normal sözlük yazarlarının karalama defteri
1
2
3
4
5
6
7
8
9
10
11
12
13
14
15
16
17
18
19
20
21
22
23
24
25
26
27
28
29
30
31
32
33
34
35
36
37
38
39
40
41
42
43
44
45
46
47
48
49
50
51
52
53
54
55
56
57
58
59
60
61
62
63
64
65
66
67
68
69
70
71
72
73
74
75
76
77
78
79
80
81
82
83
84
85
86
87
88
89
90
91
92
93
94
95
96
97
98
99
100
101
102
103
104
105
106
107
108
109
110
111
112
113
114
115
116
117
118
119
120
121
122
123
124
125
126
127
128
129
130
131
132
133
134
135
136
137
138
139
140
141
142
143
144
145
146
147
148
149
150
151
152
153
154
155
156
157
158
159
160
161
162
163
164
165
166
167
168
169
170
171
172
173
174
175
176
177
178
179
180
181
182
183
184
185
186
187
188
189
190
191
192
193
194
195
196
197
198
199
200
201
202
203
204
205
206
207
208
209
210
211
212
213
214
215
216
217
218
219
220
221
222
223
224
225
226
227
228
229
230
231
232
233
234
235
236
237
238
239
240
241
242
243
244
245
246
247
248
249
250
251
252
253
254
255
256
257
258
259
260
261
262
263
264
başlık "makedonyalı" tarafından 08.11.2020 16:43 tarihinde açılmıştır.
4501.
ne diyeceğimi şaşırdım artık. ya artık yakamdan düşsen mi acaba? artık başıma bela açmaktan vazgeçer misin? bıktım artık senden bak gerçekten bıktım. yolun sonu görünüyor diyor türkü ama hiç senin yanından geçmemiş. ne laf dinliyorsun ne insanlıktan haberin var. halâ saçma sapan huylarınla beni meşgul ediyorsun. ben bıktım beklemekten. lütfen şu zamanı video izler gibi 2x falan yapabilelim de senden kurtulayım.
devamını gör...
4502.
yoruluyorum ben ya. o kadar yoruluyorum o kadar hissizleşiyorum ki bir şeyler yazayım belki iyi gelir diye sözlüğe geri döndüm. az kaldı, bakalım ne olacak.
devamını gör...
4503.
kötü kalpli insanlarla arkadas olan insanlara anlam veremiyorum ve saygi duyamiyorum. o kotu olmayi secmis, sen de buna ragmen onu kabul etmissin. yani bi insan nasi bilincli olarak kendisine zarari dokunmayan birine hayati zehir eder, bu gucu kendinde neye dayanarak bulur bilmiyorum. bi insan neden baska bi insana yasadigi hayata karsi aidiyetini kaybettirecek soylemlerde bulunur bilmiyorum. standartlarda olmayan her kisi kendini 'oteki' mi hissetmek zorunda anlamlandiramiyorum. biraksak herkes zihnini rahatlatmaya çalışsa, zaten yasamimiz basli basina sirla dolu bunlari bulmaya calissa, potansiyelini gelistirmek icin uğraşsa hayat cok daha yasanilir olmaz mi? en cok korktugum seylerden biri birinin geceleyin benim yuzumden uykuya dalamamasidir. kimsenin hayatinda bu kadar etkili olmak istemem. ama bu insanlar baskasinin hayatinda oyle bir etkili oluyor ki. biz büyümeye calisan insanlariz. buyuklerin dedigi gibi her seyi dinlememeyi öğrenmeliydi o da demeyecek kadar buyuk degiliz. of iste bazilari cok siradan, sandiklarinin aksine cok ezikler. bu ozellik ortaya cikmasin diye de baskalarini yem atiyorlar. bu hayat beni yoruyor.
devamını gör...
4504.
‘’yazdığım hiç bir şeye isim vermedim
yaşadığım hiç bir şeye isim vermedim
şiirler anı olunca acıtıyor
insanlar gidince anlatıyor
giderek anlatan insanlar var. bu hayatta
boşluğunun dolmayacağını
hoşluğunun başka bir insanda asla olmayacağını
ve son nefesine kadar pişmanlık yaşayacağını bildiğin var.
bazı insanlar sigara gibi içmek istiyorsun.’
yaşadığım hiç bir şeye isim vermedim
şiirler anı olunca acıtıyor
insanlar gidince anlatıyor
giderek anlatan insanlar var. bu hayatta
boşluğunun dolmayacağını
hoşluğunun başka bir insanda asla olmayacağını
ve son nefesine kadar pişmanlık yaşayacağını bildiğin var.
bazı insanlar sigara gibi içmek istiyorsun.’
devamını gör...
4505.
