2821.
son zamanlarda çevremden duyabildiğim tek cümle "dışarıdan güçlü görünen kadın içeride bir harabe taşıyor" şeklindeydi.
uzun zamandır o kadar çok alışmışım ki görünmez olmaya ve kendimi o sözde gücün ardına saklamaya... benim de bir gün fark edilebilir olacağım hiç aklıma gelmemişti.
şimdilerde ise bu farkındalık koca bir korkuya dönüştü. ardına saklandığım o güçlü kadın artık yok. daha çok yeni kaybettim onu. şahsen, nasıl kazanırım henüz bilmiyorum da.
hayattan çok yorulduğumu hissediyorum. ruhum çekiliyor, artık daha fazla hissediyorum şu hayattaki boşluğumu. yaşamaktan vaz geçiyorum ama o bir türlü benden vaz geçmiyor. sonra etrafıma bir ışık geliyor, daha çok parlasın diye içimde yitirmeye yüz tuttuğum güçten bir damla ona veriyorum. tekrar güldürmek, tekrar umut olmak istiyorum. saniyelik sürüyor bu isteğim, beni bilmeyen için de o güçlü kadın imajımı koruyorum bir nevi.

ama içimi görenler öyle olmadığını biliyor.
ben de biliyorum.
bildiğim için korkuyorum. bildikleri için korkuyorlar.

bildiğimiz için susuyoruz ve susmak bizim sözde olan 'tek çaremiz'.
devamını gör...
2822.
eh bir ayı geçmiş en son buraya yazalı.
malum yaz mevsimi, dış mekan bağımlılığı, tatiller, gezmek tozmak derken, karşı taraftan gelen "teklif"e cevap verme zamanı geldi.
ki yine aile üyelerinin bir kısmı bir yerlere gitmeye hazırlanıyor. artık ayıp olmasın diyerek bugüne sıkıştırdık.
lafın gelişi denir ya 'allahi var'.. heh aynen öyle işte, allahi var hiçbir ısrar, zorlama, egosal tutumlar sergilemedi kendisi.
saygı çerçevesinde benden gelecek haberi bekledi. sonunda bir şeyler olur mu, kendisine karşı bir şeyler hissedebilir miyim tabii ki bilemiyorum fakat şu süreç içerisinde bile herşeyden önce aileme karşı saygıyla bekledi ya, güzel bir insan olmanın ilk şartını taşıyor demektir bu.
benimle ya da başkasıyla bir şeyler olacaksa bile umarım saygı, huzur, mutluluk içerisinde yaşar hep kendisi.
hayatımda ilk defa ve ciddi şekilde birini aile üyeleriyle tanıştıracağım, bu bir milat.
en azından bir yolun başlangıcı.
kendimle gurur duyuyorum, isteyince yapılabildiği gibi, ne istediğini bilmenin verdiği emin olma durumunu da korumanın hissettirdiği güven yükseliyor gitgide, harika bir şey gerçekten.
herkes hak ettiği hayatları yaşasın dilerim ki..
devamını gör...
2823.
o kadar stabilize olduğum, o kadar normal ve hatta iyi hissetmeye başladığım zamanlardayım ki.

temiz, engebesiz belki mükemmel değil ama dümdüz bir yolda yürüyorum. etrafıma bakıp, derin nefesler alıp, gördüğümle, duyduğumla mutlu hissediyor, gülümsüyorum. buraya nerelerden geçerek -yine- geldiğimi, mutlaka sonunda oraya gelecek olmayı bilmenin verdiği güvenin, süreci yaşarken değilse de sonrasında hissettirdiği tatminle konfor karışımı duyguyu doya doya yaşamam gerektiğini bildiğim, yeni ve sakin bir yolculuğa çıkıyorum. her şey olması gerektiği gibi, her şey yerli yerinde. iyiyim, güvendeyim, derli toplu zihnim, minnet doluyum. sık sık tekrar ediyorum kendime bütün bunları. bazen gözlerim doluyor mesela artık içimin eskisi gibi ve kadar yanmadığını, kalbimin sıkışmadığını düşündüğümde. birinin beni sevmesini, bana dokunmasını anlık değil süreklilikli şekilde iyi hislerle karşılıyor olabilmeyi yeniden, inanılmaz bulmasam da mucizeymiş gibi kutsuyorum. planlar yapıyorum, yapıyoruz. bunu yapabilmenin daha da önemlisi yapmayı istemenin ve bir de üstüne bu kadar keyif alarak bunları gerçekleştirebilmenin güzelliği şapşal şapşal gülümsetiyor beni.

