normal sözlük yazarlarının karalama defteri
1
2
3
4
5
6
7
8
9
10
11
12
13
14
15
16
17
18
19
20
21
22
23
24
25
26
27
28
29
30
31
32
33
34
35
36
37
38
39
40
41
42
43
44
45
46
47
48
49
50
51
52
53
54
55
56
57
58
59
60
61
62
63
64
65
66
67
68
69
70
71
72
73
74
75
76
77
78
79
80
81
82
83
84
85
86
87
88
89
90
91
92
93
94
95
96
97
98
99
100
101
102
103
104
105
106
107
108
109
110
111
112
113
114
115
116
117
118
119
120
121
122
123
124
125
126
127
128
129
130
131
132
133
134
135
136
137
138
139
140
141
142
143
144
145
146
147
148
149
150
151
152
153
154
155
156
157
158
159
160
161
162
163
164
165
166
167
168
169
170
171
172
173
174
175
176
177
178
179
180
181
182
183
184
185
186
187
188
189
190
191
192
193
194
195
196
197
198
199
200
201
202
203
204
205
206
207
208
209
210
211
212
213
214
215
216
217
218
219
220
221
222
223
224
225
226
227
228
229
230
231
232
233
234
235
236
237
238
239
240
241
242
243
244
245
246
247
248
249
250
251
252
253
254
255
256
257
258
259
260
261
262
263
264
başlık "makedonyalı" tarafından 08.11.2020 16:43 tarihinde açılmıştır.
5181.
adam mırıldandığı şarkının farkına varınca şaşırdı, üstelik sadece aynı yeri tekrar tekrar söylediğini anlayınca daha çok şaşırdı.
masaya oturdu, önüne yeni bir kağıt çekti, kalemini eline aldı, belki de hiç varolmamış bir kadına yazdığı mektubuna devam etmeye başladı.
..
böyle işte, yani son hal bu, son durum bu, ben senden geçmişim, bu nasıl oldu, ne zaman oldu farkına bile varmadım biliyor musun?
yok, pardon.
bana son dokunduğun gün gerçekten farkına vardım bunun, dokunman yine iç yaktı, ölene kadar da yakacak belki bilmiyorum ama bir şey eksikti artık.
adını tam koyamıyorum o eksikliğin ve işin aslı çok da merak etmiyorum, aynı seni ve bundan sonra ne yapacağını merak etmediğim gibi, şaşırtıcı di mi bunları benden duyman?
hayat işte, insanlar işte, herkes ve her şey tuhaf işte.
umarım aradığın her ne ise bulursun ama önce ne aradığını bilmen gerekiyor sanki, işin orası da beni zerre ilgilendirmeyen bir şey, tıpkı sen gibi.
daha önceki mektuplarıma hiç benzemedi bu mektubum biliyorum, hatta bu sana yazdığım son mektup olacak, onu da biliyorum bak.
hayatta tercihler vardır, tercihler insanlar için vardır, insanların tercih ettikleri insanlar vardır, insanların tercih etmediği insanlar vardır, tercih edilmeyen insanların çekip gidecek kadar onurları vardır.
son kez, hoşça kal.
...
adam mektubu katladı, zarfa koydu, zarfın üstüne isim ve adres yazdı, "ömrü hayatımda postaya vereceğim son mektup büyük ihtimalle bu olacak" diye düşündü, unutmamak için dış kapının yanındaki anahtarlarını koyduğu rafa koydu.
sonra da kafasında durmadan çalan şarkıyı sonsuza kadar susturdu.
masaya oturdu, önüne yeni bir kağıt çekti, kalemini eline aldı, belki de hiç varolmamış bir kadına yazdığı mektubuna devam etmeye başladı.
..
böyle işte, yani son hal bu, son durum bu, ben senden geçmişim, bu nasıl oldu, ne zaman oldu farkına bile varmadım biliyor musun?
yok, pardon.
bana son dokunduğun gün gerçekten farkına vardım bunun, dokunman yine iç yaktı, ölene kadar da yakacak belki bilmiyorum ama bir şey eksikti artık.
adını tam koyamıyorum o eksikliğin ve işin aslı çok da merak etmiyorum, aynı seni ve bundan sonra ne yapacağını merak etmediğim gibi, şaşırtıcı di mi bunları benden duyman?
hayat işte, insanlar işte, herkes ve her şey tuhaf işte.
umarım aradığın her ne ise bulursun ama önce ne aradığını bilmen gerekiyor sanki, işin orası da beni zerre ilgilendirmeyen bir şey, tıpkı sen gibi.
daha önceki mektuplarıma hiç benzemedi bu mektubum biliyorum, hatta bu sana yazdığım son mektup olacak, onu da biliyorum bak.
hayatta tercihler vardır, tercihler insanlar için vardır, insanların tercih ettikleri insanlar vardır, insanların tercih etmediği insanlar vardır, tercih edilmeyen insanların çekip gidecek kadar onurları vardır.
son kez, hoşça kal.
...
adam mektubu katladı, zarfa koydu, zarfın üstüne isim ve adres yazdı, "ömrü hayatımda postaya vereceğim son mektup büyük ihtimalle bu olacak" diye düşündü, unutmamak için dış kapının yanındaki anahtarlarını koyduğu rafa koydu.
sonra da kafasında durmadan çalan şarkıyı sonsuza kadar susturdu.
devamını gör...
