öldürdükleri gencin babasını tehdit eden hırtlar
başlık "eşrefoğlu süleyman beğ" tarafından 17.08.2025 16:18 tarihinde açılmıştır.
21.
alçaklığın 2025 versiyonu. önce ailenin bir ferdini öldürün, peşi sıra aileyi tehdit edin. işte bahsettiğim politiklik buydu. hiçbir şey için önlem alınmadı ve şimdi iğrenç zihniyetli pisliklerin kendileri gibi olan çocuklarıyla uğraşıp duruyoruz. sokaklar hapishane gibi, hangi suçtan ararsanız kol geziyor.
ne yapacaktık? okuyup adam olacaktık. ölme sırası bize gelmeden tabii.
ne yapacaktık? okuyup adam olacaktık. ölme sırası bize gelmeden tabii.
devamını gör...
22.
sevgili bir yazarımız hukuki birikimini ve sosyolojik perspektifiyle hakan çakır cinayeti gibi toplumsal bir kanseri analiz etmeye girişmiş. soğukkanlı bir akıl yürütmeyle, "harlandığı anda parlayan" kitlelerden ayrışma iddiası, kendini aydın ilan etmek için en temel gerekliliklerden biri şüphesiz. lakin, bu "sükunet ve itidal" iddiasını, metnin kendi gerçekliğiyle ve olayın gerçekleri ile azıcık karşılaştıralım.
yazar "suçun şahsiliği" ilkesini bir kalkan gibi kullanmış. peki, bir baba ve üç oğlunun organize bir şekilde, adeta bir linç güruhu gibi hareket ederek bir genci öldürmesini, bu ilkenin neresine sığdırabilmiş? hukuk, suçu soyut bir eylem olarak mı görüyordu, yoksa iştirak halinde, tasarlayarak ve canavarca hisle işlenmesi gibi nitelikli hallerini de mi değerlendiriyordu bir baksın. on yıllık hukukçuluk tecrübesi, bu koordine vahşeti "şahsi" bir fiile indirgemeye ve böylece olayın organize doğasını görünmez kılmaya nasıl izin verebiliyor?
sosyolojinin suçu anlamadaki önemi de vurgulanmış, harika! sadece sosyoloji işimize geldiği şekilde kullanılmış. failin kimliği "bize" yakın olduğunda "şehrin sosyolojisi" diyerek etnik kökeni buharlaştırmakla girilmiş duruma, ardından teorinin iyice destekli görünmesi için anında "almanya'daki türkler" veya "amerika'daki zenciler" söylemi ile suç yeniden etnikleştirilmiş. bu, sosyoloji biliminden faydalanmaktır elbet, sadece elverişli bir argüman gerektiğinde başvurulan ideolojik bir can simidi olarak faydalanmaktır. bilimsel tutarlılık, yazarın entelektüel denkleminde ziyadesiyle esnek bir kavram demek ki.
entryde hakan çakır'dan çok ümitcan uygun ve ogün samast'tan bahsedilmiş. bu, acı bir cinayeti analiz etmekten çok, dikkati başka bir noktaya odaklayıp, konuyu whatabaoutism safsatası ile bulandırma çabasının başarısız bir örneği olmuş. daha da garip olan, hakan'ın annesini ve kız kardeşini korumak için o kavgaya girmesi , olayın fitilini ateşleyen o korkunç taciz iddiasının tek kelime ile onca satırda yer bulmaması da unutkanlıktır umarım. bir hukukçunun, bir suçun "haksız tahrik" boyutunu belirleyecek en temel detayı görmezden gelmesi, analizin temelini çatırdatmış zaten. belki de o "cahil dayıların" galeyana geldiği bu "basit" ayrıntılar, yazarın yüksek sosyolojik denkleminizi bozduğu için önemsizdir, kimbilir?
