61.
şans faktörünün olmadığı en önemli spor dalı.
bi' ömrünü verenler var.
winnerlık sebebi.
bi' ömrünü verenler var.
winnerlık sebebi.
devamını gör...
62.
üzerine sayfalarca yazı yazılabilecek strateji oyunu. bu oyun öyle bir oyundur ki; oyunu ne kadar bilirseniz zehri o kadar yutmuşsunuz demektir. belli bir noktaya geldikten sonra bu oyuna sanat veya bilimmiş gibi bakabiliyorsunuz. satranç benim için bir sanat ve satranç tahtası da bizim tuvalimiz. isterseniz en küçük kazancın peşinde koşabilir, isterseniz taşlarınızı doğru anda feda ederek izleyenler için görsel şölenler yaratabilirsiniz.
satranca ben nasıl bağlandım biliyor musunuz? sadece 9. sınıfta bir arkadaşıma kaybettim, evet tek sebebi bu. sonuç olarak o kişiyi peş peşe 16 kez yenemediğim zamanlara bakıp gülümsüyorum. onunla an itibari ile 582 maç atmış bulunmaktayız onun 385 buçuk puanına karşılık benim 196 buçuk puanım var. aradaki farka çok diyorsanız, yanılıyorsunuz. çünkü son zamanlarda ondan daha iyi olduğum için farkı büyük ölçüde kapattığım halde skor tablosu bu durumda. ancak onunla oynadığım 582 maç satrancın içime enjekte edilen zehrinin sadece bir damlası.
neden mi öyle diyorum? lichess üzerinde 9.900'den fazla karşılaşma yapmış bulunmaktayım.
bu oyunu gerçekten sadece eğlenmek için oynamıyorsanız bu zehir sizi tamamen ele geçirecektir.
devamını gör...
63.
eğlenmek için oynanamaz.
hedef sadece mat etmektir.
₺: 64 karelik hayattır.
hedef sadece mat etmektir.
₺: 64 karelik hayattır.
devamını gör...
64.
yüz yüze oynadığımda gerzek gibi görünmemek için öfkemi göstermiyorum lakin telefonda oynarken ana bacı emmi bırakmıyorum. zeka ve strateji gerektiren ve diğer tahta oyunlarına nazaran entellektuel bir tarafı varken bu tarz barzo hareketler hiç hoş olmuyor elbette.
devamını gör...
65.
özellikle yeni oyuncuların - yeni derken en az 1.5 sene oynamış olanlardan söz ediyorum- çok sık aynı hataya düştüğü hint asıllı oyun. hataya gelecek olursak; taşların stratejik değeri ve taş fedası... satrançta taşın değerini kendisi değil oyunun şartları, oyuncunun kurduğu strateji ve taşın bulunduğu mevcut konum belirler. resmi olarak taşların bir sayı değeri vardır evet ve hatta yıllarca ufak bir takım değişikliklere de uğramıştır ama bu durumu yanlış değerlendirip vezir en iyisi kafası yanlış bir kafa yapısıdır ve bu tip oyuncular bir noktada tıkanıp ilerleyemezler. vezir örneğinden gidiyorum çünkü çoğu oyuncu vezirini kaybettiği an oyunu kaybettiği yanılgısına düşüyor. elinizin altında olan vezir kaybettiğiniz filin yerine daha iyi iş yapmayabilir veya yapadabilir bu tamamen oyuncu ve oyunun mevcut şartları ile ilgilidir. bu mantıkla bakıldığında bu insanlar gerektiği yerde vezir fedası yapamazlar ve bir noktada bu yenilgiye sürükleyen büyük bir hataya da dönüşebilir. yakın zamanda yaptığım bir maçtan basit bir örnek vermek gerekirse; mevcut bir piyon terfisinde vezir yerine at tercih ettim. rakibim oyuna girecek ikinci bir rakip vezir olmadığını görünce daha fazla huzursuz olması gerekirken rahat bir nefes verdi ama o at oyunum için kilit bir noktadaydı ve vezirimin sağlayamayacağı bir avantaj ile rakibimi köşeye sıkıştırma olanağı sağladı. demek istediğim eğer orada vezir en iyisi kafası ile vezir tercih edilmiş olsaydı rakibi istediğim pozisyona getirmek bana fazladan en iyi ihtimalle 6 hamleye neden olacaktı ve 6 hamle demek tahtada şartların çok fazla değişmesi demektir. bu da şu noktaya çıkar; en az 3 hamle sonrası üzerine fikir yürütemediğiniz bir maçta neyi ne zaman feda etmeniz gerektiğini veya neyin stratejik değeri olduğunu anlayamazsınız. taşın değerini belirleyen bir diğer nokta da işte bu öngörü durumudur ve bu bizi başka bir konuya götürüyor.
