41.
şeriat, islam ile anılan bir kavram olsa da, aslında sadece islami literatürde karşılık bulan bir terim değildir. "yahudi şeriatı" , "hristiyan şeriatı"gibi terimlerin varlığı, bu kavramın sadece islama özgü olmadığının kanıtı niteliğindedir.
şeriat, kelime kökeni itibariyle; yol, su yolu gibi anlamlara gelir. şeriat; meşru ve gayrimeşruluğu ayıran mekanizmadır. meşru terimi, köken itibariyle şeriat teriminden türemiştir.
biz bu terimin literatür karşılığı ile ilgilenmeyeceğiz. asıl konu; şeriat kavramının topluma yansıması nasıl olmalı, sorusuna arayacağımız cevap olmalıdır. bugün şeriat denilince; akılda yer edinilen şey, radikal islami(!)* grupların istediği bir sistem gibi algılanmasıdır.
hz. ali (as), hikmet* kavramını; "herşeyi yerli yerine koymak" olarak tanımlamıştır. şeriat kavramı, hikmet kavramının alt kategorilerinden biridir. yani şeriat, hikmet sahibi kişilerin uygulayabileceği bir hüküm sistemidir.
bugün insanların "şeriat" denildiği zaman, öcü görmüş gibi uzaklaşmasının nedeni; şer'i hükümlerin, ehil olmayan * kişilerin elinde oyuncak gibi kullanılmasından kaynaklıdır.
asıl eleştirilmesi gereken nokta; şeriat değildir. şeriat kavramı üzerinden, hikmet ehli olmayan kişilerin, şeriat kavramının içini boşaltıp, kendi emellerini şeriat maskesi altında, legalize etmesidir.
şeriat, kelime kökeni itibariyle; yol, su yolu gibi anlamlara gelir. şeriat; meşru ve gayrimeşruluğu ayıran mekanizmadır. meşru terimi, köken itibariyle şeriat teriminden türemiştir.
biz bu terimin literatür karşılığı ile ilgilenmeyeceğiz. asıl konu; şeriat kavramının topluma yansıması nasıl olmalı, sorusuna arayacağımız cevap olmalıdır. bugün şeriat denilince; akılda yer edinilen şey, radikal islami(!)* grupların istediği bir sistem gibi algılanmasıdır.
hz. ali (as), hikmet* kavramını; "herşeyi yerli yerine koymak" olarak tanımlamıştır. şeriat kavramı, hikmet kavramının alt kategorilerinden biridir. yani şeriat, hikmet sahibi kişilerin uygulayabileceği bir hüküm sistemidir.
bugün insanların "şeriat" denildiği zaman, öcü görmüş gibi uzaklaşmasının nedeni; şer'i hükümlerin, ehil olmayan * kişilerin elinde oyuncak gibi kullanılmasından kaynaklıdır.
asıl eleştirilmesi gereken nokta; şeriat değildir. şeriat kavramı üzerinden, hikmet ehli olmayan kişilerin, şeriat kavramının içini boşaltıp, kendi emellerini şeriat maskesi altında, legalize etmesidir.
devamını gör...
42.
öncelikle şeriat yerine demokrasi isteyen kişi müslüman değildir, münafıktır, kafirdir. bunun lamı cimi, o mezhebi bu mezhebi, yandan bakışı üstten görüşü yoktur. şeriat altında hiçbir inançsız kadına örtünme dayatması yapılmaz. gayrimüslimler, eğer kendi yasaları olan bir dine inanıyorlarsa*, o dinin yasalarına göre yargılanır; eğer hiçbir inancı yoksa, ya şer'i ya da örf'i hükümlere göre yargılanır. müslüman olmayanlardan cizye alınır; bunun yüksek bir meblağ olması lüzumu yoktur, yıllık 1tl bile kâfidir, maksat semboliktir. müslüman da öşür ve zekat verir. herkes inancında serbesttir.
mevcut ''islam devletlerine''(!) şeriat ile yönetiliyor derseniz tatsızlık çıkar söyleyeyim. eskiler de, emeviler, abbasiler, osmanlılar, fatımiler, memlükler vs. vs. hep fasa fiso. kralı, padişahı, sultanı olan şeriat kur'an'ın neresinde geçiyor ya da hangi hadiste var bu? osmanlı'da öşrü müslüman olarak benim ödemem gerekirken, bunlar onun kapsamını genişletip gayrimüslime de ödetiyorlar; bu mu islam devleti? aptal suud'un ülkesi mi şeriat devleti? müslümanları öldüren, amerika'nın köpeği olan, krallık ile yönetilen. bilakis mevcut arap devletleri arapçı, ırkçı devletlerdir; bakın milliyetçi bile değil, ırkçı. bunlar paraya taparlar. şeriat'in uygulandığı bölge herhalde 1200-1300 senedir yok. peygamber efendimizin ve dört halife sahabe efendilerimizin olduğu zaman şeriat vardı, idealimiz de odur. muaviye ile birlikte şeriat falan kalmadı. halifenin ya da zamana uyarlarsak başkanın seçimi nasıl oluyordu? halk tarafından seçilmiş vekillerin, başkanı seçmesi gibi düşünülebilir. ve emrettim oldu ile değil, istişare ile yönetiliyordu.