sonraaa... sonra çat, çat, çat! peş peşe sıralanan dünyanın en basit üç mevzusu. bir öneri, bir başlık, bir autoplay... hiç de büyütecek değilim, dünyanın en basit üç denk gelişi. kanguru falan, geçelim. beynimden vurulmuşa dönmem, kalbimin neredeyse göğüs kafesimi parçalayacak kadar güçlü, agresif atması, tüm o bıkkın, öfkeli, ne kadar yüksek perdeden çığlık atarsam atayım ne dışarı ne içeri döküleceğini bildiğim yutkunulmuş kelimelerin yüklü; berbat hissiyatı geri dönüyor. bir saniye bile sürmüyor bu. sorgulamama, saçmalama diyerek kendimi telkin etmeme ne zamanım var ne takatim. teslim oluyorum. bir arpa boyu yol alamadığımı kabullenmek zorunda kalıyorum.

beynimizin, bedenimizi, ruhumuzu hatta kendisini bile kandırma kabiliyeti gerçekten inanılmaz.
söyleyin şunun annesine eteğini versin, oyunbozan da sadece mükemmel bir şarkı, o kadar.
yeter.
devamını gör...
2824.
"bardan çıktı. bütün gece içkisini yudumlayıp uzun uzun düşünmüştü. dışarıda ince ince yağan yağmuru görünce; pardesüsünün yakasını kaldırdı. eski karısının hediyesi olan pardesünün bu kadar yıprandığını daha önce farketmemişti. gerçi kadının onu iş arkadaşıyla aldattığını da farkedememişti uzun bir zaman... yağmurun altında usul usul yürümeye başladı. toplumdan ve eski dostlarından alacağı intikamı düşünerek bir sigara yaktı. insan ırkına karşı en ufak bir merhamet beslemiyordu. kendine bile..."
devamını gör...
2825.
bizi en çok yaralayanlar bir zamanlar sevdiklerimizdi.
sevmeseydik böyle olur muydu?
sevmeseydik gece işten eve gelirken yolda hıçkırarak ağlar mıydık?
sarılarak ağlamak ister miydik?

sena şener 'den




belki de biz
öğrenmeliyiz
belki de biz
sevmemeliyiz...
devamını gör...
2826.
sözlük aşırı iyi şeyler oluyor.*