dürüst olmak gerekirse bir kaç parlak ve beklenmedik hamleyi saymazsak eğer satranç uzun zamandır görsel hafıza, ezber ve yapılan alıştırmalar/edinilen tecrübe ile ilgili. açılış ile oyunsonu arasında iyi bir yol izleyen biri nadiren yenilir. şartları kendi lehine çevirecek kadar oyun bilgisi olan biri oldukça zekice yapılmış bir kaç hamlenin bile aleyhine işlemesini kolayca engelleyebilir. bu durumda da notasyon bilmek gerekir çünkü daha önce oynanmış olan maçlar iyi bir yol göstericidir ve bir çok maçı ezberlemek yerine kağıdın üzerinde yazanları ezberlemek daha kolaydır üstelik onlara sanki denklem veya formül gibi yaklaşıyorsanız. ek olarak notasyon okuyamayan biri ne önceki maçları rahatlıkla analiz edebilir ne de eco kodlarına sahip olsa da pek bir şey yapabilir. benim gördüğüm üç tip satranç oyuncusu var; tahtayı savaş meydanı gibi görenler, tamamen matematiksel olarak yaklaşanlar ve ikisi arasındaki dengeyi kurmuş olanlar. ben ikinci tip oyuncu olduğumdan diğerleri hakkında çok yorum yapmadan basitçe kendi oyun mantığımı aktarayım. benim için satranç tahtası önüme gelene kadar af3 sadece af3'dür. o tahtayı yüzlerce kez görmüş olsamda önüme gelene kadar hatta geldiğinde bile bu değişmez. atın hangi kareye ilerleyeceği kafamda olmak zorunda değildir kafamda yalnızca belirli bir sıralamayı tutarım yani kafamda sadece eco kodlarını bulup ezberlediğim sistem vardır benim için at at falan değildir belirli bir örüntüyü bozmadan devam ettirmeye çalışırım oyun boyunca ve oyunun durumuna göre örüntüyü bozmayan en uygun oyunsonu ile bitiririm. elbette tamamen ezber durumu kurtarmıyor ama bu noktada önceki maçlara hakimiyet oyuncuya izleyeceği yol konusunda yardımcı oluyor ki bu maçları hatırlamanın kolay yolu da az önce belirttiğim sistemden geçer. bir maçın her hamlesini akılda tutmak zordur ama notasyon kağıdını bir formül gibi ezberlemek bunu kolaylaştırır. bunu tam olarak açıklamak mümkün değil hangi oyuncu tipini anlatsam da aynı gibi gelecek esasında ama oyuncular rahatlıkla demek istediğim noktayı ve farklılığı yakalayacaklardır. bu sıkıcı bir oyun tipidir çünkü ortada birliklerinizi öne sürdüğünüzü düşünüp gaza geldiğiniz ve gerçekten savaş meydanında bir komutanmış gibi ani ve stratejik kararlar verdiğiniz nadir olur. sadece ezberden sayılar ve harfler vardır önünüzde satranç takımını görmezsiniz ama bu kazanmak için genelde en kesin yoldur yine de zevk almak için en iyi yol olduğu söylenemez. ortada ruhunu kaybetmiş bir oyun vardır demek gayet yerinde olacaktır bence ama kendi adıma zafer kazandığımda bu ruhumu yeterince besliyor zaten.* benim oyunu savaş alanı olarak gördüğüm tek yer kazandığım bir oyunun sonu çünkü rakibin bir piyonunu tamamen centilmenlikten uzak bir şekilde ganimet olarak alıyorum. yani açıkça takımını bozup oynanmayacak duruma getiriyorum ki ganimet olarak toprak almaktan farkı yok bence. utanır mıyım? sanmam.*
şu var ki ben iyi bir oyuncu muyum hiç sanmam ve satranç konusunda akıl verecek son kişiyim çünkü satranç takımı ile değil harf ve sayılarla ilgileniyorum yani dürüstçe kazanmak için sıkıcı ve kısmen hileli yolu tercih ediyorum ama kim ne derse desin çoğumuz o masaya kazanmak için otururuz kaybetmek için değil. ruhumu dinlendirmek istesem go -orada da gelenekselden yola çıkıp sonra agresif oyun sergilemeye başlamamışım gibi.*- oynarım.
