yabancı uyruklu biriyle evlenmek
başlık "apollonia" tarafından 02.03.2023 01:33 tarihinde açılmıştır.
81.
risk almaktır, hem de büyük bir risk.
devamını gör...
82.
yapılması gereken eylemdir. yabancı bayan efendiler türk kızlarından maalesef çok çok üstündür. sadece dış görünüş olarak değil evliliğe bakış açısı olarak da türk kızlarına göre fazlasıyla olgun ve anlayışlı olduklarını söyleyebilirim. ukrayna vatandaşı olan bir bayan efendi ile düğün teröründen, saçma sapan türk adetlerinden, kan emici düğün sektöründen uzakta sade bir düğünle evlenebilirsiniz.
devamını gör...
83.
en iyi formülü ebeveynlerinden biri yabancı olup başarılı evlilik sürdüren bir ailenin çocuğuyla evlenmektir. böyle bir kişi hem vatandaşlık sahibi olur, hem farklı genlerin karışımı olduğu için iyi görünür, hem sizin kültürünüze tamamen yabancı olmaz ama başka bir kültüre daha aşinadır, hem de geçim ehli olur. haydi bakalım arayın bulun.
devamını gör...
84.
karşısındaki insana yurt dışı bileti olarak bakmayıp gerçekten hayatını birleştrmek için evleniyorsa insan ne güzel.
din, dil, ırk vs gibi farklılıkların önemli olmadığını söylemiş çoğu yazar, katılıyorum ama kültür farklılıklarının da üstünü çizip, "sevgiyle her şey olurrr." demek bana çok hayali geldi.
sevgi güçlü bir duygu evet ve zorluklar, anlaşmazlıklar karşısında da insanı ayakta tutup partnerine daha çok bağlanmasını sağlayabilir ama bazen sevginin bile yetersiz olduğu durumlar olabilir. şöyle söyleyeyim mesela bir konu veya bir davranış mantığınıza bir türlü oturamıyorsa o kişiyi istediğiniz kadar sevin yine de "napıyor bu... allah allah niye şimdi öyle yaptı... anlamıyorum karımı/kocamı..." deme ihtimaliniz yüksek.
basit bir örnekle açıklayayım:
fransızların sabah kalktıklarında yüzlerini yıkamak için bir kase kullandıklarını duymuştum. o kaseyi doldurup yüzlerini yıkıyorlarmış. bizde ise akan su temizdir. ama ona göre de o su temiz.
" ne olacak canımm alt tarafı bir kase sende ne büyüttün yaa... sevgi, karşılıklı anlayış her şeyi çözer." diyebilirsiniz ama bu sadece örneklerden biri ve evet karşımdaki insanı ne kadar sevsem de bu kase olayını bir türlü anlayamıyorum. *
o da benim çeşmeyi kullanmamı anlamayabilir. belki su israfı olarak bile görebilir, bilmiyorum.
bunların dışında bence anlaşmazlıkların temelinde çıkan sorun, çocuktur.
ne anneye ne de babaya "napıyorsun sen o öyle mi yapılır bu böyle midir??" gibi cümleler kurmak haksızlıktır. çocuğa zarar vermeyen davranışları dışında herkes kendi kültüründen bir şeyler aşılamak ister çocuğuna, bu da en doğal hakkıdır.
buna da şöyle bir örnek vermek istiyorum:
doğan cüceloğlu'nun bir anısını dinlemiştim.
henüz yeni mezun olmuş bir psikologken arkadaş ortamında bir arkadaşları çocuğunu da getirmiş.
çocuk iki yaşlarında ya var ya yokmuş,sandalyeye çıkmaya çalışıyormuş ama başaramıyormuş.
doğan abi de bakmış çocuk zorlanıyor bir türlü başaramıyor gideyim de bir yardım edeyim çıksın sandalyeye demiş ve yapmış.
arkadaşına bakmış gülümseyerek ama arkadaşının yüzü buz kesmiş. o ona gülümseyeceğini ve teşekkür edeceğini sanmış o yüzden bu soğuk yüz ifadesini anlayamamış.