5 sene önceki kedili beni görse şuan kalp krizi geçirirdi.
akademik kadın olabilirim.
aşırı heyecanlıyım, aşırı.
devamını gör...
2827.
yine kalemimin ucunu sivriltiyorum bu nemli ağustos gecesinde. güzel, sakin bir gece. dalga sesleri tam dibimde ve ben denizin huzurunu içime çekiyorum. dalgalar beyaz beyaz köpükler oluşturuyor, şenlik var denizde anlaşılan. hava yüzüme yüzüme çarpıyor ve o kadar güzel bir hava ki bu... kışın özlediğimiz o hava bu hava işte. ne sıcak ne de soğuk. tam kararında. milyarlarca yıl önce kayalarin parçası olan kum tanecikleri şimdi ayaklarımın altında uzanıyor. kalbimin sesini dinliyorum, nefeslerimin farkına varıyorum. burada olduğumun ve yaşadığımın farkına varıyorum. ve tabii ki yoldaşım olan yıldızlara bakıyorum, gökyüzünde asılı elmaslara. gözlerim keşke daha iyi görse de bu doğal güzelliği daha net aktarabilsem kağıdıma. kendimi hatırlıyorum, eski beni. odama kapanıp göğü araştırmalarımı özlüyorum. sonra balkonuma çıkıp çıkıp elektriklerin kesilmesini dilediğimi hatırlıyorum. kara delikleri hayal ettiğimi, acaba şu an görüş açımda kaç tanesinin olduğunu merak etmemi... evrenle aramda bağ kurmam çok kolay olmuştu. çok güçlü hislere boğmustu bu bağ beni. hani olur ya yeni bir keşif yaparsın ve bu sana muazzam duygular ve heyecan hissettirir. işte öyle bir şey. şimdi denize ve karanlıkta ne kadar olabilecekse ufuğa bakıyorum. tüm bu dünya nasıl var oldu, nasıl? ben bu düşüncelere nasıl sahip oldum? o kadar geniş bir spektrum var ki yaşamda. düşünerek bile bitmiyor. bazen bunları yazasım geliyor ama başaramıyorum. anlatılamaz diyorum, düşünülebilir sadece sanki. ben o spektrumu çok nadir, neredeyse görebiliyorum ama asla tutamıyorum aklımda o genişliği. acaba mümkün olan her şeyi bilseydik aklımızı kaçırır mıydık? merak konusu. zaten merak başlı başına bir merak konusu da neyse o taraflara girmeyelim şimdi. sadece bu dolunayın tadını çıkarmak ve denize odaklanmak istiyorum, yaşamın keyfine varabilmek için.
devamını gör...
2828.
bu başlığı seviyorum. dönüp aylar öncesinde yazdıklarıma bakmak hoşuma gidiyor, bunu fark ettim.

bazı şeyler yoluna girdi son tanımımdan beri, ben bile bazen inanamıyorum. her şey dört dörtlük değil, aslında daha da kötü bir hâle geldi bir taraftan ama sanırım o tek şeyin gerçekleşmiş olması şimdi olanları hafifletiyor.

epey yorgunum. ruhsal olarak aslında, ama vücuduma bile yansımaya başladı bu. yazmayı özlemişim. ve okumayı. izlemeyi, düşünmeyi, eleştirmeyi... eskiden karaladığım öyküler, kurgular vardı. zihnimde onlarca evren ve yüzlerce karakter vardı ama kendimi o kadar saldım ki o evrenlerde kıyamet koptu, içindekiler de öldü. bu beni mutsuz yapıyor. tam bir işin peşinden hevesli bir şekilde giderken ortaya engel çıkması ve benim de artık hemen vazgeçebilecek kadar zayıf, güçsüz düşmüş olmam beni mahvediyor.

bolca okumak istiyorum. ve yazmak. hayal gücüm tutunduğum birkaç şeyden biri; onun solup gidişini izlemek acı verici. kaydadeğer bir şeyler yapabilmek istiyorum; bir gün geriye baktığımda, bu hayatta istediğim şekilde yaptığım şeyler oldu, başardım, demek istiyorum.