öyle işte dostlar. ''o size istediğiniz her şeyi verdi. allah’ın nimetlerini saymaya kalksanız başa çıkamazsınız. şu bir gerçek ki insanoğlu çok zalim, çok nankördür!''(ibrahim, 34) insan pek zalim, pek nankördür. kendi kibrinin, nefsinin kölesi olan bu aşağılık canlı, şeriat algısını da bugün bu hale getirdi.
mevcut ''islam devletlerine''(!) şeriat ile yönetiliyor derseniz tatsızlık çıkar söyleyeyim. eskiler de, emeviler, abbasiler, osmanlılar, fatımiler, memlükler vs. vs. hep fasa fiso. kralı, padişahı, sultanı olan şeriat kur'an'ın neresinde geçiyor ya da hangi hadiste var bu? osmanlı'da öşrü müslüman olarak benim ödemem gerekirken, bunlar onun kapsamını genişletip gayrimüslime de ödetiyorlar; bu mu islam devleti? aptal suud'un ülkesi mi şeriat devleti? müslümanları öldüren, amerika'nın köpeği olan, krallık ile yönetilen. bilakis mevcut arap devletleri arapçı, ırkçı devletlerdir; bakın milliyetçi bile değil, ırkçı. bunlar paraya taparlar. şeriat'in uygulandığı bölge herhalde 1200-1300 senedir yok. peygamber efendimizin ve dört halife sahabe efendilerimizin olduğu zaman şeriat vardı, idealimiz de odur. muaviye ile birlikte şeriat falan kalmadı. halifenin ya da zamana uyarlarsak başkanın seçimi nasıl oluyordu? halk tarafından seçilmiş vekillerin, başkanı seçmesi gibi düşünülebilir. ve emrettim oldu ile değil, istişare ile yönetiliyordu.
öyle işte dostlar. ''o size istediğiniz her şeyi verdi. allah’ın nimetlerini saymaya kalksanız başa çıkamazsınız. şu bir gerçek ki insanoğlu çok zalim, çok nankördür!''(ibrahim, 34) insan pek zalim, pek nankördür. kendi kibrinin, nefsinin kölesi olan bu aşağılık canlı, şeriat algısını da bugün bu hale getirdi.
devamını gör...
43.
günümüzde çeşitlerinden biri adam akıllı uygulanacak olsa, taraftarlarının kahir ekseriyetinin kafir/ecnebi/müşrik memleketlere, yani dar-ül harb’e kaçmak için en az 10 saat tır kasasında bozuk etle yolculuk yapmaya can atacakları sistemdir.
devamını gör...
44.
yanlış hatırlamıyorsam, ragıb'ın müfredat'ında kelime anlamı olarak, "su kaynağına götüren yol" verlmiştir.
üzerine uzun uzadıya tahliller yapılabilir.
üzerine uzun uzadıya tahliller yapılabilir.
devamını gör...
45.
maldonado şeriatçılardan erken davranıp yazamadık, doluşmuş ışid mikropları
devamını gör...
46.
arap kanunlaridir ve günümüze uygun değildir..ha diyeceksiniz ki bunlar allah'ın kanunlaridir bu yanlış bir ifadedir çünkü 6236 ayet olan kur'an-ı kerim'in yalnızca 300 kadar ayeti hukukla ilgilidir zaten bunlara da hüküm ayetleri denir.şeriat kanunlarının çoğu hadis kaynaklıdır.hadislerin ise yüzde yüz doğruluğu kesin değildir zira en büyük hadis toplayıcısı buhari bile hz peygamberden 200 yıl kadar sonra yaşamıştır.
devamını gör...
47.
hem kahrolsun şeriat diyorlar, hem de o pislik cenazelerini camiye getiriyorlar. hem çağ dışı diyeceksin, hem cesedini çağ dışı dediğinin camisine getireceksin?
-timurtaş hocaefendi rahmetullahi aleyh
-timurtaş hocaefendi rahmetullahi aleyh
devamını gör...
48.
bazı müslüman olmayan kimseler ben böyle yönetilmek falan istemiyorum diyor. lol. sizi bağlamıyor efendim. kendi eyaletinizde kafanızı dinleyiniz.
devamını gör...
49.
hem kızların okumasını istemiyorlar hem de karısına kızına kadın doktor istiyorlar. kısır kısır döngüler. 2021 yılında şeriatın fakirlere olduğunu da bilmezler. arabın prensleri koko partisinden çıkmaz ama fakiri cumaya gitmedi diye sopa yer.
devamını gör...
50.
şeriat islam dininin kuralları demektir. allah'ın koyduğu kurallardır.
devamını gör...
51.
salakların salakları yönettiği vahşi bir yönetim biçimidir. fikir özgürlüğü filan değildir; cumhuriyet ve demokrasi düşmanlığıdır. her türlü insan hakları ihlalini savunmaktır. salak erkekler tarafından uydurulmuştur. ama türkiye gibi ülkelerde salak kadınlar tarafından savunulduğu da görülebilir. bunu savunanlar dünyanın en ilkel ve tehlikeli insanlarıdırlar. hepsinin yok edilmesi insanlık için büyük bir ilerleme olacaktır. bakmayın bu salakların kulağa hoş gelen laflarına; diri diri insan yakanlardır bunlar.
devamını gör...
52.
arapların ortaçağdan kalma çöl kanunları.
devamını gör...
53.
islam üzerine cumhuriyet sonrası inanılmaz kara propaganda yapılmaya başlandı. islam dininin kuralları inanan müslümanları bağlar. kadın ve erkeği doğasının dışında değil, bizzat birbirini tamamlayacak şekilde yaşatır. batı ve modernizmin kurallarını sorgulamadan direkt olarak kabul eden ezik psikolojili insanların anlamasını beklemiyorum zaten. örneklerle şeriatı size anlatmaya çalışacağım.
hırsızlık, cinayet, aldatma, evlilik dışı cinsel ilişki, adam kayırma, terör gibi suçlar toplumun göreceği şekilde cezalandırılır. fakat islamiyet hayatın gerçeklerine duyarlıdır. mesela hz ömer dönemi çok yoksulluk olduğu için bir gün bir hırsızlık oluyor ve bu şahıs yakalanıyor. normalde hırsızlığın bedeli o eli kaybetmektir fakat hz ömer fakirlik dönemi olduğu için zaruriyeti göz önünde bulundurarak bu cezayı uygulamıyor.
