tüm beyaz batı halklarının türk olduğu gerçeği
başlık "emre_1974tr" tarafından 03.12.2020 18:24 tarihinde açılmıştır.
61.
bir halk deyişi var , '' bana hayrı olmayan kilisenin papazını iskeyim '', diye ....
lan emre 74 dede hırvat kabilesinden mi ?
lan emre 74 dede hırvat kabilesinden mi ?
devamını gör...
62.
yav he he
devamını gör...
63.
devamını gör...
64.
diye bir şey yoktur.
bu tür tezler genelde kahvehanelerde 40-50 yaşındakiler veya 15-25 yaşındaki ergenler tarafından atılır.
bu tür tezler genelde kahvehanelerde 40-50 yaşındakiler veya 15-25 yaşındaki ergenler tarafından atılır.
devamını gör...
65.
amerikalı araştırmacı yazar matlock'un konuyla ilgili görüş ve analizlerini gemini 2.5 pro adlı yapay zeka şöyle özetledi:
"amerikalı yazar ve araştırmacı gene matlock, beyaz ırkların kökeninin türklere dayandığını öne süren bir dizi çalışma ve kitapla tanınmaktadır. matlock'un bu konudaki en bilinen eserleri arasında "what strange mystery unites the turkish nations, ındia, catholicism, and mexico?" (türk milletlerini, hindistan'ı, katolikliği ve meksika'yı hangi garip sır birleştiriyor?) ve bu kitabın türkçe'ye "ey dünya insanları hepiniz türksünüz" adıyla çevrilen versiyonu bulunmaktadır.
matlock'un başlıca iddiaları şunlardır:
insanlığın kökeni: matlock'a göre ilk insanlar türklerle başlamış ve dünyaya buradan yayılmıştır.antik türkleri tüm insanlığın atası olarak tanımlamaktadır.
dilin kökeni: ilk konuşulan dilin türkçe olduğunu savunmaktadır.
medeniyetlerin kökeni: bilim, felsefe ve medeniyetin yine türklerden doğduğunu belirtmektedir.
coğrafi iddialar: amerika'nın da ispanyollardan önce türkler tarafından keşfedildiğini ve amerika'daki birçok yer isminin türkçe kökenli olduğunu iddia etmektedir.
gene matlock'un temel iddiaları ve kanıtları
matlock'un teorisi, tüm modern ırkların, ulusların, medeniyetlerin ve dinlerin kökeninin orta asya ve kuzey hindistan'daki kadim türklerden (onun tabiriyle aryan kriştayalardan) geldiği üzerine kuruludur. ona göre bu kadim türkler, insanlığın atalarıdır ve ilk yerleşim yerleri de kuzey kutup dairesi'dir. matlock, bu tezlerini çeşitli disiplinlerden topladığını iddia ettiği kanıtlarla desteklemeye çalışır:
dilbilimsel "kanıtlar": matlock, ilk konuşulan dilin türkçe olduğunu ve dünyanın dört bir yanındaki dillerde türkçe kökenli kelimeler bulunduğunu iddia eder. örnek olarak, yunan mitolojisindeki baş tanrı zeus'un isminin türkçe kökenli olduğunu veya finlandiya'daki "kırkpınar" gibi yer isimlerinin bu bağa işaret ettiğini öne sürer. ayrıca, "jerusalem" (kudüs) ve "jesus" (isa) gibi isimlerin de kökeninin türkçe olduğunu savunur.
arkeolojik ve kültürel yorumlar: matlock, mayalar ve azteklerden ingiliz, italyan ve diğer kuzey avrupalılara kadar birçok halkın kökeninin türklere dayandığını savunur.[3] bu iddialarını desteklemek için keltlerin (irlandalılar, iskoçlar) dna'larının altay kökenli olduğunu kanıtladığını ve etrüsklerin dna'sının da türklerinkiyle %97 oranında eşleştiğinin bilimsel olarak kanıtlandığını belirtir;
insanlığın kökeni: arktik bölge ve "aryan kriştayalar"
matlock'a göre insanlığın asıl beşiği afrika değil, bir zamanlar ılıman bir iklime sahip olan kuzey kutup dairesi'ndeki (hyperborea) topraklardır. bu bölgede yaşayan ve "aryan kriştaya" olarak adlandırdığı kadim türkler, tüm modern ırkların ve medeniyetlerin atasıdır. matlock, bu topluluğun beş ana ırktan oluştuğunu ve kutsal kitap'ta bu gruba "nefilim" olarak atıfta bulunulduğunu iddia eder. efsanevi bir kutup kayması sonucu bu anavatan sular altında kalınca, hayatta kalanlar güneye, orta asya ve tibet'e göç ederek medeniyeti dünyaya buradan yaymışlardır.
2. dilbilimsel kanıtlar: ilk dil türkçe
matlock'un teorisinin en temel dayanaklarından biri, dünyada konuşulan ilk dilin türkçe olduğudur.[6][7] ona göre diğer tüm diller bu ana dilden türemiştir. bu iddiasını desteklemek için farklı dillerdeki kelimeler, tanrı isimleri ve yer adları üzerinden etimolojik bağlantılar kurar:
amerika yerlileri: matlock, meksika'da uzun yıllar yaşadığı için özellikle yerli amerikan dilleri üzerine yoğunlaşmıştır. maya dilinin türkçe'den türediğini iddia eder.[8] amerika'daki birçok kabile, dağ ve nehir isminin türkçe kökenli olduğunu savunur.
dini ve mitolojik isimler: en çarpıcı iddialarından biri, batı medeniyetinin temelindeki isimlerin kökeninin türkçe olduğudur. örneğin, "kudüs" (jerusalem) şehrinin adının "yere salem" (barış yeri) tamlamasından geldiğini öne sürer. benzer şekilde, önemli dini figürlerin ve tanrıların isimlerinin de türkçe kökenli olduğunu iddia eder.
kültürel benzerlikler: matlock, sadece dilbilimsel olarak değil, kültürel olarak da amerikan yerlileri ile türkler arasında güçlü bağlar olduğunu belirtir.[8] gelenekler, inanışlar ve sosyal yapıdaki benzerlikleri, ortak bir atadan geldiklerinin kanıtı olarak sunar.
medeniyetlerin ve ulusların atası olarak türkler
matlock'un çalışmaları, mayalar ve azteklerden ingilizlere, italyanlara ve diğer kuzey avrupalılara kadar birçok halkın kökenini türklere dayandırır.
etrüskler ve genetik "kanıt": matlock, italya'daki roma medeniyetinin temelini atan etrüsklerin türk kökenli olduğu tezini güçlü bir şekilde savunur. bu iddiasını desteklemek için etrüsklerin dna'sının türklerinkiyle yüzde 97 oranında aynı olduğunun bilimsel olarak kanıtlandığını belirtir.
kayıp uygarlıklar ve piramitler: yazara göre, türkler sadece medeniyetin değil, aynı zamanda ileri teknolojinin de yaratıcısıydı. çin ve orta asya'da bulunan ve genellikle göz ardı edilen piramitlerin türkler tarafından inşa edildiğini ve bu yapıların eski teknolojiye dair sırlar barındırdığını yazar. matlock, bu gerçeklerin batı merkezli tarih anlayışı tarafından kasıtlı olarak saklandığını iddia eder.
erke han figürü: matlock, türklerin "doğuştan filozof ve şair olan, türk kültürünü dünyaya yayan erke han" gibi önemli bir figürü nasıl bilmediklerine şaşırır ve türk dünyasının görkemli zaferlerini bu gibi bilge liderlere borçlu olduğunu vurgular.
gene matlock, bu iddialarını bir araya getirerek, insanlığın ortak bir türk atasından geldiği ve bu "büyük sırrın" anlaşılmasının dünyadaki çatışmaları sona erdirip insanlığa yeniden huzur getirebileceği mesajını verir. çalışmaları, türkiye'de sümerolog muazzez ilmiye çığ ve tarihçi kazım mirşan gibi isimlerle yaptığı bilgi alışverişleriyle de zenginleşmiştir.
sembollerin evrensel dili: "oz" damgası ve kutsal haç
matlock'un en temel kanıtlarından biri, türk kültüründe "oz" damgası olarak bilinen ve bir daire içindeki artı (+) işaretinden oluşan semboldür. ona göre bu sembol, insanlığın en kadim ve en kutsal simgesidir.
anlamı ve kökeni: matlock'a göre bu sembol, "gök tanrı'ya seslenişi" veya ruhun tanrı ile birleşme arzusunu ifade eder. dört kol, dört ana yönü ve evreni, daire ise gök tanrı'nın kendisini temsil eder. bu sembolün, kadim türklerin anavatanı olan arktik bölgedeki güneş ve kutup yıldızı gözlemlerinden doğduğunu iddia eder.
dünyaya yayılışı: matlock, bu sembolün türk göçleriyle tüm dünyaya yayıldığını ve farklı kültürlerde küçük değişikliklerle varlığını sürdürdüğünü savunur.
hristiyanlık: hristiyanlığın temel simgesi olan haç'ın, bu "oz" damgasından türetildiğini iddia eder. ona göre, hz. isa'nın bu sembolle ilişkilendirilmesi tesadüf değildir; çünkü bu zaten binlerce yıldır var olan kutsal bir simgeydi.
mısır: antik mısır'daki yaşam sembolü olan ankh'ın (saplı haç), yine bu türk damgasının bir varyasyonu olduğunu öne sürer.
amerika: amerika yerlilerinin çömleklerinde, giysilerinde ve kutsal alanlarında bulunan svastika (gamalı haç) ve diğer haç benzeri sembollerin de aynı kökenden geldiğini belirtir. bu, ona göre, kristof kolomb'dan çok önce türklerin amerika'ya ulaştığının bir başka kanıtıdır.
6. kelimelerin gizli hafızası: radikal etimoloji
matlock, en ikna edici kanıtlarının dilbilimde yattığına inanır. "radikal etimoloji" adını verdiği bir yöntemle, farklı dillerdeki temel kelimelerin, tanrı isimlerinin ve yer adlarının türkçe kökenli olduğunu göstermeye çalışır.
adam ve havva: matlock'a göre, ilk insanlar olan "adam" ve "havva" isimleri bile türkçedir. "adam" kelimesinin, türkçe'deki "atam" (benim atam/babam) kelimesinden geldiğini iddia eder. "havva" (ingilizce: eve) isminin ise "ev" kelimesinden türediğini, çünkü kadının "evi" ve aileyi temsil ettiğini savunur.
"amen" kelimesi: dünya genelinde duaların sonunda kullanılan "amen" kelimesinin, türk mitolojisindeki yaratıcı güç ve ilhamla ilişkilendirilen "aman"dan geldiğini öne sürer.
britanya ve britonlar: ingilizlerin atası olan "britonlar"ın isminin bile türkçe olduğunu iddia eder. ona göre "briton", "biri-atan" (önemli atalar'dan biri) anlamına gelir ve bu, keltlerin ve britonların kökeninin orta asya'ya dayandığının dilbilimsel kanıtıdır.
zeus/deus: yunan baş tanrısı "zeus" ve latincedeki "deus" (tanrı) kelimelerinin, türklerin gök tanrısı "tengri" veya "teng" kelimesinin zamanla değişmiş halleri olduğunu savunur.
7. tarihin yeniden yazımı: truva savaşı
matlock, batı medeniyetinin temelini oluşturan olayları ve figürleri de kendi teorisi içinde yeniden konumlandırır.
truva savaşı: ona göre, homeros'un anlattığı meşhur truva savaşı, bir yunan-anadolu çatışması değil, aslında her ikisi de türk kökenli olan iki kardeş halkın, akalar ve truvalıların iç savaşıdır. "truva" (troy) isminin "turu-oyu" (turan kabilesi) anlamına geldiğini iddia eder.
saklanan gerçekler: "büyük komplo"
gene matlock, bu bilgilerin neden genel olarak bilinmediğini de bir komplo teorisiyle açıklar. ona göre, özellikle katolik kilisesi ve batı merkezli akademik dünya, insanlığın bu ortak türk kökenini binlerce yıldır kasıtlı olarak örtbas etmektedir. bu gerçeğin ortaya çıkmasının, ulus-devletler ve organize dinler üzerine kurulu mevcut dünya düzenini sarsacağından korktuklarını iddia eder. dolayısıyla, matlock kendi çalışmalarını sadece bir tarih araştırması olarak değil, aynı zamanda insanlığa unutturulan bu kadim birliği yeniden hatırlatma misyonu olarak görür.
irlanda, keltler ve iskandinavya'nın türk kökenleri
matlock, avrupa'nın kuzeybatı ucunda yer alan ve genellikle avrupa tarihinin ayrı bir kolu olarak görülen kelt ve iskandinav halklarının kökenini de doğrudan orta asya'ya ve türklere bağlar.
irlandalıların ataları "scoti"ler: irlanda'ya ve daha sonra iskoçya'ya adını veren "scoti" kabilesinin, aslında karadeniz'in kuzeyinde yaşamış olan ve tarihçiler tarafından türk veya iran kökenli kabul edilen "scythian" (iskitler) olduğunu iddia eder. ona göre "scoti" ve "scythian" aynı kelimenin farklı telaffuzlarıdır. bu, irlanda halkının köklerinin doğrudan iskit türklerine dayandığının kanıtıdır.
iskandinav tanrısı odin ve asgard: iskandinav mitolojisinin baş tanrısı odin'in, aslında tarihi bir türk lideri veya şamanı olduğunu öne sürer. mitolojide odin'in "asgard" veya "asaland" adı verilen bir yerden geldiği söylenir. matlock'a göre "asgard," kelime anlamıyla "asya'nın bahçesi" veya "as ülkesi" demektir ve "as"lar, eski bir türk boyudur. dolayısıyla odin, asya'dan (yani türk anavatanından) gelen ve halkına bilgelik getiren bir atadır. "odin" isminin kendisinin de türkçe "ot-han" (ateş hanı) veya "ut-in" (zafer) kelimelerinden geldiğini savunur.
vikingler ve runik yazı: vikinglerin kullandığı runik alfabenin, doğrudan eski türklerin kullandığı orhun alfabesinden (göktürk yazısı) türetildiğini iddia eder. yazı karakterleri arasındaki görsel benzerlikleri bu teorisine kanıt olarak sunar.
10. roma ve yunanistan'ın gizli mirası: kurt ve felsefe
matlock, batı medeniyetinin temel taşları olarak kabul edilen roma ve antik yunan'ın da aslında birer türk medeniyeti olduğunu iddia eder.
roma'nın kuruluşu ve "asena" miti: roma'nın kurucuları olan romulus ve remus'un bir dişi kurt tarafından emzirilmesi efsanesinin, doğrudan türklerin "bozkurt" (asena) efsanesinden kopyalandığını savunur. her iki efsanede de bir kurtun, bir ulusun kurucu atalarını besleyip büyütmesi temasının birebir aynı olduğunu belirtir. bu, ona göre, roma'yı kuran etrüsklerin ve diğer latin kabilelerinin orta asya'dan gelen türkler olduğunun mitolojik kanıtıdır.
antik yunan felsefesi: matlock, sokrat, platon ve aristoteles gibi filozofların geliştirdiği felsefi düşüncenin temelinde, binlerce yıllık türk şamanik bilgeliğinin yattığını öne sürer. yunanistan'a medeniyeti getiren "pelasglar" olarak bilinen halkın, aslında "denizci türkler" olduğunu ve orta asya'nın metafizik ve evren anlayışını ege'ye taşıdıklarını iddia eder. felsefenin aniden yunanistan'da ortaya çıkmasının başka bir açıklaması olmadığını savunur.