"neresinden tutarsan tut, bir önemi yok çünkü elinde kalıyor, çünkü tutarsızlıklar silsilesi çünkü, çünküyle başlayan ne varsa olumsuzluklarla devam ediyor. çünkü sen yoksun. bundan daha kötü ne olabilir ki? bir olmayışın olamaması çok acı, özenle suladığın bir çiçeğin açmayışı gibi bir şey.
oysa sen rengarenk bir şeyler hayal etmiştin. ortaya çıkan manzara bir çöl.
bu kadar da olmaz ki diyorsun. oluyor. daha kötüsü de olacak ve bunun daha kötüsü de. kalbim çok atıyor bu ara. az atmalı bence. ne kadar çok atarsa o kadar sensiz. günde bir kere yeterli mesala. konuşmak isteyip tek kelime konuşamadığının farkına varmak daha acı yaşamak isteyip susmak zorunda kalmak gibi. bence yaşayın. susmayın. söyleyin. hayat dinlemese de duvarlar dinliyor."
oysa sen rengarenk bir şeyler hayal etmiştin. ortaya çıkan manzara bir çöl.
bu kadar da olmaz ki diyorsun. oluyor. daha kötüsü de olacak ve bunun daha kötüsü de. kalbim çok atıyor bu ara. az atmalı bence. ne kadar çok atarsa o kadar sensiz. günde bir kere yeterli mesala. konuşmak isteyip tek kelime konuşamadığının farkına varmak daha acı yaşamak isteyip susmak zorunda kalmak gibi. bence yaşayın. susmayın. söyleyin. hayat dinlemese de duvarlar dinliyor."
devamını gör...
4506.
uykun varken uyuyamamak gibi. tam oldu derken olmaması gibi. başladı derken bitmesi gibi. başı değil de sonuna yetişmen gibi.
yanlışlığa sarılmak gibi. ne zaman doğru olacak bu yanlışlar. işte bu diyeceksin. insanlar çok bekliyor. çok bekledikleri için mi bu acı için için bir acı bu. için hep acı
koca bir yanlışlıktı hayatın. sarılmaktan başka yoktu şansın. sanıldın bir tek sen biliyorsun yanıldın.
ve şimdi bir uçurum keşke ucunda olsaydın belki birisi atlama derdi eğer atlamasaydın.
gittin
git
gitmeli
herkes gidecek değil mi?
yanlışlığa sarılmak gibi. ne zaman doğru olacak bu yanlışlar. işte bu diyeceksin. insanlar çok bekliyor. çok bekledikleri için mi bu acı için için bir acı bu. için hep acı
koca bir yanlışlıktı hayatın. sarılmaktan başka yoktu şansın. sanıldın bir tek sen biliyorsun yanıldın.
ve şimdi bir uçurum keşke ucunda olsaydın belki birisi atlama derdi eğer atlamasaydın.
gittin
git
gitmeli
herkes gidecek değil mi?
devamını gör...
4507.
ümit yokmuş. yolun sonuymuş senin için. o son yolculuğunda son dönemeçteki yol arkadaşların kalbine dokunduğun can yanındaydı. o nefesin daraldığı ana gelmeden kıymetini bilemedin. sesin kesilip dermanın kalmayınca da cevap veremedin. nasıl korkmuştum. gitmenden. hiç inanmadım gidebileceğine. sabahları pencereden bakıp ışığını kollardım. bir paket sigara almaya çıkıp şöyle bir sokağa bakardın. dı lı dili cümlelerdesin artık. kurmak istemiyorum bu cümleleri içinde seni barındıran. sanki gitmişsin gibi korkunç. gözlerin ellerin koca burnun hepsi o örtünün altında sedyenin üstündeydi o dörtlü günde. düğün tarihi gibi seçilmiş 4.4.24. son nefes. ilk nefesten son nefese. elini tutmuştum. sıcaktı. gözlerin anlamaz gibi yorgun, sorgular gibi kaygılıydı. içim buruk. sesin yabancı. hastalık seni ele geçirmiş. sen orda yoktun ki. biz bedeninle gözlerinle bir olmaktan kendimizi kandırıyorduk. içim hüzün dolu. gözlerimde yaşlar. yazmaktan başka iyi gelen tek şey ağlamak. resimlerine bakmak sana kızmak ve seninle konuşmak. gitmenin sırası mıydı? hani yola çıkacaktın onunla. hani baba olacaktın geride kalanlara. sırası mıydı ölmenin he sırası mıydı. günlerce adım adım gitmek senide yormadı mı? geri dönsen tekrar baksak gözlerine elini tutsak. ısınsa tekrar elin ayağın. canlansa. pişmanlıklar da çekilip gitse aradan. kırıklar onarılsa. ama geri gelsen...
devamını gör...