şöyle bir toplum hayal edin:
hırsızlığın çok nadir olduğu ve cezasının caydırıcı olduğu
aldatılmanın, zinanın cezalarının rencide edici ve ağır olduğu
adam öldürmenin cezasının kısas olması (sizi öldürmeye 100 kişi bile bulaşsa 100'ü kısas edilir)
gibi olayların minimum olduğu ve topluma rezil olma durumları barındırdığı için bu tarz potansiyeli olan insanlar bunları çok çok nadir yapabilir. öyle bir toplum düşünün ki, birisi bir suç işliyor ve insanlar anında din kardeşimiz öyle şey yapmaz deyip savunmaya başlıyor. güven esaslı bir toplum. eşinizin başkaları tarafından rahatsız edilmeyeceği, sizi aldatamayacağı, canınızın güvende olduğu bir toplum.
dağınık olsa da az çok anlamışsınızdır. bu toplumlar var oldu. asrı saadet dönemi ve türk devletlerinin tarihine bakabilirsiniz. tabi propaganda çok ağır olunca.. birisi birisini vahşice öldürünce hapse giriyor ve insanlar tatmin olmuyor. birbirimizi kandırmayalım? adamı içeriden birisi öldürse herkes rahatlıyor. hatta bazı durumlarda işkence edelim, ölmemeli diyoruz bazı şahıslara fakat bu ölçüyü kaçırmak. şeriat demek islam hukuku demek. bir müslüman bu kurallara itibar etmek zorundadır. yallah arabistan'a diyen tayfa, bu topraklar dinsizlik ile değil islam uğruna kan akıtan nice yiğitler ile harmanlandı. bu topraklar en sert ve bedel ödenen toprakları. bunu da fani amaçlar değil, ebedi anlam için hayatını ortaya koyan atalarımız yaptı. şeriat istememek gayet doğal hakkınız fakat osmanlı gibi devletlerin bu tarz islam hukuku uygulamalarına bakın. yabancıların müslüman toplumun ahlaklı yaşamını ve samimiyetini öve öve bitiremediği seyehatnamelere bakın, okuyun be. bu dönem iğrenç bir dönem ve islamiyete bu dönem üzerinden saldırmayın. gerçekten uygulandığı dönemlere bakın. bak hoşuna gitmez kurallar, ben zina edeceğim falan dersin. serbestsin dostum, bu dine inanmak zorunda değilsin. sana ceza da uygulanmaz zaten. merak eden zaten fıkıh ile ilgilenir kuduri falan okur. ama seyehatnameler çok önemli bu konuda. o müslüman toplumun nasıl övüldüğünü kendiniz görün sonra şu an yaşanmayan islamla karşılaştırın.
karısının zina yaptığını ispatladığı halde karısına ömür boyu maaş ödemek zorunda bırakılıp adalet arasınız :)
siz şu anda kendinizi güvende hissediyor musunuz? en çok tecavüz hangi ülkede yapılıyor baktınız mı? o çok öve öve bitiremediğiniz balkan ülkelerinde. hırsızlık? konuşmaya gerek var mı sizce bunları? adamlar yakalanmayacağını anlayınca her suçu işliyor. fakat bir mümin hesap vereceğini bilir. çünkü allah her şeyi görür.bu toplumda ne eşler birbirine güveniyor, ne kardeşler. evinizde altın bile zor tutarsınız. gelmişsiniz islam hukukuna saldırıyorsunuz. illa edep.
hırsızlık, cinayet, aldatma, evlilik dışı cinsel ilişki, adam kayırma, terör gibi suçlar toplumun göreceği şekilde cezalandırılır. fakat islamiyet hayatın gerçeklerine duyarlıdır. mesela hz ömer dönemi çok yoksulluk olduğu için bir gün bir hırsızlık oluyor ve bu şahıs yakalanıyor. normalde hırsızlığın bedeli o eli kaybetmektir fakat hz ömer fakirlik dönemi olduğu için zaruriyeti göz önünde bulundurarak bu cezayı uygulamıyor.
şöyle bir toplum hayal edin:
hırsızlığın çok nadir olduğu ve cezasının caydırıcı olduğu
aldatılmanın, zinanın cezalarının rencide edici ve ağır olduğu
adam öldürmenin cezasının kısas olması (sizi öldürmeye 100 kişi bile bulaşsa 100'ü kısas edilir)
gibi olayların minimum olduğu ve topluma rezil olma durumları barındırdığı için bu tarz potansiyeli olan insanlar bunları çok çok nadir yapabilir. öyle bir toplum düşünün ki, birisi bir suç işliyor ve insanlar anında din kardeşimiz öyle şey yapmaz deyip savunmaya başlıyor. güven esaslı bir toplum. eşinizin başkaları tarafından rahatsız edilmeyeceği, sizi aldatamayacağı, canınızın güvende olduğu bir toplum.
dağınık olsa da az çok anlamışsınızdır. bu toplumlar var oldu. asrı saadet dönemi ve türk devletlerinin tarihine bakabilirsiniz. tabi propaganda çok ağır olunca.. birisi birisini vahşice öldürünce hapse giriyor ve insanlar tatmin olmuyor. birbirimizi kandırmayalım? adamı içeriden birisi öldürse herkes rahatlıyor. hatta bazı durumlarda işkence edelim, ölmemeli diyoruz bazı şahıslara fakat bu ölçüyü kaçırmak. şeriat demek islam hukuku demek. bir müslüman bu kurallara itibar etmek zorundadır. yallah arabistan'a diyen tayfa, bu topraklar dinsizlik ile değil islam uğruna kan akıtan nice yiğitler ile harmanlandı. bu topraklar en sert ve bedel ödenen toprakları. bunu da fani amaçlar değil, ebedi anlam için hayatını ortaya koyan atalarımız yaptı. şeriat istememek gayet doğal hakkınız fakat osmanlı gibi devletlerin bu tarz islam hukuku uygulamalarına bakın. yabancıların müslüman toplumun ahlaklı yaşamını ve samimiyetini öve öve bitiremediği seyehatnamelere bakın, okuyun be. bu dönem iğrenç bir dönem ve islamiyete bu dönem üzerinden saldırmayın. gerçekten uygulandığı dönemlere bakın. bak hoşuna gitmez kurallar, ben zina edeceğim falan dersin. serbestsin dostum, bu dine inanmak zorunda değilsin. sana ceza da uygulanmaz zaten. merak eden zaten fıkıh ile ilgilenir kuduri falan okur. ama seyehatnameler çok önemli bu konuda. o müslüman toplumun nasıl övüldüğünü kendiniz görün sonra şu an yaşanmayan islamla karşılaştırın.