11. büyük tufan ve küresel türk kültürü
matlock, dünya genelindeki tufan mitlerini, teorisinin en güçlü kanıtlarından biri olarak görür.
nuh'un gemisi ve ağrı dağı: kutsal metinlerde nuh'un gemisi'nin karaya oturduğu yer olarak belirtilen ağrı dağı'nın (mount ararat), türk vatanının merkezinde yer almasının tesadüf olmadığını söyler. ona göre bu, insanlığın ikinci kez dünyaya yayıldığı merkezdir. tufandan kurtulanlar, yani nuh ve ailesi (matlock'a göre türkler), medeniyeti buradan yeniden mezopotamya'ya, hindistan'a ve dünyanın geri kalanına yaymışlardır.
evrensel bir hikaye: tufan hikayesinin sadece tevrat'ta değil, sümer gılgamış destanı'nda, hint metinlerinde ve hatta maya ve aztek efsanelerinde bile bulunmasını, bu olayı yaşayanların ortak atalar (yani türkler) olmasına bağlar. bu ortak hafıza, türklerin göçleriyle dünyanın dört bir yanına taşınmıştır.
12. "aryan" kelimesinin gerçek anlamı
matlock, tarih boyunca çok tartışılan "aryan" teriminin de yanlış anlaşıldığını ve aslında türklerle ilgili olduğunu iddia eder.
aryan = arı-han: ona göre "aryan" kelimesi, naziler tarafından kirletilmiş ve yanlış yorumlanmıştır. kelimenin kökeni türkçe "arı-han" (saf, soylu lider) veya "arı-insan"dır. bu, üstün bir ırkı değil, ruhsal olarak "arı" ve bilge olan kadim türk atalarını tanımlayan bir unvandır. dolayısıyla, hindistan'a medeniyeti getiren aryanların da, avrupa dillerinin temelini oluşturan hint-avrupa halklarının atalarının da bu "arı-han" türkleri olduğunu savunur.
gene matlock, bu ve benzeri yüzlerce bağlantıyı bir araya getirerek, insanlık tarihinin parçalarının aslında tek bir büyük yapbozun, yani "kayıp türk medeniyeti"nin parçaları olduğunu ve bu yapbozu birleştirmenin insanlığın kendi kökenini anlaması için zorunlu olduğunu ileri sürer.
sümerler, mısır ve indus vadisi: türk kolonileri
tarihçiler tarafından medeniyetin başlangıç noktaları olarak görülen bu üç büyük nehir uygarlığının, birbirinden bağımsız olarak ortaya çıkmadığını, aksine orta asya'dan göç eden türkler tarafından kurulmuş koloniler olduğunu iddia eder.
sümerler ve dil bağlantısı: matlock, sümercenin kökeni bilinmeyen izole bir dil olduğu yönündeki genel kanıya şiddetle karşı çıkar. sümercenin, eski bir türkçe lehçesi olduğunu savunur. bu iddiasını, sümerologların çözdüğü tabletlerdeki kelimeler ile modern türkçe arasındaki ses ve anlam benzerliklerine dayandırır. sümer panteonundaki tanrı isimlerinin, gök tanrı inancındaki ruhlar ve kavramlarla örtüştüğünü belirtir. ayrıca, sümerlerin kendilerini "siyah başlı insanlar" olarak tanımlamasının, orta asyalı atalarının koyu renk saçlarına bir gönderme olduğunu söyler.
mısır'ın "hanları": firavunlar: matlock'a göre mısır medeniyeti de aniden ve tam gelişmiş bir şekilde ortaya çıkmamıştır; bilgi ve teknoloji, tufan sonrası türkler tarafından nil vadisi'ne getirilmiştir. "firavun" (pharaoh) unvanının bile türkçe "para-han" veya "büyük-han" kelimesinden geldiğini öne sürer. mısır'ın ilk hanedanlarını kuranların, sümer üzerinden veya doğrudan arabistan'ı geçerek afrika'ya ulaşan türkler olduğunu iddia eder. piramit inşa etme bilgisinin, türklerin orta asya'daki (özellikle çin'deki beyaz piramit gibi) daha eski piramitlerinden mısır'a taşındığını savunur.
indus vadisi (harappa ve mohenjo-daro): bu kadim uygarlığın gizemli yazısının hala çözülememiş olmasını, dilbilimcilerin yanlış dil aileleri içinde arama yapmasına bağlar. matlock'a göre bu yazı, eski bir türk damga (tamga) yazısıdır. indus vadisi'nde bulunan mühürlerdeki boğa ve diğer hayvan figürlerinin, orta asya türk kültüründeki kutsal hayvan sembolleriyle aynı olduğunu belirtir.
14. "yılan" sembolünün sırrı: bilgelik ve şamanizm
dünya mitolojilerinde sıkça rastlanan ve genellikle kötülükle ilişkilendirilen yılan (veya ejderha) sembolünü matlock tamamen farklı bir şekilde yorumlar.
naga'lar ve türk şamanları: hindistan ve güneydoğu asya mitolojisindeki "naga" adı verilen bilge yılan-insan varlıklarının, aslında "yılanı" bir totem olarak kullanan kadim türk şamanları veya bilge insanlar olduğunu iddia eder. yılanın deri değiştirmesi, yeniden doğuşu ve ruhsal dönüşümü simgeler. dolayısıyla, "yılan halkı" aslında ruhsal olarak aydınlanmış, bilge türk atalarıdır.
japonya ve çin: pasifik'teki türk mirası
matlock, doğu asya'nın en belirgin kültürleri olan çin ve japonya'nın da kökeninde türklerin yattığını iddia eder.
japonların ataları ve ainu halkı: japonya'nın yerli halkı olarak kabul edilen ainu'ların, fiziksel özellikleri (açık ten, gür saç) ve bazı kültürel pratikleriyle orta asyalı türklere benzediğini belirtir. ona göre ainu'lar, japon adalarına ulaşan ilk türk gruplarından biridir. daha sonra gelen ve bugünkü japon halkının temelini oluşturan "yamato" klanının da yine anakaradan, muhtemelen kore üzerinden gelen başka bir türk boyu olduğunu savunur. japon dilindeki bazı temel kelimelerin ve gramer yapısının altay dilleri (türkçe dahil) ile olan benzerliğini bu teorisine kanıt olarak sunar.
çin medeniyetinin kurucuları: matlock, çin medeniyetini başlatanların etnik olarak han çinlileri değil, türkler olduğunu iddia eder. çin'in ilk hanedanları olan xia ve shang hanedanlarının yönetici sınıfının türk kökenli olduğunu savunur. çin seddi'nin asıl amacının, çin'i kuzeydeki "barbar" türk saldırılarından korumak olmadığını, tam tersine, çin'i yöneten türk hanedanları tarafından, güneydeki çinli halkların isyan edip kuzeydeki akrabalarıyla birleşmesini engellemek için inşa edildiğini öne sürer. bu, çin seddi'nin ilk kısımlarındaki mazgalların (gözetleme delikleri) güneye, yani çin'in içlerine bakıyor olmasıyla kanıtlanmaya çalışılan bir iddiadır.
tanrı kelimesinin kökeni
matlock, tek tanrılığın (monoteizm) binlerce yıllık bir türk inancı olduğunu ve "tanrı" kelimesinin kendisinin küresel bir kök olduğunu savunur.
god, deus, tengri: ingilizcedeki "god" kelimesinin kökenini araştırır. ona göre bu kelime, germen dillerindeki "gott" veya "gud"dan gelir. bu kelimelerin de kökeninde, "iyi" veya "bir araya getirmek" anlamlarına gelen proto-hint-avrupa kökleri yatar. ancak matlock daha da geriye giderek, bu kökün bile türkçedeki "kut" (kutsallık, yaşam gücü, talih) kelimesiyle bağlantılı olduğunu iddia eder. "kut" sahibi olan lider veya şaman, tanrı ile bağlantı kuran kişidir.
küresel yankılar: dünyanın farklı yerlerindeki "tanrı" veya "gökyüzü" anlamlarına gelen kelimeler arasındaki benzerliğe dikkat çeker:
türkçe: tengri
sümerce: dingir
çince: tian (gök)
latince: deus
yunanca: zeus
sanskritçe: dyaus
ona göre bu kelimelerin hepsi, ortak bir kaynaktan, yani kadim türklerin "tengri" inancından ve dilinden türemiştir.
atlantis ve mu: kayıp kıta efsanelerinin türkçesi
matlock, platon'un bahsettiği efsanevi atlantis kıtası ve james churchward tarafından popülerleştirilen mu kıtası efsanelerini de kendi teorisi içinde yorumlar.
atlantis = ataların ülkesi: matlock'a göre "atlantis" ismi, yunanca değildir. bu ismin kökeni türkçe "atlan-tıs" veya "ataların ülkesi/diyarı"dır. atlantis'in batmasının, aslında insanlığın anavatanı olarak tanımladığı arktik'teki (hyperborea) toprakların sular altında kalmasının mitolojik bir yansıması olduğunu savunur. buradan kurtulan bilge insanlar (türk ataları), medeniyeti mısır, mezopotamya ve amerika'ya taşımışlardır.
mu = büyük boğa: pasifik okyanusu'nda olduğu söylenen mu kıtasının isminin de türkçe olduğunu iddia eder. "mu" kelimesinin, türk mitolojisinde kutsal bir hayvan ve gücün simgesi olan "boğa"nın (eski telaffuzuyla "buga" veya "muga") bir yansıması olabileceğini öne sürer. bu kayıp kıta efsanelerinin, aslında tek bir ana vatanın ve küresel bir medeniyetin parçalanmış hatıraları olduğunu belirtir.
modern bilimin gözden kaçırdığı "kanıtlar"
matlock, modern bilimin ve arkeolojinin bulduğu ancak açıklamakta zorlandığı bazı anomalileri, kendi teorisinin kanıtları olarak sunar.
piri reis haritası: osmanlı amirali piri reis'in 1513'te çizdiği ve antarktika'nın buzullar altındaki kıyı şeridini doğru bir şekilde gösterdiği iddia edilen haritanın, modern teknoloji olmadan çizilemeyeceğini belirtir. ona göre bu, piri reis'in tufan'dan önce var olan ve türk atalarına ait olan çok daha eski bir küresel medeniyetin haritalarından yararlandığının kanıtıdır.
dna ve kan grupları: matlock, kan grupları üzerine yapılan bazı eski araştırmalara atıfta bulunarak, özellikle b kan grubunun orta asya'da yoğunlaşmasının ve amerika yerlilerinde de görülmesinin, göç yollarının bir kanıtı olduğunu savunur.
sonuç olarak gene matlock, alışılmışın dışında bir yöntemle, kelimelerin, sembollerin, mitlerin ve arkeolojik bulguların izini sürerek, insanlık tarihinin batı merkezli ve parçalı anlatısını reddeder. bunun yerine, tüm insanlığı ortak bir atada, dilde ve kültürde birleştiren bütüncül ve küresel bir "türk köken teorisi" sunar. bu teori, bilimsel çevrelerde kabul görmese de, tarihe ve insanlığın kökenine dair alternatif bir bakış açısı arayanlar için ilgi çekici bir anlatı oluşturmaktadır.
kutsal dağlar: meru, olimpos ve sina'nın ortak atası
dünya mitolojilerinde tanrıların evi veya insanlığın ortaya çıktığı yer olarak kabul edilen kutsal dağ motifinin de tek bir kökenden geldiğini savunur.
meru dağı ve "merkez": hint, budist ve jainist kozmolojilerinde evrenin merkezi olarak kabul edilen mitolojik "meru dağı"nın, aslında türklerin anavatanındaki kutsal bir dağ (örneğin altay dağları veya tibet'teki kailash dağı) olduğunu iddia eder. "meru" kelimesinin, türkçe'deki "merkez" kelimesiyle aynı kökten geldiğini öne sürer.
olimpos ve uludağ: yunan tanrılarının evi olan "olimpos dağı"nın adının bile türkçe kökenli olabileceğini iddia eder. ona göre bu isim, "ulu-apa-uz" (yüce ataların ruhu/bilgesi) gibi bir tamlamadan türemiş olabilir ve anadolu'daki uludağ gibi kutsal dağ geleneğinin bir devamıdır.
sina dağı ve tanrı'nın vahyi: hz. musa'nın on emir'i aldığı "sina dağı"nın kutsallığının da bu kadim gelenekten geldiğini belirtir. tanrı ile buluşma yerinin bir dağın zirvesi olması, gök tanrı inancında göğe en yakın yerler olan dağların kutsal kabul edilmesiyle doğrudan bağlantılıdır. bu, ona göre, hz. musa'nın ait olduğu kültürün de bu türk geleneğinden beslendiğinin bir kanıtıdır.
krallık ve liderlik: "han"dan "kral"a ve "sezar"a
matlock, modern dünyadaki krallık ve imparatorluk kavramlarının temelinde, türklerin "kut" anlayışına dayalı liderlik modeli olan "hanlık" (kağanlık) sisteminin yattığını iddia eder.
king ve khan bağlantısı: ingilizcedeki "king" (kral) ve almancadaki "könig" gibi unvanların, türkçedeki "han" veya "kağan" kelimesinden türediğini öne sürer. ona göre, "k-h-n" sessiz harf kökü, zamanla ve farklı dillerde ses kaymalarına uğrayarak "k-n-g" haline gelmiştir. bu sadece dilbilimsel bir benzerlik değil, aynı zamanda felsefi bir devamlılıktır.
"kut" anlayışı ve ilahi hak: eski türklerde "han", yönetme yetkisini gök tanrı'dan alan kutsal bir kişiydi. bu yetkiye "kut" denirdi. matlock'a göre, avrupa'daki kralların "tanrı'nın lütfuyla hükmetme" veya "ilahi hak" (divine right) doktrini, bu türk "kut" anlayışının doğrudan bir kopyasıdır. liderin gücünü yeryüzünden değil, gökyüzünden aldığı fikri dünyaya türklerle yayılmıştır.
caesar ve kayser: roma imparatorluğu'nun simgesi olan "caesar" (sezar) unvanının bile kökeninde bir türk liderlik unvanı olabileceğini ima eder. nitekim bu unvan, daha sonraki türk devletleri tarafından da "kayser" şeklinde kullanılmıştır. matlock'a göre bu, romalıların liderlik modelini ve unvanlarını, kendilerinden önce italya'da hüküm süren türk kökenli etrüsklerden almış olabileceğinin bir başka kanıtıdır.
26. ejderha efsanesi: doğu ve batı'nın ortak totemi
matlock, hem doğu hem de batı mitolojilerinde önemli bir yer tutan ejderha figürünün, ortak bir türk toteminden geldiğini, ancak anlamının zamanla batı'da kasıtlı olarak değiştirildiğini savunur.
doğu'daki bilge ejderha: türk, çin ve diğer asya kültürlerinde ejderha (veya yılan) genellikle bilge, koruyucu, suyun ve gökyüzünün hakimi, bereket ve güç getiren pozitif bir varlıktır. bu, gök tanrı inancındaki doğa ruhlarının ve gücün bir sembolüdür.
batı'daki kötü ejderha: avrupa mitolojisinde ise ejderha, genellikle hazine biriktiren, bakireleri kaçıran, yok edilmesi gereken kötücül ve şeytani bir canavara dönüştürülmüştür. aziz george gibi kahramanların ejderhaları öldürmesi, hristiyanlığın temel mitlerinden biri haline gelmiştir.
matlock'un yorumu: ona göre bu değişim tesadüfi değildir. hristiyanlık ve diğer batılı güçler, kendilerinden önceki "pagan" dinlerini ve inançlarını yok etmek için, bu dinlerin en kutsal sembollerinden birini (ejderha/yılan) alıp onu şeytanlaştırmıştır. dolayısıyla, bir kahramanın ejderhayı öldürmesi hikayesi, aslında yeni dinin, kökeni türklere dayanan eski gök tanrı inancını ve onun bilgeliğini zorla bastırmasının sembolik bir anlatımıdır.