4508.
ulen şu hayatta herkes mi çıkarcı olur yahu. herkes mi karşılık bekler. işi olan işi bitince neden yok olur. neden karanlığa karışır.
devamını gör...
4509.
el parmak eklemlerim acıyor.
yani gerçekten üstün bir başarı örneği sergileyerek yere yapıştığımda nasıl el parmak eklemlerimi incitebildim hayret ediyorum. ellerim, dizlerim, dirseğim, vücudumda var olan eklemlerim acıyor. ağladım canım çok acıyor diye, ya da canım çok acıdığından bedenim onu yalnız bırakmak istememiş de olabilir; bilemedim.
bu acı bana ne diyor biliyor musun, kendine göstermediğin şefkati sana kimse veresi değildir. şefkat gösterebilmek için illa kafayı gözü yarman gerekmiyor kuzum, azcık merhamet.
yani gerçekten üstün bir başarı örneği sergileyerek yere yapıştığımda nasıl el parmak eklemlerimi incitebildim hayret ediyorum. ellerim, dizlerim, dirseğim, vücudumda var olan eklemlerim acıyor. ağladım canım çok acıyor diye, ya da canım çok acıdığından bedenim onu yalnız bırakmak istememiş de olabilir; bilemedim.
bu acı bana ne diyor biliyor musun, kendine göstermediğin şefkati sana kimse veresi değildir. şefkat gösterebilmek için illa kafayı gözü yarman gerekmiyor kuzum, azcık merhamet.
devamını gör...
4510.
20 yıl önce bugün göçüp gittin bu diyarlardan. beni bıraktığın yerde başıma neler geldi hiç bilmedin. bana neler yaptılar, kalbimi nasıl kırdılar, ne kadar yalnız bıraktılar, sensizliğin acısı yetmezmiş gibi bir de sensizliğimi yüzüme ne çok vurdular, görmedin. savrulup durdum, beni oradan oraya savurup durdular. kolumu, kanadımı kırdılar.
insan bir şekilde yaşamaya devam ediyor. büyüyor, değişiyor, olgunlaşıyor ama o mezar başında ağlayan küçük kız içeride bir yerde duruyor. hiç değişmeden, hiç iyileşmeden...
insan bir şekilde yaşamaya devam ediyor. büyüyor, değişiyor, olgunlaşıyor ama o mezar başında ağlayan küçük kız içeride bir yerde duruyor. hiç değişmeden, hiç iyileşmeden...
devamını gör...
4511.
a normal bir kizim veya kadinim.
ama bu durum beni rahatsiz etmiyor.
sira disidan da sira disi.
ama bu durum beni rahatsiz etmiyor.
sira disidan da sira disi.
devamını gör...
4512.
her şey o kadar anlamsız ki kendimi tamamen kaybetmenin ucundayım
devamını gör...
4513.
"kandırıyorlar. hepimizi. en çok da seni.
kandırıyorlar çünkü senin kıçın da herkesinki kadar nazik.
kandıracaklar çünkü sen -mış gibi yapıyorsun.
aşağılanıyorsun, onuruna sahip çıkıyormuş gibi yapıyorsun.
cahil bırakılıyorsun, okuyormuş gibi yapıyorsun.
iğfal ediliyorsun, kulağının arkası berrakmış gibi yapıyorsun.
çünkü onlar sana şizofreniyi uygun gördüler. rıza gösterdin.
hayatın senin ellerinde değil.
artık yetmez mi?
çocuklarını öldürüyorlar ve öldürmeye devam edecekler
kana doymuyorlar.
torununu z tipi hücrelerde haklayacaklar.
vitrinlere süprüntüler dolduruyorlar.
satın alıyorsun.
elit sohbetleri atlamamak için beynini çöplüğe çevirmelerine izin veriyorsun
oysa, hatırla, hepimiz birer çini mürekkebiydik zamanında.
hatırla yeniden sahip çıkabiliriz geçmişimize.
sokağa çık. kötü kitapların en kötü satırlarını boya ruhunla.
ruhun hala temiz. senden başkalarını zehirlemelerine izin verme"
kandırıyorlar çünkü senin kıçın da herkesinki kadar nazik.
kandıracaklar çünkü sen -mış gibi yapıyorsun.
aşağılanıyorsun, onuruna sahip çıkıyormuş gibi yapıyorsun.
cahil bırakılıyorsun, okuyormuş gibi yapıyorsun.
iğfal ediliyorsun, kulağının arkası berrakmış gibi yapıyorsun.
çünkü onlar sana şizofreniyi uygun gördüler. rıza gösterdin.
hayatın senin ellerinde değil.
artık yetmez mi?
