir adım daha yaklaşıyorum. bir yandan onu arkamda bırakmak istemiyorum. hayatımda hep kalsın ne şekilde olduğu önemli olduğu önemli değil diyorum. ama biliyorum ki onu hala severken ve o başkasıyla birlikteyken bu hiç kolay olmayacak. bir daha onun gibi birini, onunla kurduğum bağı, ona hissettiklerimi, onunlayken hissettiklerimi başka kimsede bulamazmışım gibi hissediyorum. halbuki hala 20li yaşlarımdayım.
birbirinden çok farklı insanların birbirine nasıl tutunduğunu, çaba sarf ettiğini ve vazgeçmediğini görüyorum. sonra aklıma geliyor. bizim nasıl ayrı kaldığımız geliyor aklıma.
tarif edemiyorum ama bu çok zor.
sonra onunla tanıştım ve her şey değişti. hiç böyle hissetmemiştim :') hiç beklenmedik bir anda , beklenmedik bir şekilde tanıştık. sabaha kadar aralıksız konuştuğumuz o ilk geceyi unutabileceğimi sanmıyorum. daha ilk andan, tanıştığımız ilk günden ikimizde bir şeyde emindik.
'' ben daha önce hiç böyle bir şey hissetmedim''.
evet onu tanıdığım ilk andan itibaren hissediyordum benim için özel biri olacağını hatta olduğunu. çünkü daha önce hiç öyle hissetmemiştim. çünkü yıllardır ağırlığını hissettiğim, gitgide büyüyen beni ele geçiren içimdeki o boşluk yoktu. artık eksik hissetmiyordum. artık tamamlanmış hissediyordum. içimdeki o anlamsız üzüntü de yoktu. sanki her şey anlam kazanmış gibiydi. ben her zamankinden daha umutluydum. ilk defa uyandığımda aklıma gelen ilk şey birine günaydın mesajı atmaktı. ilk defa günün herhangi bir anında, birdenbire birinin varlığını hatırlayıp gülümsüyordum. en güzel olan şeyde hissettiklerimin karşılıksız olmadığını bilmekti.
onunla birlikteyken kendime söz vermiştim. hesaplamadan yaşayacaktım. ne geçmişte takılı kalacak ne de gelecekle ilgili endişelerimle bugünümü harcamayacaktım. sadece o anı yaşayacaktım sonuna kadar. çünkü iki insanın aynı zaman diliminde birbirine aynı duyguları hissetmesinin sık rastlanan bir olay olmadığını iyi biliyordum hala da öyle olduğunu biliyorum.
''sonu nasıl olursa olsun böyle hissetmeye değer''. böyle hissetmiştim.
ilk defa biri için bu kişi o kişi demiştim. aslında hala öyle düşünüyorum ama işler biraz değişti :)
ona dair her şey çok doğru hissettirmişti.
yani hala düşünmeden edemiyorum. o kesinlikle benim ruh eşim diye düşünüyorum hala. ruh eşim olmasa bile en azından şunu rahatlıkla söyleyebilirim. birbirimizi tamamlıyorduk. eğer tüm bu reenkarnasyon olayları gerçekse o kesinlikle benim önceki hayatlarımdan birinde çok önemli biriydi ve ne olursa olsun beraber olmazsak bir yanımız eksik kalacak gibi.
açıkçası herhangi bir insan ilişkisinde zıt kutuplar birbirini çeker olayına inanmıyorum. biz birçok noktada o kadar aynıyız ki ve birlikteyken saatin nasıl geçtiğini bilmiyorduk. ve ben hayatım boyunca hep şuna inandım, inanarak büyüdüm. beni tamamlayan o kişiyi bulunca gerçekten mutlu olacaktım ve o kişiyle sonuna kadar birlikte yaşayacaktım. benim için eşsiz olan o kişiyi bulmak belki çok zor olabilirdi belki çok zamanımı alabilirdi ama o kişiyi en sonunda bulacaktım ve tamamlanacaktım. hala bir noktada buna inanıyorum ama bazı şeylerin farkına vardım ve bu pek hoş olmadı.
seni tamamlayan o kişiyi bulabilirsin. ruh eşi ya da ne diyorsan o kişiyi sonunda bulabilirsin. ama olay bundan ibaret değilmiş meğerse. o kişiyle birbirinizi tamamlamanız, birlikteyken büyülenmiş şeyler hissetmeniz, çok güzel vakit geçirmeniz hatta birbirinize ne kadar aşık olmanızın o kadar da önemi yokmuş aslında. yıllardır inandığım her şey üstüme yıkıldı enkazın altında kaldım gibi hissediyorum. asıl önemli olan hayatındaki insan için ne kadar çaba göstermenmiş. asıl önemli olan o kişiye tutunmanmış.