karısının zina yaptığını ispatladığı halde karısına ömür boyu maaş ödemek zorunda bırakılıp adalet arasınız :)
siz şu anda kendinizi güvende hissediyor musunuz? en çok tecavüz hangi ülkede yapılıyor baktınız mı? o çok öve öve bitiremediğiniz balkan ülkelerinde. hırsızlık? konuşmaya gerek var mı sizce bunları? adamlar yakalanmayacağını anlayınca her suçu işliyor. fakat bir mümin hesap vereceğini bilir. çünkü allah her şeyi görür.bu toplumda ne eşler birbirine güveniyor, ne kardeşler. evinizde altın bile zor tutarsınız. gelmişsiniz islam hukukuna saldırıyorsunuz. illa edep.
devamını gör...
54.
özellikle arap coğrafyasında zengin kral ve prenslerin adaletsiz yaşam standartlarını koruma altına alan, insan doğasına aykırı totaliter siyasi düşünce.
devamını gör...
55.
#1146095
entry'nin alnı olsada öpsem dedirtmiştir.
entry'nin alnı olsada öpsem dedirtmiştir.
devamını gör...
56.
allahın koyduğu kurallar olduğu sanılan arap emperyalizminden başka bir şey değildir. şeriatçıları fonlayanlar da suud ve ingiliz unsurlardır. bu sebeple yüz yıllar boyunca müslüman çoğunluğa sahip ülkeler geri bırakılmak istenmiştir.
devamını gör...
57.
islam şeriatı özelinde konuşacak olursak, taraftarlarının genelde neyi savunduklarını yeterince bilmedikleri (iman kuvveti ile “ne olursa olsun amenna” diyenleri de var bu güruhta) veya sadece kulaktan dolma kalıplarla sahip çıktıkları dini kurallar bütünüdür.
müsadenizle tipik örneklerden birisi olan bu #1146095 tanımı ele alacağım. maksadım bir dini, mümini vs aşağılamak değildir, bu hakkı zaten objektif okuyanların teslim edeceğini umuyorum.
tek tek gidelim:
>> iddia/yargı 1: birinci paragraftaki islam dininin kuralları inanan müslümanları bağlar
yanlış. eğer iddia edildiği gibi asr-ı saadet benzeri islami kuralların hüküm sürdüğü bir memlekette yaşansa islam hükümleri herkesi bağlar ve dayanak olan son merceğidir. gayr-i müslimlere kendi aralarındaki davaları kendi şeriat veya kuralları ile çözme konusunda müsaade tanınması (ki bu da sadece müslümanları ve devleti çok ilgilendirmeyen konularda verilen bir müsaade idi, asıl cafcaflı konularda islami hükümler kesin dayanaktı) bu durumu değiştirmez. müslüman halk özel ve ayrıcalıklı, diğerleri ise ayetle sabittir ki necis, cünüb (ecnebi) olarak tanımlanırdı. sırf inançlarından ötürü yasaklar da uygulanırdı, örneğin osmanlı’da bir gayr-i müslim şehir merkezinden yani diğer müslümanların arasından atı üstünde geçemez. daha fazla detay ve zımmilere uygulanan yasaklar için bu kaynağa bakabilirsiniz.
>> iddia/yargı 2: birinci paragraftaki kadın ve erkeği doğasının dışında değil, bizzat birbirini tamamlayacak şekilde yaşatır.:
yazar burada tamamen subjektif bir doğadan bahsetmektedir. örneğin doğası gereği eşcinsel olanlar hakkındaki bir soru sorulsa, meşruiyetini gerçekten doğaya uygunluktan alan bir cevap değil, meşruiyetini tamamen islam hükümlerinden alan bir cevap verecektir. bu da yazarın “doğasına uygun” derken aslında “islama uygun” demek istediğini yani islam = fıtrat (doğa) demek istediğini gösterir. yoksa bir şeyin doğaya uyumluluğu dindar bir zihnin umrunda değildir.
>> iddia/yargı 3: ikinci paragrafın tamamı:
yazar “toplum içerisinde ağır cezalar vermenin” insan psikolojisi üzerinde nasıl bir etki/tepki yarattığının farkında olmamanın ötesinde, bunun sonuçları umrunda dahi değildir. zira dindar bir zihin doğal olarak olaya “allah uygun gördü ise doğrudur” diyerek önce hükmü koyar ve sonra altını olması gerektiği gibi yani kendince doldurur. hiç bir bilimsel, sosyolojik vs elle tutulur gerekçe olmasa da olur.
ömer bin hattab dindar zihnin kaypaklığı konusunda verilebilecek en sağlam ve ilginç referanstır. islam şeriatına göre normalde mürted sayılacak cinsten (zira ayet ve peygamber hükmü ile çelişen) cesur hükümleri vardır. peki bu bir müslüman için çelişki midir? asla! iman etmiş bir zihin için çelişki mümkün değildir, her zaman tevil edilir. ömer bin hattab da müslümanların bu nedenle mal bulmuş magribi gibi referans vermeye bayıldıkları örnektir. peygambere bile üstün geldiği vakalar sayılır ve bu da dinin/peygamberin samimi ve gerçek olmasına yorulur. bu konu açılmaya müsaittir ama diğer maddelere geçelim şimdilik.