entrynin en vurucu ve belki de en dürüst yeri, faillerin kimliğinin sıralanmasının ardından yazılmış iki kelime: "ama bunun bir önemi yok". gerçekten de, 22 yaşında bir gencin, kız kardeşini korurken vahşice öldürülmesinin yazar için bir önemi olmayabilir, kendi tercihidir. ama evladını toprağa vermiş bir babanın, katillerin ailesi tarafından tehdit edildiği iddiasının zerrece kıymet görmemesi de entry sahibinin kendi yüzleşmesi gereken bir sorundur. belli ki yazıda tek önemli olan, bu korkunç olay üzerinden birilerinin "kürtleri kriminalize etme" ihtimali. bir gencin kanı ve bir ailenin gözyaşı, yazarın siyasi anksiyeteleri kadar mühim değil.
kendini "vicdanlı" olarak tanımlıyor sayın yazar. vicdan, soyut teoriler ve siyasi endişeler için somut acıyı görmezden gelmek değildi, belki de biz yaşlandık. ama bizim bildiğimiz ve yıllarca hukuk eğitimlerinde en karmaşık sosyal teorilerin bile, annesini ve kız kardeşini koruyan bir gencin cansız bedeni karşısında bir anlığına susması gerektiğini bilmeyi de kapsar.
sonuç olarak, "akıl, mantık ve sükunet" çağrısı yapılan entry, aslında akıl ve mantığı, vicdanı susturmak için bir araca dönüşmüş. toplumu "cehillikle" suçlayıp, bir ailenin acısına karşı en temel insani duyarlılıktan yoksun kalarak, en tehlikeli cehalet türlerinden biri olan kalbin cehaletini sergiler gibi olmuş. bizim gibilerin hiç çıkmadığı o "aydın" kürsüsünden söylemler atmak keyiflidir eminim, ama söylem sadece soyutlamaların arkasına saklanmış, empati kurmaktan aciz bir entelektüel kibir taşıyorsa bu, hakan çakır'ın trajedisinden bile daha acı bir durum.
yazara cevaben edit:
yazarın siyasi aidiyeti veya kişisel niyetleri kendi derdidir, lakin asıl mesele bu değil. benim eleştirdiğim nokta, yazarın sosyolojik analiz iddiasının ardına sığınarak, bir anne ve kız kardeş koruyacağım diye katledilen hakan çakır'ın trajedisinin en can alıcı noktasını "taciz gerçeğini" ısrarla görmezden gelmesidir.
ad hominem olgusunun ne olduğunu biraz daha araştırmasını tavsiye ederim, çünkü yazarın şahsiyeti, sosyal statüsü vb hiçbir olgu üzerinden eleştiri yapmadığım aleni, söylemleri üzerinden bir cevaptır bu yazdığım. yansıtmaya çalıştığı, sorumluluğundan kaçtığı durum ise argümanlarının ahlaki ve mantıksal zayıflığıyla yüzleşmek yerine, konuyu "kürtleri yok edelim" gibi akıl ve vicdan dışı bir noktaya taşıyarak tartışmayı sabote etmesiyle ispatlıdır. bu tavır ne sosyoloji ile alakalıdır ne de bir fikir tartışmasıdır, bu tavır, somut bir acı karşısında entelektüel ve ahlaki sorumluluktan kaçmaktır. dinlemeyeceğini bilsem dahi kendisine sığındığı soyut teorilerden sıyrılıp, bir nebze olsun insani edebe ve fikri dürüstlüğe davet edeyim, daha da uzatmayayım.
yazar "suçun şahsiliği" ilkesini bir kalkan gibi kullanmış. peki, bir baba ve üç oğlunun organize bir şekilde, adeta bir linç güruhu gibi hareket ederek bir genci öldürmesini, bu ilkenin neresine sığdırabilmiş? hukuk, suçu soyut bir eylem olarak mı görüyordu, yoksa iştirak halinde, tasarlayarak ve canavarca hisle işlenmesi gibi nitelikli hallerini de mi değerlendiriyordu bir baksın. on yıllık hukukçuluk tecrübesi, bu koordine vahşeti "şahsi" bir fiile indirgemeye ve böylece olayın organize doğasını görünmez kılmaya nasıl izin verebiliyor?
