1001.
bilenler bilir evde küçük, minnacık,bir beyefendi ile yaşıyorum. geçen gün izmirlimle sohbet ediyoruz, içeriden bir ağlama sesi duydum. koştum gittim yanına. bizim beyefendi yine mızıklıyor.

aldım kucağıma, bir yandan evi turlarken bir yandan da mesajlaşmaya devam ediyorum. küçük beyefendi de ağlayıp ağlamamak konusunda kararsız. neyse ben sonunda bıraktım telefonu, beyefendiyi yatağına koydum sallıyorum ama inat ya bu illa kucak istiyor. ben de inat ettim kucağıma almıyorum çünkü artık sallamaktan kollarım kopmuş. bir yandan da telefonuma bildirim gelip duruyor. aldım açtım telefonu, bir şarkı (bkz: tanju okan)'dan. hem şarkıyı dinleyeyim hem de küçük bey ile ilgileneyim diye şarkıyı açıp telefonu kenara koydum kiiiii daha arkamı dönmeme kalmadan ufaklık sustu. pür dikkat açtığım şarkıyı dinliyor. ben de hiç bozmadan oturdum yatağın kenarına uyusun diye yavaş yavaş sallıyorum. böyle 2,3 dakika geçti geçmedi derken şarkı bitti. başladı bizimki ağlamaya. ama bir görseniz dostlarım, sanki dövdüm çocuğu. öyle böyle ağlamıyor.

kucağıma aldım sussun diye. normalde kucağımda uyuyup kalan çocuk susmuyor. hemen açtım şarkıyı bir umut susar diye ve dostlarım bilin bakalım ne oldu? evet, sustu... iki dakika içerisinde uyuya kaldı kucağımda. hala beyefendi uyumadığında açıyorum bu şarkıyı sızıp kalıyor hemencecik. olayı anlatıyorum, bizimki kıkır kıkır gülüyor. çocuğu da kendisine benzetti. izmirli manyak!
devamını gör...
1002.
bir yaprak düşüyor
rüzgarın olmadığı
yağmurun yağmadığı
bulutların kavuşmadığı
güneşin doğmadığı
öyle sessiz
öyle karanlık
öyle kimsesiz

sadece kuşların sesi geliyor
fısıltılı

bir yaprak daha düşüyor
aynı ağaçtan
savruluyor
nereye gideceğini bilmeden

uzaklar yakın oluyor
yollar birbirine giriyor
imgeler gibi

parmak uçlarım kanıyor

kıpkırmızı bir güneş
gözleri kör ediyor...
devamını gör...
1003.
kelimeler sözler imgeler
bir çırpıda göz kırpıyor
sanki gel desem gelecekler
git desem gidecekler mi

kızmayın bana

kim bilir bir gün
kurtulursunuz benden

yine de bazılarınız
şanslı
özgürler

salıverdim sizi

biliyorum sizi
çok üzdüm ama
yalansız, çocukça,
sabırsız, masum
delice, tatlı
sadık

iyi ki varsınız...
devamını gör...
1004.
"senin psikolojin bozuk. sürekli savunma modundasın, yanına yaklaşan ben dahil herkese kirpi gibi dikenlerini saplıyorsun, bu yıllardır böyle. değişeceğine inanmıyorum artık."

ee? diyorum, ne olacak yani şimdi?

" bilmiyorum" diyor, "ama ben devam edemem böyle."

tamam diyorum sen bilirsin.
ama devam ediyor, gitmiyor.
git demiyor.
kalıyoruz öyle.
kaldık öyle.
sarılıp uyuyoruz gece.
ertesi gün balık yiyoruz,
sen seversin diyor.
hafta da bir en az yemen lazım, ihmal ettim kusura bakma diyor.
başka şeyler de söylüyor ama dinlemiyorum artık esasen.
siz hatırlamazsınız muhtemelen, ben aklıma kazıdım. ne yazıyordu çiçeğin üzerindeki notta?
"söyleyemediğim hislerimin tercümanı olsun diye.."
söyleyemiyormuş ama söyledi işte.
söylediği gün yaseminimcimle aynı anda yaprak döktük.
ne olacaksa beraber olacak demiştim.
yazık oldu.