sadece ezber yapmak yeterli değil elbette. oyuncunun bilgiye sahip olması onu uygulamada başarılı olup olmayacağına dair güvence vermez. rakip maçı satar gibi her zaman ezber tuzakların içine atlamıyor yaptığı hamleler ile. ya rakibi istediğiniz oyuna yönlendirecek kadar baskı kurabilecek stratejilere sahip olmak gerek ve alexander alekhine değilseniz bu epey zordur ya da oyunu rakibe göre yönlendirebilecek kadar fazla stratejiye sahip olmak. ilki gerçekten zordur çünkü bir gün sert kayaya çarpmak var, her zaman işe yaramaz. ikincisi ise zahmetli ama güvenli bir tercihtir her zaman çünkü rüzgar nereden eserse essin zaten buna uygun bir taktik her zaman sol cepte durur yani tuzağın tuzağı vardır. agresif oyun sergilemek hızlı bir zeka daha pasif kalmak teknik gerektirir işin özeti. bunlar kısmen bilindik ve basit şeyler ama yeni oyuncular sıklıkla es geçiyor. diğer iki oyuncu tipi hakkında çok yorum yapamayacağım çünkü açıkçası benim oyun tarzım ve oyuna bakış açım bu değil onu bilen anlatsın...
ek olarak oynanan kısmen önemli veya zorlama ihtimali olan maçların notasyonlarını okunaklı ve düzgün yazmakta fayda var. o maçlar altın gibidir, bütün hatalarınızı görmek, analiz etmek ve törpülemek için gereklidir. kendi maçlarınızı bitince unutmayın, bittikten sonra da işe yarıyorlar. ayrıca her oyuncunun oyun stili kendine özgüdür ama bence bir büyükusta'nın hatta mümkünse bir kaç tanesinin stilini benimsemekte fayda var. elbette ölü adamların mezarlarının başında ruh çağırma ayini yapın demek değil bu, eski maçları gözden geçirmek analiz etmek ve yapılan analizleri okumak yeterli gelecektir profesyonel oyuncu olacak olsak burada ne ben bunu yazıyor olurum ne siz okuyor olursunuz çiçeklerim.
ben kendi adıma bu oyun tarzı ile eğleniyorum ama diğer iki oyun tipine göre çoğu insan için çok eğlenceli gelmeyebilir. ben de mikhail botvinnik değilim zaten ne diye okudunuz buraya kadar hiç bilmiyorum.
