türkiye nasıl düzelir sorunsalı

niye düzelsin yaw, şahlanmıyor muydu, şahlanıyo diye %52 oy vermiyor muydu?...

rahman dağından çıkan petrol, hiçbir işleme girmeden traktörün deposuna konuluyor ve traktör "şakır şakır" çalışmıyor muydu (kullanılan ifade "şakır şakır" dı, o yüzden bu ifadeyi kullandım)

e bu kadar çok mükemmel şahlanan bir ülkenin düzelmeye ihtiyacı olmaz ki...

türkiye şahlanır, almanya da türkiye'yi kıskanır, bizim düsturumuz budur, gerisi hikayedir!!

düzelmesin.

silksen düzelmez.
olm bu toplum insan olacak da, ondan sonra modern olacak daha.

düzelmeyecek. artık bi kabullenmek lazım. öyle umutlu yeşil zart zurt tonunda güneşli günler olmayacak. solculuğa öykülenmeyin. o masalları yazan solcular zengin zaten. sizi ziyadesiyle bu hayatta s.k.t.l.r.

çaresiz vahşi olmayı öğrenmeli insan. ayakta kalmanın yolunu bulmalı. internet kiranızı ödemez, internette edebiyat karın doyurmaz. ülkenin gerçekliği ne ise, dönemim şartları gereği üstünüze düşeni yapacaksınız. sonunuz sefalet olacak yoksa.

belediye cesedinizi kimsesizler mezarına atar bırakır. yok internette süper enteldi, çok sağlam solcuydu falan öldüğünüzü duyan olmaz. akıllanın. güçlenin bir an önce. ne şekilde olursa olsun.

kesin ben öte tarafa gidince düzelir.*

en temelinde eğitimin düzeltilmesi gerekmekte. eğitim politikası düzeltildiği takdirde 15 20 sene sonra aklı başında insanlar devletin makamlarına getirilmeli. 10/10'luk bir eğitimden sonra ülkenin sosyolojik yapısı da düzelmeye gidecek ve toplumdaki cahil salak kesimin oranı azalacak, kendini bilen bir nesil yeşerecek. doğal olarak suç oranı azalacak, kürt türk, alevi sunni, dinci dinsiz gibi bir ayrımlar piyasadan silinecek. toplumsal nefret azalacak. bilinçli bireyler ekonomiyi de, huzuru da, işsizliği de ortadan kaldıracak politikalara girişecek, bu tohumlar da ortalama 10 15 senede meyvelerini verecek. avrupa seviyesinde bir refah için en erken 25 30 senemiz var .

şimdi cumhuriyetimizin tarihine baktığımız zaman, küresel durumu da gözeterek 2. dünya savaşından bu yana alırsak, 50lerin başında bir bolluk, sonlarına doğru boka sarıyor. menderes sallandırılıp darbenin gürültüsü falan geçtikten sonra 60larda planlama ve ithal ikameciliğin öne çıktığı kalkınmacılık ile bunlara süleyman demirel önderliğinde direnç gösteren bir sermaye kesimi arasındaki sürtüşme var ama sıradan halkın yaşamı nispeten iyi. 70lerin ortalarından itibaren hem iç hem küresel koşullar sebebiyle yine bozuluyor, işte meşhur yağ tüp kuyrukları. 80lerde neoliberal düzene asker zoruyla geçiş ve devamında bir bolluk dönemi. 80lerin sonunda yine boka sarıyor 90lar istikrarsızlıkla ve krizlerle geçiyor, memur ve esnaf sıkıntıdayken sendikal gücünü hala tamamen kaybetmeyen işçi ve beyaz yaka nispeten iyi durumda. 2000ler yine bir sahte bolluk dönemi, 2010larda tedricen bozulma başlıyor ve cumhuriyet tarihinin en adaletsiz bölüşümünün yaşandığı bugünlere geliyoruz. şu anda içinde bulunduğumuz şey teknik olarak kriz değil, ekonomi büyümeye devam ediyor ama bu büyümeden bütün payı sadece en üstteki yüzde 20lik kesim alıyor.

