öğretmen mi öğretemez yoksa öğrenci mi öğrenemez sorunsalı

eğer sınıfta bir kişi bile anlamışsa öğretmen öğretebilmiş demektir. bireysel öğrenme farklılıkları nedeyle her öğrenci aynı seviyede öğrenemez .

mesleğini para kaynağı olarak gören sözde öğretmenler mi yoksa herşeyi öğretmenden bekleyip öğrenmeye kapalı öğrenciler mi?

bir öğretmen olarak yorum yapayım; kesin şudur denilemez.. çok değişkenli bir denklem ??‍♀️ şartlara ve kişiye bağlı değişir.. normal algı ve kapasite seviyesinde birebir düşünürsek; hangi taraf sorumsuz ve ilgisiz ise başarısızlık sebebini ona bağlayabiliriz..

onu bunu bilmem . hocadan anlamayınca dersten nefret ederdim

bazen öğretmen öğretemez ama bazen de öğrenci öğrenmek istemez.

duruma göre değişir efendim. konunun öncelikli şartı öğretmenin iyi anlatmasıdır. ondan sonra öğrenciyi inceleriz. sonuçta anlatamayan bir öğretmenin karşısında iyi ve kötü öğrenci farketmeksizin , hiçbir öğrenci bir şey öğrenemez. öğretmen iyi (veyahut avaraj denilecek seviye) olduktan sonra ise iş öğrenciye kalıyor. iyiyse öğrenir, azimsiz veya kısaca kötü öğrenciyse öğrenemez.
bunun yanı sıra ''kimya tutması'' gibi öğrenincinin ''o öğretmenden'' alıp alamaması durumu da vardır. öğretmen iyidir , öğrenci azimlidir fakat öğretmenin anlatma tarzı ile öğrencinin öğrenme yolları kesişmemektedir.
not: bu uzun vadeli bir öğretmen-öğrenci ilişkisi için geçerlidir. kısa vadede ( örneğin tek ders) birçok etmen işin içine girebilir.

öğrenci öğrenemez. cevabı bu kadar basit olan bir konu neden bu kadar uzun tartışılmış ki. bir insan bir şeyi öğrenmek isterse kitaptan bile öğrenir. bir öğretmene ihtiyacı yoktur. sadece öğrenmek istemeye ihtiyaç vardır

sen ne anlatırsan anlat anlattığın sadece karşıdakinin anladığı kadardır sözüne atfen suçlu olan öğretmendir.

"istemeyen" insana hiçbir şey öğretilemez. nitekim "talebe" de; talep eden, isteyen anlamlarına gelir. dolayısı ile öğretmenle ilgili spesifik bir sorun yoksa, görevini layığıyla yapıyorsa, bu soru için cevap öğrenci öğrenemezdir. iyi bir öğretmen de zaten bahsettiğim isteği ve bakış açısını kazandırabilen kişidir, kafanızı salt bilgi ile dolduran kişi değil.

kötü öğretmenin elinde iyi bir öğrenci gerçek potansiyelini ortaya koyamayabilir,
ama iyi bir öğretmen kötü bir öğrencide var olan potansiyeli ortaya çıkarabilir.
öğretmenin rolü bu kadar önemlidir.

dönemden döneme okuldan okula değişen olaylar lise üçe geçene kadar kendimi sözelci sanıyordum matematik notlarım hep 15/20 civarındaydı lise üçte temel bir liseye geçtim üniversite sınavındaki matematik net sayım lise 1 ve 2 deki notlarımdan daha yüksek tabii ki öğretmen ne kadar iyi olursa olsun öğrenci çabalamayınca olmaz fakat gel gelelim öğretmenliğini işinin ehli ile yapmayan bir çok öğretmen de mevcut anadolu lisesi çıkışlıyım yarım dönem okuduğum lise her ne kadar kendini ilçenin en iyi lisesi olarak gösterse de matematik hocası ölmek üzere olan bir adamdı ders anlatışını bırakın normal konuşmasından bile bir şey anlamak oldukça güçtü ikinci okuduğum anadolu lisesindeki matematik öğretmeni ise derste saçını öğrencilerine ördürüyordu ders sırasında kendi fotoğrafını çektirip instagramına aaa öğrencilerim beni habersiz çekmişler diye paylaşım yapıyordu anlattığı hiçbir konu şu an aklımda olmamakla birlikte eski kocası ile olan kavgalarını hatırlıyorum atanmayı bekleyen onlarca güzel öğretmen varken hala bunların öğretmenlik mesleğini icra etmeleri üzücü bi durum keşke bunlar denetlenebilse demek isterdim fakat eğitimden o kadar uzağız ki eğitim sistemimiz her yerden patlak veriyor zaten

hiçbiri...
iyi eğitilmiş öğrenci = iyi öğretmen, iyi öğrenci, iyi veli, iyi ülke, iyi eğitim sistemi.