birbirimizi tamamladığımız ve tanıştıktan sonra evrene inanmaya başladığımız o insanla ne mi oldu? birbirimiz için çabalamadık. birbirimizden gitgide uzaklaştığımız o günlerde ne ben bir şeyler yaptım ne o. şimdi onun hayatında bir başkası var. şu an sadece hala birbirine değer veren ama birbirinden bir o kadar uzak olan iki insanız. ve ben her gün ondan vazgeçmeye bir adım daha yaklaşıyorum. bir yandan onu arkamda bırakmak istemiyorum. hayatımda hep kalsın ne şekilde olduğu önemli olduğu önemli değil diyorum. ama biliyorum ki onu hala severken ve o başkasıyla birlikteyken bu hiç kolay olmayacak. bir daha onun gibi birini, onunla kurduğum bağı, ona hissettiklerimi, onunlayken hissettiklerimi başka kimsede bulamazmışım gibi hissediyorum. halbuki hala 20li yaşlarımdayım.
birbirinden çok farklı insanların birbirine nasıl tutunduğunu, çaba sarf ettiğini ve vazgeçmediğini görüyorum. sonra aklıma geliyor. bizim nasıl ayrı kaldığımız geliyor aklıma.
tarif edemiyorum ama bu çok zor.
devamını gör...
2038.
bazı anlar bazı görüntüler geçmişteki bir anının zihnimizde canlanmasına neden olur ya. bugün aynı öyle bir gündü. unuttuğumu sandığım olayları hatta söylenen cümleleri hatırladığım detaylarda boğulduğum bir gün. bir an geliyor şimşek gibi zihnimde bir şeyler çakıyor. unutulması gereken alakasız gereksiz önemsiz basit şeyleri bile hatırlıyorum. bu bazen çok iyi ama bazen ceza gibi.
devamını gör...
2039.
aramızda yalnızca bir duvar var.ama sen bana öyle uzaksın ki. sanki başka bir çağın insanlarıyız. sen öyle uzak ben öyle çaresiz.
devamını gör...
2040.
gecenin tam ortasında, ne olduğunu bilmediğim bir işle meşgulüm. çok yüksek olasılıkla yine yalnızım. bir telefon geliyor, işten. kendimden emin şekilde kalkıp giyiniyorum hemen. gitmem gerekiyor. her ne halt ise elimdeki ıvır zıvırı aceleyle adeta fırlatıyorum.
içimdeki kendimden eminlik hissini hayatımın hiçbir anında hissetmedim. bir yandan da hayıflanıyorum, bu saatte işe gidiyorum diye. yine de rahat kıyafetlerimle sokağa adım attığımda, önümde sonunu asla kestiremediğim sonsuz bir yol var. yerler tamamen kilit taşı. hiç sevmem böyle yollarda yürümeyi. bana hiçbir zaman estetik gelmemiştir.
zaten yürürken bundan da hayıflanıyorum ara sıra. sokak dar değil, geniş de değil. o kadar kendimden emin adımlarla yürüyorum ki adeta yeri titrettiğimi hissediyorum. hiçbir zaman yere bu kadar sağlam basmamışımdır.
önümde bir ruh var, bu ruhun bir köpek olduğunu düşünüyorum. onu takip mi ediyorum yoksa o bana eşlik mi ediyor emin değilim. ondan korkmuyorum, o da beni temkinli bir şekilde izliyor. o ruhun benim için burada olduğuna oldukça eminim.
kollarımdan çekip dünyaya alıyorlar beni. direniyorum. saniyelik dünyaya dönüversemde, beni çeken kollardan daha güçlü olduğumu biliyorum. yeniden kendi dünyama dönüyorum, rehberim bu yaptığıma saygı duyuyor. beni dünyamdan koparmak isteyenlere inat daha hırsla yürüyorum bu sefer, yeri göğü yıkmak ister gibi vuruyorum ayaklarımı kilit taşlarına, tüm sokak sarsılıyor, ben ayaklarımı yere vurdukça gökyüzünün rengi daha da açılıyor. rehberim bir an duruyor. o durunca beni alıyorlar.