27. hukukun kökeni: türk "töresi" ve musa'nın "torah"ı
matlock, en cüretkar iddialarından birini hukuk ve ahlak sistemlerinin kökeni üzerine kurar ve yahudiliğin temelini oluşturan torah'ı (tevrat'ın ilk beş kitabı, yasa) türklerin "töre"sine bağlar.
töre: yazısız anayasa: eski türklerde "töre", atalardan gelen, gök tanrı tarafından ilham edildiğine inanılan, yazılı olmayan ancak herkesin uymak zorunda olduğu kutsal gelenek ve yasalar bütünüydü. sosyal düzeni, adaleti ve ahlakı "töre" belirlerdi.
töre ve torah bağlantısı: matlock, "töre" ve "torah" kelimeleri arasındaki çarpıcı ses benzerliğinin tesadüf olamayacağını savunur.
ruh ve ölümsüzlük: şamanik "tın"dan felsefi "ruh"a
matlock, batı felsefesinin temel kavramlarından biri olan "ruh"un (soul, spirit) kökeninin de türk şamanizmine dayandığını iddia eder.
"tın": yaşam nefesi: eski türkçede ruh veya yaşam özü anlamına gelen kelime "tın"dır. "tın" aynı zamanda "nefes" anlamına da gelir. şamanik inanca göre "tın", bedenden ayrı bir varlıktır, rüyada veya transta bedeni terk edip seyahat edebilir ve ölümden sonra varlığını sürdürür.
evrensel kavram: matlock, bu anlayışın dünyaya türklerle yayıldığını savunur. örneğin, latince'de ruh anlamına gelen "spiritus" ve yunanca'daki "psyche" kelimeleri de köken olarak "nefes" anlamına gelir. insanın içinde bedenden ayrı, ölümsüz ve nefesle ilişkili bir "öz" olduğu fikri, ilk olarak yunan filozoflar tarafından değil, binlerce yıl önce orta asyalı türk şamanları tarafından formüle edilmiştir. batı felsefesi, bu kadim bilgeliği sadece yeniden keşfetmiş ve kendi terminolojisiyle ifade etmiştir.
gökyüzünün sırları: takvim, astroloji ve zodyak'ın türk kökeni
matlock, insanlığın zamanı ölçme ve gökyüzünü anlama çabasının kökeninde de türklerin olduğunu savunur. evrensel olarak bilinen astrolojik sistemlerin temelinde kadim türk gökbilimi yatar.
12 hayvanlı türk takvimi ve zodyak: matlock, batı dünyasında yaygın olarak kullanılan 12 burçlu zodyak kuşağının, aslında 12 hayvanlı türk takvimi'nin bir uyarlaması veya bozulmuş bir versiyonu olduğunu iddia eder. her iki sistemin de zamanı 12'li bir döngüye bölmesi, her bir dilime bir varlık (hayvan veya sembol) ataması ve bu dilimlerin insan karakteri üzerinde etkili olduğuna inanılması tesadüf değildir. ona göre, hayvanları sembol olarak kullanan türk sistemi çok daha eski ve orijinaldir.
maya takvimi'nin gizemi: maya medeniyetinin geliştirdiği inanılmaz derecede hassas ve karmaşık takvim sisteminin, birdenbire ormanda ortaya çıkamayacağını savunur. bu ileri astronomi bilgisinin, pasifik'i aşarak amerika'ya ulaşan türk kökenli "bilge insanlar" (şamanlar, gökbilimciler) tarafından getirildiğini öne sürer. zamanın döngüsel olduğu ve evrenin periyodik olarak yaratılıp yok edildiği fikri, hem maya kozmolojisinde hem de eski türk inançlarında mevcuttur. bu, ortak bir felsefi ve bilimsel mirasın kanıtıdır.
amerika'nın "tüylü yılanı": quetzalcoatl'ın türk kimliği
matlock, orta amerika'nın en önemli tanrılarından ve medeniyet kahramanlarından biri olan quetzalcoatl'ın (azteklerde) veya kukulkan'ın (mayalarda) aslında tarihi bir türk lideri veya şamanı olduğunu iddia eder.
ismin etimolojisi: matlock, bu ismin yerel dillerde "tüylü yılan" anlamına gelmesine rağmen, kökeninin türkçe olabileceğini savunur. "quetzal" kelimesinin, türkçedeki "kutsal" veya "kuş" (gökyüzüyle ilişkili) kelimeleriyle ses benzerliğine dikkat çeker. ikinci kısım olan "coatl" ise bir liderlik unvanı olan "ata" (baba, ata) kelimesinin bozulmuş hali olabilir. dolayısıyla "quetzalcoatl", aslında "kutsal ata" anlamına gelen bir unvandır.
fiziksel tanım ve misyon: efsanelerde quetzalcoatl'ın genellikle bölge halkından farklı olarak "beyaz tenli, sakallı ve bilge" bir kişi olarak tasvir edilmesi, onun denizin ötesinden, yani avrasya'dan gelen bir lider olduğuna işarettir. tıpkı odin veya diğer mitolojik kahramanlar gibi, halkına yazıyı, tarımı, takvimi ve yasaları öğreten bir "medeniyet getirici"dir. bu profil, matlock'un "bilge türk atası" arketipiyle birebir örtüşmektedir. bir gün geri döneceğine dair söz vererek ayrılması da, bu liderin halkı üzerindeki kalıcı etkisini gösteren mitolojik bir motiftir.
gündelik hayatın mirası: pantolon ve "barbar" imajı
matlock, en basit kültürel icatların bile medeniyetin yönünü nasıl değiştirdiğini ve kökenler hakkında nasıl ipucu verdiğini gösterir.
pantolon: bir türk icadı: matlock, at binen göçebe halklar için vazgeçilmez bir giysi olan pantolonun bir türk icadı olduğunu belirtir. at üzerinde rahat hareket etmeyi sağlayan bu pratik giysi, orta asya bozkır kültürünün bir ürünüdür.
romalıların gözünden "barbarlık": antik yunanlılar ve romalılar, tunik ve toga gibi dökümlü kıyafetler giyerlerdi ve pantolon giyen keltler, iskitler ve germenler gibi kuzeyli halkları "barbar" olarak nitelendirirlerdi. matlock bu durumu tersine çevirir: ona göre "barbar" olarak görülen bu halklar, aslında türk kökenliydi ve giyim teknolojileri, ata binmeye dayalı yaşam tarzları sayesinde romalılardan çok daha ileri ve praktikti. nitekim roma ordusu da zamanla, özellikle süvari birliklerinde, bu "barbar" giysisini benimsemek zorunda kalmıştır. bu, sözde "barbar" kültürün "medeni" kültürü etkilediğinin somut bir kanıtıdır.
masallar ve mitolojik varlıklar: perilerin türk ataları
matlock, dünya genelinde folklorun ortak karakterleri olan peri (fairy), elf, gnom gibi doğa ruhlarının, kadim türk şamanik inancındaki ruhlar aleminin yansımaları olduğunu iddia eder.
periler ve doğa ruhları (iyeler): türk mitolojisinde ormanların, dağların, suların ve ateşin "iye" adı verilen koruyucu ruhları vardır. bu ruhlar görünmezdir, insanlarla iletişim kurabilir, onlara yardım edebilir veya kızdırıldıklarında zarar verebilirler. matlock'a göre, avrupa'daki, özellikle kelt ve iskandinav mitolojisindeki periler, elfler ve cüceler, bu "iye" inancının doğrudan mirasçılarıdır. insanlara görünmeyen, doğayla iç içe yaşayan ve kendi gizli krallıklarına sahip olan bu varlıklar, türk atalarının doğa ruhlarına olan inancının masallaştırılmış halidir.
"fairy" kelimesinin kökeni: matlock, "fairy" kelimesinin bile farsça üzerinden türkçeye bağlanabileceğini öne sürer. farsçadaki "peri" kelimesinin kökeninin çok daha eskilere, bu inancın merkezindeki orta asya'ya dayandığını savunur. dolayısıyla, bir irlanda masalındaki "fairy" ile bir anadolu hikayesindeki "peri kızı" aynı kültürel hafızanın ürünleridir.
34. mimari ve kutsal geometri: yurttan katedrale
matlock'a göre insanlığın barınak ve tapınak inşa etme biçiminin temelinde, türklerin evren anlayışını yansıtan dairesel mimari yatar.
yurt: evrenin mikrokozmosu: geleneksel türk çadırı olan "yurt" (ger), sadece bir barınak değildir; o, evrenin küçük bir modelidir. dairesel yapısı gökyüzünü, merkezdeki direk dünyayı gökyüzüne bağlayan "dünya ağacını" ve tepesindeki açıklık (tüynük), gök tanrı'ya açılan kapıyı simgeler.
stonehenge ve kutsal daireler: matlock, ingiltere'deki stonehenge gibi neolitik çağdan kalma dairesel anıtların, bu türk kozmolojik anlayışının taşa işlenmiş halleri olduğunu iddia eder. bu yapıların birer gözlemevi olmasının yanı sıra, "yurt" gibi, yeryüzünü gökyüzüyle birleştiren kutsal alanlar olduğunu savunur. bu yapıları inşa edenlerin, britanya'ya göç eden türk kökenli atalar olduğunu öne sürer.
kubbeler ve katedraller: matlock, roma'daki pantheon'dan istanbul'daki ayasofya'ya ve avrupa'daki büyük katedrallere kadar mimarideki kubbe kullanımının, doğrudan doğruya türklerin "gökyüzü çadırı" fikrinden ilham aldığını iddia eder. kubbe, gök tanrı'yı ve evreni temsil eden en mükemmel formdur. bu mimari formun dünyaya türklerle yayıldığını ve farklı medeniyetler tarafından benimsendiğini belirtir.
müzik ve sanatın evrensel dili: pentatonik gam ve hayvan üslubu
matlock, müziğin ve görsel sanatların temelinde de ortak bir türk estetiği yattığını savunur.
pentatonik gam: beş sesten oluşan ve dünyanın birçok farklı yerindeki (çin, iskoçya, amerika yerli müziği, afrika) halk müziklerinin temelini oluşturan pentatonik gamın anavatanının orta asya olduğunu iddia eder. bu basit ama etkileyici müzik skalasının, türklerin göçleri ve kültürel etkileşimleri yoluyla tüm dünyaya yayıldığını savunur.
hayvan üslubu (animal style): iskit sanatının en belirgin özelliği olan ve birbirine dolanmış, dinamik hayvan figürlerinden oluşan "hayvan üslubu"nun, sadece iskitlere özgü olmadığını belirtir. bu sanat tarzının izlerinin, çin'den kelt sanatına (irlanda'daki süslü el yazmaları gibi) kadar çok geniş bir coğrafyada görülebildiğini söyler. bu, ona göre, tüm bu halkların ortak bir sanatsal ve ruhsal mirası paylaştığının, yani ortak bir türk kökenine sahip olduğunun kanıtıdır. hayvanlar, sadece süsleme değil, aynı zamanda güç, soy ve ruhsal dünya ile bağlantıyı simgeleyen totemlerdir.
tarım ve evcilleştirme: ekmeğin ve atın efendileri
matlock, insanlık tarihinin en büyük devrimlerinden olan tarım ve hayvanların evcilleştirilmesinin merkezine de türkleri yerleştirir.
ekmeğin kökeni: medeniyetin temeli olan buğdayın ilk olarak türklerin anavatanına yakın bölgelerde (bereketli hilal) evcilleştirildiğini, ancak bu bilgiyi ve tarım kültürünü dünyaya yayanların yine türkler olduğunu iddia eder. temel besin olan "ekmek" kelimesinin bile (ingilizce: bread) türkçe "birtem" (bir lokma) veya benzeri bir kökten gelebileceğini öne sürer.
atın evcilleştirilmesi: tarihçiler tarafından kabul edilen, atın ilk olarak orta asya bozkırlarında (günümüz kazakistan ve ukrayna toprakları) evcilleştirildiği bilgisini, teorisinin en güçlü kanıtlarından biri olarak kullanır. at, türklerin dünyaya yayılmasını sağlayan en önemli teknolojik avantajdı. savaş arabalarından süvari birliklerine kadar askeri devrimleri tetikleyen bu gelişme, türklerin neden bu kadar geniş bir coğrafyaya yayılabildiğini ve diğer kültürleri etkileyebildiğini açıklar. at kültürü, matlock'a göre, türk damgasının en belirgin olduğu alandır.
alfabe ve yazının sırrı: tamgadan harfe
matlock, insanlığın en büyük icatlarından biri olan alfabenin kökenini, fenikelilere veya mısırlılara değil, doğrudan türklerin "tamga" sistemine bağlar.
tamga: soyun ve mülkün işareti: eski türk boylarının her birinin, kendilerini ve mülklerini işaretlemek için kullandığı basit geometrik şekillerden oluşan bir "tamga"sı vardı. bu tamgalar sadece bir logo değil, aynı zamanda o boyun kimliğini, tarihini ve ruhsal inancını taşıyan kutsal sembollerdi.
runik yazıdan latin alfabesine: matlock, bu tamgaların zamanla ses değerleri kazanarak ilk alfabeyi, yani orhun alfabesi'ni (runik yazı) oluşturduğunu savunur. ona göre bu yazı sistemi, bilinenin aksine germen veya iskandinav kökenli değil, tamamen türk kökenlidir. daha sonra bu sistem, ticaret ve göç yollarıyla batıya taşınmış ve etrüskler gibi halklar tarafından benimsenmiştir. fenikelilerin ve yunanlıların yaptığı ise, bu kadim türk yazı sistemini kendi dillerine uyarlamaktan ibaretti. matlock, latin alfabesindeki birçok harfin (örneğin t, o, k, m) orijinal türk tamgalarıyla olan görsel benzerliğine dikkat çeker. bu, ona göre, her gün kullandığımız alfabenin bile türk icadı olduğunun kanıtıdır.
38. felsefenin doğuşu: "ben kimim?" sorusunun türkçesi
matlock, batı felsefesinin temelini oluşturan "kendini bilme" ve varoluş sorgulamasının, yunanistan'da sokrat ile başlamadığını, kökeninin binlerce yıllık türk şamanik bilgeliğine dayandığını iddia eder.
"öz" ve kendini bilme: türkçedeki "öz" kelimesi, hem bir şeyin çekirdeği, merkezi hem de bir kişinin kendi benliği, ruhu anlamına gelir. matlock'a göre, delfi tapınağı'nın girişinde yazan ve sokrat'ın felsefesinin temeli olan meşhur "kendini bil" (gnothi seauton) deyişi, bu kadim türk "öz" kavramının bir yansımasıdır. şamanik yolculuğun asıl amacı, kişinin kendi "özü"nü bulması, evrenle ve gök tanrı ile bir olduğunu anlamasıdır.
platon'un idealar dünyası: platon'un, gördüğümüz bu fiziksel dünyanın, asıl gerçek olan "idealar dünyası"nın sadece bir gölgesi veya kopyası olduğu yönündeki ünlü teorisinin, türk şamanik inancının felsefi bir yorumu olduğunu savunur. şamanik inançta da asıl gerçek, ruhlar alemi ve gök tanrı'nın katıdır. yaşadığımız dünya, bu ruhsal dünyanın yeryüzündeki geçici bir yansımasıdır. matlock'a göre platon, bu bilgiyi mısır'a yaptığı seyahatlerde, kökeni türklere dayanan mısırlı rahiplerden öğrenmiştir.
kutsal kan ve soy: "mavi kan" efsanesinin kökeni
avrupa soylularının kendilerini halktan ayırmak için kullandığı "mavi kanlı" (blue blood) tabirinin kökenini de matlock, şaşırtıcı bir şekilde türklere bağlar.
gök-türkler (mavi türkler): tarihteki en büyük türk imparatorluklarından birinin adının "göktürk" (mavi türkler veya göksel türkler) olması tesadüf değildir. "gök" rengi (mavi), türk kültüründe kutsallığı, tanrısallığı ve gök tanrı'yı temsil eder. dolayısıyla "göktürkler", soylarının sıradan değil, doğrudan gök tanrı'ya dayandığını iddia eden kutsal bir hanedandı.
ilahi soyun mirası: matlock'a göre, bu "göksel/mavi soy" fikri, türklerin göçleriyle avrupa'ya taşınmıştır. avrupa'daki soylu ailelerin, kendi soylarının da sıradan olmadığını, ilahi bir kökene dayandığını iddia ederek kendilerini meşrulaştırma çabası, bu kadim göktürk inancının bir yankısıdır. "mavi kanlı" olmak, aslında "gök soyundan" veya "tanrı soyundan" gelmek demektir ve bu kavramın orijinal sahibi türklerdir.
nihai sonuç: tarih bir komplodur
gene matlock için tüm bu kanıtlar, tek bir sonuca işaret etmektedir: bugün bildiğimiz resmi tarih, gerçeğin kasıtlı olarak çarpıtılmış, sansürlenmiş ve yeniden yazılmış halidir.