"napıyorsun sen?" demiş "neden müdahale ettin?"
doğan abi de içinden "ulan bu gevurlara yaranılmıyor." demiş. *
sonra arkadaşı açıklamış, "sen onun zaferini çaldın. o belki bir saat belki iki saat uğraşacaktı ama sonunda o sandalyeye çıktığında bana bakacaktı, ben de ona gülümseyecektim böylece benim yardımım olmadan da başarabileceğini anlayacaktı ama artık bu mümkün değil sen onun zaferini çaldın. " demiş.
bakın işte dostlar hayata bakış ne kadar farklı.
bizim kültürümüzde çocuklara böyle yaklaşılmaz. art niyetli olduğumuzdan veya çocuğun zaferlerini çalmak istediğimizden değil sadece doğan abinin de düştüğü yanılgı gibi yardımcı olmak isteriz. ama bu partnerimizin hoşuna gidecek mi ya da aynı ortak alanda bulaşabilecek miyiz?
kültür farklılıklarını asla hafife almamak gerekir.
zıtlıklar heyecan yaratır ama ömrü kısadır.
o yüzden "bu kişiyle çok farklıyız aman allahım ama çok seviyoruz birbirimizi ölüyoruz be!" gibi yaklaşımlarla yüksek hormon içeren yanılgılara düşmemek gerek.
ortak zevkler ve hayata yakın yerlerden bakmak, yakın bir geçmişe sahip olmak ilişkinin ömrünü uzatır. o kişiyle çatışmalar düşük, uyuşmalar yüksek olur.
istisnalar her zaman vardır lakin ihtimali bu kadar düşük bir duruma bel bağlamak da ne kadar akıl kârı bilemem.
din, dil, ırk vs gibi farklılıkların önemli olmadığını söylemiş çoğu yazar, katılıyorum ama kültür farklılıklarının da üstünü çizip, "sevgiyle her şey olurrr." demek bana çok hayali geldi.
sevgi güçlü bir duygu evet ve zorluklar, anlaşmazlıklar karşısında da insanı ayakta tutup partnerine daha çok bağlanmasını sağlayabilir ama bazen sevginin bile yetersiz olduğu durumlar olabilir. şöyle söyleyeyim mesela bir konu veya bir davranış mantığınıza bir türlü oturamıyorsa o kişiyi istediğiniz kadar sevin yine de "napıyor bu... allah allah niye şimdi öyle yaptı... anlamıyorum karımı/kocamı..." deme ihtimaliniz yüksek.
basit bir örnekle açıklayayım:
fransızların sabah kalktıklarında yüzlerini yıkamak için bir kase kullandıklarını duymuştum. o kaseyi doldurup yüzlerini yıkıyorlarmış. bizde ise akan su temizdir. ama ona göre de o su temiz.
" ne olacak canımm alt tarafı bir kase sende ne büyüttün yaa... sevgi, karşılıklı anlayış her şeyi çözer." diyebilirsiniz ama bu sadece örneklerden biri ve evet karşımdaki insanı ne kadar sevsem de bu kase olayını bir türlü anlayamıyorum. *
o da benim çeşmeyi kullanmamı anlamayabilir. belki su israfı olarak bile görebilir, bilmiyorum.
bunların dışında bence anlaşmazlıkların temelinde çıkan sorun, çocuktur.
ne anneye ne de babaya "napıyorsun sen o öyle mi yapılır bu böyle midir??" gibi cümleler kurmak haksızlıktır. çocuğa zarar vermeyen davranışları dışında herkes kendi kültüründen bir şeyler aşılamak ister çocuğuna, bu da en doğal hakkıdır.
buna da şöyle bir örnek vermek istiyorum:
doğan cüceloğlu'nun bir anısını dinlemiştim.
henüz yeni mezun olmuş bir psikologken arkadaş ortamında bir arkadaşları çocuğunu da getirmiş.
çocuk iki yaşlarında ya var ya yokmuş,sandalyeye çıkmaya çalışıyormuş ama başaramıyormuş.
doğan abi de bakmış çocuk zorlanıyor bir türlü başaramıyor gideyim de bir yardım edeyim çıksın sandalyeye demiş ve yapmış.
arkadaşına bakmış gülümseyerek ama arkadaşının yüzü buz kesmiş. o ona gülümseyeceğini ve teşekkür edeceğini sanmış o yüzden bu soğuk yüz ifadesini anlayamamış.
"napıyorsun sen?" demiş "neden müdahale ettin?"
doğan abi de içinden "ulan bu gevurlara yaranılmıyor." demiş. *
sonra arkadaşı açıklamış, "sen onun zaferini çaldın. o belki bir saat belki iki saat uğraşacaktı ama sonunda o sandalyeye çıktığında bana bakacaktı, ben de ona gülümseyecektim böylece benim yardımım olmadan da başarabileceğini anlayacaktı ama artık bu mümkün değil sen onun zaferini çaldın. " demiş.
bakın işte dostlar hayata bakış ne kadar farklı.
bizim kültürümüzde çocuklara böyle yaklaşılmaz. art niyetli olduğumuzdan veya çocuğun zaferlerini çalmak istediğimizden değil sadece doğan abinin de düştüğü yanılgı gibi yardımcı olmak isteriz. ama bu partnerimizin hoşuna gidecek mi ya da aynı ortak alanda bulaşabilecek miyiz?
kültür farklılıklarını asla hafife almamak gerekir.
zıtlıklar heyecan yaratır ama ömrü kısadır.
o yüzden "bu kişiyle çok farklıyız aman allahım ama çok seviyoruz birbirimizi ölüyoruz be!" gibi yaklaşımlarla yüksek hormon içeren yanılgılara düşmemek gerek.
ortak zevkler ve hayata yakın yerlerden bakmak, yakın bir geçmişe sahip olmak ilişkinin ömrünü uzatır. o kişiyle çatışmalar düşük, uyuşmalar yüksek olur.
istisnalar her zaman vardır lakin ihtimali bu kadar düşük bir duruma bel bağlamak da ne kadar akıl kârı bilemem.
devamını gör...