yürüdüğüm yolları gerisingeriye adeta sürüklene sürüklene, koparıla koparıla alıyorum. ilerlediğimden daha fazlası geri çekiliyorum bu sefer. bu esnada vücudumun geri dönmek istemeyişi ve bilmediğim güçlerle olan savaşım canımı yakıyor. o kadar çok direniyorum ki gittiğim yollarından koparılırken. yine ben galip geliyorum.
gözümü açtığımda sanki pamuklar üzerindeyim. gökyüzü masmavi. rüzgar yüzümde esiyor. muhakkak ölmüş olmalıyım. çok direndim. ya geri gidecektim yada ölecektim. geri gitmekten her zaman nefret etmişimdir. ölmeyi seçmişimdir. bu da benim galip olduğumu gösterir. zaten rehberimi de artık göremiyorum.
gökyüzünün maviliği ve rüzgar beni resmen sarhoş ediyor. her yer hanımeli kokuyor. oldum olası hanımeli kokusuna ayrı tavım. yüzümde oldukça huzurlu bir gülümseme var.
sanırım birinin kucağındayım. gökyüzündeki kuşları huzurla seyrederken ve tıngır mıngır kucakta gezerken, saçlarım zaman zaman yüzümü sertçe dövüyor. hiçbir şeyden rahatsızlık duymuyorum bu sefer. gökyüzünün maviliğine o kadar hayret ediyorum ki, meleksi bir kadın sesi bana şarkı söylüyor.
mavi.. gökyüzü.. pembe.. siyah beyaz bir film.. böyle bir şarkı. şarkının şiddeti arttıkça kucakta gezinişimin şiddetti de artıyor. gökyüzü seyrimden bir anda bir terasa fırlatılıyorum. gri bir şehir. hiçbir yerde renk yok. terasımda kargalar var. şarkı gittikçe şiddetleniyor.
bir daha fırlatılıyorum. kilit taşları. yüzüstü düştüm. canım yanmadı. kan yok.
bir daha fırlatılıyorum. eski bir ev. tahta bir veranda. çimen ve kelebekler. yüzüme uçuyor.
bir daha fırlatılıyorum. bu sefer gerçekten öldüm. tüm kemiklerim kırıldı. gökyüzü beyaz. tüm renkler gitmiş. gözlerim açık vücudum kaskatı. canım yanıyor. nefes almıyorum. nefese ihtiyacımın olmadığı bir yerdeyim galiba.
sonra zeminden aşağı son kez fırlatılıyorum. bu yatağa. rehberim beni kurtardı galiba. hareket edemiyorum. saçlarım sertçe hem yüzüme hem yanıma düşüyor. rüzgar kesiliyor. hissettiğim huzurun yerini kaygı alıyor. bilinmezlik ve özlem. koparıldığım mekanların özlemi alıyor. buraya ait olmadığımı biliyorum. o yolda yürümek istiyorum. gözlerimi son kez kapatıyorum yoluma dönerim belki diye..hayır. bitti. beni kovdular.
içimdeki kendimden eminlik hissini hayatımın hiçbir anında hissetmedim. bir yandan da hayıflanıyorum, bu saatte işe gidiyorum diye. yine de rahat kıyafetlerimle sokağa adım attığımda, önümde sonunu asla kestiremediğim sonsuz bir yol var. yerler tamamen kilit taşı. hiç sevmem böyle yollarda yürümeyi. bana hiçbir zaman estetik gelmemiştir.
zaten yürürken bundan da hayıflanıyorum ara sıra. sokak dar değil, geniş de değil. o kadar kendimden emin adımlarla yürüyorum ki adeta yeri titrettiğimi hissediyorum. hiçbir zaman yere bu kadar sağlam basmamışımdır.
önümde bir ruh var, bu ruhun bir köpek olduğunu düşünüyorum. onu takip mi ediyorum yoksa o bana eşlik mi ediyor emin değilim. ondan korkmuyorum, o da beni temkinli bir şekilde izliyor. o ruhun benim için burada olduğuna oldukça eminim.
kollarımdan çekip dünyaya alıyorlar beni. direniyorum. saniyelik dünyaya dönüversemde, beni çeken kollardan daha güçlü olduğumu biliyorum. yeniden kendi dünyama dönüyorum, rehberim bu yaptığıma saygı duyuyor. beni dünyamdan koparmak isteyenlere inat daha hırsla yürüyorum bu sefer, yeri göğü yıkmak ister gibi vuruyorum ayaklarımı kilit taşlarına, tüm sokak sarsılıyor, ben ayaklarımı yere vurdukça gökyüzünün rengi daha da açılıyor. rehberim bir an duruyor. o durunca beni alıyorlar.