her öğrencinin öğrenme stili farklıdır, her öğretmenin de öğretme yöntemi farklıdır. bu ikisi aynı noktada kesiştiğinde etkili bir öğretme-öğrenme süreci ortaya çıkar.

ikisi de mümkündür.
bir öğretmen olarak öğretmenin öğretebilme yeteneği, öğretmeye hevesi olmalı; öğrenci de öğrenmeye açık olmalı diyorum.

öğrenci açısından şöyle düşünüyorum:
öğrenci bilgiyi almaya, öğrenmeye kapalıysa öğretmenin yapabileceği hiçbir şey yok. dikkat ederseniz ilgisiz kelimesini kullanmıyorum, kapalı kelimesini kullanıyorum. ilgisizse zor da olsa çocuğun ilgisini çekebilirsiniz ama kapalıysa çaresizsiniz.

öğretmen açısından da şöyle düşünüyorum:
şunu öğrencilik hayatımda da öğretmenlik hayatımda da savunmuşumdur: öğretmen olabilmek için öğretmenlik okuyup mezun olmak yetmiyor. öğretmenlik diploması olan herkes öğretmen olamıyor ve olmamalı da.
birine bir şey anlatmaya ve öğretmeye muktedir olma durumu eğitimden bağımsız bir şey diye düşünüyorum. bu bir yetenek ve herkeste yok.
aslında tıpkı güzel sanatların bir dalına yeteneğinizin olması veya olmaması gibi. istediğiniz kadar bilgiye sahip olun, o bilgiyi aktarabiliyor musunuz öğretmenlikte mevzu budur.
başka bir örnekle açıklamak gerekirse: bu iş fıkra anlatabilmeye benzer. herkes fıkra anlatamaz daha doğrusu anlatabilir ama güldüremez.

öğrenci aileden alacağı bilgi kadar derste öğrenir. öğretmen alacağı eğitim kadar öğretir. burada toplum aile yapısı ve eğitim sisteminin rolü vardır. iyi eğitim alan bir öğretmen ve öğrenmek için hevesli bir öğrenci öğrenebilir. bu iki yapıdan birine zarar geldiği zaman öğrenme işlevi yeterli gerçekleşmez.

alkaliiakla iyi bir cevap vermiş bence aslında. tavuk mu yumurtadan yumurta mı tavuktan paradoksuna benzer bir durum sanki. birkaç şey eklemek istiyorum sadece. biri eğitimin öğrenci merkezli olması gerekliliği. bizde öğretmen merkezli ne yazık ki. buna ek zaten bir lise sınıfında yaklaşık 40 kişi var, üniversitede 80 küsür falan; öğretmenler her bir öğrencisine yetişemiyor tabi bu sayılar çok fazla. öğrencinin öğrenmesi için yeterli kaynağı, imkanı yok. her konu soyut işleniyor. düzenlenecek geziler, deneyler, teknolojik araçlar ile mesela, öğrenci bu konuları deneyimleyerek, görerek öğrenir haliyle daha kalıcı olur.

sistem öğretemez, başarılı bir sistemimiz yok

kötü öğretmen öğretemez. kötü öğrenci öğrenemez. ancak iyi bir öğretmen bütün öğrencilere öğretir. ve iyi bir öğrenci bütün öğretmenlerden öğrenir.

öğrenci öğrenmek istemez ve doğal olarak öğretmen de öğretmek istemez.

öğretmen öğretemez. uygun ortam ve şartlarda her öğrenci öğrenebilir. bu öğrenme ortamını sağlamak da öğretmenin işi. üç kaynaştırma öğrencisi olan sınıfı kimse istemezken şahit olduğum bir öğretmen onlara göre ders anlatıp tüm sınıfı derse motive ediyordu. sınıfın seviyesi neredeyse ortalama üstündeydi. iyi bir öğretmen öğrencilerini gözüyle tartar. anlayıp anlamadıklarını direkt anlar.