çocuklarını öldürüyorlar ve öldürmeye devam edecekler
kana doymuyorlar.
torununu z tipi hücrelerde haklayacaklar.
vitrinlere süprüntüler dolduruyorlar.
satın alıyorsun.
elit sohbetleri atlamamak için beynini çöplüğe çevirmelerine izin veriyorsun
oysa, hatırla, hepimiz birer çini mürekkebiydik zamanında.
hatırla yeniden sahip çıkabiliriz geçmişimize.
sokağa çık. kötü kitapların en kötü satırlarını boya ruhunla.
ruhun hala temiz. senden başkalarını zehirlemelerine izin verme"
devamını gör...
4514.
sen yine her kırılışında inatla daha da büyüyen kanatlarınla masmavi gökyüzünde oradan oraya savrularak efsunlu kozmetiğin sahtekar elleriyle boşluğa dikilmiş süslü ve parlak ruhların bakışlarından kaçma isteğindesin. fakat tuhaf olana tekme savurmaktan çekinmeyen kirli kalplerin hakkına düşen küfürlerinin porsiyonunu da dağıtıyor gibisin. senin zamanın daha gelmedi diye düşünme. hepimizin zamanı farklıydı. arşa değen kendi dört duvarlarımızın arasında yaşanmış birbirinden habersiz ve bağımsız onlarca hikaye saklı olabilir.
kaçınılmaz fizyolojik dönüşümlerin manasız bulunup hoşnutsuz bir korku ile karşılandığı o aciz yaşlarda aynada kendini izleyip dakikalarca sırıtabilen aptal bir suretin vardı mesela. çizgileri sertleşmemiş bedenler ruhlarından bihaber kalbini birer birer işgal ediyordu. züppeliğin prim yaptığı, normal kabul edilmeyenlerin istediği gibi fink attığı akranlarının arasında sesi en az çıkan, fakat duyulduğu zaman en çok hasar yaratan kişilerden biriydin. çizgili defter yapraklarında bile rotayı tutturamayıp isyan ederek yönünü şaşıran başına buyruk cümlelerin müsebbibi de sendin. saçlarının nasıl kesildiğini hiç umursamıyordun. fakat suretini gizleyecek bir modelde saçlara sahip olabilmeyi istediğin aşikardı. hafızana kokularıyla işlemeye başladığın mekanlarda eşyaların yeri değişse bile aklına düşen hayallerin muhteviyatı hep benzer mevzulardı.
sapkınlıklarından bihaber olduğun seslerin silik izlerini arıyor olabilirdin. sapkınlık nedir onu bile bilmiyordun aslında. çoğu kez düşünemeyenlerdendin; çokça düşen lakin düşmesinden çok düşünmesinden korkulanlardan. düşünce suç sayılırdı senin bulunduğun topraklarda. parmak uçlarında daimi bir sızı, hiç silinmeyecekmiş gibi görünen kızarık yanaklar bırakırdı ardında. şimdikinden daha az ağlamıyordun o yıllarda. sadece acıya karşı hassasiyetinin boyutu daha başkaydı; eşiği daha sağlam, daha sert duvarlarla örülüydü. öfkeyi anlamlandıramadığın kırılgan hayallerin bugünkülerden çok da farkı değildi. çekip gitme isteğin daha o zamanlarda başlamıştı. birkaç sokak öteye, kocaman caddenin ardına, büyük mavi çizginin diğer tarafına, daha uzağa, daha derine, daha karanlığa, ışıkların ortasına, sen olmayana, belki de senin gibi görünmemesine karşın senden farksız olana...
içine doğmaya mahkum edildiğin o narin sırça fanusun dışına çıkarak farklılığını keşfetmeye çalışacaktın. kendine dokunmak nedir bilmezken kıymeti bilinmeyen masumiyetin farkına varıp öyle yakın olmuştun ki dudaklarından öpmeye ramak kalmıştı. doğru noktaya temas edemedin ve öfke ile düşlere daldığın bulanık gecelere başlamaya karar verdin. ruhunda bir delik açıldı ve her bir yaşta daha da büyüyen kanaman o vakit başladı. bilmezdin elbet bu kan kaybı neyin ölüm sebebi olacaktı. kendine dönmeye başlamıştın. doğduğun noktaya uzak kalan haritanın sınırları içinde riskleri göze alıp bedenini keşfe çıktıkça büyümeye başladın. sessiz ve yavaş adımlarla ilerledin. kıvrılarak göğe selam duranların aralarında kaybolan ve renklerini yitirenlerle beraber yozlaştın kimi zamanlarda. yalanın kıymet gördüğü dünyaya teslim bayrağı açarak esir düşmüştün. içeride savaş sürerken düşen bomba sesleriyle dans etmeye başladın. sanal mutluluklar ve aşklar ile eğlenceli suretinin maskesini takınmışken mutsuzluğunun gizlenmeye çalıştığı kadehlerle devrildin. ardında görüneni umursamadığın buğulu camların üzerine çocukken yazdığın şeylere çok uzak resimler çizerek yıkıntılarından yepyeni yapılar inşa etmeye çalıştın. içindeki derin dünya rüzgarda dans eden yaprak tanelerinin sana getirdiği kartları tek tek açtı karşında. yalnızlığı öğrendin. tekil olmayı benimsedin. terk edildin. terk ettin. çemberin giderek daralmaya başladı zamanla.