>> iddia/yargı 4: dördüncü paragrafta “şöyle bir toplum hayal edin:” denildikten sonra gelen 5. paragraf üzerine:
aldatmanın ve zinanın rencide edici ve ağır cezalandırılması… bu bile tek başına ne kadar özgüvenden yoksun bir zihin ile karşı karşıya olduğumuzun kanıtıdır. tam da bu zihniyet yüzünden kadın cinayetleri işlenmektedir zaten. bir kişinin kendine olan güveni sıfır seviyelerinde ise, eşinin/partnerinin yaptığı/yapacağı tüm iyi/kötü şeylerin de biricik müsebbibi yine kendisidir. karşısındaki kadını özne olarak gör(e)mmez.
yazar iki insan arasında çok doğal olarak karşılanmaya müsait olan cinsel aldatma veya zina gibi çok normal (normali gerçek manasında kullanıyorum, iyi/kötü yargı yükleyerek değil) durumların dahi en ağır ve hatta ağır olması yetmez, toplum şahitliğinde ve rencide edici şekilde cezalandırılmasını talep ediyor.
yetiyor mu? yetmez. “sizi öldürmeye çalışan 100 kişi ise 100’üne de kısas” gibisinden aslında ne söylediğinin bile farkında değil. zira tanımının 6. paragrafında “okuyun be” şeklinde cüretkar bir çıkış yapan yazarımızın gerek hukuk literatürüne, gerek aydınlanma dönemi klasiklerine, devlet ve hukuk üzerine yazılmış klasiklere yabancı olduğu aşikar. zaten hasbel kader içinden bir kaç tanesini okumuş bir dindar zihin olsa da, genelde karalamak ve açık bulmak için okumakta ve kitabı bitirince (eğer bitirebilmişse tabi) imanını tazelemektedir.
aklı biraz olsun başında olan hiç bir yönetici böyle bir karar veremez. zaten yukarıda hırsızlık konusunda örneği geçen ömer bin hattab da akıllı bir adam olduğu için benzer durumlarda islam dışı hüküm vermiş ve doğrusunu yapmıştır. ancak bizim dindar zihinler (müminde çelişki olamayacağı iddiamı kanıtlarcasına) bunu yapan ömer’i de kahraman ilan ediverir.
>> iddia/yargı 5: altıncı paragrafın tamamı:
sırf çok ağır cezaları olduğu veya toplum içerisinde insan onuruna yakışmayacak şekilde cezalandırılacağını düşündüğü için “suç” (ki yazarın suç için verdiği örneklere bakılırsa çoğu uçkur ile ilgili) işlemekten korkan bireylerden oluşan bir toplum, nasıl oluyorsa bir anda “güven toplumu”na dönüşüyor. söylediğim gibi dindar zihin için çelişki önemsiz bir detaydır.
bastırılmış zihin kendini açık etmeye devam ediyor: “eşinizin başkaları tarafından rahatsız edilemeyeceği…” bir toplum. alıntıda vurguladığım kelimeye dikkat ediniz, “etmeyeceği” değil “edemeyeceği”.
aynı şekilde sonraki örnekte de “[eşinizin] sizi aldatamayacağı”… yani aldatmayacağı değil. yazar için insanların birbirlerini kendi iradeleri ile rahatsız etmediği bir toplum inşa etmekten öte, devletin/yönetimin rahatsızlık unsuru gördüğü her şeyi rencide edici cezalarla yok ettiği bir düzen hayali bize saadetli bir toplum ve asır hayali olarak sunuluyor. nedense aklıma pandemi normalleşmesi sırasında müzik için “kusura bakmayın da kimsenin kimseyi rahatsız etme hakkı yoktur” söylemi geldi.
>>> iddia/yargı 6: altıncı paragraftan devamla “bu toplumlar var oldu. asrı saadet dönemi ve türk devletlerinin tarihine bakabilirsiniz.”:
işin kötü yanı, her ne kadar yazarın sandığı gibi erdemli olmasa da, sadece müslüman veya türk değil, dünyada benzer toplumlar oldu, bundan sonra da olmaya devam edecek. ancak insan onuruna önem veren, haysiyetli bireylerin hiç bir zaman kabul etmeyeceği toplumlar.
“asr-ı saadet romantizmi” başlı başına bir başlık gerektirir. her müslümanın en bilindik ezberlerindendir ve vıcık vıcık kalitesiz romantik dizi kabilindendir. peygamber yaşarken gerçekleşen olayları buraya yazmak istemiyorum zira içinde bulunduğum toplum bireylerini yine de önemsiyorum. ancak daha naşı defnedilmeden neler yaşandığı müslüman kaynaklarında açıkça ortadadır. cemel vakası “var bu işte de bilmediğimiz hayırlar” demenin ötesinde hiç bir tevili kaldıramayacak kadar ortadadır. yetmedi mi? tamam o zaman müslümanlarca muteber olan ebu’l-hasen el-eş’ari tarafından yazılan “ilk dönem islam mezhepleri” kitabını “okuyun be”.
şimdi sorsak ışid’e en çok müslümanlar küfreder. bakın bakalım “asr-ı saadet” diye tanımladığınız dönemlerde neler yaşanmış. bir uçan, bir de kaçan kurtulmuştur.
hiç mi müslümanların idare ettiği topraklarda adam akıllı yaşanmamıştır diye sorarsanız, cevap evet olmuştur. bizzat gittiğim ve hayranlıkla gezdiğim günümüzde ispanya’daki endülüs devleti/dönemi sayılabilir. çok da başka örnek yoktur zaten. ancak endülüs devleti bizzat islam alimlerince islama aykırılıkla çokça suçlanmaktadır. en müreffeh dönemleri de mümkün olduğunca dini kaidelere dayanarak değil, toplumsal uzlaşı ve birlikte yaşama kültürünün önemsendiği dönemler olmuştur.
ek olarak müslüman kardeşlerime tavsiyem endülüs’ün de cılkını çıkarmamaları olur. zira orada da huzurlu ve müreffeh dönem çok kısa sürmüştür. bu konuda da yerli/milli kaynak isterseniz ziya paşa’nın “endülüs tarihi” adlı kitabına bakabilirsiniz. kan ve gözyaşından başka şeyleri bulmak için uğraşmanız gerekir.
altıncı paragraftaki birkaç cümlelik şovenist lakırdıyı atladıktan sonra devam edelim.
yazarımız yakın dönemdeki devletler içinde osmanlı’yı şeriatın doğru uygulandığı devletler listesinde başa koyuyor anlaşılan. ancak yine kulaktan dolma bilgi. osmanlı bir şeriat devleti değildi, şeriat (şer’i hükümler) çok çok nadir alanlarda uygulanırdı. bu arada bu dediğim ortaokulda dahi öğretilen bir bilgidir, illa kitaplar karıştırmak gerekmez. ama dindar bir zihin için romantizm her zaman ağır basar.