sosyolojinin suçu anlamadaki önemi de vurgulanmış, harika! sadece sosyoloji işimize geldiği şekilde kullanılmış. failin kimliği "bize" yakın olduğunda "şehrin sosyolojisi" diyerek etnik kökeni buharlaştırmakla girilmiş duruma, ardından teorinin iyice destekli görünmesi için anında "almanya'daki türkler" veya "amerika'daki zenciler" söylemi ile suç yeniden etnikleştirilmiş. bu, sosyoloji biliminden faydalanmaktır elbet, sadece elverişli bir argüman gerektiğinde başvurulan ideolojik bir can simidi olarak faydalanmaktır. bilimsel tutarlılık, yazarın entelektüel denkleminde ziyadesiyle esnek bir kavram demek ki.
entryde hakan çakır'dan çok ümitcan uygun ve ogün samast'tan bahsedilmiş. bu, acı bir cinayeti analiz etmekten çok, dikkati başka bir noktaya odaklayıp, konuyu whatabaoutism safsatası ile bulandırma çabasının başarısız bir örneği olmuş. daha da garip olan, hakan'ın annesini ve kız kardeşini korumak için o kavgaya girmesi , olayın fitilini ateşleyen o korkunç taciz iddiasının tek kelime ile onca satırda yer bulmaması da unutkanlıktır umarım. bir hukukçunun, bir suçun "haksız tahrik" boyutunu belirleyecek en temel detayı görmezden gelmesi, analizin temelini çatırdatmış zaten. belki de o "cahil dayıların" galeyana geldiği bu "basit" ayrıntılar, yazarın yüksek sosyolojik denkleminizi bozduğu için önemsizdir, kimbilir?
entrynin en vurucu ve belki de en dürüst yeri, faillerin kimliğinin sıralanmasının ardından yazılmış iki kelime: "ama bunun bir önemi yok". gerçekten de, 22 yaşında bir gencin, kız kardeşini korurken vahşice öldürülmesinin yazar için bir önemi olmayabilir, kendi tercihidir. ama evladını toprağa vermiş bir babanın, katillerin ailesi tarafından tehdit edildiği iddiasının zerrece kıymet görmemesi de entry sahibinin kendi yüzleşmesi gereken bir sorundur. belli ki yazıda tek önemli olan, bu korkunç olay üzerinden birilerinin "kürtleri kriminalize etme" ihtimali. bir gencin kanı ve bir ailenin gözyaşı, yazarın siyasi anksiyeteleri kadar mühim değil.
kendini "vicdanlı" olarak tanımlıyor sayın yazar. vicdan, soyut teoriler ve siyasi endişeler için somut acıyı görmezden gelmek değildi, belki de biz yaşlandık. ama bizim bildiğimiz ve yıllarca hukuk eğitimlerinde en karmaşık sosyal teorilerin bile, annesini ve kız kardeşini koruyan bir gencin cansız bedeni karşısında bir anlığına susması gerektiğini bilmeyi de kapsar.
sonuç olarak, "akıl, mantık ve sükunet" çağrısı yapılan entry, aslında akıl ve mantığı, vicdanı susturmak için bir araca dönüşmüş. toplumu "cehillikle" suçlayıp, bir ailenin acısına karşı en temel insani duyarlılıktan yoksun kalarak, en tehlikeli cehalet türlerinden biri olan kalbin cehaletini sergiler gibi olmuş. bizim gibilerin hiç çıkmadığı o "aydın" kürsüsünden söylemler atmak keyiflidir eminim, ama söylem sadece soyutlamaların arkasına saklanmış, empati kurmaktan aciz bir entelektüel kibir taşıyorsa bu, hakan çakır'ın trajedisinden bile daha acı bir durum.
yazara cevaben edit:
yazarın siyasi aidiyeti veya kişisel niyetleri kendi derdidir, lakin asıl mesele bu değil. benim eleştirdiğim nokta, yazarın sosyolojik analiz iddiasının ardına sığınarak, bir anne ve kız kardeş koruyacağım diye katledilen hakan çakır'ın trajedisinin en can alıcı noktasını "taciz gerçeğini" ısrarla görmezden gelmesidir.