şimdi bu manzaraya bakılarak bir tahmin yürütülebilir mi yakın geleceğe dair? yani bir nebze daha düzelir denebilir mi? bence denemez çünkü hikayeyi 2. dünya savaşından başlattık; şu anda savaş sonunda kurulan dünya düzeninin sonuna geliyor olabiliriz. ileride daha kaotik dönemler ve yeni savaşlar olabilir. o halde birtakım özlü sözleri hatırlatmakta fayda var:

her koyun kendi bacağından asılır.
zaman kötü kolla götü
sakla samanı gelir zamanı
damlaya damlaya göl olur

dört köşesinden çekiyoruz.
üç deyince.

üç.

geçmişte neler olduysa yakın geçmişte, şimdi ve gelecekte de oluyor yani türkiye kendini tekerrür ediyor. toplum ve hükümet olarak değişicemizi ve düzeleceğimizi düşünmüyorum. bunu okuduğum bölümle anladım, okumasaydım anlamaz mıydım ? anlamazdım. ab entegrasyonu adı altında dersim var hocayla sohbet ederken bile ders içinde türkiye demiyor çünkü yanından bile geçmiyoruz. üzücü.

ahanda beyle:

düzeltirse garipler düzeltir.

siyaset romantizminden uzak durun. ha yine düzelmeyecek tabii ama dünyayı yönetenlerin artık devletler değil de şirketler olduğunu düşünürsek, bireysel olarak daha mantıklı adımlar atabilirsiniz sadece. durum türkiye'den ibaret değil, dünya ile paralel her şey. yarın neyi tartışacağımız bile bugünden hesaplanmış, önümüze atacakları doğru zamanı ayarlayıp veriyorlar şerbeti.
paranız ve gücünüz yoksa, kimsenin umurunda değilsiniz.
instagram'ın bir hafta kapatılıp, bir hafta boyunca çenemizi yorması, sonra geri açılıp tekrar çenemizi yorması bile çok şey anlatıyor bize yapabileceklerimiz ile ilgili. birileri bir şeyler yapıyor, farkında olan da konuşuyor olmayan da. destekleyen bile çıkıyor bu gibi tutumları...
senin destekleyenin var mı? yok. olsa bile bu başlıkta birleşeceksin belki bir sonraki başlıkta rerörö yapacaksın aynı kişiye.
çalış, önce kendin için çalış. yapabileceğin en iyi seçenek bu. kendine faydası olmayanın kimseye faydası olmaz.

neye ihtiyacın olduğuna ve neyi satın alman gerektiğine bile kendin karar veremiyorsun artık. şunun şurasında airfryer, robot süpürge ve şarjlı dik süpürge almamış, kirletilmemiş kaç masum insan kaldık ki?

uykusuz dergisi

ya da düzelmez .

hamaseti bitireceksin. ülkenin yönetimi allah'la kitapla, ecdadla olmaz. bunları bir boş vereceksin. böyle yönetilen ülkelerden hayır gelmez. bize de hiç gelmediği gibi.

bunlar olmazsa, adaleti sağlarsın. adaletin olmayışı bu zihniyet ürünüdür.
adalet olmazsa, hiçbir şeyi düzeltemezsin.

bunu da hemen sağlaman namümkündür. şimdi başlasan 10 yıl sürer. dolayısıyla temiz bir ülkede yaşama şansımız yok artık. biz ölürüz, belki 2040'larda 50'lerde filan.

üzücü ama böyle.

gelir adaletiyle. başka şekilde sıttın sene düzelmez, beyle gider.

düzelmez.
burdan -> #3349161

içerdeki hainleri bertaraf etmeden mümkünatı yoktur. hain içerde olunca kapıya kilit vurmanın bir önemi yok.

sifonu biri çekmeli çünkü artık ortalık kokuyor.