dürüst olmak gerekirse bir kaç parlak ve beklenmedik hamleyi saymazsak eğer satranç uzun zamandır görsel hafıza, ezber ve yapılan alıştırmalar/edinilen tecrübe ile ilgili. açılış ile oyunsonu arasında iyi bir yol izleyen biri nadiren yenilir. şartları kendi lehine çevirecek kadar oyun bilgisi olan biri oldukça zekice yapılmış bir kaç hamlenin bile aleyhine işlemesini kolayca engelleyebilir. bu durumda da notasyon bilmek gerekir çünkü daha önce oynanmış olan maçlar iyi bir yol göstericidir ve bir çok maçı ezberlemek yerine kağıdın üzerinde yazanları ezberlemek daha kolaydır üstelik onlara sanki denklem veya formül gibi yaklaşıyorsanız. ek olarak notasyon okuyamayan biri ne önceki maçları rahatlıkla analiz edebilir ne de eco kodlarına sahip olsa da pek bir şey yapabilir. benim gördüğüm üç tip satranç oyuncusu var; tahtayı savaş meydanı gibi görenler, tamamen matematiksel olarak yaklaşanlar ve ikisi arasındaki dengeyi kurmuş olanlar. ben ikinci tip oyuncu olduğumdan diğerleri hakkında çok yorum yapmadan basitçe kendi oyun mantığımı aktarayım. benim için satranç tahtası önüme gelene kadar af3 sadece af3'dür. o tahtayı yüzlerce kez görmüş olsamda önüme gelene kadar hatta geldiğinde bile bu değişmez. atın hangi kareye ilerleyeceği kafamda olmak zorunda değildir kafamda yalnızca belirli bir sıralamayı tutarım yani kafamda sadece eco kodlarını bulup ezberlediğim sistem vardır benim için at at falan değildir belirli bir örüntüyü bozmadan devam ettirmeye çalışırım oyun boyunca ve oyunun durumuna göre örüntüyü bozmayan en uygun oyunsonu ile bitiririm. elbette tamamen ezber durumu kurtarmıyor ama bu noktada önceki maçlara hakimiyet oyuncuya izleyeceği yol konusunda yardımcı oluyor ki bu maçları hatırlamanın kolay yolu da az önce belirttiğim sistemden geçer. bir maçın her hamlesini akılda tutmak zordur ama notasyon kağıdını bir formül gibi ezberlemek bunu kolaylaştırır. bunu tam olarak açıklamak mümkün değil hangi oyuncu tipini anlatsam da aynı gibi gelecek esasında ama oyuncular rahatlıkla demek istediğim noktayı ve farklılığı yakalayacaklardır. bu sıkıcı bir oyun tipidir çünkü ortada birliklerinizi öne sürdüğünüzü düşünüp gaza geldiğiniz ve gerçekten savaş meydanında bir komutanmış gibi ani ve stratejik kararlar verdiğiniz nadir olur. sadece ezberden sayılar ve harfler vardır önünüzde satranç takımını görmezsiniz ama bu kazanmak için genelde en kesin yoldur yine de zevk almak için en iyi yol olduğu söylenemez. ortada ruhunu kaybetmiş bir oyun vardır demek gayet yerinde olacaktır bence ama kendi adıma zafer kazandığımda bu ruhumu yeterince besliyor zaten.* benim oyunu savaş alanı olarak gördüğüm tek yer kazandığım bir oyunun sonu çünkü rakibin bir piyonunu tamamen centilmenlikten uzak bir şekilde ganimet olarak alıyorum. yani açıkça takımını bozup oynanmayacak duruma getiriyorum ki ganimet olarak toprak almaktan farkı yok bence. utanır mıyım? sanmam.*
şu var ki ben iyi bir oyuncu muyum hiç sanmam ve satranç konusunda akıl verecek son kişiyim çünkü satranç takımı ile değil harf ve sayılarla ilgileniyorum yani dürüstçe kazanmak için sıkıcı ve kısmen hileli yolu tercih ediyorum ama kim ne derse desin çoğumuz o masaya kazanmak için otururuz kaybetmek için değil. ruhumu dinlendirmek istesem go -orada da gelenekselden yola çıkıp sonra agresif oyun sergilemeye başlamamışım gibi.*- oynarım.
sadece ezber yapmak yeterli değil elbette. oyuncunun bilgiye sahip olması onu uygulamada başarılı olup olmayacağına dair güvence vermez. rakip maçı satar gibi her zaman ezber tuzakların içine atlamıyor yaptığı hamleler ile. ya rakibi istediğiniz oyuna yönlendirecek kadar baskı kurabilecek stratejilere sahip olmak gerek ve alexander alekhine değilseniz bu epey zordur ya da oyunu rakibe göre yönlendirebilecek kadar fazla stratejiye sahip olmak. ilki gerçekten zordur çünkü bir gün sert kayaya çarpmak var, her zaman işe yaramaz. ikincisi ise zahmetli ama güvenli bir tercihtir her zaman çünkü rüzgar nereden eserse essin zaten buna uygun bir taktik her zaman sol cepte durur yani tuzağın tuzağı vardır. agresif oyun sergilemek hızlı bir zeka daha pasif kalmak teknik gerektirir işin özeti. bunlar kısmen bilindik ve basit şeyler ama yeni oyuncular sıklıkla es geçiyor. diğer iki oyuncu tipi hakkında çok yorum yapamayacağım çünkü açıkçası benim oyun tarzım ve oyuna bakış açım bu değil onu bilen anlatsın...