"büyük sır"rın saklanması: ona göre, batı medeniyetinin (özellikle roma ve ardıllarının) ve organize dinlerin (özellikle katolik kilisesi'nin) yöneticileri, kendi otoritelerini ve özgünlük iddialarını sürdürebilmek için, medeniyetin ve dinlerin asıl kaynağının kendileri olmadığını, kökenlerinin "pagan" olarak yaftaladıkları türk kültürüne dayandığı gerçeğini binlerce yıldır sistematik olarak örtbas etmektedirler.
masonluk ve gizli kardeşlik örgütleri: türk "ahi" teşkilatının mirası
matlock, dünya genelindeki masonluk gibi gizli veya yarı gizli kardeşlik örgütlerinin yapı, ritüel ve felsefelerinin, selçuklu ve osmanlı dönemindeki türk "ahi" teşkilatından derinden etkilendiğini iddia eder.
ahi teşkilatı: kardeşlik ve ahlak: ahilik, bir esnaf ve zanaatkar örgütlenmesi olmasının ötesinde, üyeleri arasında sıkı bir kardeşlik bağı kuran, onları ahlaki (cömertlik, dürüstlük, misafirperverlik), askeri ve ruhsal olarak eğiten bir yapıydı. kendi iç hiyerarşileri, inisiyasyon (çıraklıktan ustalığa geçiş) törenleri ve sırları vardı. "ahi", arapça "kardeşim" anlamına gelse de, matlock bu kelimenin türkçe "akı" (cömert, yiğit) kelimesiyle de bağlantılı olduğunu vurgular.
haçlı seferleri ve kültürel aktarım: matlock'a göre, haçlı seferleri sırasında tapınak şövalyeleri gibi hristiyan tarikatları, anadolu'da karşılaştıkları bu ahi localarının yapısından, felsefesinden ve ritüellerinden derinden etkilenmişlerdir. kardeşlik, ahlaki kodlar, hiyerarşik yapı ve sembolizm gibi unsurları avrupa'ya taşımışlar ve bu da daha sonraki dönemlerde mason localarının ve diğer kardeşlik örgütlerinin temelini oluşturmuştur. dolayısıyla, batı'daki ezoterik geleneklerin önemli bir kolu, kökenini anadolu'daki bu türk sosyo-ekonomik ve ruhsal teşkilatına borçludur.
kral arthur ve excalibur: bozkırın kılıcı britanya'da
matlock, ingiliz kimliğinin ve mitolojisinin en merkezi figürü olan kral arthur efsanesinin, aslında britanya'ya yerleşmiş türk kökenli savaşçıların anılarından doğduğunu iddia eder.
arthur'un gerçek kimliği: sarmat komutanı: matlock, birçok tarihçinin de dile getirdiği, arthur efsanesinin kökeninde ms 2. ve 3. yüzyıllarda roma ordusu hizmetinde britanya'ya gönderilen sarmat süvarilerinin olabileceği teorisini benimser. matlock'a göre, tarihçilerin iran kökenli olarak sınıflandırdığı sarmatlar, aslında iskitlerin bir kolu, yani türk'tür. dolayısıyla kral arthur, bir kelt veya roma lideri değil, britanya'daki türk kökenli bir süvari birliğinin komutanıydı ("han"ıydı).
excalibur ve kutsal türk demirciliği: efsanedeki meşhur kılıç excalibur'un adının bile türkçe olduğunu öne sürer. bu ismin "yüce kılıç beyi" veya benzeri bir anlama gelen "alp-er-kılıç" gibi bir tamlamadan türemiş olabileceğini savunur. daha da önemlisi, kılıcın bir kayaya saplanmış olması ve sadece "seçilmiş kişinin" onu çekebilmesi motifi, doğrudan türklerin "kut" anlayışıyla ilgilidir. kılıç, gök tanrı'nın gücünü ve meşruiyetini ("kut"unu) temsil eder. onu kayadan çekebilen kişi, tanrı tarafından lider olarak seçilmiş demektir. bu, bir tahta oturmaktan çok daha derin ve kadim bir bozkır meşruiyet ritüelidir.
yuvarlak masa şövalyeleri: arthur'un şövalyelerini bir "yuvarlak masa" etrafında toplaması, hiyerarşiyi ortadan kaldıran eşitlikçi bir yapıya işaret eder. matlock'a göre bu, türklerin "kurultay" veya "toy" meclislerinin bir yansımasıdır. han'ın başkanlık ettiği bu meclislerde beyler bir daire şeklinde oturur, herkes eşit söz hakkına sahip olur ve önemli kararlar birlikte alınırdı. bu, avrupa'nın feodal ve katı hiyerarşik yapısına tamamen zıt bir bozkır demokrasi geleneğidir.
amazon savaşçı kadınları: türk "anaerkil" toplumunun hatırası
yunan mitolojisindeki, ok atmak için sağ göğüslerini kestikleri söylenen efsanevi kadın savaşçılar olan amazonların, aslında karadeniz'in kuzey bozkırlarında yaşayan türk boylarına mensup kadınlar olduğunu iddia eder.
"amazon" kelimesinin türkçesi: matlock, "amazon" kelimesinin yunanca "memesiz" anlamına geldiği yönündeki popüler etimolojiyi reddeder. ona göre bu isim, "ana-soy" veya "umay-soy" gibi türkçe bir tamlamadan gelir ve onların anaerkil (matriarkal) veya en azından kadınlara büyük saygı gösteren bir toplum yapısına sahip olduklarına işaret eder.
bozkır kadınının gerçek rolü: eski türk toplumlarında kadınlar, batı'daki çağdaşlarının aksine, edilgen ve eve kapatılmış değildi. ata biner, ok atar, savaşa katılır ve hatta devlet yönetiminde söz sahibi ("katun" veya "hatun" unvanıyla) olabilirlerdi. yunanlıların kendi kültürlerine tamamen yabancı olan bu özgür ve savaşçı kadın profilini gördüklerinde, bunu abartarak ve efsaneleştirerek "amazon" mitini yarattıklarını savunur. tomris hatun gibi tarihi figürler, bu savaşçı kadın geleneğinin gerçek örnekleridir.
olimpiyat oyunları: kutsal türk "yuğ" törenleri
matlock, antik yunan'ın en büyük kültürel ve sportif etkinliği olan olimpiyat oyunları'nın kökeninin, türklerin ataları için düzenlediği "yuğ" adı verilen cenaze törenleri ve şölenlerine dayandığını iddia eder.
yuğ törenleri ve cenaze oyunları: eski türklerde önemli bir lider veya kahraman öldüğünde, onun anısına büyük "yuğ" törenleri düzenlenirdi. bu törenlerde yas tutmanın yanı sıra, ölünün ruhunu onurlandırmak ve gücünü yeni nesillere aktarmak için at yarışları, güreş, ok atma gibi çeşitli sportif yarışmalar yapılırdı.
olimpos'tan orta asya'ya: yunanlıların olimpiyat oyunları'nı başlangıçta mitolojik kahraman pelops'un cenaze oyunları olarak başlattığına dair mitolojik anlatıyı, matlock bu türk "yuğ" geleneğinin doğrudan kanıtı olarak görür. ona göre, yunanistan'a medeniyeti getiren pelasglar (matlock'a göre türkler), bu kutsal cenaze oyunları geleneğini de beraberlerinde getirmişlerdir. oyunların yapıldığı "olimpos" dağı'nın adının bile "ulu-baş" veya "yüce ruh" anlamına gelen türkçe bir kökenden geldiğini yineler.
"amerika" adının gizli anlamı
matlock, en radikal iddialarından birini amerika kıtasının ismi üzerine kurar. kıtanın adının italyan kaşif amerigo vespucci'den geldiği yönündeki genel kabulü tamamen reddeder.
vespucci'den önceki isim: ona göre kıta, avrupalılar gelmeden çok önce burada yaşayan ve kökeni türklere dayanan yerli halklar tarafından zaten isimlendirilmişti. "amerika" kelimesinin, kadim bir türkçe tamlamanın zamanla bozulmuş hali olduğunu savunur.
"umay-er-ka" teorisi: matlock, bu ismin kökeninde türk mitolojisindeki doğum ve bereket tanrıçası "umay"ın olabileceğini öne sürer. isim, "umay-er-ka" (umay'ın yiğitlerinin ülkesi) veya benzeri bir anlama gelebilir. bu, kıtayı ilk keşfeden ve iskan eden türk kökenli denizcilerin, bu yeni ve bereketli toprakları ana tanrıçalarına adadıklarını gösterir. dolayısıyla, avrupalılar kıtayı "keşfettiklerinde" aslında yerlilerden duydukları bu kadim ismi yanlış anlayarak ve kendi dillerine uyarlayarak "amerika" şeklinde kayda geçirmişlerdir.
para ve ticaretin kökeni: "damga"dan "damgaya"
matlock, modern ekonominin temel taşı olan para ve vergilendirme sistemlerinin bile, türklerin mülkiyeti ve ticareti düzenlemek için kullandığı kadim "damga" sisteminden türediğini öne sürer.
damga: mülkiyetin ve değerin simgesi: türklerde "tamga" (damga), sadece bir boyun işareti değil, aynı zamanda mülkiyeti (hayvanlar, eşyalar vb.) belirtmek için kullanılan bir mühürdü. bu damga, bir malın kime ait olduğunu gösteren bir garantiydi. zamanla, ticareti yapılan metal külçelerin veya malların üzerine basılan bu damgalar, o malın değerini ve doğruluğunu temsil etmeye başladı.
damga vergisi ve "stamp": matlock, osmanlı imparatorluğu'nda ve modern türkiye'de hala kullanılan "damga vergisi" teriminin bu kadim uygulamanın doğrudan bir devamı olduğuna dikkat çeker. bir belgenin veya malın üzerine devletin mührünün (damgasının) basılması, onun yasallığını ve vergisinin ödendiğini gösterir. ingilizcedeki "stamp" (pul, damga) kelimesinin de bu türkçe "damga" kelimesinden türediğini iddia eder. bu, ona göre, modern bürokrasinin ve vergi sisteminin temel mantığının bile binlerce yıllık bir türk idari geleneğine dayandığının kanıtıdır.
ilk madeni para: matlock, ilk madeni paraların üzerindeki sembollerin (hayvan figürleri, lider portreleri) de aslında o parayı basan otoritenin (han'ın veya boyun) "damgası" olduğunu savunur. para, özünde, üzerinde bir otoritenin damgasını taşıyan, standartlaştırılmış bir değer aracıdır ve bu konseptin mucitleri türklerdir.
bilimsel yöntem ve gözlem: şamanın evrenle diyaloğu
matlock, batı'nın övündüğü bilimsel yöntemin (gözlem, hipotez, deney) temelinde, türk şamanlarının doğayı ve evreni anlama biçiminin yattığını iddia eder.
şaman: bir gözlemci ve deneyci: matlock'a göre şaman, sadece bir ruhani lider değil, aynı zamanda kabilesinin ilk bilim insanıydı. doğa olaylarını (yıldızların hareketleri, mevsimlerin döngüsü, bitkilerin özellikleri, hayvanların davranışları) binlerce yıl boyunca dikkatle gözlemlerdi. hangi bitkinin şifalı, hangisinin zehirli olduğunu bulmak için sayısız deney yapardı. rüya ve trans halinde yaptığı ruhsal yolculuklarla evrenin nasıl işlediğine dair hipotezler (mitolojiler) geliştirirdi.
doğa yasaları ve gök tanrı'nın iradesi: şamanik düşüncede doğa, kaotik ve anlamsız bir yer değil, gök tanrı'nın koyduğu yasalara ("töre"nin evrensel hali) göre işleyen düzenli bir sistemdi. bilimsel yöntemin amacı da bu "doğa yasalarını" keşfetmektir. matlock'a göre, evrenin anlaşılabilir ve öngörülebilir kuralları olduğu fikri, ilk olarak bu şamanik dünya görüşünde ortaya çıkmıştır. yunan filozofları ve daha sonraki bilim insanları, bu temel felsefeyi sadece seküler bir dile çevirmişlerdir.
insan hakları ve demokrasi fikrinin kökeni
matlock, modern demokrasinin ve temel insan hakları fikrinin beşiğinin antik yunan değil, eşitlikçi türk bozkır toplumu olduğunu savunur.
töre karşısında herkesin eşitliği: türk "töre"si, han dahil herkesin uymak zorunda olduğu bir yasaydı. han, töre'ye aykırı davranırsa "kut"unu kaybeder ve tahttan indirilebilirdi. bu, liderin keyfi yönetimine karşı halkı koruyan bir "hukukun üstünlüğü" ilkesiydi. matlock'a göre bu, magna carta'dan binlerce yıl önce var olan bir anayasal yönetim anlayışıdır.
kadınların ve sıradan insanların değeri: matlock, eski türk toplumunda kadınların sahip olduğu yüksek statünün ve sıradan bir insanın bile "töre" karşısında hak sahibi olmasının, batı'daki feodal ve aristokratik sistemlerle tam bir tezat oluşturduğunu belirtir. halkın yönetime katıldığı "kurultay" meclislerinin, modern parlamentoların ilk örneği olduğunu iddia eder. atina demokrasisinin sadece özgür erkek vatandaşları kapsadığını, köleleri ve kadınları dışladığını, oysa türk modelinin çok daha kapsayıcı olduğunu vurgular."
gemini 2.5 pro
ve,
normalsozluk.com/entry/3722598
"amerikalı yazar ve araştırmacı gene matlock, beyaz ırkların kökeninin türklere dayandığını öne süren bir dizi çalışma ve kitapla tanınmaktadır. matlock'un bu konudaki en bilinen eserleri arasında "what strange mystery unites the turkish nations, ındia, catholicism, and mexico?" (türk milletlerini, hindistan'ı, katolikliği ve meksika'yı hangi garip sır birleştiriyor?) ve bu kitabın türkçe'ye "ey dünya insanları hepiniz türksünüz" adıyla çevrilen versiyonu bulunmaktadır.
matlock'un başlıca iddiaları şunlardır:
insanlığın kökeni: matlock'a göre ilk insanlar türklerle başlamış ve dünyaya buradan yayılmıştır.antik türkleri tüm insanlığın atası olarak tanımlamaktadır.
dilin kökeni: ilk konuşulan dilin türkçe olduğunu savunmaktadır.
medeniyetlerin kökeni: bilim, felsefe ve medeniyetin yine türklerden doğduğunu belirtmektedir.
coğrafi iddialar: amerika'nın da ispanyollardan önce türkler tarafından keşfedildiğini ve amerika'daki birçok yer isminin türkçe kökenli olduğunu iddia etmektedir.
gene matlock'un temel iddiaları ve kanıtları
matlock'un teorisi, tüm modern ırkların, ulusların, medeniyetlerin ve dinlerin kökeninin orta asya ve kuzey hindistan'daki kadim türklerden (onun tabiriyle aryan kriştayalardan) geldiği üzerine kuruludur. ona göre bu kadim türkler, insanlığın atalarıdır ve ilk yerleşim yerleri de kuzey kutup dairesi'dir. matlock, bu tezlerini çeşitli disiplinlerden topladığını iddia ettiği kanıtlarla desteklemeye çalışır:
dilbilimsel "kanıtlar": matlock, ilk konuşulan dilin türkçe olduğunu ve dünyanın dört bir yanındaki dillerde türkçe kökenli kelimeler bulunduğunu iddia eder. örnek olarak, yunan mitolojisindeki baş tanrı zeus'un isminin türkçe kökenli olduğunu veya finlandiya'daki "kırkpınar" gibi yer isimlerinin bu bağa işaret ettiğini öne sürer. ayrıca, "jerusalem" (kudüs) ve "jesus" (isa) gibi isimlerin de kökeninin türkçe olduğunu savunur.
arkeolojik ve kültürel yorumlar: matlock, mayalar ve azteklerden ingiliz, italyan ve diğer kuzey avrupalılara kadar birçok halkın kökeninin türklere dayandığını savunur.[3] bu iddialarını desteklemek için keltlerin (irlandalılar, iskoçlar) dna'larının altay kökenli olduğunu kanıtladığını ve etrüsklerin dna'sının da türklerinkiyle %97 oranında eşleştiğinin bilimsel olarak kanıtlandığını belirtir;
insanlığın kökeni: arktik bölge ve "aryan kriştayalar"
matlock'a göre insanlığın asıl beşiği afrika değil, bir zamanlar ılıman bir iklime sahip olan kuzey kutup dairesi'ndeki (hyperborea) topraklardır. bu bölgede yaşayan ve "aryan kriştaya" olarak adlandırdığı kadim türkler, tüm modern ırkların ve medeniyetlerin atasıdır. matlock, bu topluluğun beş ana ırktan oluştuğunu ve kutsal kitap'ta bu gruba "nefilim" olarak atıfta bulunulduğunu iddia eder. efsanevi bir kutup kayması sonucu bu anavatan sular altında kalınca, hayatta kalanlar güneye, orta asya ve tibet'e göç ederek medeniyeti dünyaya buradan yaymışlardır.