yürüdüğüm yolları gerisingeriye adeta sürüklene sürüklene, koparıla koparıla alıyorum. ilerlediğimden daha fazlası geri çekiliyorum bu sefer. bu esnada vücudumun geri dönmek istemeyişi ve bilmediğim güçlerle olan savaşım canımı yakıyor. o kadar çok direniyorum ki gittiğim yollarından koparılırken. yine ben galip geliyorum.
gözümü açtığımda sanki pamuklar üzerindeyim. gökyüzü masmavi. rüzgar yüzümde esiyor. muhakkak ölmüş olmalıyım. çok direndim. ya geri gidecektim yada ölecektim. geri gitmekten her zaman nefret etmişimdir. ölmeyi seçmişimdir. bu da benim galip olduğumu gösterir. zaten rehberimi de artık göremiyorum.
gökyüzünün maviliği ve rüzgar beni resmen sarhoş ediyor. her yer hanımeli kokuyor. oldum olası hanımeli kokusuna ayrı tavım. yüzümde oldukça huzurlu bir gülümseme var.
sanırım birinin kucağındayım. gökyüzündeki kuşları huzurla seyrederken ve tıngır mıngır kucakta gezerken, saçlarım zaman zaman yüzümü sertçe dövüyor. hiçbir şeyden rahatsızlık duymuyorum bu sefer. gökyüzünün maviliğine o kadar hayret ediyorum ki, meleksi bir kadın sesi bana şarkı söylüyor.
mavi.. gökyüzü.. pembe.. siyah beyaz bir film.. böyle bir şarkı. şarkının şiddeti arttıkça kucakta gezinişimin şiddetti de artıyor. gökyüzü seyrimden bir anda bir terasa fırlatılıyorum. gri bir şehir. hiçbir yerde renk yok. terasımda kargalar var. şarkı gittikçe şiddetleniyor.
bir daha fırlatılıyorum. kilit taşları. yüzüstü düştüm. canım yanmadı. kan yok.
bir daha fırlatılıyorum. eski bir ev. tahta bir veranda. çimen ve kelebekler. yüzüme uçuyor.
bir daha fırlatılıyorum. bu sefer gerçekten öldüm. tüm kemiklerim kırıldı. gökyüzü beyaz. tüm renkler gitmiş. gözlerim açık vücudum kaskatı. canım yanıyor. nefes almıyorum. nefese ihtiyacımın olmadığı bir yerdeyim galiba.
sonra zeminden aşağı son kez fırlatılıyorum. bu yatağa. rehberim beni kurtardı galiba. hareket edemiyorum. saçlarım sertçe hem yüzüme hem yanıma düşüyor. rüzgar kesiliyor. hissettiğim huzurun yerini kaygı alıyor. bilinmezlik ve özlem. koparıldığım mekanların özlemi alıyor. buraya ait olmadığımı biliyorum. o yolda yürümek istiyorum. gözlerimi son kez kapatıyorum yoluma dönerim belki diye..hayır. bitti. beni kovdular.
devamını gör...
1
2
3
4
5
6
7
8
9
10
11
12
13
14
15
16
17
18
19
20
21
22
23
24
25
26
27
28
29
30
31
32
33
34
35
36
37
38
39
40
41
42
43
44
45
46
47
48
49
50
51
52
53
54
55
56
57
58
59
60
61
62
63
64
65
66
67
68
69
70
71
72
73
74
75
76
77
78
79
80
81
82
83
84
85
86
87
88
89
90
91
92
93
94
95
96
97
98
99
100
101
102
103
104
105
106
107
108
109
110
111
112
113
114
115
116
117
118
119
120
121
122
123
124
125
126
127
128
129
130
131
132
133
134
135
136
137
138
139
140
141
142
143
144
145
146
147
148
149
150
151
152
153
154
155
156
157
158
159
160
161
162
163
164
165
166
167
168
169
170
171
172
173
174
175
176
177
178
179
180
181
182
183
184
185
186
187
188
189
190
191
192
193
194
195
196
197
198
199
200
201
202
203
204
205
206
207
208
209
210
211
212
213
214
215
216
217
218
219
220
221
222
223
224
225
226
227
228
229
230
231
232
233
234
235
236
237
238
239
240
241
242
243
244
245
246
247
248
249
250
251
252
253
254
255
256
257
258
259
260
261
262
263
264
"normal sözlük yazarlarının karalama defteri" ile benzer başlıklar
karalama
2