ek olarak oynanan kısmen önemli veya zorlama ihtimali olan maçların notasyonlarını okunaklı ve düzgün yazmakta fayda var. o maçlar altın gibidir, bütün hatalarınızı görmek, analiz etmek ve törpülemek için gereklidir. kendi maçlarınızı bitince unutmayın, bittikten sonra da işe yarıyorlar. ayrıca her oyuncunun oyun stili kendine özgüdür ama bence bir büyükusta'nın hatta mümkünse bir kaç tanesinin stilini benimsemekte fayda var. elbette ölü adamların mezarlarının başında ruh çağırma ayini yapın demek değil bu, eski maçları gözden geçirmek analiz etmek ve yapılan analizleri okumak yeterli gelecektir profesyonel oyuncu olacak olsak burada ne ben bunu yazıyor olurum ne siz okuyor olursunuz çiçeklerim.
ben kendi adıma bu oyun tarzı ile eğleniyorum ama diğer iki oyun tipine göre çoğu insan için çok eğlenceli gelmeyebilir. ben de mikhail botvinnik değilim zaten ne diye okudunuz buraya kadar hiç bilmiyorum.
devamını gör...
66.
satranç budur.
devamını gör...
67.
queens of gambit dizisi ile tekrar zamanımı almaya başlayan oyun. fakat bence boşa harcanan zaman. çok oynayan kazanıyor işte kardeşim.
kesinlikle kıyas tespiti yapılamayan oyun bence.
kesinlikle kıyas tespiti yapılamayan oyun bence.
devamını gör...
68.
beyin hücrelerini iş başına çağıran, iyi bir oyuncuyla oynandığında baş ağrısı ataklarını kaçınılmaz kılan bir oyundur.
devamını gör...
69.
beyin jimnastiği.
devamını gör...
70.
olaylara başka açıdan bakmaya yardımcıdır.
devamını gör...
71.
şah’ın feda edilmemesi gereken oyundur.
devamını gör...
72.
görüşlerimi beğenen biriydi.
kendisiyle konuşma fırsatım olmamıştı.
umarım geri döner.
kendisiyle konuşma fırsatım olmamıştı.
umarım geri döner.
devamını gör...
73.
hayatımın çoğu bölümünde oynamaya heveslenip öğrenemediğim ama oynayabilen insanlara saygımın sonsuz olduğu zeka ve strateji oyunudur
devamını gör...
74.
günde bir maç kuralı ile oynuyorum 3 gündür ve 3 maçı da aldım. önceki kaybedişlerim odaklanmadığım ve fazla maç attığım içindi bence.
lisede oynardık ve analitik-matematiksel zekaya fazlasıyla katkısının olduğunu düşünüyorum. stratejik ve analitik düşünmek için zevkli bir beyin egzersizi.
lisede oynardık ve analitik-matematiksel zekaya fazlasıyla katkısının olduğunu düşünüyorum. stratejik ve analitik düşünmek için zevkli bir beyin egzersizi.
devamını gör...
75.
çocukluğumuzda nedendir bilmem satranç takımı almak bile lükstü...
trt'de seyrettiğim bir filmin etkisiyle, keşke satranç oynamayı bilen biri olsa da öğretse diye mırıldanırken , babam ''ben biliyorum size öğretirim'' dedi.
kardeşimle birlikte, kıytırık plastik satranç takımı almak için, uzun bir süre para biriktirdiğimizi hatırlıyorum ...
babam santranç oynamasını öğrenmişti, en azından kuralları aktaracak kadar...tabi bize o zamanlar garry kasparov gibi geliyordu ya neyse..
meğerse babaceğzim atla filin yerini yanlış hatırlarmış...
küçücük taşları olan bu plastik takımında, atın yerine fil, filin yerine de at gelecek şekilde senelerce satranç oynadık...