2. dilbilimsel kanıtlar: ilk dil türkçe
matlock'un teorisinin en temel dayanaklarından biri, dünyada konuşulan ilk dilin türkçe olduğudur.[6][7] ona göre diğer tüm diller bu ana dilden türemiştir. bu iddiasını desteklemek için farklı dillerdeki kelimeler, tanrı isimleri ve yer adları üzerinden etimolojik bağlantılar kurar:
amerika yerlileri: matlock, meksika'da uzun yıllar yaşadığı için özellikle yerli amerikan dilleri üzerine yoğunlaşmıştır. maya dilinin türkçe'den türediğini iddia eder.[8] amerika'daki birçok kabile, dağ ve nehir isminin türkçe kökenli olduğunu savunur.
dini ve mitolojik isimler: en çarpıcı iddialarından biri, batı medeniyetinin temelindeki isimlerin kökeninin türkçe olduğudur. örneğin, "kudüs" (jerusalem) şehrinin adının "yere salem" (barış yeri) tamlamasından geldiğini öne sürer. benzer şekilde, önemli dini figürlerin ve tanrıların isimlerinin de türkçe kökenli olduğunu iddia eder.
kültürel benzerlikler: matlock, sadece dilbilimsel olarak değil, kültürel olarak da amerikan yerlileri ile türkler arasında güçlü bağlar olduğunu belirtir.[8] gelenekler, inanışlar ve sosyal yapıdaki benzerlikleri, ortak bir atadan geldiklerinin kanıtı olarak sunar.
medeniyetlerin ve ulusların atası olarak türkler
matlock'un çalışmaları, mayalar ve azteklerden ingilizlere, italyanlara ve diğer kuzey avrupalılara kadar birçok halkın kökenini türklere dayandırır.
etrüskler ve genetik "kanıt": matlock, italya'daki roma medeniyetinin temelini atan etrüsklerin türk kökenli olduğu tezini güçlü bir şekilde savunur. bu iddiasını desteklemek için etrüsklerin dna'sının türklerinkiyle yüzde 97 oranında aynı olduğunun bilimsel olarak kanıtlandığını belirtir.
kayıp uygarlıklar ve piramitler: yazara göre, türkler sadece medeniyetin değil, aynı zamanda ileri teknolojinin de yaratıcısıydı. çin ve orta asya'da bulunan ve genellikle göz ardı edilen piramitlerin türkler tarafından inşa edildiğini ve bu yapıların eski teknolojiye dair sırlar barındırdığını yazar. matlock, bu gerçeklerin batı merkezli tarih anlayışı tarafından kasıtlı olarak saklandığını iddia eder.
erke han figürü: matlock, türklerin "doğuştan filozof ve şair olan, türk kültürünü dünyaya yayan erke han" gibi önemli bir figürü nasıl bilmediklerine şaşırır ve türk dünyasının görkemli zaferlerini bu gibi bilge liderlere borçlu olduğunu vurgular.
gene matlock, bu iddialarını bir araya getirerek, insanlığın ortak bir türk atasından geldiği ve bu "büyük sırrın" anlaşılmasının dünyadaki çatışmaları sona erdirip insanlığa yeniden huzur getirebileceği mesajını verir. çalışmaları, türkiye'de sümerolog muazzez ilmiye çığ ve tarihçi kazım mirşan gibi isimlerle yaptığı bilgi alışverişleriyle de zenginleşmiştir.
sembollerin evrensel dili: "oz" damgası ve kutsal haç
matlock'un en temel kanıtlarından biri, türk kültüründe "oz" damgası olarak bilinen ve bir daire içindeki artı (+) işaretinden oluşan semboldür. ona göre bu sembol, insanlığın en kadim ve en kutsal simgesidir.
anlamı ve kökeni: matlock'a göre bu sembol, "gök tanrı'ya seslenişi" veya ruhun tanrı ile birleşme arzusunu ifade eder. dört kol, dört ana yönü ve evreni, daire ise gök tanrı'nın kendisini temsil eder. bu sembolün, kadim türklerin anavatanı olan arktik bölgedeki güneş ve kutup yıldızı gözlemlerinden doğduğunu iddia eder.
dünyaya yayılışı: matlock, bu sembolün türk göçleriyle tüm dünyaya yayıldığını ve farklı kültürlerde küçük değişikliklerle varlığını sürdürdüğünü savunur.
hristiyanlık: hristiyanlığın temel simgesi olan haç'ın, bu "oz" damgasından türetildiğini iddia eder. ona göre, hz. isa'nın bu sembolle ilişkilendirilmesi tesadüf değildir; çünkü bu zaten binlerce yıldır var olan kutsal bir simgeydi.
mısır: antik mısır'daki yaşam sembolü olan ankh'ın (saplı haç), yine bu türk damgasının bir varyasyonu olduğunu öne sürer.
amerika: amerika yerlilerinin çömleklerinde, giysilerinde ve kutsal alanlarında bulunan svastika (gamalı haç) ve diğer haç benzeri sembollerin de aynı kökenden geldiğini belirtir. bu, ona göre, kristof kolomb'dan çok önce türklerin amerika'ya ulaştığının bir başka kanıtıdır.
6. kelimelerin gizli hafızası: radikal etimoloji
matlock, en ikna edici kanıtlarının dilbilimde yattığına inanır. "radikal etimoloji" adını verdiği bir yöntemle, farklı dillerdeki temel kelimelerin, tanrı isimlerinin ve yer adlarının türkçe kökenli olduğunu göstermeye çalışır.
adam ve havva: matlock'a göre, ilk insanlar olan "adam" ve "havva" isimleri bile türkçedir. "adam" kelimesinin, türkçe'deki "atam" (benim atam/babam) kelimesinden geldiğini iddia eder. "havva" (ingilizce: eve) isminin ise "ev" kelimesinden türediğini, çünkü kadının "evi" ve aileyi temsil ettiğini savunur.
"amen" kelimesi: dünya genelinde duaların sonunda kullanılan "amen" kelimesinin, türk mitolojisindeki yaratıcı güç ve ilhamla ilişkilendirilen "aman"dan geldiğini öne sürer.
britanya ve britonlar: ingilizlerin atası olan "britonlar"ın isminin bile türkçe olduğunu iddia eder. ona göre "briton", "biri-atan" (önemli atalar'dan biri) anlamına gelir ve bu, keltlerin ve britonların kökeninin orta asya'ya dayandığının dilbilimsel kanıtıdır.
zeus/deus: yunan baş tanrısı "zeus" ve latincedeki "deus" (tanrı) kelimelerinin, türklerin gök tanrısı "tengri" veya "teng" kelimesinin zamanla değişmiş halleri olduğunu savunur.
7. tarihin yeniden yazımı: truva savaşı
matlock, batı medeniyetinin temelini oluşturan olayları ve figürleri de kendi teorisi içinde yeniden konumlandırır.
truva savaşı: ona göre, homeros'un anlattığı meşhur truva savaşı, bir yunan-anadolu çatışması değil, aslında her ikisi de türk kökenli olan iki kardeş halkın, akalar ve truvalıların iç savaşıdır. "truva" (troy) isminin "turu-oyu" (turan kabilesi) anlamına geldiğini iddia eder.
saklanan gerçekler: "büyük komplo"
gene matlock, bu bilgilerin neden genel olarak bilinmediğini de bir komplo teorisiyle açıklar. ona göre, özellikle katolik kilisesi ve batı merkezli akademik dünya, insanlığın bu ortak türk kökenini binlerce yıldır kasıtlı olarak örtbas etmektedir. bu gerçeğin ortaya çıkmasının, ulus-devletler ve organize dinler üzerine kurulu mevcut dünya düzenini sarsacağından korktuklarını iddia eder. dolayısıyla, matlock kendi çalışmalarını sadece bir tarih araştırması olarak değil, aynı zamanda insanlığa unutturulan bu kadim birliği yeniden hatırlatma misyonu olarak görür.
irlanda, keltler ve iskandinavya'nın türk kökenleri
matlock, avrupa'nın kuzeybatı ucunda yer alan ve genellikle avrupa tarihinin ayrı bir kolu olarak görülen kelt ve iskandinav halklarının kökenini de doğrudan orta asya'ya ve türklere bağlar.
irlandalıların ataları "scoti"ler: irlanda'ya ve daha sonra iskoçya'ya adını veren "scoti" kabilesinin, aslında karadeniz'in kuzeyinde yaşamış olan ve tarihçiler tarafından türk veya iran kökenli kabul edilen "scythian" (iskitler) olduğunu iddia eder. ona göre "scoti" ve "scythian" aynı kelimenin farklı telaffuzlarıdır. bu, irlanda halkının köklerinin doğrudan iskit türklerine dayandığının kanıtıdır.
iskandinav tanrısı odin ve asgard: iskandinav mitolojisinin baş tanrısı odin'in, aslında tarihi bir türk lideri veya şamanı olduğunu öne sürer. mitolojide odin'in "asgard" veya "asaland" adı verilen bir yerden geldiği söylenir. matlock'a göre "asgard," kelime anlamıyla "asya'nın bahçesi" veya "as ülkesi" demektir ve "as"lar, eski bir türk boyudur. dolayısıyla odin, asya'dan (yani türk anavatanından) gelen ve halkına bilgelik getiren bir atadır. "odin" isminin kendisinin de türkçe "ot-han" (ateş hanı) veya "ut-in" (zafer) kelimelerinden geldiğini savunur.
vikingler ve runik yazı: vikinglerin kullandığı runik alfabenin, doğrudan eski türklerin kullandığı orhun alfabesinden (göktürk yazısı) türetildiğini iddia eder. yazı karakterleri arasındaki görsel benzerlikleri bu teorisine kanıt olarak sunar.
10. roma ve yunanistan'ın gizli mirası: kurt ve felsefe
matlock, batı medeniyetinin temel taşları olarak kabul edilen roma ve antik yunan'ın da aslında birer türk medeniyeti olduğunu iddia eder.
roma'nın kuruluşu ve "asena" miti: roma'nın kurucuları olan romulus ve remus'un bir dişi kurt tarafından emzirilmesi efsanesinin, doğrudan türklerin "bozkurt" (asena) efsanesinden kopyalandığını savunur. her iki efsanede de bir kurtun, bir ulusun kurucu atalarını besleyip büyütmesi temasının birebir aynı olduğunu belirtir. bu, ona göre, roma'yı kuran etrüsklerin ve diğer latin kabilelerinin orta asya'dan gelen türkler olduğunun mitolojik kanıtıdır.
antik yunan felsefesi: matlock, sokrat, platon ve aristoteles gibi filozofların geliştirdiği felsefi düşüncenin temelinde, binlerce yıllık türk şamanik bilgeliğinin yattığını öne sürer. yunanistan'a medeniyeti getiren "pelasglar" olarak bilinen halkın, aslında "denizci türkler" olduğunu ve orta asya'nın metafizik ve evren anlayışını ege'ye taşıdıklarını iddia eder. felsefenin aniden yunanistan'da ortaya çıkmasının başka bir açıklaması olmadığını savunur.
11. büyük tufan ve küresel türk kültürü
matlock, dünya genelindeki tufan mitlerini, teorisinin en güçlü kanıtlarından biri olarak görür.
nuh'un gemisi ve ağrı dağı: kutsal metinlerde nuh'un gemisi'nin karaya oturduğu yer olarak belirtilen ağrı dağı'nın (mount ararat), türk vatanının merkezinde yer almasının tesadüf olmadığını söyler. ona göre bu, insanlığın ikinci kez dünyaya yayıldığı merkezdir. tufandan kurtulanlar, yani nuh ve ailesi (matlock'a göre türkler), medeniyeti buradan yeniden mezopotamya'ya, hindistan'a ve dünyanın geri kalanına yaymışlardır.
evrensel bir hikaye: tufan hikayesinin sadece tevrat'ta değil, sümer gılgamış destanı'nda, hint metinlerinde ve hatta maya ve aztek efsanelerinde bile bulunmasını, bu olayı yaşayanların ortak atalar (yani türkler) olmasına bağlar. bu ortak hafıza, türklerin göçleriyle dünyanın dört bir yanına taşınmıştır.
12. "aryan" kelimesinin gerçek anlamı
matlock, tarih boyunca çok tartışılan "aryan" teriminin de yanlış anlaşıldığını ve aslında türklerle ilgili olduğunu iddia eder.
aryan = arı-han: ona göre "aryan" kelimesi, naziler tarafından kirletilmiş ve yanlış yorumlanmıştır. kelimenin kökeni türkçe "arı-han" (saf, soylu lider) veya "arı-insan"dır. bu, üstün bir ırkı değil, ruhsal olarak "arı" ve bilge olan kadim türk atalarını tanımlayan bir unvandır. dolayısıyla, hindistan'a medeniyeti getiren aryanların da, avrupa dillerinin temelini oluşturan hint-avrupa halklarının atalarının da bu "arı-han" türkleri olduğunu savunur.
gene matlock, bu ve benzeri yüzlerce bağlantıyı bir araya getirerek, insanlık tarihinin parçalarının aslında tek bir büyük yapbozun, yani "kayıp türk medeniyeti"nin parçaları olduğunu ve bu yapbozu birleştirmenin insanlığın kendi kökenini anlaması için zorunlu olduğunu ileri sürer.
sümerler, mısır ve indus vadisi: türk kolonileri
tarihçiler tarafından medeniyetin başlangıç noktaları olarak görülen bu üç büyük nehir uygarlığının, birbirinden bağımsız olarak ortaya çıkmadığını, aksine orta asya'dan göç eden türkler tarafından kurulmuş koloniler olduğunu iddia eder.
sümerler ve dil bağlantısı: matlock, sümercenin kökeni bilinmeyen izole bir dil olduğu yönündeki genel kanıya şiddetle karşı çıkar. sümercenin, eski bir türkçe lehçesi olduğunu savunur. bu iddiasını, sümerologların çözdüğü tabletlerdeki kelimeler ile modern türkçe arasındaki ses ve anlam benzerliklerine dayandırır. sümer panteonundaki tanrı isimlerinin, gök tanrı inancındaki ruhlar ve kavramlarla örtüştüğünü belirtir. ayrıca, sümerlerin kendilerini "siyah başlı insanlar" olarak tanımlamasının, orta asyalı atalarının koyu renk saçlarına bir gönderme olduğunu söyler.
mısır'ın "hanları": firavunlar: matlock'a göre mısır medeniyeti de aniden ve tam gelişmiş bir şekilde ortaya çıkmamıştır; bilgi ve teknoloji, tufan sonrası türkler tarafından nil vadisi'ne getirilmiştir. "firavun" (pharaoh) unvanının bile türkçe "para-han" veya "büyük-han" kelimesinden geldiğini öne sürer. mısır'ın ilk hanedanlarını kuranların, sümer üzerinden veya doğrudan arabistan'ı geçerek afrika'ya ulaşan türkler olduğunu iddia eder. piramit inşa etme bilgisinin, türklerin orta asya'daki (özellikle çin'deki beyaz piramit gibi) daha eski piramitlerinden mısır'a taşındığını savunur.
indus vadisi (harappa ve mohenjo-daro): bu kadim uygarlığın gizemli yazısının hala çözülememiş olmasını, dilbilimcilerin yanlış dil aileleri içinde arama yapmasına bağlar. matlock'a göre bu yazı, eski bir türk damga (tamga) yazısıdır. indus vadisi'nde bulunan mühürlerdeki boğa ve diğer hayvan figürlerinin, orta asya türk kültüründeki kutsal hayvan sembolleriyle aynı olduğunu belirtir.