yıldızlarını söndürdün. yörüngendeki gezegenleri tek tek öldürdün hiç acımadan. açılmayacak sararmış mektuplar yazdın, sahibi olmayan satırlarla dolu sayfalara. adresi belirsiz zarflarla postaladın onları. karıştılar gökyüzüne gri duman bulutlarıyla. içindeki yangını söndürmek için tere dönüştün. koştun hiç durmadan. kendin gibi olmaya tekrar dönmek için ant içtin, aynadaki kendine bakmadan hızla koşarken. bağırdığın sokaklar boyunca, karşına çıkan insanlarla tartıştın. onlara ayna tuttukça onlardan daha fazla yara aldın. aydınlık sokakların karanlık köşelerinde takılıyordun. silahlar buldun o izbe mekanlarda. namlunun ucunu kendine doğrulttun. delik deşik etmek istedin kendini. tetiği her çekişinde satır aralarında boğuştun. kurşun darbesine yabancı kalmana şaşırdın. yaralarına alışıyordun oysa. akışına kapıldığın serüvenlerle esaretten kurtardın ruhunu. buhar olup ardında bırakıyordun geçmiş hikayelerini. sonsuz çemberde dönüp duran zaman tünelinde sürükleniyordun hızla. canın yandı. can yaktın. suçluluk hissettin, haklı sebepler buldun ve asla pişman olmadın yaptıklarından.
bir kez daha tatmaya başladın. koklamayı, dokunmayı ve görmeyi en başından öğrendin. kokular pusulan olmuştu. suya düştün yeniden. ihanetin yumuşacık dizlerine başını yasladın. düşlere daldın onun kucağında. celladının masallarıyla düşlerinden uyandın. düşünmeye zorladın yine kendini. konuştun, sustun, konuştun. daha çok konuşmaya başladın sonra. kendine, diline, geçmişine yabancılaşmaya başladıkça büyüdün. ne vakit büyüdüğünü anlamaya çalıştın, yaş aldın. yaşlandın hızla. yaşlandıkça güzelleştin. cümlelerle beslendin. toprağından ayrı kaldıkça suyunu başka köklerin altında aradın. acılarını anlattıkça daha fazla anlamaya başladın. ondan uzaklaştığını anladığın an ise yine ona dönmeye hazır olduğunun farkına vardın. özlemin zehri damarlarında usul usul yayılmaya başladığında eşyalarını dipsiz bavula yerleştirmeye hazırlanıyordun çoktan...
oradaydın işte, yine ait olduğun yerde. daha evvel de bulunduğun o yerin tam ortasında dimdik ayakta dururken başını eğmiyordun. neredeydin, nereden gelmiştin, ne zamandan beri buradaydın? şaşkınlıkla etrafına bakınırken tüm yaşlarını geri dilenmiyordun. günahlarını dillerinden düşürmeyenlerden uzak durmalıydın. kararmış gözleri ve dikenli cümleleriyle etrafını sarmaya çalışan leş kokulu suretlerin dondurucu klişelerinden arınıyordun. nihayet gülümsüyordun. umutsuzluğu bir ağacın gölgesine terk etme zamanın çoktan gelmişti. kendini bulduğun o yerde, yalnızca kendinleydin. olması gerektiği biçimde ve her daim olman gerektiği şekilde.
kaçınılmaz fizyolojik dönüşümlerin manasız bulunup hoşnutsuz bir korku ile karşılandığı o aciz yaşlarda aynada kendini izleyip dakikalarca sırıtabilen aptal bir suretin vardı mesela. çizgileri sertleşmemiş bedenler ruhlarından bihaber kalbini birer birer işgal ediyordu. züppeliğin prim yaptığı, normal kabul edilmeyenlerin istediği gibi fink attığı akranlarının arasında sesi en az çıkan, fakat duyulduğu zaman en çok hasar yaratan kişilerden biriydin. çizgili defter yapraklarında bile rotayı tutturamayıp isyan ederek yönünü şaşıran başına buyruk cümlelerin müsebbibi de sendin. saçlarının nasıl kesildiğini hiç umursamıyordun. fakat suretini gizleyecek bir modelde saçlara sahip olabilmeyi istediğin aşikardı. hafızana kokularıyla işlemeye başladığın mekanlarda eşyaların yeri değişse bile aklına düşen hayallerin muhteviyatı hep benzer mevzulardı.
sapkınlıklarından bihaber olduğun seslerin silik izlerini arıyor olabilirdin. sapkınlık nedir onu bile bilmiyordun aslında. çoğu kez düşünemeyenlerdendin; çokça düşen lakin düşmesinden çok düşünmesinden korkulanlardan. düşünce suç sayılırdı senin bulunduğun topraklarda. parmak uçlarında daimi bir sızı, hiç silinmeyecekmiş gibi görünen kızarık yanaklar bırakırdı ardında. şimdikinden daha az ağlamıyordun o yıllarda. sadece acıya karşı hassasiyetinin boyutu daha başkaydı; eşiği daha sağlam, daha sert duvarlarla örülüydü. öfkeyi anlamlandıramadığın kırılgan hayallerin bugünkülerden çok da farkı değildi. çekip gitme isteğin daha o zamanlarda başlamıştı. birkaç sokak öteye, kocaman caddenin ardına, büyük mavi çizginin diğer tarafına, daha uzağa, daha derine, daha karanlığa, ışıkların ortasına, sen olmayana, belki de senin gibi görünmemesine karşın senden farksız olana...
içine doğmaya mahkum edildiğin o narin sırça fanusun dışına çıkarak farklılığını keşfetmeye çalışacaktın. kendine dokunmak nedir bilmezken kıymeti bilinmeyen masumiyetin farkına varıp öyle yakın olmuştun ki dudaklarından öpmeye ramak kalmıştı. doğru noktaya temas edemedin ve öfke ile düşlere daldığın bulanık gecelere başlamaya karar verdin. ruhunda bir delik açıldı ve her bir yaşta daha da büyüyen kanaman o vakit başladı. bilmezdin elbet bu kan kaybı neyin ölüm sebebi olacaktı. kendine dönmeye başlamıştın. doğduğun noktaya uzak kalan haritanın sınırları içinde riskleri göze alıp bedenini keşfe çıktıkça büyümeye başladın. sessiz ve yavaş adımlarla ilerledin. kıvrılarak göğe selam duranların aralarında kaybolan ve renklerini yitirenlerle beraber yozlaştın kimi zamanlarda. yalanın kıymet gördüğü dünyaya teslim bayrağı açarak esir düşmüştün. içeride savaş sürerken düşen bomba sesleriyle dans etmeye başladın. sanal mutluluklar ve aşklar ile eğlenceli suretinin maskesini takınmışken mutsuzluğunun gizlenmeye çalıştığı kadehlerle devrildin. ardında görüneni umursamadığın buğulu camların üzerine çocukken yazdığın şeylere çok uzak resimler çizerek yıkıntılarından yepyeni yapılar inşa etmeye çalıştın. içindeki derin dünya rüzgarda dans eden yaprak tanelerinin sana getirdiği kartları tek tek açtı karşında. yalnızlığı öğrendin. tekil olmayı benimsedin. terk edildin. terk ettin. çemberin giderek daralmaya başladı zamanla.
yıldızlarını söndürdün. yörüngendeki gezegenleri tek tek öldürdün hiç acımadan. açılmayacak sararmış mektuplar yazdın, sahibi olmayan satırlarla dolu sayfalara. adresi belirsiz zarflarla postaladın onları. karıştılar gökyüzüne gri duman bulutlarıyla. içindeki yangını söndürmek için tere dönüştün. koştun hiç durmadan. kendin gibi olmaya tekrar dönmek için ant içtin, aynadaki kendine bakmadan hızla koşarken. bağırdığın sokaklar boyunca, karşına çıkan insanlarla tartıştın. onlara ayna tuttukça onlardan daha fazla yara aldın. aydınlık sokakların karanlık köşelerinde takılıyordun. silahlar buldun o izbe mekanlarda. namlunun ucunu kendine doğrulttun. delik deşik etmek istedin kendini. tetiği her çekişinde satır aralarında boğuştun. kurşun darbesine yabancı kalmana şaşırdın. yaralarına alışıyordun oysa. akışına kapıldığın serüvenlerle esaretten kurtardın ruhunu. buhar olup ardında bırakıyordun geçmiş hikayelerini. sonsuz çemberde dönüp duran zaman tünelinde sürükleniyordun hızla. canın yandı. can yaktın. suçluluk hissettin, haklı sebepler buldun ve asla pişman olmadın yaptıklarından.
bir kez daha tatmaya başladın. koklamayı, dokunmayı ve görmeyi en başından öğrendin. kokular pusulan olmuştu. suya düştün yeniden. ihanetin yumuşacık dizlerine başını yasladın. düşlere daldın onun kucağında. celladının masallarıyla düşlerinden uyandın. düşünmeye zorladın yine kendini. konuştun, sustun, konuştun. daha çok konuşmaya başladın sonra. kendine, diline, geçmişine yabancılaşmaya başladıkça büyüdün. ne vakit büyüdüğünü anlamaya çalıştın, yaş aldın. yaşlandın hızla. yaşlandıkça güzelleştin. cümlelerle beslendin. toprağından ayrı kaldıkça suyunu başka köklerin altında aradın. acılarını anlattıkça daha fazla anlamaya başladın. ondan uzaklaştığını anladığın an ise yine ona dönmeye hazır olduğunun farkına vardın. özlemin zehri damarlarında usul usul yayılmaya başladığında eşyalarını dipsiz bavula yerleştirmeye hazırlanıyordun çoktan...
oradaydın işte, yine ait olduğun yerde. daha evvel de bulunduğun o yerin tam ortasında dimdik ayakta dururken başını eğmiyordun. neredeydin, nereden gelmiştin, ne zamandan beri buradaydın? şaşkınlıkla etrafına bakınırken tüm yaşlarını geri dilenmiyordun. günahlarını dillerinden düşürmeyenlerden uzak durmalıydın. kararmış gözleri ve dikenli cümleleriyle etrafını sarmaya çalışan leş kokulu suretlerin dondurucu klişelerinden arınıyordun. nihayet gülümsüyordun. umutsuzluğu bir ağacın gölgesine terk etme zamanın çoktan gelmişti. kendini bulduğun o yerde, yalnızca kendinleydin. olması gerektiği biçimde ve her daim olman gerektiği şekilde.
devamını gör...
4515.
zaman bitti, içinde yaşadığımız anıların içinde silinmeyi bekliyoruz..
devamını gör...
4516.
her yer anlamsız bir boşluk.. nereye dönsem karanlık... etrafımda tanımlayamadığım bir kalabalık.. ne işi var bu insanların etrafımda.. hepsi gülümsüyor ve samimi oysa.. peki benim hissedemediğim bu duygular neyin nesi... bir yere ait olmak zorunda mı insan?
üstümüze düşeni alıp, eyvallah deyip payımıza düşeni kendi içimizde yaşıyoruz kimseye anlatamayarak... anlatılmaya çalışılan her duygu, her ağlamak, her susuş daha da yoruyor insanı.. kimse dokunmasın istiyor, kimse görmesin...
insan kendi içindeki savaşı bitirmedikçe dışarıya ışık olamıyordu...
üstümüze düşeni alıp, eyvallah deyip payımıza düşeni kendi içimizde yaşıyoruz kimseye anlatamayarak... anlatılmaya çalışılan her duygu, her ağlamak, her susuş daha da yoruyor insanı.. kimse dokunmasın istiyor, kimse görmesin...
insan kendi içindeki savaşı bitirmedikçe dışarıya ışık olamıyordu...
devamını gör...
4517.
epey bir süre oluyor, bıraktım karalama defteri tutmayı..olduğu gibi yaşıyorum hayatı.. editsiz.. çokta farketmiyormuş doğrusu..!
devamını gör...
4518.
"yüzüne ay kırıkları çarpıp uyansın sevdiğim."
devamını gör...
4519.
inan söze nereden başlayacağımı bilmiyorum. zira ne söyleyeceğimi bilmiyorum. sadece yazmak istedim ve yazmaya başladım. içimde kağıda dökmek hatta haykırmak istediğim çok şey var. mamafih hiç birini kelimelere sığdıramıyorum. sığdıramadıkça da yutmak zorunda kalıyorum. bu o kadar da kolay değil elbette. neden biliyor musun? zira her biri birer jilet maiyetinde de ondan. yuttukça keserek akıyor boğazımdan aşağı. buna daha ne kadar böyle katlanabilirim bilmiyorum. susuyorum, sustukça boğuluyorum. haykırmak istiyorum, bu kez de jiletlerin hışmına uğruyorum. bir çıkmazın içindeyim ama sanki bu çıkmazı ben yaratıyorum. nereye kadar böyle sürecek bu? daha ne kadar bu kendi yarattığım çıkmazda kalacağım? bile bile kendime bu acıyı çektirmekten ne zaman vazgeçeceğim? bütün bu sorular kafamda yankılanıp duruyor. çözüm mü ? bunun asla beni mutlu edecek bir çözümü olmadığını çok iyi biliyorum. bu soruların cevabının da bende olması gerektiğinin farkındayım. zaten ben de bu cevapları başkasında aramıyorum. mamafih hali hazırda kendi kendime de bulamıyorum. bazen sadece çekip gitmek istiyorum. en çok da hayattan. sanki