>>> iddia/yargı 7: hala altıncı paragraftayız. “bak hoşuna gitmez kurallar, ben zina edeceğim falan dersin. serbestsin dostum, bu dine inanmak zorunda değilsin. sana ceza da uygulanmaz zaten.”:
yanlış. yanlış olmasından öte kendi iddiası ile çelişik ve komik. zinanın en ağır ve rencide edici şekilde cezalandırıldığı bir toplumda (istediği devleti burada örnek kabul edebiliriz), gayr-i müslimler zina yapmakta serbest miydiler? hangi islam devletiymiş bu? yani yazar diyor ki, islam toplumunda inanmayan birisi istediği günahı işler ve sorumsuzdur “ceza da almaz”. bence tekrar tekrar ne yazdığını okuması ve daha da önemlisi anlamasını diliyorum.
bu yaptığı şeyin ardında yatan psikolojiyi biliyorum, sadece çaresizce “şeriat aslında öcü değil, çok hoşgörülüdür” demeye çalışmaktır. ama sadece söyleyeni komik duruma düşürür.
isteyenin istediğini yapması üzerinden devam edelim… velev ki bir anlığına gayri müslimlerin çok hoşgörülü bir ortamda yaşadıklarını varsayalım. peki sırf müslüman bir anne/babadan doğduğu için müslüman olarak kütüğe kaydedilen bir birey, ömrünün bir anında kendi öz iradesi ile islamı terk ederse istediği gibi yaşamaya serbest midir? cevap: hayır, mürted öldürülür. (modern alimler [özellikle kurancı olanlar] bu hükmü yumuşatmak için çok sağlam çalışmaktadırlar ama islamı bilen birisi için boştur).
>>> iddia/yargı 8: yedinci paragraf “karısının zina yaptığını ispatladığı halde karısına ömür boyu maaş ödemek zorunda bırakılıp adalet arasınız ”
yazar standart bir dindar zihinde olması gerektiği gibi katlanılamaz günahlardan örnek vererek toplumu (özellikle de karşıtlarını) ikna etmeye çalışıyor. bir de güncel “nafaka” derdinden bahsedersem en azından erkekleri kafalarım mantığı. kadınlar mı? zaten önemli değil.
>>> iddia/yargı 9: sekizinci paragrafta “şeriatı sevmeyenler balkan ülkelerini över”:
balkan derken? banu alkan’ın kısaltması veya mahlası mıdır? ne de olsa kendisi ülke gibi kadındır. işin şakası bir yana, bu dindar zihniyete göre kendilerinden olmayan herkes “özenti batıcı, batı hayranı kuklalardır”. ne yalan söyleyeyim, batı denildiğinde “balkan” ülkelerinin övüldüğünün sanılması biraz şaşırttı beni, başka iddia ve fikirleri ile olmasa da bu yanı ile yazarımız bana orijinal gelmiştir.
not: bu tanımın mümkün olduğunca subjektif okunması beklentim olmasa da dileğimdir. ne osmanlı’dan, ne islamdan, ne de müslümanlardan nefret etmem mümkün değildir. bu toprakların bir çocuğu olarak yazıyorum, yani anlaşılmanın bir lüks olduğu coğrafyadan.
müsadenizle tipik örneklerden birisi olan bu #1146095 tanımı ele alacağım. maksadım bir dini, mümini vs aşağılamak değildir, bu hakkı zaten objektif okuyanların teslim edeceğini umuyorum.
tek tek gidelim:
>> iddia/yargı 1: birinci paragraftaki islam dininin kuralları inanan müslümanları bağlar
yanlış. eğer iddia edildiği gibi asr-ı saadet benzeri islami kuralların hüküm sürdüğü bir memlekette yaşansa islam hükümleri herkesi bağlar ve dayanak olan son merceğidir. gayr-i müslimlere kendi aralarındaki davaları kendi şeriat veya kuralları ile çözme konusunda müsaade tanınması (ki bu da sadece müslümanları ve devleti çok ilgilendirmeyen konularda verilen bir müsaade idi, asıl cafcaflı konularda islami hükümler kesin dayanaktı) bu durumu değiştirmez. müslüman halk özel ve ayrıcalıklı, diğerleri ise ayetle sabittir ki necis, cünüb (ecnebi) olarak tanımlanırdı. sırf inançlarından ötürü yasaklar da uygulanırdı, örneğin osmanlı’da bir gayr-i müslim şehir merkezinden yani diğer müslümanların arasından atı üstünde geçemez. daha fazla detay ve zımmilere uygulanan yasaklar için bu kaynağa bakabilirsiniz.
>> iddia/yargı 2: birinci paragraftaki kadın ve erkeği doğasının dışında değil, bizzat birbirini tamamlayacak şekilde yaşatır.:
yazar burada tamamen subjektif bir doğadan bahsetmektedir. örneğin doğası gereği eşcinsel olanlar hakkındaki bir soru sorulsa, meşruiyetini gerçekten doğaya uygunluktan alan bir cevap değil, meşruiyetini tamamen islam hükümlerinden alan bir cevap verecektir. bu da yazarın “doğasına uygun” derken aslında “islama uygun” demek istediğini yani islam = fıtrat (doğa) demek istediğini gösterir. yoksa bir şeyin doğaya uyumluluğu dindar bir zihnin umrunda değildir.
>> iddia/yargı 3: ikinci paragrafın tamamı:
yazar “toplum içerisinde ağır cezalar vermenin” insan psikolojisi üzerinde nasıl bir etki/tepki yarattığının farkında olmamanın ötesinde, bunun sonuçları umrunda dahi değildir. zira dindar bir zihin doğal olarak olaya “allah uygun gördü ise doğrudur” diyerek önce hükmü koyar ve sonra altını olması gerektiği gibi yani kendince doldurur. hiç bir bilimsel, sosyolojik vs elle tutulur gerekçe olmasa da olur.
ömer bin hattab dindar zihnin kaypaklığı konusunda verilebilecek en sağlam ve ilginç referanstır. islam şeriatına göre normalde mürted sayılacak cinsten (zira ayet ve peygamber hükmü ile çelişen) cesur hükümleri vardır. peki bu bir müslüman için çelişki midir? asla! iman etmiş bir zihin için çelişki mümkün değildir, her zaman tevil edilir. ömer bin hattab da müslümanların bu nedenle mal bulmuş magribi gibi referans vermeye bayıldıkları örnektir. peygambere bile üstün geldiği vakalar sayılır ve bu da dinin/peygamberin samimi ve gerçek olmasına yorulur. bu konu açılmaya müsaittir ama diğer maddelere geçelim şimdilik.
>> iddia/yargı 4: dördüncü paragrafta “şöyle bir toplum hayal edin:” denildikten sonra gelen 5. paragraf üzerine:
aldatmanın ve zinanın rencide edici ve ağır cezalandırılması… bu bile tek başına ne kadar özgüvenden yoksun bir zihin ile karşı karşıya olduğumuzun kanıtıdır. tam da bu zihniyet yüzünden kadın cinayetleri işlenmektedir zaten. bir kişinin kendine olan güveni sıfır seviyelerinde ise, eşinin/partnerinin yaptığı/yapacağı tüm iyi/kötü şeylerin de biricik müsebbibi yine kendisidir. karşısındaki kadını özne olarak gör(e)mmez.
yazar iki insan arasında çok doğal olarak karşılanmaya müsait olan cinsel aldatma veya zina gibi çok normal (normali gerçek manasında kullanıyorum, iyi/kötü yargı yükleyerek değil) durumların dahi en ağır ve hatta ağır olması yetmez, toplum şahitliğinde ve rencide edici şekilde cezalandırılmasını talep ediyor.
yetiyor mu? yetmez. “sizi öldürmeye çalışan 100 kişi ise 100’üne de kısas” gibisinden aslında ne söylediğinin bile farkında değil. zira tanımının 6. paragrafında “okuyun be” şeklinde cüretkar bir çıkış yapan yazarımızın gerek hukuk literatürüne, gerek aydınlanma dönemi klasiklerine, devlet ve hukuk üzerine yazılmış klasiklere yabancı olduğu aşikar. zaten hasbel kader içinden bir kaç tanesini okumuş bir dindar zihin olsa da, genelde karalamak ve açık bulmak için okumakta ve kitabı bitirince (eğer bitirebilmişse tabi) imanını tazelemektedir.
aklı biraz olsun başında olan hiç bir yönetici böyle bir karar veremez. zaten yukarıda hırsızlık konusunda örneği geçen ömer bin hattab da akıllı bir adam olduğu için benzer durumlarda islam dışı hüküm vermiş ve doğrusunu yapmıştır. ancak bizim dindar zihinler (müminde çelişki olamayacağı iddiamı kanıtlarcasına) bunu yapan ömer’i de kahraman ilan ediverir.
>> iddia/yargı 5: altıncı paragrafın tamamı:
sırf çok ağır cezaları olduğu veya toplum içerisinde insan onuruna yakışmayacak şekilde cezalandırılacağını düşündüğü için “suç” (ki yazarın suç için verdiği örneklere bakılırsa çoğu uçkur ile ilgili) işlemekten korkan bireylerden oluşan bir toplum, nasıl oluyorsa bir anda “güven toplumu”na dönüşüyor. söylediğim gibi dindar zihin için çelişki önemsiz bir detaydır.
bastırılmış zihin kendini açık etmeye devam ediyor: “eşinizin başkaları tarafından rahatsız edilemeyeceği…” bir toplum. alıntıda vurguladığım kelimeye dikkat ediniz, “etmeyeceği” değil “edemeyeceği”.
aynı şekilde sonraki örnekte de “[eşinizin] sizi aldatamayacağı”… yani aldatmayacağı değil. yazar için insanların birbirlerini kendi iradeleri ile rahatsız etmediği bir toplum inşa etmekten öte, devletin/yönetimin rahatsızlık unsuru gördüğü her şeyi rencide edici cezalarla yok ettiği bir düzen hayali bize saadetli bir toplum ve asır hayali olarak sunuluyor. nedense aklıma pandemi normalleşmesi sırasında müzik için “kusura bakmayın da kimsenin kimseyi rahatsız etme hakkı yoktur” söylemi geldi.
>>> iddia/yargı 6: altıncı paragraftan devamla “bu toplumlar var oldu. asrı saadet dönemi ve türk devletlerinin tarihine bakabilirsiniz.”:
işin kötü yanı, her ne kadar yazarın sandığı gibi erdemli olmasa da, sadece müslüman veya türk değil, dünyada benzer toplumlar oldu, bundan sonra da olmaya devam edecek. ancak insan onuruna önem veren, haysiyetli bireylerin hiç bir zaman kabul etmeyeceği toplumlar.
“asr-ı saadet romantizmi” başlı başına bir başlık gerektirir. her müslümanın en bilindik ezberlerindendir ve vıcık vıcık kalitesiz romantik dizi kabilindendir. peygamber yaşarken gerçekleşen olayları buraya yazmak istemiyorum zira içinde bulunduğum toplum bireylerini yine de önemsiyorum. ancak daha naşı defnedilmeden neler yaşandığı müslüman kaynaklarında açıkça ortadadır. cemel vakası “var bu işte de bilmediğimiz hayırlar” demenin ötesinde hiç bir tevili kaldıramayacak kadar ortadadır. yetmedi mi? tamam o zaman müslümanlarca muteber olan ebu’l-hasen el-eş’ari tarafından yazılan “ilk dönem islam mezhepleri” kitabını “okuyun be”.
şimdi sorsak ışid’e en çok müslümanlar küfreder. bakın bakalım “asr-ı saadet” diye tanımladığınız dönemlerde neler yaşanmış. bir uçan, bir de kaçan kurtulmuştur.
hiç mi müslümanların idare ettiği topraklarda adam akıllı yaşanmamıştır diye sorarsanız, cevap evet olmuştur. bizzat gittiğim ve hayranlıkla gezdiğim günümüzde ispanya’daki endülüs devleti/dönemi sayılabilir. çok da başka örnek yoktur zaten. ancak endülüs devleti bizzat islam alimlerince islama aykırılıkla çokça suçlanmaktadır. en müreffeh dönemleri de mümkün olduğunca dini kaidelere dayanarak değil, toplumsal uzlaşı ve birlikte yaşama kültürünün önemsendiği dönemler olmuştur.
ek olarak müslüman kardeşlerime tavsiyem endülüs’ün de cılkını çıkarmamaları olur. zira orada da huzurlu ve müreffeh dönem çok kısa sürmüştür. bu konuda da yerli/milli kaynak isterseniz ziya paşa’nın “endülüs tarihi” adlı kitabına bakabilirsiniz. kan ve gözyaşından başka şeyleri bulmak için uğraşmanız gerekir.
altıncı paragraftaki birkaç cümlelik şovenist lakırdıyı atladıktan sonra devam edelim.
yazarımız yakın dönemdeki devletler içinde osmanlı’yı şeriatın doğru uygulandığı devletler listesinde başa koyuyor anlaşılan. ancak yine kulaktan dolma bilgi. osmanlı bir şeriat devleti değildi, şeriat (şer’i hükümler) çok çok nadir alanlarda uygulanırdı. bu arada bu dediğim ortaokulda dahi öğretilen bir bilgidir, illa kitaplar karıştırmak gerekmez. ama dindar bir zihin için romantizm her zaman ağır basar.
>>> iddia/yargı 7: hala altıncı paragraftayız. “bak hoşuna gitmez kurallar, ben zina edeceğim falan dersin. serbestsin dostum, bu dine inanmak zorunda değilsin. sana ceza da uygulanmaz zaten.”:
yanlış. yanlış olmasından öte kendi iddiası ile çelişik ve komik. zinanın en ağır ve rencide edici şekilde cezalandırıldığı bir toplumda (istediği devleti burada örnek kabul edebiliriz), gayr-i müslimler zina yapmakta serbest miydiler? hangi islam devletiymiş bu? yani yazar diyor ki, islam toplumunda inanmayan birisi istediği günahı işler ve sorumsuzdur “ceza da almaz”. bence tekrar tekrar ne yazdığını okuması ve daha da önemlisi anlamasını diliyorum.
bu yaptığı şeyin ardında yatan psikolojiyi biliyorum, sadece çaresizce “şeriat aslında öcü değil, çok hoşgörülüdür” demeye çalışmaktır. ama sadece söyleyeni komik duruma düşürür.
isteyenin istediğini yapması üzerinden devam edelim… velev ki bir anlığına gayri müslimlerin çok hoşgörülü bir ortamda yaşadıklarını varsayalım. peki sırf müslüman bir anne/babadan doğduğu için müslüman olarak kütüğe kaydedilen bir birey, ömrünün bir anında kendi öz iradesi ile islamı terk ederse istediği gibi yaşamaya serbest midir? cevap: hayır, mürted öldürülür. (modern alimler [özellikle kurancı olanlar] bu hükmü yumuşatmak için çok sağlam çalışmaktadırlar ama islamı bilen birisi için boştur).
>>> iddia/yargı 8: yedinci paragraf “karısının zina yaptığını ispatladığı halde karısına ömür boyu maaş ödemek zorunda bırakılıp adalet arasınız ”
yazar standart bir dindar zihinde olması gerektiği gibi katlanılamaz günahlardan örnek vererek toplumu (özellikle de karşıtlarını) ikna etmeye çalışıyor. bir de güncel “nafaka” derdinden bahsedersem en azından erkekleri kafalarım mantığı. kadınlar mı? zaten önemli değil.
>>> iddia/yargı 9: sekizinci paragrafta “şeriatı sevmeyenler balkan ülkelerini över”:
balkan derken? banu alkan’ın kısaltması veya mahlası mıdır? ne de olsa kendisi ülke gibi kadındır. işin şakası bir yana, bu dindar zihniyete göre kendilerinden olmayan herkes “özenti batıcı, batı hayranı kuklalardır”. ne yalan söyleyeyim, batı denildiğinde “balkan” ülkelerinin övüldüğünün sanılması biraz şaşırttı beni, başka iddia ve fikirleri ile olmasa da bu yanı ile yazarımız bana orijinal gelmiştir.
not: bu tanımın mümkün olduğunca subjektif okunması beklentim olmasa da dileğimdir. ne osmanlı’dan, ne islamdan, ne de müslümanlardan nefret etmem mümkün değildir. bu toprakların bir çocuğu olarak yazıyorum, yani anlaşılmanın bir lüks olduğu coğrafyadan.
devamını gör...
58.
keşke gelse lan.
düşünsene almışsın 4-5 hatun.
ohh mis.
düşünsene almışsın 4-5 hatun.
ohh mis.
devamını gör...
59.
sözlükteki yobaz sayısını bu başlıktan anlayabilirsiniz. ne de olsa dünya sözlük mirası. bugün bu tip ortamlarda şeriat seviciliği yapanlar şeriat geliyor gibi olsa ilk kaçacak olanlar. çok meraklısı varsa arabistan orda, iran orda.
devamını gör...
60.
aklımı karıştıran allah'ın hükümleridir. arabistan'da şeriat diyerek kadınlara tek başına araba sürme hakkı vermiyorlardı. geçen yıllarda biliyorsunuz bu kanun kalktı. şimdi allah'ın kanunu ise neden serbest bırakıyorsun? yok allah'ın kanunu değil ise niye bunca sene kadınların özgürlüklerini elinden aldınız? bir garip kurallar.
devamını gör...