5182.
fazla karalamayın lazım olur.
devamını gör...
5183.
5184.
sakın, bu gençliğin bakidir sanma
yıllar ile yarışınca anlarsın
ola ki, aynaya bakıp aldanma
yüz hatların, buruşunca anlarsın
ömründen gün çalar, bugün ve yarın
hazana dönüşür gülün gülüzarın
hilal kaş altında göz kapakların
günden, güne kırışınca anlarsın
ağrılar baş verir, sızılar dizin
sis çöker önüne puslanır gözün
ilenmeye başlar oğlun ve kızın
eşin bile darılınca anlarsın
elinde avucunda yok ise malın
yad olur dostların, sorulmaz halin
toz, toprak içinde saçın sakalın
birbirine karışınca anlarsın
geçmez, kara günler gam ile çile
elinde değil ki, edesin hile
yokuş, şöyle dursun, düz yolda bile
adım başı, yorulunca anlarsın
işte bu adam örnektir sana
göster baki kalmış var mı bey ile ağa
birgün kucak açıp kara toprağa
sadık dosta sarılınca anlarsın...
yıllar ile yarışınca anlarsın
ola ki, aynaya bakıp aldanma
yüz hatların, buruşunca anlarsın
ömründen gün çalar, bugün ve yarın
hazana dönüşür gülün gülüzarın
hilal kaş altında göz kapakların
günden, güne kırışınca anlarsın
ağrılar baş verir, sızılar dizin
sis çöker önüne puslanır gözün
ilenmeye başlar oğlun ve kızın
eşin bile darılınca anlarsın
elinde avucunda yok ise malın
yad olur dostların, sorulmaz halin
toz, toprak içinde saçın sakalın
birbirine karışınca anlarsın
geçmez, kara günler gam ile çile
elinde değil ki, edesin hile
yokuş, şöyle dursun, düz yolda bile
adım başı, yorulunca anlarsın
işte bu adam örnektir sana
göster baki kalmış var mı bey ile ağa
birgün kucak açıp kara toprağa
sadık dosta sarılınca anlarsın...
devamını gör...
5185.
kilo vermem gerekiyor düşünceleri dağıldıktan sonra önümde duran, siyah çerçeveli ve üreticisinin 16 milyon piksele sahip olduğunu söylediği monitörde ne yapılacak diye göz attım. silktiğim pikselleri, hepinizden nefret ediyorum. üreticinizin de canı cehenneme.
üzerinde sadece 50 cl yazısı olan bardaktan bir yudum daha aldım. kaç kere daha doldurmam gerekecek bilmiyorum. keşke bilmediğim tek şey bu olsaydı.
sabaha karşı 4:40'ta vakıfbank önünden alacak seni servis.
daha kaç kere duymam gerekiyor bu cümleyi? daha kaç sabaha karşı bomboş duvara bakma zevkinden mahrum kalacağımı hesap edemiyorum. bilmiyorum, belki de etmemeliyim.
bir şeyler eksikti zaten, ne olduğunu çözemiyorum. belki de mıknatıs almalıyım, evde mıknatıs yok. var olduğumdan beri mıknatısa kaç kere ihtiyacım oldu, kaç kere olacak? hiçbir fikrim yok.
her şeyi özetlemeye başladım. kendime bile. normalde çok detay vermemle bilinirdim, artık o da yok. değiştim gibi ama ne değişti çözemiyorum.
belki biraz uyumalıyım fakat oradan da pek umutlu değilim. koşarım belki de. koşma fikrinden vazgeçene kadar dururum belki de bilmiyorum.
yine hiçbir şey bilmediğim saatlerdeyim. o saatin kaç olduğunu merak bile etmiyorum. sorsalar da söylemem muhtemelen. ülkü tamer'in kuş vuralım istersen cümlesi gibiyim biraz.
biraz merhametten yoksun, biraz mekandan, epeyce de zamandan.
izmir'e doğru yola çıkıcam. sıcaktan iğreniyorum. yolda terledikten sonra şoförün açtığı klimaya itiraz edicem belki biraz da. emin değilim, yola bağlı.
artık yola çıkmak istemiyorum.
ya da yola böyle çıkmak istemiyorum belki de. ne kadar çok belki dediğimi fark ettim az evvel.
belki de dememeliyim.
bi alternatif bulursak ona, bana da haber verin.
belki kullanırım, belki kullanmam.
haber vermezsiniz belki de.