çok mu şey istiyorum gerçekten?
devamını gör...
2829.
ben ise çoktan vazgeçmiştim... o yüzden artık yakınmıyorum. o yüzden bir şey anlatasım gelmiyor. ama hâlâ bir duvar değilim. hâlâ varım. o kadar vazgeçmişim ki. ergenlik bunalımlarımı bile salmışım. yok olmayı bile istemiyorum artık bu yüzden. hiçbir şey kurtaramayacak beni. ben dahil... hayal kurmuyorum. kötüsü ise kurduğum hayalleri hatırlamıyorum. belki ne gerçeğe ne de hayale sahiptim. neye sahiptim? batabildiğim kadar battım. ama kimseye anlatamıyorum. bu yükle yaşanır bir ömür ama nasıl? kandırılıyorum sürekli. izin veriyorum. bir değerimi koyamadım ortaya. rezil oldum. tükürsem suratıma karşıma geçip. kendime bakıp ağlardım. birisi canımı yakmadığı sürece durduk yere ağlamıyorum artık. bir de kendim canımı yakmadıkça... anlatamıyorum... tek kelime edemiyorum. ama hâlâ duvar değilim. ama bir gün duvar olsam bile ilk beni yıkacaklar biliyorum. duvar olunca bile rahata eremeyeceğim, biliyorum.
devamını gör...
2830.
"kapı çalındığında; televizyondaki evlendirme programlarını hızla geçerek izleyecek aklı selim bir şeyler arıyor ve kanepede oturmuş 4. birasını içiyordu. kapıyı açtığında onu gördü. aradan geçen 5 yılda neredeyse hiç yaşlanmamıştı. ama artık gözüne eskisi kadar güzel görünmüyordu. 'her zaman bu kadar çirkin miydi? yoksa yaşananlar yüzünden mi onu artık çirkin bir kadın olarak görüyorum?' diye düşündü bir an. yüzünde farkettiği ilk şey akmış rimelleri olmuştu. 'bir şey demeyecek misin?' diye sordu kadın. aklına bir şey gelmiyordu. yaklaşık 30 saniye kadar birbirlerine baktılar. 'lütfen bir şey söyle, bağır çağır ama bir şey söyle' diye tekrarladı kadın. onu daha önce hiç bu kadar çaresiz görmemişti. oysa özgüvenine ve gülümsemesine aşık olmuştu kampüsün bahçesinde, onunla ilk tanıştığı gün. 'seni özledim' dedi kadın. kapıyı yavaşça kapattı bu sözün üstüne. biraz bekledi. '5 yıl önce gitmiş kadın tekrar geldiyse kapına; ya terkedilmiştir, ya da aldatılmıştır. ilâhi adalet işte.' diye düşündü bu sefer. düşündü ama içinin en derinlerinde bir yerlerde, bir şeyin cız ettiğini hissetti. 5 yıl önce onun yaşadığı acıyı bu sefer ona bu acıyı yaşatan yaşıyordu demek ki. sehpahadaki yeni açtığı birayı unutmuştu çoktan. buzdolabındaki yarım şişe viskiyi alıp tekli koltuğa yığıldı. bütün gece orada oturup içti. yeni açılmış bira şişesini ertesi sabaha kadar görmeyecekti..."
devamını gör...
2831.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...
2832.