14. "yılan" sembolünün sırrı: bilgelik ve şamanizm
dünya mitolojilerinde sıkça rastlanan ve genellikle kötülükle ilişkilendirilen yılan (veya ejderha) sembolünü matlock tamamen farklı bir şekilde yorumlar.
naga'lar ve türk şamanları: hindistan ve güneydoğu asya mitolojisindeki "naga" adı verilen bilge yılan-insan varlıklarının, aslında "yılanı" bir totem olarak kullanan kadim türk şamanları veya bilge insanlar olduğunu iddia eder. yılanın deri değiştirmesi, yeniden doğuşu ve ruhsal dönüşümü simgeler. dolayısıyla, "yılan halkı" aslında ruhsal olarak aydınlanmış, bilge türk atalarıdır.
japonya ve çin: pasifik'teki türk mirası
matlock, doğu asya'nın en belirgin kültürleri olan çin ve japonya'nın da kökeninde türklerin yattığını iddia eder.
japonların ataları ve ainu halkı: japonya'nın yerli halkı olarak kabul edilen ainu'ların, fiziksel özellikleri (açık ten, gür saç) ve bazı kültürel pratikleriyle orta asyalı türklere benzediğini belirtir. ona göre ainu'lar, japon adalarına ulaşan ilk türk gruplarından biridir. daha sonra gelen ve bugünkü japon halkının temelini oluşturan "yamato" klanının da yine anakaradan, muhtemelen kore üzerinden gelen başka bir türk boyu olduğunu savunur. japon dilindeki bazı temel kelimelerin ve gramer yapısının altay dilleri (türkçe dahil) ile olan benzerliğini bu teorisine kanıt olarak sunar.
çin medeniyetinin kurucuları: matlock, çin medeniyetini başlatanların etnik olarak han çinlileri değil, türkler olduğunu iddia eder. çin'in ilk hanedanları olan xia ve shang hanedanlarının yönetici sınıfının türk kökenli olduğunu savunur. çin seddi'nin asıl amacının, çin'i kuzeydeki "barbar" türk saldırılarından korumak olmadığını, tam tersine, çin'i yöneten türk hanedanları tarafından, güneydeki çinli halkların isyan edip kuzeydeki akrabalarıyla birleşmesini engellemek için inşa edildiğini öne sürer. bu, çin seddi'nin ilk kısımlarındaki mazgalların (gözetleme delikleri) güneye, yani çin'in içlerine bakıyor olmasıyla kanıtlanmaya çalışılan bir iddiadır.
tanrı kelimesinin kökeni
matlock, tek tanrılığın (monoteizm) binlerce yıllık bir türk inancı olduğunu ve "tanrı" kelimesinin kendisinin küresel bir kök olduğunu savunur.
god, deus, tengri: ingilizcedeki "god" kelimesinin kökenini araştırır. ona göre bu kelime, germen dillerindeki "gott" veya "gud"dan gelir. bu kelimelerin de kökeninde, "iyi" veya "bir araya getirmek" anlamlarına gelen proto-hint-avrupa kökleri yatar. ancak matlock daha da geriye giderek, bu kökün bile türkçedeki "kut" (kutsallık, yaşam gücü, talih) kelimesiyle bağlantılı olduğunu iddia eder. "kut" sahibi olan lider veya şaman, tanrı ile bağlantı kuran kişidir.
küresel yankılar: dünyanın farklı yerlerindeki "tanrı" veya "gökyüzü" anlamlarına gelen kelimeler arasındaki benzerliğe dikkat çeker:
türkçe: tengri
sümerce: dingir
çince: tian (gök)
latince: deus
yunanca: zeus
sanskritçe: dyaus
ona göre bu kelimelerin hepsi, ortak bir kaynaktan, yani kadim türklerin "tengri" inancından ve dilinden türemiştir.
atlantis ve mu: kayıp kıta efsanelerinin türkçesi
matlock, platon'un bahsettiği efsanevi atlantis kıtası ve james churchward tarafından popülerleştirilen mu kıtası efsanelerini de kendi teorisi içinde yorumlar.
atlantis = ataların ülkesi: matlock'a göre "atlantis" ismi, yunanca değildir. bu ismin kökeni türkçe "atlan-tıs" veya "ataların ülkesi/diyarı"dır. atlantis'in batmasının, aslında insanlığın anavatanı olarak tanımladığı arktik'teki (hyperborea) toprakların sular altında kalmasının mitolojik bir yansıması olduğunu savunur. buradan kurtulan bilge insanlar (türk ataları), medeniyeti mısır, mezopotamya ve amerika'ya taşımışlardır.
mu = büyük boğa: pasifik okyanusu'nda olduğu söylenen mu kıtasının isminin de türkçe olduğunu iddia eder. "mu" kelimesinin, türk mitolojisinde kutsal bir hayvan ve gücün simgesi olan "boğa"nın (eski telaffuzuyla "buga" veya "muga") bir yansıması olabileceğini öne sürer. bu kayıp kıta efsanelerinin, aslında tek bir ana vatanın ve küresel bir medeniyetin parçalanmış hatıraları olduğunu belirtir.
modern bilimin gözden kaçırdığı "kanıtlar"
matlock, modern bilimin ve arkeolojinin bulduğu ancak açıklamakta zorlandığı bazı anomalileri, kendi teorisinin kanıtları olarak sunar.
piri reis haritası: osmanlı amirali piri reis'in 1513'te çizdiği ve antarktika'nın buzullar altındaki kıyı şeridini doğru bir şekilde gösterdiği iddia edilen haritanın, modern teknoloji olmadan çizilemeyeceğini belirtir. ona göre bu, piri reis'in tufan'dan önce var olan ve türk atalarına ait olan çok daha eski bir küresel medeniyetin haritalarından yararlandığının kanıtıdır.
dna ve kan grupları: matlock, kan grupları üzerine yapılan bazı eski araştırmalara atıfta bulunarak, özellikle b kan grubunun orta asya'da yoğunlaşmasının ve amerika yerlilerinde de görülmesinin, göç yollarının bir kanıtı olduğunu savunur.
sonuç olarak gene matlock, alışılmışın dışında bir yöntemle, kelimelerin, sembollerin, mitlerin ve arkeolojik bulguların izini sürerek, insanlık tarihinin batı merkezli ve parçalı anlatısını reddeder. bunun yerine, tüm insanlığı ortak bir atada, dilde ve kültürde birleştiren bütüncül ve küresel bir "türk köken teorisi" sunar. bu teori, bilimsel çevrelerde kabul görmese de, tarihe ve insanlığın kökenine dair alternatif bir bakış açısı arayanlar için ilgi çekici bir anlatı oluşturmaktadır.
kutsal dağlar: meru, olimpos ve sina'nın ortak atası
dünya mitolojilerinde tanrıların evi veya insanlığın ortaya çıktığı yer olarak kabul edilen kutsal dağ motifinin de tek bir kökenden geldiğini savunur.
meru dağı ve "merkez": hint, budist ve jainist kozmolojilerinde evrenin merkezi olarak kabul edilen mitolojik "meru dağı"nın, aslında türklerin anavatanındaki kutsal bir dağ (örneğin altay dağları veya tibet'teki kailash dağı) olduğunu iddia eder. "meru" kelimesinin, türkçe'deki "merkez" kelimesiyle aynı kökten geldiğini öne sürer.
olimpos ve uludağ: yunan tanrılarının evi olan "olimpos dağı"nın adının bile türkçe kökenli olabileceğini iddia eder. ona göre bu isim, "ulu-apa-uz" (yüce ataların ruhu/bilgesi) gibi bir tamlamadan türemiş olabilir ve anadolu'daki uludağ gibi kutsal dağ geleneğinin bir devamıdır.
sina dağı ve tanrı'nın vahyi: hz. musa'nın on emir'i aldığı "sina dağı"nın kutsallığının da bu kadim gelenekten geldiğini belirtir. tanrı ile buluşma yerinin bir dağın zirvesi olması, gök tanrı inancında göğe en yakın yerler olan dağların kutsal kabul edilmesiyle doğrudan bağlantılıdır. bu, ona göre, hz. musa'nın ait olduğu kültürün de bu türk geleneğinden beslendiğinin bir kanıtıdır.
krallık ve liderlik: "han"dan "kral"a ve "sezar"a
matlock, modern dünyadaki krallık ve imparatorluk kavramlarının temelinde, türklerin "kut" anlayışına dayalı liderlik modeli olan "hanlık" (kağanlık) sisteminin yattığını iddia eder.
king ve khan bağlantısı: ingilizcedeki "king" (kral) ve almancadaki "könig" gibi unvanların, türkçedeki "han" veya "kağan" kelimesinden türediğini öne sürer. ona göre, "k-h-n" sessiz harf kökü, zamanla ve farklı dillerde ses kaymalarına uğrayarak "k-n-g" haline gelmiştir. bu sadece dilbilimsel bir benzerlik değil, aynı zamanda felsefi bir devamlılıktır.
"kut" anlayışı ve ilahi hak: eski türklerde "han", yönetme yetkisini gök tanrı'dan alan kutsal bir kişiydi. bu yetkiye "kut" denirdi. matlock'a göre, avrupa'daki kralların "tanrı'nın lütfuyla hükmetme" veya "ilahi hak" (divine right) doktrini, bu türk "kut" anlayışının doğrudan bir kopyasıdır. liderin gücünü yeryüzünden değil, gökyüzünden aldığı fikri dünyaya türklerle yayılmıştır.
caesar ve kayser: roma imparatorluğu'nun simgesi olan "caesar" (sezar) unvanının bile kökeninde bir türk liderlik unvanı olabileceğini ima eder. nitekim bu unvan, daha sonraki türk devletleri tarafından da "kayser" şeklinde kullanılmıştır. matlock'a göre bu, romalıların liderlik modelini ve unvanlarını, kendilerinden önce italya'da hüküm süren türk kökenli etrüsklerden almış olabileceğinin bir başka kanıtıdır.
26. ejderha efsanesi: doğu ve batı'nın ortak totemi
matlock, hem doğu hem de batı mitolojilerinde önemli bir yer tutan ejderha figürünün, ortak bir türk toteminden geldiğini, ancak anlamının zamanla batı'da kasıtlı olarak değiştirildiğini savunur.
doğu'daki bilge ejderha: türk, çin ve diğer asya kültürlerinde ejderha (veya yılan) genellikle bilge, koruyucu, suyun ve gökyüzünün hakimi, bereket ve güç getiren pozitif bir varlıktır. bu, gök tanrı inancındaki doğa ruhlarının ve gücün bir sembolüdür.
batı'daki kötü ejderha: avrupa mitolojisinde ise ejderha, genellikle hazine biriktiren, bakireleri kaçıran, yok edilmesi gereken kötücül ve şeytani bir canavara dönüştürülmüştür. aziz george gibi kahramanların ejderhaları öldürmesi, hristiyanlığın temel mitlerinden biri haline gelmiştir.
matlock'un yorumu: ona göre bu değişim tesadüfi değildir. hristiyanlık ve diğer batılı güçler, kendilerinden önceki "pagan" dinlerini ve inançlarını yok etmek için, bu dinlerin en kutsal sembollerinden birini (ejderha/yılan) alıp onu şeytanlaştırmıştır. dolayısıyla, bir kahramanın ejderhayı öldürmesi hikayesi, aslında yeni dinin, kökeni türklere dayanan eski gök tanrı inancını ve onun bilgeliğini zorla bastırmasının sembolik bir anlatımıdır.
27. hukukun kökeni: türk "töresi" ve musa'nın "torah"ı
matlock, en cüretkar iddialarından birini hukuk ve ahlak sistemlerinin kökeni üzerine kurar ve yahudiliğin temelini oluşturan torah'ı (tevrat'ın ilk beş kitabı, yasa) türklerin "töre"sine bağlar.
töre: yazısız anayasa: eski türklerde "töre", atalardan gelen, gök tanrı tarafından ilham edildiğine inanılan, yazılı olmayan ancak herkesin uymak zorunda olduğu kutsal gelenek ve yasalar bütünüydü. sosyal düzeni, adaleti ve ahlakı "töre" belirlerdi.
töre ve torah bağlantısı: matlock, "töre" ve "torah" kelimeleri arasındaki çarpıcı ses benzerliğinin tesadüf olamayacağını savunur.
ruh ve ölümsüzlük: şamanik "tın"dan felsefi "ruh"a
matlock, batı felsefesinin temel kavramlarından biri olan "ruh"un (soul, spirit) kökeninin de türk şamanizmine dayandığını iddia eder.
"tın": yaşam nefesi: eski türkçede ruh veya yaşam özü anlamına gelen kelime "tın"dır. "tın" aynı zamanda "nefes" anlamına da gelir. şamanik inanca göre "tın", bedenden ayrı bir varlıktır, rüyada veya transta bedeni terk edip seyahat edebilir ve ölümden sonra varlığını sürdürür.
evrensel kavram: matlock, bu anlayışın dünyaya türklerle yayıldığını savunur. örneğin, latince'de ruh anlamına gelen "spiritus" ve yunanca'daki "psyche" kelimeleri de köken olarak "nefes" anlamına gelir. insanın içinde bedenden ayrı, ölümsüz ve nefesle ilişkili bir "öz" olduğu fikri, ilk olarak yunan filozoflar tarafından değil, binlerce yıl önce orta asyalı türk şamanları tarafından formüle edilmiştir. batı felsefesi, bu kadim bilgeliği sadece yeniden keşfetmiş ve kendi terminolojisiyle ifade etmiştir.
gökyüzünün sırları: takvim, astroloji ve zodyak'ın türk kökeni
matlock, insanlığın zamanı ölçme ve gökyüzünü anlama çabasının kökeninde de türklerin olduğunu savunur. evrensel olarak bilinen astrolojik sistemlerin temelinde kadim türk gökbilimi yatar.