üzerinde sadece 50 cl yazısı olan bardaktan bir yudum daha aldım. kaç kere daha doldurmam gerekecek bilmiyorum. keşke bilmediğim tek şey bu olsaydı.
sabaha karşı 4:40'ta vakıfbank önünden alacak seni servis.
daha kaç kere duymam gerekiyor bu cümleyi? daha kaç sabaha karşı bomboş duvara bakma zevkinden mahrum kalacağımı hesap edemiyorum. bilmiyorum, belki de etmemeliyim.
bir şeyler eksikti zaten, ne olduğunu çözemiyorum. belki de mıknatıs almalıyım, evde mıknatıs yok. var olduğumdan beri mıknatısa kaç kere ihtiyacım oldu, kaç kere olacak? hiçbir fikrim yok.
her şeyi özetlemeye başladım. kendime bile. normalde çok detay vermemle bilinirdim, artık o da yok. değiştim gibi ama ne değişti çözemiyorum.
belki biraz uyumalıyım fakat oradan da pek umutlu değilim. koşarım belki de. koşma fikrinden vazgeçene kadar dururum belki de bilmiyorum.
yine hiçbir şey bilmediğim saatlerdeyim. o saatin kaç olduğunu merak bile etmiyorum. sorsalar da söylemem muhtemelen. ülkü tamer'in kuş vuralım istersen cümlesi gibiyim biraz.
biraz merhametten yoksun, biraz mekandan, epeyce de zamandan.
izmir'e doğru yola çıkıcam. sıcaktan iğreniyorum. yolda terledikten sonra şoförün açtığı klimaya itiraz edicem belki biraz da. emin değilim, yola bağlı.
artık yola çıkmak istemiyorum.
ya da yola böyle çıkmak istemiyorum belki de. ne kadar çok belki dediğimi fark ettim az evvel.
belki de dememeliyim.
bi alternatif bulursak ona, bana da haber verin.
belki kullanırım, belki kullanmam.
haber vermezsiniz belki de.
devamını gör...
5186.
bardaktan boşanırcasına yağan yağmur yarım kalan aşkların saçlarını yıkıyor.
ve artık öznesi yaralıdır şiirin.
o eksik bir çarşamba,
ben yoksul bir salı...!
ve artık öznesi yaralıdır şiirin.
o eksik bir çarşamba,
ben yoksul bir salı...!
devamını gör...
5187.
oha saat bi buçuk olmuş ya.
devamını gör...
5188.
çiçek arıdan baldan davacı.
devamını gör...
5189.
söyle! bulanan miden mi yoksa beynin mi? kus aklındakileri. bir şeylerin peşinden koşuşturup duran ruhunu silahla vur. icindeki depremlere dayanamayıp yıkılan vücudunun müteahhitini mahkemeye verme boşuna, kesin beraat alır! eee, sağanak yağan düşüncelerinin beyninin kıvrımlarından akışını hissetmemek için kaç mutluluğunu satacaksın daha?
benliğini nerede kaybettiğini bilemeyecek kadar şuursuzsun aynı zamanda. aferin kızım sana! kendini diğerlerinden zeki sanacak kadar aptalsın sen de. seni kıvrandıran farkındalığında kavruluyorsun, görüyor musun cehennem de hak edilen bir şeymiş demek ki. zelil bir tavırla baktığın şey yansıman. paradoks dediğin şey tam karşında. boşuna vurma kafanı duvarlara. son nefesini verene kadar susturamayacaksin beni. senin gerçekliğin de benim tanrın da!
itiraf etsene, bugün çıkardığın yangında yanıp kül olmak istemedin mi? yanan ellerinin acısı bastırdı mı içindeki çığlıkları? ateşin, suyun tam zıttı olmasına rağmen nasıl çarşaf çarşaf dalgalandığını gözlerinle gördün. korkup kaçtığın ne varsa zamanla ona dönüştün. kendine yıllardır dayattığın iyi niyet pozları işe yaramıyor anlasana. kendine gel sen nietzsche değilsin!
"ne kadar da olgun, anlayışlı, fedakar bir kadın. bravoooo! bravoooo! bütün alkışlar sana!" sisifos halt etmiş senin yanında. en azından o bile ölümden bir süre kaçabilecek kadar becerikliydi. noldu? gerçekleri duymak acı mı geldi? uyu hadi, ben rüyalarında konuşmaya devam ederim nasıl olsa. unutma; senin gerçekliğin de, tanrın da, düşmanın da benim!
benliğini nerede kaybettiğini bilemeyecek kadar şuursuzsun aynı zamanda. aferin kızım sana! kendini diğerlerinden zeki sanacak kadar aptalsın sen de. seni kıvrandıran farkındalığında kavruluyorsun, görüyor musun cehennem de hak edilen bir şeymiş demek ki. zelil bir tavırla baktığın şey yansıman. paradoks dediğin şey tam karşında. boşuna vurma kafanı duvarlara. son nefesini verene kadar susturamayacaksin beni. senin gerçekliğin de benim tanrın da!
itiraf etsene, bugün çıkardığın yangında yanıp kül olmak istemedin mi? yanan ellerinin acısı bastırdı mı içindeki çığlıkları? ateşin, suyun tam zıttı olmasına rağmen nasıl çarşaf çarşaf dalgalandığını gözlerinle gördün. korkup kaçtığın ne varsa zamanla ona dönüştün. kendine yıllardır dayattığın iyi niyet pozları işe yaramıyor anlasana. kendine gel sen nietzsche değilsin!
"ne kadar da olgun, anlayışlı, fedakar bir kadın. bravoooo! bravoooo! bütün alkışlar sana!" sisifos halt etmiş senin yanında. en azından o bile ölümden bir süre kaçabilecek kadar becerikliydi. noldu? gerçekleri duymak acı mı geldi? uyu hadi, ben rüyalarında konuşmaya devam ederim nasıl olsa. unutma; senin gerçekliğin de, tanrın da, düşmanın da benim!
devamını gör...