40 yaşındayım;
halen tahtada satranç takımını dizerken, at ve fili yerleştirdiğimde soğuk terler döküyorum... madara olmamak için duruyorum ve düşünüyorum... sizin için turnuvaların en zor kısmı nedir bilmem ama; benim için taşları tahtaya doğru dizmek... babaceğzimin ruhu şad olsun...
chess960 bizde baba mesleği yani...*
evet geldik tanıma; taş dizilimi sırasında at ve fillerin yeri konusunda tereddüt yaşadığım oyundur.
trt'de seyrettiğim bir filmin etkisiyle, keşke satranç oynamayı bilen biri olsa da öğretse diye mırıldanırken , babam ''ben biliyorum size öğretirim'' dedi.
kardeşimle birlikte, kıytırık plastik satranç takımı almak için, uzun bir süre para biriktirdiğimizi hatırlıyorum ...
babam santranç oynamasını öğrenmişti, en azından kuralları aktaracak kadar...tabi bize o zamanlar garry kasparov gibi geliyordu ya neyse..
meğerse babaceğzim atla filin yerini yanlış hatırlarmış...
küçücük taşları olan bu plastik takımında, atın yerine fil, filin yerine de at gelecek şekilde senelerce satranç oynadık...
40 yaşındayım;
halen tahtada satranç takımını dizerken, at ve fili yerleştirdiğimde soğuk terler döküyorum... madara olmamak için duruyorum ve düşünüyorum... sizin için turnuvaların en zor kısmı nedir bilmem ama; benim için taşları tahtaya doğru dizmek... babaceğzimin ruhu şad olsun...
chess960 bizde baba mesleği yani...*
evet geldik tanıma; taş dizilimi sırasında at ve fillerin yeri konusunda tereddüt yaşadığım oyundur.
devamını gör...
76.
iki atı anlamsızca iki file yeğ tuttuğum oyun. (serde türklük var. at avrat silah)
devamını gör...
77.
bir rivayete göre hindistan'da ortaya çıkmış oyundur.
bir zamanlar bir hint kralı mevcutmuş, kral savaşmayı o kadar çok severmiş ki halk bundan çok rahatsız olurmuş. halkın şikayetleri bir gün başvezire kadar ulaşmış. başvezir de krala sürekli oynaması ve savaşmaması için bir oyun düşünüp, hazırlamış. krala takdim ettiğinde ise kral bu oyunu çok beğenmiş ama ortada bir sorun varmış bu oyunu kral ile başvezir dışında oynamasını bilen yokmuş. kralın emri ile herkese bu oyun öğretilmeye çalışılmış ve hindistan'dan tüm dünyaya bu oyun yayılmış.
bir zamanlar bir hint kralı mevcutmuş, kral savaşmayı o kadar çok severmiş ki halk bundan çok rahatsız olurmuş. halkın şikayetleri bir gün başvezire kadar ulaşmış. başvezir de krala sürekli oynaması ve savaşmaması için bir oyun düşünüp, hazırlamış. krala takdim ettiğinde ise kral bu oyunu çok beğenmiş ama ortada bir sorun varmış bu oyunu kral ile başvezir dışında oynamasını bilen yokmuş. kralın emri ile herkese bu oyun öğretilmeye çalışılmış ve hindistan'dan tüm dünyaya bu oyun yayılmış.
devamını gör...
78.
strateji salağı olduğumu anladığım oyun.
devamını gör...
79.
çocıkluğumdan beri babamla oynadığımız oyundur. bazılarına göre haramdır.
devamını gör...
80.
yaklaşık bir yıldır lichess üzerinden sıkça oynadığım zeka oyunu. oynaması kadar izlemesinin de zevkli ve öğretici olduğunu düşünüyorum. özellikle canlı maçlarda çoğunlukla büyük ustalar tarafından yapılan analizler ile nasıl düşündüklerini kavrayabiliyorsunuz.
devamını gör...