bu şarkıyı bulduğum günü hatırladım. ve shazam'ını. bana çalışan shazamını. ve instagram postlarımı... ve bulduğum abuk şarkılarımı. gece uykusuzluklarımı. kavga edip aynı anda yazışlarımı. bu da nereden çıktı, öğlenin bir vaktinde?
sarı elmalı gong şarkısı gibi civcivin dittiği... gereksiz saçmalıkların, bağlantısız bağlantısı.
gecenin sırıkları. avuntunun mavi direkleri. laçkalı mübeşşir didikleri... soru işaretleri. işaret fişekleri... alakasız kafiye yanılsamaları.
hiçbir bağlamları... yazarların abuk olmayan karalamaları. uzun zamandır dizilmeyenleri.. *
devamını gör...
2833.
upuzun bi ara verdik sözlük, hem kendimle olan yolculuğa hem de buradaki yolculuğuma.
bayramda ilk defa eve gitmedim. ailemden uzakta, kendime tatil dediğim birşey uydurdum ve o güzelim çanakkale'ye gittim. iyi ki de gitmişim. biriyle yanyana oturup, zorlukları göğüslemenin ne demek olduğunu gördüm biraz. zor olacaktı biliyorum ama bu benim için ilk sanırım. deneyerek öğrenecek çok şeyim var.
tüm bunlar olurken, ev arkadaşım yanlız yaşamak istediğini söyledi, pencere önünde oturmuş bi yandan çalışıp, bir yandan onun covid pozitif çıkmasına üzülürken ben. ikinci bir şok dalgası yaşattı bana. yanlız yaşamayı hep istemiş ama hiç başaramamış biri olarak ben, çok korktum. ekonominin durumu, kiraların faişliği beni tek yaşamaktan alıkoyan şey gibiydi. ama sanırım öyle değilmiş. 1 hafta içerisinde ev buldum, taşındım. çok ağladım, ağlamadım desem yalan söylemiş olurum. çünkü ben değişiklik sevmem pek, hatta hiç. konfor alanını değiştirmek zor ve sancılıdır benim için. keza çanakkale'nin bana kazandırdığı o kişi yanımda olmasa, belki de çok fazla dağılırdım. şimdi yeni evimde pencere önünde oturmuş, son 2 hafta içinde olanları düşünüyorum. bambaşka bir yolculuk olacak bu bana. yeni bir deneyim. kendimle olan yolculuğmda 2. perde başladı belki de... umarım güzel olur sözlük, umarım. yeniliklerden korkmamayı öğrenmemiz dileği ile. sevgiyle kalın.
devamını gör...
2834.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
hafta başında 3 vefat haberi ile yıkılmış ve babamın da artık iyileşme umudunun kalmadığını, önümüzdeki süreçte (bkz: palyatif tedavi) dışında yapılacak bir şey kalmadığını ögrenmişken yaşından büyük acılar içinde bogulmasın, yaşama azmini kaybetmesin diye oğlumun 10 yaş doğum gününü kutladık sözlük. büyümek böyle bir şey işte.
devamını gör...
2835.
sabah o kadar neşeliydim ki bir arkadaşım içine etti.
tercih ettiği aöf gelmemiž. sırf niye demedin diye bir sürü laf...
hanımı ise yaz okuluna girmiş, ben niye tüm kitaptan sorumlu olduğunu söylemiştim.
ben dekan mıyım?
açın, okuyun.
hep mi ben suçluyum?
devamını gör...
2836.
rüya gibi başlamıştı herşey
gözüm başkasını görmemişti hiç
kalbim aklım sadece o diyordu
hergecen gün daha çok daha çok sevdim bağlandım
limanim yaptım
sözün kısası
sayende güçlendim
kimseye guvenilmeyecegini
koru körüne baglanilmayacagini
öğrettin
dimdik ayaktayım şimdi
eskiye nazaran daha güçlü
tek fark insan sevmiyorum artık ...
devamını gör...
2837.
öyle bir an ki aslında çok da basit bir zaman ,
senin korktuğun izleyemediğin filmi, dinleyemediğin şarkıyı , anımsamak istemediğin o insanın bir anda karşına çıkması;
sonrasında ne korktuğun kadar zor ne de düşündüğün kadar kötü , hatta kaderin bu tatlı cilvesi ya da hayatın trajikomedisi de diyebilirsin ne dersen de bir şekilde geçen zamanla yapamadığın şeylerin sen yapamadın ama bak nasıl kolaymış dercesine olmasını hayretle izliyorum.
bu ve benzeri olayları o kadar çok yaşıyorum ki acaba algıda seçiciliğe mi maruz kalıyorum yoksa gerçekten hayat bu kadar trajikomik mi ?
devamını gör...
2838.
hiç bir işim rast gitmiyor. ne yapmış olabilirim. kendimi sorguluyorum. yok bulamıyorum. neye elimi atsam her şey mahvoluyor. birine ihtiyacım var. yalnızlık beni çok yoruyor. çok yoruldum bazı şeylerden. olmasını istediğim yok. olsa bile bir türlü mutlu olamıyorum. bir de çevremdeki insanlara da zarar veriyorum. ama böyle olmasını istemiyorum. ne olmasını istiyorum ki ben ? ya da ne olmasını istemiyorum ? bilmiyorum ki.
bazı şeylerin değişmesini istiyorum ki. bak eskisi gibiyim artık. her şey geri nüksetti. zarar verdim çoğu kişiye, yine gözüme uyku girmiyor. girse bile kabuslar geri geliyor. kan ter uyanış..