5190.
birkaç ay önce bir yakınımı kaybettim. vefat etmeden kısa zaman önce onu görmüş olmanın huzuru ve mutluluğu vardı ama cenazesine gelmemiştim. o zaman dilimi benim için aşırı stresliydi ve cenazede darmadağın olmaktan korktum.
sonrasında her şey bir anda mükemmelleşti ve kısa zaman önce tepetaklak oldu. mükemmelleşme ve tepetaklak olması 40 gün sürmedi. bugün kırkı ve bugün buradayım.
bir kaç saat önce patlamak ve dağılmaktan korkuyordum ama şimdi o kadar hissiz bir haldeyim ki anlam veremiyorum. duygularımın çok fevri, çok hızlı yön değiştirmesini anlayabiliyordum ama bu hissizlik. bilemiyorum, çok korkutuyor.
sonrasında her şey bir anda mükemmelleşti ve kısa zaman önce tepetaklak oldu. mükemmelleşme ve tepetaklak olması 40 gün sürmedi. bugün kırkı ve bugün buradayım.
bir kaç saat önce patlamak ve dağılmaktan korkuyordum ama şimdi o kadar hissiz bir haldeyim ki anlam veremiyorum. duygularımın çok fevri, çok hızlı yön değiştirmesini anlayabiliyordum ama bu hissizlik. bilemiyorum, çok korkutuyor.
devamını gör...
5191.
yorucu geçen hazırlık sürecinin ardından lise giriş sınavı sonrası elde ettiğim netice beni ziyadesiyle memnun etmişti. hayalim olan galatasaray lisesi’ni ne akla hizmet ilk tercihim olarak yazmadım, bugün bile çözemediğim bir muamma. kader, nasip belki de basiret bağlanması. o zamanlar için düşünürsek eğer vicdanın mantığa ağır basması. mantıklı olan artık fazlasıyla sıkıldığım ve yıprandığım aile içi huzursuzluktan sıyrılıp, hayallerinin peşinde doludizgin koşmaktı. nasip değilmiş, olmadı.
iki sene öncesinde abimin istanbul’a üniversite tahsili için gittiği düşünüldüğünde, canım annemin bir evladından daha uzakta kalması, çok içime sinen bir durum değildi. bu sebeple memleketimin en başarılı okulu olan fen lisesi’ni ilk tercih yazdım ve kazandım.
okulu kazanmak gerçekten küçümsenmeyecek bir başarıydı. ama benim içim hiç de huzurla dolmamıştı. zaman içerisinde yaşayacağım sıkıntılar malum olmuştu belki de. allah sevdiği kulunu ara ara zorluklarla sınarmış. bir abimin dediği gibi, bakma güzel kardeşim sen o asalakların sahte saltanatlarına, menfaate dayalı kurulan eğlence sofralarına. onlar kendi cehennemlerini yaratan ve bunu bir yanılsama ile cennetmiş gibi göstermeye çalışan zavallılar. sen rabbine teslim ol!
rabbime tam anlamıyla teslim oldum mu bilemiyorum ama türkiye’de ilk bine girdiğim sınav sonucu kazandığım okulun yurduna babamın sayesinde teslim oldum.
böyle düşünmemiştim. annem yalnız kalmasın isterken şimdi haftanın beş günü ondan ayrı kalacaktım. yatılı kalmak her ne kadar çok tercih etmesem de gocunacağım bir durum değildi. devlet parasız yatılı sınavına zamanında abimin teşviki ile girmiş ve kazanmıştım. bu sayede yurt parası da vermeyecekti peder bey. evde boğaz eksiliyor, servis parası yok, eğitim beleş, hava beleş, su beleş. boş mezar bulsa beleş diye içine yatacak adam için bundan iyisi var mı?
acımasız olduğumu düşünmenizi istemem ama düşünürseniz de eyvallah. ama bir baba bir milyon öğrenci içinde ilk bine giren evladını böyle ödüllendirmemeli. zaten bence ödüllendirmemeli de. ama cezalandırmasa iyiydi, hem de para gibi basit bir araç uğruna.
kayıt günümü çok iyi hatırlıyorum. fen lisesi şehrin dışında, köy kasaba karışımı bir mahalledeydi. okul ve yurt binalarını içine alan yerleşkenin yanında lojmanlar da vardı öğretmenlerin kaldığı. otobüs durağından okula gelene kadar hissettiklerimi hatırlamıyorum. müdürün odasına girdiğimizde bizi sıcak karşılamıştı. peder beyin öğretmen arkadaşı. hakkını yemeyim eğitimci olması sebebiyle okul hayatımda genel olarak sevilen, sayılan, değer verilen biri oldum. tabi bunda benim karakterim ve mizacımın da etkisi büyük. müdür bey ile kısa sohbetin ardından çıkarken babama kayıt parasından bahsetti. babamın yüzü dün gibi aklımda. çamurumsu bir renk, tüm kasların gerilmesiyle oluşan çarpık bir ifade, çatık kaşlar. okuldan çıkıp otobüs durağına varıncaya dek hiç konuşmadık. durakta otobüsün gelmesini beklerken sağa sola volta atmaya başladı peder. bir iki dakika gezindikten sonra yanıma gelip hayatım boyunca defalarca dinlediğim cümleyi kurdu:
“nasıl edeceğiz?”
iki sene öncesinde abimin istanbul’a üniversite tahsili için gittiği düşünüldüğünde, canım annemin bir evladından daha uzakta kalması, çok içime sinen bir durum değildi. bu sebeple memleketimin en başarılı okulu olan fen lisesi’ni ilk tercih yazdım ve kazandım.
okulu kazanmak gerçekten küçümsenmeyecek bir başarıydı. ama benim içim hiç de huzurla dolmamıştı. zaman içerisinde yaşayacağım sıkıntılar malum olmuştu belki de. allah sevdiği kulunu ara ara zorluklarla sınarmış. bir abimin dediği gibi, bakma güzel kardeşim sen o asalakların sahte saltanatlarına, menfaate dayalı kurulan eğlence sofralarına. onlar kendi cehennemlerini yaratan ve bunu bir yanılsama ile cennetmiş gibi göstermeye çalışan zavallılar. sen rabbine teslim ol!
rabbime tam anlamıyla teslim oldum mu bilemiyorum ama türkiye’de ilk bine girdiğim sınav sonucu kazandığım okulun yurduna babamın sayesinde teslim oldum.
böyle düşünmemiştim. annem yalnız kalmasın isterken şimdi haftanın beş günü ondan ayrı kalacaktım. yatılı kalmak her ne kadar çok tercih etmesem de gocunacağım bir durum değildi. devlet parasız yatılı sınavına zamanında abimin teşviki ile girmiş ve kazanmıştım. bu sayede yurt parası da vermeyecekti peder bey. evde boğaz eksiliyor, servis parası yok, eğitim beleş, hava beleş, su beleş. boş mezar bulsa beleş diye içine yatacak adam için bundan iyisi var mı?
acımasız olduğumu düşünmenizi istemem ama düşünürseniz de eyvallah. ama bir baba bir milyon öğrenci içinde ilk bine giren evladını böyle ödüllendirmemeli. zaten bence ödüllendirmemeli de. ama cezalandırmasa iyiydi, hem de para gibi basit bir araç uğruna.
kayıt günümü çok iyi hatırlıyorum. fen lisesi şehrin dışında, köy kasaba karışımı bir mahalledeydi. okul ve yurt binalarını içine alan yerleşkenin yanında lojmanlar da vardı öğretmenlerin kaldığı. otobüs durağından okula gelene kadar hissettiklerimi hatırlamıyorum. müdürün odasına girdiğimizde bizi sıcak karşılamıştı. peder beyin öğretmen arkadaşı. hakkını yemeyim eğitimci olması sebebiyle okul hayatımda genel olarak sevilen, sayılan, değer verilen biri oldum. tabi bunda benim karakterim ve mizacımın da etkisi büyük. müdür bey ile kısa sohbetin ardından çıkarken babama kayıt parasından bahsetti. babamın yüzü dün gibi aklımda. çamurumsu bir renk, tüm kasların gerilmesiyle oluşan çarpık bir ifade, çatık kaşlar. okuldan çıkıp otobüs durağına varıncaya dek hiç konuşmadık. durakta otobüsün gelmesini beklerken sağa sola volta atmaya başladı peder. bir iki dakika gezindikten sonra yanıma gelip hayatım boyunca defalarca dinlediğim cümleyi kurdu:
“nasıl edeceğiz?”
devamını gör...
5192.
fonda kalp kapakçığıma tıklatan ve içeride kimse var mı diye merak eden sergüzeşt ruhlu bir şarkı var. kalp ve beyin olarak en boş olduğum ve misafir kabul etmediğim bir dönem için talihsiz bir geliş.
kendimden kaybolmak ve biraz dinlenmek istiyorum. kapılarımı kilitlemek anahtarları da imha etmek bir şekilde.
hatırlarsın ben yazardım sen ezberlerdin. genelde sözcükler parmak uçlarımdan dökülürdü, pek zikretmezdim. içimin açıldığı en çiçekli kapıydın belki de ama onu da kapattım.
istemsiz bir hüzün var içimde. istemli olanına rast gelmek mümkünmüş gibi.
tek isteğim bir avuç içi huzur. kanaatkar olmayı kendime öğrettim son yıllarda o yüzden fazlasında gözüm de gönlüm de yok.
kendimi teslim ettiğim ezgiler var. ruhumu alıp devri alem yaptırıyorlar. bitmese mi bu yolculuk?
kendimden kaybolmak ve biraz dinlenmek istiyorum. kapılarımı kilitlemek anahtarları da imha etmek bir şekilde.
hatırlarsın ben yazardım sen ezberlerdin. genelde sözcükler parmak uçlarımdan dökülürdü, pek zikretmezdim. içimin açıldığı en çiçekli kapıydın belki de ama onu da kapattım.
istemsiz bir hüzün var içimde. istemli olanına rast gelmek mümkünmüş gibi.
tek isteğim bir avuç içi huzur. kanaatkar olmayı kendime öğrettim son yıllarda o yüzden fazlasında gözüm de gönlüm de yok.
kendimi teslim ettiğim ezgiler var. ruhumu alıp devri alem yaptırıyorlar. bitmese mi bu yolculuk?
devamını gör...