şimdi düşünüyorum, tam da şu an düşünüyorum. neden böyle biriyim peki ben? hep mi böyleydim, sonradan mı oldum? ne önemi var ki? oldum işte.
oldu işte.
ama sebepsiz değildi.
öylesine değildi.
açıklamadım, o da sormadı zaten.
yazık oldu.
teşekkürler.
devamını gör...
1005.
bak, rüzgâr.

kahve kokusu taşıyor, yanında da bir bahçe, bir zakkum, bir ağır yaralı limon ağacı, daha bahçe nedir bilmeyen bir hanımeli, üç tane tahta sandalye, kokun karşısında ezilen bir deniz, nohut mayalı ekmek, domat, kelle peyniri, çeşme kavunu, marka tescili hiç yapılmayacak boğma rakı, iyilik, güzellik var.
az daha sonra ise yalnız bir gece, bak şu adını bilmiyorum yıldızı, bak şu ay, bak karşısı şurası, bak bahçe, hadi yatalım, hayır pencere açık kalsın, hayır kedi çıkmaz, hayır başka kedi de girmez, hayır o gecenin köründe öten horoz da ötmeyecek tembihledim, hayır ya kadın, sus sarılalım ve uyuyalım artık gecesi.
sonra yine sabah, yine bahçede hanımeli, sonra yine aynı terane, yine yoluna dökük gözlerim, sonra tek kişilik çamurdan kahve, sonra yine yok sen.
sonra.... sonra çok sıkıldım ben.
devamını gör...
1006.
kapkara benimki
o kadar kara ki
bütün renkler ayakta alkışlıyor
yok oluşlarını

kusura bakma özdemir, benim ki daha güzel oldu.
devamını gör...
1007.