85.
hani nerde?
devamını gör...
86.
yabancı birisiyle tanışacak bir ortamın yok ama olurda güzel bir kadınla denk gelirsem nikahı basarım.
devamını gör...
87.
ne demek la öyle şeyler yakışmaz bizim ağzımıza müslümanız biz tövbe haşa kendine gel putperest.
devamını gör...
88.
evlenene kadar herkes yabancı.
devamını gör...
89.
çocukluğumda eğer evlenirsem diye hayalini kurduğum durumdur.
devamını gör...
90.
seviyorsanız evlenin. elalemin ağzı gevşek don gibidir. sürekli açılır kapanır. kendi dalganıza bakın. hayat kısa bateler.
devamını gör...
91.
olur da her yerde aynı müsamaha gösterilmez.
trabzonda öteki köyden evlenene bile yabancıya gitti derler.
kültür farkı yoruyor. biri bana rus kadınlarının, güzelliği dünya çapında rus kadınlarının kıskançlıklarının yorduğunu demişti. sen o kadar güzel kadın ol, boyun 170 cm olsun, saçların orjinal sarı olsun, sık sık, eşinin bürosunu bas, sen orda ne yapıyorsun diye.
yabancı ile evlenmek, bilemedim neyse.
trabzonda öteki köyden evlenene bile yabancıya gitti derler.
kültür farkı yoruyor. biri bana rus kadınlarının, güzelliği dünya çapında rus kadınlarının kıskançlıklarının yorduğunu demişti. sen o kadar güzel kadın ol, boyun 170 cm olsun, saçların orjinal sarı olsun, sık sık, eşinin bürosunu bas, sen orda ne yapıyorsun diye.
yabancı ile evlenmek, bilemedim neyse.
devamını gör...
92.
insanlar iki ye ayrılır iyiler ve kötüler. der aynştayn. ötekileştirmek faşizan bir yaklaşımdır. iyi bir insan olduktan sonra bu duruma yerli yabancı zenci beyaz… vb. diye bakmamayı herkesin öğrenmesi gerekir.
devamını gör...
93.
aslında herkes birbirine yabancı değil mi sorunsalı.
devamını gör...
94.
duygularınız ve mantığınız bunu onaylıyorsa kimseye aldırış etmeden basın nikahı.
devamını gör...
95.
yabancılar iyi hoş darlamıyor ama aynı espriye gülemiyorsun,aynı şeylerden zevk alamıyorsun...türk olup yabancı kültürde yetişenlerle bile bir kültür çatışması yaşıyorsun.bu yüzden kendi kültüründen biriyle evlenmek en iyisi.(3 yabancı sevgilim oldu, şimdide yabancı flörtüm var o yüzden bilir kişi gibi yazdım.)
devamını gör...
96.
aramızda şu tarz bir olay geçebilir eğer öyle biri olursa..
devamını gör...
97.
evliliğe karşıyım, benimle gönül eğlendirecek yerli yabancı ve her nevi kategorideki güzel insanları, kullanılıp bir peçete gibi atılmak için beklerim. saygılar.
devamını gör...
98.
bizim anadolu türk bağyanları kadar gereksiz yorucu olmadıklarını zannediyorum. orta asya türk devletleri(yabancı sayılmaz) ya da rusya'dan evlenilebilir. kıskançlık falan geçelim bunları. kıskanılacak bir şeyi olmayanlar için kıskanılmak nimettir.
devamını gör...
99.
ben evlendim. şimdi bana kahvaltı hazırlıyor. hâlbuki nikah kıyan kişi emin misin diye de sormuştu ona. *
devamını gör...
100.
büyük konuşmak istemem ama yapmak istemediğim evlilik. ne kadar birlikte yaşarsanız yaşayın arada dil ve kültür bariyeri var. onun mizahını ben anlamam türk mizahını o anlamaz. oturup rahat rahat konuşabildiğim, anlaşabildiğim biriyle evlenmek isterim şahsen.
bu arada annem japon gelin istiyor.
bu arada annem japon gelin istiyor.
devamını gör...