12 hayvanlı türk takvimi ve zodyak: matlock, batı dünyasında yaygın olarak kullanılan 12 burçlu zodyak kuşağının, aslında 12 hayvanlı türk takvimi'nin bir uyarlaması veya bozulmuş bir versiyonu olduğunu iddia eder. her iki sistemin de zamanı 12'li bir döngüye bölmesi, her bir dilime bir varlık (hayvan veya sembol) ataması ve bu dilimlerin insan karakteri üzerinde etkili olduğuna inanılması tesadüf değildir. ona göre, hayvanları sembol olarak kullanan türk sistemi çok daha eski ve orijinaldir.
maya takvimi'nin gizemi: maya medeniyetinin geliştirdiği inanılmaz derecede hassas ve karmaşık takvim sisteminin, birdenbire ormanda ortaya çıkamayacağını savunur. bu ileri astronomi bilgisinin, pasifik'i aşarak amerika'ya ulaşan türk kökenli "bilge insanlar" (şamanlar, gökbilimciler) tarafından getirildiğini öne sürer. zamanın döngüsel olduğu ve evrenin periyodik olarak yaratılıp yok edildiği fikri, hem maya kozmolojisinde hem de eski türk inançlarında mevcuttur. bu, ortak bir felsefi ve bilimsel mirasın kanıtıdır.
amerika'nın "tüylü yılanı": quetzalcoatl'ın türk kimliği
matlock, orta amerika'nın en önemli tanrılarından ve medeniyet kahramanlarından biri olan quetzalcoatl'ın (azteklerde) veya kukulkan'ın (mayalarda) aslında tarihi bir türk lideri veya şamanı olduğunu iddia eder.
ismin etimolojisi: matlock, bu ismin yerel dillerde "tüylü yılan" anlamına gelmesine rağmen, kökeninin türkçe olabileceğini savunur. "quetzal" kelimesinin, türkçedeki "kutsal" veya "kuş" (gökyüzüyle ilişkili) kelimeleriyle ses benzerliğine dikkat çeker. ikinci kısım olan "coatl" ise bir liderlik unvanı olan "ata" (baba, ata) kelimesinin bozulmuş hali olabilir. dolayısıyla "quetzalcoatl", aslında "kutsal ata" anlamına gelen bir unvandır.
fiziksel tanım ve misyon: efsanelerde quetzalcoatl'ın genellikle bölge halkından farklı olarak "beyaz tenli, sakallı ve bilge" bir kişi olarak tasvir edilmesi, onun denizin ötesinden, yani avrasya'dan gelen bir lider olduğuna işarettir. tıpkı odin veya diğer mitolojik kahramanlar gibi, halkına yazıyı, tarımı, takvimi ve yasaları öğreten bir "medeniyet getirici"dir. bu profil, matlock'un "bilge türk atası" arketipiyle birebir örtüşmektedir. bir gün geri döneceğine dair söz vererek ayrılması da, bu liderin halkı üzerindeki kalıcı etkisini gösteren mitolojik bir motiftir.
gündelik hayatın mirası: pantolon ve "barbar" imajı
matlock, en basit kültürel icatların bile medeniyetin yönünü nasıl değiştirdiğini ve kökenler hakkında nasıl ipucu verdiğini gösterir.
pantolon: bir türk icadı: matlock, at binen göçebe halklar için vazgeçilmez bir giysi olan pantolonun bir türk icadı olduğunu belirtir. at üzerinde rahat hareket etmeyi sağlayan bu pratik giysi, orta asya bozkır kültürünün bir ürünüdür.
romalıların gözünden "barbarlık": antik yunanlılar ve romalılar, tunik ve toga gibi dökümlü kıyafetler giyerlerdi ve pantolon giyen keltler, iskitler ve germenler gibi kuzeyli halkları "barbar" olarak nitelendirirlerdi. matlock bu durumu tersine çevirir: ona göre "barbar" olarak görülen bu halklar, aslında türk kökenliydi ve giyim teknolojileri, ata binmeye dayalı yaşam tarzları sayesinde romalılardan çok daha ileri ve praktikti. nitekim roma ordusu da zamanla, özellikle süvari birliklerinde, bu "barbar" giysisini benimsemek zorunda kalmıştır. bu, sözde "barbar" kültürün "medeni" kültürü etkilediğinin somut bir kanıtıdır.
masallar ve mitolojik varlıklar: perilerin türk ataları
matlock, dünya genelinde folklorun ortak karakterleri olan peri (fairy), elf, gnom gibi doğa ruhlarının, kadim türk şamanik inancındaki ruhlar aleminin yansımaları olduğunu iddia eder.
periler ve doğa ruhları (iyeler): türk mitolojisinde ormanların, dağların, suların ve ateşin "iye" adı verilen koruyucu ruhları vardır. bu ruhlar görünmezdir, insanlarla iletişim kurabilir, onlara yardım edebilir veya kızdırıldıklarında zarar verebilirler. matlock'a göre, avrupa'daki, özellikle kelt ve iskandinav mitolojisindeki periler, elfler ve cüceler, bu "iye" inancının doğrudan mirasçılarıdır. insanlara görünmeyen, doğayla iç içe yaşayan ve kendi gizli krallıklarına sahip olan bu varlıklar, türk atalarının doğa ruhlarına olan inancının masallaştırılmış halidir.
"fairy" kelimesinin kökeni: matlock, "fairy" kelimesinin bile farsça üzerinden türkçeye bağlanabileceğini öne sürer. farsçadaki "peri" kelimesinin kökeninin çok daha eskilere, bu inancın merkezindeki orta asya'ya dayandığını savunur. dolayısıyla, bir irlanda masalındaki "fairy" ile bir anadolu hikayesindeki "peri kızı" aynı kültürel hafızanın ürünleridir.
34. mimari ve kutsal geometri: yurttan katedrale
matlock'a göre insanlığın barınak ve tapınak inşa etme biçiminin temelinde, türklerin evren anlayışını yansıtan dairesel mimari yatar.
yurt: evrenin mikrokozmosu: geleneksel türk çadırı olan "yurt" (ger), sadece bir barınak değildir; o, evrenin küçük bir modelidir. dairesel yapısı gökyüzünü, merkezdeki direk dünyayı gökyüzüne bağlayan "dünya ağacını" ve tepesindeki açıklık (tüynük), gök tanrı'ya açılan kapıyı simgeler.
stonehenge ve kutsal daireler: matlock, ingiltere'deki stonehenge gibi neolitik çağdan kalma dairesel anıtların, bu türk kozmolojik anlayışının taşa işlenmiş halleri olduğunu iddia eder. bu yapıların birer gözlemevi olmasının yanı sıra, "yurt" gibi, yeryüzünü gökyüzüyle birleştiren kutsal alanlar olduğunu savunur. bu yapıları inşa edenlerin, britanya'ya göç eden türk kökenli atalar olduğunu öne sürer.
kubbeler ve katedraller: matlock, roma'daki pantheon'dan istanbul'daki ayasofya'ya ve avrupa'daki büyük katedrallere kadar mimarideki kubbe kullanımının, doğrudan doğruya türklerin "gökyüzü çadırı" fikrinden ilham aldığını iddia eder. kubbe, gök tanrı'yı ve evreni temsil eden en mükemmel formdur. bu mimari formun dünyaya türklerle yayıldığını ve farklı medeniyetler tarafından benimsendiğini belirtir.
müzik ve sanatın evrensel dili: pentatonik gam ve hayvan üslubu
matlock, müziğin ve görsel sanatların temelinde de ortak bir türk estetiği yattığını savunur.
pentatonik gam: beş sesten oluşan ve dünyanın birçok farklı yerindeki (çin, iskoçya, amerika yerli müziği, afrika) halk müziklerinin temelini oluşturan pentatonik gamın anavatanının orta asya olduğunu iddia eder. bu basit ama etkileyici müzik skalasının, türklerin göçleri ve kültürel etkileşimleri yoluyla tüm dünyaya yayıldığını savunur.
hayvan üslubu (animal style): iskit sanatının en belirgin özelliği olan ve birbirine dolanmış, dinamik hayvan figürlerinden oluşan "hayvan üslubu"nun, sadece iskitlere özgü olmadığını belirtir. bu sanat tarzının izlerinin, çin'den kelt sanatına (irlanda'daki süslü el yazmaları gibi) kadar çok geniş bir coğrafyada görülebildiğini söyler. bu, ona göre, tüm bu halkların ortak bir sanatsal ve ruhsal mirası paylaştığının, yani ortak bir türk kökenine sahip olduğunun kanıtıdır. hayvanlar, sadece süsleme değil, aynı zamanda güç, soy ve ruhsal dünya ile bağlantıyı simgeleyen totemlerdir.
tarım ve evcilleştirme: ekmeğin ve atın efendileri
matlock, insanlık tarihinin en büyük devrimlerinden olan tarım ve hayvanların evcilleştirilmesinin merkezine de türkleri yerleştirir.
ekmeğin kökeni: medeniyetin temeli olan buğdayın ilk olarak türklerin anavatanına yakın bölgelerde (bereketli hilal) evcilleştirildiğini, ancak bu bilgiyi ve tarım kültürünü dünyaya yayanların yine türkler olduğunu iddia eder. temel besin olan "ekmek" kelimesinin bile (ingilizce: bread) türkçe "birtem" (bir lokma) veya benzeri bir kökten gelebileceğini öne sürer.
atın evcilleştirilmesi: tarihçiler tarafından kabul edilen, atın ilk olarak orta asya bozkırlarında (günümüz kazakistan ve ukrayna toprakları) evcilleştirildiği bilgisini, teorisinin en güçlü kanıtlarından biri olarak kullanır. at, türklerin dünyaya yayılmasını sağlayan en önemli teknolojik avantajdı. savaş arabalarından süvari birliklerine kadar askeri devrimleri tetikleyen bu gelişme, türklerin neden bu kadar geniş bir coğrafyaya yayılabildiğini ve diğer kültürleri etkileyebildiğini açıklar. at kültürü, matlock'a göre, türk damgasının en belirgin olduğu alandır.
alfabe ve yazının sırrı: tamgadan harfe
matlock, insanlığın en büyük icatlarından biri olan alfabenin kökenini, fenikelilere veya mısırlılara değil, doğrudan türklerin "tamga" sistemine bağlar.
tamga: soyun ve mülkün işareti: eski türk boylarının her birinin, kendilerini ve mülklerini işaretlemek için kullandığı basit geometrik şekillerden oluşan bir "tamga"sı vardı. bu tamgalar sadece bir logo değil, aynı zamanda o boyun kimliğini, tarihini ve ruhsal inancını taşıyan kutsal sembollerdi.
runik yazıdan latin alfabesine: matlock, bu tamgaların zamanla ses değerleri kazanarak ilk alfabeyi, yani orhun alfabesi'ni (runik yazı) oluşturduğunu savunur. ona göre bu yazı sistemi, bilinenin aksine germen veya iskandinav kökenli değil, tamamen türk kökenlidir. daha sonra bu sistem, ticaret ve göç yollarıyla batıya taşınmış ve etrüskler gibi halklar tarafından benimsenmiştir. fenikelilerin ve yunanlıların yaptığı ise, bu kadim türk yazı sistemini kendi dillerine uyarlamaktan ibaretti. matlock, latin alfabesindeki birçok harfin (örneğin t, o, k, m) orijinal türk tamgalarıyla olan görsel benzerliğine dikkat çeker. bu, ona göre, her gün kullandığımız alfabenin bile türk icadı olduğunun kanıtıdır.
38. felsefenin doğuşu: "ben kimim?" sorusunun türkçesi
matlock, batı felsefesinin temelini oluşturan "kendini bilme" ve varoluş sorgulamasının, yunanistan'da sokrat ile başlamadığını, kökeninin binlerce yıllık türk şamanik bilgeliğine dayandığını iddia eder.
"öz" ve kendini bilme: türkçedeki "öz" kelimesi, hem bir şeyin çekirdeği, merkezi hem de bir kişinin kendi benliği, ruhu anlamına gelir. matlock'a göre, delfi tapınağı'nın girişinde yazan ve sokrat'ın felsefesinin temeli olan meşhur "kendini bil" (gnothi seauton) deyişi, bu kadim türk "öz" kavramının bir yansımasıdır. şamanik yolculuğun asıl amacı, kişinin kendi "özü"nü bulması, evrenle ve gök tanrı ile bir olduğunu anlamasıdır.
platon'un idealar dünyası: platon'un, gördüğümüz bu fiziksel dünyanın, asıl gerçek olan "idealar dünyası"nın sadece bir gölgesi veya kopyası olduğu yönündeki ünlü teorisinin, türk şamanik inancının felsefi bir yorumu olduğunu savunur. şamanik inançta da asıl gerçek, ruhlar alemi ve gök tanrı'nın katıdır. yaşadığımız dünya, bu ruhsal dünyanın yeryüzündeki geçici bir yansımasıdır. matlock'a göre platon, bu bilgiyi mısır'a yaptığı seyahatlerde, kökeni türklere dayanan mısırlı rahiplerden öğrenmiştir.
kutsal kan ve soy: "mavi kan" efsanesinin kökeni
avrupa soylularının kendilerini halktan ayırmak için kullandığı "mavi kanlı" (blue blood) tabirinin kökenini de matlock, şaşırtıcı bir şekilde türklere bağlar.
gök-türkler (mavi türkler): tarihteki en büyük türk imparatorluklarından birinin adının "göktürk" (mavi türkler veya göksel türkler) olması tesadüf değildir. "gök" rengi (mavi), türk kültüründe kutsallığı, tanrısallığı ve gök tanrı'yı temsil eder. dolayısıyla "göktürkler", soylarının sıradan değil, doğrudan gök tanrı'ya dayandığını iddia eden kutsal bir hanedandı.
ilahi soyun mirası: matlock'a göre, bu "göksel/mavi soy" fikri, türklerin göçleriyle avrupa'ya taşınmıştır. avrupa'daki soylu ailelerin, kendi soylarının da sıradan olmadığını, ilahi bir kökene dayandığını iddia ederek kendilerini meşrulaştırma çabası, bu kadim göktürk inancının bir yankısıdır. "mavi kanlı" olmak, aslında "gök soyundan" veya "tanrı soyundan" gelmek demektir ve bu kavramın orijinal sahibi türklerdir.
nihai sonuç: tarih bir komplodur
gene matlock için tüm bu kanıtlar, tek bir sonuca işaret etmektedir: bugün bildiğimiz resmi tarih, gerçeğin kasıtlı olarak çarpıtılmış, sansürlenmiş ve yeniden yazılmış halidir.