kim olursan ol ne istersen yap
sen de bu dünyada tek başınasın
annen kolunda
baban yolunda
kardeş yanında tek başınasın
tek başımıza
tek başımıza
hep tek başımıza
sözler altında
gözler altında
yaşam kavganda tek başınasın
nefes alırken
nefes verirken
gülüp ağlarken tek başınasın
devamını gör...
1008.
bırak bizi öbür gezegenler yesin!
devamını gör...
1009.
neden bilmiyorum, artık aramak istemiyorum
aynada kendime bakıyorum gülüyorum
gamzelerimi göremiyorum
ismini sayıklıyorum
hasretinle ölüyorum fakat senle de olmaz
acı içinde olmaya mahkumum sanırım
nagihan , tanrının yarattığı iki insan `, bir aşka kurban.
devamını gör...
1010.
hayatını istediği gibi yaşamak istedi aile kurdu çocuk sahibi oldu ama hala kendini düşünmek istedi, kırdı insanları fark etmedi insanlar anlattı anlatanları sildi .anlayış bekledi sonuna kadar anlamadı, sorumluluk aldı çocukları boylarından büyük o almadı. ne kadar kırıldığından bahsetti hislerinden onlar anlattı o dinlemedi . kırgınlıklar büyüdü öfkeye döndü . her şey onun olsun istedi denge kuramadı ama nasıl denge kurduğunu anlatıp övündü.
devamını gör...
1011.
hergün hayata umutla uyanıyorum. peki ya akşamları? akşamları tam bir çöküntü oluyor. belki yalnızlığımla başbaşa kaldığımdan belki de sıkıntılardan kaçacak yer bulamadığımdan dolayıdır, bilmiyorum. hani sürekli kendinize söylediğiniz "hiçbir şey umrumda değil" yalanı var ya, güneş batıp gece çöktüğü vakit öyle olmuyor işte. etrafıma bakıyorum, bakıyorum ama bir çıkış yolu bulamıyorum. eşyalarımı toplayıp gidiyorum, herkesten kaçıyorum. bir kendimden kaçamıyorum. ben gerçekten ne yapıyorum ne düşünüyorum bilmiyorum. denizin ortasında bir duba gibi sağa sola sallanıyorum sadece. hergün kendimi kandırıyorum bugün çok güzel olacak diye ama rahat batıyor sanırım. illa buluyorum moralimi bozacak bir şey. sahiden güzel olacak mı günlerim? sahiden istediğim bazı şeylerin hissiyatını tadacak mıyım? hergün bekliyorum, herkese sabredin diyorum ama sanırım pek gelmeyecek hasretini duyduğum şeyler. belki de son defa açıyorum içimi. sahi neden son kez? çünkü hepimiz güçlü bireyleriz. bizim bizden başka kimseye ihtiyacımız yok. bu da büyük yalan. aslında o kadar aciz varlıklarız ki hayvanlar bize gülüyordur bence. neyse biz bence kendimizi kandırmaya devam edelim. nasıl olsa yalan dünya. bizde bir ufak yalan söylesek bir şey olmaz heralde.
devamını gör...
1012.
korkusuzca yürüyebilmek şu hayatta. bir kitap alıp hayatını değiştirmek ya da ne bileyim. yazdığın yazının içinde kaybolmak. arılarla sohbet etmek, ya da kilit taşlarında karıncalarla saklambaç oynamak. sonra saklandığın yerden bir aynaya bakmak kendine uzun uzun. gözlerindeki ışıltıyla mutlu olmak. ne görüyorsun dostum oysa. her sabah kalktığında o morlukların altında, sigaradan kesilen nefesinin buğusunda? doğadan kopuşumuzun yıl dönümünde kendimi bir ormanda bulmak istiyorum. kırk bir kere maşallah dedikleri yaşta ben ağaçlara tırmanıp ateş böcekleriyle dans etmek istiyorum. ama gerçek ne? gerçek işte şu,
beyaz masa.
bir kül tablası.
bir kahve fincan.
ve bitmek bilmeyen insanoğlunun dramatik ürünlerinin müzikal yansıması.
devamını gör...
1013.
ne kaybettiğimiz insanları döndürebiliriz, ne de geriye dönebiliriz.
devamını gör...
1014.
bu aralar girift bir duygu karmaşıklığı, bir tükenmişlik sarıyor ruhumu.
kırıklığın, görmezden gelinmişliğin, yarım kalmışlığın derin bir sancısı var yüreğimde.
artık kendimi yenilmiş hissediyorum, birilerine, bir şeylere…
adını dahi konduramadığım duygular yüreğime sirayet etmeye başladı.
ne olacağını bilememenin korkusu, huzursuzluğu var içimde.
bir insanın kendine yetemediği zamanlar da olurmuş. tam da o noktadayım ben, kendi kendime yetemediğim an-lar daha çok belirginleşmeye, kendini göstermeye başladı.
yüreğime açılan bir pencere lazım!
gökyüzünü, o maviyi, o cıvıltıları, hissedebileceğim bir pencerenin sevgisine…
devamını gör...
1015.
ve konuşmanın sonu...

gün batmış gece çökmüştü çoktan, açıkta kalan bir pencere, bir de film sahnesi yola koyuldu: koşarak gelmiş boyadıkları pandaları hediye edecekleri anın seyrine koyulmuşlardı. ve olan olmuştu....
herkes her şeyi unutmuş bir o hatılıyorken...
öte yandan burada herkes her şeyi hatılıyorken bir o unutmuştu. bu hafıza kaybı tanrı'nın ona bir bağışıydı.. kabul etti ve hatırlamamayı seçti. yürüdü...