5193.
babamın anlam veremediğim dengesiz davranışları
annemin bitmek tükenmeyen serzenişleri
duygu durumumun inişleri, çıkışları
anlamsız kılıyor yaşamak çabasını
bir yaşa kadar kaldırıyor zihnin bu yükü
daha kolay üstesinden gelebiliyor
daha çabuk yenileniyor hafıza
üzücü anılar akıl süzgecinde tortular bırakıyor
her tekrarda tortular birikip süzgeci tıkıyor
tekrarlayan kontrolsüz davranışlar
tekrarlayan ve çözüm olmayan serzenişler
süzgeci tamamen akışa kapatıyor
haydi, şimdi akıl verin
akışına bırak deyin...
annemin bitmek tükenmeyen serzenişleri
duygu durumumun inişleri, çıkışları
anlamsız kılıyor yaşamak çabasını
bir yaşa kadar kaldırıyor zihnin bu yükü
daha kolay üstesinden gelebiliyor
daha çabuk yenileniyor hafıza
üzücü anılar akıl süzgecinde tortular bırakıyor
her tekrarda tortular birikip süzgeci tıkıyor
tekrarlayan kontrolsüz davranışlar
tekrarlayan ve çözüm olmayan serzenişler
süzgeci tamamen akışa kapatıyor
haydi, şimdi akıl verin
akışına bırak deyin...
devamını gör...
5194.
içbükey bir kadındı, senelerce kendi içine bakmış, yaşanacak ne varsa çoğu zaman kendi içinde yaşamıştı, sessizce ve sakince. mutlu sayılırdı hayatında, bir iki eksiğini saymazsak tabii..
erkek dışbükeydi, kendini bildi bileli yaşadığı her şeyi dışarıya yansıtır, etrafı ile yaşar, coşkusu olmadan duramazdı,
mutlu sayılırdı hayatında, bir iki fazlasını saymazsak tabii.
sonra neredeyse olmayacak, olması belki de çok düşük ihtimallerin dahilinde bir şey oldu, bu kadın ve erkek yanyana geldi.
ve içiçe öyle bir geçtiler ki içbükey ve dışbükey birleşip normali oluşturdu, orta yol bulunmuştu.
adam aradığı sakinliği bulmuş, kadın belki hiç farkına varmadan özlediği coşkunluğunu yaşamaya başlamıştı.
sonra bir adım daha ileriye gittiler, önlerine çıkan güzel şeyleri daha yakından görüp tatmak, yaşamak için, pertavsız hale getirdiler kendilerini, güzel olan her şeyi çok daha yakından gördüler, yaşadılar, mutlu oldular.
sıkıntıları da oldu elbet ama o zaman da sırtlarını birbirlerine dayadılar, sorunlar, sıkıntılar, kötü olan her şey onların uzağında kaldı.
mutlu oldular.
böyle bir kadın ile böyle bir erkek nasıl yanyana gelir diye kendilerinin bile cevabını bilmediği bir soruyu tüm dünyaya unutturdular, sadece sevdiler ve sadece yaşadılar.
evet;
mutluydular.
erkek dışbükeydi, kendini bildi bileli yaşadığı her şeyi dışarıya yansıtır, etrafı ile yaşar, coşkusu olmadan duramazdı,
mutlu sayılırdı hayatında, bir iki fazlasını saymazsak tabii.
sonra neredeyse olmayacak, olması belki de çok düşük ihtimallerin dahilinde bir şey oldu, bu kadın ve erkek yanyana geldi.
ve içiçe öyle bir geçtiler ki içbükey ve dışbükey birleşip normali oluşturdu, orta yol bulunmuştu.
adam aradığı sakinliği bulmuş, kadın belki hiç farkına varmadan özlediği coşkunluğunu yaşamaya başlamıştı.
sonra bir adım daha ileriye gittiler, önlerine çıkan güzel şeyleri daha yakından görüp tatmak, yaşamak için, pertavsız hale getirdiler kendilerini, güzel olan her şeyi çok daha yakından gördüler, yaşadılar, mutlu oldular.
sıkıntıları da oldu elbet ama o zaman da sırtlarını birbirlerine dayadılar, sorunlar, sıkıntılar, kötü olan her şey onların uzağında kaldı.
mutlu oldular.
böyle bir kadın ile böyle bir erkek nasıl yanyana gelir diye kendilerinin bile cevabını bilmediği bir soruyu tüm dünyaya unutturdular, sadece sevdiler ve sadece yaşadılar.
evet;
mutluydular.
devamını gör...
5195.
içsel hesaplaşma yapma saatleri.. hesabı kendime kestiğim ve hiçbir zaman bir uzlaşıya varamadığım saatler.
savaşmaktan iflahı kesilmiş, kendini attığı çukurlardan bir türlü çıkaramayan kayıp bir ruh.
attığı her adımda çürük tahtaya basan, düşen, kalkıp yeni adımını yine sağlam olmayan zemine atan, bir daha düşen garip bir yolcu.
içine çekildiğim karanlıkta önümü göremiyor, duvardan duvara tosluyorum. düşe kalka, bir yol aldığımı sandığım başarılı bir illüzyon..
yerinde saymayıp, aksine başladığı yere geri dönmeli cinsten bir bumerang…
savaşmaktan iflahı kesilmiş, kendini attığı çukurlardan bir türlü çıkaramayan kayıp bir ruh.
attığı her adımda çürük tahtaya basan, düşen, kalkıp yeni adımını yine sağlam olmayan zemine atan, bir daha düşen garip bir yolcu.
içine çekildiğim karanlıkta önümü göremiyor, duvardan duvara tosluyorum. düşe kalka, bir yol aldığımı sandığım başarılı bir illüzyon..
yerinde saymayıp, aksine başladığı yere geri dönmeli cinsten bir bumerang…
devamını gör...
5196.
anamla evli olduğumdan kimseyle uzun ilişki yaşayamıyorum.
şöyle açayım.
dün gece kavga dövüş 6 aylık sevgilimden ayrıldım.
onu o kadar çok seviyordum ki öl dese saniye düşünmem hala.
şimdi gelelim anama, daha doğrusu babama.
benim babam dünyanın en gevşek, en bencil, en narsist adamı.
tek gayesi rahat etmek.
bakın burası çok önemli.
babalık ehliyete tabi olmalı.
herkes baba olmamalı.
neyse işte peder anamla iki gün duramaz.
mutlaka girerler birbirlerine.
ben 36 yaşına geldim.
ömrümün yarısı anamla ilgilenmrkle geçti.
üniversitede, sonra işlerimde, ben nereye anam oraya.
başlarda çok umursamadım.
sonra dedim lan sirma, gideri olan adamsın, bu yaşa kadar sevgilin olmamış. bu saçma değil mi?
34 de burcu ile tanıştım. 1 yıl sevgili olduk. ama ben neler çektim.
anamla burcu arasında kalmaktan depresyona girdim. kafayı sıyırma noktasına geldim.
ikisi de ilk günden birbirini sevmedi.
burcu anama, anam burcuya salladı.
arada ben telef oldum, tükendim.
bitti...
sonrası şubat 2025.
hayatta tek aşık olduğum kız, nursenam.
bu sefer kararlıydım. bu kızı anama yediremezdim.
malesef 6 ay dayanabildim.
başlarda cicim takılan anam yine beni yıktı, devirdi.
hayattaki en büyük iyikim senam da uçtu gitti.
yeter anneeeee!!!!!
içimi dökmek istedim.
şöyle açayım.
dün gece kavga dövüş 6 aylık sevgilimden ayrıldım.
onu o kadar çok seviyordum ki öl dese saniye düşünmem hala.
şimdi gelelim anama, daha doğrusu babama.
benim babam dünyanın en gevşek, en bencil, en narsist adamı.
tek gayesi rahat etmek.
bakın burası çok önemli.
babalık ehliyete tabi olmalı.
herkes baba olmamalı.
neyse işte peder anamla iki gün duramaz.
mutlaka girerler birbirlerine.
ben 36 yaşına geldim.
ömrümün yarısı anamla ilgilenmrkle geçti.
üniversitede, sonra işlerimde, ben nereye anam oraya.
başlarda çok umursamadım.
sonra dedim lan sirma, gideri olan adamsın, bu yaşa kadar sevgilin olmamış. bu saçma değil mi?
34 de burcu ile tanıştım. 1 yıl sevgili olduk. ama ben neler çektim.
anamla burcu arasında kalmaktan depresyona girdim. kafayı sıyırma noktasına geldim.
ikisi de ilk günden birbirini sevmedi.
burcu anama, anam burcuya salladı.
arada ben telef oldum, tükendim.
bitti...
sonrası şubat 2025.
hayatta tek aşık olduğum kız, nursenam.
bu sefer kararlıydım. bu kızı anama yediremezdim.
malesef 6 ay dayanabildim.
başlarda cicim takılan anam yine beni yıktı, devirdi.
hayattaki en büyük iyikim senam da uçtu gitti.
yeter anneeeee!!!!!
içimi dökmek istedim.
devamını gör...
5197.
dün bir tane kadın hasta geldi.
dedi ki benim kan grubum 0 pozitif, eşim 0 pozitif, kızım a pozitif. dedim ki olamaz bu, kızınız kan versin teyitleyelim.
bugün baktım gerçekten a pozitif.
dedim ki ben konuşursam bu işin sonu müge anlı’ya çıkar.
kız 14 yaşında.
eğer kızım değilse de hiç söylemeden devam mı edeceğiz ne yapacağız falan dedi.
aile draması yükleniyor……
dedi ki benim kan grubum 0 pozitif, eşim 0 pozitif, kızım a pozitif. dedim ki olamaz bu, kızınız kan versin teyitleyelim.
bugün baktım gerçekten a pozitif.
dedim ki ben konuşursam bu işin sonu müge anlı’ya çıkar.
kız 14 yaşında.
eğer kızım değilse de hiç söylemeden devam mı edeceğiz ne yapacağız falan dedi.
aile draması yükleniyor……
devamını gör...