"büyük sır"rın saklanması: ona göre, batı medeniyetinin (özellikle roma ve ardıllarının) ve organize dinlerin (özellikle katolik kilisesi'nin) yöneticileri, kendi otoritelerini ve özgünlük iddialarını sürdürebilmek için, medeniyetin ve dinlerin asıl kaynağının kendileri olmadığını, kökenlerinin "pagan" olarak yaftaladıkları türk kültürüne dayandığı gerçeğini binlerce yıldır sistematik olarak örtbas etmektedirler.
masonluk ve gizli kardeşlik örgütleri: türk "ahi" teşkilatının mirası
matlock, dünya genelindeki masonluk gibi gizli veya yarı gizli kardeşlik örgütlerinin yapı, ritüel ve felsefelerinin, selçuklu ve osmanlı dönemindeki türk "ahi" teşkilatından derinden etkilendiğini iddia eder.
ahi teşkilatı: kardeşlik ve ahlak: ahilik, bir esnaf ve zanaatkar örgütlenmesi olmasının ötesinde, üyeleri arasında sıkı bir kardeşlik bağı kuran, onları ahlaki (cömertlik, dürüstlük, misafirperverlik), askeri ve ruhsal olarak eğiten bir yapıydı. kendi iç hiyerarşileri, inisiyasyon (çıraklıktan ustalığa geçiş) törenleri ve sırları vardı. "ahi", arapça "kardeşim" anlamına gelse de, matlock bu kelimenin türkçe "akı" (cömert, yiğit) kelimesiyle de bağlantılı olduğunu vurgular.
haçlı seferleri ve kültürel aktarım: matlock'a göre, haçlı seferleri sırasında tapınak şövalyeleri gibi hristiyan tarikatları, anadolu'da karşılaştıkları bu ahi localarının yapısından, felsefesinden ve ritüellerinden derinden etkilenmişlerdir. kardeşlik, ahlaki kodlar, hiyerarşik yapı ve sembolizm gibi unsurları avrupa'ya taşımışlar ve bu da daha sonraki dönemlerde mason localarının ve diğer kardeşlik örgütlerinin temelini oluşturmuştur. dolayısıyla, batı'daki ezoterik geleneklerin önemli bir kolu, kökenini anadolu'daki bu türk sosyo-ekonomik ve ruhsal teşkilatına borçludur.
kral arthur ve excalibur: bozkırın kılıcı britanya'da
matlock, ingiliz kimliğinin ve mitolojisinin en merkezi figürü olan kral arthur efsanesinin, aslında britanya'ya yerleşmiş türk kökenli savaşçıların anılarından doğduğunu iddia eder.
arthur'un gerçek kimliği: sarmat komutanı: matlock, birçok tarihçinin de dile getirdiği, arthur efsanesinin kökeninde ms 2. ve 3. yüzyıllarda roma ordusu hizmetinde britanya'ya gönderilen sarmat süvarilerinin olabileceği teorisini benimser. matlock'a göre, tarihçilerin iran kökenli olarak sınıflandırdığı sarmatlar, aslında iskitlerin bir kolu, yani türk'tür. dolayısıyla kral arthur, bir kelt veya roma lideri değil, britanya'daki türk kökenli bir süvari birliğinin komutanıydı ("han"ıydı).
excalibur ve kutsal türk demirciliği: efsanedeki meşhur kılıç excalibur'un adının bile türkçe olduğunu öne sürer. bu ismin "yüce kılıç beyi" veya benzeri bir anlama gelen "alp-er-kılıç" gibi bir tamlamadan türemiş olabileceğini savunur. daha da önemlisi, kılıcın bir kayaya saplanmış olması ve sadece "seçilmiş kişinin" onu çekebilmesi motifi, doğrudan türklerin "kut" anlayışıyla ilgilidir. kılıç, gök tanrı'nın gücünü ve meşruiyetini ("kut"unu) temsil eder. onu kayadan çekebilen kişi, tanrı tarafından lider olarak seçilmiş demektir. bu, bir tahta oturmaktan çok daha derin ve kadim bir bozkır meşruiyet ritüelidir.
yuvarlak masa şövalyeleri: arthur'un şövalyelerini bir "yuvarlak masa" etrafında toplaması, hiyerarşiyi ortadan kaldıran eşitlikçi bir yapıya işaret eder. matlock'a göre bu, türklerin "kurultay" veya "toy" meclislerinin bir yansımasıdır. han'ın başkanlık ettiği bu meclislerde beyler bir daire şeklinde oturur, herkes eşit söz hakkına sahip olur ve önemli kararlar birlikte alınırdı. bu, avrupa'nın feodal ve katı hiyerarşik yapısına tamamen zıt bir bozkır demokrasi geleneğidir.
amazon savaşçı kadınları: türk "anaerkil" toplumunun hatırası
yunan mitolojisindeki, ok atmak için sağ göğüslerini kestikleri söylenen efsanevi kadın savaşçılar olan amazonların, aslında karadeniz'in kuzey bozkırlarında yaşayan türk boylarına mensup kadınlar olduğunu iddia eder.
"amazon" kelimesinin türkçesi: matlock, "amazon" kelimesinin yunanca "memesiz" anlamına geldiği yönündeki popüler etimolojiyi reddeder. ona göre bu isim, "ana-soy" veya "umay-soy" gibi türkçe bir tamlamadan gelir ve onların anaerkil (matriarkal) veya en azından kadınlara büyük saygı gösteren bir toplum yapısına sahip olduklarına işaret eder.
bozkır kadınının gerçek rolü: eski türk toplumlarında kadınlar, batı'daki çağdaşlarının aksine, edilgen ve eve kapatılmış değildi. ata biner, ok atar, savaşa katılır ve hatta devlet yönetiminde söz sahibi ("katun" veya "hatun" unvanıyla) olabilirlerdi. yunanlıların kendi kültürlerine tamamen yabancı olan bu özgür ve savaşçı kadın profilini gördüklerinde, bunu abartarak ve efsaneleştirerek "amazon" mitini yarattıklarını savunur. tomris hatun gibi tarihi figürler, bu savaşçı kadın geleneğinin gerçek örnekleridir.
olimpiyat oyunları: kutsal türk "yuğ" törenleri
matlock, antik yunan'ın en büyük kültürel ve sportif etkinliği olan olimpiyat oyunları'nın kökeninin, türklerin ataları için düzenlediği "yuğ" adı verilen cenaze törenleri ve şölenlerine dayandığını iddia eder.
yuğ törenleri ve cenaze oyunları: eski türklerde önemli bir lider veya kahraman öldüğünde, onun anısına büyük "yuğ" törenleri düzenlenirdi. bu törenlerde yas tutmanın yanı sıra, ölünün ruhunu onurlandırmak ve gücünü yeni nesillere aktarmak için at yarışları, güreş, ok atma gibi çeşitli sportif yarışmalar yapılırdı.
olimpos'tan orta asya'ya: yunanlıların olimpiyat oyunları'nı başlangıçta mitolojik kahraman pelops'un cenaze oyunları olarak başlattığına dair mitolojik anlatıyı, matlock bu türk "yuğ" geleneğinin doğrudan kanıtı olarak görür. ona göre, yunanistan'a medeniyeti getiren pelasglar (matlock'a göre türkler), bu kutsal cenaze oyunları geleneğini de beraberlerinde getirmişlerdir. oyunların yapıldığı "olimpos" dağı'nın adının bile "ulu-baş" veya "yüce ruh" anlamına gelen türkçe bir kökenden geldiğini yineler.
"amerika" adının gizli anlamı
matlock, en radikal iddialarından birini amerika kıtasının ismi üzerine kurar. kıtanın adının italyan kaşif amerigo vespucci'den geldiği yönündeki genel kabulü tamamen reddeder.
vespucci'den önceki isim: ona göre kıta, avrupalılar gelmeden çok önce burada yaşayan ve kökeni türklere dayanan yerli halklar tarafından zaten isimlendirilmişti. "amerika" kelimesinin, kadim bir türkçe tamlamanın zamanla bozulmuş hali olduğunu savunur.
"umay-er-ka" teorisi: matlock, bu ismin kökeninde türk mitolojisindeki doğum ve bereket tanrıçası "umay"ın olabileceğini öne sürer. isim, "umay-er-ka" (umay'ın yiğitlerinin ülkesi) veya benzeri bir anlama gelebilir. bu, kıtayı ilk keşfeden ve iskan eden türk kökenli denizcilerin, bu yeni ve bereketli toprakları ana tanrıçalarına adadıklarını gösterir. dolayısıyla, avrupalılar kıtayı "keşfettiklerinde" aslında yerlilerden duydukları bu kadim ismi yanlış anlayarak ve kendi dillerine uyarlayarak "amerika" şeklinde kayda geçirmişlerdir.
para ve ticaretin kökeni: "damga"dan "damgaya"
matlock, modern ekonominin temel taşı olan para ve vergilendirme sistemlerinin bile, türklerin mülkiyeti ve ticareti düzenlemek için kullandığı kadim "damga" sisteminden türediğini öne sürer.
damga: mülkiyetin ve değerin simgesi: türklerde "tamga" (damga), sadece bir boyun işareti değil, aynı zamanda mülkiyeti (hayvanlar, eşyalar vb.) belirtmek için kullanılan bir mühürdü. bu damga, bir malın kime ait olduğunu gösteren bir garantiydi. zamanla, ticareti yapılan metal külçelerin veya malların üzerine basılan bu damgalar, o malın değerini ve doğruluğunu temsil etmeye başladı.
damga vergisi ve "stamp": matlock, osmanlı imparatorluğu'nda ve modern türkiye'de hala kullanılan "damga vergisi" teriminin bu kadim uygulamanın doğrudan bir devamı olduğuna dikkat çeker. bir belgenin veya malın üzerine devletin mührünün (damgasının) basılması, onun yasallığını ve vergisinin ödendiğini gösterir. ingilizcedeki "stamp" (pul, damga) kelimesinin de bu türkçe "damga" kelimesinden türediğini iddia eder. bu, ona göre, modern bürokrasinin ve vergi sisteminin temel mantığının bile binlerce yıllık bir türk idari geleneğine dayandığının kanıtıdır.
ilk madeni para: matlock, ilk madeni paraların üzerindeki sembollerin (hayvan figürleri, lider portreleri) de aslında o parayı basan otoritenin (han'ın veya boyun) "damgası" olduğunu savunur. para, özünde, üzerinde bir otoritenin damgasını taşıyan, standartlaştırılmış bir değer aracıdır ve bu konseptin mucitleri türklerdir.
bilimsel yöntem ve gözlem: şamanın evrenle diyaloğu
matlock, batı'nın övündüğü bilimsel yöntemin (gözlem, hipotez, deney) temelinde, türk şamanlarının doğayı ve evreni anlama biçiminin yattığını iddia eder.
şaman: bir gözlemci ve deneyci: matlock'a göre şaman, sadece bir ruhani lider değil, aynı zamanda kabilesinin ilk bilim insanıydı. doğa olaylarını (yıldızların hareketleri, mevsimlerin döngüsü, bitkilerin özellikleri, hayvanların davranışları) binlerce yıl boyunca dikkatle gözlemlerdi. hangi bitkinin şifalı, hangisinin zehirli olduğunu bulmak için sayısız deney yapardı. rüya ve trans halinde yaptığı ruhsal yolculuklarla evrenin nasıl işlediğine dair hipotezler (mitolojiler) geliştirirdi.
doğa yasaları ve gök tanrı'nın iradesi: şamanik düşüncede doğa, kaotik ve anlamsız bir yer değil, gök tanrı'nın koyduğu yasalara ("töre"nin evrensel hali) göre işleyen düzenli bir sistemdi. bilimsel yöntemin amacı da bu "doğa yasalarını" keşfetmektir. matlock'a göre, evrenin anlaşılabilir ve öngörülebilir kuralları olduğu fikri, ilk olarak bu şamanik dünya görüşünde ortaya çıkmıştır. yunan filozofları ve daha sonraki bilim insanları, bu temel felsefeyi sadece seküler bir dile çevirmişlerdir.
insan hakları ve demokrasi fikrinin kökeni
matlock, modern demokrasinin ve temel insan hakları fikrinin beşiğinin antik yunan değil, eşitlikçi türk bozkır toplumu olduğunu savunur.
töre karşısında herkesin eşitliği: türk "töre"si, han dahil herkesin uymak zorunda olduğu bir yasaydı. han, töre'ye aykırı davranırsa "kut"unu kaybeder ve tahttan indirilebilirdi. bu, liderin keyfi yönetimine karşı halkı koruyan bir "hukukun üstünlüğü" ilkesiydi. matlock'a göre bu, magna carta'dan binlerce yıl önce var olan bir anayasal yönetim anlayışıdır.
kadınların ve sıradan insanların değeri: matlock, eski türk toplumunda kadınların sahip olduğu yüksek statünün ve sıradan bir insanın bile "töre" karşısında hak sahibi olmasının, batı'daki feodal ve aristokratik sistemlerle tam bir tezat oluşturduğunu belirtir. halkın yönetime katıldığı "kurultay" meclislerinin, modern parlamentoların ilk örneği olduğunu iddia eder. atina demokrasisinin sadece özgür erkek vatandaşları kapsadığını, köleleri ve kadınları dışladığını, oysa türk modelinin çok daha kapsayıcı olduğunu vurgular."
gemini 2.5 pro
ve,
normalsozluk.com/entry/3722598
devamını gör...
66.
aga bu iddianın bir tık üstü ibrahim seydani ve aponun avukatı zeki okçuoğlu'nun hz nuh kürttür, allah kürttür, piramitleri kürtler yaptı iddiasidir.
türkler olarak böyle boş muhabbetlere itibar etmeyiz. tanrı dağlarından yayildik bozkıra avrupa ve afrika'ya kadar at sürdük, özgür yaşadık, boyun egmedik. bu gerçekler bize yeter. biz paintten sınır çizip devlet kuran şizofrenlerden değiliz.
türkler olarak böyle boş muhabbetlere itibar etmeyiz. tanrı dağlarından yayildik bozkıra avrupa ve afrika'ya kadar at sürdük, özgür yaşadık, boyun egmedik. bu gerçekler bize yeter. biz paintten sınır çizip devlet kuran şizofrenlerden değiliz.
devamını gör...
67.
@emre_1974tr iyisin değil mi? şizofreni öyle başlıyor. bir psikiyatriste görün istersen. şimdi tedavisi var. sosyal güvencen varsa beleş ayrıca.
devamını gör...
68.
biz de mesela iran’a göre daha batıda olduğumuz için türküz.
batıya gidildikçe türklük artar.
batıya gidildikçe türklük artar.
devamını gör...
69.
(bkz: tabii lan manyak mısın)
devamını gör...
70.
o değilde misal biz çıkıp toplu bir şekilde 100 sene önce türkleri bölerek arap, yunan, ermeni, bulgar diye insanlar yarattılar aslında atina, korint, argos, sparta gibi yunan siteleri, ermeni vaspuragan, arşak, bagratuni, sebe ve ma'in gibi arap krallıkları, mezopotamya'nın asur, amori, akad, sümer ile gürcü ve slavlar aslında türk bizi zorla bölerek tarihimizi ve topraklarımızı çaldılar diye bunun üzerinden bir lore yaratmaya kalksak (ki ortada osmanlı imparatorluğu gibi harbiden yıkılmış bir türk varlığı da var kürdofaşistlerin aksine) bu sözlük solperenleri vahşi batıdaki gibi kafamıza çuval, boynumuza tahta bağlayıp üzerine "faşix" yazar darağacına asarlar, ama kürdofaşistler solculuk ayağına yapınca bunlar çıkıp "izilen ilis milliyetçiliği" diye yalamaya başlıyor.
başlığa gelirsek inci sözlük deyimiyle tak gibi başlık olmuş emre kardeşim. türk tarihi ise mevzu araştırma yapacağın alan bellidir diyeceğim de bu tarih değil hurafeye bağlanıyor. o sebeple oturup ayrıntılı cevap vermeye bile lüzum görmüyorum. ne anlatacaksın ki şu iddiaya karşı? yok birader ön türk'ler saf asyatik olup geyik taşı, ulaanzuuh-tevs, levha mezar kültüründen geliyorlar desen ne demesen ne?
başlığa gelirsek inci sözlük deyimiyle tak gibi başlık olmuş emre kardeşim. türk tarihi ise mevzu araştırma yapacağın alan bellidir diyeceğim de bu tarih değil hurafeye bağlanıyor. o sebeple oturup ayrıntılı cevap vermeye bile lüzum görmüyorum. ne anlatacaksın ki şu iddiaya karşı? yok birader ön türk'ler saf asyatik olup geyik taşı, ulaanzuuh-tevs, levha mezar kültüründen geliyorlar desen ne demesen ne?
devamını gör...
71.
biraz kavruk olanlarda bronzlaşmayı çok seven türklerdir. zaman içinde güneşte kala kala kararmışlar. eda taşpınar gibi düşünün.*
#3724640 iyi ki özetlemiş. yoksa, halimiz harapmış.
#3724640 iyi ki özetlemiş. yoksa, halimiz harapmış.
devamını gör...
72.
sözlüğe uğrama nedenlerimden biri de her gün sözlükte gülecek birsey bulabilmemiz..bugün de bos gecmedik allah'a cok sukur..devamke..
devamını gör...
73.
karadeniz ' deki bütün lüfer ve palamutlar da türk ' tür...ama hamsiler biraz gürcüymüş, tam türk diilmiş. öyle duydum ben.
devamını gör...