buradan
devamını gör...
1016.
hani böyle bir şeyin olmasını çok istersin ya, olsun diye milyon tane yol denersin en ufak ihtimali bile zorlarsın ama yine de olmaz.
o istediğin her neyse sana yokuş olur, çıkayım diye tırmanırsın ama yine olmaz nefesin tükenir tıkanırsın. işte yaşadığımda tam olarak bu benim.
ben bunu allah'ın bana istediğin şeyi başkaları değil ben veririm, başkasından isteme benden iste demesi gibi yorumluyorum. hatta içimde bir ses bana bunu fısıldıyor.
başarabilir miyim bilmiyorum ama bundan sonra bunu deneyeceğim.
işe yararsa editlerim.
devamını gör...
1017.
yine kulaklığımı takıp sokaklara düştüm. neyi arıyorum bu sokaklarda? gençliğimi, en güzel, en masum yıllarımı. onları arıyorum koşar adım. bulunca alıp sıkı sıkı sarılacağım, göğsümde uyutacağım. kimseye feda etmeyeceğim. ah benim en güzel yaşlarında ziyan olan kızım, nerde yılların? ah bir bulsam o yılları.. canını yakan kim varsa dünyayı dar edeceğim. canına okuyacağım. en beter işkenceyi çektireceğim. gökyüzünü çaldılar benim masum kızımdan. ne istediniz ulan kalleşler? her akşam aynı sokaklarda dolanıyorum dakikalarca. nefesim kesilene kadar o yılları arıyorum. bulamıyorum. oysa o hep bu sokaklarda gezerdi canı yanınca. şimdilerde alımlı genç bir kadın olup tüm yaşadıklarına alışmış. ne güçlü ve güzel bir kadınmış.. büyüdükçe içi daha da güzel olmuş. burada olması lazımdı. benim cüdâlık çeken kızım nerdesin? hâlâ yürüyorum. bulamıyorum. kızımın masum yıllarını geri ver, ödeteceği çok hesap var. ama bu sefer yanında korkusuz ablası var.
devamını gör...
1018.
sevgimin ortasında hüzündür yüzün
çizgilerinde yokluklar barındıran.
çukurlarında eski çağlardan
bir gülüş kalıntısı.
gözlerinin kenarında birikmiş
bir acı ışıltısı.
devamını gör...
1019.
boş gözlerle bakarken
buldum seni
buldum bulmasına da
şimdi ne olacak

önemli olan bulmak
kabul ediyorum

ben bodruma iniyorum
bir süre duvarlarla konuşacağım
ellerim o kiremit tuğlalarda gezecek
aynalarım da benimle gelecek
sonra kıracağım o aynaları...
devamını gör...
1020.
"bir derdim var bin dermana değişmem"
yıllardır bir yerlerde okuyup, duyup, görüp de sırrına derde düşünce vakıf oldum bu sözün.

bir derdim var içimde sakladığım. sadece derdi yaradan'ın bildiği. bir de acizlik gösterip derdin sahibine anlattığım. yeri geldiğinde kendime bile anlatmaktan kaçtığım, yok saydığım.

farkında olmadan dermanı aradığım ve bulduğum sandığım, kendime defalarca kez yalan söylediğim. dermanı bulduğumu sandığımda "benim aslında hiç dermanım yok imiş" diye kendimi avuttuğum.

geceleyin, herkes köşesine çekildiğinde, kendimle baş başa kaldığımda derdimi hatırıma getirmemek için yaradan'a yalvardığım derdim.
uykumu kaçıran, kendimle savaştıran, o derdin aslında hiç olmadığını kendime ikna etmek için kendimle geceler boyu kavgalar ettiren, derdim.

ve şimdi, yine kendimle kavga ettiğim bir gecede dilimden birden bire dökülen "bir derdim var bin dermana değişmem" sözleriyle kendimi sokağa attığım, sırrına vakıf olduğum cümle.

derdimin aslında dermanımın olduğunu bildiğim,
derdime derman olacağın yine derdimin olduğunu fark ettiğim,
derman peşinde değil de, derdimin peşinde koştuğumu gördüğüm, derdim.

derdime yaradan'dan derman diledim "sabret" dedi.
derdimin sahibinden derman diledim, "dermanı yok" dedi, ben yokum dedi, geçti gitti.

derdimi yaradan" sabret" diyor da, sabretmeye dermanım kalmadı, gücüm, takatim kalmadı.

derdimin dermanı, derdimin sahibi imiş.
derdimin sahibi gelmedikçe de dermanım tükeniyor imiş.
bir derdim var artık derman aramadığım,
dermanı elimin tersi ile itip derdime divane olduğum.
devamını gör...

bu başlığa tanım girmek için olabilirsiniz.

zaten üye iseniz giriş yapabilirsiniz.

"normal sözlük yazarlarının karalama defteri" ile benzer başlıklar

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim