trabzon hurması

cennet meyvesi olarak da bilinen aşırı tatlı meyve.

adem elması dendiğine şahit oldum. en sevdiğim meyvelerdendir. annem küçükken jelibon tarzı şeyler sokmazdı eve. bundan alınırdı içindeki genelde çekirdeğin etrafında olan jelibonumsu şeyleri çıkarıp verirdi.

harika bir tadı olan çok sevdiğim bir meyvedir.

iyice yumuşaması beklenmelidir ki daha da güzelleşsin tadı.

bunun kurusunu yediğimden beri müptelasıyım. bu kadar güzel bir kuru meyve olamaz. denemeyenler denesin.

ipek yolunun aktif olduğu eski zamanlarda, trabzon limanından avrupa'yla tanıştırıldığı için adı trabzon hurması olan meyvedir.

ilk gördüğümde ham halini yeşil ekşi elma sanıp, dalından koparıp ısırmamla hayatımın en tıknaz ve buruğumsu tadını keşfetmiş olduğum meyve. sonra olgunlaşmışınıda denedim. bir meyvenin hamı bu kadar kötüyken olgunlaşmışı nasıl bu kadar lezzetli oluyor bilmiyorum. ayrıca ham halini toplayıp, güneş gören bir yerde bekletirseniz olgunlaşıyor. tansiyonu ve kolestürolü dengelediğini, kansızlık ve bağırsak iltihaplarına iyi geldiğini biliyorum ayrıca c vitamini yüksek bir meyve.

en iyilerinin denizli ve antalya taraflarında çıktığı biliniyor. subtropikal iklim meyvesi olduğu için mevsimi ekimden şubata kadar devam ediyor. ingilizce'de the fruit of the gods, yani tanrıların meyvesi olarak da isimlendirilen bu meyvenin anavatanı esasında japonya ve çin.

kurutulmuş olanı makbul olan hurma. amasya'da kurutarak satıyorlar. yaş halinin birkaç katına satıyorlar. ceviz ve badem ile iyi gider.

bunun fuyu diye bir çeşidi var sertken de yeniyor.
bazı türleri de bayağı olgun olunca yeniyor.
eskiden beğenmezdim bunun tadını alıştıkca güzel gelmeye başladı. bir de kakaolusu var.
ağacı çok güzel sevimli ama zor yetişiyor çekirdekten.
unutmuşum bunun kurusu da güzelmiş .

meyveyi bir zemine koyacaksın.
sapının olduğu yüzeyi, zemine paralel keseceksin.
tatlı kaşığıyla saldıracaksın.
çok sevilir.

yarım saat önce ilk kez yediğim ve tadını beğendiğim sevimli, tostopalak bir meyve. beni şuana kadar durduran neydi bilmiyorum. babam sürekli almasına rağmen hiç merak edip yememiştim. bundan sonra yerim ama. tek sevmediğim şey ağızda dehşet bir kuruluk hissi bırakması oldu. puanım 7/10.

en sevdiğim kış meyvesidir. marketlerde yerini aldı, hemen kaptım 4 tane ,kaldı iki , her gün bir tane … bayılıyorum kendisine

şu an giresundan bulunduğundan dolayı çokta uzak olmadığım hurmadır sanırsam.
buna bayılan "ben bunu yerken garip sesler çıkartıyorum" deyip, beni garip düşüncelere sevk eden bir arkadaşım vardı. ruh hastası p.zevenk.

trabzon hurması, belli bir yumuşaklığa gelmeden yenildiğinde, ağızda buruk bir tat bırakır. tam anlamıyla olgunlaşmamış meyve tüketimi zorlaştırdığı için bu haliyle tüketilmemelidir.sevmeyenlerin genelde nedeni budur.normalde tatlı bir meyve.

birkaç sene önce keşfettik. kurutup, kuru incir gibi tüketiyoruz. tavsiye ederim. gayet güzel.

leş gibi tadı var. insanlar nasıl yiyor anlamıyorum.

bağımlılık yapan meyve.

ekşi ve kekremsi tatları seviyorsaniz denemeniz şiddetle tavsiye edilir.

severim ama aramam, iyice olgunlaştıktan sonra şeker gibi oluyor. sevmeyenler bir de böyle denesin.

erkeklerin fazla yemesi önerilmeyen meyvedir. düz direğe tırmanırsınız maazallah.
----------
asıl memleketi akdeniz bölgesi gibi subtropik kuşaktır. türkiye'ye ilk kez 1920'lerde hatay'dan girmiş (hatay o günlerde bize ait bir yer değildi), daha sonra antep, adana, mersin antalya yörelerine dağılmuştır. (antalya ve ilçelerinde bahçeli evlerin bahçelerinde bile yetişir) daha sonra, bilinenin aksine ilk kez rize'ye götürülmüş, oradan doğu doğu karadeniz'e ve gürcistan'a geçmiştir.
trabzon başka hiçbir şeyiyle bilinmediği için, "hadi bu da trabzon hurması olsun" denilmiştir.
çok yüksek miktarda fruktoz içerir. ancak bu fruktozun diyabete neden olup olmadığı tartışmalıdır. yine de yerken abartmamalıdır.
diğer vitaminler açısından da en zengin meyvelerden birisidir.

erkeklerin fazla yemesi önerilmeyen meyvedir. düz direğe tırmanırsınız maazallah.
----------
asıl memleketi akdeniz bölgesi gibi subtropik kuşaktır. türkiye'ye ilk kez 1920'lerde hatay'dan girmiş (hatay o günlerde bize ait bir yer değildi), daha sonra antep, adana, mersin antalya yörelerine dağılmuştır. (antalya ve ilçelerinde bahçeli evlerin bahçelerinde bile yetişir) daha sonra, bilinenin aksine ilk kez rize'ye götürülmüş, oradan doğu doğu karadeniz'e ve gürcistan'a geçmiştir.
trabzon başka hiçbir şeyiyle bilinmediği için, "hadi bu da trabzon hurması olsun" denilmiştir.
çok yüksek miktarda fruktoz içerir. ancak bu fruktozun diyabete neden olup olmadığı tartışmalıdır. yine de yerken abartmamalıdır.
diğer vitaminler açısından da en zengin meyvelerden birisidir.