ad hominem olgusunun ne olduğunu biraz daha araştırmasını tavsiye ederim, çünkü yazarın şahsiyeti, sosyal statüsü vb hiçbir olgu üzerinden eleştiri yapmadığım aleni, söylemleri üzerinden bir cevaptır bu yazdığım. yansıtmaya çalıştığı, sorumluluğundan kaçtığı durum ise argümanlarının ahlaki ve mantıksal zayıflığıyla yüzleşmek yerine, konuyu "kürtleri yok edelim" gibi akıl ve vicdan dışı bir noktaya taşıyarak tartışmayı sabote etmesiyle ispatlıdır. bu tavır ne sosyoloji ile alakalıdır ne de bir fikir tartışmasıdır, bu tavır, somut bir acı karşısında entelektüel ve ahlaki sorumluluktan kaçmaktır. dinlemeyeceğini bilsem dahi kendisine sığındığı soyut teorilerden sıyrılıp, bir nebze olsun insani edebe ve fikri dürüstlüğe davet edeyim, daha da uzatmayayım.
devamını gör...
23.
çıkıp sayfalarca bunları savunanlar da dahil olmak üzere bu tipler akıbetlerini tarihte arasınlar.
aç olduğu için ekmek çalmak zorunda kalan, canı çektiği için iki dilim tatlı çalan garibanları;
bu tasarlayarak adam öldüren canilerle aynı kefeye koyup onları savunmak için belindeki bilye ile bütün oynaklıklarını sergileyenlerin ileride kendilerini nasıl temize çıkarmaya çalıştıklarını göreceğimizi de biliyoruz.
yeniçerisinden, ermenisine, rumuna, arnavutuna kim sapıttıysa, kim azdıysa kim insanlara eziyet ettiyse sonu aynı oldu bu topraklarda.
mattia ahmet'de, hakan çakır'da ve daha bir sürü olayda bu canilerin yeni doğmuş bebek masumiyetinde olduklarını iddia eden bir güruh türedi.
daha önce yazdık gene yazalım, hukuktan ve adaletten bahsediyorsak bu ve bunun gibi canilerin hapse atılmak yerine karın tokluğuna ne kadar insanlık dışı iş varsa -taş kırmaktan, kanalizasyon temizliğine, tıbbi atık ayrıştırmaya- günde 18 saat çalıştırıp geri kalan zamanlarda da hayattan izole edeceksin.
bunlar kurbanın kızkardeşini taciz ediyor, kızcağızın abisini öldürüyor, babasını tehdit ediyor, yakalandıklarında da sanki ulusal kahramanmış gibi ailelerinden muamele görüyor.
başa dönersek devlete, kanuna, yasaya ve insana olan saygımızı, sevgimizi yeterince istismar edenlerin akıbeti tarihte yazıyor.
aç olduğu için ekmek çalmak zorunda kalan, canı çektiği için iki dilim tatlı çalan garibanları;
bu tasarlayarak adam öldüren canilerle aynı kefeye koyup onları savunmak için belindeki bilye ile bütün oynaklıklarını sergileyenlerin ileride kendilerini nasıl temize çıkarmaya çalıştıklarını göreceğimizi de biliyoruz.
yeniçerisinden, ermenisine, rumuna, arnavutuna kim sapıttıysa, kim azdıysa kim insanlara eziyet ettiyse sonu aynı oldu bu topraklarda.
mattia ahmet'de, hakan çakır'da ve daha bir sürü olayda bu canilerin yeni doğmuş bebek masumiyetinde olduklarını iddia eden bir güruh türedi.
daha önce yazdık gene yazalım, hukuktan ve adaletten bahsediyorsak bu ve bunun gibi canilerin hapse atılmak yerine karın tokluğuna ne kadar insanlık dışı iş varsa -taş kırmaktan, kanalizasyon temizliğine, tıbbi atık ayrıştırmaya- günde 18 saat çalıştırıp geri kalan zamanlarda da hayattan izole edeceksin.
bunlar kurbanın kızkardeşini taciz ediyor, kızcağızın abisini öldürüyor, babasını tehdit ediyor, yakalandıklarında da sanki ulusal kahramanmış gibi ailelerinden muamele görüyor.
başa dönersek devlete, kanuna, yasaya ve insana olan saygımızı, sevgimizi yeterince istismar edenlerin akıbeti tarihte yazıyor.
devamını gör...