5198.
boğazıma bir yumru takıldı ama göğsüm ferahladı. iki hissin arasında sıkılıp kaldım. ağlasam mı, olgun mu olsam?
insanlar neden kandırır safi güzelliktekini. neden paramparça eder? güzelin kaderi budur çünkü her şey zıttıyla kaim. işte bakın, yine aynı şeyi yaptım. sorularla tarumar edecekken kendimi, durup akla yaslanıp olgunluk gösterdim.
bilmiyorum hangi çizgideyim..
bilmiyorum ufuk ne yanda.
bir yangın yerinde elimi tutan biri var ve ben de onu hırpaladım.. çok tarumar olmuşum, ondan. ruhumu istismar etmişler, kimseye güvenemez olmuşum.
ben nerenin yanık bağrıyım böyle de payıma boğazı düğüm düğüm eden sancılar düşüyor?
insanlar neden kandırır safi güzelliktekini. neden paramparça eder? güzelin kaderi budur çünkü her şey zıttıyla kaim. işte bakın, yine aynı şeyi yaptım. sorularla tarumar edecekken kendimi, durup akla yaslanıp olgunluk gösterdim.
bilmiyorum hangi çizgideyim..
bilmiyorum ufuk ne yanda.
bir yangın yerinde elimi tutan biri var ve ben de onu hırpaladım.. çok tarumar olmuşum, ondan. ruhumu istismar etmişler, kimseye güvenemez olmuşum.
ben nerenin yanık bağrıyım böyle de payıma boğazı düğüm düğüm eden sancılar düşüyor?
devamını gör...
5199.
ben doğdum ya bilmem kaç sene önce bugün, derdim yok tasam yok borcum yok mükemmel bir ailem beni çok seven bir sevdiceğim var.
ama nedense kimi zaman dertlenmek istiyorum yani durup durduk yere başıma bela açmak nedensizce ama yapamıyorum galiba bu konuda korkağım biraz.
en basit korkum ise bu mutluluğuma zarar gelecek korkusu galiba.
ama nedense kimi zaman dertlenmek istiyorum yani durup durduk yere başıma bela açmak nedensizce ama yapamıyorum galiba bu konuda korkağım biraz.
en basit korkum ise bu mutluluğuma zarar gelecek korkusu galiba.
devamını gör...
5200.
nemli ve ıslak bir gecenin nahoş sıcağında, kendimi bir nefeslik oksijen arayışında buldum.
kalbimdeki ağırlık günlerdir geçmedi. huzursuzluk perileriyle saklambaç oynuyorum. nereye saklansam sobeleniyor, mızıkçılık yapıp ağlıyorum.
insanları iyi tanırım ama sanırım perilerle iyi anlaşamıyorum.
basit bir zihin mekanizması komplekslikte zirveye oynuyor. bazılarına ulaşmak zor, ulaşılmak isteyene ise kendimi kapatıyorum.
bütünüyle sıkılmış bu gecenin karanlığında anlam veremediğim de bir huzur var. sessiz ama yıldızlar saklanmış. onlar da saklambaç oynuyorlar benimle belki ama sobeleyemiyorum. kıyamıyorum…
kalbimdeki ağırlık günlerdir geçmedi. huzursuzluk perileriyle saklambaç oynuyorum. nereye saklansam sobeleniyor, mızıkçılık yapıp ağlıyorum.
insanları iyi tanırım ama sanırım perilerle iyi anlaşamıyorum.
basit bir zihin mekanizması komplekslikte zirveye oynuyor. bazılarına ulaşmak zor, ulaşılmak isteyene ise kendimi kapatıyorum.
bütünüyle sıkılmış bu gecenin karanlığında anlam veremediğim de bir huzur var. sessiz ama yıldızlar saklanmış. onlar da saklambaç oynuyorlar benimle belki ama sobeleyemiyorum. kıyamıyorum…
devamını gör...
1
2
3
4
5
6
7
8
9
10
11
12
13
14
15
16
17
18
19
20
21
22
23
24
25
26
27
28
29
30
31
32
33
34
35
36
37
38
39
40
41
42
43
44
45
46
47
48
49
50
51
52
53
54
55
56
57
58
59
60
61
62
63
64
65
66
67
68
69
70
71
72
73
74
75
76
77
78
79
80
81
82
83
84
85
86
87
88
89
90
91
92
93
94
95
96
97
98
99
100
101
102
103
104
105
106
107
108
109
110
111
112
113
114
115
116
117
118
119
120
121
122
123
124
125
126
127
128
129
130
131
132
133
134
135
136
137
138
139
140
141
142
143
144
145
146
147
148
149
150
151
152
153
154
155
156
157
158
159
160
161
162
163
164
165
166
167
168
169
170
171
172
173
174
175
176
177
178
179
180
181
182
183
184
185
186
187
188
189
190
191
192
193
194
195
196
197
198
199
200
201
202
203
204
205
206
207
208
209
210
211
212
213
214
215
216
217
218
219
220
221
222
223
224
225
226
227
228
229
230
231
232
233
234
235
236
237
238
239
240
241
242
243
244
245
246
247
248
249
250
251
252
253
254
255
256
257
258
259
260
261
262
263
264
"normal sözlük yazarlarının karalama defteri" ile benzer başlıklar
karalama
2