ben olmasam hayatına dokunduğum insanlar daha mutlu olacaklarmış gibi hissediyorum. yani hayat yaşanılmaz değilmiş de onu yaşanılmaz kılan, zorlaştıran benmişim gibi geliyor. şunu inkar edemem elbette varlığımla insanlara kattığım bir çok şey oldu. mamafih düşünüyorum da varlığımda kazandırdıklarım yokluğumda bir kayıp olur muydu acaba? nedense hiç sanmıyorum. zira diyorum ya, ekseriyetle kendi hayatım da dahil olmak üzere çevremdeki insanların hayatında bir sorun olduğumu hissediyorum. yine de tüm bunlara rağmen çekip gidemiyorum bu hayattan. canım çok tatlı olduğu için mi? hayır. yaşamayı ya da hayatı çok sevdiğim için mi? asla. sadece arkamda bırakacaklarımı düşünüyorum. her şeyden öte ailemi böyle bir acıyla baş başa bırakarak gitmeye hakkım olmadığını biliyorum. zira benim dahi kendimden vazgeçtiğim noktada onların benden vazgeçmeyeceğinin farkındayım. diğer taraftan beni seven ve her daim destekleyen dostlarım var. böyle bir gidiş onlara da haksızlık olurdu kanımca. son olarak da şu an tam sol tarafımda kocaman gözlerle bana bakan patili oğlum var. işte tüm bunları düşününce dur durduğun yerde diyorum kendi kendime. sadece işin nihayetinde, ola ki bir gün tüm bunları düşünmekten vazgeçerek terki diyar edersem buralardan, tek bir cümle bırakmak istiyorum ardımda yadigar; “bunca zaman başkaları için yaşadı, bir gün kendi için öldü.” .
devamını gör...
4520.
işbu 4593. tanım. biri silmezse ya da bir tanım silinmezse...
harika bir gün olmuyor mu ya bugün?
valla harika bir gün oluyor.
hani bazı günler daha uyanırken harika bir gün olacağı bellidir ya... hah. işte aynen öyle...
harika bir gün oluyor.
peki bundan sözlüğe ne? niye? her şeyi burada paylaşmıyor muyduk? içimizi dökmeler falan... benim hiç mutsuz olduğumda bunu anlattığımı gördünüz mü? peki canım sıkkın olduğunda?..
hayır. canım sıkkındır ve köşeme çekilir, geçmesini beklerim. çünkü hüzünler paylaşınca çoğalır. aynı şekilde mutluluklar da paylaştıkça çoğalır. işte o yüzden, harika bir gün oluyor bugün.
insanın kendisiyle ilgili bir şeylerin ayırdına varması ne güzel.
sevgili 8 haziran, harika geldin teşekkür ederim. *
harika bir gün olmuyor mu ya bugün?
valla harika bir gün oluyor.
hani bazı günler daha uyanırken harika bir gün olacağı bellidir ya... hah. işte aynen öyle...
harika bir gün oluyor.
peki bundan sözlüğe ne? niye? her şeyi burada paylaşmıyor muyduk? içimizi dökmeler falan... benim hiç mutsuz olduğumda bunu anlattığımı gördünüz mü? peki canım sıkkın olduğunda?..
hayır. canım sıkkındır ve köşeme çekilir, geçmesini beklerim. çünkü hüzünler paylaşınca çoğalır. aynı şekilde mutluluklar da paylaştıkça çoğalır. işte o yüzden, harika bir gün oluyor bugün.
insanın kendisiyle ilgili bir şeylerin ayırdına varması ne güzel.
sevgili 8 haziran, harika geldin teşekkür ederim. *
devamını gör...
1
2
3
4
5
6
7
8
9
10
11
12
13
14
15
16
17
18
19
20
21
22
23
24
25
26
27
28
29
30
31
32
33
34
35
36
37
38
39
40
41
42
43
44
45
46
47
48
49
50
51
52
53
54
55
56
57
58
59
60
61
62
63
64
65
66
67
68
69
70
71
72
73
74
75
76
77
78
79
80
81
82
83
84
85
86
87
88
89
90
91
92
93
94
95
96
97
98
99
100
101
102
103
104
105
106
107
108
109
110
111
112
113
114
115
116
117
118
119
120
121
122
123
124
125
126
127
128
129
130
131
132
133
134
135
136
137
138
139
140
141
142
143
144
145
146
147
148
149
150
151
152
153
154
155
156
157
158
159
160
161
162
163
164
165
166
167
168
169
170
171
172
173
174
175
176
177
178
179
180
181
182
183
184
185
186
187
188
189
190
191
192
193
194
195
196
197
198
199
200
201
202
203
204
205
206
207
208
209
210
211
212
213
214
215
216
217
218
219
220
221
222
223
224
225
226
227
228
229
230
231
232
233
234
235
236
237
238
239
240
241
242
243
244
245
246
247
248
249
250
251
252
253
254
255
256
257
258
259
260
261
262
263
264
"normal sözlük yazarlarının karalama defteri" ile benzer başlıklar
karalama
2