kime güveneceğimi de bilmiyorum. sizce de her şey çok karmaşık değil mi ?
devamını gör...
2839.
sözlüğü buraya tanım girmeliyim düşüncesi ile açtım çünkü boğuluyormuş gibi hissediyorum, derdimi kimseye anlatamadığım için de bir şekilde içimi dökmeye ihtiyacım var.

bu senenin haziran ayı hayatımda çok önemli bir dönüm noktasıydı. ya sahip olduğum her şeyi kaybedecek ve hayatım tepetaklak olacaktı ya da bu süreci atlatıp hayatıma kaldığım yerden devam edecek ve ilerleyen günlerimi neşe ve keyifle geçirebilecektim. doğal olarak oldukça stresli bir dönemdi ve zannediyordum ki hayatımın bu dönemini atlattıktan sonra uzun bir süre böyle bir stres yaşamayacaktım.

işte hayatın bana g*tüyle güldüğü nokta tam olarak burası arkadaşlar. artık yaşadığım her gün benim için ayrı bir stres kaynağı, değer verdiğim insanların gözümün önünde eriyip gitmesine şahit oluyorum ve bir şeytanla aynı evin içinde yaşamak zorundayım. şeytan diyorum çünkü emin olun muhtemelen hayatınızın hiçbir döneminde içi böylesine saf bir kötülükle dolu bir insanla karşılaşmamışsınızdır. ben bir insanın en fazla ne kadar kötü olabileceğini onunla öğrendim.

daha fazla ayrıntıya girmeyeceğim, girsem bu entry onlarca sayfa tutabilecek uzunlukta olur muhtemelen ama şu kadarını söylebilirim ki benim şu son 3 ayda yaşadıklarımın çeyreğini yaşayan tanıdıklarım psikologlardan çıkmıyorlar. son derece yıpratıcı ve stresli bir süreç ama insan alışıyor bir süre sonra, tıpkı her şeye alışıldığı gibi.

bir de bütün bunların üstüne covid oldum. kimseye söylemedim covid olduğumu, tam da ailecek tatile gittiğimizde covid olacağım tuttu ama neyse ki herkesten izole bir ortamda bulunduğumuz için içim rahat, kimseye covid bulaştırma riskim yok. ailemizin geri kalan üyeleri de covid oldu tabii ki ama onların belirtileri çok çok daha hafif.

bu covid ile 3. imtihanım oluyor. bütün covid belirtilerini kimseye söylemeden kendi içimde yaşadım, öğrendiğim bilgilere dayanarak kendi tedavimi kendi kendime gerçekleştirdim. önce bir boğaz ağrısı ve şişmesiyle başlayan öyküm dün yükselen ateş ile beraber farklı bir noktaya evrildi. ateşim geçti neyse ki ama boğaz ağrım hâlâ devam ediyor ve covid'in bu sefer üzerimde bırakacağı etkilerden bir haberim. ilk seferinde gene yükselen ateş ile beraber 2 - 3 ay süren yoğun bir saç dökülmesi olmuştu, bu sefer de gene aynı şeyler yaşanacak muhtemelen. zaten zayıf düşen saçlarım iyice zayıf düşecek, onlar da benim gibi b*ku yediler anlayacağınız.

kısacası kötü hissediyorum, ruhsal olarak çökmüş durumdayım ve hiçbir şey yapmak istemiyorum. hayat benim için durdu ve devam etsin istemiyorum
devamını gör...
2840.
bilinmez uzaktan bi şehir tıpkı sen ve ben gibi.
benim değil feyizli bi abinin sözü ama güzel.
devamını gör...

bu başlığa tanım girmek için olabilirsiniz.

zaten üye iseniz giriş yapabilirsiniz.

"normal sözlük yazarlarının karalama defteri" ile benzer başlıklar

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim